Bölüm 8
En son müdür yardımcısıyla yaşadıklarımızdan bahsediyormuşuz. Bir hayli yarım bırakmışız. En iyisi kaldığımız yerden devam edelim.
Her zaman olduğu gibi Amaya ile beraber anlatmaya başladık.
"Bize müdür yardımcısı bağırdıktan sonra biz arkamızı dönüp ilerlemeye başladık. Hizmetliden telefon istediğimizi hatırlıyorum, ancak kimi aramak için istediğimizi ya da niçin kendi telefonumuzu kullanmadığımızı hatırlamıyorum. Yok, hatırladım şimdi. Hizmetliden telefonu müdür yardımcısının odasına girmeden önce istemiştik. Şimdi de aynı hizmetlinin yanından gözlerimiz dolu dolu, ağlamak üzere olduğumuz halde geçiyorduk.
Biz böyle ilerlerken İngilizce öğretmenlerimizden birine denk geldik. Sanırım yanında kızı vardı. Tam yanından kazasız belasız geçtik derken ağzımızdan bir hıçkırık kaçmasın mı? Hoca ağladığımızı anladı tabii. Hocamızın eşi olacak peşimizden geldi, biz kaçtık haliyle. Okul bahçesinden çıkınca da bizi takip etmedi artık sanıyorum.
O gün yurda gittiğimizde müthiş bir şekilde ağlamıştık. Çok kötüydük, gerçekten.
Bizi bu kadar etkileyen sadece müdür yardımcısının bize bağırması mıydı, bilmiyorum açıkçası. Ama bir şekilde çok etkilendik bu olaydan işte.
Bu olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra müdür yardımcımız bizi odasına çağırdı. Ağladığımızı duymuş. Hem de altı farklı öğretmenden falan. Biz gidince bizi gören İngilizce hocamız bir diğer İngilizce hocamıza bizim ağladığımızdan bahsetmiş, oda arkadaşımıza niye ağlıyor olabileceğimizi sormuşlar. Böyle böyle... Altı öğretmen bir şekilde müdür yardımcımızı aramış işte. O gün bizimle konuştu, odadan çıkmadan önce bize sarıldı hatta.
İşte bu da böylesi bir vakaydı."
Anlatmayı bıraktığımızda durup Amaya'nın yüzüne baktım. Şimdi ne anlatabileceğimizi düşünüyordum. Aklıma... Evet, bir şeyler geliyordu.
"Daphne Hoca'yla tartışmamızı hatırlıyor musun?" diye sordum.
"Tam hatırlamıyorum açıkçası. Tartıştığımızı hatırlıyorum ama o kadar. Başka bir şey hatırlamıyorum." dedi Amaya. Ben de çok net hatırlamıyordum.
"Hoca çok mu ödev veriyordu neydi, onun gibi bir şey söz konusuydu. Bütün sınıf da bu durumdan şikayetçiydi. Öyle bir şeylerdi işte." dedim. Sonrasında hatırlamak için beynimi biraz daha zorladım.
"Sonra sınıfta yine bir şeyler olurken hocaya karşı çıkmıştık. Bir şeyler demiştik ama ne demiştik hatırlamıyorum. Hoca da söylediğimiz şeylerin çoğunu görmezden gelip dediklerimiz arasından birkaç şeyi seçip bağırmıştı... Ne çok azar yiyoruz ama ya gerçekten.
Biz çok tınmadık hocayı. Hoca bizi tındı mı bilmiyorum. Zaten bir süre sonra öğretmen değişikliğine gidildi. Hocanın bizim dedikodumuzu diğer sınıflarda yaptığını duyduk sonra. Bir öğrenci şöyle şöyle dedi diye. Hocanın bize bağırmasından çok bizim hakkımızda dalga geçer gibi diğer sınıflarda konuşması koymuştu açıkçası."
Amaya'ya baktım.
"Başka aklına ne geliyor?" diye sorduğum esnada aklıma ağaç arkadaşımız geldi. Bu okulda da kendimize bir ağaç arkadaş edinmiştik. Aslında yolda gelirken ve giderken birçok ağaç arkadaş edinmiştik ancak bir tanesiyle özellikle samimiydik.
Bunları yazdıktan sonra Amaya'ya döndüm.
"Değil mi Amaya?"
"Öyle... Onunla konuşmak bizi rahatlatırdı. Biz yanına gittiğimizde sanki bizi selamlamak için yapraklarını salladığını hissederdik. Bu arada, bunun dışında aklıma gelen pek bir şey yok benim." dedi Amaya. Durup düşünmeye başladım.
"Bir defasında..." dedim. "Aşağı katta masa tenisi oynarken erkek hoca yurda gelmişti de aşağıda kalakalmıştık, hatırlıyor musun?" diye sordum.
"Evet." dedi Amaya.
Anlatmaya başladık.
"En alt katta spor salonu vardı. Biz de orada masa tenisi oynuyorduk. Üzerimiz de çok müsait değildi. Dar bir ferace giymiştik ve eşarbımız da bayağı küçüktü. Normalde oldukça bol bir ferace giyeriz dışarıda, eşarbımız da bir buçuk iki metrekare falan olur. O sıralar da yurtta ders vermek için erkek bir hoca gelmiş. Zemin katta ders veriyor. Biz de bodrum kattayız. Etüt saati geldi ve etüt sınıfına gitmemiz lazım. Bunun için de erkek hocanın olduğu yerin yanından geçmemiz gerekiyor ki üstümüz müsait değil.
Sonrasında yurttaki hocalardan biri gelip geçirmişti bizi. Bir defasında da bir yemek etkinliği yapılmıştı. Biz ve oda arkadaşlarımız katılmıştık hazırlık sınıflarından. Öyle yemek hazırlanmıştı, hocalarla öğrencilerle yenilmişti falan.
Başka..."
Aklıma bazı şeyler geliyordu ancak dürüst olmak gerekirse her şey karman çormandı.
"Gerisini de sonra anlatsak?" dedim.
"Biraz daha anlatabiliriz bence." dedi Amaya.
"Ne anlatacağız öyleyse?" diye sordum.
"Bilmem." dedi. İkimiz de düşünmeye başladık.
"Bir defa yürüyüşe gitmiştik." dedim. Tam olarak ne için yürüdüğümüzü hatırlamıyordum, ancak bir yere yürüyüşe gitmiştik bazı kızlarla ve hocalarla beraber.
"Aklıma bundan başka bir şey gelmiyor." dedim Amaya'ya bakarak.
"Benim de aklıma gelen bir şey yok." dedi Amaya. "En iyisi bugünlük de bu kadar olsun." diye ekledi.
"Öyle olsun." dedim.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top