1. Bölüm
Ayağındaki ince topuklularla koşmaya çalıştı. Bunu başaramayınca ayakkabılarını çıkarıp kenara fırlattı. Hiç durmadan koşmaya devam etti. "Yardım edin!" diye bağırdı bir yandan da. Boğazını yırtarcasına çığırıyordu ama kimse onun sesini duymuyordu. Etraftaki evlerin hiçbirisinin ışığı yanmıyordu. Sadece sokak lambalarının ışıltısı kuşatıyordu çevresini. Şu anda bulunduğu yer, kentsel dönüşüme girmiş bir mahalleydi. Ne insanlar vardı evlerde, ne de olacakları gören bir kamera...
Koşmaya devam ederken bir yandan da önüne gelen sarı saçlarını kulağının arkasına attı. Parmağındaki pembe ojelere kaydı gözü bir saniyeliğine. Yeniden dikkatini topladı ve soluk soluğa koşmaya devam etti. Yollarda duran, ayağına batan taşlar umurunda değildi. O anın stresiyle ayağındaki yaraları hissetmiyordu. Akan kanı göremiyordu. Zaten ne önemi vardı ki birkaç yaranın! Arkasında, kendisine zarar vermek isteyen kişiden kurtulamazsa, birkaç yara sorun oluşturmayacak kader değersizdi.
Bir binanın arkasına doğru saklandı ve ağzını eliyle kapattı. Kalbi kulaklarında atıyordu. Güm, güm, güm... Çok geçmeden birkaç ayak sesi duydu. Birisi koşuyordu ve aniden ses kesildi. Onu görebiliyordu. Katili görebiliyordu. İri cüsseli, oldukça uzun ve suratında bir iz vardı. Sol tarafında, hayır sağ tarafında... Sağ yanağında büyük bir karartı görüyordu. Belki bir doğum iziydi veya bir yanık izi. Bunun ne olduğu, bulunduğu yerden pek de ayırt edemiyordu.
Adamın etrafa baktığını görüyordu. Ve onun biraz geriye gitmesiyle yere doğru eğildi. Elini yerde gezdirdi ama gözleri hala adamın üzerindeydi. Yerden bir taş alıp diğer binanın arkasında doğru attı. Adamın sesi duyup oradan uzaklaşmasını fırsat bildi. Arkasına dönüp ormana doğru koştu.
Çalılara, ağaç dallarına... Ayaklarına takılan ne olursa olsun koşmaya devam etti. Başka bir şansı yoktu. Ya kaçmaya devam edecekti ya da ölecekti. Çok geçmeden yine birisinin koştuğunu duydu. O adam arkasındaydı ve gittikçe yaklaşıyordu.
Koşmaya devam etti. Biraz daha ilerleyince bir araba sesi duydu. Karanlığa alışan gözü, ilerideki ışıkları fark edince sevindi bir an için. Koştu, koştu ama yavaşlamaya başladı. Başı zonkluyordu. Neredeyse nefes dahi alamıyordu. Denedi. Birkaç adım daha atabilmeyi denedi ama olmadı. Bedeni usulca soğuk toprağa düşüyordu.
Yeniden gözlerini açtı. Etrafa sarı bir ışık yayılıyordu. Gerçi ışık yeterince güçlü değildi ama kendisine zarar vermek isteyen adamı net olarak görebiliyordu.
Kafasını yavaşça bir sağa bir sola çevirdi. Bir çukurdaydı ve üzerine toprak atılıyordu. Sıçrayan taneler yüzüne geliyordu. Bazısı ağzına giriyordu. Henüz ölmeden tadıyordu toprağı. Eliyle yüzünü kapamaya çalıştı. Yeniden gördü o pembe ojeli parmaklarını. O sırada adamın kendisine baktığını hissetti. Ona baktı sadece. Adamın yüzünü ezberledi birkaç saniye içinde. Büyük ve kısık gözler, kirli bir sakal ve sağ tarafında bir yanık izi.
Adam da onu fark etmişti. Kadının bakışları adamın bakışlarıyla buluştu. Bu durum çok sürmedi. Adam elindeki küreği kadının kafasına geçirirken kadın elleriyle yüzünü kapamaya çalıştı. O an da uyandı Çınar. Bağırmamak için iki eliyle ağzını kapattı. Yüzünden ter damlaları akarken zar zor nefes alabiliyordu.
Biraz sakinleşince eliyle yüzünü yoklamaya başladı. Ardından ellerine baktı. Rüyadan uyandığını sindirince etrafına göz gezdirdi. Kendi odasında, kendi yatağındaydı. Bir tarafta gardırop, diğer tarafta on birinci sınıf ve üniversiteye hazırlık kitaplarının olduğu bir kitaplık ve masa duruyordu. Bir de dostunun korktuğunu anlayıp da yanına gelen bir köpek...
Yatağın baş ucuna patilerini dayamıştı Aslan. Golden cinsi yavru bir köpekti. Sarı kürkü oldukça parlaktı. Birden yatağa atladı ve Çınar'ın yanına doğru gitti. Patisiyle Çınar'ın suratına vurmaya başladı. Bir şeyler olduğunu sezmişti ama ne yapabileceğini bilemiyor gibiydi.
Çınar, köpeği kucağına aldı ve sevmeye başladı. "Sadece bir rüya," dedi kendisine. "Sadece bir rüya."
Lavaboya gitti. Eline avuçladığı soğuk suyu suratına attı. Ağzına birkaç defa su aldı ve tükürdü. Defalarca ağzını çalkaladı. İstemediği bir tattan kurtulmaya çalışır gibiydi. Yüzünden damlalar akarken aynaya baktı. Eliyle yanaklarına birkaç defa hafifçe vurdu. Sanki suratında toz vardı ve ondan kurtulmaya çalışıyordu. Ardından yeninden yüzüne baktı aynada. Kıvırcık kahve saçları oldukça dağınıktı. Kahve gözleriyse uykusunu alamamışa benziyordu. Yüzündeki birkaç sivilceye yenileri eklenmiş gibi duruyordu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top