2. Bölüm 💫

Sevgi yalan olunca gitmek KOLAY olur...




Furkan'dan;

Sabah gözlerimi kapının tıklatılma sesiyle açtım. Büyük ihtimalle Aysel Abla kahvaltıyı hazırlamıştı ve beni çağırıyordu. Ellerimi başımın altında birleştirerek tavana baktım. Bugün büyük bir gündü. Bugün babamla konuşacaktım. İçime derin bir nefes çekerek üzerimdeki örtüyü kenara attım ve yataktan indim.

Hemen kalkıp diret olarak banyoya yöneldim. Güzel bir duş alıp ardından hazırlanmak için giyinme odasına girdim. Özenle giyindim, bugün babamın yanına gidecektim sonuçta. Gökçe'yle olan ilişkimizden bahsetmek için.

Babam sert bir adamdır. Ne diyeceği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Gökçe'yi sevebilirdi, ki Gökçe'yi tanıyan herkes onu çok sever ve ona hayran kalır. Masmavi gözleri ve sarı saçları ile kendine özel bir güzelliği vardı. Gözlerimin önünde beliren Gökçe'nin yüzü ile gülümsedim. Ama babam Gökçe'yi istemeyecek olsa bile en azından bir kere şansımı denemeliyim. Belki de ikna ederim.

Giyindikten sonra aynanın karşısına geçtim. Evet, bence gayet şık olmuştum. Parmaklarımı yavaşça bir tarak misali saçlarımın arasından geçirdim. Ceketimin kollarını düzelttikten sonra hazırdım. Son kez ayna da kendime bakarak göz kırptım ve odamdan çıkıp mutfağa yöneldim. Beni yine her sabah olduğu gibi müthiş bir kahvaltı karşıladı. Aysel Abla gibi harika bir insanla tanıştığım için çok şanslıydım. Kendisini uzun zamandır tanıyorum. Neredeyse kendimi bildim bileli hep yanımda olmuştu. Beni o büyüttü denilebilir.

Mutfağa girer girmez yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim.
"Ooo, günaydınlar. Yine döktürmüşsünüz Aysel Hanım."
Aysel Abla bana sadece gülümsedi. Çok konuşan bir insan değildir yerine göre az ve öz konuşurdu. Ancak çok tatlı samimi bir insandır kendisi.

Hızlıca masaya oturdum ve kahvaltımı yapmaya koyuldum. En sonunda kahvaltımı bitirdikten sonra hızlıca evden ayrıldım. Uzun ve yorucu trafiğin ardından sonunda babamın ofisine ulaşabilmiştim. Çok stresliydim. Fazlasıyla hemde.

Arabamı park edip babamın odasının olduğu kata çıkmak için asansöre bindim. Kata geldikten sonra beni babamın asistanı karşıladı. Sanki geleceğimi biliyormuş gibi. Elindeki kağıtları karıştırırken diğer yandan da benimle ilgilenmeye çalışıyordu. Hızlı hızlı yanımda yürürken şaşkınlıkla baktım, ayağına giyildiği o topuklularla bu kadar hızlı yürümesi bir mucize gibi bir şeydi.
"Babam müsait mi?"
Kısa bir an başını kağıtlardan kaldırdı ve yüzüme baktı.
"Evet Furkan Bey, müsait."

"Tamam,teşekkürler."
Adımlarımı hızlandığım sırada konuşması üzerine yavaşladım.
"Ben hemen babanıza haber veriyorum."

Başımı olumsuz anlamda sallayarak onu engelledim.
"Haber vermene gerek yok."

"Peki efendim."
Babamın asistanı yanından ayrıldıktan sonra tedirgin adımlarla ilerlemeye devam ettim.
Kapının önüne gelince önce derin bir nefes aldım ardından üzerimi düzelttikten sonra kapıyı çaldım. İçeriden 'gel' komutu gelince içeri girdim.

#######

Babamın ofisinden ayrılırken perişan bir haldeydim. Sinirle boynumdaki katacaktı çekiştirdim. Gökçe'yle olan ilişkimizden bahsedince karşı çıktı. Aslında biliyormuş. Birkaç ay önce şüphelenmiş ve peşime adam takmış. İlişkimizi öğrenince de Gökçe'yi araştırmış. Neymiş, Gökçe'yle ben ayrı dünyaların insanlarıymışız. Lafa bak! Neymiş, Gökçe'den iyi bir gelin olmazmış, bizim ailemize yakışmazmış. Annesi babası yokmuş. Beni kendi seçtiği kızla evlendirecekmiş! Buran benzer bir ton laf söylemişti.

Hızla arabama binip sahile gittim. Ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Bir yanda Gökçe bir yanda babam. Birisiyle konuşup fikir almaya ihtiyacım var. Rehberimi açtım ve gözlerimi isimlerin üzerinde gezdirmeye başladım. En iyisi Aleyna'yı aramak. Duru'yu arasam, anında Gökçe'ye yetiştirirdi. Ben daha Gökçe'ye ne diyeceğimi bilmiyorum en iyisi Aleyna.
Telefonumu çıkarıp Aleyna'yı aradım.
"Alo müsait misin?"

"Evet, bir sorun mu var?"
Tedirgin gözlerim denize çevirdim.
"Yok... yani var. Müsaitsen buluşalım mı diyecektim? Benim kafam çok karışık da, aklıma sen geldin."

"Tabi, konuşuruz."
Sanki görebilecekmiş gibi başımı olumlu anlamda salladım. Sol kolumu göz hizama çıkartmak saate baktım.
"Tamam o zaman akşam bana gel. Ben sana konum atarım görüşürüz."

"Görüşürüz."

#########

Elimdeki telefonu hızla çevirirken bütün dikkatle Aleyna'yı dinliyordum.
"Furkan, gerçekten zor bir durum."
Sıkıntılı bir nefes verdim.
"Biraz da o yüzden seninle konuşmak istedim."

Aleyna iyice yanıma yaklaştı. Dizi dizime değiyordu. Gülümseyerek bir ekini dizime koydu.
"Bir yanda yakın arkadaşım Gökçe, diğer yanda babanın söyledikleri. Yani adam haklı."

Aleyna'ya hak vererek başımı salladım. Doğru söylüyordu. Sıkıntılı bir nefes verdim.
"Bende bir tuhaf oldum, karşısına nasıl gitmiştim, hiçbir şey söyleyemeden kaldım."

"Bu durumda en suçsuz kim biliyor musun?"
Kaşlarımı çatarak güldüm.
"Gökçe mi?"

Başını olumsuz anlamda sallayarak işaret parmağı ile beni gösterdi.
"Hayır, sensin Furkan."
Aldığım cevap ile çatılı olan kaşlarım daha da çatılmıştı.
"Nasıl yani?"
Ellimde çevirdiğim telefonu durdurdum.
Oturduğu yerde öne doğru kaydı. Bedenini biraz bana çevirerek ellerini birbirine kenetledi.
"Gökçe'nin ne hakkı var seni böyle bir şeye zorlamaya? Birden omuzlarına yük bindiriyor. Siz daha birbirinizi ne kadar tanıyorsunuz da işi ciddiye bindirmeye karar verdiniz? Sen daha evlenmeye hazır olduğunu düşünüyor musun? Mesela ben evlenmeyi düşünmüyorum. Ama düşünsemde bu şekilde değil. Ben evleneceğim adamı daha yakından tanımak isterim mesela."

Gözlerimi kaçırarak oda da gezdirdim.
"Aslında haklısın. Gökçe'yi de böyle arada bıra- offff!"

Omuz silkerek arkasına yaslandı.
"Yani Gökçe'nin bunları kendi halletmesi gerekiyor. Seni böyle bir yükün altında bırakmaması lazım."
Yavaşça dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. Bu kızın ağzı iyi laf yapıyordu.
"Bana iyi geldin biliyor musun? Buraya gelmeden önce kafam çok karışıktı. Ayrıca haklısın ya! Ben böyle evlenmek istemiyorum ki! Hayatı neden kendime zehir ediyorum ki ben? Konuşacağım Gökçe'yle. Olmuyor diyeceğim."

Ellerini dizlerine vurarak baş parmağını havaya kaldırdı.
"Gökçe anlayışla karşılayacaktır."

Elimdeki telefonu havaya kaldırarak salladım.
"Evet bugün babamla konuşacağımı söylemiştim. Büyük ihtimalle benden bir mesaj falan bekliyordur."

Aleyna elimdeki telefona kısa bir bakış attıktan sonra ayaklandı.
"Ben, bize içecek bir şeyler hazırlıyım."

"Tamam."
Aleyna'nın arkasından gidişini izlerken gözlerimi yumdum. Her şey iyi hoştu da ben Gökçe'ye durumu nasıl açıklayacaktım? 'Ben seninle evlenmek istemiyorum, daha birbirimizi ne kadar tanıyoruz? Seninle evlenip hayatı kendime zehir etmek istemiyorum' mu diyecektim? Offf! Kafam gerçekten çok karışık.
Ben böyle kendi kendime düşünürken Aleyna geldi. Elindeki şişeyi ve bardağı masanın üzerine bırakarak yanımda yerini aldı.
"Dediğim gibi buradaki tek suçsuz sensin."

Tereddütlü bir şekilde bir telefona bir de Aleyna'ya baktım.
"Acaba mesaj falan mı atsam? Şimdi konuşmak istemiyorum."
Omuz silkti.
"Sen bilirsin. İçinden nasıl geliyorsa."

Ben daha ne yapacağımı düşünürken bir yandan kendi kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.Off nasıl bir şeye girdim ben ya?! Aleyna'nın uzattığı bardağı alarak bir yudum içtim. En iyisi biraz daha beklemekti. Doğru zamanı beklemek ve yeri gelince her şeyi güzel bir dille anlatmak.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top