3- V

üçüncü bölümümüze hoş geldiniz

iyi okumalar dilerim, bol bol yorum yapmayı unutmayın

***

Bazı insanlar gizemlidir. Bilmediğiniz şeylerden korkarsınız, değil mi? Bir insan ne kadar korkutucu olursa olsun sınırlarını bildiğinizde sizin de bir korkma sınırınız olur. Ancak Kim Seokjin, diğer insanlardan farklıydı. O sınırını bilmediği şeyleri merak eder, keşfetmek isterdi. Korkmazdı. Kendisine mesajlar atan o kişi sınırlarını bilmediği biriydi; oysaki korkmuyor, aksine gün geçtikçe merak ediyordu. O kişi ise, sınırları zorlayacak kadar gizemliydi.

Jimin yüzünü buruşturdu. "Şu güvenlik meselesi çok mu acil?"

Seokjin hiç istifini bozmadan yanıtladı. "Acil ya da değil. Senden istediğim bir şeyi uzatarak başka zamana mı erteleyeceksin? Hazır gelmişken bitir şu işi."

Jimin pes eder gibi derin bir iç çekti. "Peki, peki. Bahçeye birkaç tane daha kamera eklettirmek için birkaç kişi çağıracağım şimdi. Giriş kapısının güvenlik sistemini de ben yükseltirim."

"Bu akşama kadar hallolmuş olsun. En azından sınıf yemeğinden geldiğimde..."

Jimin başıyla onayladı ve karşısındaki bilgisayarda güvenliği arttırmak için işlemlere başladı.

bilinmeyen numara: beni durdurabileceğini mi sanıyorsun?

Her ne kadar itiraf etmek istemesem de Jimin işlemlere başlar başlamaz böyle bir mesaj atılması beni şaşırtmıştı. Ya saçma sapan bir tesadüftü ya da konuştuğum kişi önemsiz göremeyeceğim kadar garip biriydi.

seokjin: sana bunu düşündüren ne?

bilinmeyen numara: ah biliyor musun, Seokjin?

bilinmeyen numara: soruma soruyla karşılık verilmesinden hiç hoşlanmam

seokjin: peki ben neden soruna cevap vermek zorundayım?

bilinmeyen numara: çünkü sana bazı gerçekleri göstermeye geldim, Seokjin

bilinmeyen numara: beni dinlemelisin çünkü ben sana doğru yolu gösterebilirim

bilinmeyen numara: seni bu sıkıcı bataklıktan kurtarabilirim

seokjin: sıkıcı bir bataklıkta olduğumu neden düşünüyorsun?

bilinmeyen numara: gerçekten hala fark edemedin mi?

bilinmeyen numara: biz birbirimize benziyoruz, Seokjin

bilinmeyen numara: sen böyle yaşayamazsın

Kendisi hakkında fazla bilgi vermediği için dolayısıyla benzeyip benzemediğimizi bilmiyordum. Ama şöyle bir gerçek vardı ki, yaşama zevkim yoktu. Ben henüz beni yaşama bağlayacak yapbozun eksik parçasını bulamamıştım. İçimde bir eksiklik, yetersizlik her zaman vardı.

seokjin: seni tanımıyorum

seokjin: benzeyip benzemediğimize nasıl karar verebilirim ya da bunu nasıl fark edebilirim?

bilinmeyen numara: pekala

bilinmeyen numara: etrafında insanları istemiyorsun, kendini kitaplarına hapsetmişsin ki insanlar sana yeterli gelmiyor

bilinmeyen numara: kitapların senin gerçek alemin

bilinmeyen numara: sence insanlar sana gerçekçi geliyor mu?

bilinmeyen numara: insanlar bizim için yetersiz, Seokjin

bilinmeyen numara: onlardan sıkılmadın mı?

bilinmeyen numara: peki şu sınıf yemeklerinden?

bilinmeyen numara: çok gereksiz ve saçma bulduğunu itiraf et

bilinmeyen numara: onları önemsemediğini itiraf et

bilinmeyen numara: sana hayatı gerçek zevkini tattırabilecek tek kişi benim

bilinmeyen numara: "insanlar" arasında insan olarak adlandırabileceğin tek kişi benim

bilinmeyen numara: biz birbirimize benziyoruz, Seokjin

bilinmeyen numara: biz, ikimiz onlardan farklıyız

bilinmeyen numara: kendini her zaman onlardan farklı buldun

bilinmeyen numara: bu ego değil

bilinmeyen numara: bu anlamaya çalıştığın, çözmeye çalıştığın bir gerçek

Söylediklerinin hepsi... Söylediklerinin hepsi gerçekti. Tüm bunları, ben kimseye açıklamadığım halde nasıl bilebilirdi? Aynı şeyleri kendisi de yaşadığı için mi? Onu çözmek gerçekten çok zordu. Asıl soru, onu çözebilecek miydim?

seokjin: bana şunu açıkla

seokjin: kitabımdaki eksik noktayı tamamlayan sendin

seokjin: nasıl bu kadar emindin?

bilinmeyen numara: sen kendinden emin değil misin?

bilinmeyen numara: o bendim, Seokjin

bilinmeyen numara: gerçekleştirmeye çalıştığın hayal alemindeki eksik kişi bendim

bilinmeyen numara: gerçeklere ihtiyacın var

bilinmeyen numara: yalandan kişilere değil

bilinmeyen numara: ve şu anda tahmin ettiğin gibi

bilinmeyen numara: evet, benim de hayallerimde gerçekler var

bilinmeyen numara: açmak gerekirse ben de senin gibi yazıyorum

seokjin: bana sıradan bir yazarsın gibi gelmiyor

seokjin: yazar olsan dahi, gördüğüm o anlatımla geçen üç yıl içindeki ödüllerin hepsini senin alman gerekiyordu

seokjin: almadığına göre sana nasıl inanabilirim?

bilinmeyen numara: her seferinde beni gerçek olduğuna daha da inandırıyorsun

bilinmeyen numara: her neyse

bilinmeyen numara: gerçek olmayan kişiliklere kendimi kanıtlamama gerek yok, Seokjin

bilinmeyen numara: emin ol, eğer isteseydim geçen üç yıl içindeki tüm ödüller şu anda odamda olurdu

bilinmeyen numara: ama benim böyle bir şeye ihtiyacım yok

bilinmeyen numara: başından beri anlatmaya çalıştığım gibi

bilinmeyen numara: ilgilendiğim tek şey hayatımın gerçekleri

seokjin: bana kanıtla

seokjin: bana benden daha iyi bir yazar olduğunu ve sırf sadece gerçekleri önemsediğin için o ödüllerin elinde olmadığını kanıtla

bilinmeyen numara: yazdığın yeni kitabı satışa çıkarmayacağını biliyorum

bilinmeyen numara: şirket tarafından kısıtlanıyorsun ve bundan nefret ediyorsun

bilinmeyen numara: son üç yıldır kazandığın seriyle katılacaksın

bilinmeyen numara: geçen senelerde olduğu gibi o salakları yine geçebilirsin hatta geçersin

bilinmeyen numara: ama o seriyle beni geçmeye çalışmak senin için riskli olur, Seokjin

seokjin: geçemezsem ne olacağını biliyorsun

bilinmeyen numara: nihayet beni anlamaya başlamana sevindim

bilinmeyen numara: evet biliyorum, Seokjin

bilinmeyen numara: ancak bilmediğin şeyler var

bilinmeyen numara: sandığından daha da tanınıyorum aslında

bilinmeyen numara: sana güvenmediğim için değil, bunu başka şekilde öğrenmeni istiyorum

bilinmeyen numara: ödül töreni akşamı her şeye hazırlıklı ol

"Liseli ergenler gibi yarım saattir kiminle mesajlaşıyorsun?" Jimin tek kaşını kaldırdı ve bilgisayar ekranından gözlerini ayırmadan sordu.

"Sınıf yemeğiyle alakalı." Üst kattaki terasa çıktım ve rüzgar saçlarımı havalandırırken derin bir nefes aldım. Her şeyi biliyordu. Bana dair her şeyi... Kimseye anlatmadığım şeyleri... Beni sadece dışarıdan izleyerek bunlara nasıl karar verebilirdi? Bunu yapabilmek için oldukça zeki olması gerekirdi. Canımı sıkan nokta ise hala bu kişinin amacını ve kişiliğini çözememiş olmamdı. Konuşmalarından birkaç şey çıkartabiliyordum ama ilk defa birisi beni bu kadar zorluyordu.

Bir şeyden emindim. O sıradan biri değildi. Karşısındakini nasıl kontrol edeceğini iyi bilen biriydi. Halbuki bu zamana kadar asıl bu rolde olan ben oluyordum. İnsanları kolayca kontrol edebiliyordum. Onları çözebiliyordum.

O normal değildi. Bir insanı sadece dışarıdan izleyerek kişiliğini saptamak normal birinin yapabileceği bir şey değildi. Haklıydı, o farklıydı. O delicesine dahiydi.

Rakip miydi peki? Kesinlikle hayır. Gerçeklerden amacı neydi? Eksikleri tamamlamak? Nasıl bu kadar emindi? Tuttuğumun farkında olmadığım nefesimi dışarı verdim. Hızlı adımlarla mutfağa gidip kendime sert bir kahve yapmaya koyuldum. O sırada Jimin mutfağa girdi. "Güvenlik işini hallettim. Sen sınıf yemeği için dışarıya çıktıktan sonra da kamera takmaya gelecekler."

"Ödül törenine kaç gün var?" Kahveyi bardağıma boşalttıktan sonra bardağı elime alıp tezgaha yaslandım ve Jimin'e baktım. "Sanırım bir buçuk hafta falan var."

"Yan kitap için bu yüzden mi sinirli şirket başkanı?"

"Aynen öyle ama sonradan kitap yazmamanı kabul etti ya. Zaten birinciliğini etkilemez." Jimin omzunu silkti.

Etkilerse başkanın sinir küpüne döneceği kesindi. Başımla onayladım. Jimin kol saatine baktı. "Sınıf yemeğine de az kalmış. Hazırlan da götüreyim."

Sınıf yemeğine gidip gitmemekte kararsızdım. O haklıydı. Sınıf yemeklerinden nefret ediyordum. Birkaç kişi toplanıp kendi aralarında konuşurken kimisi övgülü sözlerle hayatından bahsediyor, kimisi işyerindeki sıkıntılardan, kimisi ailesinden... Onlara bahsedebileceğim hiçbir şey yoktu. Ne yapmalıydım? Kitaplarımdan bahsetmek mi? Dinleyeceklerini, daha doğrusu anlayacaklarını hiç mi hiç zannetmiyordum.

Jimin elini gözümün önünde salladı. "Seokjin!" Gözlerimi kırpıştırarak ona döndüm. "Bir sorun mu var?" Tek kaşını kaldırıp sordu.

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Hayır. Hayır, sorun yok." Pek tatmin olmuş görünmüyordu ama beni biraz olsun tanıyorsa sorunum olsa dahi şu anda bahsetmeyeceğimi biliyordu. "O zaman hadi hazırlan. Ben de şu kamera takacak ekibi arayayım." Başımla onaylayarak odama doğru ilerledim. Onun dedikleri aklımı kurcalıyordu. Oysaki adını dahi bilmiyordum. Bana güvendiğini -daha doğrusu güvenmediğinden olmadığını söylerken bana güvendiğini çıkarmam zor olmamıştı- söylemişti. Adını neden söylemiyordu o zaman?

Hem de tanındığını söylemişti? Bu kadar tanınıyorsa madem saygınlık duyulması gereken biri olması lazım. Saygınlık duyulan bir kişi neden bir yazara böyle mesajlar atardı ki? Yalan söylüyor olabilir miydi? Belki de tanınmıyordu. Ancak telefonuma erişip ben onun numarasını dahi göremezken evin güvenlik sistemini bir çırpıda kırabileceğini söyleyen biri kesinlikle bilgisayar konusunda uzman biri olmalıydı. Belki de o açıdan tanınıyordu?

Ne kadar düşünsem de hep sonunda elimde birkaç olasılık kalıyor, asla kesin bir cevaba ulaşamıyordum. Bu beni sinirlendiriyordu.

Altıma siyah kot bir pantolon giydim ve üzerime de desenli koyu renk bir gömlek giydim. Saçlarımı şekillendirdikten sonra aşağı kata indim. Jimin salonda bekliyordu. "Gidelim." Kapıdan dışarı çıktığımda garajdaki arabaya yöneldim. Jimin de sürücü koltuğuna geçtiğinde yola çıktık.

"Çok durmayacağım. Saat kaç?" Jimin saatine bakıp cevap verdi. "Yediye geliyor."

İki saat dursam yeterliydi. Çok fazla kafamı meşgul etmek istemiyordum. "İki saat sonra gel." Jimin başıyla onayladı.

bilinmeyen numara: 2 saat mi?

bilinmeyen numara: hiç gitmemen daha hoş bir seçenekti

seokjin: düşünmedim değil

bilinmeyen numara: artık beni anlamaya başladığını biliyorum

bilinmeyen numara: yavaşça gerçekliğimize çekiliyorsun

bilinmeyen numara: senin çıkış yolun

Bu kişi her kimse az önce arabada söylediğim şeyi bile biliyordu. Kolları geniş bir çevreye ulaşıyordu. Bunu fark ettiğim için artık bildiklerine fazla şaşırmıyordum.

Telefonumun ekranını kapatıp ceketimin içine yerleştirdim. Kısa bir süre sonra yemek yiyeceğimiz restoranın otoparkında durmuştuk. "Sen gelene kadar güvenlik işlemleri halledilmiş olur. İki saat sonra da seni restoranın önünden alırım." Başımla onaylayarak arabadan indim.

Restorana girdikten sonra rezervasyonun yapıldığı üst kata çıktım. Masada Jisoo'yu görünce o tarafa doğru ilerledim ve her yemekte oturduğum yerime oturdum. Sınıf yemeklerini genelde düzenleyen kişi olan Cho Hee baş köşesine oturmuştu bile. Benim geldiğimi görünce yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleşti.

"Sınıfımızın dahisini görmek ne büyük bir şeref!" Abartmayı her zaman çok severdi. Sınıfın geri kalan üyeleri de yavaş yavaş gelince yemeklerimizi sipariş ettik.

Tahmin ettiğim gibi yine ailelerinden işlerinden bahsediyorlardı. Şarabımdan bir yudum daha aldığımda yanımda oturan Jisoo sessizce konuştu. "Pek keyfin yok gibi görünüyor."

"Sınıf yemeklerinde ne zaman aktif bir şekilde konuştuğumu gördün ki?"

"Sorun konuşmaman değil. Biliyorum, normalde de böyle şeyleri çok sevmezsin ama ayrı bir keyfin yok gibi duruyor. Dalgınsın."

"Sana öyle gelmiştir," diyerek şarabımdan bir yudum daha aldım. "Şu an bir barda olmak istiyor gibisin?" dedi sorarcasına bir edayla. Omuzlarımı silktim. Yemekten gitmeme bir saat kalmıştı. Hoş, onların eğlencesi gece yarısına kadar bitmezdi.

"Yeni bir kitap çıkaracak mısın?" diye sordum. En azından farklı bir şeyler konuşarak bu saçma ortamdan soyutlanmış hissedebilirdim. Jisoo daha önce ödül almak için katılmamıştı, her yıl yapılan seçmelere. Şirket her seferinde beni önerdiği için Jisoo da diğer yazarlar gibi ödül almadan yazıyorlardı.

"Aslında yeni bir kitap yazıyorum." Düşünceli bir şekilde masaya baktı. "Ama emin değilim." Derin bir nefes aldı ve o da şarabından bir yudum aldı.

"Neden?"

"Umduğumu yakalayamıyorum diyelim," dedi ve omzunu silkti.

Dakikalar geçtikten sonra saate baktığımda iki saat olmasına yirmi dakika vardı. Bilinmeyen kişinin kitabıma eklediğinden aklımda kalan kısımları düşünmeye başladım.

Sokakta yürüyordu. Her şeyden habersiz mi? Hayır. Hayır, onun her şeyden haberi vardı. O sınıra ulaşmıştı. Hayatın sınırını yakalamıştı. Peki, hayatın sınırı yakalanırsa ne mi olurdu? Yeni bir sınır... Ya da yeniden ziyade en başından beri yakalaması gereken temel sınır... Gerçek yalnızlık, etrafında kimsenin olmaması değildi. Gerçek yalnızlık, etrafındakilerin yetersiz olmasıydı. Seni tatmin etmemesi? Evet, evet. Aynen öyle. Senin sınırlarına uzak insanlar... Onlarla yaşayabilir misin? Tahammülün var mı? Onun yoktu. Yeni sınırının peki? Yeni sınırının da tahammülü yoktu. Bir elmanın iki yarısıymış gibi ihtiyacı vardı ona. İnsanlıktan tatmin olmak için. Farklılardı. Onlardan soyutlanmak en büyük ihtiyaçları ve haklarıydı. Düşünün bir... Bir kaplan, farelerin yanında yaşayabilir mi? Tahammülü olur mu? Hiç sanmıyorum. Peki ihtiyacı olan diğer kaplanı bulduğunda ne olurdu? O farelerin gürültülerinden uzak kendi krallıklarını kurarlardı. Sokakta yürümeye devam ederken gülümsedi. O, sınırının kim olduğunu gayet iyi biliyordu.

Hayal aleminden çıkar gibi gözlerimi kırpıştırdım. Saatime baktığımda yirmi dakika su gibi akıp gitmişti. Masadan kalkarken gözler bana döndü. "İşim olduğu için erken ayrılmak durumundayım."

Cho Hee dudaklarını büzdü. "Bu kadar erken mi?"

"Üzgünüm," diyerek saygı ifadesi olarak gitmeden önce eğildim. Restorandan çıkınca restoranın önüne göz gezdirdim. Jimin ortalıkta görünmüyordu. Onu aramaya karar verdim.

"Restoranın önünde bekliyorum."

"Birkaç dakikaya oradayım."

"Biraz ileriye doğru yürüyeceğim, geldiğinde restoranın tam önünde durma."

"Tamamdır."

İleriye doğru yürümeye başladım. Palto almadığım için biraz pişman olmuştum. Hava oldukça sıcak olsa da akşamları serin oluyordu. Üzerimdeki gömlek ise üşümeme sebep olacak kadar inceydi.

bilinmeyen numara: neden yürüyorsun?

seokjin: sen beni takip mi ediyorsun?

bilinmeyen numara: soruma soruyla karşılık vermemen konusunda daha seni bugün uyarmıştım

bilinmeyen numara: her neyse

bilinmeyen numara: ben takip etmiyorum

seokjin: başkasına takip ettiriyorsun?

bilinmeyen numara: aynen öyle

seokjin: neden?

bilinmeyen numara: merak ediyorum

seokjin: gerçekliğini mi?

bilinmeyen numara: çabuk öğreniyorsun

seokjin: adın ne?

bilinmeyen numara: neden en başından sormadın?

seokjin: daha çok merak ettiğim şeyler vardı diyelim

bilinmeyen numara: adım V

seokjin: V?

seokjin: bir lakap mı bu?

bilinmeyen numara: uzatmaya gerek yok, Seokjin

bilinmeyen numara: lakap olduğunu sen de biliyorsun

bilinmeyen numara: evet, o benim

bilinmeyen numara: Güney Kore'deki en büyük hacker grubunun lideri

bilinmeyen numara: merak ettiğin şey buysa

bilinmeyen numara: evet, Seokjin

bilinmeyen numara: o V benim

***

dün bölüm yayımlanmayıp bir sorun olmuştu, bu sabah hallettim

umarım bölümü beğenmişsinizdir,

sevgilerle, matmazel.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top