☬27☬

Sinirle odada dört dönüyordum. Yoongi bir Taehyung ikiydi resmen. Yoongi'den bir farkı olduğunu düşünmüyordum. Yere düşseydim Yoongi beni mağlup etmiş sayılacaktı, Taehyung ise Yoongi'ye sayı vermek yerine kendi almıştı. Yere düşsem daha iyiydi, rezil olmuştum.

Lalisa oflayarak karşımda dikildi ve beni durdurdu. "Chaeyoung şu koşturmacana son verebilir misin artık? Bitti gitti, her ne olduysa. Kafana takmayı bırak." 

Bedenimi Lalisa'nın ellerinden sıyırarak biraz geriye çekildim ve kızgın bakışlarımı ona doğrulttum. "Bitti gitti mi? Beni resmen rezil etti!" O kadar sinirliydim ki bağırmadan edemiyordum.

Lalisa yavaşça başını iki yana salladı. "İyi bir şey yapmasını da bekleyemezdin zaten. Düşman klan değil ya boşuna!" Dengesiz bir tavırla anında kaşlarını çattı. 

Emin ol, burada güvenebileceğin çok nadir kişilerdenim, Park Chaeyoung.

Beynimde Taehyung'un derinden sesi yankılandığında bakışlarım donuklaştı. Bunu bana ne zaman söylemişti ki? Öyle bir konuşma hatırlamıyordum ama Lalisa'nın söylediklerinden sonra Taehyung'un sesi adeta beynimde yankılanmıştı. Onun sesini bu şekilde hayal edebilir miydim ki? Fazla gerçekçi bir his veriyordu. Öyle ki bir an soğukta kalmışım gibi bedenim titredi.

Cebimdeki telefonumun titremesiyle elimi cebime attım. Lalisa da atkuyruğu saçlarını savurarak odanın kapısına yöneldi. "Ben biraz dışarıda yürüyeceğim Wendy ile. Biraz sakinleşince yanımıza gel." Başımla hızlıca onayladım. Bugün turnuva olduğu için ders yoktu. Ve ben dışarı çıkmayı falan da düşünmüyordum. Beni gören herkes muhtemelen gülerek hakkımda konuşacaklardı. Gerçekten inanamıyordum.

Lalisa çıktıktan sonra telefonun ekranını açtım.

nigertae:

bana kızgın mısın?

Bir süre gözlerimi kırpıştırarak mesaja baktım. Dalga mı geçecekti bir de? Ne komik...

Şunu fark etmiştim ki, temsilci olarak da kişilik olarak da Jungkook'u fazla özlemiştim. Jungkook bahse varırım ki Taehyung'un yaptığını yapmazdı. Beni düşmekten kurtarsa bile kumaşımı almazdı. Bir de üstüne dalga geçecek bir mesaj mı? Tamam peki dalga geçmeyi severdi ama en başta böyle bir şey yapmazdı o.

flavechae:

ne yüzle mesaj attığını sorabilir miyim?

nigertae:

ah anladım kızgınsın

flavechae:

ne alaka?

nigertae:

ters ters cevaplar veriyorsun?

flavechae:

düşman klanın temsilcisine düzgün cevap vermek gibi bir zorunluluğum mu var?

nigertae:

hayır park

ancak jungkook temsilciykenki tavrını kullanabilirdin

flavechae:

ne tavrı pardon?

ona ayrı bir tavır mı göstermişim sanki

temsilci temsilcidir

ne demeye çalışıyorsun ki?

nigertae:

hiç

flavechae:

ne istiyorsun sadede gelsene

ne demeye mesaj attın

nigertae:

sadece kızgın olup olmadığını sormak istedim

çünkü kumaşını almayı planlamıyordum

flavechae:

o yüzden mi kumaşımı aldın

planlamadığın için

o da iyiymiş

nigertae:

bir çıkarım olmadığı sürece neden seni kurtarayım ki

hem de sehanın önünde

mantıklı mıydı?

flavechae:

kurtarmasaydın

sana yalvarmadım kurtar beni diye

nigertae:

gerçekten çok merak ediyorum park

aynısını jungkook yapsaydı bu kadar kızgın olur muydun cidden de

flavechae:

durumun jungkook'la ne alakası var

orada bile değildi

sürekli lafı ona getiriyorsun

nigertae:

bana temsilcilere eşit davranıyorsun gibi gelmiyor

flavechae:

istediğim gibi davranırım

seni ne ilgilendirir?

nigertae:

fazla sertsin

flavechae:

memnun değilsen yazmayı kesebilirsin

nigertae:

kesecek olsam başta yazmazdım

flavechae:

derdin ne taehyung

saçmalıyorsun dakikalardır

nigertae:

bilerek yapmadım

sadece sana bunu anlatmaya çalışıyorum ama inatla inkar ediyorsun

flavechae:

bak bilerek yaptım desen daha az sinirleneceğim gerçekten

bilerek yapmadım ne demek taehyung

ben mi dedim kumaşımı al diye

nigertae:

almasaydım yanlış anlaşılacaktı dedim ya

flavechae:

kurtarmak zorunda değildin

madem sorun olacaktı o zaman hiç kurtarmayacaktın taehyung

nigertae:

ne yani

öylece yere mi düşseydin?

flavechae:

daha iyi olurdu

nigertae:

zor kızsın

flavechae:

başka bir tanıdık da aynısını söylemişti

jeon / mesajınız gönderilmedi

nigertae:

tahmin edebiliyorum

flavechae:

her şeyi biliyormuş gibi konuşuyorsun

nigertae:

çünkü biliyorum?

flavechae:

benden fazla şey bilmiyorsun

nigertae:

senden fazla şey biliyorum

hakkında bilmediğin şeyler bildiğimi de iddia edebilirim

flavechae:

saçmalıyorsun

ve ben sinirlenmeye başlıyorum

nigertae:

gerçekleri söylüyorum

ister inan ister inanma

flavechae:

madem her şeyi biliyorsun

jungkook neden ceza aldı?

(görüldü)

ah yoksa her şeyi bilmiyor musun kim taehyung

ne üzücü

nigertae:

bildiğim için sustum

flavechae:

söyleyemediğin bilgi ne işine yarıyor

nigertae:

ona göre hareket ediyorum

flavechae:

bana bilgi veremediğin sürece sendeki bilgi beni gram bağlamaz

bunu da biliyorsundur herhalde

nigertae:

bak

sadece şunu söyleyebilirim

yoongiden uzak dur

herkese güvenme

ve jungkook'tan da uzak dur

flavechae:

yapmazsam?

ki yapmayacağım da zaten

nigertae:

acı gerçekle yüzleşirsin

ya da yüzleşemeden ölürsün

flavechae:

yoongi'yi anladım

jungkook'tan neden uzak duracakmışım?

nigertae:

sıradan biri değil

belki sen de fark etmişsindir

Zifiri karanlık... Gözlerimin hemen önünde siyah göz bebekleri görmüş gibi olduğumda istemsizce bir adım geriledim ve telefon ellerimden kayıp yere düştü.

Zifiri karanlıktaki gözler mi? Kimin gözleriydi bunlar?

Cidden bana neler oluyordu? İyi hissetmiyordum ve başım ağrıyordu. Beynimin içinde bir yük vardı sanki.

Telefonu hızlıca yerden aldım ve yatağıma oturdum. Her an gözlerim kararabilirmiş gibi hissediyordum. Boğazım da kurumuştu. Halsizdim.

flavechae:

sıradan biri değil derken ne demek istiyorsun

gayet de normal biri

nigertae:

bilmiyorum chaeyoung

ne olduğunu bilmiyorum ama sıradan biri olmadığına dair yemin edebilirim

flavechae:

pekala sana göre normal biri değil

bu yüzden mi orada

nigertae:

hayır

bu yüzden değil

daha doğrusu

cevap vermek zor

flavechae:

sadece beni oyalamadığını nereden bilebilirim taehyung

nigertae:

istesem düşmene izin verirdim chaeyoung

diğerlerini alt etmem zor olmazdı

zaten jisoo'yu alt etmek üzereydim

ah bu arada, ben kazandım turu

her neyse demek istediğim

düşmene izin versem de son kalan kazanıyor biliyorsun

sen zaten düşüyor olduğun için yoongi'ye saldırıp sona jisoo'yu bırakarak çok rahat da birinci olabilirdim

anlıyor musun beni?

flavechae:

mantıklı gelmiyor

nigertae:

şu an mantıklı gelmesini beklemiyorum zaten

flavechae:

belki çok yersiz olacak ama bir şey sormak istiyorum

nigertae:

cevaplayabileceğim bir şeyse neden olmasın?

flavechae:

sen bana hiç

emin ol güvenebileceğin çok nadir kişilerdenim park chaeyoung

diye bir şey dedin mi?

nigertae yazıyor...

bak çok saçma olabilir ama

nigertae:

demedim

flavechae:

anladım

Konuşmadan çıkıp ağrıyan başımı ovaladım. Tuhaf tuhaf şeyler düşünmeye başlamıştım. Belki de olanlar psikolojimi etkiliyordu bilmiyordum. Sanırım bu ihtimal çok yüksekti.

Derin bir nefes aldım ve telefonu yatağımın yanındaki masaya koyup yatağa uzandım. Zihinsel olarak çok yorgun hissediyordum.

***

2 Hafta Sonra

Pelerinimi üzerime alıp koşarcasına merdivenleri indim. Üzerime askılı beyaz bir tişört ve kısa altın sarısı bir etek giymiştim. Birçok ders vardı ama Seha apar topar meydana çağırmıştı. Muhtemelen bir duyuru yapacaktı. Umarım duyuru kısa olur, diye geçirdim içimden. Zaten dersler bugün bana çok yük yapacaktı.

Biraz geç kaldığım söylenebilirdi bu yüzden neredeyse koşarcasına hareket ediyordum. Yurtta kimse kalmamıştı. Bunun sebebi ise ağrıyan başım üzerine fazladan uyumamdı. Muhtemelen Lalisa uyanmam için beni çokça sarsmıştı ama uyanmamıştım.

Flave bölgesini geçtiğimde ortak alana girmiştim. Büyük bir kalabalık vardı ve her zamanki gibi klanlar bölgelerine göre ayrılmıştı. Ortada duran Flave klan bölgesine doğru ilerledim ve diğerlerinin de kenara çekilmesiyle en öne geçtim.

Hafifçe etrafıma baktığımda temsilciler arasında Jisoo ve Yoongi'yi görebilmiştim. Ama hemen yanımızda duran Niger klanının önünde Taehyung yoktu. Duyuru onunla alakalı bir şey miydi yoksa geç mi kalmıştı bilmiyordum.

Seha'nın bakışları kısa süreliğine üzerimde dolandıktan sonra ellerini arkaya attı ve derin bir nefes aldı. "Bugün burada toplanma sebebimiz başlattığım büyüyü bitirmek ve sizlerin de şahit olması."

Jungkook?!

Yoongi'nin cezası dört hafta sürmüştü. Jungkook'un cezası ise iki haftadan sadece biraz daha fazlaydı. Çıkacağını hiç düşünmemiştim. Ve bu anlık sürpriz heyecanlanmama, boğazımın kurumasına yol açmıştı.

Dikkatli bakışlarım daha da odaklandı. Önceki büyü gibi olacaksa her şey, Jungkook'un Seha'nın yanına gelmesi ve önünde diz çöktürüldükten sonra pelerinini alması gerekiyordu. Çöktürülmesi diyordum çünkü bu büyüden sonra kendi iradeleriyle çökmeleri neredeyse mümkün değildi. Yoongi o kadar berbat bir haldeydi ki, onu zorla çöktürüp geri kaldırabilmişlerdi.

Nefesimi tutmuştum fark etmeden. Seha'nın arkasındaki kapı açıldı. Jungkook'un bedenini uzunca bir aradan sonra görecek olmak beni bir yandan heyecanlandırırken diğer yandan da canımı acıtıyordu. Kim bilir ne kadar zayıflamıştı?

Kapı açılıp önde Jungkook ve arkasında iki görevli göründüğünde gözlerimden yaş düşmemesi için fark ettirmeden hafifçe başımı yukarı kaldırdım. Çok acı çekmiş olmalıydı.

Tamamen siyahlar içinde giyinmişti. Altında siyah bir pantolon vardı ve üzerine biraz büyük geliyordu. Kalın bacak kasları bile erimiş durumda görünüyordu. Üzerini saran siyah tişört incecik belini ortaya çıkarıyordu. Tanrım...

Darmadağın olan saçlarını rüzgar daha da dağıtıyordu. Etrafta ölüm sessizliği vardı. Kimse konuşmaya cesaret dahi edemiyordu. Benim durumum cesaretten çok, boğazımdaki ağrıdan kaynaklanıyordu. Gözyaşlarımı gerçekten çok zor tutuyordum ve bu istemsizce boğazımda yakıcı bir ağrıya yol açmıştı. Sertçe yutkundum.

Birkaç yavaş adım atarak öne, Seha'nın yanına çıktı. İki görevli bir iki adım kadar arkasında duruyordu. Çünkü Jungkook her an dengesini kaybedebilirmiş gibi duruyordu. Eğik duran başı sayesinde uzamış siyah saçları gözlerini gölgeliyordu ama gözlerinin altındaki morluk ve ortaya çıkmış damarlar bulunduğum yerden bile belli oluyordu. Kurumuş dudakları kırmızı renginden arınmış ve çatlamıştı. Rengi kim bilir kaç kat solmuştu.

Belki gözlerini kalabalıkta gezdirir diye düşünerek umutla gözlerinin içine baktım ama kimseye bakmıyordu.

Seha bir adım atıp ileri çıktı. "Eğer bir klanın temsilcisi olursanız bu büyük sorumluluklar almaya hazır olduğunuz anlamına gelir." Gür sesiyle bağırdı. "Eğer bu sorumluluklardan kaçarsanız, elbet ki bir bedel ödersiniz."

Jungkook'un kaçtığı sorumluluk neydi ki? Bunu hala açıklamamıştı. Ve içimden bir ses bu cezayı haksız yere aldığını söylüyordu. Ara sıra acaba benim yüzünden mi diye düşünmeden edemiyordum. Ama eğer pelerin olayı yüzünden olsaydı bana da ceza verirdi, değil mi? Ya da yurtta kalma cezası varken baloya geldiği ortaya çıktıysa o zaman verilirdi ceza. Ama o günden sonra verilmişti. Hala nedenini kavrayamıyordum.

İki hafta önce Taehyung'la yaptığımız konuşma da aklımı karıştırıyordu. Hala ona güvenmek istemiyordum ama... Bir tuhaflık vardı işte. Bir yanım ona güvenebilirsin diyordu diğer yanım ise saçmalamamamı söylüyordu. Onu hala tehlikeli bulduğum ise net bir gerçekti.

Seha görevlilerden birinin verdiği temsilci pelerinini eline aldı. Üzerinde Jeon yazıyordu. Jungkook'un cezası bittiği için Taehyung önde durmuyordu demek ki.

Seha pelerini havaya kaldırdı. "Bu cezanın son olması dileğiyle!"

Son olması dileğiyle... İkinci kez aynı ceza verilirse onun öleceğini herkes biliyordu.

Tanrım... gerçekten son olması dileğiyle. Onu kaybetmek istemiyorum.

Pelerin Jungkook'a giydirilmeden önce Seha Jungkook'a döndü. Jungkook yerdeki bakışlarını kaldırıp Seha'nın gözlerine baktı. Seha'nın işaretiyle Jungkook sırtından bastırılarak diz çöktürüldü.

Diz çökmek istemiyor muydu?

Karşı koymak ister gibi omuzları titriyordu ve Seha'dan bakışlarını çekmemişti. Seha bundan rahatsız olmuş gibi bakışlarını Jungkook'tan alıp karşısına verdi. Jungkook yan durduğu için onu net göremiyordum, bir de uzaklığı katarsak zor oluyordu. Ama yüzünde sanki nefret algıları vardı. Anlamak ister gibi kaşlarımı çattım.

Belirli süre diz çökmüş halde durduğunda yakasından çekerek kaldırdılar. Kaldırmaları zor olmamıştı. Jungkook bedenini bu tarafa döndü. Hala kimseye bakmıyordu. Seha tekrar öne çıktı.

"Jeon Jungkook'un yeniden temsilci olması şerefine bu gece Niger Klanı binasında bir kutlama düzenlenecek. Katılım da zorunludur!"

Niger Klanı binasında mı? Ciddi misin? Oysaki kendi klanımıza ait olmayan bölgelere girmemiz yasaktı.

Bir adım öne çıktım. "Başka klan bölgelerine girmemiz yasak değil mi?" Sesimi duyurabilmek için gür bir sesle bağırmıştım. Neyse ki sesimi duyup bana dönmüştü.

Ürkütücü bakışları bana döndüğünde herkes bir anda susmuştu. "Kutlama için bir geceliğine kısıtlama kaldırılacak. Klan binasına girilebilir ancak yukarıdaki yatak odalarının olduğu katlara giriş yasak."

Yasak olmasa zaten kaos olurdu. Başımla onayladım ve geriye çekildim. Ortada tuhaf bir şeyler dönüyordu ama ne olduğunu bilmiyordum.

Seha dersliklere gitmemiz gerektiğini söyleyip balkonu terk ettiğinde kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı ama Niger üyeleri hala burada duruyordu. Jungkook'u bekliyorlardı. Aralarında Taehyung'u hala göremiyordum.

Araları mı bozulmuştu? Oysaki Yugyeom en önde duruyordu. Kısa bir an göz göze geldiğimizde yüzündeki samimi gülümseme bir anlığına soldu. Donuk olan bakışlarım şaşkınlığa gömüldü.

En son turnuva zamanı mesajlaşmıştık, ne demek istediğini bile anlamamıştım. Sanki herkes aynı şeyin farkındaydı ama ben değildim. Bakışlarını kaçırdığında elini cebine attı. Mesaj mı atacaktı?

Çok geçmeden cebimdeki telefonum titredi. Elime alıp mesaja baktım.

nigeryugyeom:

gitmelisin

flavechae:

anlamadım?

nigeryugyeom:

etrafına bir bak sarışın

Bakışlarım tekrar Yugyeom'a döndüğünde tek kaşını kaldırdı. 'Ne duruyorsun?' der gibi... Etrafıma baktığımda Niger üyeleri dışında başka kimseyi göremedim. En azından yakın bölgede başka klandan biri yoktu. Ve birkaç kişi tuhaf tuhaf bana bakıyordu.

nigeryugyeom:

dikkat çekiyorsun

gitmelisin

Mesajına görüldü atıp pelerinimin şapkasını örttüm ve hızlı adımlarla dersliklerin olduğu binaya yöneldim. Ne oluyordu ki bana böyle? Herkesin dağıldığını bile fark etmemiştim. Görünmez bir güç tarafından öylece bekletilmiş gibi hissediyordum.

Binanın girişine geldiğimde arkama döndüm garip bir istekle. Üyeler bağırmaya başlamıştı. Jungkook çıkmış olmalıydı. Jungkook'un yüzü gülüyordur diye onu görmek istedim.

Görmek istedim ama üyeler sanki aralarında bir hava akımı geçiyormuş gibi hızlıca kenara çekilmeye başladılar. Jungkook arkasında dalgalanan siyah peleriniyle aralarından sıyrıldığında yüzünde daha önce onun yüzünde asla görmediğim kadar soğuk bir ifade vardı. Doğrudan Niger Klanı bölgesine yöneldi ve kimseye gülümsemedi.

Hiçbir şey de söylemedi.

Ona ne yapmışlardı?

Sertçe yutkundum. Bakışlarım hala o taraftayken aniden omzumda hissettiğim ağırlıkla arkama döndüm. Jennie'ydi. Keyfi yerinde görünüyordu. "N'aber güzellik?"

Gülümsemeye çalıştım ama çok zorlama olmuştu. "Hiç," diye mırıldandım. Jennie'nin bakışları kısa süreliğine arkamdaki Niger üyelerine döndüğünde tek kaşını kaldırdı. Bir şeylerden şüphelenmesi ihtimali kalbimi tekletmişti. Gerginlikten terlemeye başlamış bile olabilirdim.

Parlayan gözleri bana döndü. "Yoksa düşmanının içeriden çıkması seni tedirgin mi etti?" Kurumuş dudağımı yalayarak mırıldandım. "Kimi etmez ki?" Fısıldadım desem belki daha doğru olurdu.

Yalan söylerken sesim kısılırdı hep.

Bir karşılık vermesini istemediğim için binaya doğru ilerlemeye başladım. Arkamdaki adım seslerini duymak uzun sürmemişti. "Rosé." Şirin sesini kullanarak seslendi.

Adımlarımı durdurmadan devam ettim. Sonuçta yetişmem gereken bir dersim vardı, değil mi? Bana yetişti ve önüme geçerek geri geri yürümeye başladı. "Seni bu konuda sorguya çekeceğim, güzelim. Şimdi derslere gitmemiz gerekiyor." Parlayan gözleriyle tehlikeli görünüyordu.

"Derslere gitmemiz gerekiyor, Jen!" diyerek cümlesinin sonunu vurguladım ve yanağına küçük bir öpücük bırakarak sağ koridorda kalan dersliğime gitmek üzere sağa aniden döndüm. Onun dersliği de başkaydı zaten.

Koşar adımlarla koridorun sonundaki odaya doğru ilerledim. Kapıyı açacağım sırada kapının aniden açılması ve karşımdaki kişinin tam olarak benim üzerime yönelmesiyle kapının yanındaki duvara bedenimi yapıştırmıştım. Kalbim teklemişti.

Jeon Jungkook karışık siyah saçlarıyla birkaç santimetre karşımda dikiliyor ve imalı bakışlarını yüzümde gezdiriyordu.

Sanırım nefes almayı unutmuştum.

***

bölüm uzunluğu: 2.2k

jungkook cb yaptı mutlu musunuz ehehhe

biraz daha rosékook etkileşimleri vereceğim döneme girdik, kaos da artacak beraberinde haberiniz olsun

oy vermeyi unutmayın<3!

umarım beğenmişsinizdir,

sevgilerle, matmazel.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top