9.BÖLÜM

Gece, Leyla'ya rahatsız edici gürültüsüyle gelmişti.

Cenk'in yatağında kan ter içinde uyumaya çalışan Leyla sonunda boğazını yırtan çığlıklarla üzerinde ki örtüyü tekmeledi tüm hiddetiyle. Saçlarını iki yandan delirmiş gibi çekerken ağlamaklı bir tonda kendi kendine konuştu.

"Uyuyamıyorum."

Bir an gözü kapıya kaydı. Sonrasında bir saniye bile düşünmeden yataktan fırlayıp kapıya koştu. Kapıyı açtığı gibi aşağıya koşmaya başladı.

Gözünü açtığında zaten kendini Cenk'in odasında bulmuştu ama dışarı adım atar atmaz yolu buldu.

Aşağıda çılgın bir eğlence vardı. Kolonlar patlarcasına çalışıyordu. Leyla gözlerini kısarak merdivenlerin tepesinden aşağıya baktı.

"Cidden bu ne," dedi kendi kendine ve yalpalayarak aşağıya indi.

Barın dibine geldi ve çılgınca eğlenen insanlara baktı. Kendini yüz yaşında hissediyordu. Sanki daha önce buraya gelen o kadın değildi. Tüm bu yüksek ses, bu atmosfer ona çok fazla geliyordu.

Bir an gözü ayaklarının dibine yansıyan mavi ışığa takıldı ve uykusuzluğun verdiği etkiyle de bir süre o noktaya daldı gitti. Bir an öleceğini düşündürecek kadar yüksek bir ağrı beynine saplandığı anda sendeledi. Ne olduğunu şaşırarak başını kaldırdığı esnada sarhoşluktan gözleri kaymış bir adamla burun buruna geldi.

Adam hemen iki elini kaldırıp, "özür di..."

Leyla adamın cümlesini burnunu kapatıp konuşarak kesti. "İğrenç bir koku bu! Kes sesini, sakın konuşma," dedi midesi kalkarken.

Adam daha da ne yapacağını şaşırdı ve şaşkınca hemen Leyla'nın yanından ayrıldı. Tam o esnada Leyla kendisine koşan bir adam fark etti. Bu, Eren'di. Daha Leyla ne olduğunu anlayamadan Eren kolunu tuttu sertçe.

"Senin ne işin var burada?" Bir yandan da etrafa bakıyordu telaşla.

Leyla, Eren'e sorgulayıcı bir bakış attı. "Gerçekten, merak ediyorum. Her gece bu sese nasıl dayanıyorsunuz?"

Eren güldü ama bunun öfkeden olduğu çok belliydi. Sonra da Leyla'ya ciddi bir bakış attı. "Cenk bu kılıkla senin buralarda dolaştığını duyarsa öldürür seni."

"Ne var kıyafetimde?" deyip üzerine bakmasıyla eş zamanlı geriledi.

Üzerinde turuncu, saten bir pijama vardı.

Kesinlikle onun tarzı olmayan turuncu bir şeydi.

Allah aşkına, turuncu mu?

Leyla irileşmiş gözlerle Eren'e baktı. "Ben bu kılıkla mı indim aşağıya?"

Eren, Leyla'nın durumu anlamasından dolayı hoşnut bir şekilde başını salladı. Ama bilmiyordu ki, o an Leyla'nın kafasına takılan eşofmanla barda olmak değildi, bu eşofmanla olmaktı.

"Cidden elinizde daha zevksiz bir şey yok muydu? Mesela kapı tokmağı desenli?"

Eren iyice öfkelenmeye başlamıştı. Zaten bir şeye sinirlenmesi iki saniyesini alırdı. Hemen öfkelenen bir yapıya sahipti.

Mutfak kapısını işaret etti kabaca. "Bunu Cenk'le tartışmaya ne dersin?"

Leyla, Eren'in öfkeli suratına ifadesiz bir yüzle baktı ve umursamazca bir omzunu silkti. "Olur."

Leyla mutfağa giderken Eren arkasından şaşkınlıkla bakakaldı. "Cesaret hapı almış olmalı," diye sessizce ama şaşkınlıkla söylendi. Hayran olunacak bir öz güvendi doğrusu.

Leyla sertçe kapıyı açtı. Cenk bunu duymadı bile. Büyük bir dikkatle bulaşık yıkıyordu. Elleri pembe bir leğenin içinde ki köpükteydi ve bakışlarından içi geçtiği belliydi.

Leyla kollarını bağlayarak konuya direkt daldı.

"Beni kaçırdıysan eğer uyumam için de uygun bir ortamı sağlamalıydın."

Cenk bir anda yerinden sıçradı ve hiç adeti olmamasına rağmen "Allah!" dedi refleksle.

O kadar ki dalmıştı. Leyla'ya baktı şaşkınlıkla. "Lanet olsun sana kadın!"

Leyla ne diyeceğini bilemeden onun yüzüne baktı bir süre ama hemen toparlandı.

"Üzerimde ki nereden geldi?"

Cenk tekrar bulaşığa döndüğünde sessizce cevap verdi.

"Ucuzluktan aldım. Ailesini katlettiğin kız da seni giydirdi." Ah, Evrim'den bahsediyor olmalıydı. Harika!

Leyla elini beline koydu ve ona dik dik baktı. Cenk de ona baktı.

"Bir şey değil," dedi Cenk imayla ve sonra bu söylediğine güler gibi bir ses çıkarıp başını sallayarak işine döndü. Bu, "kimlerle uğraşıyorum," tavrıydı.

"Bu şekilde barın içinden geçtim," dedi Leyla üzerine basa basa.

Cenk o an düğmeye basılmış gibi hemen elinde ki işi bıraktı.

"Sen... ne yaptın?"

Cenk'in buza çalan gözleri resmen alev almıştı. O an Leyla ile korktuğunu kendine itiraf etmek zorunda kalmıştı. Dili damağı kurusa da, "bu şartlarda burada kalamam," dedi.

Cenk'in boynu hem kızarmış hem de teninin altında ki damarları sansür olmadan kendini belli etmişti.

Öfkeli bir kahkaha dudaklarının arasından hızlıca geçti gitti. "Gerçekten mi hanımefendi? Ne isterdiniz?" Bunu o kadar ciddi sormuştu ki Leyla neredeyse ona cevap verecekti. Neyse ki Cenk ona fırsat vermeden devam etti.

"Kuş tüyü yatak? Deniz manzaralı bir oda?"

Leyla öne doğru biraz eğildi. "Biraz sessizlik fena olmazdı hani."

"Üzgünüm," dedi Cenk gülümseyerek. "Senin bu hayallerin ancak masallarda olur," dedi ve iki kolunu da tamamen açtı. "Burası pisliğe bulanmış bir herifin kıçı kırık mekanı ama şansa bak ki istediğinde bende."

Leyla ona kızgınlıkla baktı. Göğsü inip kalkıyordu şimdi. "Ve sen bunu yüzüme vurup durmaktan zevk alıyorsun."

Cenk bunu oldukça saçma bulmuş olacak ki, abartılı bir şekilde gözlerini devirdi. İşine dönerken mırıldandı.

"Zevk alacağım şeyler daha ele avuca gelir şeyler olur genelde."

Leyla ona tiksinerek baktı. "İğrenç bir herifsin Cenk."

Cenk buna alınmadı bile. Daha kötülerini yine kadınlardan duymuştu. "Peki o zaman," dedi umursamazca. "Neden ben daha fazla iğrençleşmeden yatağa geri dönmüyorsun?"

Leyla çıldırmış gibi bağırdı sonunda. "Bu gürültüden uyuyamıyorum ki!"

Cenk ona yandan bir bakış attı. "Sakin ol şampiyon. Yarın Eren'in küçük kızından rica ederiz, sana bu gürültüde uykuya dalma yöntemlerini anlatır. Görünüşe göre, tavsiyeye ihtiyacın var."

Leyla burada bir çocuğun yetiştiğine inanamıyordu.

"Sana diyecek lafım yok."

Cenk iç çekti. Artık gerçekten kadının baydığını düşündü. Kahretsin, kadın dırdırı istese zaten gider evlenirdi.

"Güzel. Bulaşıklara yardım etmeyeceksen seni odama alalım."

Leyla öfkeyle onun yüzüne baktı ama adam onu çoktan unutmuş gibi aynı dikkatle bulaşıklara döndü. Leyla öfkeyle kapıyı sertçe açarak mutfaktan çıktı. Kokteyl hazırlayan Eren soru sorarcasına ona bakınca Leyla, Eren'in karşısına dikildi.

"Senin bu arkadaşın ne kadar da... ya ne kadar da..."

Eren ne olduğunu anlamaya çalışarak Leyla'nın yüzüne baktı.

Kahretsin, Leyla hiç argo kelime bilmediğini o an duvara toslar gibi fark etmişti. Oğuz'dan da hiç duymazdı ki. O hep kibar olmuştu.

"Ne kadar da..."

Eren ofladı ve bıkkınlıkla ona baktı. "Tamam. Puşt mu?"

Leyla ona hayranlıkla baktı ve koluna hafif bir yumruk attı. "Çok doğru, evet."

"Tamam ama şimdi lütfen yukarı, insanlar senden çekiniyor," dedi başıyla merdivenleri işaret ederek.

Leyla sabırlı olmaya çalışarak merdivenlere yöneldi. Yarın kaldığı yerden devam edebilirdi. Cenk'i ikna etmek için tekrar, tekrar ve tekrar konuşma yapacaktı ama canını sıkan Cenk'in rahat hareketleriydi. Bu gerçekten rahatsızlık veriyordu Leyla'ya. Ona karşı biraz daha kibar olabilirdi ama belki de bu ondan çok şey istemek olurdu.

Yürüdüğü esnada bir çarpılmayla irkildi. Karşısında göz altları şişmiş bir kız buldu. Bu... Kahretsin, bu Evrim'di. Bu kadar kısa sürede nasıl böyle çökmüştü?

"Evrim?" dedi şaşkınlıkla. Ardından da kendisiyle aynı takım olan turuncu pijamasına baktı. Anlaşılan Cenk ucuz bulunca iki tane almıştı ama Evrim'e büyük gelmiş gibi duruyordu.

Karanlığın içinden Evrim'e baktı. Evrim ise gözlerini ayırmadan ona bakıyordu. Leyla yutkundu önce. Evrim'in her şeyden haberi olmuş olması gerekiyordu. Buna karşılık ondan özür bile dilese, bu fayda sağlamazdı.

"Ben," dedi sonra da konuştuğu için içinden kendine lanet okudu. Ne işi yarayacaktı ki konuşması? Kızın hayatını mahvetmişti.

Evrim solgun yüzünde gözlerine ulaşmayan bir gülümseme oluştu. Soğuk soğuk, "iyi geceler Leyla," dedi ve yanından geçip gitti. Leyla arkasından baktı ama tabii ki gitmedi.

Kafası karışmış bir halde odaya bir daha girdi ve dağınık olan erkek odasına baktı. Sıkıntıyla iç çekerken eliyle saçlarını geriye attı. Daha sonrada yatağa girip örtüyü bedenine sardı, ellerini çenesinin altında birleştirdi ve bir dua gibi fısıldadı.

"Yarın yeni bir gün. Cenk'i ikna etmek için koskoca bir gün senin. Oğuz bir yerlerde ve her neredeyse seni seviyor." Leyla elinde ıslaklık fark edince ağladığını fark etti. Daha fazla kendine hakim olamadı. Burnunu çekerken öfkeyle devam etti. "Şu an evimizde olabilirdik. Yatağımızda olabilirdik. Benim böyle bar köşelerinde kalmamam lazımdı, seninde... her neredeysen... orada işte, kalmamalıydın Oğuz..."

Gözleri kapandı ama tam olarak uykuya dalamadı çünkü gürültülü müziğe eşlik eden keyif kahkahaları kulaklarını tırmalayıp beynini kemiriyordu. Uyumakla uyumamak arasında ki o ince çizgide yarı uyur vaziyetteydi. Rüya görür gibi de oluyordu arada ama hepsi kesik kesikti. Bir kulağı hep aşağıdaydı ama bir ses vardı ki kulaklarının içinde hisseder gibi oldu.

Çok yakındı, burada, bu odada.

Lise sondayken evine hırsız geldiği zamanı hatırladı birden. Dejavu yaşadı. O gün bir türlü uyuyamayan Leyla yatakta dönerken hırsızın girdiğine şahit olmuş ama korkusundan yatağından çıkamamıştı. Ne annesine ne de Tuna abisine söyleyebilmişti. Ve Leyla yatakta korkudan titrerken hırsız annesinin takılarını götürmekle kalmamış Leyla'nın dibine kadar gelip komodininde ki telefonunu da almıştı ve Leyla'nın tek yaptığı şey yatakta uyuyormuş gibi gözlerini kapamak olmuştu.

O andan beri kendini hep sorgulardı. Direkt uyanıp birilerine bağırmadığı için bu olay her aklına geldiğinde kendinden nefret etmiştir.

Bu sefer ise tam tersi gözlerini aralamaya karar verdi. Tam o esnada üzerinde bir ağırlık hissetti.

Hayır!

Biri üzerindeydi.

Hızlı kalp atışlarıyla gözünü açtığı esnada bir yastık yüzüne indi. Yastık görüşünü kapatmadan önce son gördüğü şey kendi pijamalarının aynısıydı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top