I Didn't Know

~Hastane Çıkışı~

Bakugou ve Kirishima hastaneden yeni çıkmışlardı. İkisininde her yeri yaralı ve sargılıydı.

Kirishima kapıda onları bekleyen arabalarının sürücü kısmına geçti ve Bakugou'nun yanına oturmasını bekledikten sonra gaza basıp sürmeye başladı. O sürüyordu çünkü Bakugou'nun kollarında birisi hala hafiften incinmiş haldeydi.

Büyük bir Villian baskınını kaybediyorlardı. Ta ki Izuku ve All Might gelene kadar.

O ikisi duruma büyük bir yardımla savaşın kazanılmasını sağlamışlardı, ama çoktan bir sürü kişi yaralanmıştı bile. Bakugou ve Kirishima, güçlü özgünlükleriyle zaten ön saflarda savaşırken bir çok kişiden daha çok hasar almışlardı.

Yol boyunca ikisi de konuşmadı, Kirishima sessizce yolu izlerken, diğer yandan dirseğini arabanın kapısına dayamış, elini de çenesine destek olarak koyarak başını cama dayamış dışarıyı izleyen Bakugou'yu izliyordu.

Yol boyunca, bazen küçük sarsıntılarla kımıldayan sargılarının içindeki yaralar dolayısıyla, ağzından çıkan bir kaç ufak acı inlemesi dışında çıtını çıkarmamıştı.

Eve vardılar. Vardılar varmasına ancak Bakugou öyle bir dalmıştı ki, Kirishima onun adını seslenene kadar vardıklarını anlamamıştı bile.

Sıkıntıyla arabadan indi. Her zamankinin aksine yüzünden hiçbir duygu belirtisi yoktu. Bomboş yere bakıyordu. Eve doğru adımlarken kendisini endişeli gözlerle süzen Kirishima'nın farkında değildi. Ve Kirishima ona tekrar seslenene ve ardından da yüzünü ona çevirene kadar fark etmemişti.

Ona bakan masum gözleri görünce yüzü biraz yumuşadı. Endişesini yarıştırmak istercesine çıkan sesinin düzlüğüne hakim olamadan Kirishima'ya seslendi.

"Evet?" Kirishima sadece bakıyordu. Nedenini bilmediği bir huzursuzluk içini kemiriyordu. Sanki her an Bakugou'ya bir şey olacakmış gibi. Halbuki doktor yaralarının ağır olsa da kısa zamanda iyileşecek şeyler olduğunu ve endişelenecek bir şey olmadığını söylemişti. O zaman nedendi? Sebebi neydi bu anlamsız sıkıntının?

Daha fazla bekletmeden Bakugou'ya yanıt amaçlı bir soru yöneltti.

"Neden bu kadar..." düşündü, doğru kelimeyi bulamamıştı. Bakugou ona soran gözlerle baktı.

"Ne?" diye sorusunun devamını getirmesi gerektiğini belirtti.

"Ne demek gerektiğini bilemiyorum. Düz, ruhsuz, soğuk, canı sıkkın, bunalmış, bıkkın. Hepsini birden dile getirecek bir kelime arıyordum." Diye Bakugou'ya bakarak devam etti.

Bakugou derin bir nefes aldı. Yavaşça dışarı çıkmasına izin verirken gözleri kapalı ve başı yere eğikti. Gözlerini açtı ve olabildiğince yumuşak olmasına dikkat ettiği sesiyle Kirishima'ya döndü.

"Sadece canım sıkkın." diye cevap verdi. Ama sorunun sadece bu olmadığını anlamak için o kadar da zeki olmaya gerek yoktu. Yine de Kirishima, bozuntuya vermedi.

"Peki neden?" diyerek başka bir soru yöneltti ağzından laf almaya çalıştığı Bakugou'ya.

Bakugou gözlerini devirdi, iç çekti, bu konuyu konuşmak istemediğini ve bunalmış olduğunu belli edecek başka hareketlerde bulundu. Sonunda sinirli bir şekilde bir sekilde kaşlarını çattı ve sorgulamasından bıktığı Kirishima'ya döndü.

"Bu seni alakadar etmez tamam mı! İster mutlu olurum ister üzülürüm!"

Klasik bir Bakugou tepkisiydi ama bu sefer bir fark vardı. Ve bunu şıp diye fark etti Kirishima.

Gözleri... gözlerindeki parlaklık yoktu. Birisine bağırdığında olan o ışık, zevk, tutku. Hiçbirisinden eser dahi yoktu. Bomboş gözlerdi onlar. Sanki bir portreye çizilmiş sahte gözler gibiydiler iki kırmızı göz. Onlar Bakugou'ya ait değildi. Olamazdı, olmamalıydılar.

Bir sorun olduğu fazla belliydi. Normalde Bakugou ona böyle bir tepki verse durumunun iyi olduğunu anlar, klasik gülümsemelerinden birisini sunar ve onu daha fazla sıkıştırmadan rahat bırakırdı. Ama o gözleri gördükten sonra hiç böyle bir niyeti yoktu.

Ayrıca her zaman Bakugou ona kızdığı veya bağırdığında olan tepkisinin aksine, bu sefer kırılmıştı. Hemde çok kırılmıştı bu tepkisinden. Bulunduğu durum çok belli olmasına rağmen Bakugou onun gözünün içine baka baka yalan söylüyordu. Kirishima onun bu güvensizliği karışısında yıkıldığını hissetti.

Söylemek istemediği bir şey olduğunda, Bakugou durumun özel olduğunu dile getirirdi ve Kirishima'da onu anlayışla karışlayıp bırakırdı. Yaptığı tek şey moralini yüksek tutmaya çalışmak olurdu ve kısa zamanda Bakugou düzelirdi.

Kirishima düşündü, bu seferki farklı olan durum neydi? Neden Bakugou böyleydi? Neden ona böyle davranıyordu? Neden? Neden? Neden!

Kirishima hafifçe gözlerinin ıslandığını hissetti. Kırılmıştı ama böyle bir tepkiyi kendisinden beklemiyordu.

Bakugou hala sinirle ona bakıyordu. Kirishima'nın ona bakan sulu gözlerini görünce ağzından küçük 'tch' çıkardı ve içeriye girmek için kapıya doğru ilerledi. Kendisini suçlu hissetmişti. Kirishima'yı kırmayı veya üzmeyi hiç istemezdi çünkü.

Bir süre sonra o hâlâ kapıyı açarken Kirishima'nın sildiği göz yaşları ile arkasından geldiğini fark etti. Evet, 'hala' kapıyı açarken. Çünkü Bakugou'nun resmen sinirden ve stresten elleri titriyordu, anahtarı bir türlü deliğine yerleştirememişti.

Kirishima kısa bir süre onu seyretti ve Bakugou'yu omuzundan tutup hafifçe kenara iterek anahtarı yavaş ve nazikçe elinden alıp deliğine soktu. Anahtarı çevirdi, kapı açılınca ise yüzünden düz bir ifadeyle kenara çekilip, Bakugou'ya eliyle içeri girmesini işaret etti.

Bakugou mesajı alınca içeri girdi ve ayakkabılarını çıkardı. Kirishima arkasından girdi ve onun yaptığını tekrarladı. Daha sonra ise kapıyı kapattı ve Bakugou'ya baktı. Kendi odasına gitmeye yeltenmişti ama Kirishima'nın tuttuğu bileği dolayısıyla engellenmiş ve bir süre daha gidemeyeceğini anlamıştı.

Bileğini Kirishima'nın elinden kurtardıktan sonra ise ona doğru döndü. Tek kelime etmeden bir kaç saniye onun yüzüne baktıktan sonra bu sefer, kapısı Kirishima'nın solunda, kendisinin sağında kalan salona yöneldi.

O oraya gidince Kirishima da sessizce peşinden gitti. Büyük koltuğun iki ucuna oturdular. Bakugou yine dirseğini koltuğunun kenarına dayadı ve eliyle çenesini destekleyerek araba yaptığı hareketin aynısını yaptı. Tek fark bu sefer başka yöne değil direk Kirishima'ya bakıyor olmasıydı.

Bu sefer durum değişmişti ve Kirishima ona bakmıyordu. Kolunu koltuğun kenarına tamamen yaymış, başını da oraya eğmişti. Öylece dümdüz önüne bakıyordu.

Rahatsız edici derecede uzun süren bu sessizlikten sonra Kirishima başını kaldırdı ve hala kendisini izlemekte olan Bakugou'yu fark etti. Başını kaldırıp doğruldu, koltukta ona doğru döndü. Bir süre boş boş baktı, daha sonra başını hafifçe sola doğru eğdi. Bakışları az önceki gibi düz ve boş değildi. Endişeli bir ifadeyle bakıyordu ona.

İki çift kıpkırmızı göz birbirlerini izlerken Kirishima başını kaldırdı. Ayaklarını önce koltuğa koydu ve daha sonra da kendisine çekip kollarıyla bacaklarını sardı, başını da yukarda kalan iki dizinin arasına koydu ve masum masum Bakugou'ya bakmaya başladı yeniden.

Başından beri duruşunu ve bakışlarını bir an değiştirmemiş olan Bakugou, sonunda bakışlarını yumuşatmıştı. Bakışları ile beraber duruşu da yumuşamıştı. Kasılarak oturmuyordu artık.

Yaklaşık 15 dakikadır aynı duruşta kalmaktan dolayı artık ağrımaya başlayan kolunu indirdi. Kirishima'ya doğru yan döndü ve sırtını koltuğun kenarına yasladı. Dizlerini hafif yukarı kaldırdı ve Kirishima'nınkiyle aynı yumuşak bakışlarla, karışındaki bir yanağı ve başı sargılanmış, uzun saçları aşağıya doğru inmiş olan kızıla baktı.

Suçlu hissetmişti. Kendisine sürekli gülümseyerek bakan, kendisini mutlu eden kişiyi üzmek. Hatta üzmekle kalmayıp göz yaşlarının dökülme sebebi olmak. Koymuştu, hemde çok. Bunu neden yaptığını kendisi de bilmiyordu. Sadece yardım etmek istediğini biliyordu, ama yine de onu sertçe terslemişti. Her zamanının aksine, ciddi anlamda sertçe.

Gözlerini kapattı, derince bir nefes aldı ve yavaş yavaş dışarıya verdi. Gözlerini açıp karışındaki naif varlığa son bir kez baktıktan sonra koltukta emekler gibi ilerleyip Kirishima'ya yaklaştı. İyice yaklaştıktan sonra yüzüne yaklaştı. Arada çok az bir mesafe kala durdu. Yüzleri birbirine fazla yakın olduğu için Bakugou'nun nefesi Kirishima'nın yüzüne çarpıyordu. Fazlasıyla sıcak olan nefesi yüzüne vurunca Kirishima kızarmaktan bir hal olmuştu.

Evet, sadece Bakugou'nun nefesi Kirishima'ya çarpıyordu çünkü, Kirishima stresten nefesini tutmuştu. Bakugou'nun ne yapacağını kestiremiyordu. Gözlerini sıkıca yumdu, zaten kızarmış olan yüzü nefesini fazla tutmaktan iyice kızarmıştı.

Bakugou bir süre o durumda olan Kirishima'yı izledi. Dudağı hafiften yukarıya doğru kavis aldı. Çok sevimli görünüyor, diye geçirdi içinden.

Onu izleme süreci bittiğinde, duruşunu bozmadan kollarını uzattı ve onları sıkıca karışında nefesini tutmaktan morarmaya başlayan Kirishima'ya sardı.

Kirishima bir anda şokla gözlerini açtı ve nefesini bıraktı. Bakugou'nun omuzu üzerinden ona baktı. Sıcacıktı, ve bu hoşuna gitmişti. Bekletmeden karışılık verdi sarılmasına. Bakugou onu verdiği tepkiyle daha da sıkıca sarıldı.

Ortam çok güzeldi, ta ki Kirishima sırtında ıslaklık hissedene kadar...

Bakugou ağlıyordu, hemde hıçkıra hıçkıra. Kirishima şok olmuştu. Bakugou'ya sardığı kollarını, yine Bakugou'nun omuzlarına koydu ve onu kendisinden uzaklaştırıp yüzüne baktı. Evet, haklıydı. Bakugou ağlıyordu.

Kirishima'nın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Kendisini ağlarken görmesinden rahatsız olan Bakugou iyice öne doğru eğdi. Kirishima onu çenesinden tuttu ve tekrar başını kaldırıp kendisine bakmasını sağladı.

Bakugou çatık kaşları ile ona doğru bakıyordu. Kolunun içiyle gözlerini sildi.

"Bakugou, ağlamaktan kaçınma. Ben buradayım, ağlayabilirsin..." dedi ve yeniden, gözlerini silmesine rağmen ağlaması durmadığı için gözlerini yeniden kaplamış göz yaşlarıyla olan Bakugou'ya sarıldı.

Bakugou bu sefer ona sarılmadı. Sadece kendisine sarılmış kollar, rahatlatıcı kelimler ve saçını arkadan okşayan bir el ile kendini bırakıp bağıra bağıra ağlamaya başladı.

En sonunda yeniden kollarını ona sardı. Sarılırken ise uzun saçlı olanın saçlarını tutarak kulağına fısıldadı.

"Özür dilerim..."





☆☆☆☆☆

Çok uzun oldu biliyorum, özür dilerim ama kendimi frenleyemedim!

1322 kelime! Oha lan bayağı fazla olmuş dkdkdkdkdk

Neyse, devamla karışınızdayım. Sonraki bölümü de olabildiğince hızlı yazarım.

Bai ~


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top