GEÇMİŞ GEÇMİYOR

Bu saatten sonra sözün bittiği kısımdı . Erdem sürekli arkadâşının anormal halinin nedenini anlamıştı konuştukça üzüleceğini anladığından bir şey demedi .Elvan ' a gelecek olursak gün boyu insanların ona bakışlarını aldırmadan nereye gideceğini bilmez şekilde yürüyordu. En sonunda evine gitmeyi akıl edebildi. Evin önüne geldi ama içeri girmedi . Karşıda beş katlı bir apartman vardı oraya doğru yürümeye başladı. Merdivenlerden çıktı son kata geldi gözleri hep aşağı doğru bakıyordu . Artık sen yoksun sen yoksan ben de yokum diye bağırdı ve başını iki elinin arasına aldı yavaş yavaş diz çöktü . Bağırıyor ağlıyordu nefesi kesiliyordu yinede ağlamayı bırakmıyordu. Bir taraftan ağlıyor diğer taraftan "Sen tam bir aptalsın aptal öyle bir çocuğun gerçekten seni sevebileceğini nasıl düşünürsün " diyordu . Buraya ne zaman geldi ne zamandan beri burda duruyordu hatırlayamayacak kadar kendinden geçmişti . bir köpek sesi duydu. Köpekle aralarındaki kısa çaplı bakışma bittikten sonra Elvan kaçmaya başladı . Birinci kata geldiği zaman kapıyı bulmak yerin camdan atladı . Yere çarptığında acı hissetmesi gerekirken hiç bir şey olmamıştı . Bunu sağlayan şey ise Akkor ' un gövdesiydi .

"En son seni gördüğüm de beşinci kattaydın ordan korkup birinci kattan mı atlamayı seçtin kimse sana söylemedi mi ? birinci kattan atlayarak ölemezsin " .

Çocuğun yüzünde bunları söylerken alaycı bir sırıtış vardır. Elvan ise çocuğun üstünden kalkmadan ona cevap vermeye çalışır. Bu ondan etkilendiği için kalkmadığı manasını taşımıyordu . Kendini hamal gibi hissediyordu halbuki hamallar yük taşımaya alışıktırlar sırtlarından semerler eksik olmaz . Ancak Elvan bu hamallığa alışabileceğini düşünmüyordu , sevipte sevilmemek çok ağır geliyordu . Bu yükün altında eziliyordu . Ayağa kalkacak takati kalmamıştı . Belki aklından bile geçirmediği ayrılırsak ben ne yaparım diye bile düşünmemişken şimdi bu durumda olmak gerçekten çok acı veriyordu .

- Yine mi sen her adım attığım yerde karşıma çıkmaktan sıkılmadın mı , Beni mi takip ediyorsun ? sen ayrı bir dertsin köpeğin ayrı bir dert ! bu kadarda olmaz .

- Tatlım farkında mısın bilmiyorum ayrıca sanmıyorum ama yinede söylemek istiyorum . Köpekler duyarlı hayvanlardır , sadıktırlar , epilepsi hastalarıda bu yüzden yanlarında köpek gezdirirler .Nöbet tutacağını hissettiklerinde havlarlar böylelike hastalarda ilaçlarını alırlar yani...

Elvan ,Akkor 'un sözünü bitirmesine müsade etmeden nefes almadan sözcükleri sıralamaya başlar .

- Adını bile bilmediğim bir adam gecenin yarısında ilk önce köpeği beni kovalıyor . Sonra kendisi çıkıyor köpeğinden bahsediyor . ne köpek be köpeğini de al git mümkünse yanlışlıkla bile karşılaşmayalım .

- Söyleyeceklerin bittiyse üzerimden kalkar mısın artık ? bu arada tanışalım ben Akkor sadece köpeğim senin durumunun iyi olmadığını hissettiği için seni takip etti , ben de nereye gidiyor diye peşine düştüm o da buraya geldi . Karşılaşmamamız adına  söz veremem çünkü aynı yerde oturuyoruz hem de aynı fakültedeyiz . Bu durumda senin karşına nasıl çıkmayabilirim ?

Karanlık nedeniyle Akkor , Elvan'ın ağladığını görmemişti . Şimdi ise Elvan bir anda boşalmaya başladı . İçinde tuttuğu göz yaşları artık sel olup akmaya başladı . Akkor'un deminki yayvan gülüşünden eser kalmamıştı . Aslında "En son seni gördüğüm de beşinci kattaydın ordan korkup birinci kattan mı atlamayı seçtin kimse sana söylemedi mi ? birinci kattan atlayarak ölemezsin " . Bunları söylerken ciddi değil ama Elvan ciddiye benziyordu . Ne olduğunu sorup sormamak ikileminde kaldıysada nihayetinde sormaya karar verdi .

- Beni ilgilendirmediğini düşüneceksin belki de sanane diyeceksin ama ben yinede şansımı denemek istiyorum . Neyin var bu hale gelecek kadar, az önce seninde dediğin gibi hiç tanımadığın adını bile yeni öğrendiğin adamdan kaçmak yerine onun yanında ağlayacak ...

-Ancak bu kadar sevgi filmlerde olur kim kimi delicesine sever ki leya ile mecnun mu ? onların gerçek oldukları bile meçhulken bu kanıya varmak olanaksız diye ben de düşürdüm . Ta ki Affan ' ı tanıyana dek ben onunla göğede yükseldim şimdi olduğu gibi yere çakılmayı da düşündüm onsuz yaşayamam diyordum. Şimdi anladı ki onsuzda yaşanabiliyormuş . Tabii buna yaşamak denirse Affan'la tanışmamız pek güzel olmasa da onun benimle buluşmasına vesile olduğu için nasıl tanışırsak tanışalım her daim hafızamda güzel bir yer kaplayacak . Fakültede Semih adında profesörümüz vardı Affan ' da onun asistanlığı yapıyordu . Bir gün kantine inmiştim kahve alıp Selen'i bekleyecektim . Selen kim diye soracak olursan benim ev arkadaşım. Masanın üstünde kağıtlar vardı . Buruşturup buruşturup kenara fırlatıyordum . Affan bir anda karşıma çıktı . Ve bana ne yaptığını sanıyorsun sen diyerek bağırmaya başladı . Bende ne yapıyormuşum ki dedim ." Bunlar profesörün dosyalarıydı , düzenlemek için ne kadar uğraştığımı biliyor musun ? " dedi . O an ona boş sandığımı dalgın olduğumu açıklamanın yolunu bulmayacağımı biliyordum . Kaşının teki sürekli havadayı dişlerini sıkarak konuşuyordu . Kendimi çok mahçup ve yaptığım şey için pişman bulsamda bu durumdan aklanamayacağım ortadaydı . İki ay boyunca bunları derlemekle uğraştım şimdi elimde ne var biliyor musun ? koskoca bir hiç dedi . Bu benim için kırılma noktası olmuştu bundan sonra hüngür hüngür ağladım . Hatta ona yardım etmeyi bile teklif ettim , ama kabul etmedi . Arkasını dönüp çekip gitmekle yetindi. Yaptığım hatayı telafi etmeme bile izin vermemişti . O hafta boyunca evden dışarı çıkmadım onunla karşılaşma ihtimalini bile kaldırabileceğimi düşünmüyordum . Ben ondan kaçarken o ise beni bulmaya çalışıyormuş . Selen aracılığı ile beni bulmaya çalışmış . Ama Selen nerde oturduğumu söylememiş . Fakülte girişinde karşılaştık onu görmezden gelmek adına her şeyi yapabilirdim . Ancak beni görmüştü artık çok geçti benim yanıma doğru ilerlemeye başladığında içimden yine pişmanlığıma pişmanlık ekleyecek bir söz söylemesin diye dualar ediyordum ."Onu görür görmez taman pişmanım özür dilerim dedim . Cevap olarak hiç beklemeden özrün kabul edilmedi dedi . Bir süre sus kaldıktan sonra seni bu kadar kolay affedeceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun dedi. Ve gülümsedi evet teklifini kabul ediyorum tekrar o dosyaları beraber hazırlayacağız dedi . Her şey onun gülümsemesiyle başladı aslında o gülümsedikçe ben ona bakmaktan kendimi alıkoyamadım gülümsediği zaman alnındaki damarlar belirginleşirdi . Çoğu insanın tavırları bellidir . Sinirli olduklarılarında mesela kimi bağırır , kimi ortalığı kırıp döker, kimileri tedirginken dudağını ısırır halinden hareketlerinden neler hissettiği anlaşılır . Ama Affan öyle değildi . Onun yaşadıklarını ancak o bilebilirdi. Bu yüzdendir ki ben onun beni sevip sevmediğini anlayamamıştım . Sürekli aklımda soru işaretleri bırakıyordu . Onu çözmekle uğraşırken beynim, kalbimde ritmini değiştirmişti . O beni seviyor muydu bilmiyorum ? bildiğim bir şey varsa kesinlikle ben ona aşık olmuştum .
On beş gün boyunca sürekli ders bitiminin sonunda beni almaya geliyordu. İlk kez evlerine geldiğimde ağzımı açık bırakacak kadar güzel bir yer olduğunu düşünmüyordum. Ta ki kahverenkli giriş kapısını açıp içeri girene kadar . İçeri girdiğimizde evin kapısının önüne kadar uzanan taş döşemeden bir yol izliyordu. Az ötede Affan'ın yapmış olduğu heykeller vardı , biri mevlanaydı bunun dışında iki tane daha heykel vardı bunlar ise ; biri kanatlı melekti diğeri ise şahlanmış bir attı . Bu şaheserler karşısında bakakalmamak ne mümkündü . Ev prefabrik iki katlıydı , evin sağ tarafında başka bir kapı vardı . Burdan içeri girebilir miyim ? dediğimde "orası şu an için kullanılabilecek durumda değil tadilatta" demesi üzerine elimi kapıdan çektim. Nihayetinde eve doğru yol aldık . İçeri girince "üstündekileri çıkarmak ister misin "? diye sordu . Siyah hırkamı ona verdim , askılığa astı . Sonrasında ben etrafı süzerek içeri geçtim . O ise tek kelime bile etmeden sadece yürüyordu. Çalışma odasına doğru yol aldık . Burası beklediğim gibi değildi açıkcası genelde çalışma odaları: karanlık ve koyu renklerin hakim olduğu odalardır diye düşünmüşümdür . Ama burası öyle değildi. Son derece aydınlıktı. Çalışma masasının yanında eskitme vitrin kitaplık , kitaplıkta her türden kitap bulmak mümkündü, felsefeden tut dini kitaplara kadar .Bunları ben de okuyabilir miyim ? dedim ."Tabi" diye hemen karşılık verdi. Bu on beş gün boyunca sürekli çıkışlarda beni alıyordu. Beraber evrakları düzenliyorduk , Affan'ın arkadaşı Erdem yanımıza gelirdi . Türlü şaklabanlıklarla bizi güldürürdü. Hatta ilk beni gördüğün de "kız Allah seni ne yapsın çocuğun evraklarını ne hale getirmişsin tüylerim diken diken oldu diğeceğim de tüysüz bir erkeğim ben " çalışırken de gelirdi . Kendisi ne kadar büyükse içinde hâlâ onun kadar küçük yaramazlık yapan bir çocuk vardı. Affan sürekli bana bitiremeyeceğiz diyordu bense azmetmiştim on beş gün sonunda bu evraklar düzenlenecek o sunum yapılacak ...

En sonunda on beşinci güne gelmiştik . Bu on beş gün benim onu sevmem ve hareketlerini ezberlememem için yeterli olmuştu bile . Stresli olduğunda çenesini sıvazlardı, mutlu olduğu zaman kendinden geçiyordu bu çoğu zaman Erdemin yanındayken olurdu , gülerken eğer yürüyorsa adımlarını düzgün atamazdı . Gülümsediği zaman alnında ki damarlar belirginleşirdi . Son gün ben katinde kahve içmek için inmiştim Selen'i bekliyordum ,Selen geldi günlük konuşmalarımızdan yaptıklarımızdan bahsediyorduk . Konu bir anda geçen sene ki yaptığımız kar topu savaşına gelmişti . Selen'in yerde yuvarlanışı aklıma gelince kahkahalarla gülmeye başladım . O bu durumdan pek hoşnut olmasa da ben onunla uğraşacak mevzu bulmuşum bırakır mıyım ? onu sinir etmek çok hoşuma gidiyordu . Etrafına bakındığım'da Affan'la göz göze geldik . Ben Selen 'e gülerken o da bana bakıp gülümsüyordu. Daha sonra yanımıza doğru yürümeye başladı ve konuşmaya başladı . " Bugün bayağı işimiz olacak ben de kahve söyleyeyim içelim kalkalım" dedi . Ve sandalyeyi çekip oturdu . Selen kulağıma eğilerek bu çocuk bu kadar tatlı mıydı ki ? dedi . "Bilseydim ben kağıtları buruşturup atardım . Böyle tatlı kankası varsa ben de gidip kâğıt falan yırtayım , koparayım dedi . Selen kahve sana iyi gelmedi saçmalaya başladın dedim . Selen kulağıma fısıldayarak söylediğini zannetsede Affan'ın bıyık altından gülüşü her şeyi duyduğunun belirtisiydi. Affan " arkadaşınla beni tanıştırmayacak mısın ? benim tanıtmama izin vermeden ben Selen diyerek elini uzattı . O da elini uzattı , böylelikle tanışmış oldular . Kahvelerimizi içip kalktık , arabanın yolunu tuttuk . Arabaya bindiğimizde kısa çaplı hal hatır sorduk sonrasında o sustu ben sustum . Dil susunca düşünceler konuşmaya başladı . Affan'la geçirdiğim vakitler aklımda film şeridi gibi belirmeye başladı. Affan'la çalışırken farkında olmadan sürekli onu izliyordum .Bunu neden yaptığıma dair hiç bir fikrim yoktu zaman zaman onu dinliyor gibi görünsemde aslında sadece hareketleri izlediğimi anladığımda kendimi toparlamakta zorlanıyordum. Her hareketi aklımdaydı sadece hareketleri değil konuşması elleri tırnakların da ki beyazlık su içerkenki adem elmasının belirginleşmesi kirpiklerini sürekli kırpması bunlara bu kadar yakın olduğum belki de son gün olacaktı . Onun aklında ne vardı acaba demekten kendimi alıkoyamıyor olsamda bunu dile getirip sen ne düşünüyorsun ya da bir şey düşünüyor musun diye sormadım. Evin önüne geldiğimizde arabadan indik. Ben direk adımlarımı eve doğru yönlendirmiştim ki Affan konuşmaya başladı. "Sen benim evime misafir olarak geldin bense gerektiği gibi seni ağarlayamadım bugün işi bir kenara bırakalım sana kaba davrandığım farkındayım o günleri hiç yaşanmamış sayalım sanki ilk defa tanıştığımı farz edelim olur mu ? Öyle söylemesi hoşuma gitmediğini söyleyemem bu konuşma onunla daha sonrada konuşabileceğim anlamına geliyordu ben de bu yüzden kabul etmiştim . Bugün çalışmak için yukarı çıkmadık bahçede oturduk . En sevdiği yemeğin dolma , en sevdiğin rengin kırmızı en sevdiği filmin Riddick , en sevdiği sanatçının Enrique Iglesias olduğundan bahsetti . Ben de ona en sevdiğim rengin mor , en sevdiğim filmin Lusi , en sevdiğim sanatçının Tarkan. olduğundan bahsettim . "Ne tür şeylerden hoşlandığımızı bilirsek belki daha yakın dost olabiliriz bu yüzden Lusi'i izlemeye ne dersin daha sonra da benim sevdiğim filmi izleriz "dedi. Üst kata çıkıp bilgisayardan filmleri izlemeye başladık Onun sürekli telefonuna mesajlar geliyordu , doğru düzgün izleyebildiğini düşünmüyorum . Hava bayağı karamıştı çok geç oldu nasıl bitireceğiz evrakları bir an önce başlasak iyi olur sözümü tutamazsam kendimi kötü hissederim dedim. Bunu demem üzerine oturduğu yerden kalktı "son bir şey daha var merak ediyordun ya aşağıda ki kapının arkasın ne var diye bugün tadilat bitti bence görmek istersin dedi .Ama önce benim üstümü değiştirmem gerek buradan sonra davete gideceğim hazırlanmak için pek vaktim olmayabilir ". Deyince bir an önce bitirelim o zaman gideceğim yere geç kalma boşver sonra başka bir gün bakarım dedim o ise üstünü değiştirdikten sonra bu konuyu konuşuruz dedi, ve gitti . Geri döndüğünde üzerinde muhteşem bir smokin vardı. Elimden tuttu aşağı doğru inmeye başladık . Kendimle çatışmam devam ederken yaptıklarıma inanamıyordum Affan'ın elimi tutmasına neden izin veriyorum şu an hakimiyet tamamen Affan'daydı. Hipnotize olmuşcasına her istediğini yapabilirdim . Aşağı indik kapıyı açtık , burası kamelyalı çardaklarla doluydu. Çevremizde yığınla insan vardı , her gördüğüm insan bana çiçek veriyordu . Ben ise şaşkınlıkla etrafıma bakınıyordum. Sanırım daveti sen veriyorsun peki ya evraklar ne olacak daha düzenlemedik onları halletmemiz gerekiyor. Şu an tek önemli olan buymuş gibi sorduğum soruya kendim bile hayret ettim . O ise hafif bir tebessümle" evraklar çoktan bitti "dedi. En büyük ve en görkemli kamelyalı çardak tam ortadaydı , tül beyaz perdelerle süslenmişti, beyaz konseptine uyacak şekilde ağaçlarda geceyi aydınlatacak fenerler sarkıyordu . Geceye aykırı olarak bir tek ben vardım sanırım . Herkes olabildiğince şıktı bense gayet sıradandım . Affan beni en ortada ki çardağa götürdü . Evin balkonunda bir kaç arkadaşı belirdi bütün insanlar bize bakıyordu karnıma kramplar giriyordu . Havada bir anda beyaz şeyler belirdi karanlık nedeniyle seçemedim . Sonra kafamdan aşağı gül atanların beyaz güvercinler olduğunu anladım . Kalbim hızla çarpmaya başladı dizlerim ayakta durmakta zorlanıyordu . Affan'ın arkadaşları da güvercinlerle iş birliği halinde balkondan pankart açtılar pankartın üstünde seni kendime saklamak istiyorum, seni seviyorum Elvan yazıyordu. Ben o anın heyecanıyla ağzımı açıp tek kelime etmemişken o elimi alıp kalbine götürdü . Ve ismimi söyledi kalp atışı hızlanmaya başladı . Bana inanmayabilirsin ama kalbime inan dedi ,Seni seviyorum diye bağırdı . Artık konuşma sırası bendeydi . Ben de seni seviyorum deyip sarıldım . Bir anda konfetiler patladı müzik çalmaya başladı . O gün eğlencencenin doruklarına tırmandık . Şimdi ise ne oldu bil bakalım beni Zümrayla aldattı ben bunları hak edecek ne yaptım...

Elvan Affan'la yaşadıklarını o anki çaresizliğinden Akkor'a anlatmıştı .Affan bir zamanlar ona yardı . Şimdide yarası olmuştu hem de içinde tutamaycak kadar büyük bir yaraydı . Akkor gece boyunca onun anlattıklarını dinlemişti dinlerken de uyuya kalmıştı .Sabah olduğunda uyuyakaldıklarını anlamışlardı. Affan üzerinde yatan Elvan'ın ağırlığından dolayı kıpırdanınca Elvan'da uyanıp hızla kalkmaya çalışınca olanlar oldu . Elva'ın şifon gömleği Akkor'un deri çeketine takılıp yırtılmıştı

-Eğer bu yırtık gömlekle gitmeye kalkarsan herkes senin tecavüze uğradığını düşünür . İşçiler gelmeden benim üstümde ki tişörtü giymelisin çabuk içeri girip değiştir üstünü

Elvan üstündeki yırtık gömleği görünce haklı olduğunu düşündü .

-Tamam ama sen nasıl gideceksin çıplak ?

- Ben ceketimin önünü kapatır giderim .

İçeri girdiler Elvan arkasını döndü Akkor tişörtünü çıkardı . Akkor arkasını döndü Elvan Akkor'un tişörtünü giydi. Elvan gitti ama kokusu Akkor'un burnunda kaldı . Elvan'ın arkasından tişörtünü isterim . Elvan acaba yanlış mı anladım diye döndü . Tişörtünü mü istiyorsun yoksa tişörtümümü Akkor ise "sen benim tişörtümü aldın ben de senin tişörtünü istiyorum" dedi. Asıl istediği şey tişört değildi önemli olan Elvan'ın kokusunun sinmiş olduğu bir şeydi...

Oradan sonra Elvanla Akkor ayrıldı , Elvan Selen'le tek kelime bile etmedi . Direk yatağına gidip yattı, hiç bir şey yapmadan gün boyu tavanı seyretti. Sabah olduğunda ise Selen'in uykucu kalk artık diye bağrış sesiyle uyandı. Selen bugün onun için çok değerli olan biriyle Elvan'ı tanıştıracağını söylemişti. Saat 11:00 civarında kapı çaldı .Ve beklenen misafir gelmişti .Elvan'la Selen ikisi birden konuğunu ağırlamak için kapıyı açmak için doğruldular . Kapıyı açtığında Elvan Akkor'u görmeyi hiç beklemiyordu Selen'in sevgilim diye tanıtmasını ise hiç mi hiç beklemiyordu .

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top