3. Bölüm

Çınar karşısında duran psikiyatriste baktı uzun uzun. Adam, kırklarının sonunda ve gözlüklüydü. Omuzlarının üzerinde son bulan kahve saçlara biraz beyaz düşmüştü. Çenesini kaplayan kısa sakalları grileşmişti. Ortalamanın üzerinde olan kilosuyla sevimli birisine benziyordu. Konuşmasında, ses tonunda insanı rahatlatan bir huzur vardı. Nedense bu güç, Çınar'ın üzerinde hiçbir işe yaramamıştı.

"Evet Çınar. Bana o günden bahseder misin?"

"Köpeğimle dışarıya çıktık. Biraz yürüdük. Parka gittik. Sonra birden Aslan havlamaya başladı. Aslan, benim köpeğimin adı. İki ay önce sahiplendim."

Psikiyatrist başıyla anladığını onayladığında Çınar derin bir nefes almaya çalıştı. Sanırsın bir yük akciğerlerinin üzerine binmişti. Nefes alırken zorlanıyordu. Kendisine yüklenmeden anlatmaya devam etti. "Aslan'ın havladığı yere gittiğimde o pembe ojeli parmağı gördüm."

"O parmağı görünce ne hissettin?"

"Acı!" dedi birden Çınar. Bunu bilinçsizce yapmıştı. Ne söylediğini kendisi bile duymamıştı. Gözleri uzaklara dikilmişti.

"Anlayamadım. Acı mı dedin?"

Psikiyatristin sözüyle kendisine geldi Çınar. Sanki az önce başka bir yerdeydi ruhu ve şimdi bedenine geri dönmüştü. "Yani o an onun yerinde olduğumu hissettim desem."

"Bu hissi biraz açar mısın?"

"Sanki birisinden kaçıyormuşum gibi. Bana zarar vermek isteyen birisi var. Beni öldürmek istiyor ama nedenini bilmiyorum. Kaçıyorum. Kaçıyorum ama beni kurtaracak kimse yok. Artık yoruluyorum ve sonrasındaysa canlı canlı gömülüyormuşum gibi ve," dediğinde durdu.

"Ve?" dedi psikiyatrist. Karşısındaki gencin cümlesi yarım kalmıştı.

"Bu kadar," demekle yetindi Çınar.

"Emin misin? Sanki anlatmak istediğin daha çok şey varmış gibi duruyorsun," dedi ve durdu. Gencin bir şeyler söylemesini bekledi birkaç saniye. Ondan karşılık alamayınca konuşmaya devam etti: "Benim burada bulunuş amacım seni dinlemek. Söylemek istediğin ne varsa bu duvarların dışına çıkmayacak, bana güvenebilirsin."

"Yok," dedi ve durdu. Parmaklarıyla oynadı. Bir şeyler düşünmeye çalışıyordu. "Yani var. Aslında yok." Çınar'ın kafası pek de yerinde değildi. Aklı, olanları birleştirmekle meşguldü. Neler olup bittiğini oturtamamıştı zihninde.

"Var mı yok mu?"

"Bilmiyorum! Yani bazı şeyler var ama henüz tam olarak ne demem gerektiğini bilmiyorum."

"Peki bu konunun girdiğin şokla bir alakası var mı?"

"Evet! O an donup kalmamın sebebi o parmak değildi. Neden bir gömülü bir insan parmağı gördüğüm için şoka gireyim ki!" dedi dalga geçercesine.

"Bir tahmin de bulunabilir miyim?" diye sorduğunda psikiyatrist, Çınar onay verircesine kafasını salladı. "Seninle çok uzun zaman önce tanışmıştık. Sanırım sekiz yaşındaydın değil mi?" dedi psikiyatrist.

"Evet."

"O zamanlar bazı rüyalar yüzünden gelmiştin. Ayrıntıları hatırlatmak istemem ama yine o rüyaları mı görmeye başladın?"

Çınar güldü. Sinir krizi geçirecekmişçesine güldü. İçinden, "Hiç bitmedi ki o rüyalar," dedi. "Yeniden ilaç tedavisine mi başlayacağız."

"Bence artık bilinçli bir gençsin. Eğer senin için de uygunsa bunu ilaçsız halletme taraftarıyım. Sen de dersin?"

"Beynimi yerinden çıkarma taraftarıyım."

Psikiyatrist güldü. "Bunun mümkün olmadığını biliyorsun."

"Mümkün olsa yapar mıydın?"

"Evet ama sana değil. Sen gayet aklı başında ve terbiyeli bir gençsin. Şimdi eğer sormamda sakınca yoksa bana gördüğün rüyadan bahseder misin?"

Çınar durdu. Bir an için nefesinin kesildiğini hissetti. "Sadece, hani kaçıyorum. Birisi beni öldürmek istiyor ve," dedi ve yeniden durdu. Gördüğü rüya aklına gelmeye başlayınca kalbi de hızlanmaya başlıyordu. Zihninde oluşan bir rüyayı anlatmak sorun değildi onun için. Onun düşündüğü şey, katili gördüğünü söyleyip söylemeyeceğiydi. Bunu yapmalı mıydı? O kadının nasıl öldürüldüğünü görmüştü. Pembe ojeli parmağı girince şoka girmesinin sebebi, o kadın öldürülürken onun gördüklerini görmesiydi. Kadının ne zaman gömüldüğünü yani cinayetin ne zaman gerçekleştiğini bilmiyordu ama o toprak daha yeni kazılmıştı. Bu da demek oluyordu ki cesedi bulmasından en fazla birkaç saat önce kadın, oraya gömülmüştü. Kadının öleceğini daha önceden görmüştü rüyasında. Bunu karşısında duran adama anlatmak konusunda isteksizdi. Daha önce de defalarca bu tarz rüyalar görmüştü ama onların bir kabus olduğuna inandırmıştı kendisini. Şimdiyse bu olay ona gördüklerinin hayal ürünü olmadığını haykırıyordu.

"Daha sonra konuşsak olmaz mı? Şu an için anlatabileceğim bir şey olduğunu sanmıyorum," dedi Çınar.

"Pekala. Nasıl istersen. Ama sana bir uyku ilacı yazayım. Şu an ki halin aileni oldukça endişelendiriyor. En azından kafandakileri netleştirene kadar güzelce uyu, ne dersin?"

Çınar isteksizce boyun eğdi. Olumla anlamda kafa salladı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top