1- İlk Mesaj
başladığınız tarihi buraya alayım.
bol bol yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar dilerim🌹.
•••
Seokjin, her zaman olduğu gibi yine bir şeyler yazıyordu. Yaklaşık üç yıldır zirveden inmemiş tanınan bir yazardı. Kore'nin en ünlü yazarlarındandı. Şimdi de Busan'daki kitap fuarından Seoul'e geri dönüyordu. Çok yorulmuştu, ona rağmen uykusu yoktu. O da gittiği yolculukta laptopunu çıkarmış yeni yazdığı kurguya devam ediyordu.
Henüz yazdığı yeni kurgudan ne menajerinin, ne bağlı olduğu yayınevinin ne de hayranlarının haberi vardı. İlk defa böyle bir tür deniyordu. Aslında farklı bir tarzı vardı, farklı şeyler yazmayı seviyordu ama bu çok... Çok garipti. Kim Seokjin, her zaman yazdığı karakterlerinin insanlardan daha gerçek olduğunu düşünmüştü. Şimdi de, gerçekliğinde kaybolmuş bir karakteri yazıyordu. Öylesine farklı ve karışık bir kişiliği vardı ki, yazarken gerçekliğinden şüphe ediyordu. Kurguda eksik bir nokta vardı ama bir türlü bulamamıştı.
Özel uçakla seyahat edecek kadar parası vardı. Kitaplarının çok satılması, ona büyük bir getiri veriyordu haliyle. Ancak hiçbir zaman lüksüne düşkün biri olmamıştı. Busan'dan Seoul'e giden uçağa binene kadar türlü türlü kişilere imza vermişti. Tahmin ettiğinden çok daha fazla ünlenmişti ve ünleniyordu. İçecekler dağıtan uçaktaki bir görevliden kahve almıştı uykusunu açması için. Ancak aksine, daha da mayıştığını hissediyordu. Laptobuna son bir kez baktı. Kişilikleri yeni yeni oluşturmaya başlamıştı. O kadar ağır kişiliklerdi ki, bunun uykusunu getirdiğini düşünüyordu. Laptobun ekranını kapatıp çantasına koydu. Ardından huzursuz olduğunu düşündüğü bir uykuya daldı.
❃
Uçağın Seoul'e varmasına yaklaşık on dakika kala Seokjin gözlerini açtı. Oturduğu yerde hafifçe boynunu esnettikten sonra pencerenin perdesini indirip dışarı baktı. Gözlerini elleriyle ovaladıktan sonra yumuşak saçlarını karıştırdı. Başında şiddetli bir ağrı vardı. Sessizdeki telefonunun parlayan ekranını gördüğünde eline alıp ekrana baktı. Menajeri arıyordu. Uçaktan inmesine zaten az kalmıştı, o yüzden en azından bir taksiye bindikten sonra aramasına geri dönmeye karar verdi.
Dakikalar sonra havalanına ulaşmıştı. Tanınmamak için maske takmıştı ama yine de tanıyan birkaç kişi imzasını istiyordu. Neyse ki Busan'da olduğu kadar zorluk çekmemişti. Havalanından çıktıktan sonra şansına boşta duran bir taksiye doğru ilerledi. Evini tarif ettikten sonra cebindeki telefonunu çıkardı ve menajerini aradı.
"Efendim, Jimin?"
"Uçaktan daha erken inmen gerekmiyor muydu? Ulaşamayınca önemli bir durum var zannettim. Umarım yoktur?" Jimin kardeşim gibiydi, bu yüzden endişelenmiş olmalıydı. Normal bir menajer olsa eminim geç indiğimi bile fark etmezdi.
"Önemli bir şey yok. Uçak rötar yaptı sadece. O yüzden geç indim."
"Niye ki?"
"Fırtına olmuş sanırım, emin değilim. Sen neden aramıştın?"
Derin bir şekilde nefesini dışarı verdi.
"Son yazdığın seriye özel kitap istiyorlar. Hayranlar yoğun bir talepte bulunmuş, yayınevi de ısrar ediyor. Bir an önce buraya gelsen iyi olur."
Seokjin'in üzerinde uğraştığı bir kitap zaten vardı. Hatta varı yoğuyla onunla ilgileniyordu. Bunun nedenini o da bilmiyordu. İçinden o kitabı yazmak geliyordu. Kimseye söylememişti çünkü ortaya ne çıkacağını bilmiyordu. Başka bir kitap da yazarsa, onu aksatmış olurdu.
"Geliyorum," diye yanıtlayarak telefonu kapattı, Seokjin. Bu konu hakkında uzun uzadıya konuşması gerekiyordu. Telefonda söyleyemezdi ama menajeri muhtemelen kabul edeceğini zannediyordu. Sağ eliyle başını ovalamaya başladı. Beyninde bir yük var gibi hissediyordu.
Evinin önüne geldiğinde ücretini ödeyip laptop çantasını alarak taksiden indi. Evi müstakil bir evdi ve etrafında çok fazla ev yoktu. Bir garaj girişi bir de normal girişi vardı. Normal girişteki kapıyı anahtarıyla açınca evinin ferah bahçesiyle karşılaştı. Burayı özlemişti. Özellikle şehirden ve insanlardan uzak bir ev seçmişti. Böylece yazmaya, düşünmeye daha çok odaklanabiliyordu. Eve girince Jimin'i içeride göremedi. Halbuki burada beklediğini söylemişti. Fazla önemsemeden laptobunu çalışma masasına bıraktı ve odasına gidip sıcak bir duş aldıktan sonra üzerini değiştirdi. Çalışma odasına gidip bilgisayarının ekranını açtı. Kitabı yazmaya devam edecekti ama önce kendine kahve hazırlamaya karar verdi. Uçakta içtiği kahve hiçbir işe yaramadığı gibi daha da uykusunu getirmişti.
Üst katla alt katı birleştiren merdivenden mutfağa gitmek üzere inmeye başladı. Mutfağa girdiğinde kahveyi koyduğu çekmeceyi açtı ve kendine kahve hazırlamaya başladı. Kahvenin olmasını beklerken de menajerci Jimin'i aramaya karar verdi.
"Eve geldim ama yoksun?" dedi sorarcasına. Mutfak tezgahına yaslanmıştı ve tezgahın soğukluğu ince tişörtünden tenine sızıyordu. "Trafik yoğunlaştı, sana haber veremedim. Durumu detaylarıyla sana anlatacağım, evde konuşuruz. Daha sonra da başkanla konuşmamız lazım."
"Anladım."
Seokjin telefonu kapattıktan sonra bir kahve de Jimin'e hazırlamaya başladı. Kahveyi severdi. Hem yorgun düşmüş olmalıydı. Kendi kahvesini yudumlamaya başladığında Jimin'in kahvesi daha yeni oluyordu. Jimin gelene kadar yeni yazdığı kurguya eklemeler yapmak istedi. Çalışma odasına gelip açılan bilgisayar ekranının başına oturdu ve kahvesinden bir yudum daha aldı. Sıcak sıvının boğazını yakarak midesine gidişini yemek borusunda tamamen hissetmişti ama bundan rahatsızlık duymadı. Aksine, hoşuna gidiyordu.
Yazı yazma programındaki dosyasını bulup üzerine tıkladığında evin zili çaldı. Bilgisayarı açık bırakarak aşağı kata indi. Kapının önüne gelip açtığında tahmin ettiği gibi karşısında menajeri Jimin vardı. Biraz ıslanmış gibi görünüyordu. Kısaca bahçeye baktığında çimenlerin de ıslak olduğunu gördü. "Yaz yağmuru herhalde?" dedi sorarcasına. Diğer yandan da Jimin'in içeri geçmesi için kenara çekilmişti.
Jimin salona doğru ilerlerken "Busan'a gelemedim, işlerim vardı. Umarım benim yokluğum sorun yaratmamıştır," dedi. Böyle konuşmasının sebebi aslında böyle yerlere birlikte gitmeleriydi. Seokjin böylece tüm işi kendi omuzlarına yüklemiyordu. Menajeri onun yükünü azaltıyordu. Busan'da Jimin olmadığı için biraz zorluk çektiği doğruydu ama halledilemeyecek bir şey değildi. "Sorun yoktu. Her şeyi hallettim. Tahmin ettiğimden çok daha kalabalıktı." Seokjin, Jimin'in kahvesini almak için mutfağa ilerledi. Busan gerçekten de tahmin ettiğinden daha yoğun geçmişti onun için. Fuarda neredeyse adım atacak yer yoktu. Artık imza atmaktan elini hissetmiyordu. Bir de üstüne havaalanına gidene kadar zorluk çekmişti. Jimin orada olsaydı kesinlikle özel uçakla gitmesini söylerdi.
"Seokjin üç yıldır zirveden inmiyorsun. Bir zahmet kalabalık olsun. Son yazdığın seri bomba gibi düştü. Ödül törenlerinde diğer rakiplerle aranda büyük bir fark vardı. Bunun farkındasın herhalde?" Seokjin elinde Jimin'in kahvesiyle gelirken Jimin tekrar konuşmaya başlamıştı. Jimin konuşurken Seokjin ona kahvesini uzattı. Jimin konuşmasını bitirdikten sonra kısaca teşekkür edip en sevdiği kahveden büyük bir yudum aldı.
"Biliyorum ama..."
"Ama ne?"
Seokjin duraksadı. Uzaklara bakıyordu. "Bilmem." Ne diyeceğini o da bilmiyordu. Ona göre bu durumun bir 'ama'sı vardı. Bir eksik vardı, yapbozun büyük bir eksiği... Ne olduğunu bilmiyordu, bulmuş değildi. Ama o eksik her şeyden daha gerçekti.
"Yine çok yazmaktan sana bir şeyler oldu." Jimin yüzünü buruşturdu. Her zaman böyle söylerdi. Seokjin'in çok çalışınca saçmaladığından bahsederdi. Seokjin Jimin'in söylediğini ciddiye almadan bitirdiği kahvesini mutfağa koydu.
Salona geri döndüğünde Jimin'in oturduğu koltuğun karşısındaki koltuğa oturdu. "Şimdi bana durumu tam olarak anlat." Öne doğru eğilerek dirseklerini dizlerine yasladı.
"Yayınevinin başkanı beni bugün sabah aradı. Seri hakkında çok fazla talep varmış. Çok fazla beğenmişler ve yan kitap istiyorlarmış, seriye dair. Başkan da böyle bir talep iletti. Yan kitap özel basım yapılacakmış. Üç ay içerisinde basılmaya hazır durumda istiyorlar." Konuşması bitince dibinde az kalan kahvesini midesine indiren Jimin boş bardağı sehpanın üzerine koydu.
"Bana sormadan üç ay içerisinde basıma hazır olacağını söylediler öyle mi?" Seokjin tek kaşını kaldırdı. Bu durum kendisini memnun etmemişti. En azından bu duruma kesin gözüyle bakılmasını onun hoşuna gitmemişti. Yazdığı seri bitmesi gereken yerde bitmişti ve sırf okunmak isteniyor diye yazılmasının bir anlamı yoktu.
"Başkanı biliyorsun, Seokjin. Seri çok hızlı şekilde çok fazla satıldı. Aynı seri üzerinden üç yıl boyu birincilik ödülleri kazandın. Böyle bir durumda tabi ki başkan da buna olumlu bakıyor."
"Para mı yani olumlu baktığı şey? Sadece para ve ün mü? Jimin, ben para kazanmak için ünlenmek için yazmıyorum. Benim bir tarzım, bir anlayışım var. Buna saygı göstermeleri gerekiyor." Seokjin ayağa kalktı. Sinirliydi, halbuki her zaman duygularını ustalıkla gizleyen ve yöneten biri olmuştu. Şu anda da Jimin'e sinirli olduğunu yansıtmıyordu.
"Ne yazacağıma ben karar veririm ve o yan kitabı yazmayacağım." Seokjin'in sözleri üzerine Jimin de ayağa kalktı. "Bunun ne kadar önemli olduğunu biliyorsun, Seokjin. Senin için kaç tane firma sponsor oldu, haberin var mı? Hepsini bir çırpıda kenara atamazsın." Jimin kaşlarını çatmıştı. Seokjin bunu istemiyor olabilirdi ama onun için bekleyen çok insan vardı, onları da unutamazdı.
"Benim yaptığım onları bir çırpıda kenara atmak değil, Jimin. Anlamıyorsun."
Jimin derin bir iç geçirip eliyle başını ovaladı. Bu sıralar, yeni proje teklifleri çok fazla yoğundu ve Seokjin'in menajeri olmak hiç mi hiç kolay değildi.
Seokjin o sırada üst kata çıkıp gömleğine bir kravat taktı. Altındaki siyah pantolon ve üzerindeki lacivert gömlekle birlikte başkanla görüşmek için hazırdı. Dişlerini fırçalayıp saçını düzeltti ve aşağıya indi. "Gidelim."
"Keşke teklifi biraz düşünseydin. Böyle hemen reddetmek iyi olmayacak. Başkan ne tepki verir, kestiremiyorum."
"Kararım kesin, Jimin. Hadi gidelim." Seokjin kapıya doğru ilerleyince Jimin de peşinden ilerledi.
Jimin'in içinde kötü bir his vardı. Seokjin, Kore çapında zaten yeterince yükselmişti, artık onu tanımayan yoktu ama yurt dışında da yükselebilirdi. Neden bu fırsatı kaçırıyordu ki?
Jimin sürücü koltuğuna bindiğinde Seokjin de arka koltuğa oturdu. Pencereden dışarıyı izlemeye başladığında araba harekete geçmişti. Günlerce yazacağı yeni kitabı düşünüyor ama kitap bittiğinde ne yapacağını bilmiyordu. Kitabı yayımlatır mıydı? Sanmıyordu. Peki ya ona ne olacaktı? Kim okuyacaktı, tozlu raflarda çürüyecek miydi? Sadece ona mı kalacaktı? Seokjin, daha fazla bilmediği soruların cevaplarını düşünmek istemiyordu. Zihnini temizleyerek dışarıya bakmaya devam etti.
Araba Seoul'un kalabalık merkezine girdiğinde trafik yoğunlaşmıştı. Seokjin saatine baktı. Yarım saattir yoldaydılar. Başkana yeni kitap teklifini reddettiğini söylediğinde nasıl bir tepki alacağını merak ediyordu. Belki de anlayış gösterip bu seriyle bağlantısız başka bir kitap isterdi. Onu da mı reddedecekti? Yazdığı yeni kurgudan başka hiçbir şey düşünemiyordu. Başka bir kitap yazması mümkün müydü? Belki de başkana dinlenmek istediğini söylerdi. Anlayış göstermesini umuyordu. Sonuçta koskoca bir seri bitirmişti. Duraksaması geri sıralara düşmesini sağlamazdı ona kalırsa. Ödül törenlerinde ikinci olan kişiyle arasında her zaman çok büyük bir fark oluyordu.
Seokjin düşüncelerinde kaybolmuşken Jimin yoğun trafikten çıkarak arabayı şirketin önüne getirebilmeyi başarmıştı.
Seokjin ve Jimin arabadan indiğinde neyse ki dışarıda gazeteci falan yoktu. Böylece seriye yan kitabın çıkıp çıkmayacağını sormayacaklardı. Seokjin yine de hızlı adımlarla şirkete doğru ilerledi. Jimin de peşinden ilerliyordu. Birlikte başkanın odasının olduğu kata doğru ilerlediler. Odanın önüne geldiklerinde Jimin, Seokjin'in geldiğini bildirmek için yan taraftaki başkanın sekreterinin odasına yöneldi. Başkanın müsait olduğunu öğrendiklerinde ikisi de odaya girdi.
Başkan gülümseyerek ayağa kalktı. "Seokjin seni görmek ne kadar güzel!" Seokjin, kendisini para bavulu gibi gördüğünden şüphe etmiyordu. Yine de gülümsemeye çalıştı. Başkan önce Seokjin'le daha sonra Jimin'le tokalaştıktan sonra üçü de yerlerine oturdu.
"Gündemde ne olduğunu biliyorsun herhalde, Seokjin?" Başkan sorarcasına söylemesine rağmen Seokjin'in bunu gayet iyi bildiğini hatta bugün bunu konuşmak için buraya geldiğini de biliyordu.
Jimin, Seokjin'in cevaplamasına kalmadan araya atladı. "Tabi ki! Bilmemek ne mümkün, Seokjin'in yazdığı yeni seri hakkında bir talep olduğunu biliyoruz. Bugün de onu konuşmak için geldik zaten." Jimin, Seokjin'in ters bir şey demesinden endişe ettiği için stresliydi ve her streslendiğinde konuşurken ellerini çok fazla oynatırdı. Seokjin de zaten bu halinden Jimin'in endişeli olduğunu anlamıştı.
"Seriye yan bir kitap konusunda oldukça talep olduğunu biliyorum." Seokjin sakin ses tonuyla konuşmaya başladı. Başkan dikkatini Jimin'den alıp Seokjin'e verdi. "Uzun bir seriyi daha yeni bitirdim. Dolayısıyla henüz, en azından yakın dönemlerde yeni bir kitap yazabileceğimi düşünmüyorum. Bu ne bir seriye yan kitap olur ne de başka bir kitap... Kısacası dinlenmek istiyorum. Sakıncası yoktur umarım." Seokjin bir anda hepsini söylediğinde Jimin kocaman büyüttüğünü gözlerini kırpıştırarak bir Seokjin'e bir başkana baktı. Başka bir kitap yazmayı bile reddediyordu. Başkan böyle bir yanıt beklemediği için şaşırmıştı dolayısıyla.
Odaya ölüm sessizliği hakim olduğunda başkan boğazını temizleyerek bu sessizliği bozdu. "Ne demek istediğini anlıyorum, Seokjin. Büyük bir seri bitirdin, elbet ki dinlemeyi hak ediyorsun. Sana izin vermekten başka bana bir şey düşmüyor. Tek isteğim, bu aranın uzun sürmemesi." Az önce Seokjin yazmaya ara vermek istediğini söylemiş ve başkan da buna izin vermişti. Jimin hala bunu hazmedememiş bir şekilde gözlerini kırpıştırıyordu.
Arada ufak bir sohbet geçtikten sonra Seokjin ve Jimin şirketten ayrılarak arabaya doğru ilerlediler. "Az önce ne oldu?" diye mırıldandı kendi kendine Jimin. "Sadece ufak bir ara vereceğim, Jimin. Başkan aranın ödül törenlerindeki birinciliklerimi etkileyeceğini düşünseydi izin vermezdi. Muhtemelen o da benim gibi düşünüyor. Yani ortada bir problem yok." Seokjin, Jimin'in aksine çok rahattı. Her ne kadar başkanın karşısında sakin bir şekilde konuşmuş olsa da başta Seokjin de gergindi. Ama şimdi üzerinden bir yük kalkmış gibi hissediyordu.
Jimin arabayı Seokjin'in evine sürdüğünde neyse ki geldiklerinde olduğu kadar trafik yoktu ve eve ulaşmaları uzun sürmemişti. Evin önünde Seokjin indiğinde Jimin hala arabada bekliyordu. "Gelmiyor musun?" Seokjin arabanın penceresine doğru eğilerek sordu.
"Benim ufak bir işim var. Yarın görüşürüz." Seokjin başıyla onaylayıp evine doğru ilerledi. Çok geçmeden arabanın tekerlek sesleri evden uzaklaşmıştı.
Seokjin üzerini değiştirip çalışma masasına doğru ilerledi. Bilgisayarının ekranı hala açık duruyordu. Eliyle saçlarını karıştırdıktan sonra yazdıklarına odaklandı. Seokjin'in gözleri şaşkınlıkla büyüdüğünde telaşla yazdıklarını tekrar tekrar gözden geçirdi. Eksik olduğunu düşündüğü nokta tamamlanmıştı. Uçakta çok yorgundu, orada yapıp unutmuş olabilir miydi? Ama yorgun birinin yazamayacağı kadar iyiydi. Başka birinin yazabileceği ihtimalini düşündü ama bilgisayarı hiç boş bırakmamıştı. Şirkete gittiğinde de evi kilitliydi. Hem böyle bir eve girip hiçbir şey çalmadan sadece kurguda eksik noktayı kim tamamlardı ki? Uçakta yazmış olmalıydı. Hem tamamlanan nokta kendi tarzına çok benziyordu. Neden böyle düşünüyordu ki? Kendi tarzıydı işte. Başkası böyle yazamazdı. Yine de emin değildi. Bu... Bu çok farklıydı. Tarz olarak değil belki ama... Bu Seokjin'in yazamayacağı kadar iyiydi. Ortada garip şeyler dönüyordu. Seokjin her ne kadar kabullenmek istemese de, onu kendisi yazmamıştı. Biri evine mi girmişti? Seokjin'in masasının üzerine koyduğu telefonu titredi. Tedirginlikle telefonunu eline aldı.
bilinmeyen numara: merak etme, sadece ufak bir ekleme yaptım
bilinmeyen numara: eksik nokta, bendim Seokjin
•••
umarım gizemli bir kişilik oluşturabilmişimdir.
biraz olsun gerildiniz mi?
seokjin'in başı dertte.
umarım bölümü beğenmişsinizdir,
sevgilerle, matmazel.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top