'𝘔𝘢𝘥𝘢𝘭𝘺𝘰𝘯𝘶𝘯 𝘣𝘪𝘳 𝘥𝘪ğ𝘦𝘳 𝘺ü𝘻ü...'
-6 Ay Sonra-
Koskoca altı ay. Kimisine bir çırpıda hızlı geçen, kimisine ise ölüm gibi yavaş geçen altı ay...
Peki ya Vincenzo? O günden sonra geçirdiği altı ay ne kadar sağlıklı olmuştu onun için? İçindekileri dışarı atabilmiş miydi? Sessiz çığlıklarını hala içinde mi tutuyordu? O hala eskisi gibi, anılarını hatırlamadığı, daha doğrusu hatırlamak istemediği, eski Vincenzo muydu?
Aslında dışarıdaki kişilere, üvey anne ve babasına sorarsanız o hala aynı Vincenzo'ydu. Her zaman ki düz surat ifadesiyle birlikte aynı olan kişiydi. Çalışanları için aynı kötü şöhretli patron, eline düşenler için aynı vicdansız herifin tekiydi. Peki ya bugün?..
Uyandığı andan itibaren suratında ki sırıtış neydi? Üvey annesi ve babasının bile ilk defa görebildiği bu pozitif güzel enerji de neyin nesiydi?
Elbette, Vincenzo altı aydır içindeki karışıklıklarla savaşıyordu. Geceler boyunca uykusuz kalmıştı bazen. Bazen yeri gelmiş o soğuk ter döktüğü rüyalardan dili damağı kurumuş vaziyette uyanmıştı. Bazense, elinde olmadan bir kaç şişe şarabı bitirken buluyordu kendini.
Eli arada sırada yanağına gidiyor, ilk yediği dayağı hatırlıyordu. Her kollarını gördüğünde vücuduna verdiği ilk ve kalıcı izleri hatırlıyordu. Eline değen yara izi çıkıntıları onu derince bir düşünmeye davet ediyor hatta haftalarca olan suskunluğa evriliyordu.
Ancak bugün farklıydı. Suratında olan gülümseme ile toplantı salonunda oturmuş açıklama yapıyordu. Çoğu kişi buradaydı; ortakları, iş yaptığı adamlar, çalışanları... Sesi son derece enerjik çıkarken yarım saattir anlattığı olayı sonuca bağlıyordu.
"Sayın Roberto, ben gelene kadar sağ kolum, yeni Vincenzo olacak unutmayın. Artık o gerçek Vincenzo dönene kadar, geçici Vincenzo olacak. Ona, bana nasıl itimat ediyorsanız, aynı şekilde saygıda kusur etmeyeceksiniz. Tek bir şikayetine yurt dışında olan işimi yarım bırakır dönerim. Anlaşıldı mı?"
Onaylayan mırıltılar arasında Vincenzo suratında olan gülümsemeyi kesti ve ciddi bir bakış attı. Bu bakışta tehdit vardı. Sanki Vincenzo her zaman gözüm kulağım burada, sakın ola bir yanlış yapmayın diyordu. Söyledikleri ve bakışları altında ima ettiği şeyler yerine ulaşırken toplantıyı bitirdi ve odaya giren anne babasına baktı.
"Mia cara Famigila!" Sevgili ailesini mutlulukla selamlarken ayağa kalktı ve ona endişeyle bakan annesine giderek sarıldı. Onlarında haberi vardı ve doğal olarak endişelenmişlerdi. Üstelik Vincenzo'nun buradaki son gününde bu kadar tuhaf olmasına şaşırıyorlardı.
"Vincenzo? Nereye gidiyorsun? Neden tuhafsın oğlum? Bir şeye ihtiyacın mı var? Ben ve baban buradayız oğlum."
Vincenzo ona sarılırken hüzünden sesi titreyen annesinin saçlarından öptü. Onu sakinleştirmek adına, "Bir şey yok anne. Sadece iş için." dedi.
Annesi ve babasını çok seviyordu. Onlar Vincenzo'ya ismini veren ve yeni bir hayata başlamasına yardım eden insanlardı. Onlara minnettardı. Seneler önce görmediği anne ve baba sevgisini bu kişilerden görmüştü. Saygısı ve sevgisi oldukça sonsuzdu.
"İşin için gitmen gerekse de çok uzun süreceğini duydum? Ne zaman gelirsin oğlum? Sen benim biricik varlığımsın unutma." Annesi geri çekilirken Vincenzo gülümsedi ve ona endişeyle soran annesine sakince cevap verdi. "İyi olacağım."
Gerekli açıklamalar ve vedalaşmalar sonrası Vincenzo annesine ve babasına son kez sarılarak arabasına bindi. Roberto ile havaalanına ulaşır ulaşmaz uçağa adımlarken durdurmuştu birisi onu.
"Gerçekten zorunda mısın? Altı ay sonra ilk defa iyi bir ruh halindesin. Biraz daha kalsaydın." Endişeli Roberto kolundan tutup ona sorarken Vincenzo elindeki bavulları kenara koyup sevgili dostunu sıkıca tuttu ve sarıldı.
"Emin ol hayatımda aldığım en iyi karar bu." Roberto sakince başını sallarken Vincenzo ayrıldı ve uyarırcasına konuştu.
"Evet yeni Cassano. Ufak hatırlatma, Cosa Nostra ailesine çok dikkat et. Gitmemi dört gözle bekliyorlardı ancak arkamda seni bıraktığmı bilmiyorlar. Omerta'lara da dikkat et. İş birliği yapacaklardı. Seni kandırmasınlar sonra. Rituals ve Codes kardeşlere de selamımı ilet. Gelince mutlaka onlarla görüşeceğimi söyle. The Five Families, yani beş aile ile aranı güzel tut..."
Vincenzo oldukça fazla olan talimatları saymaya devam ederken kendini son cümleyi söylerken buldu. "Ailem sana emanet. En önemlisi ise, dostum Roberto, kendine çok iyi bak."
Roberto bu uyarılardan sonra böyle bir uyarı alacağını düşünmezken sakince başını salladı ve sessizce tekrardan sarıldı. Kardeşi gibi gördüğü adam şimdi gidiyordu. Gözlerinin önünde uçağa binmiş, sonunda kalbinin düzgünce atabileceği yere gidiyordu. Mutluydu, onun adına en azından biraz bile bu sorumluluklardan kurtulup düzgünce bir hayat yaşayacağı için mutluydu.
Tek mutlu olan o değildi elbette. Vincenzo ve içinde yaşattığı Ji-Hoon'da mutluydu. Aynı zamanda kilometrelerce ötede olan, şu an elindeki mektubu okuyan ikiz kardeşi Ji-Yeon'da mutluydu.
"... İşte böyle Ji-Yeon. Tüm o işkence dolu geçmişim, içimde bastırdığım ve çığ gibi büyüyen duygularım böyle bir buz misali erimişti. İçimde tuttuğum tüm o buzlar, İtalya'ya gelmem ve yeni ailem ile erimişti.
Zamanla bu buzun erimesini sağlayan ateş, bu sefer kalbime sıçramış ve içinde olan vicdanı, korkuyu, ve iyiliği eritmişti. Beni yiyip bitiren bir volkana dönüşürken, tek yaptığım şey oturup izlemekti. Yeri geldi o ateşi kendi ellerimi yakmak uğruna körükledim, yeri geldi ateş daha da alevlensin diye üfledim. Ancak asla korkmadım biliyor musun? Neden diye soracaksan... Bir kere yanmıştım zaten, bir kere o acının tadına bakmıştım. Bir kez daha tatsam en fazla ne kadar acı çekebilirdim ki? Değil mi?
Bana sormuştun ya hani, nasıl bu hale geldin diye... Ben içimdeki buzları eriten ateşi körükleyerek bu hale geldim. Tattığım acıları bir kez daha tatmaktan korkmadan bu hale geldim. Biliyorum saçma ama bu zamana kadar ateşimi her bir insan daha da körüklerken, sen Vincenzo'yu değil, Sen Ji-Hoon'u körükledin. Vincenzo'ya alevlerinin sönmesi için su atarken küçük çocuk Ji-Hoon'u alevlere ittin ve ortaya çıkmasını sağladın. Evet, evet... O küçük çocuk her şeye rağmen ortaya çıktı. Ve bugün, geçmişiyle yüzleşmek adına oraya geliyor. Hayatında kalan tek ailesi olan kardeşinin yanına.
Bunları sana yüzyüze anlatamadığım için üzgünüm. Bu mektubu yazmak beş buçuk ayımı aldı. Bu kararı vermek tamı tamına altı ayımı aldı ve bir günde senin sayende hayatım değişti. İçimde yaşayan o çocuğu bu ateşte öldürmeye çalışırken, o küçücük beden Vincenzo'yu ateşe atmıştı. Kötü şöhretli, herkesin nefret ettiği ve iğrendiği Vincenzo, ölmesi imkansız gözüyle bakılan kötü adam Vincenzo Cassano... Yıllarca inşa ettiğim ve ruhuma uydurmaya çalıştığım kılıf, bugün senin sayende o ateşte yandı ve küllerini Ji-Hoon savurdu.
Bunun için teşekkürlerimi sunuyor, ve beni beklemeni umuyorum.
Sevgilerimle, İkiz kardeşin Kim Ji-Hoon..."
Mektubu okuan Ji-Yeon kalbinde oluşan burukluğun anında iyileştiğini, ruhunda altı aydır oluşan bu tarifsiz kara kışın son bulduğunu fark etti. Ruhunda doğan yeni güneş ile ilkbaharın geldiğini fark etti.
Elleri direkt olarak arabasının anahtarına ulaşırken kendini evinden aşağıya merdivenlerden hızlıca koşarken buldu. Mektupta bugün geleceğini söyleyen bir kısım vardı. Ve onu havalimanında karşılamak için var gücüyle hızlıca gitmeliydi.
Bu hevesi apartmandan çıkmadan hemen önce birisine sertçe çarpıp yere düşmeden öncesine kadar vardı. Sinirlenmişti. Kardeşine yetişemezse diye ödü koparken, zamanı az iken birde bu kim olacaktı ki ona çarpıp zaman kaybetmesine sebep olmuştu?
Sinirle solumaya başlarken bakışları onunla aynı şekilde yerde yatan adama kaydı. Gözleri anında büyürken kalbi bin kat daha hızlı atmaya başlamış ve başka bir şey düşünemeden kendini ayağa kalkmaya çalışan kişiye atmıştı. Sıkıca sarıldığı boyun ile mutluluktan yerinde duramazken gülme sesi geldi.
Aynı ses ile konuşurken sesin sahibinin altı ay önceki kişi olmadığını anlamıştı bile. "Dur kızım! Ya! Boğacaksın."
Gelen kişi, iş bahanesiyle İtalya'dan ayrılan kişiydi. Kardeşi için, onun mutluluğu için Kore'ye dönmüş ve uzunca bir süreliğine burada kalmak için planlarını yapan kişiydi.
O Vincenzo Cassano değil, madalyonun bir diğer yüzü olan Kim Ji-Hoon'du.
Yıllar önce ölmesi gereken fakat her şeye rağmen ayakta kalan, şu an ailesinden geriye kalan tek kişiyle hayatını geçirmek isteyen, Kim Ji-Hoon'du...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top