❒ ııı. ay ve onun yalancı yüzü


"O gece sabaha kadar konuştuk. Meğer hayatımın en huzurlu gecesiydi, bilmiyordum." ──James POTTER.


  Marlene Mckinnon, önüne gelen sarı saçlarını geriye attı ve sesinde ki kıskançlığı bastırmadan konuştu "Narcissa ne zamandan beri balo kraliçesi olarak anılıyor?" Kızıl olan gayet bir sakin bir sesle cevapladı "Lucius Malfoy ile ayrıldığından beri."

"Hayır," diye bir ses yükseldi Dorcas'tan "Marlene'in iki aydır Godric's Hallow da olmamasından kaynaklı!" Marlene yüzünü buruşturdu, huzursuz bir şekilde konuşmaya devam etti "Gerçekten iki ay sadece iki ay yoktum ve olanlara bak." 

Sirius kafasını coğrafya ders kitabından kalırdı, Marlene'in söylenmelerini dikkate almadan Lily'e döndü "Narcissa, Lucius ile barışmamış mıydı?" Lily zümrüt yeşili gözlerini kıstı "Emin değilim, sürekli ayrılıp barışıyorlar."

Alice elindeki büyük kutuları bırakarak konuşmaya katıldı  "Kesin ayrıldılar, Lucius'u Sharon ile gördüm. Bu arada Marlene istediğin parti malzemelerini getirdim." Ardından siyah saçlarını kulaklarının arkasına kıstırmaya çalıştı. 

Sarışın kız  tüm huysuzluğunu bir kenara bırakıp  kutuların yanına gitti,  yüzündeki büyük sırıtış ile tekrardan konuşmaya dahil oldu "Dönüşüme özel partide hepiniz davetlisiniz!"  Remus'un ses tonu bu hevesinin yanında oldukça sakin çıkmıştı, hatta umursamaz bile diyebiliriz ki sorduğu soru tüm herkesin ilgini çekmişti "Melinda'nın içkilerinden olacak mı? Yoksa beni unut Marlene."

"Ayarlamaya çalışırım ama sende projem var diyip partinin yarısından kaçmayacaksın Rem." Remus sırıtarak "Hayhay" dedi,  aldığı cevaptan gayet memnundu çünkü sarışın kız bir kez ayarlayacağım derse onu kesinlikle yapardı. 

Ve sabahtan beri Lily'nin kucağında yarı uyuklar şekilde duran gözlüklü oğlan ilk defa konuştu "Özel parti diyorsun umarım az kişi oluruz." Marlene duyduğu şeye karşı gözlerini kocaman açtı arkadaş grubu dışında kimi çağıracağını henüz belirlememişti. Aklına gelen isimleri söylemeye başladığında Dorcas söylenen isimleri çok not almıştı bile ama onu umursamadan konuşmaya devam etti. 

"Donovan Cliff'i kesinlikle çağırmalıyım. Amaris'i de çağırmam gerek yoksa beni saçlarımdan tutup-" Lily Evans insanların lafını kesmekten nefret ederdi ama on dakikadır sarışın kızı nasıl susturup konuşmaya dalacağını bilemediği için bu sefer, "Marls biliyorum heyecanlısın ama ben gelemeye bilirim." diyerek kesmek zorunda kalmıştı.

 Marlene yüksek bir hayır ya nidâsı yükselirken Alice sırıttı "Gelmeme sebebi kesinlikle arkadaş çevresi. Bu aptal sarışının olduğu yere bende kimseyi göndermezdim. "

Sarışın olan kaşlarını çattı, sesine büyük bir dramatiklik kattı, elini kalbinin üstüne koyup mavi gözlü kıza yaklaştı "Kalbimi Kırıyorsun Alice..." dedi. Alice onun bu haline karşı sadece göz devirmekle yetindi. Alice ile Marlene her zaman böyle olmuşlardı,birbirlerine laflar atar olayları dramatize eder ardından kavga ederlerdi ve eğer bir benzetme yapmamız gerekirse Marlene Mckinonn kesinlikle Sirius Black'in kopyasıydı, tam bir drama kraliçesiydi.

Dorcas onların bu haline kıkırdadı ve bir anne gibi konuyu açıklığa kavuşturdu "Lily izin alamazsa Mrs. Evans'ın dizlerine kapanıp bir şekilde onu getiririm." 

"Yada çiçeğim saçlarını pencereden uzatır ve bende onu büyük korkunç evden kurtarırım" dedi James kafasını sevgilisinin dizlerinden kaldırıp. Lily hafifçe gülümsedi, James'in yüzü avuçları arasına aldı "Kurtarılmaya muhtaç olduğumu sanmıyorum ama cinderellan olabilirim."

Oğlan  gözlerini kocaman sahte bir korkuyla açtı "O zaman hiç tanışmamış oluruz sonrada tüm kasabada seni ararım. Bu çok uzun sürer."

Sirius onun bu dediklerine karşın elindeki silgiyi oğlanın kafasına fırlattı. "James bazen, uyuklarken beyninin işlevini kaybettiğini düşünüyorum. Kaldır şu koca kıçını da yardım et" derken kendisi sandalyede ileri geri sallanmaya başlamıştı çoktan. Onun bu gevşek haline karşı Remus; sinirle Sirius'un kafasına vurdu ve yeninden düzgünce oturmasını sağladı.

James sevgilisinden ayrıldı, kendini yuvarlak masadaki sandalyelerden birine attı. Ellerini saçlarına geçirdi  dağınık siyah saçlarını düzeltmeye çalışırken konuştu "Benim görevim bitti sanıyordum." 

"Ben raporlamacı olacağım diye ortaya atlamasaydın çoktan bitmişti" cevabını verdi Peter. Elindeki cips paketini James'in önüne attı nasıl olsa kendine ait raporlamayı çoktan bitirmişti  ve diğerlerinin aksine oldukça rahattı.  

Marlene, James'in boşta bıraktığı yere kendini attı ve Lily'in dizlerine uzandı. Yapacağı parti hakkında konuşmaya başladı aynı zamanda Alice ve Dorcas ikiliden ayrı bir şekilde  Ravenclaw'ın gözdesi Ferniald'ı çekiştirmeye koyulmuşlardı. 

 Gryffindor ortak salonunda herkesin imreneceği arkadaşlıklar yatardı. Sadece sınav haftasını verdiği büyük bir yorgunluk  çökmüştü hepsinin üzerine. Ama James Potter'ın mavi gözlerinde sınav yorgunluğu yoktu, anlatamadığı düşüncelerin yorgunluğu vardı yüzünde. 

Her gencin anlatamadığı içine attığı ve her geçen zamanda onu daha da içine çeken büyük sorunları vardır. Buna rağmen James Potter'ın mükemmel bir hayatının olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Onu seven bir  ailesi, her daim yanında olan arkadaşları ve anlayışlı bir sevgilisi vardı ki kim daha fazlasını istemeye kalkardı? Oğlan bunların farkındaydı hemde hepsinin, eğer  tanrıya inanmak için bir sebep gerekiyorsa kesinlikle bunu öne sunardı. Ona verilen güzellikler paha biçilemezdi. Bu tüm acıların sebebi ona yakın birini kaybetmesiydi belkide. 

Ama James Potter o gece partiye gitmeden önce  sanki hiç bir sorunu yokmuş gibi görünüyordu. Giydiği beyaz  tişörtü pantolonun içine koydu, dolabından açık mavi kot ceketini çıkarttı altındaki pantolonun rengi ile neredeyse aynıydı.  Yuvarlak gözlüklerini taktı, hiç bir şekilde düzgün durmayan saçlarıyla oyalandı. Beyaz, mavi çizgili spor ayakkabılarını  giyerken annesine çıktığını belirtti. 

Bir partiye göre fazla sıradan olsa bile Sirius'un dediğine göre sadece yirmi sekiz kişi partiye gelmişti henüz. Kimsenin tutupta gömlek giydiğini düşünmüyordu. Hava pek sıcak sayılmazdı, hafifçe esen rüzgar insanın içini okşayacak şekildeydi bu güzel havaya rağmen Mckinnon ailesinin büyük bahçesinde beklenenden az kişi toplanmıştı. 

Sarışın kız ilk defa küçük bir parti veriyordu ve bunu unutmuş olacaktı ki gereğinden fazla abartılmıştı bir çok şey. Partiye gelmiyenlerin en büyük dedikodusu sarışın kızın ailesi nasıl da sürekli parti vermesine izin veriyor olurdu. Ama bu kesinlikle Marlene Mckinnon'un sadece Lily Evans'a anlattığı büyük bir sırdı.

Sirius kendi söylemi ile bilgi aktarımı  Dorcas'a göre ise dedikodu yapıyorlardı. Sirius Black bir çok şeye karşı umursamaz görünse bile dedikoduya asla hayır demezdi ama hala Dorcas'tan yeni bir şeyler duyamamıştı. Gözleri Remus'u ararken  siyah ceketinin yakasını düzeltti iki eline de içilmemiş kadehlerden aldı. Dorcas'ın kendi tamamen konuşmaya kaptırdığı bir anda yavaşça oradan sıvıştı. 

Işıklarla süslenmiş ağacın altına geldiğinde Remus'un yanındaki James'e karşı alayla konuştu "Hiç gelmeseydin Jamie"

James, Sirius'un elinde ki diğer içkiyi aldı, yavaşça yudumlayıp arkadaşına cevap verdi "En azından dc başlamadan geldim buda büyük bir şey Siri."

 Sirius, James'in söylediğini umursamadan itiraz etti "Onu sana getirmemiştim ki" dedi. Remus bunun üzerine James'in içkisini aldı ikiliyi takmadan Alice geri döndü. 

"Beni düşünüp getirmen gözlerimi yaşarttı bebeğim" derken oldukça rahattı James. Sirius kesinlikle James'e laf yetiştirmeye çalışmayacaktı. Çünkü onunda en az kendisi kadar laf anlamaz biri olduğunu biliyordu. Remus'la başbaşa kalmak istiyorsa ilk önce James'i sonrada Alice'i göndermesi gereken konular vardı. Bu yüzden tıpkı karşısındaki oğlan gibi gülümsedi ve o zehirli oku fırlattı "James, Evans'ın yanına gitmelisin partinin başında beri seni bekliyor."

 Kızıl olan her zaman James'in zayıf noktası olmuştu ve yalan değildi Lily Evans akşam sekizden beri James Potter'ı bekliyordu. Lily evden çıkmadan önce James ile konuşmuştu ve bir oğlanın iki saat boyunca nasıl hazırlanamadığına aklı bir türlü ermiyordu. Onu bekliyene kadar ilk dansını Marlene'in kız kardeşi ile yapmıştı. 

James ise Sirius'un dediği gibi Lily'i aramaya başladı. Bu gün içindeki o kötü hissleri sevgilisine anlatacaktı. Bir çok şey yaşamışlardı Lily kardeşiyle ilgili sorunları Severus'tan sonra ilk kez James'e anlatmıştı, ona korkularını söylemişti. James ise bu güne kadar kendin bir tek Sirius'a açmıştı ve ilk defa bir başkasına anlatmayı deneyecekti.

Lily'in yanında geldiğinde gülümsedi, o fazla güzeldi. Kızıl saçlarında tıpkı diğer kızlarda olduğu gibi papatyadan bir taç vardı, yüzündeki makyajı Marlene yapmış olmalı ki altın sarısı renkler kızın yüzünde dans ediyordu. James saçlarını geriye attı ve  sevgilisine yaklaştı "Çok güzel görünüyorsun Çiçeğim."

Lily hafifçe tebessüm etti, yanaklarının kızarmaması için binlerce kez aynı kelimeleri fısıldamıştı ama pekte işe yaradığı söylenemezdi.  Kız sevgilisine sarıldı kızıl saçlarını oğlanın göğsüne koydu. James ellerini kızıl saçlara geçirdi ve oldukça yumuşak bir sesle "Biraz konuşabilir miyiz çiçeğim? Sana anlatmak istediklerim var" dedi. Lily kafasını hafifçe salladı ve birlikte partinin sakin olan tarafına doğru ilerlediler.

Aralarındaki sessizlik boyunca ikisi de birini bekledi, James  kelimeleri toparlayamadı, buraya gelene kadar defalarca çalışmıştı oysaki ne diyeceğine. Şimdi ise karaşın da ki güzel kızın, hiç bir kelime söylemeden onu anlamasını bekliyordu. Bu saçmalıktı elbette ama şanslıydı ki Lily Evans anlayışlı biriydi. Gülümseyerek James'in elini tuttu "Yazmaya ne dersin?  En iyi yaptığın şey yazmak  Jamie, belki bu şekilde anlatırsın?"

Oğlan kafasıyla onayladı, açık kapıdan Mrs Mckinnon'un mutfağına geçti ve duvara asılı olan kağıt kalemi eline aldı. Lily boş tezgahın kenarına oturdu, ayaklarını küçük bir kız gibi sallayarak James'i beklemeye başladı.

James elindeki kalemi iki kez çevirdi, bir kaç kelime yazdı ve geri çekildi. Bir şeyler eksik. Ve Potter o eksiklerin ne olduğunu bilmiyordu. Eli terlemeye başladı, kalem onu istemediğini belli etmek için her kağıda dokunduğunda kendini kırdı. Düşünceler zihnine akın etti, kalbinin daraldığını hissetti buradan çıkmak istedi, tek başına düşüncelerini toparlamayı diledi. Lily elindeki elmalı şekerle hala oğlanı bekliyordu ki ağlayan esmer kızın içeri girip sarılması her şeyi değiştirmişti.

Dorcas'ı ağlarken görmeniz beklenmedik bir şeydi. Lily, Dorcas'ın sırtını sıvazlarken James'e üzgün olduğunu belli eden bakışlarını gönderdi. James, Dorcas'a  onu bu zor durumdan kurtardığı için teşekkür etmek istese de ağzından başka kelimeler döküldü. "Lily sen en iyisi Dorcas'a yardım ol. Benim gitmem gerek" dedi ve gergince gülümseyerek partiyi bırakıp dışarı çıktı. 

Tüm bunlar yaşanırken Black Malikanesinde her zaman ki gibi bir kavga kopmuştu. Sirius bu gece orada olmadığı için Tanrı'ya dua etmeliydi.

Walburga Black sesindeki en yüksek notaya çıkmış kocasına bağırırken Orion Black daha pasif görünüyordu. Bir akşam yemeği daha mahvolmuştu ki bunun tek sebebi  Orion ve yalanlarıydı. Buna rağmen dudaklarının arasındaki gülümsemeyle sakince konuşması karısını çileden çıkartıyordu. Walburga Black'in kullandığı kelimelerde sarf edilecek kelimeler olduğu söylenemezdi. 

Regulus tüm bu olanlara karşı yemek masasında oturmuş ikili arasında yaşanan kavgayı izliyordu. Olayın tamamen değişmesini sağlayan şey babasının eline aldığı şamdanlığı duvara fırlatmasıyla değişmişti. Bağırışmalara birde fırlatılan eşyalar katılmıştı.  

Eğer Regulus Black'in birazcık gururu olsaydı bu masadan kalkıp gitmişti. Daha küçükken bile bu kavgalara şahit olmuştu ki artık sıradan gelmeye başlamıştı. Ne zaman annesi ve babası bu şekil kavga etseler bir sonraki gün sanki hiç bir şey olmamış gibi gülümseyerek yeniden beraber masaya otururlardı. 

Bu gece onlara daha fazla katlanamayacağını fark etti, hiç bozmadığı yüz ifadesiyle birlikte çatalını o masaya bırakıp abisinin odasına çıktı. Küçük bir sigara alırsa abisinin bunu fark etmemesini umarak çekmecelere baktı.  Bulduğu üç beş sigarayı cebine attı ve hızlı adımlarla merdivenlerden indi. Son kez kavga eden ikiliye baktı, hiç bir şeyi umursamadan hala birbirlerine bağırmaya devam ediyorlardı. Regulus iç çekti ve daha fazla oyalanmadan kendini bu korkunç evden dışarı attı. 

Hızlı adımlarda her gece gittiği, başka insanların pekte umursamadığı Godric's Hollow gölüne doğru ilerledi. Burası unutulmuş sayılırdı, çoğu kişi işlerinden dolayı bu manzaraya bakmak akıllarına gelmezdi.

 Bu gece gerçekten beklenmedik olaylarla doluydu. Marlene Mckinnon'un küçük partisi, Dorcas  Meadowes'ın ağlaması, Lucius Malfoy'un evden atılması gibi bir çok şey yaşanmıştı ama bu hikaye için önemli olan olay ise James Potter'ın gölün kenarındaki iskelede sırt üstü uzanmış olmasıydı. 

Regulus şaşkınlık içinde kaşlarını çattı bu gece kimseyi beklemiyordu. Özellikle de bu oğlanı. James sırt üstü uzanırken tek bacağını kendine çekmiş, elindeki nergis ile uğraşıyordu. Ay ise Potter'ın mükemmel vücuduna güneşten topladığı ışığı yansıtıyor, bir kez daha mükemmel bir tablo ortaya seriyordu. 

Regulus bu güzel manzarayı umursamamaya çalışarak oğlanın yanına gitti. "Sevgilinsiz tek başına geze biliyormuşsun Potter. Şaşırtıcı." James gözlerini çiçekten ayırdı ve Regulusun yeşil gözlerine sabitledi. 

"En azından her akşam başkasının yanında değilim Black" dedi aynı imayla ama Regulus'un aksine yüzünde gülümseme vardı. Neden bu çocuğu her gördüğünde gülümsemeden duramadığını kendisi bile bilmiyordu.

Regulus yapılan imaya karşı göz devirdi, son zamanlarda istediği gibi yaşıyor ve bir çok kişiyle arkadaş olmaya başlamıştı. "Başka bir bakış açısı daha... Senin gibi birinin peşinde yavru köpek gibi gezmiyorum." dedi ve yüzünde ukalaca bir gülümseme belirdi.

"Seninle tartışmaya giremeyeceğim bu akşam, ufaklık." Regulus gelen cevaba karşı dudağını büzdü "Desene sıkıcı bir gece olacak." James onun dediğini umursamadı, hafifçe kenara kaydı ve oğlana yer açtı.

Elindeki sigarayı yakıp tanrı gibi gözüken oğlanın yanına uzandı. Dudaklarının arasında sigarayla konuşmaya çalışarak "Bir sorunun var gibi duruyor" dedi Regulus. James kafasını oğlanın dudaklarına çevirdi, hızlı bir hareketle sigarayı kaptı ve içine çekti. "Sana anlatacağımı sanmıyorum ama burada olduğun sürece benden susmamı bekleme."

Huysuzca "Sigarayı sana getirmemiştim. Hem susmanı isteyen mi oldu aptal" dedi Regulus.  James dudaklarında ki kirli dumanı yavaşça dışarıya bıraktı "Teşekkürler, sigara için... u arada tıpkı abin gibisin."

Regulus hızla uzandığı yerden doğruldu "Bir daha beni abime benzetirsen seni gerçekten göle  yuvarlarım Potter"

Elinde ki sigarayı yeniden Regulus'un ağzına verdi "O zayıf kollarınla beni göle atmayı düşünmen komikti. Şimdi bırakta ben konuşayım." 

O gece sabaha kadar konuştular, Regulus yanında barty varmış gibi saçmaladı. James aklında ki tüm sorunlarını unuttu ve o gece sadece birbirlerinin gözlerine bakarak anlaştılar. Ay'ın altında gülümsemeleri bir yıldız gibi parladı, sabah güneşin ışıkları ile Ay'dan aldıkları ışığı binlerce yalana çevirdiler. Dün gece neredeydin sorularına karşı her seferinde başka yalan seçtiler. Tıpkı birbirlerine olan duygularını yalanla gizledikleri gibi, o geceyi de karanlığa boğdular.

2053 kelime. Bu güne dek yazdığım en uzun bölüm.

James'in problemleri klasik gençlik sorunu gibi gözükse de aslında bu zamana kadar eksikliğini kapatmaya çalıştığı duygusal bir boşluk. Regulus ise tamamen sevilmemiş o küçük çocuk.

Umarım beğenirsiniz, bir çok şeyi bir arada vermeye çalışırken betimleme yapamadığımı düşünüyorum. 

Bu bölümde Naz'a çok teşekkür ederim onun sayesinde yazdım askm benim <33

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top