14. Bölüm
Naz'a olanların haberini aldıktan sonra Çınar da Efsun da konu hakkında konuşmadı. Ne konuşabilirlerdi ki! Göz göre göre birisi öldürülmüştü. İkisinin de omuzlarına ıstırap çökmüştü. İkisinin de ağzını bıçak açmıyordu. İkisi de konuşmamaya yemin etmişti sanki. Katilin kim olduğunu biliyorlardı ve yapabilecekleri hiçbir şey yoktu.
***
Cuma günü okuldan çıkmış evine doğru yürüyordu Efsun. Okul servisinden erken inmişti. İçinde garip bir his vardı. Suçluluk duygusu, pişmanlık, endişe, karamsarlık... Sanırsın bütün olumsuz duygular zihnini ele geçirmişti.
Başı öne eğik şekilde yürümeye devam ederken telefonu çaldı. Arayan babasıydı. "Alo," dedi.
"Servis geldi ama sen yoksun. Neredesin?"
Efsun durdu. Şaşırmıştı. "Biraz yürümek istediğimden erken indim. Eve yaklaşık beş dakika falan kaldı."
"Tamam. Seni bekliyorum. Bir de şu arkadaşını ara o da gelsin!"
"Ne oldu?"
"Bunu gelince konuşuruz."
Konuşmalarının bitmesinin ardından Çınar'ı aradı.
***
Efsun ve Kemal eve girmişlerdi. Efsun formasını çıkarmış üzerine rahat bir şeyler giymişti. Zile basıldığını duyunca kapıya gitti. Karşısında Çınar duruyordu. "Ne olduğunu sorma," dedi Efsun.
Çınar da hiçbir şey demeden içeriye geçti. Kemal ile tanışıp koltuğa oturdu.
"Eğer sıkıntı olmazsa konu Alp ile ilgili değil mi?" dedi Çınar.
"Evet Mine gelsin, hep birlikte oturup konuşacağız."
Birkaç dakika içinde Mine gelmişti. Önce zile basıp ardından anahtarla kapıyı açmıştı. Oturma odasına doğru yürüdü. "Neler olduğunu anlatacak mısın?" dedi sinirli bir şekilde Kemal'e doğru.
"Anlatacağım ama öncesinde nişanını atmak isteyebilirsin," dedi Kemal.
Mine ve Efsun koltukta, Kemal ise hemen karşısındaki koltukta oturuyordu. Çınar ise yemek masasının sandalyelerinden birisine oturmuştu. Sinirden bacaklarını yere vuruyordu. Olduğu yerde duramıyordu. İçinde bulunduğu bedene sığamıyordu sanki.
Kemal konuşmaya başladı: "Olayların başlangıcını özet olarak geçiyorum. Çınar'ın ikiz kardeşi Nehir, yedi yaşındayken araba kazası geçirip ölmüş."
"Bunu duymuştum," dedi Mine.
Kemal, Mine'yi duymamış gibi yapıp konuşmaya devam etti. "Nehir'in ölümüne sebep olan kişi arabadan inip kıza bakmış. Sonrasında da arabaya binip olay yerini terk etmiş. Suçlu kişiyi Çınar görmüş," dediğinde Kemal'in ve Mine'nin bakışları Çınar'a kaydı. Çınar'ın ise kafası öne eğikti.
"Bazı arkadaşlarıma danıştım," diye konuşmasına devam etti Kemal. "Travma anlarında bazı şeyler unutulmayabilirmiş ve Çınar, katilin yüzünü gördüğünde onu hafızasına kazımış olabilir."
Çınar'ın gözleri gri renkteki halı üzerindeydi. Kaza anında katili görmüştü ama onun yüzünü hatırlamıyordu.
"Veli toplantısının olduğu gün Çınar, Alparslan'ı görmüş ve onu tanımış. Bu durumu Efsun ile konuşmuş. Efsun da bana bazı belgeler gönderdi. Olayla alakalı tutanaklar, görgü tanıklarının ifadelerinin içinde olduğu dedektife ait evraklar... Sonuç olarak yapabildiğim araştırma sonucunda Nehir'in araba kazası sonucu öldüğü gün, Alparslan da kendi arabasını satmış. Arabanın satış fiyatıysa o günün piyasa değerinin çok altında. Neredeyse bedava denilecek bir meblağa satmış. Arabayı satın alan kişiyle görüşmeyi başardım. Bana söylediğine göre önce arabayı satın almak istememiş. Arabanın sağ ön farının olduğu kısım içeriye çökükmüş. Ama fiyatı oldukça düşük olunca satın almış. Adam da arabayı tamir etme işini kendisi yaptığı için kimse o arabadan şüphelenmiş olamaz. Bilmenize gerek var mı bilmiyorum fakat Nehir'in ölümünden bir yıl sonra Alparslan, psikolojik rahatsızlığı olduğu gerekçesiyle iki ay kadar akıl hastanesine yatırılmış. Birisinin kendisini öldürmeye geldiğini söylüyormuş. Anlattığına göre katil: yaşını, cinsiyetini her şeyini değiştiriyormuş fakat yüzündeki doğum lekesi hep varmış. Gerçi lekenin şekli de hep değişiyormuş."
Kemal'in son söyledikleri, Efsun ve Çınar'ın kulaklarında yankılanmaya başladı. Tahminleri doğruydu.
"Eğer Çınar gidip ifade verirse katilin yakalanması söz konusu olabilir. Onun dışında elimizde başka bir kanıt yok. Yani katilin yakalanıp yakalanmaması Çınar'a bağlı," dedi durdu Kemal. "Onun yüzünü hatırlamıyorsun değil mi?" dedi. Çınar'ın kafası hala eğikti. Kemal bir terslik olduğunu sezmişti. Odadaki iki genç de bir suçlu gibi oturuyordu. "Efsun?"
"Aslında sana anlattıklarımda ufacık bir yalan var," dedi Efsun utanmış sesiyle.
"Şimdi bana gerçeği anlatacak mısınız?"
"Yani, onu gördüm ama yüzünü hatırlamıyorum. Aslında onun öldürdüğü başka kişiler de var. Birçok kişiyi öldürdü. Belki de yüzün üzerinde kişiyi öldürdü!" dedi Çınar.
"Bunu nereden biliyorsun?" dedi Mine.
"Görüyorum. Onun öldüreceği kişilerin gözünden o insanların son anlarını görüyorum," diye karşılık verdi Çınar.
"Bu nasıl oluyor?" diye sordu Mine.
"Ara onu! Onu ara ve ona yüzündeki yanığın nasıl oluştuğunu sor!"
Mine sessizce cebinden telefonunu çıkardı. "Ses kaydına al," dedi Kemal. Mine de söyleneni yaptı. Alp'i aradı. Üçüncü çalışta telefon açıldı. Telefonu hoparlöre alıp, "Alo Alp," dedi. Sesi biraz titreyerek çıkmıştı.
"Aşkım iyi misin? Sesin biraz tuhaf geliyor," dedi Alp.
"Ben iyiyim ama sana bir şey sormam gerekiyor."
"Tabi ki! İstediğini sor."
"Şu yanığın nasıl oluştuğunu anlatır mısın?"
"Daha önce de söyledim gibi sadece bir kazaydı. Ayrıntılarına girmek istemiyorum. Bunu sana söylemiştim neden sordun?"
"Kaza mı yoksa cinayet mi?" dedi Çınar. Mine'nin yanına doğru ilerlemişti.
"Sen kimsin!"
"Sana bir soru sordum ama cevabını biliyorum. Cinayet!"
"Bana kim olduğunu söyle!"
"Onu yakarken hala canlıydı. Onu yakarken hala canlıydı! Bilincini yeniden kazanmıştı. Onu diri diri yaktın! Yüzündeki yanık bir kaza değil! Bir cinayetin izi!"
"Bunu nereden biliyorsun!" dedi Alp. Bu sözün üzerine odadaki herkesin yüzü attı, Çınar hariç. O bu olayları defalarca yaşamıştı ve şu an hepsinin öfkesi hakimdi sesine.
Mine panikle telefonu kapattı. Kimse bir şey diyemedi.
"Yalan söyle!" dedi Kemal. "O gün gördüğün kişinin Alp olduğunu söyle! Elimizde hiçbir kanıt yok! Az önceki söylediklerini kabul etmediği sürece," dedi ve durdu. "Hepiniz benimle geliyorsunuz! Sen ifade veriyorsun," dedi Çınar'a bakarak. "Siz ikiniz için de koruma sağlayacağım!" dedi eski karısı ve kızına bakarken.
***
Alp göz altına alındı ve ifadesi alındı. Arabasını satmasına bir kılıf uydurmuştu. Bir yere çarptığını söylemişti. Yüzündeki yanık içinse bir kaza olduğunu söylemişti. Ses kaydı için de aralarında yaptıkları bir şaka olduğunu söyledi.
Delil yetersizliğinden dolayı serbest bırakıldı.
***
Çınar bir rüya daha gördü.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top