8

🎼Son Feci Bisiklet, Torna

DEVRAN

Bugüne dek çizdiğim en iyi proje, evimiz olsun istiyordum.

Kalemlerin bile etki edeceğini düşündüğüm için özenle seçer, bu tasarıma ayırdığım cetvelleri bir başka görevde kullanmazdım. Zamanımın büyük bir kısmını geçirdiğim çalışma masamda, an evimizi hayal ettiğim ana gelince, ekip arkadaşlarım tarafından bile rahatsız edilmezdim. Gözüm sadece çerçevedeki güneş gören fotoğrafına kayardı, alacalı saçlarına.

Damla sayesinde buradaydım. Lise son sınıfa açıktan devam edip erkenden iş hayatına atılsaydım bugün başarılı bir mimar olamazdım. İnadımı bir tek o kırabilirdi ve hakkını sonuna kadar kullanmıştı. Kendimi bir hafta gecikmeli de olsa okulumda, arkadaşlarımın yanında, onunla paylaştığım sırada bulmuştum.

Tekrar barıştık ama kavgalarımızı tekrarlamadık. Derslere, kaçınılmaz sınavlara ve hedeflerimize odaklandık. Onun sayesinde her şeyi tam zamanında halledebildim ve olmam gereken yere gelebildim. Damla'ya, sırf bu yüzden bile her yeni günde teşekkür etmekten hiç vazgeçmedim.

Asıl işlerimde olduğu gibi bilgisayar kullanmayarak tamamen el emeği olan çizimi, yakın zamanda satın aldığım tuvalin üstüne iğnelerle tutturduktan sonra şövaleye yerleştirdim. Sandalyeme oturarak duruş açısını bir kez daha ölçtüm. Bana biraz aşağıda göründüğüne göre onun boyu için kesinlikle ideal olacaktı.

"Bitti mi abi, bakabiliyor muyuz artık?"

Masamın önüne dek gelen iş arkadaşımı, "Çek gözlerini Tuncay," diye uyardım. "Ayrıca Aysun Hanım'ın hitap konusundaki hassasiyetini de unutma."

"Sessiz konuştum, abi." Kaşımı kaldırınca, "Tamam tamam," diye düzeltti. "Özel projeniz bitti mi, Devran Bey?"

Şövaleyi kendime yaklaştırıp ayağa kalkarken, "Henüz sizin görmenize uygun değil Tuncay Bey," dedim. "Belki yarın, ikinci kişi olarak bakabilirsiniz."

Pes ederek başını salladığında, ben de tuvali göğsüme yaslayarak ofisten çıktım. Bir başka odaya girdiğimde şövaleyi kapının tersi yönüne döndürerek diğer gözlerden koruma altına aldım. En azından gün battığında kimsenin uğramayacağı bu bölmede, görünmez olacağı için şanslıydı.

Masama dönmek yerine patronum Aysun Hanım'ın kapısını çaldım. Ellili yaşlarda, yüzünün her bir hattından otorite fışkıran ama hakiki duygularla gülmeye başladığındaysa hepimizi şaşırtan işkolik bir kadındı. "Merhaba Aysun Hanım, müsait miydiniz?"

"Gel Devran," dedi gözlüklerini indirirken.

"İzninizin olursa bugün erken çıkıp okula uğrayacağımı hatırlatmak istedim."

"Tabii, sorun değil. Akşam konuştuğumuz gibi mi yapacağız?"

"Evet efendim, başka bir planınız yoksa."

"Yok elbet, benden bu sözü alalı haftalar oldu. Arkadaşlarına da hatırlat sen, önemli gördüklerine.

"Nasıl isterseniz, iyi akşamlar."

Ofisinden çıktığında Tuncay'a da bugünkü planı bir kez daha söyledim. Gerçi bir zamandan beri o kadar çok anlatıyordum ki ben unutsam o kelimesi kelimesine doğru tekrarlardı.

"Tamam dedik ya Devran Bey, siz merak etmeyin. İşin o kısmı bende."

"Hadi bakalım," dedim omzunu sıktığımda. "Sana güveniyorum."

Yaklaşık iki yıldır çalıştığım mimarlık ofisinden çıktıktan sonra zaman kaybetmeden arabama bindim. Bir saat farkla trafiğin yoğun olmadığı vakte denk geldiğim için şanslıyım. Damla'yı gördüğüm andan itibarense, sadece yolların değil dünyanın en şanslısı sayılacaktım.

Kampüsün içine kadar giremediğim için üniversiteye yakın bir noktada, buluşacağımız zamanlar onu aldığım yerde bekledim. Sınav zamanında telefonunu kapattığı için mesaj atamıyor ya da arayamıyordum. Bu yüzden tüm dakikaları, sırtımı bagaj kapağına yaslayarak geçirdim.

Neyse ki sonra, hepsine değdi diyeceğim bir şey gerçekleşti. Onu gördüm. Üniversitenin ana kapısından çıkar çıkmaz gözleri beni buldu. Arkadaşlarıyla vedalaştığında ortada bir noktada buluştuk.

"Gelmişsin!" dedi boynuma atladığında.

"Seni hangi önemli gününde yalnız bıraktım," dedim kollarımı beline doladığımda.

Biraz da liseye geç yazılmam sebebiyle kendimi iri hisseder, öyle de görürdüm ama Damla'nın yanında ufacık bir çocuğa dönüşüyordum. Takım elbisenin içinde olsam da saçlarımı okşamasına, yanaklarımı sıkmasına bozulmuyordum. Tam tersi, buna ihtiyaç duyuyordum.

"O zaman sana güzel bir haber vereyim. Son final sınavım çok güzel geçti!"

"Biliyordum! Yani yapabileceğine inanıyordum." Dudağının kıyısına bir inanç öpücüğü kondurdum. "Tebrik ederim güzel sevgilim."

Arabanın kapısını açtığımda yolcu koltuğuna mutlulukla oturdu. "Senin sayende. İşin başından aşkın olduğu hâlde beni çalıştırmıştın."

"Sana her zaman vaktim var," diye hatırlattım. "Hem mimar olarak, bir iç mimarın derslerine yardımcı olmak benim için de oldukça keyifliydi."

Arabaya bindikten sonra az önceki düşünceme bir cevap vermediğini fark ettim. Neşesi tamamen silinmese de gölgelenmiş gibiydi, akıp giden yola odaklanmıştı.

"İyi misin, güzelim?"

"İyiyim bir tanem," derken tekrar gülümsedi. "Sadece ne zaman gerçekten bir iç mimar olacağımı düşünüyordum. İş bulmak zor biliyorsun, firmalar tecrübe istiyor."

"Tecrübe kazanacağına eminiz."

"Yeni mezunlara bir tek senin gibi genç takımı ılımlı bakıyor. Hem zaten her şeye de geç başladığım için geriden geliyorum."

"O ne demek?"

Omuz silkti. "İstediğim bölüme gidebilmek için tam iki sene bekledim, iki sene. Sen ikinci sınıfa geçtiğinde ben hâlâ sınava hazırlanıyordum, bir şeylere daha işin temelinde geç başladım."

"Tüm bunlar, okumak için okuduğunun değil hayalindeki mesleği yapmak için çabaladığının kanıtı. Lütfen geçmişi düşünme, harika bir işin olacağına ben inanıyorum."

"Haklısın," dediğinde elini tutuşuma karşılık verdi. "Ben de senin söylediklerine inanırım çünkü hiç yanılmadın."

Arabayı bir süre daha bu şekilde sürerken, "Akşam yemeğinde bana eşlik edeceksin, değil mi?" diye sordum.

"Tabii ki, baksana o yüzden bugün okula hazırlıklı gelmiştim."

Elbisesine bakarken gülümsedim. "Konu bu değil, sen her zaman güzelsin. Çok güzelsin." Aklımı kaybetmemek için tekrardan yola odaklandım. "Son sınavının ardından kutlama yemeğimizi baş başa yiyecektik ama bu da tam önemli bir iş yemeğine denk geldi. Umarım alınmadın."

"Gerçekten böyle olabileceğini mi sandın? Asla sorun etmedim, aklımdan bile geçmedi. Hem bugün senin için mühim, hem ben de onları tanıyorum. Sonuçta stajımı o mimarlık ofisinde yaptım."

Rahatlayarak gülümsedim. "Aysun Hanım seni gördüğüne sevinecek."

Damla sadece benim araya girmem değil, kendi zekası sayesinde de mimarlık ofisimizde stajyerlik yapabilmişti. Onlara sevgili olduğumuzu alenen söylemesem de kız arkadaşım demiştim ve bu bile sanırım bir şeyleri kabul etmişim gibi sayılırdı. Tuncay'ın söylemesine bakılırsa, Aysun Hanım bir başka çalışan olsa buna göz yummazdı ama benim kurallara dikkat edeceğimi bildiğinden bu gizli bilgiye ses çıkarmamıştı.

Sözleştiğimiz restorana gittiğimizde arabayı valeye teslim ederek, güzeller güzeli sevgilimle biraz mesafeli yürüyerek içeri girdik. Altı kişilik masanın, bizim için ayrılan sandalyelerine oturmadan önce ekip arkadaşlarıma selam verdik.

"Nasılsın Damlacığım?"

"İyiyim Aysun Hanım, siz?"

"Teşekkür ederim ben de gayet iyiyim."

"Damla bugün son sınavına girdi, önümüzdeki haftalar içinde tamamen mezun." Garson geldiğinde siparişlerimizi hızla verdik çünkü aynı konudan devam etmek istiyordum. "Görünen o ki, onur öğrencisi olarak mezun olacak."

"Gerçekten mi, Damla?"

Aysun Hanım'ın ilgisi karşısında utangaç bir tatlılıkla gülümsedi. "Evet, yani kötü bir son dakika sürpriziyle karşılaşmazsam."

"Daha neler, zaten her dönem bölüm ikincisiydin." Damla ayağıma vurduğunda boğazımı temizledim. "Ortalamanın yüksek olduğunu hatırlatmak istemiştim."

Yemeğin geri kalanını iş hakkında konuşarak geçirdik. Damla ile karşılıklı oturuyorduk ve o, bu konulara olan merakı yeni başladığı için her şeyi iştahla dinliyordu. Bense onu izliyordum. Kahverengi düz saç tutamları, alnının bir kısmını kapatırken gözlerini yakalamaya çalışıyordum. Yıllarca aynı sırayı paylaştığım kızla, yıllar sonra aynı masada oturabilmenin haklı gururunu yaşıyordum.

Aysun Hanım, "Toplam dokuz çalışanımız var," dediğinde konunun bu kısmı dikkatimi çekti. "Bunlardan ikisi mühendis, ikisi iç mimar. Biz genellikle işin proje kısmında yer aldığımızdan beş mimar yeterli oluyor. Fakat tasarımlarımızdan hoşlanan müşterilerimiz, bazen her detayıyla bizim ilgilenmemizi istiyorlar. İşin en çok da estetik kısmını beğeniyorlar." Sözlerinin bu noktasında, masanın üzerinde birleştirdiği ellerine eğilerek bana baktı. "Siz devam etmek ister misiniz, Devran Bey?"

"Tabii," dedim heyecanla.

Bir anda ciddiyetle konuşması, Damla'yı artık öylesine biri olarak görmediğini ispatlıyordu. Mesajı almıştım. Bütün gözlerden sıyrılarak tam karşımdakine döndüm. Olayları anlamak için kaşları hafif çatılmıştı.

"Demek istiyoruz ki, son zamanlarda iki iç mimar olması bize yeterli gelmiyor. İş arkadaşlarımızın yükünü hafifletecek birine ihtiyacımız var." Bir anda herkesin içinde ayağa kalktığımı, sevgilimin yanına yürüdüğümü, tam önünde diz çöktüğümü ve başka bir soru sorduğumu hayal ettim. "Bizimle çalışmak ister misiniz, Damla Hanım?"

"Ne?" dedi boş bulunarak. Ellerini kucağına indirdi. "Yani, efendim? Bana mı dediniz... Devran Bey?"

Aysun Hanım'ın güldüğünü duyunca ona baktı. "İşte, kastettiğim buydu. Buyurun arkadaşlar, lütfen devam edin."

Damla yeniden bana bakınca boğazımı temizledim. "Doğru duydunuz, size dedim. Teklifimizi kabul ederseniz mezuniyetiniz itibariyle bizimle çalışmanızı istiyoruz."

"Ay!" der demez sustu. Şoka giren Damla ve heyecandan konuşmayı unutan ben hariç herkes kıkırdıyordu. "Yani evet ederim, teklifinizi kabul ederim. Sizinle çalışmayı her şeyden çok isterim."

"Pazartesi bekliyoruz o hâlde," dedi Aysun Hanım. "Stajını ofisimizde yaptığın için prosedürü biliyorsun. Şimdi biraz daha az resmi konuşabiliriz arkadaşlar."

Birbirimize bakmaktan sohbete odaklanamadık. Gözlerinin içi gülüyor ve sürekli bir şeyler içiyordu. Burada, yani en azından patronumuzla aynı masadayken elimi tutamasa da ayakları kıpır kıpırdı. Bizim kadar deneyimli olsa çekinmeden söz alacak, fikirlerini korkmadan paylaşacak kadar enerjikti.

"Biz bugün için izninizi isteyelim," dedim kibarca. "Masası henüz boş ve küçük bir alışveriş yapmamız gerekiyor. Mesai arkadaşıyla konuşup, gerekenlerin bir listesini çıkarmıştım."

Damla'nın ağzı hayretler içinde açılınca gülmemek için Aysun Hanım'a döndüm. "Aslında evet, mantıklı. Damla Hanım önümüzdeki ayın yoğunluğuna şimdiden hazırlanmaya başlasa iyi olur."

"Merak etmeyin Aysun Hanım, teşekkürler. Herkese iyi akşamlar."

Vedalaştıktan sonra restorandan çıktık. Vale arabayı getirene dek Damla'nın gözleri iri iri açılmış, asfalta kenetlenmişti. "Sen iyi misin?"

"Az önce nasıl bir rüya gördüğüme inanamazsın."

Kendimi tutamadan güldüm. "Saçmalama hayatım, hepsi gerçekten yaşandı."

"Hayır, uyuyordum."

"Uyumuyordun," diye üsteledim.

O an şaşkınlığından sıyrılarak bana sarıldı. Restoranın siyah camlarına bakmaya engel olamadım. Gerçi mesai saatleri dışındayken ne yaptığımız önemli değildi ama dikkatli olmayı da artık öğrenmem gerekirdi.

"Duyduklarımın hepsi mi doğruydu?"

"Kelimesi kelimesine."

"Ama bu nasıl mümkün olabilir?" diye sorduğunda arabamız gelmişti.

"Mümkün hâle getirdiğim için, sevgilim. Hem staj süren boyunca herkes, daha da önemlisi Aysun Hanım performansını beğenmişti. Ben sadece referans oldum."

Emniyet kemerini bağlarken tamamen kendine gelmiş değildi, sessizce mırıldandı. "Bu yine de mucize."

Onu tatlı uyku durumundan ayıltmak için ellerimi yüzüne yerleştirerek bana bakmasını sağladım. "Mucizelere inanma demiyorum ki, ben zaten en başından beri inanıyordum. Seni gördüğümden beri yeryüzünde mucizeler gerçekleşmesini o kadar da imkansız bulmuyordum. Sen de inan, benden bile daha fazla inan."

"Gerçekten harika birisin."

Kısaca, "Teşekkür ederim Damla Hanım," dediğimde arabayı çalıştırdım.

"Cidden böyle mi konuşacağız?"

"Arada alıştırma yapmalıyız."

Gülüşünü saklamak için kendinden taraftaki pencereye döndü. "Sen görürsün, Devran Bey."

"Doğrusu, siz görürsünüz Devran Bey olacaktı."

Bir alışveriş merkezine uğrayıp, kırtasiye bölümden Damla'yı motive edecek malzemelere bakındık. O da çoğunlukla bilgisayar kullanacaktı ama nasıl bir masa düzeni hayal ettiğini benimle sıklıkla paylaştığından, bunu asla boş geçemezdik.

"Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum Devran, her şey senin sayende. Süreci o kadar hızlandırdın ki, bana beş sene sonrası için planladığım hayatı tek bir günde sundun."

"Senin benim için yaptıklarının yanında hiçbir şey." Önünden geçtiğimiz rafa uzanıp, bir soru bankası çektim. "Bu kitaplardan senin sayende başımı kaldırmadım. Meslek hayatına erken atılma mecburiyetimi, usulüne uygun yapmamı sağladın. Mimarlığı tek seferde kazandım ve seni geride bırakmak istemememi kabul etmeyerek beni yine farklı bir şehre yolladın. Senin için ne kadar zor olduğunu biliyordum, sırf benim geleceğim kendi huyundan vazgeçtin."

"O huyum kötüydü," dedi çekingenlikle. "Kıskançlığa ve güvensizliğe çıkıyordu. Neyse ki korkularımın boş olduğunu, başka bir travma yaşamama gerek kalmadan öğrendim."

"Yapmadım, yapmam." Damla'yı kendime çektiğimde sıkıca sarıldım. Korkularından haberdar olduğum için, bir zamanlar korkularına ilişkimizi feda ettiğimiz için, ona artık kendimi ispat edebildiğimden mutluydum.

Masasını süsleyecek eşyalar ve kullanacağı bazı ekipmanların yanında bir tane de hafızamızı diri tutmak için geometri kitabı aldık. Ödemeyi yapıp mağazadan çıktıktan sonra Damla mutlu haberi vermek amacıyla annesini aradı.

"Ne olduğuna inanamazsın! İş buldum, hem de bugün, evet tam da son sınavımın bittiği gün." Arabayı sürerken heyecanlı gülüşüne eşlik etmeye engel olamadım. "Haklısın, bir mucize oldu." Sessizleştiğini fark edince göz ucuyla ona baktım, o da bana bakıyordu. "Devran Demirdağ bir mucize."

Aralık duran ağzımı kapatamadan tekrardan önüme döndüm. Trafiğin ortasındaydık ama arabayı bir yere çekip onu öpmek istiyordum. Yol müsait değildi ama onu öpmek istiyordum. Zamanı değildi ama dudaklarına yapışmam lazımdı.

"Annem sevinçten ne yapacağını şaşırdı, ağladığını fark edince dayanamayıp kapattım." Burnunu çekti. "Bizi çaya bekliyor."

"Ama önce... ofise uğramamız lazım. Aldıklarımızı götüreceğiz."

"Bugün mü?"

"Tabii."

"Hemen şimdi mi?"

"Yani."

Bir şey demesine fırsat vermeden konuyu değiştirebilmek için öne uzanıp şarkı açtım. Neyse ki kafasının hangi yoldan daha kolay dağılacağını biliyordum.

"Ah, bunu ne çok dinlendirdim! Liseden beri, her seferinde de seni düşünüp."

Yanağını sıkarken gözlerimi kısarak melodiyi hatırlamaya çalıştım. O keyifle eşlik ederken ben de Damla'ya ayak uydurarak mırıldandım. "Kalbini bana ver, şüphelerine değer."

Anlık bir duraksamanın ardından gülümsedi. "Sanırım artık değmediğini söyleyemem. Sadece seni sevdiğimi söyleyebilirim."

"Bunu hayatımın sonuna kadar dinleyebilirim."

Şarkımız sona erdiğinde biz de binaya ulaşmıştık. Arabayı park ettikten sonra ofisin basamaklarını çıkarken, önümüzdeki haftadan itibaren yapamayacağımız için ellerimizi sıkı sıkıya kenetlemiştik. Çelik kapıyı anahtarımla açıp girdikten sonra Damla'yı da davet ettim.

"Şeref verdiniz."

İki elini de kalbine götürüp derin bir nefes aldı. "Onur duyarım."

Poşetlerle birlikte ilerken ışıkları açtım. Yabancılık çekmediği için her yeri tek tek anlatmama da gerek kalmıyordu. Bu yüzden onu doğruca daha çok zaman geçireceği diğer bir alana götürdüm.

"İşte, burası senin odan. Tabii diğer iki masa da iş arkadaşlarının."

"İnanmıyorum," diye söylenirken boş duran masasının önüne dek geldi. "Bu bile mi hazırdı?"

Poşetleri bırakırken gülümsedim. "Bir iç mimar aradığımız için çalışma köşesini de inşa ettik tabii. Otur bakalım."

Bir an bile kararsız kalmadan sandalyesine kuruldu. Rahatlığını test ettikten sonra birkaç tur döndürdü. "Bunu her aklıma geldiğinde yaparım, çok güzel!"

Başımı yana eğip izlerken, "Gerçekten de eğlenceli görünüyormuş," diyerek onayladım.

"Sen hiç sandalyende dönmedin mi ki?"

Dudak büktüm. "Bu kadar hızlı değil."

Gözlerimin ta içine bakarken, "Bir ara denemelisin," dedi.

Hemen şimdi birlikte denememizi istiyormuş gibi. Ben oraya otururdum Damla da kucağıma. Başımız, sandalyeyle yarışacak kadar hızlı dönerdi. Bu hislerle mücadele etmeyi öğrenmek için boğazımı temizleyerek üstünü örttüğüm şövalenin yanına yürüdüm.

"O nedir?"

"Mesai dışındaki en önemli işin."

Tereddütle gülümsedi. "Hâlâ anlamadım."

İnce örtüyü uçlarından tutup dikkatle kaldırarak, oturduğu yerden net bir şekilde göreceği tabloyu sundum. "Gelecekteki evimizin muhtemel çizimi."

Gözlerini ayıramasa da kafasını sanki bana bakıyormuş gibi hafifçe çevirdi. "Sen mi yaptın?"

"Evet, içini de sen yapacaksın. Gözünün önünde kalsın diye buraya getirdim, belki baktıkça ilham gelir."

"Devran bunu nasıl bu kadar basitçe söyleyebilirsin?" diye sorduğunda yerinden kalktı. "Bu..." Mırıldanırken yakınına gelip dikkatle inceledi. "Harika bir şey! Evimizin projesi, inanamıyorum. Bizim evimizin."

"Bir yerden başlamak lazımdı," dedim utanarak. "Çünkü yakın zamanda mecburen evlenebiliriz."

"Ne? Yakın zamanda mı? Mecburen mi?"

Mesafeyi kısa tuttuğumuz bir anda gözlerime bakınca yıkıldığımı hissederek, kravatımın ucunu düzeltip masanın kenarına oturdum. "Şöyle ki, Aysun Hanım bizim için her ne kadar kuralları esnetse de işyerinde aşk yaşanmasına karşı."

"Eyvah!"

"Hayır, öyle değil." Bileklerini kavrayarak ellerini karnıma dek çektim. "Staj zamanından beri bizden haberdar. İlişkimizi çok yansıtmadan ve işimize engel olmadan yaşarsak buna elbette karışmaz."

"Oh, kolaymış. Tamam tamam." Kollarını kaldırıp gömleğimin yakalarını düzeltti. "Merak etmeyin Devran Bey, ben yaramazlık yapmam."

"Fakat, Damla Hanım..." Yapmalısınız. "Ben derim ki, bunu uzun süre sancıyla devam ettirmektense birlikteliğimizi resmileştirelim."

"Mükemmel bir fikir!" dedi gözleri parlarken. Sonra vazgeçmiş gibi omuz silkti. "Ama bu söylediklerini asla evlilik teklifi olarak saymam."

"Sayma tabii," dedim hızla. "Planlarım daha bitmedi. Onu da düşündüm. Her şeyi düşündüm. En ince ayrıntısına kadar düşündüm. Nasıl yapacağımı biliyorum. Zamanı gelince göreceksin."

Dolgun dudaklarını düşünceyle büzerken yüzünü biraz daha yaklaştırdı. "Sırf seninle evleneyim diye beni zorla işe aldırdın."

Fırsatı kaçırmayarak kokusunu ciğerlerime dek indirdim. "Seni görmeden yapamıyorum diye birlikte çalışalım dedim. Sensiz uyuyamıyorum diye artık evlenelim istedim."

Cilveli bir tavırla kıkırdarken kulağıma eğildi. "Sen ne kadar özelsin, ne fena."

Yakalanmamızın mümkün olmadığı bir zamana sıkıştığımızdan, belinden tutarak kucağıma dek çektim. "Sen beni bir de bugün işe aldırdığım iç mimarı müstakbel eşim yaptığımda gör."

🌗

Bu kitap, yarım kaldığı yerden başlamanın mümkün olduğuna beni inandıran biricik sevgilime ve gerçek aşkı bulmasını dilediğim tüm okurlarıma ithaf edilmiştir.🖤🩹

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top