4. Bölüm

Psikiyatristle buluşmasının ardından iki saat geçmişti. Bu süre zarfında eve gidip mutfakta bir şeyler atıştırmıştı. Ardından odasına çekildi ve üzerini değiştirdi. Aklı hala o kadın ve onu öldüren katildeydi. O yüzden bilgisayarının başına oturup öldürülen kadın hakkında araştırma yapmaya başladı.

O kadının nasıl öldüğünü görmüştü. Bir tarafı olanların tesadüf olduğunu söylerken diğer tarafı olanların gerçek olduğunu fısıldıyordu. Peki ya bu nasıl gerçek olabilirdi? Neden o kadının gördüklerini görmüştü? Neden?

Şimdilik sadece kadının adı gibi basit şeyleri öğrenmişti. Bir de onun yüzünü görmüştü.

***

Aradan birkaç gün geçmişti. Bu süre zarfında ilaç içmeyi reddetmişti. Üstelik uyumamak için elinden ne geliyorsa yapıyordu. Gözünü kapatmak istemiyordu. Uyumak istemiyordu.

***

Akşam vakti usulca oturdu yatağına Çınar. Sağ elinde bir bardak su ve sol elindeyse bir hap bulunuyordu. Gözleri ikisi arasında gidip geliyordu. Uykusuzluktan artık başı ağrıyordu. Günlerdir adam akılı uyku uyumamıştı. Yorulmuştu. Fazlasıyla bitkindi ve dinlenmeye ihtiyacı vardı. Artık uyumanın vakti gelmişti. Zaten daha ne kadar uyumadan durabilirdi ki? Bir yahut iki gün daha yarım yamalak uyursa hastanelik olacaktı. Artık uyumalıydı.

İlacı içip içmemek konusunda kararsızdı. İçinden bir ses, "İlacı içme!" diyordu. Diğer ses ise, "İlacı içip rahatça uyusana geri zekalı!" diye bağırıyordu.

"İlacı içersen gerçekleri göremezsin! Dışarıda bir katil var. Sen o katilin yüzünü gördün. Belki sonraki sefere başka birilerinin ölmesini engelleyebilirsin!"

"Hayır. Gördüklerin beyninin bir oyunu. Gerçek olmayan bir katil gördün ve ojeli parmak sadece tesadüf!"

"Tesadüf!" dedi içindeki ses dalga geçercesine. "Tesadüfler de hep beni buluyor zaten! Anla artık ölecek insanların nasıl öldüğünü görebiliyorsun! Bu bir hediye veya lanet!"

Çınar'ın dikkati, paçalarına yapışan Aslan sayesinde birden dağıldı. "Sence ilacı içeyim mi yoksa içmeyeyim mi?" diye sordu köpeğe.

Aslan, söylenenleri anlamış gibi Çınar'ın kucağına doğru attı patilerini. İlaç yere düştü. Yatağın altına doğru yuvarlanıp gözden kayboldu. İlacı almaya tenezzül bile etmedi Çınar. Bardağı telefonunun yanına koydu. Köpeğini kucağına alıp yatağın içine girdi. Sonrasında bir rüya daha gördü.

***

Hava kararmaya başlamıştı. Gökyüzünü kara bulutlar örtmüştü. Yağmur yağacaktı. Semadan gözlerini çekti ve önüne döndü. Sokaklarda yürürken bir mağaza camında yansımasını gördü. Yansımasına iyice yaklaştı ve yüzüne baktı. Koyu yeşil gözlerinin kenarları kırışmıştı. Sakalları uzamaya başlamıştı ve saçları, alnındaki doğum lekesini örtmek için çok kısaydı. O sırada yolun karşı tarafında birisinin dikildiğini gördü. Gözlerini ona kilitledi. Birkaç saniye boyunca o uzun ve iri adama baktı. Sonrasında adam gitti. Bunu görünce derin bir iç çekti. Ardından yürümeye devam etti.

Biraz daha ilerledi, ilerledi. Şimdi ara sokaklardan birinde tek başına ilerliyordu ve arka tarafında birden ayak sesleri duymaya başladı. Bir an arkasına dönecekti ama vazgeçti. Gereksiz yere pimpiriklendiğini düşündü. Saatine baktı. Saat 20.25' idi. İlerlemeye devam etti.

Arkasındaki ayak sesleri aniden kesildi. Dikkatlice geriye döndü. Kimse yoktu. Güldü sessizce. "Film izlemeye ara vermeliyim," dedi kendine.

Geniş bir caddeye doğru çıkıyordu birkaç adım sonrası. Arabalar geçiyordu etrafta. İnsanlar hala bir yerlere koşuşturma derdindeydi. Bulunduğu karanlık sokaktan çıkıp ilerliyordu ki birisi kendisini iki binanın arasına doğru çekti. Kaçmaya çalıştı ama yapamadı. Ve o an kafasının arka tarafında bir acı hissetti.

***

Kan ter içinde uyandı Çınar. Eli, başının arkasına gitti. Orayı sıvazlarken rüyasını zihninde oynatmaya çalıştı ama olmadı. Neler olacağını biliyordu ama detayları unutmaya başlamıştı. Gördüğü sokağı ve binaları tanıdığını hatırlıyordu ama sadece o tanıdıklığın verdiği hissi hatırlıyordu. Başka bir şey gelmiyordu aklına. Yani ölümün gerçekleşeceği sokak, herhangi bir yerdeki herhangi bir sokak olacaktı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top