9. BÖLÜM-HOCA
"Isı, çökmüştü buzların üzerine."
Çözülme vaktiydi.
❄
***
1 HAFTA SONRA..
Hızla duştan çıkıp üzerime siyah yüksek bel bir jean ve üzerine de göbeğimi açıkta bırakan kalın bir kazak geçirdim. Havalar artık iyiye gidiyordu ama Mart'ın sonuna gelmemize rağmen hava hala biraz soğuktu. Saçlarımı kurutup düzleştirdiğimde artık gerçekten kesmem gerektiğinin farkına vardım. İki saatte anca düzleştirmiştim çünkü.
Hafif makyaj yapıp dudaklarıma vişne tonlarında bir ruj sürdüm. Ayağıma siyah beyaz sporlarımı geçirip odamdan çıkıp mutfağa yöneldim direk. Bugün Serenay bize gelecekti. Sonra da sokakta bulunan spor salonuna gidicektik. Serenay spora tek başına gidemeyeceğini, o yüzden bizi de peşinde sürükleyeceğini söylemişti. Beyza için iyi bir yoga hocası ayarladığını, hamileliği boyunca derslere gitmesini, doğumun kolaylaşmasına faydalarını anlatmıştı. Beyza ve ben de daha fazla bu taarruza maruz kalmamak için kabul etmiştik.
Bir hafta önce o lanet günün ertesi sabahı Beyza'nın kafası dağılsın diye kendi evimize gidip önemli olan eşyalarımızı almıştık. Biraz da dolaşmıştık. Tabi bu hiç kolay olmamıştı. Serenay Azad'ı aradığında ters bir tepkiyle reddedilmişti. Sonra kapı çalınmış ve yanında Murat'la gelmiş, iki saat kapıda tartışmıştık. Tabi ki de onu eve almamıştım. En sonunda Beyza'yı öne sürmüş, hava alması gerektiğini, kafasının dağılmasını gerektiğini söylemişti ve anladım ki o an bizden çok, Azad değer veriyordu Beyza ve bebeğine.
Biliyordu. Kardeşi bildiği adamdandı bebek.
Yine de beni ayak üstü kanser etmeden durmamıştı o dağ ayısı. İki saat benim bakışlarımdan kaçıp kaçmayacağımı teyit etmeye çalışmış, en sonunda yanımızda Murat olmak şartı ile izin vermişti. Sanki kaçsam gidebilecek yerim vardı ya? Öylelikle eve gitmiş eşyalarımızı almıştık. Sonra Beyza'nın canı taze bağdem çekmiş, bu mevsimde daldan kopma badem aramıştık. Eve dönüş yolunda karpuz pankartı gören Beyza yine delirmiş ve bağırarak karpuz istediğini söylemişti.
Murat artık bayılma raddesine geldiğinde, Serenay'a dönüp, "Evlenelim bir, evde şu an da bulunan prezervatiflerin 2 katını almazsam orosbu çoçuğuyum. Çocuk falan istemiyorum aşkım ona göre." demiş , isyan bayraklarını çekmişti. Serenay kocaman bir kahkaha atıp yanağından öpmüştü." Ben hemen çocuk istiyorum Murat!" diye dalga geçmişti. Beyza ile bende bu atışmalarına gülmüş kafa sallamakla yetinmiştik. Ondan sonraki günler içten eve evden işe olmuştu. Beyza evden çıkmamıştı. İstediklerini almıştık. Murat bu konudaki tek destekçimizdi. Herşeyimizle ilgileniyordu sağolsun iki sevgili.
Murat'ın o gün sokakta ki beni ararken hali neydi? Arabadaki halleri nerdeydi diye düşünmeden de edemiyordum.
Bu sokakta herkes, çok farklıydı.
"Günaydınnnnn."
Ses ile irkilirken kızarmış patateslerimi bırakıp arkamı dönüp Beyza'ya baktım. Üzerinde hala pandalı kısa şort takımı ile duruyordu. Birazdan Serenay gelecekti. Neydi bu hali?
"Hemen kahvaltını yap hadi. Birazdan gelecek Serenay, çıkmamız lazım."dedim alelacele.
"Niye, ne bu acele?"
"Spor yapmak istiyorum sadece."
"Senin spora ihtiyacın mı var ki?"
Ona seksi bir bakıp atıp dudaklarımı yaladım.
"Formumu korumam gerek bebeğim."
O da bana seksi bir bakıp atıp güldü.
"Haklısın! Çıkıntıların fırlamış."
Kocaman olmuş gözlerimle ona bi tane patates fırlattım.
"Yalan konuşma. Günden güne eridiklerine eminim."
Hafifce kıkırdadı.
"Hamile olduğunda seni düşünemiyorumm Ezel!"
Ona bakakalmıştım.
Hamilelik ve ben mi?
"Düşünemezsin tabi ki. Öyle bir şey hiç olmayacak çünkü."
"Biliyor musun sevgili kuzenim?-"
Eline aldığı bir patatesi düşünüyormuş gibi önünde salladı. Gözlerini yukarı dikip teşhisini koydu.
"Bunu diyen herkes, elbet birgün tükürdüğünü yalıyor!"
"Ben yalamam!"
"Bak aslında en çok bunu diyen yalıyor!"
Kahkaha atarak yanımdan uzaklaştı patates tabağını alıp. Sofraya oturup yemeye başladı. İştahının yerinde olması beni mutlu ediyordu. Semih piçine kafayı takıp depresyona falan girmiyordu iyi ki de. Bende karşısına oturup hemen bir şeyler atıştırmaya başladım.
"1 hafta oldu."
Durgun sesini duyduğumda kafamı tabağımdan kaldırıp ona baktım. Bana bakıyordu.
"Evet." dedim kuru bir şekilde. Sesimden memnuniyetsizlik akıyordu.
"Sence nasıl bir yer?"
"Buraya ait olanlar için iyi biryer olmalı."
Bana garip bir bakış attı.
"Yine ait olmadığımız yerdeyiz?"
Başımı salladım ona.
"Bizim hayatımız da bu Beyza."
Dalgınca bakışlarını önüne indirdi. Mutlu görünmeye çalışıyordu aklı sıra.
Az çok tanıyordum mimiklerini.
"Bugün bol bol gezmeliyiz."
"Kapkaranlık, ücra bir sokak Beyza. Neresini merak ediyorsun anlamıyorum?"
"Sen öyle san akıllım. Bilmediğin çok yer var. Adamlar şehir merkezi kurmuş buraya."
"Tek temennim, Serenay'ın olması."
"Evet arkadaş ihtiyacımızı karşılıyor."
Ona dik dik baktım.
"Başka ne gibi ihtiyaçların var sorması ayıptır?"
Bana bakıp güldü.
Ama bu ruhsuz bir gülüştü.
Diyeceği şeyi anlamıştım.
" Emin olabilirsin ki, bir daha asla biriyle sevişemeyeceğim."
"Niyeymiş o?"
"Ne geldiyse başıma o anlık duygu yüzünden gelmedi mi zaten!"
"Başına gelen şeyden şikayetçi misin?"
"Hayır, tabiki de değilim!"
Elini karnına bastırıp devam etti bana dolu gözlerle bakarak.
"Onu seviyorum."
"Ona olan sevgin, içkilerini fondiplerken nerderdi?"
"Hiç unutmayacaksın değil mi?"
"Unutturmayacağım da!"
Beyza bana kederli bir bakış attı. Nadir gösteriyordu bu yönünü. Dikkat kesildim.
"Unutturma! Sürekli hatırlat bana nasıl bir anne olduğumu."
Siktir.
"Sen iyi bir anne olacaksın Beyza. Bunu görebiliyorum. Bir anlık boşluğa düşüp içki içmen bunu değiştirmez."
Bakışı, derindi.
"Aylardır böyleyim."
Kızgındım ama belli etmek canımızı sadece daha fazla sıkardı.
"Bu, senin anne olduğun gerçeğini değiştirmez ama?"
"Hem anne, hem baba olacağım."
Kafasını öne eğip karnını okşadı.
Gözlerinde aradığım tek şeyi buldum.
Şefkati. Olması gereken tek şey.
"Kabul edecek."
Kafasını kaldırıp dolu gözlerle bana baktı. Titreyen sesiyle konuştu.
"Nerden biliyorsun, diklerini duydun. Üstelik beni, bizi görmemek için geri gitmiş, kalmamış bile burda. Etse bile, bu bana zulümden başka bir şey değil Ezel.."
Sonra gözünden bir damla yaş akarken devam etti.
"Beni sevmiyor bile."
Ona durgun gözlerle baktım. Kendini, Semih'e yük gibi hissediyordu. Bunu biliyordum.
"Edecek Beyza çünkü biliyor kendi çoçuğu olduğunu. "
"Bilse böyle mi yapar?"
"Korkuyordur belki!"
"O çok güçlü Ezel. Çok fazla güçlü. Bir bebekden nasıl korkmasını bekliyorsun?"
"Sorun da orda ya. Güçlü insanların güçlü düşmanları vardır Beyza. Semih sizi kabul etse, emin ol onu devirmek için ilk sizi hedef alacaklar. Başta Cengiz köpeği."
"Haklısın ama bu bana ettiği lafları açıklamaz ki."
"Kim bilir. Belki isteyerek, belki istemeyerek."
"Düşünmek istemiyorum. Eğer istemiyorsa uzak dururum. Daha fazla gururumu ayakları altına almasına izin veremem."
"En doğrusu bu olacak emin ol."
"Kapatalım lütfen konuyu."
"Nasıl istersen. Bu arada kontrole ne zman gideceksin? Aldın mı randevu falan?"
"Alırım bugün. Gideriz bu hafta."
"Tamam. Hadi üzerini giyin de gel. Çıkalım da kafamız dağılsın. Spor sana da bana da iyi gelecek eminim."
"Umarım."
Kalktı yerinden. Usul usul odasına adımladı. Arkasından bakarken dediklerimi düşündüm. Semih'in Beyza'ya bakışını gördükten sonra fikirlerim az biraz değişmişti. Belki de kendinden, çevresinden korumak içindi her şey. Kendinden uzaklaştırmak içindi ama hiçbir bahane, bir kadına çirkin ithamlarda bulunmasını açıklayamazdı. Çok hatalıydı. Çok fazla.
Ama görmüştüm gözlerinde.
Umarım pisliklerinden arınmış bir şekilde gelirdi Beyza'ya.
Çünkü dayanamıycaktı.
Gelecekti.
Buna emindim.
***
Serenay hızla spor salonuna girerken ağzım açık kapıda bekliyordum. Allah aşkına Beyza'nın dediği kadar vardı gerçekten de. Şehir merkezini aratmayacak düzeydeydi her şey. Beyza heyecanla yöneldi içeri. Kendine bir haftanın sonunda etkinlik bulması, onu mutlu etmişti. Hareketsizlikten 1-2 kilo aldığına emindim.
Serenay'ı takip ederken etrafı inceledim. Baya lüks döşenmişti. Alet edevat son derece fazlaydı. Yüzme yeri bile varmış. Aşağıyı işaret eden yönlendirme tabelasından görmüştüm. Kesinlikle yüzmeliydik. Beyza'yla 20 yaşımızda ilk tatilimize çıkmıştık. Tabi bunun için 1 sene boyunca para biriktirmiştik. Yüzmeyi de orda öğrenmiştik ikimizde. Çok yakışıklı bir hocamız vardı ne yalan söyleyeyim. Denizden çıkmamıştık.
Soyunma odasına girdiğimizde yanımıza aldığımız spor çantalarından hemen spor birşeyler giydik. Hepimiz siyah bir tayt, göbeği açık spor atletler giymiştik. Beyza pembe bi atlet giyerken, Selenay'la ben siyah giymiştik. Ben siyah atlet yerine gri bir ince badi giymeyi tercih etmiştim ama göbeğimı açık bırakıyordu az bir şey. Beyaz spor ayakkabılarımızı da giydikten sonra saçlarımızı at kuyruğu bağlamıştık. Ellerimize telefon ve kulaklıkları alıp çıkışa yöneldik.
Serenay ve Beyza haddinden fazla heyecanlıydı. Murat hiç izin vermiyormuş böyle etkinliklere. Işıl'la bile göndermiyormuş ama nedense bu sokağın belli isimleri için Beyza kırmızı noktaydı çünkü hepsi biliyordu Semih'den bir parça taşıdığını. Ona baktığımda biryere dikkat kesilmiş bakarken gördüm. Bakışlarını takip ettiğimde görmeyi en son bekleyeceğim kişi karşımızdaydı.
Ya da kişiler mi demeliydim?
Gözlerim hızla Azad'ın gözleri ile buluşurken o açık olan göbeğime bakmış sonra gözlerini etrafta gezdirmişti. Yanakları içeri çöktüğünde dişlerini sıktığını anladım. Neye sinirlenmişti anlamamıştım.
Ya da anlamamazlıktan gelmek, daha zevkliydi.
Ondan gözlerimi çekip Semih, Oktay, Murat ve bir hafta önce eve gelen Işıl'ın abisi olduğunu öğrendiğim Sedat vardı. Hepsi yan yana dizilmiş bize bakıyordu.
Murat hızla Serenay'a yöneldi.
"Ne lan bu halin? Kızım sen beni deli mi edeceksin? Hani söz vermiştin lan açık giyinmeyeceğine?"
"Ne münasebet! Ben öyle bir söz vermedim. Uydurma."
"Serenay! Beni çıldırtma git değiştir üstünü. Tişört giy. Hemen. Bekliyorum. Çabuk ol."
Emirlerini ardarda sıralarken onlara gülmek istedim ama şu an dikkatim, Beyza'nın göbeğinde olan bakışların sahibi Semih'teydi.
Gözlerini Beyza' nın açık karnına dikmiş, sadece bakıyordu.
Hepsinin üzerinde eşofman takımı vardı. Hepsi de siyah dar tişört ve siyah eşofman giymişlerdi. Sokağın çetesi olduklarını her yerde belli ediyorlardı. Yanımıza tanımadığım bir adam yaklaşınca dikkatim ona kaydı.
Uzun sarışın, ve kaslı bir fiziğe sahip adamdı. Yeşil gözleri Beyza'da takılı kaldı. İçimden şu an bunun olması için dua ettim. Semih'in tepkilerini gerçekten merak ediyordum çünkü. Adam Serenay'a bakarak;
"Eee benim öğrencim kim?" diye sordu.
"Ahh Selim merhaba. Senin öğrencin Beyza." Beyza'yı parmağıyla gösterirken bana yandan bir bakış atıp göz kırptı.
Lanet olsun. Onun da amacı benimle aynıydı.
Gerçekten gülmek istedim ama Semih'e göz ucuyla bakmakla meşgüldüm. Semih'in gözleri hızlıca Serenay'a yöneldi. Anlamaz gözlerle bakıyordu.
Selim hoca hızla Beyza'ya bakıp, memnun bir sesle konuşmaya başladı.
"Sizin spora ihtiyacınız yok gibi. Hobi olarak mı yapıyorsunuz? Seve seve eşlik edebilirim?"
İstediğimiz cümleler Selim hoca tarafından sıra sıra kurulurken içimdeki fesat kadın çoktan hareketlenmişti. Yanlız kaldığımızda kıs kıs gülecektim. Beyza Selim hocaya şuh bir bakış atıp güldü.
"Olmadığını biliyorum ama bebeğim için burdayım." dedi elini karnına koyarak.
Semih'in bakışları, öyle yoğun bir hal aldı ki, gözlerimi çevirdim.
Bugünlerde sanırım fazla duygusaldım. Regl günüm yaklaşıyor olabilirdi. Selim hocaya baktığımda gözlerinde büyük bir şaşkınlık gördüm ve fazlaca hayal kırıklığı.
"Ahh hamile misiniz? Tebrik ederim. Yoga dersi için geldiniz o zaman. Yoga hocası benim. Buyrun beni takip edin hemen bir program hazırlayıp, başlayalım. Eşiniz de geldi mi? Partnerle yapılan dersler daha verimli oluyor. Sizin iyiliğiniz için söylüyorum."
Beyza Semih'e bir salise bile bakmadan kafasını olumsuz anlamda sallayarak konuştu başı dik bir şekilde. Eli karnındaydı..
Çok.
Gurur duyulası duruyordu..
"Evli değilim. Ayrıca, annesi de babası da benim!"
Gözlerimi hızla Semih'e çevirdim. Gözlerini kapatmıştı. İç hesaplaşma yaptığına emindim. Beyza gerçekten çok güzel söylemişti. Onunla gurur duymaya başlamıştım. Uzun zman sonra.
Selim hoca durumun hassasiyetliğini anlamış olacak ki bir şey demeyip eliyle önden buyrun işareti yaptı Beyza'ya geçmesi için. Semih gözlerini açıp ikisine sinirli bir bakış atıp hızla ağırlık bölümüne yöneldi.
Şansa bakın ki ağırlık bölümü, yoga için ayrılan yerin tam yanındaydı. Oraya bilerek gittiğine emindim. Yoga odasının her tarafı camekan ile çevrilmişti. Sadece tek bir tarafı aynaydı boydan boya. Bu da demek oluyordu ki gözlemlemek için iyi bir yer seçmişti.
Gözlerimi onlardan çevirip hala didişmekte olan Serenay ve Murat' a baktım. Hala çıkartması için ısrar ediyordu. Serenay en son sinirle çığlık atıp bağırdı.
Lanet olsun bunların utanması yokmuydu?
"Bak adam beni çıldırtma! Yemin ediyorum yeni aldığım geceliği bir hafta sana göstermem. Kıvranırsın!"
Murat gözlerini kocaman açıp hızla etrafa bakarak ağzını kapattı Serenay'ın.
"Az daha bağır, kimse duymadı geceliklerini."
"Şimdi izin veriyor musun? vermiyor musun?"
"Lanet olsun. Çok hassas noktamdan vurdun!"
Selenay bilmiş bir bakış atıp kollarını göğsünde bağladı.
"Evet. Cevabın?"
"Tamam Allahın belası tamam. Git yap sporunu 1 saatin var."
Selenay gözlerini kocaman açıp bana baktı. Önünde duran Murat'ı tek parmağı ile işaret edip;
"O bana bela mı dedi ben mi yanlış duydum?"
"Doğru duydun tatlım."
Ona son gazı verdikten sonra kahkaha attım. Gerçekten komiklerdi. Murat bana alıngan bir bakış atıp sevgilisine döndü.
"Hayır aşkım öyle o anlamda demedim. Ağız alışkanlığı.."
Serenay ona sinirli bir bakış atıp;
"Sevinebilirsin. İzin Versen de vermesen de o gecelik, sana 2 hafta yok!"
"Hasiktir!"
Murat'ın tepkisine otuz iki diş gülerken gözlerim Azad'a kaydı.
Bu sefer bana bakmıyordu.
Gülüşüme bakıyordu.
Gülüşüm yavaş yavaş solarken gözleri, gözlerime tırmandı. Bakışlarımız çakışınca gözlerimi gözlerinde tutamadım.
Suskun biri olması beni geriyordu.
Neden konuşmuyordu ki?
Serenay'a dönüp; " Hadi ne bekliyoruz. Bizim hocalarımız nerde?"diye sordum etrafa bakıyormuş gibi yaparak.
"Burda!"
Sesini duyduğumda tüğlerim diken diken oldu. Bakışlarım ona dönerken kaşlarımı çattım.
"Anlamadım?"
"Hoca aramıyor musun? Burda!"
"Sen mi hocalık yapacaksın bize?"
"Evet. Bizzat sana ben yapacağım.-"
Kollarını dolayarak pazularını kavradı. "Beğenemedin mi?"
Bilerek burun kıvırdım.
"Pek beğenemedim. Seçenek hakkım yok mu?"
Gözlerimi diğer erkeklere çevirecekken aynı anda iki farklı ses duyuldu.
"Yok!"
"Var."
Gözlerimi adının Sedat olduğunu daha dün öğrendiğim çocuğa çevirdim. Bana gülümseyerek bakıyordu. Azad'a baktığımda gözlerini kısmış kaşları çatık bir şekilde Sedat'a baktığını gördüm.
Sinsi bir gülüş dudaklarıma yerleşmişti bile.
"Ahhh çok sevindim. Hemen başlayabiliz. Nerden başlıyoruz?"
Gözlerimi Sedat da tutarken, Azad konuştu.
"Ne dedin?"
Ona baktığımda Sedat'a bakıyordu. Sedat kafasını çevirip ona baktı.
"Abi kız senle çalışmak istemiyor. Zorla mı çalıştırcaksın? Sadece seçenek sundum. Ne var bunda?"
Sinirle çenesi gerildi bir anda.
"Gerekirse zorla!"
Gözlerimi ona dikip konuştum.
"Ne demek zorla? İstemiyorum kardeşim Allah Allah."
Bana yamuk bir gülüş atıp konuştu.
"Kardeşim deme lazım olur."
Gözlerim duyduklarımla kocaman açıldı. Sinirle bir nefes verip konuştum dik dik bakarak.
"Lazım olacağını zannetmiyorum. Sağol!"
"Sadece uyardım. Benden söylemesi!"
Onu kâle almadan Sedat'a döndüm ve gülümseyerek sordum.
"Neyse. Sedat'dı değil mi? Biz başalayalım hadi?"
Konuşurken ondan tarafı yönelmiştim bile ama kolum biri tarafından asılana kadar.
Ona sinirle bakıp söylendim. Benimle derdi neydi bunun?
"Bıraksana kolumu be. Git başkasına hocalık yap."
"Yürü!"
"Bırak kolumu."
"Sana yürü dedim!"
"Ya istemiyorum bırak. İki saat senin suratsız suratını mı çekeceğim ben?"
Dediklerime Serenay şokla bakarken Murat boğazını temizledi. Sedat'a baktığımda o da şaşkınca bana baktı. Madem bu kadar korkuyor ne diye kafa tutmuştu ki az önce.
Korkak erkeklerden nefret ediyordum.
"Evet. Çekeceksin Kırca. Şimdi yürü!"
Sedat'a baktığımda ondan bir hayır çıkmaycağını anlamıştım. Serenay'a baktığımda kıs kıs gülüyordu. Onlara göz devirip kolumu hışımla kolundan çektim. Yanımdaki şahısa yandan bir bakış atıp önden yürümeye başladım. Arkamdan konuştu.
"O taraftan değil! Buraya gel!"
"Ben bu taraftan gitmek istiyorum. Keyfimin kahyası mısın?"
"Evet kahyasıyım. Orası erkek bölümü Ezel!"
"Ben belki erkek bölümünde çalışmak istiyorum. Senden daha iyi bir hoca bulacağıma eminim."
"O bulacağın hocaları sikmeden buraya gel dedim sana!"
Kolumu hışımla çekip ters yöne yürütmeye başladı beni. Yanlarından geçtiğimiz Serenay ve Murat hafif bir şaşkınlıkla gülerek bize bakıyorlardı. Çok merak ediyorum daha önce arkadaşlarının bu öküzlüğüne şahit olmuşlar mıydı?
"Bırak kolumu. Yürüyebiliyorum ben. Bak ayaklarım var?"
"Yürü!"
"Yörö!"
"Duyamadım?"
Ona göz devirip yüzümü çevirdim ters tarafa.
"Yok bir şey!"
"Aferin. Hızlı ol!"
"Senin benimle derdin ne ya? Gitsene başımdan?"
"Bugün keyfim, sana hocalık yapmak istiyor?"
"Başkasına da yapıyordun yani?"
Sorduğum soru istemsizce çıkmıştı ağzımdan. Çıktığı an pişman olmuştum bile. Çünkü yüzünde yamuk bir gülüş vardı.
"Herneyse." diyip gösterdiği yöne yürümeye başladım bu seferde.
Arkamdan gelen adım sesleri ile doğru yere gittiğimi anladım. Bir kapıdan geçtiğimizde burda kızların olduğunu gördüm. Aklıma gelen şey ile kaşlarım çatıldı. Bütün kızların içinde bana ders mi vercekti o?
Bakışlarım arkama kaydığında gördüğüm şeyle dilimi yutacaktım az daha.
Kalçalarıma bakıyordu.
Aheste bir şekilde gözlerini bedenimde gezdirerek yukarı çıkardı. Göğüslerimde oyalanan bakışları gerdanımdan yüzüme çıktı. Şaşkın bakışlarımı karşılık sinirli bakışlar attı. Kaşlarını çatıp konuşmamı bekledi.
Yine ne olmuştu acaba?
Sinirlenmek hobi falandı sanırım ona göre.
Durduk yere sinirleniyordu.
"Burda mı çalışacağız?"
"Evet!"
Kızların hepsi bize bakıyordu ve neredeyse hepsi kıskançlık ve şaşkınlık dolu bakışlardı. Azad'ı burda beklemedikleri aşikardı.Yine başlamıştık sanırım bu sokağın kızlarındaki Azad takıntısına.
Gidin Semih'e yaranın canım Allah Allah. O sizi seve seve ağırlar eminim ki!
"Ne bekliyosun?"
Arkamdan gelen sesle sinirlerim iyice gerilmişti ve kesinlikle hocam olacak adamı yumruklamak istiyordum. Bana bakıp yürüme bandını gösterdi. Oraya doğru yürüyüp çıktım ve çalıştırdım. O da yanıma gelip ayarlama yaptı ve düğmeye bastı. Yavaş tempoda başlarken o da yanımda dikilmeye başladı.
Sadece 1 saniye etrafına bak lütfen!
Siktir.
Gözünü bile ayırmıyordu benden!
Etraftaki kızların çabasını önümdeki camdan az buçuk görüyordum. Kafamı iki yana sallayıp kulaklığımı takmak için hareketlendim.
Bir iş var bu işte Ezel, düşün!
İçimden yükselen hislere karşı gelmezken bakmak istedim kısa bir an. Yavaşça sağıma dönerek yüzünü incelemek istedim.
Denk geldiğim gözleri, kısıktı.
Bir şey düşündüğümü anlamıştı. Hızla başımı önüme çevirip kulaklığımı takıyordum elimden aldı.
"Takma!"
"Neden?"
"İşte. Arttırıyorum. İyi koş. Düşersen tutmam!"
Ona gözlerimi devirip ona kalmadan ben arttırdım. Müziksiz hiç iyi gitmiyordu ama. Mekanın müziği de güzel değildi. El mecbur koşmaya başladım. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde bakışlarımı yan tarafımızdaki banda binen kıza kaydı. Azad'ın arkasında kalıyordu. Azad hareketlerimi dikkatle incelerken kızın temposunu arttırdığını gördüm. Azad kaslı kollarını göğsünde birleştirmiş beni izlerken kızın amacından bir haberdi.
Ya da umursamıyordu..
Kıza bakmaktan kendi dikkatimi dağıttığım için önüme döndüm ve dikkatle koşmaya başladım. Hamlanmıştım ve bu bacaklarımı ağrıtmaya yetmişti bile.
Yan tarafımdan gelen çığlıkla bir anda hızımı kesip o tarafa baktım. Kız kendini Azad'ın kollarına atıvermişti hızla. Arkadan gelen sesle hızla arkasını dönen Azad kollarına gelen kızı farketmişti ama..
Tutmamıştı.
Lanet olsun.
Kızı tutmamıştı.
O hızdaki bi koşu bandından düşen birini tutmamıştı.
Gözlerim şokla irileşirken bandımı durdurup indim hemen. Kızın başına eğilip tam iyi misin diye sorucaktım ki kolumu asıldı.
"Ne yapıyorsun? Kız düştü neden tutmuyorsun? Çok hızlıydı üstelik!"
"Yerine geç devam et! Koşamıyacaksa hızlanmayacaktı!"
Ona şokla bakarken nasıl bu kadar soğuk olduğunu düşünmeden edemedim. Kızlara olan mesafesi beni gerçekten etkiliyordu.
Yalan söylemeyecektim.
Kim etkilenmezdi ki?
Gerisin geri kendi yerime geri geçerken o ayarlarını yaptı ve tekrar çalıştırdı. Yavaş tempoda tekrar başlarken birkaç kişi gelip kızı kaldırdı. Hala yaşadıklarımızı sindirmeye çalışırken neden bu kadar mesafeli olduğunu düşündüm.
Gerçekten biri mi vardı acaba?
Ya da gay falan mıydı?
Ya da kötü bir travma geçirmişti?
Kadınlara olan mesafesi beni düşündürürken o hızımı azaltıp bitirdi koşuyu. Ne ara 20 dakika koştuğumu anlamamıştım bile.
Bir şeyler dönüyordu.
Ben koşarken bir saniye bile gözlerini benden çekmemişti. Nasıl bir oyuna dahil olmuştuk bilmiyordum. Tavırları, hareketleri sanki taniyormuş gibiydi. Yaklaşımı farklıydı.
"Bugünlük koşu yeter. Yarın egzersize başlarsın. Bugün başlarsan, sızlayan bacakların yarın seni yürütmez. "
Ona dalgınca başımı salladım sadece. Bacaklarım gerçekten çok ağrıyordu. Sızladıklarını nerden anlamıştı bilmiyorum ama o kadar dikkatliydi ki bakışlarıyla kaç damla ter akıttığımı bile saymış olabilirdi.
Bana arkasını dönüp giderken aklıma gelen şeyle direk konuştum.
"Gelecek misin yarın?"
Sesimi duymasıyla durdu olduğu yerde. Omzunun üzerinden sakallı yanağı göründü önce. Yavaşca bana dönüp kafasını yana eğdi. Gözlerini kıstı ve konuştu.
"Gelmemi ister misin?"
Onun dedikleriyle kısa bir an düşündüm. İçimdeki deli kadın yerinde zıplamaya başlamıştı bile.
"Tabiki de istemem. İyi bir hoca gönderirsen sevinirim!"
Dediklerime gözleri daha da kısılırken aynı zamanda çenesi kasılmıştı. Bu haline içimden gülerken ne ara bu hale geldiğimizi anlamamıştım. Daha toplasan bir elin parmağı kadar görmemiştim onu.
Bir şeyler oluyor Ezel!
Bir şeyler oluyor!
Onun bana ilgisinin olması imkansızdı. Adam kadınlara bakmıyordu bile. Buna rağmen hareketleri o kadar değişikti ki aklıma onlarca ihtimal doluyordu ister istemez.
Olabilir miydi?
Düşünceler içinde yanından geçip gitmek isterken hızla kolumu tuttu.
"Şansına küs ki Kırca-"
Burnunu sağ anlım hizasına indirip dokundurdu usulca. O kadar hafif bir dokunuştu ki sanki değmemişti bile. Derin bir nefes aldı. Kokumu içine çektiği ihtimalini hemen elerken tarazlı sesiyle konuştu, arkasını dönüp beni orda öylece gibi bırakmadan önce.
"Bundan sonra hocan benim güzelim."
***
'
Güzelim'
❄
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top