15. Bölüm
Yorgun gözlerini araladı. Gözünü birkaç defa açıp kapadı. Kendisine gelince gözlerini yukarıya çevirdi. Tavanda asılı duran lambadan cılız bir ışık yayılıyordu. Birileri artık o ampulün karanlığı aydınlatamayacağını anlamalıydı.
Ampulden aşağıya kaydı gözleri. İleride, sol tarafta yukarıya çıkan bir merdiven vardı. merdivenden sağa doğru çevirdi kafasını. Gözünü duvarların üzerinde gezdirdi ama etrafta hiç pencere yoktu. O zaman bulunduğu yerin bodrum katı olabileceğini düşündü.
Biraz daha çevresine göz gezdirdi. Odanın yarısını tahta tezgah kaplıyordu. Tezgahın üzerinde çeşitli aletler vardı. Bıçaklar, baltalar, ipler, zincirler... Birilerine işkence çektirtecek ne kadar teçhizat varsa hepsi oradaydı. Kendisini bir seri katilin ininde gibi hissetmişti. Bu hissinde haklı olduğunu biliyordu.
Kıpırdandı olduğu yerde. Hareket etmeye çalıştı ama yapamadı. Kendisine baktı. Elleri ve ayakları bağlıydı. Bir sandalyenin üzerine zincirlenmişti ve başı ağrıyordu. Ne yapması gerektiğine karar veremiyordu ama buradan kaçması gerekiyordu.
Var olan gücüyle tezgaha doğru ilerlemeye çalıştı. Önce düştü. Sonra biraz doğrulmayı başardı. O sırada siyah saçları gözlerinin önüne gelmişti. Biraz daha direndi ve en sonunda ayaklarının üzerine basabilmişti. Birkaç adım attıktan sonra yeniden düşmüştü ama pes etmedi. Yine kalktı. Tezgaha yaklaşıp demir kesme aletine doğru ağzını uzattı. Metal parçasını dişlerinin arasına alıp yere attı. Sandalyeyi yere devirerek eline aleti aldı ve zinciri kesti. Ardından elindeki ve bacağındaki iplerden de kurtuldu. Çıkan seslere rağmen kimse gelmeyince tamamen yalnız olduğunu düşündü.
Merdivenlere doğru gidip kapıyı açmayı denedi ama kapı kilitliydi. Aşağıya inip kullanabileceği bir alet olup olmadığına baktı. En sonunda bir tane baltayı gözüne kestirdi. Onu eline aldı. Bir de gözü küçük bir bıçağa takıldı. Onu alıp pantolonunun cebine koydu.
Merdivenlere gidip yukarıya çıktı. Tahta kapıya birkaç defa baltayla vurdu. Bir an için başının döndüğünü hissetti. Kapıdan destek aldı. Sonrasında kendisini toplayıp oluşan yarıktan kapının kilit mekanizmasını söküp attı. Dışarıya çıktı. Şimdi bir evde olduğu izlenimini yakalamıştı. İlerisinde bir koltuk takımı duruyordu. Onun önündeyse bir şömine konumlanmıştı. Koltuk takımının arkasında duran mutfağa kaydı gözleri. Sessizce ilerledi.
Kapıya doğru ilerleyip evden çıktı. Dışarısı ormanlıktı. İleride bir araba gördü. Birkaç basamak sonunda çıplak ayakları toprağa basmıştı. Arabaya doğru ilerledi. Tam arabanın kapısını açmaya çalıştı ama kilitliydi. O sırada birisi elini tuttu ve baltayı yere düşürdü.
"Yanımdan gitmene gerek yok! Benden kaçmana gerek yok!" dedi birisi.
Söylenin yüzünü görmese de sesinden kim olduğunu tanımıştı. Geriye doğru bir adım attı. Bedenini adamın bedenine yaklaştırdı. Birkaç saniye bekledi. Bu sırada adamın kafasını omzunda hissetti. Hiç vakit kaybetmeden sessizce elini bıçağa götürdü. Bıçağı adamın bacağına sapladı. Adam çığlık atacakken dirseğiyle adamın kafasına vurdu.
Adam kendi acısıyla uğraşırken ormana doğru kaçmaya başladı. Çok geçmeden adamın kendisini takip ettiğini fark etti. Koşmaya devam etti. Koştu, koştu ama başı yeniden dönmeye başladı. Ağaçlar, otlar, gökyüzü... Gördüğü her şey birbirine karışıyordu. Ve son olarak boğazında bir acı hissetti.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top