kurtarıcı prens, bu sefer kurtaramadı
Sigara içerdi Adreanna...
Ciğerini o dumanla doldurur, almaktan bıktığı nefeslerini o dumanla kirletirdi...
Yağmurun altında dans etmeyi de severdi, o saf ve berrak suyla ıslanmayı, kirlenen ruhunu temizlemeyi çok severdi...
Kitaplarına taparcasına sahip çıkardı, bir sayfanın zarar görmesi onun için bir uzvunun yerinden çıkması demekti.
Bilmediklerini öğrenmeyi, öğrendiklerini paylaşmayı severdi...
Aşkı severdi o, karşılık beklemeden, sadece o mükemmel duyguyu tadabilmek için severdi...
Takmazdı kafaya her şeyi, üzülmezdi kolay kolay...
Sessiz sedasız oturur, kitapların hazzını yaşardı.
Mutlu bir aile kurmak, sevdiğim dediğiyle yaşamak isterdi.
Hayalleri vardı, çaldılar,
Mutluydu, kıskandılar.
Kurtulmak istedi, durdurdular,
Kaçtı, buldular.
Kurtulamadı, onu kurtarması için kalbine düşürülen sahte aşkın başrolü olan prens, onu kurtaramadı.
Kurtarıcı prens, bu sefer kurtaramadı...
🥀
Adreanna, gösterişli kapıdan içeri girdi. Kapı büyük bir alana açılıyordu. Duyuruların yapıldığı ve kraliyet ailesinin kaldığı yerle bitişik olan küçük balkon tepede, baloların düzenlendiği alanın içinde de kullanılmamış sandalyeler, süslemeler ve unutulmuş birkaç eşya bulunuyordu.
O berbat gecenin üstünden iki gün geçmişti. Prens Andreoi onu görmeye gelecekti.
Ne büyük bir sevinç! Diye düşündü. Victor'suz koca bir ömür...
Büyük bir balo düzenlenecekti, Kral Absolon, kızı ve Andreoi'nin buluşmasını kutlamak için bu kararı almıştı.
Herkes sevinçliydi bu karardan ötürü, Adreanna hariç...
Hissinin tarifi yoktu.
Nefes alabiliyordu ama bu onun için önemsizdi...
Her ne kadar insanlara rahatsız ettiği için fazla su tüketmediğini söylese de bahsedemiyordu kimseye, yaşamak istemediği için su içemeyeşini...
Saat, 12:00'yi gösteriyordu. Çanlar çalınmış, gökkuşağının her tonundan kıyafetler giyinmiş kuşanımlı kadınlar merdivenlerden kavalyeleriyle inerken Adreanna yüzündeki soğuk gülümsemesiyle Andreoi'yi bekliyordu.
"İyi akşamlar prensesim!"
Adreanna, açılan kapılardan içeri giren Andreoi'yi görünce takınmaya zorladığı gülümsemesini de sildi. Onu görünce mecburen bile olsa gülümseyemiyordu.
"Sana da," dedi soğuk tavrıyla.
"Bu arada haberin olsun, bir kavalyeyle dans etmeyi beceremem. Yani kendi köşeme çekilip sigara içeceğim."
Andreoi başıyla onay verip onu takip etti.
Adreanna yerine oturup sigarasından bir tanesini iki parmağının arasına aldığında salondaki tüm erkekler kavalyelerini bırakıp hızlıca yaktıkları kibritleri Adreanna'ya uzattılar.
Adreanna'nın önünde adeta bir ateş ordusu bulunuyordu. Sıkıntıyla nefes verip başını Andreoi'den yana çevirdiğinde onun da kibrit yaktığını gördü.
Hafifçe kalkıp öne eğildi, sigarasını iki parmağının arasında ezip ayağının altında sıkıştırdı ve önüne getirilen onlarca kibriti tek bir nefesiyle söndürdü. Kendisini oturduğu sandalyeye bırakıp Andreoi'ye döndü.
Andreoi'nin gözleri umutla parıldıyordu ama Adreanna umutlanmasına izin vermeyecekti. Ona doğru eğilip salondaki son kibriti de söndürdü.
"Herhangi birinizin ateşiyle yanmaktansa, kendi denizimde sigaramın izmaritini söndürmeyi tercih ederim beyler."
Somurtan yüzler ve ayıplayan fısıltılar arasında herkes kendi kavalyesinin kollarına girdi.
"Çok soğuksun Adreanna."
"Beni beğenmediyseniz gidebilirsiniz Bay Andreoi, bu ikimiz için de iyi olur."
"Gitmeye niyetim yok," dedi Andreoi kendisiyle çelişerek.
"Öyleyse," dedi Adreanna ayağının altındaki sigarayı çöpe atarak. "Beni böyle beğeniniz."
Saatler ve dakikalar Adreanna'ya işkence edercesine yavaş bir biçimde akıyordu. Kum saatinin diğer tarafında ince delikli bir süzgeç varmış da, kumlar diğer tarafa zorlukla geçiyormuş gibiydi.
Adreanna o kadar sıkılmıştı ki saatlerce oturup durmaktan, bir an "Hadi bana müsaade," deyip odasına çıkmayı bile düşündü.
"İntihar etmeye kalkmışsın." Diyerek bozdu sessizliği prens.
"Eh, yaptık bir şeyler," diye karşılık verdi alaya alarak.
"Seni hayattan bu kadar bıktıran şey ne?"
"Hayatımın içindeki tek bir şey değil beni buna sürükleyen, ben acının müptelâsıyım anlatabiliyor muyum?"
"Hayatın mükemmel, kibirli biri olduğunu düşünmeye başlayacağım Adreanna."
Sinirle gülümsedi. İlk defa balodan gözünü çekip Andreoi'ye döndü.
"Senin ağabeyin de harika bir hayata sahipti, ama karısı Natailé'dan kazığı yiyince kapatmamış mıydı kendini şatosuna?"
Andreoi öksürerek Adreanna'ya döndü. Adreanna öne doğru eğilip gülümsemesini katbekat artırarak devam etti.
"Yani kötü şeyler yalnızca kötü hayata sahip kişilerin başına gelmiyor. Bilmem anlatabildim mi?"
"İnsanların hayatı seni bu kadar ilgilendirmemeli," diyerek okları Adreanna'ya çevirmeye çalıştı.
Kahkülünü özenle kulağının arkasına iterek onunla göz teması kurmayı kesti.
"Eğer başkalarının senin hayatına karışmasını istemiyorsan önce sen onların hayatına burnunu sokmayı kesmelisin."
Andreoi dudağını ısırarak ters yöne doğru döndü, elini ensesine atarak nefes verdi.
"Hadi bana müsaade, size iyi eğlenceler." Diyerek içindeki ukdeyi atıverdi birkaç dakika sonra.
"Nereye?"
"Sizi ilgilendirmeyen yerlerin herhangi birine."
"Şansını zorluyorsun güzelim."
"Aramızdaki samimiyet ilişkisinin bu kurduğunuz cümleye uyup uymadığını kontrol edip tekrar kurarsanız o cümlenizi, mutlu olacağım."
"İyi geceler ve iyi eğlenceler," diyerek onun cevap vermesini engelleyip konuşmayı bitirdi. Ayağını ağrıtan o merdivenleri çıktı, kendi odasına doğru çekilmek üzereyken Celinn onu durdurdu.
"İşte benim kuzenim! Yapıştırdın mı cevabını?"
"İzlediysen ve duyduysan bu sorunun cevabını biliyorsundur Celinn," diyerek göz kırptı.
"Sikeyim prensleri."
Celinn, Adreanna'nın koluna girip kahkahalarıyla koridorları inleterek odalarına çekildi.
Andreoi ise çoktan gitmişti, kafasındaki planların yüzünde yarattığı gülümsemeyle.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top