9. Bölüm
Çınar, kafenin dışında kızı bekliyordu. Yerinde duramıyordu. Sürekli kıpırdanıyordu. Korkuyla endişe, bütün vücudunu ele geçirmiş gibiydi. Sürekli öldürülecekmiş gibi hissediyordu. Tedirgindi.
Telefonuna baktığında saat 17.21'di. Kafasını kaldırıp etrafa baktığında Efsun'u görmüştü. Kız yanına yaklaşınca, "Erkencisin," dedi.
"Geç kalmak gibi bir huyum yoktur," dedi Efsun.
Çınar kapıyı açıp Efsun'a yol verecekken tam tersi oldu. Efsun önce davranıp kapıyı açtı ve Çınar'a yol verdi. Çınar bir anlığına gülümsedi. Ardından merdivenlere yönelip ikinci kata çıktılar. Pencere kenarındaki boş bir masaya oturdular. Birer kahve sipariş ettikten sonra ortam sessizliğe büründü.
Bu sessizlik kahveleri gelinceye kadar sürdü ve sürmeye devam etti. Efsun, "Beni buraya neden çağırdın?" diye sordu. Huzursuzlanmaya başlamıştı.
Fincanı ellerinin arasına aldı ve kafasını eğdi Çınar. Düşüncelerini toplamaya çalıştı. "Benim parkta yeni gömülmüş bir ceset bulduğumu duymuş muydun?"
"Birkaç dedikodu işittim."
"Ben o ceset gömülürken katili gördüm!" dedi. Bir anda çıkmıştı ağzından cümlesi ve hiç vakit kaybetmeden devam etti: "Onu gömen," dedi ve durdu.
"Alp'i mi gördün? O mu yaptı!" dedi Efsun. Hem dalga geçiyordu hem de ciddiydi. "Madem onu gördü. Neden polise gitmedi?" diye geçirdi içinden.
"Hem evet, hem hayır."
Efsun boş boş karşısındaki oğlana bakmaya başladı. "Gördün mü görmedin mi?"
"Gördüm," dedi Çınar. "Gördüm ama," dedi ve durdu.
"Ama ne?"
Çınar derin bir iç çekti. Şimdi kuracağı cümleye kendisi dahi inanmak istemiyordu. Karşısındakini nasıl inandıracaktı! "Gördüm ama rüyamda," dedi hızlıca.
Efsun ufak bir kahkaha patlattı. Yüzü bu gülümsemeyle ışıldadı bir an için. "Ciddi misin? Rüyanda öyle mi? Rüyanda Alp'i gördün!"
"Saçma geldiğinin farkındayım ama," dedi. Pek de bir şey ekleyemedi cümlesine.
"Cümlenin devamını getirecek misin?"
Derin bir nefes aldı Çınar. "Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Tamam önce şöyle oldu. Parktaki cesedi bulmadan bir hafta önce bir rüya gördüm. Rüyamda birisinden kaçıyordum. Hani o parkın arkasında olan yer, şey yapılıyordu," dedi. Söyleyeceği aklına gelmiyordu. Heyecanlıydı. Kalbi son sürat atıyordu. Yüzünün kızarmış olduğunu hissetti. Sıcaklamış ve bunalmıştı.
"Parkın arka tarafında, ormanın bitiminde eski evlerin olduğu bir mahalle vardı. O mahalle sanırım beş, altı ay önce kentsel dönüşüme girdi."
"Aynen!" dedi Çınar. Sevinmişti. Aklındakileri söylemek çok zor geliyordu. "Rüyamda oradan kaçıyordum. Birisinden kaçıyordum. Onu atlatmayı başarıp ormana koştum ama yorgunluktan bayıldım. Sonra uyandığımda bir çukurdaydım. Beni canlı canlı gömüyordu ve o an onun yüzünü gördüm. Bir yerden kısık bir ışık geliyordu. O yaralı yüzü görmeme yetti. Sonra o da beni fark edip yüzüme küreği geçirdi," derken iki elini önüne getirmişti. Yüzünü korumaya çalışır gibiydi. Çok geçmeden indirdi ellerini. "Sanırım o sırada kadının bir parmağı dışarıda kaldı. Belki de koptu. Yani kürek vurulurken eliyle yüzünü kapatmaya çalışmıştı."
Efsun'un bir an için suratı asıldı. Bir şeyden iğreniyormuş gibi baktı. Hatta canı acıyormuş gibi hissetti. Duydukları saçma gelse de kulağa, bir insan öldürülüp gömülmüştü. Belki de Çınar'ın dediği gibi olmuştu. Kadın canlı canlı gömülmüştü. Belki de katil, onun öldüğünü sanmıştı. Yanıldığını anlayınca da yüzüne küreği geçirmişti.
Çınar kahvesinden bir yudum aldı. Kahvenin verdiği sıcaklık, gerçekleri dışarıya vuramayan boğazına iyi gelmişti. "Seninle tanıştığımızda bana ağrı kesici vermeyi teklif etmiştin," dedi.
"Evet. Hatırlıyorum."
"O gece birisinin daha öleceğini gördüm. Yani yine öldürüleceğimi diyeyim. O adamın bedeninin, zihninin içindeydim. Onun gördüklerini gördüm. Hissettiklerini hissettim. Uyandığımda gördüklerimi unutmak üzereydim ama hatırladıklarımdan yola çıkarak günlerce cinayetin işleneceği yeri araştırdım. En sonunda buldum ama o gece," durdu. Bir şey diyemedi.
"Engel olamadın ve cinayet işlendi," dedi Efsun.
"Evet. Hatta, bekle," dedi Çınar ve telefonunu çıkardı. Adamın fotoğrafını haberlerden buldu. "İşte bu! O öldürülen adam!"
Efsun fotoğrafa baktı. Bundan nasıl bir sonuç çıkarması gerektiğini bilmiyordu. Bu neyi kanıtlardı? "Yani?" dedi.
"Adam öldü!" Arada yine bir sessizlik oluştu. "Bana inanmıyorsan seni yargılamam," dedi Çınar.
"Ben sana böyle bir şey anlatsam sen inanır mıydın?" dedi Efsun.
Çınar biraz düşündü. O an düşünmesine gerek olmadığına karar verdi. "İnanmazdım," dedi. "İnanmazdım."
"Bu rüyalar," dedi ve durdu Efsun. Ne demesi gerektiğine karar verememişti. Laflar ağzından birden çıkıverdi. "Ne zaman görmeye başladın?"
"Aslında olay çok eskiye dayanıyor. Yedi yaşında falandım işte. Bir gece bağırarak uyandım. O anı iyi hatırlıyorum. Rüyamda üzerimden bir araba geçiyordu. Gördüklerimi annemle babama anlattığımda hepsi bir kabus olduğunu söyledi. Aradan ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum ama o zamanlar yaşadığımız yer sakin bir mahalleydi. Kardeşimle, yani aslında ikiz kardeşimle dışarıda oynuyorduk. Başka çocuklarda vardı. Top yola gitmişti onu hatırlıyorum. Nehir de yola doğru gitti ve o an hızla gelen bir arabanın altında ezildi."
Kısa bir süreliğine sessizleşti. Düşündükçe yüreği yanıyordu. "Araba durdu ve birisi indi. Kardeşimin yanına doğru gitti. Kardeşime yardım edeceğini sanmıştım ama o, o öyle yapmadı. Sadece baktı ve arabaya binip kaçtı. Orada Nehir kanlar içinde yatarken yanına gittim. Onu o halde görmek," derken Çınar ağlayacak gibi oldu. Hatta gözünden bir damla yaş bile aktı. Hızlıca sildi yaşını.
"Ondan sonra bu rüyalardan daha sık görmeye başladım. Sonrasında biraz terapi ve biraz da ilaç. Yaklaşık üç, dört sene ilaç kullandım. Ardından ilacı azaltarak bıraktım. Ama sonra tekrar görmeye başladım rüyaları. Kimseye söylemedim. Bir yerden sonra çığlık atarak uyanmayı bırakmıştım zaten. Ama bu, o pembe ojeli kadının cesedi, işin çok farklı bir boyutunu ortaya çıkardı. Eskiden bana söylenene inanırdım. Sadece bir çeşit kabus gördüğüme inanırdım ama artık durumun bu şekilde olmadığını biliyorum. Ben, insanların öldürülmeden önceki son anlarını görüyorum."
"O gün başının ağrısı," dedi ama cümlesinin devamını getirmek istemedi Efsun.
"Adamın başına vurulmuştu."
"Neye göre bu ölenleri görüyorsun?"
"Nasıl yani?"
"Bu ölen kişiler arasında nasıl bir bağ var? Yani, dünya üzerindeki bütün ölen kişileri görmüyorsun ya! Sana kimler gözüküyor? Aynı yerde mi yaşıyorlar? Yoksa bu kişiler de senin gibiler mi? Özel bir yetenekleri mi var?"
"Tahminim aynı katil tarafından öldürülmeleri. Aklıma başka mantıklı bir şey gelmiyor."
"Bu tahmininden ne kadar eminsin?"
"Sanırım altıncı sınıftaydım yani beş, altı yıl kadar önce. Rüyamda," dedi ve durdu. Ayrıntıları hatırlamasa da geriye kalanları söylemek istemiyordu. "Bir şeyler oldu işte ve uyandığımda birkaç gün yandığımı hissettim."
"Onu, yani seni öldüren kişi seni yaktı mı?"
"Evet ve şu Alp'in yüzündeki yanığı görünce bütün cinayetleri işleyenin bir kişi olduğunu düşünmeye başladım."
Efsun bir anlığına durdu. Sadece boş boş baktı masadaki fincana. Alp'i gözlerinin önüne getirdi. Yanık olan kısım sadece yüzü değil, aynı zamanda kolu ve özellikle eliydi. Bu yüzden uzun bir kıyafet ve sağ eline de eldiven geçirirdi. Yanığın nasıl oluştuğu sorulduğu zaman üç sene önce bir kaza eseri olduğunu söylemişti. Detaya girmek istememişti. Ve bu soru sorulalı yaklaşık iki yıl oluyordu. Yani Çınar'ın rüyayı gördüğü zaman aralığıyla neredeyse aynı. Her ne kadar kulağa garip de gelse sanırım bu duruma, Çınar'ın öldürülecek insanların son anlarını görmesi olayına alışıyordu. "Ne yapmak istiyorsun?"
"Aslında dün arabanın plakasını aldım ama bununla ne yapacağımı dahi bilmiyordum. Hacker falan değilim birisinin izini süremem," dediğinde Efsun araya girdi. "Sanırım ben yapabilirim."
Çınar şaşırmıştı. "Nasıl yapacaksın?"
"Babam hakim ve belki bir şeyler yapmasını sağlayabilirim. En azından Alp'in sicilini karıştırması için onu ikna etmeye çalışırım. Bir de kardeşinin ölümüyle başladığını anlatmıştın. Sanırım kız kardeşinin katili bulunamadı."
Çınar üzgündü ve söyleneni onaylarcasına kafa salladı. "Nehir'i öldüren kişi kayıplara karıştı. Kimse onu bulamadı."
"Ailen yeniden bu olayı araştıramaz mı?"
"Hiç sanmam! Yıllarca uğraştılar zaten."
"Peki. Katili bulabilmek için elinizde ne tür deliller var?"
"Bilmiyorum. Sadece bir avukatla görüştüklerini ve bir de özel dedektif tuttuklarını biliyorum ama bir şey çıkmadı.
"Bana bunlarla ilgili belgeleri bulabilir misin?"
"Emin değilim ama denerim," dediğinde Çınar'ın telefonu çaldı. Arayan annesiydi. "Alo," diye cevap verdi. "Bir arkadaşımla birlikteyim. Anne, anne! Dedim ya bir arkadaşımla birlikteyim. Adı Efsun. Evet. Anne ama, tamam veriyorum," dedi ve Efsun'a doğru konuştu. "Rica etsem anneme bir, 'merhaba,' der misin? Son günlerde bana olan güvenlerini biraz zedeledim de!"
Efsun kafasıyla onayladı. Çınar telefonu Efsun'a verdi. Bir merhabayla sohbet başladı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top