-Ali Meriç Keskin?-


 Gördüğüm yüz ile bir süre durakladım. O hiçbir şey olmamış gibi bana gülmeye devam ediyordu. Dün gördüğüm adam ile bu karşımdaki adam fiziksel olarak aynıydı ama tavırları da bir o kadar farklıydı. Kaşlarımı çatarak söze girdim.
"Sen bana şaka falan mı yapıyorsun?"
Yüzünde anlamadığını belirten bir ifade belirdi.
"Niye şaka yapayım, şemsiye benimdi hatırladığım kadarıyla."
Şimdi iyice kafam karışmıştı.
"Dün öyle söylemiyordun ama. Bak hiç şaka kaldıracak halim yok. Külkedisicilik oynama benimle. Gece farklı biri olmadığına göre dün konuştuk biz."
Eliyle alnını kaşıyarak devam etti.
"Ben dün görüştüğümüzü sanmıyorum. Senin kafan karışmış galiba esmer kız."
Sinirle soludum, hala oyun oynuyordu.
"Gerçekten komikmiş. Uğraşamayacağım şu an İnan ki. Görüşmeyelim lütfen bir daha."
Tam sözlerimi söyleyip yanından geçiyordum ki kolumu tutup beni durdurdu.
"Sen kızdın baya ama cidden şaka falan yapmıyorum. Hatta söylediklerin aklımı karıştırdı."
Kolumu çekip bir iki adım geriledim.
"Vaktim yok lütfen, şemsiyeni de al. Daha fazla bende kalmasın. Şu Japon efsanesi tutar falan, aman allah korusun."
Şemsiyesini eline tutuşturup yoluma döndüm. Bir iki adım sonra benle aynı yönde yanımdan ilerlediğini fark ettim. Sakin olmalıyım, sakin olmalıyım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Hayır sevimli falan olmuyorsun böyle."
Ani çıkışımla kahkaha atarak bana daha da yaklaştı. Aynı adımları atıyorduk.
"Eğlenceli kızsın ama çok garipsin. Tanışmadık ama böyle olmaz."
Hala gülerken cümlesini bitirip bana elini uzattı. İkimiz de durduk.
"Ali Meriç Keskin ben, tanıştığıma memnun oldum."
"Öyle mi, ben de esmer kız." Diyerek uzattığı eli sıktım. Yoluma devam ettim.
"O kadar mı? Bence benim taktığım bir sıfattan çok daha fazlasısın."
Beni durdurmak için böyle söylediğini biliyordum. Cevabını vermek için durdum.
"Belki de çok fazlasıyım, senin bilmen gereken kısım ise sadece bu. Sürekli yolda gördüğüm ve benimle dalga geçen biriyle oturup arkadaşlık etmeyeceğim herhalde."
Kaşlarını kaldırma sırası ondaydı.
"Beni böyle gördüğünü bilmiyordum. Güven duvarlarını yıkmak istemem esmer kız. Anlaşılan bugün ters tarafından kalkmışsın. Üstelemiyorum."
"Ziyadesi ile memnun olurum." Diyerek yoluma devam ettim. Artık peşimden gelmiyordu.
Yine derse son anda yetiştim. Sınıftaki herkesin taziye sözcüklerini duymaktan sıkılmıştım. Destek olmak isterken acıyan bakışlarıyla rahatsız ettiklerini bilselerdi keşke. Derse odaklanmaya çalışıyordum ama her şey çok zordu. Sınıfın havası beni iyice boğmaya başlayınca ilk arada kendimi dışarı attım. Dila notları tutmak için derste kalmıştı. Kısa bir yürüyüş sonrası sahile vardım ve kulaklıklarımı takarak hafif tempoda yürümeye devam ettim. Bu esrarengiz çocuk kafamı kurcalamaya başlamıştı. İlgilenmem gereken çok daha büyük problemler varken ben onun neden böyle davrandığını düşünüyordum. Şaka olsaydı bu kadar uzatmazdı ama ben de dün hayal görmemiştim ya. Düşüncelerimde böyle boğulurken telefonuma gelen mesaj sesi ile dikkatim dağıldı. Mesaj Ege'dendi. Buluşmak istediğini söylüyordu. Ona sahile gelmesini yazdım ve beklemek için bir banka oturdum. Ege içlerinden en masumuydu, bana o günlerde gerçekten destek olan tek kişiydi. Yine de çok fazla yaklaşmak istemiyordum. Bu durumda yine de halam ve enişteme güvenmiştim ama içimde bir burukluk vardı. 15 dakikalık bir bekleyiş sonrasında Ege geldi. Kısaca sarıldık. Üzgün görünüyordu.
"Buluşmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim Vera, kendi adıma bazı şeyleri düzeltmek istedim."
"Seni dinliyorum." Bankta bana doğru dönerek konuşmaya başladı.
"Aslında başından beri senin için üzüldüm ve gerçek anlamda yanında olmak istedim. Annemle babamın yaptığından bizim haberimiz yoktu. Bir gece konuşurlarken Ece duymuş, öyle öğrendim. Merak etme, ben haklarının suistimal edilmesine izin vermem. Yapan kişi babam olsa bile."
Araya girmem gerekiyordu.
"Ege, yeniden bunları konuşmamıza gerek yok. Zaten senin bir ilgin olduğunu düşünmedim hiçbir zaman. Ben kendi hayatımı yoluna koyacağım. Sonra da şirketi geri alacağım. Haklarımı korumasını da bilirim, kuşkun olmasın."
Elini elime uzattı.
"Çok zor bir dönemden geçiyorsun, toparlanmak için acele etme. Seni tamamen desteklerim, kendini daha da zora sokmana gerek yok."
Halamdan beklediğim cümleleri Ege'den duyuyordum.
"Cidden Ege, biliyorum seni. Her şeyin farkındayım. En kısa zamanda yarı zamanlı bir iş bulup kendi hayatımı kazanacağım, okul bitene kadar en azından. Sonra da işlerin başına geçerim. Bu kadarını başarabilirim İnan bana."
Nefes verip sözüne devam etti.
"Madem iş bulmakta ısrarcısın, arkadaşımın bu taraflarda bir barı var. Gece vardiyası için birini arıyordu. Orda bir şansını dene. En azından buna yardım etmiş olayım."
Bu fikir hoşuma gitmişti. Bu şehrin curcunasında bir de iş aramak zorunda kalmamıştım.
"Çok isterim, adresi verirsen hemen gideyim. Hazır iş fırsatı kaçırmak istemem."
Gülümsedi.
"Oraya gidecektim şimdi zaten, beraber gidelim. Birkaç gün deneme yap, seversen devam edersin."
Sevinçle ellerimi çırptım, sahil şeridinden bir taksiye binip bara doğru yola çıktık.

Yüksek pistin etrafı ışıklarla çevrilmiş, çok ferah bir mekandı. İçkileri çok fazla tanımıyordum ama öğreneceğime güvenerek ve tabiki Ege'nin katkısıyla beni işe almışlardı. Buranın sahibi Ege'nin üniversiteden arkadaşıymış, büyük ihtimalle burası da babasının mirasıydı. Tüm barı gezdikten sonra tezgah tarafına geri döndüm. Benimle birlikte çalışacak bir kız daha vardı. Uzun zamandır burada çalıştığı için bana her şeyi o öğretecekti. Tanışma izlenimime göre çok tatlı bir kızdı. Bardakları silerken onun yanına geçtim.
"Bu akşam başlıyorum ama senin için de uygunsa biraz erken gelebilirsek bana bir şeyler öğretmeni isterim."
Bana doğru dönüp gülümsedi.
"Tabiki bugün zaten cumartesi, yoğun olur. Yarım saat önceden burada oluruz. Merak etme zamanla alışırsın."
Cümlesini bitirip sırtımı sıvazladı. Önlüğünü çıkarıp tezgahtan ayrıldı. Biraz daha etrafa göz gezdiriyordum ki Ege geldi. Patronla görüşmesi bitmişti anlaşılan.
"Hadi gidelim Vera, akşam ben seni bırakırım yine. Biraz dinlen öyle gelirsin."
Kafamı salladım ve birlikte bardan çıktık. Dila'ya olanları bir mesajla anlattım. Bu gece o da benimle birlikte gelecekti. İş bulmama çok sevinmişti.
Ege ile eve döndükten sonra biraz uyudum. Uyandığımda masada yemeğin hazır olduğunu gördüm. Ege sipariş vermişti. Biraz bir şeyler yiyip işimin ilk günü için hazırlandım. Evde ne kadar olmazsam o kadar iyiydi. Camdan bakınca kapıda Ege'nin arabasının önünde beklediğini gördüm. Karşında biri vardı, sohbet ediyorlardı. Üstten baktığım için karşısındakini tanıyamamıştım. Ceketimi de alıp aşağı indim. Ben kapıyı açar açmaz Ege'nin karşısındaki kişi arkasını dönüp uzaklaştı. Ege arabanın kapısını geçmem için açıp göz kırptı. İçim huzursuz olsa da bir şey demeyip arabaya bindim. 5 dakika sonra Dila'nın evinin önündeydik. İnmesini bekliyorduk. Hazırlanması hep uzun sürerdi. Biraz daha bekledikten sonra Dila kapıda göründü. Ege'nin ağzından bir oh çıkınca gülümsedim.
"Ay kusura bakmayın biraz beklettim. Aksilikler oldu da."
Ege arabayı çalıştırırken sözü ele aldı.
"Aksilikler en sevdiğin ruju bulamaman falan mıydı?"
Aynadan Dila'nın kaşlarının çatıldığını gördüm. Bu ikili zıtlaşacaktı anlaşılan.
"Sana göre kızların tek problemi bu herhalde. Dünyaya baktığın pencere biraz küçük canım."
Sözlerini bitiren Dila'nın yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. Ege ise epey içerlemiş gözüküyordu.
"Kızların diğer 999 problemini tahmin edemedim pardon ya"
Ege'nin vitesteki eline dokundum yatıştırmak için. İkisi de yolun kalanında sustu. Kısa bir süre sonra bara vardık. 

İçeride gürültüler çoğalmış, kapıda korumalar yerini almıştı. Kapıdan geçip ışıklı koridorda yürüyerek piste vardık. Dila kenardaki bir masaya geçti Ege ile birlikte. Ben de yerime geçip Duygu'ya selam verdim. Hızlıca birkaç şey fısıldadı kulağıma. Artık neyin nerede olduğunu biliyordum. Arkam dönük bardakları hazırlıyordum.
"Bir tekila shot alabilir miyim esmer kız?"

Duyduğum ses ile kaşlarımı çatarak arkama döndüm. Ali Meriç Keskin karşımdaydı.

"Beni takip ettiğinden şüphelenmeye başlıyorum artık." dedim öfkeyle. Gittiğim her yerde bir şekilde karşılaşıyorduk.

"Ben de senden şüpheleniyorum ama, gizli hayranlarımdan biriysen itiraf et. Burası benim her akşam takıldığım yer. Gelip burada işe başladığına göre ben kuşkulanmalıyım."

Gülümseyerek söyledikleri beni daha da sinirlendirmişti.

"Hem küstahsın hem de egoist. Arkadaşım sayesinde burada işe girdim ben. Nereden bileyim senin hep geldiğini?"

Benim öfkeli konuşmalarıma karşılık onun gülümsemesi hala yerindeydi.

" He bilseydim işe girmezdim diyorsun yani öyle mi? Eminim ki senin yerinde olmak isteyen çok kız vardır, fırsatını iyi değerlendir."

Tekilayı hızlıca hazırlayıp önüne koydum. Onunla daha fazla bu sinir bozucu muhabbeti sürdürmek istemiyordum. İlk günden göze batacaktım onun yüzünden!

Ben diğer siparişlere yetişmeye çalışırken o beni izliyordu. Birkaç dakika sonra etrafını güzel kızlar sarmıştı. Onu görenler buraya toplanıyordu resmen. Popüler biri olduğunu zaten davranışlarından anlamıştım. Biraz sonra Dila bar masasına yaklaşıp bana göz işaretleriyle onu göstermeye başladı. Belli ki Dila'nın da ilgisini çekmişti. Omzumu silkip önüme döndüm. İçerisi kalabalıktı ve benim işime odaklanmam gerekiyordu. Çok geçmeden aynı ses yine yükseldi.

"Müşteri memnuniyeti sıfır, hala ikinci tekila için bekliyorum. Benimle ilgilenen yok."

Gözlerimle ilgilenmesi için Duygu'ya işaret verdim. O bardağı yenilerken koluma dokunan bir el hissettim.

"Böyle görmezden mi geleceksin beni esmer kız? Bak alınıyorum."

"Vera benim adım, yeter. İşimi yapıyorum." Bir iki adım geriledim. Onun gülümsemesi genişledi.

"Demek Vera, esmer kızdan daha etkileyici bu."

Gözlerimi devirdim ve işime dönmek için hareketlendim. Duygu çöp poşetini uzatarak arka kapıdan atmamı söyledi. Arka tarafa doğru ilerledim ve çıktım. Karşıdaki konteynıra ilerlerken siyah bir gölge gözüme çarptı. Ben çöp poşetini bırakınca sesi duyup bana döndü. Gördüğüm yüz ile şaşkınlığım katlandı. Kafam fena halde karışmıştı. İstemsizce kelimeler ağzımdan döküldü.

"Ali Meriç Keskin?"

İnanamaz gözlerle karşımdaki adama bakıyordum. Sözlerimi duyduktan sonra kaşlarını çattı.
"Sen Ali Meriç değil misin? Ama bu olamaz o az önce içerideydi."
Gerçekten hiçbir şey anlamıyordum. Siyah giyimli adamın yüzünde anladığını belirten bir ifade belirdi. Hafifçe gülümseyerek konuştu.
"Daha fazla kafan karışmadan içeri dön, ben Ali Meriç değilim."
Arkasını dönüp benim cevabımı beklemeden uzaklaştı. Tam arkasından gidecektim ki Duygu seslendi. Yardımıma ihtiyacı vardı. Ben oldukça şaşkın bir şekilde içeri girerken Ali Meriç Keskin'in karşı merdivenlerden hızla yukarı çıktığını gördüm. Dikkat edince ses tonları arasında bir fark olduğunu anladım. Ne yani, Ali Meriç Keskin'in ikizi mi vardı?!
Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Kafam sorularla doluyken işimi yapmaya devam ettim. Dila ve Ege masanın diğer ucunda koyu bir sohbete dalmış gibi görünüyorlardı.
Saat gece yarısını geçmişti ama benim vardiyamın bitmesine daha vardı. Dila fazla içmenin de verdiği bir ağırlıkla eve dönmek istemişti. Ege onu bırakmak için çıktığında barın daha da kalabalıklaştığını hissettim. İçerideki hava boğucu bir hal almıştı. Dans pisti dolu olduğu için karşı tarafı göremiyordum. Tekrardan gözlerimle etrafı incelediğimde Ali Meriç'in vip katından buraya baktığını gördüm. Kısa bir süre gözlerimiz çakıştı ve önüme döndüm. Ona sormam gereken çok şey vardı. Az sonra bar masasının bana yakın tarafına geldiğini fark ettim. Elindeki içeceği yenileyip ona yaklaştım. Gözleri parladı ve bana kulak verdi.
"Seninle ilgili hiç tahmin edemeyeceğin bir şey biliyorum galiba Ali Meriç Keskin"
Kaşları çatıldı, keyiflenme sırası bendeydi.
"Neymiş o, birbirimizi bu kadar yakından tanıdığımızı düşünmüyordum "
Yakından kelimesini söylerken yüzünü bana daha da yaklaştırdı, barın gürültüsünden sesini duymak için daha da yaklaşmam gerekiyordu zaten.
" ben zaten seni tanımıyorum, sen de beni."
"Tamam tamam sakin. Hemen de sinirlenirmiş"
Son cümlesinden sonra parmaklarının uçlarıyla burnuma dokundu. Hiddetle kendimi geri çektim. Neydi bu fazla yakınlık?
"Fazla laubali insanlardan hoşlanmam Ali Meriç Keskin."
Ben cümlemi vurguyla tamamladıktan sonra yüzlerimiz kısa bir süre yine yakınlaştı.
"Neymiş benim hakkımda bildiğin o gizli bilgi?"
Alay eder gibi konuşuyordu, söylediklerimi duyunca yüzünün halini şimdiden merak ediyordum.
"Bu dünyada senden bir tane daha var."
Cümlemi tamamlarken kahkahalarımı tutamadım. Kendimi biraz geri çekip güldüm. Onun ise kaşları çatılmış, gözleri yüzümde odaklanmıştı.
"Sen bir şey mi gördün?"
Endişeli görünüyordu.
"Hem de neler neler gördüm. Merak etme ama bu bir sır ise saklarım." Son cümlemden sonra işaret parmağımla sus işareti yaptım ve gülümsemem genişledi. Onu karşımda meraktan kıvranırken görmek beni de eğlendirmişti.
"Açıkça anlatsan diyorum, dalga mı geçiyorsun yoksa?"
Ele vermemeye çalışıyordu ama cidden endişelenmişti.
"Az önce karşılaştık barın arka tarafında. Resmen aynısınız. Bir an delirdiğimi ve halüsinasyon gördüğümü sandım."
Ellerini tezgaha koydu.
"Kim, kimi gördün? Burada mıydı?"
Telaşlı hali benim de kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.
"Evet, az önce. Tanışamadık, hemen gitti. Sen olduğunu sandım. Seslendim ama 'Benim adım Ali Meriç değil' dedi ve gitti"
Sözlerimi tamamlamamla ayaklandı ve bar çıkışına baktı.
"Noluyor, kardeşin değil miydi o?"
Telefonunu ve ceketini alıp yönünü çıkışa yöneltti. Son anda bana döndü.
"Sonra anlatırım." Dedi ve hızlıca çıktı.
Ali Meriç'de gizli bir şeyler vardı. Öğrenmek istiyordum ama peşinden gidemedim. Daha sadece ismini bildiğim bir adamı bu kadar merak etmek ne kadar doğruydu onu da bilemiyordum.
Birkaç dakika sonra merdivenlerde barın sahibi göründü. Ege bizi tanıştırmıştı. Bu tarafa yaklaştı.
"Kolay gelsin." Dedi gülümseyerek.
"Teşekkürler Cemil Bey." Bende kibar bir karşılık verdim. Masanın bana yakın olan ucuna yaklaştı.
"Bey demene gerek yok, resmiyeti pek sevmem ben. Hem Ege'nin kuzeniysen benim de arkadaşımsın."
Sadece gülümseyerek diğer siparişlere yetişmeye çalıştım. İşler yoğundu ama Cemil hala buradaydı. Ne yapmaya çalıştığını anlamadım, pek kafa da yormadım. Yarım saate çıkacaktım.
"Ben bizim çocuklara söyleyeyim seni bıraksınlar eve Vera. Saat geç oldu, tek dönme."
Masada ona yaklaştım.
"Sağolun ama gerek yok. Ege birazdan burada olur, onunla döneceğim."
Kafasını salladı ve önüne döndü. Telefonuyla uğraşmaya başladı. Ben de yavaş yavaş ortalığı toplamaya başladım. Duygu da hızlıca kalan birkaç kişi ile ilgilendi.
Önlüğümü çıkartıp telefonumu elime aldım. Ege'ye mesaj atıp beklemeye başladım. Ege'den geri mesaj çok geçmeden geldi. Evden çıkamayacağını söylüyordu. Cemil'in beni bırakabileceğini yazmıştı. Acil bir durum olup olmadığını sordum. Böyle yapmasına şaşırmıştım. Cemil masanın ucundan tekrardan seslendi.
"Vera çıkıyor musun?"
Olduğu tarafa yaklaştım.
"Ege mesaj attı, gelemeyecekmiş. Çıkıyorum şimdi ben, taksiyle dönerim."
Tam geri dönecekken elimden tutup durdurdu.
"Olur mu öyle şey, sen benim sorumluluğumdasın. Bırakmam tek başına. Ben de çıkıyordum, gel seni ben bırakayım."
"Gerçekten gerek yok. Çok iyisiniz ama ben dönerim."
Tekrardan cevap vermesine fırsat vermeden ceketimi aldım ve çıkışa yöneldim. Arkamdan seslendiğini duydum ama ilgilenmedim ve çıktım. Duygu da çıkışta sigara içiyordu.
"Çıkıyor musun Vera, birlikte dönelim istersen. Ne tarafta oturuyorsun?"
Gülümseyerek yaklaştım.
"Beyoğlu'nda oturuyorum. Sen ne taraftasın?"
Duygu'nun gülümsemesi genişledi.
"Ne güzel ben de o taraftayım ama daha yakın benim evim buraya. Gel biraz yürüyelim. Bu saatlerde yürümek çok güzel oluyor."
Cevabımı beklemeden koluma girdi ve beni yönlendirdi. Bana da biraz yürümek iyi gelecekti.
Birkaç adım ilerledikten sonra Duygu ile konuşmaya başladık.
"Ali Meriç Keskin ile konuştuğunu gördüm. Tanışıyor musunuz yoksa?"
Şaşkınlıkla ona döndüm.
"Evet konuştuk ama tanımıyorum çok fazla. Sen nereden biliyorsun ki onu?"
"Buralarda herkes onu tanır. Haftada iki üç kez uğrar bizim mekana da. Ben de oradan biliyorum. Kızların gözdesidir."
Duygu'nun gülerek söylediklerine gözlerimi devirdim. Şu playboy tiplerinden sıkılmıştım.
"Hiç ilgilenmiyorum. Birkaç kez tesadüfen karşılaştık. Çenesi düşük biri galiba. Pek hoşlanmadım ben."
Duygu söylediklerime şaşırmıştı.
"Doğru mu duyuyorum, buralarda bir kız Ali Meriç Keskin'i beğenmediğini söylüyor. Senin cidden aklın başka yerlerde Vera."
Kahkahaları cümlesine eşlik ederken ben yine gözlerimi devirdim. Gerçekten onu beğenip beğenmediğimi düşünmemiştim. Benim aklımı ikizi olup olmaması karıştırmıştı. Kafamı bir iki yana sallayıp bu düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. Saat sabah dörde geliyordu. Sokaklar boş gözüküyordu. Dolapdere taraflarına geldiğimizde, Duygu ile vedalaştık. Evi burada küçük bir apartman dairesiydi. O evine çıktıktan sonra yolum kısa olsa da bir taksi tutmak için caddeye çıktım. Taksi için bakınırken gözüm caddenin ucundaki seyyar köfte ekmek kamyonuna kaydı. İlk defa acıktığını hissediyordum. Gidip yemeye karar verdim ve caddenin karşı tarafına doğru yola geçtim. Tam birkaç adımda yolumu tamamlayacaktım ki fazla hızlı gelen bir motor son anda durarak bana çarptı.
Allahım ölüyor muyum?
Çarpmanın şiddetiyle yere düştüm. Sağ bacağımda bir acı hissediyordum ama ciddi bir şey olmamıştı. Motorun sahibi kaskını çıkararak hızla yanıma geldi.
Yine mi tesadüf!
"Ali Meriç? Yine mi sen?"
Bir yanda yerde oturup kalmışken bir yanda da şaşkınlıkla karşımdaki adama bakıyordum.
"Yanlış, ben Ali Meriç değilim."
"Ne, yoksa sen?"
Sarsılma şiddetiyle yüzüme gelen saçları ittim ve bana uzattığı elini tutarak ayağa kalktım. Üstümü silkelerken söze başladı.
"Son zamanlarda aklını karıştırdım galiba. Ben Emir Taha Keskin." Diyerek bana yeniden elini uzattı. Şimdi anlıyordum galiba.
"Vera Kayaaslan, memnun oldum. Gerçekten kafam karışmıştı. Siz ikiz misiniz?"
Gülerek cevap verdi.
"Evet, tabi ne kadar ikiz denilebilirse. Ali Meriç ve ben farklı hayatlar yaşıyoruz."
Anladığımı belirtircesine kafamı salladım. İki kardeşle sürekli karşılaşmam kaderin bir cilvesiydi galiba.
"Sen iyi misin bu arada, özür dilerim bu saatte yolda biriyle karşılaşacağımı düşünmeden sürüyordum."
Kafamı salladım.
"Evet iyiyim ama dikkat etmen gerekirdi. Biriyle karşılaşmazsın belki ama bir hayvan da çıkabilirdi önüne. Korktum."
Mahcup olmuştu.
"Çok haklısınız Vera hanım, tamamen benim hatam."
"O zaman bu hatanı telafi etmek için sana bir şans veriyorum. Şurada yemek yiyeceğim, sen de bana eşlik edebilirsin."
Gülümseyerek söylediklerime kafa salladı. Birlikte caddenin sonuna yürüdük. Ben küçük taburelere yerleşirken o motorunu bırakıyordu. Öğrenmek istediklerim olduğu için onu buraya davet etmiştim. Sert ve soğuk bir görünümü olduğu için kabul etmesini beklemiyordum ama bu iyi olmuştu. İsteklerimizi söyledikten sonra o da yanıma yerleşti.
"Ee söyle bakalım aklındakini, belli ki bir şeyler sormak istiyorsun."
Gülümsedim, Zeki biriydi. Siyah gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladım.
"Bugün Ali Meriç'e senden bahsettiğimde şaşırdı ve endişelendi sanki. Sonra da bardan çıktı. Görüştün mü onunla?"
Fazla mı özel olmuştu bu sorular, içimden boşver dedim.
"Sen nereden tanıyorsun Ali Meriç'i? Arkadaş falan mısınız?"
"Arkadaş falanız aslında. Tam öyle de diyemem. Sende olduğu gibi onunla da tesadüf bizi bir araya getirdi. Çok da tanışmıyoruz. Merak ettim."
Köfte ekmeklerimiz gelince hızlıca ikimiz de tadına baktık. Gerçekten acıkmıştım.
"Anne ve babamız vefat ettikten sonra ikimiz de farklı bir hayat seçtik. Kardeşi olarak ona hep destek olurum ama pek bir araya gelmiyoruz."
Fazla konuşmak istemiyor gibiydi. Özellerine de dahil olamazdım.
"Ben de ailemi kaybettim. Daha bir ay olmadı. Anlıyorum yani sizi."
Şaşkınlıkla bana baktı.
"Üzüldüm senin için, hiç çaktırmıyorsun. Yüzündeki bu ifadenin sebebinin bu kayıp olduğunu tahmin etmezdim."
"Neymiş yüzümdeki ifade?" Dedim kaşlarımı çatarak. Yüzünü bana yaklaştırdı. Tamamen göz gözeydik. Bu siyahın derinliklerini görebiliyordum.
"İşte bu gözlerindeki hırçın ifade" dedi elmacık kemiklerime hafifçe dokunarak. Fazla yakındık. YüZüme bir yağmur damlamasıyla kendimi geri çektim. Ekmeğimi yeni yarılamışken yağmur başlamıştı. Kendimi tutamayıp güldüm.
"Ne zaman bir araya gelsek yağmur yağıyor." Dedim. O da gülmeye başlamıştı. Biz toparlanırken arkadan bir ses geldi. Hemen döndüm. Şaşırmıştım.
"Bu sefer şemsiyeni Emir Taha'dan mı alacaksın Vera?"
Ali Meriç bizi görmüştü. Şimdi iki kardeşin yanındaydım!


İyi okumalar dilerim :)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top