27. BÖLÜM - KARANLIĞA DOĞAN UMUT
"Çünkü acı, gidenin değil kalanın hikâyesidir ve hikayeyi hep kalanlar bitirir..."
(Gönül Dağı)
***
| 4 Ay Önce |
Umut..
İnsanın kalbini, nefesini durduracak kadar zihinlere hapsolmuş büyük bir histi.. Heyecanı, mutluluğu, o istekle atan kalbinin inançla yerinden doğrulmasını iliklerine kadar yaşatan, hayata tutunmasını var gücü ile sağlayan tek olanaktı insanların kalplerinde.. Kimisi için bir başlangıç, kimisi için ise mutluluk ile biten bir sondu..
Bilinmezdi..
Gücünü, sağladığı kuvvetin ihtimallerini düşünmek, sadece boşa geçirilmiş bir zaman dilimiydi insanların hayatlarında..
Bunu durdurmak ya da durdurmamak kimisinin elinde olsa da, kimileri için de sadece zorunluluktan ibaretti çoğu zaman.. Tıpkı kendi de zorunda kaldığı yıllarının ardından ilk kez bir tercih hakkı olmasının ve görünen binlerce ışık hüzmetlerinin arasına istekle adım atması ile eşdeğerdi..
Tercih..
Onun Umut'u, bir tercihti..
Onun bedenime yansıttığı o büyülü ışık, ince bir ipin ucundaki ihtimal kadar zayıftı.. Aylar önce varlığını tesadüfen öğrendiğim gerçeği zihnimde yine bir hissi uyandırırken, haftalarca savaş verdiğim düşüncelerin sessizce yine uyandı içimde.. Öldürme isteğim, kabullenme sürecim..
O kadar zayıf bir histi ki..
Buna rağmen şimdi kalbimin üzerindeki tüm yükü alıp götüren belirgin hatları bazı zamanlar belli noktalarda kendini belli ederken, onun gerçekliği, bilmeden etrafımdaki herkesi etkisi altına almış, dört gözle bekler hale getirmişti istemsizce.. Onun varlığı, nefesi, küçük bedenine sığdırdığı binlerce umut, hepimizin aylar sonra beklediği tek ilaçtı.. Tek umut, tek dayanaktı..
Herkes..
Tom bile onun için bir şeyler yapmaya çalışıyordu..
Yeni hayatımız, onun varlığı üzerine kurulmuş gibiydi..
Ellerim saniyeler geçmesine rağmen yine, yeniden yaslandı bebeğime.. Bugün, yeni hayatımızda ilk kez doktor kontrolüne gelmiştim ve şimdi onu tekrar görecek olmanın sevinci ile mavilerim şişkin karnında gezindi şefkatle.. Nasıldı, bir sorunu var mıydı diye düşünmekten günlerce kafayı yerken, en sonunda düzenimiz oturur oturmaz randevu almış ve gelmiştim.. Heyecanıma karışan şefkati, içgüdüsel dürtüleri öyle yoğun hissediyordum ki artık, sanki gün geçtikçe daha da katlanarak artıyor gibiydi her şey içimde..
Annelik..
Öyle farklıydı ki..
Onu hissettiğim her an, zihnim tüm sebepleri, tüm nedenleri silip atıyordu bedenimden ve yerine sadece onun karnımda olan varlığı konuyordu.. Bu hissi seven kalbim ise, bir anda tüm düzenini bozacak kadar çok tekliyordu sol yanımda.. Engelleyemediğim, önünü alamadığım daha birçok tüm yanımı sarmalıyor, duraksayan kalbim git gide daha da kendinden geçiyordu farkettirmeden..
O, güçtü..
Daha doğmadan bedenime yüklediği tek şey güç, azimdi..
Hissediyordum..
Varlığı ile dünyam değişecekti..
Sadece onun için nefes alacak, belki de ömrüm boyunca sadece onun için ağlayacağım artık..
İlk anne dediğinde.. İlk yürüdüğünde.. İlk onunla konuşabildiğinde..
O kadar çok hayalim vardı ki..
Avuçlarımı yasladığım karnımdan tekrar bir karıncalanma tüm bedenimi ele geçirirken, hareket eden kıpırtılarını dinledim kendi içimde hep olduğu gibi.. Parmak uçlarımın arasında artık net hissedebildiğim hareketlerine karşı okşamaya, belli belirsiz gülümsemeye devam ettim her şeye rağmen..
Her şeye rağmen..
O sokaktan çıkalı ne kadar oldu bilmiyordum ama hala kalbimi delip geçen bir his peşimi bırakmamak için gayretle peşimden geliyor, tüm öfkemi söndürmek için var gücü ile çabalıyordu zihnimde.. Sevgimin, gururumun, belki de daha adını bile tam olarak bilemediğim binlerce hissin bedelini, onsuz, sadece onsuz yaşayarak ödeyecektim.. Onun ödeyeceği bedellerin yanında benim yaşayacaklarım belki de hiçbir şeydi ama yine de, bedel.. Onsuzluktu, biliyordum..
"Beyza KUTLUAY?"
Bir anda ismimi duymam ile başımı irkilerek yasladığım duvardan kaldırırken, doktor kapısının önündeki sekretere döndü gözlerim.. Yerimden yavaşça kalkarak çantamı aldım o tarafa yönelirken.. "Benim?"
"Doktor Hanım sizi bekliyor, buyrun lütfen."
Başımı sallayarak hızla gösterilen kapıya adımladım.. En son ne zaman doktora gittiğimizin üzerinden kaç hafta geçmişti bilmiyordum ama geciktiğim kontrollerimin olduğunun farkındaydım.. İçimden bir sorun olmamasını diledim sessizce.. Kendimi telkin etmek istesem de, kalbim biliyordu.. Bunu çoğu zaman derin sıkışmalarından, birkaç saniyeden belki de daha fazla süren o sancılardan anlayabiliyordum.. Gözlerimi sıkıca kapatıp açarak derin bir nefes aldım rahatlamak ister gibi.. Ellerim tuttuğu kapı kolunu çevirirken odaya adım atarak baktım doktora..
"Hoşgeldiniz Beyza Hanım?"
"Hoşbuldum," dedim tereddütle gülümseyerek yerime otururken..
Doktor bilgisayardan birkaç işlem yaparak yerinden kalkması ile bende çantamı ön sehpaya koydum hızla..
"Buyrun şöyle uzanın, bir bakalım."
Gösterdiği sedyeye ilerleyerek uzandım yavaşça. Kolayca sıyırmak için giydiğim kazağımı yukarı çekerken, beklemeden soğuk bir jeli karnımda hissettim.. Tenim ürperirken umursamayarak baktım doktorun ekranda gezinen bakışlarına..
"Kaç haftalıksınız?"
"24.." dedim başım ekrana dönerken.. "Bir sorun yok değil mi?"
Sesim korkulu çıkarken doktor gülümseyerek karnıma bastırdı aleti.. "Bakacağız şimdi.. Kız mı erkek mi?"
Başımı tekrar başlığa yaslarken gülümseyerek baktım gözlerine.. "Erkek.."
"Herhangi bir ilaç kullanıyor musunuz? Kan, vitamin vb.?"
Başımı iki yana sallayarak tekrar ekrana döndüm kaçarcasına.. "Pek doktora gidemedim bazı nedenlerden dolayı.. Şimdi başlarım eğer siz derseniz?"
Bir anda ekranda yüzünü görmem ile dolan gözlerime engel olamadım.. Hızla dirseklerime yaslanarak daha çok döndüm ekrana. En son gördüğümden bu yana o kadar çok değişmişti ki..
Elleri, yüzü..
Damlayan bir gözyaşımı hızla silerken, gülümseyerek baktım ekrana..
"Tam 25 haftalıksınız.." derken bir anda bir düğmeye basarak bir şeyler yaptı.. Bakışlarının değiştiğini farkeden zihnim korkuyla gezindi doktorun ekranı inceleyen bakışlarında..
"Bir sorun mu var?"
Doktor yüzünü düz tutmaya çalışırken başını iki yana salladı zoraki gülümseyerek.. "Tahlillerini bir göreyim, ona göre değerlendiririz."
Dudaklarım öylece aralanırken bir anda dilim dolandı birbirine. "O," derken sesim titredi telaşla yerimden kalkarken. "İyi mi?"
Doktor birkaç düğmeye basarak aleti çekti karnımdan. "İyi canım, korkma. Tahlillerini gördükten sonra sana daha detaylı bilgi verebilirim, tamam mı?"
Başımı hızla sallayarak son kez baktım kapanan ekrana.. "K-kalbini," derken titreyen nefesimi düz tutmaya zorladım ihtiyaçla.. "Kalbini duyabilir miyim lütfen?"
Buna, ihtiyacım vardı..
Doktor işlemini sonlandırmadan bir düğmeye bastı. Aynı anda kulaklarıma vuran bir ses, bir yankı hissetti tenim.. Doğrulduğum dirseklerime serbest bırakarak tamamen uzanarak gözlerimi kapattım huzurla.. Yaşıyordu, hala nefes alıyordu ve bu, aklımdaki tüm kötü düşünceleri silikleştirecek kadar güzeldi..
Kalbi..
Nefesimi kesiyordu sanki..
Kendi kalbimi bile bastıracak kadar güçlü yankı, tüm bedenimi öylece kilitliyordu saatlerce..
"Şimdi siz geç olmadan verin kanı, öğleden sonra bakalım sonuçlara, olur mu?"
Gözlerimi aralayarak baktım doktora.. Başımı sersemce salladım hipnoz olmuş gibi.. "Teşekkür ederim.."
Gülümseyerek aleti kapatırken, elime verdiği peçete ile sildim jeli.. Yerimden doğrularak kazağımı kapatırken, doktorun masasına ilerlediğini gördüm.. Yerimden kalkarak çantamı aldım elime..
"Tahlillerinizi istedim, öğleden sonra gelin, değerlendirelim."
Başımı belli belirsiz sallarken, çıktım odadan.. Ardımdan bir kadın daha girerken, kenara yaslanarak şişkin göbeğime indi bakışlarım.. Doktorun gözlerinde gördüğüm his kalbimi yine deli gibi kasarken, sancıyla tuttum bir anda sol yanımı.. Yüzüm acıyla buruşurken, bir kadının yaklaşarak koluma dokunmasını hissettim.. "Hanımefendi, iyi misiniz?"
Kalbim deli gibi göğüs kafesime baskı yaparken başımı güçlükle salladım.. Kenardaki sandalyeye oturarak derin bir nefes almaya zorladım ama nefes aldıkça daha fazla batan bir acı hissettim.. Ne yapacağını bilemeyen ellerim ihtiyaçla karnıma yaslanırken, sakin olmaya zorladım kendimi.. "İ-İyiyim," dedim başımdaki kadına.. "Biraz başım döndü sadece.."
Kadın gülümseyerek başını sallarken gerisin geri yerine tekrar oturdu. Gözlerim bulanık bir hisle tüm netliğini kaybederken birkaç kez açıp kapatarak kendime gelmeye çalıştım azalan sancının verdiği bir boşlukta.. Ne oluyordu bilmiyordum ama nefesimi tıkayıp bırakacak kadar kuvvetliydi sanki..
Başım ağrımaya başlarken geç kalmamak için yerimden kalmaya zorladım bedenimi.. Bir an önce tahlil vermek, iyi olduğuna dair, daha detaylı bir şeyler duymak istiyordum..
O iyiydi..
İyi olmak zorundaydı..
Annesi için..
***
| Saat / 13:47 |
Ekranda görünen isimlerde mavi gözlerim yorgunlukla gezinirken aynı anda ismimin yanması ile derin bir nefes aldım bitmişlikle.. Tahlilleri beklemek için saatlerce hastanede oturuyordum ve ciddi anlamda yorgun ve bulanık hissediyordum kendimi.. Yerimden kalkarak tekrar aynı odaya girerken kalbimin kasıntısını dindirmeye çalıştım derin birkaç nefes alarak.. Kapıyı bir iki kez tıklayıp içeri girerken, doktorun bakışlarını ekranda, dikkatle incelediği şeylerde olduğunu gördüm..
Yutkunarak yerime otururken bakışlarını bir an olsun çekmedim doktorun gözlerinden.. En ufak tepkisine kadar mimiklerini incelerken bir anda tıpkı benim gibi olan mavi gözleri bana döndü yavaşça..
"Hoşgeldiniz."
Sesindeki birşeyler gözüme hızla batarken belli belirsiz salladım başımı. "Sonuçlarım nasıl? Bir sorunu yok değil mi?
Doktor tamamen masaya yaslanarak ellerini birbirine bağladı. "Size şimdi sorular soracağım Beyza Hanım, lütfen iyice düşünerek cevap verin."
Dedikleri ile kalbim tekrar kasılırken yüzümü düz tutmaya zorladım. Başımı sessizce sallarken konuşmasını izledim korkuyla..
"Üçlü tarama testi yaptırdınız mı?"
Bir an dedikerini dikkatle düşünen zihnim belirsizlik içinde sarsıldı..
Bilmiyordum..
Bakışlarım masadaki isminin yazılı olduğu aparata düşerken ne diyeceğimi bilemedim bir an.. "Bilmiyorum.."
Doktor gözlerini sıkıca kapatıp açarak derin bir nefes aldı. "Peki en son ne zaman doktora gittiniz?"
Çenem titrerken dişlerimle hızla kıstırdım dudaklarımı.. "4 ya da 5 aylıktım."
Başını sallamasını, önündeki birkaç kağıda bakmasını izledi.. "Kalp sıkışmanız," dedi bir anda bilmişcesine.. "Ne zamandır var?"
Bir anda sorduğu soru ile dudaklarımın şaşkınlıkla aralanmasına engel olamadım.. Tepkimi dikkatle inceleyen gözlerinden kaçarken kucağıma düştü bakışlarım.. "Bir ay kadar oldu.."
Doktor dudaklarını birbirine bastırarak üzülerek baktı gözlerine.. "Peki neden doktora başvurmadınız Beyza Hanım?"
Bakışlarımı yüzünde gezdirdim usulca.. "Sorun," dedim kısık bir hisle karnıma dokunurken.. "Onda değil, değil mi?"
Doktor doğrularak ekrana yan bir bakış attı hızla. "İnanın nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum ama sizinle açık konuşmak zorundayım.. Bu gibi durumlar önceden yapılan testler, yani üçlü tarama, dörtlü tarama gibi detaylı uygulamalarda tespit edilir, gereken yapılırdı ama sizin koşullarınız nedir bilmiyorum ama gitmediğiniz için bazı şeyler de önceden tespit edilememiş maalesef ki.. " dedi tüm kalbimi durdurmak ister gibi.. "Üzgünüm ama, kalbinizde bazı tıkanıklıklar mevcut.. Bu damarlar küçük olsa da, sizi kalp spazmına, belki de kalp krizine kadar sürükler ve en kötüsü de, şu an hamilesiniz ve ameliyat olamazsınız."
Kalp..
Benim kalbim, zaten tıkanmıştı ki..
"Eğer önceden farkedilmiş olsaydı kurtaj ile bebek alınır, kalbiniz için tedavi süreci başlamış olurdu.."
Doktor, konuşuyordu..
Daha anlayamadığım birçok yabancı kelimelere bir şeyler anlatıyor, ifade etmeye çalışıyordu yüzünü öylece bakakalan mavilerime karşı..
Tüm dikkatimi bir kelime darmadağın ederken alamayarak baktım doktora.. "Kürtaj mı?" derken başımı şaşkınca iki yana salladım.. "Daha yeni ağrılarım başladı.. İlk zamanlar yoktu ki ama.."
"Bebek rahminizde geliştikçe baskısı artıyor Beyza Hanım. İlk zamanlar ağrınızın olmaması bundan dolayı olmuş olmalı.. Ki tıkanmalar henüz %45 seviyesinde.. Yani siz 1 ya da 2 aylıkken gelişmiş olmalı.."
Hala duyduklarımın şaşkınlığını yaşarken ellerim güç almak ister gibi karnıma dokundu.. "P-peki, şimdi ne olacak?"
Dolu gözlerim tekrar doktora dönerken nasıl diyeceğini düşünen haline baktım bir an.. "Sizinle açık konuşacağım.. Bu oran, doğumda büyük sorun yaşatabilir.. Sezeryan bir nêvi bir ameliyat olduğu için kalbinizin kontrolü daha zor malesef, o yüzden iki tercihiniz var Beyza Hanım.." derken gözlerini masaya, önündeki kağıtlara indirdi üzülerek.. "Bu nasıl denilir bilmiyorum ama," dedi başını eğdiği yerden kaldırarak.. "Doğumu, kaldıramayabilirsiniz.. Bu yüzden bebeğin hayatı şimdi sonlanmalı.."
İdrak etmeye, dediklerinin doğruluğunu ölçmeye çalıştı zihnim bir süre..
Dudaklarım şaşkınca kıvrıldı..
Başımı iki yana sallayarak karnıma baktım bir anda.. "Her şey bu kadar gelişmişken," derken hala şaşkınca bakan gözlerime engel olamadım.. "Bir bana mı çare yok gerçekten?"
Doktor anlayışla baktı gözlerime.. "Çok geç kalınmış ne yazık ki.. Bu durumda ameliyatınız bebek doğduktan sonra olmalı ama doğum.." derken duraksadı bir an.. "Kalbinizin durumu karşısında çok büyük bir risk Beyza Hanım. İnanın şu an bir gün bile sizin için bir tehlike.. Eğer doğru tercih yaparsanız tekrar bebek sahibi, yeniden anne olabilirsiniz..."
Ne istiyordu benden?
Bunca ay dayandığım, tutunduğum tek dalı da kırmamı mı?
Başımı iki yana salladım gözlerimi silerek.. "Ben.." dedim karnıma dokunurken.."Tekrar anne olmak değil, onun annesi olmak istiyorum.. Onun için çok şeye katlandım, buna da katlanırım.."
Sesim, zayıf bir güç barındırırken doktor başını iki yana sallayarak baktı gözlerime.. "Bu sizin için çok zor biliyorum ama sizin hayatınız söz konusu.. Şu an annelik hissi ile doğru düşünemiyorsunuz farkındayım.. İsterseniz bir yakınınız ile gelin, o size daha iyi yaklaşıp, bu durumu izah edecektir.."
"Gerek yok," dedim bir anda.. "Eğer doktor - hasta mahremiyeti varsa bunu kimseye söylemenizi istemiyorum.. " derken umutla baktım doktora.. "İlaç, takviye ne gerekiyorsa deneyelim.. Belki bir işe yarar?"
Tepkim karşısında susmayı tercih eden kadın ile dolu gözlerimi tekrar sildim.. "Bazı şeylerin," derken sesini düz tutmaya zorladığını farkettim.. "Çaresi ne yazık ki yok.. Tek çare kalbinizi zorlayacak çok bir şeye maruz kalmamanız.. Kasıntıyı bebek zaten tetikleyecektir, bir de üzerine sizin üzülmeniz doğumu bile-"
"Göremem mi?" dedim sözünü keserken..
Onu görmek, belki de tek hayalimdi ve yine bir bir yıkıyordu her şey..
"Şu an karar kıldığınız şey," derken sesinde ikna etmek için bir şeylerin gizlendiğini hissettim.. "Sizin yaşamınıza mâl olabilir Beyza Hanı-.."
"O yaşasın yeter.."
Doktor ikna çabasını bırakarak düşürdü omuzlarını.. "Sizi inanın anlıyorum ama-"
"Onu," derken ikinci kez sözünü kestim.. "Görmek istiyorum, anlıyor musunuz?" Sesim git gide küçülürken titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım başımı iki yana sallayarak.. "Çok bekledim, çok şeyden vazgeçtim ben onun için," Ellerim, karnımı okşadı gözyaşlarımın arasında.. "Kendi hayatımdan bile vazgeçerim.. Yeter ki onu birkez göreyim ?"
Sesim, küçük bir kız çocuğu gibi saf çıkmıştı..
Yine de, umut doluydu..
O yaşadığı sürece hep bir ümit vardı..
"Yine de düşünün Beyza Hanım.." dedi doktor.."Lütfen hislerinizi bir kenara bırakın ve mantıklı düşünün.. "
Başımı iki yana salladım çantamı alarak ayağa kalkarken.. Sendeleyen bedenimi güçlükle dik tuttum.. "Her şey için teşekkür ederim.. "
Cevap vermedim sözlerine..
Hangi anne dudaklarından çıkan kelimelere bir cevap verebilirdi ki..
Veremezdi..
Hiçbir anne kendi yaşamını, bebeğinin yaşamından daha fazla önemsemezdi..
Önemsemedim.
***
| ŞİMDİKİ ZAMAN |
Zaman..
O kadar hızlı akıyordu ki.. İnsan nerden nereye geldiğini, hangi sıkıntısını geride bıraktığını başını çevirip arkasına baktığında anlıyordu sadece.. Yıllarına sığan, bazen ise sığmayarak taşıp hayatını dolduran binlerce sorunun izlerini yeni yeni siliniyor olduğunu görmek, o sıkıntıların içinde yaşadıkları zihnine düştüğünde farkedebiliyordu ancak.. Geçip giden zamanın içinde eskiden zihnini zorlayan tek şey, aylar önce yaşadıkları, yaşadıklarına sebep olan daha önce içinde olduğu hayatı olmuştu hep..
Ama şimdi.. Tüm hislerini zorlayan tek şey, çığlıklar oluyordu..
Dizlerimdeki kadının, belki de bu hayatta çektiği en büyük acının eseri olan çığlıkları tüm aracı doldururken, aylar sonra belki de ilk kez gözlerimin dolduğunu, içimden yükselen derin bir hıçkırığı hissediyorum.. Onu böyle görmek.. Hazırlıksız, zamansız bedenime ağır bir darbe indirmiş, gece yediğim onca dayağın yanında alaşağı etmişti sanki.. Bulanıklığı gözlerimi netleştirmek için burnumu çekip gözlerimi hızla silerken bakışlarımı acı ile buruşan yüzünde bir saniye olsun ayırmamıştım.. O ise bazen aralayabildiği mavileriyle dolu gözlerime ağlayarak bakıyordu..
O bakış..
O bakışı görmemek için canımı bile verebilecek kadar içim eziliyordu..
Korkuyordu..
Yapamamaktan.. Başaramamaktan.. Sonunu görememekten..
Gözlerimden akan damla bir anda sarı koyusu saçlarına damlarken, elini bastırdığı kasıklarına kendi elimde uzandı belirsizce.. “Lütfen dayan Sarışınım.. Çok az kaldı..”
Titreyen sesimi duyan kapalı gözleri inleyerek tekrar aralanırken kasıklarına yasladığım elimi sıkıca tuttu. “Erken.. Ç-çok korkuyorum Ezel..”
Ağlayan masmavi gözlerinin dalgaları yanaklarına çarparken hızla sildim tertemiz yüzünü.. “Şşş.. Bu normal bir şey bebeğim.. Geç gelseydi, bu sefer de çıkmak istemiyor diye mi ağlayacaktın? Hem bak, annesine hemen kavuşmak istiyor işte Umut..”
Kısık sesimi bilerek düşük tutarken, eğilerek saç diplerine bir öpücük kondurdum. “E-eğer,” kelimelerinin kesik kesik çıktığını farkederken elinin elime yaslanmasına baktım konuşmasını bekleyerek. “Bana bir şey olurs-“
“Şşş. Öyle bir şey olmayacak güzelim..”
Bir anda mavilerinden dolup gelen bir his önce yanaklarına, ardından bana çarptı. Koca bir darbe göğsüme taş gibi otururken, yutkunuşumun bile tıkandığını hissettim boğazımda..
O bakışlarındaki his..
Ardından gözlerini sıkıca kapatmasını, başını iki yana sallayarak ağlamaya devam etti.. “O-ona,” Ağlayışını bölen kasılmaları, yüzünü saniyeler ara ile sıkmasına neden olurken elimdeki elini daha sıkı kavradım.. “İ-iyi bak, tamam m-mı?”
Ses tonu..
Belki de çoktan defteri kapatmıştı kimse bilmeden..
Derin nefeslerinden dolayı bedeni daha çok kasılırken bir anda daha yoğun bir sancının gelmesiyle dişlerini çığlığını bastırmak için sıkıca birbirine bastırmasını izledim öylece.. Konuşmadım.. Kelimelerimin düğüm düğüm olduğu sözlerinin ardından tenimi yakan ıslaklığı, ardından etime batan tırnakları hissettim.. Öfkeyle bakışlarım direksiyondaki Murat’a dönerken koltuğun kenarına şiddetle vurdum. “Dizlerinin titremesi geçtiyse, BAS ARTIK ŞU LANET OLASI GAZAA!!!”
Sesimin volümünü ayarlayamazken, bir anda arkasından Beyza’nın serbest bıraktığı çığlığı yankılandı dudaklarından.
“Gecenin bu saatinde bu millet ne bok yiyor yolda amına koyayım anlamıyorum ki!!!” Deli gibi kornaya basarken, Semih’in omzunun üzerinden kasıklarında elimi tutan Beyza’nın eline baktığını gördüm sessizce. Araca bindiklerinden bu yana sesi çıkmıyor, çığlıklarını duydukça başını cama çevirmesini, eliyle çenesini sıkmasını görüyordum ara sıra..
Hali, umurumda bile değildi ama eğer o olmasaydı..
Şu an bu araç olmasaydı..
Bakışlarım hızla yine dizlerimdeki sancılı bedenine düşerken omuzlarını, saçlarını okşadım rahatlatmak için. “Biraz yoğunluk var yolda, çok az.. Hemen gideceğiz biraz daha sabretmen gerek..”
Nazik sesi ile ıslak yanaklarını silerken başının hareket eden aracın sarsıntısı ile bomboş iki yana sallandığını, tükenen gücünü farkettim şaşkınca. ‘Beyza!!-“ Düşen gözkapaklarına bakarken şokla Murat’a döndüm. “Bayılıyor.. ACELE ET!!”
Korkuyla bakışlarım yola dönerken aynı anda arkasını dönen Semih’e kaydı gözlerim. Gözünü bile kırpmadan Beyza’nın yatan bedenine bakarken, aynı hızla direksiyona uzanarak kornaya daha çok basmasını izledim. Açtığı camdan başını çıkaran Murat’ın öndeki araçlara bağırmasını gördü gözlerim şaşkınca. Kendilerini yırtan hallerine daha sonra minnet etmeyi aklıma not ederken, titreyen ellerimle şişkin karnını okşadım nazikçe. İnlemelerinin solduğunu, derin nefeslerinin kesildiğini hissediyordum dizlerimdeki bedeninden.. Üzerinde tamamen eğilerek saçlarını boynundan çekip terleyen tenini ferahlatmak istedim.. “Beyza, gözlerini kapama ne olur..”
Bir anda gaza yüklenen Murat ile sırtım koltuğa yapışırken, açılan yola baktım heyecanla. Aynı anda hastane yoluna dönmesiyle mutlulukla kavradım dizimdeki başını. “Geldik..” Bir an avuçları arasındaki başının ağırlığını hissettim.. Ardından serbest kalan bedenini.. “BEYZAA??”
Acilin önünde duran araç ile ayakucundaki kapısının açılması aynı anda oldu. Gelirken aradığım Betül Hanım doğum için hazır halde beklerken, tüm personel yavaşça araçtan çıkardı Beyza’yı. Bende hızla kendi tarafımdaki kapıyı açıp inerken, aynı anda arkamızda hızla duran aracı gördüm. Oktay ve Tom da o araçtan inerken, Beyza’nın halini görmesiyle şokla sedyeye koşmasına baktım Tom'un. “S-seksi Sarışınım,” Sesi git gide ağlamaklı çıkarken, bir anda cılız sesiyle hıçkırarak titreyen eliyle şişkin karnına dokundu... “Sana onu doğurmamanı söylemiştim..”
Titreyen bedeninden tutup onu sedyeden uzaklaştırırken hızla giden Beyza’nın arkasından çekiştirdim.. Betül Hanım, anlayamadığım bir telaş ile Beyza’nın bir anda karnının alt tarafına bastırdı.. “Sancısı ne zaman başladı?”
Endişeli sorusu ile bir an bilmediğim için bocalarken omuzlarımı bilememin utancıyla kaldırdım. “Evde de-“
“Yaklaşık 40 dakika oldu..” Tam arkamdan gelen Semih’in düşük sesi kendinden emin çıkarken tekrar doktora baktım.
Dudaklarını sıkıntıyla birbirine bastırıyordu. “Bu kadar erken düşünmemiştim.”
Mırıldandığını fark ederken yaklaşarak gözlerine baktım. Bakışımı anlamasıyla ne diyeceğini bilemeyerek gözlerini kaçırdı benden.
“Hala yeterli bir açılma olmamış ve bebeğin kafası tam yerleşmemiş.. Çok erken zorlamış kendini, bu da gücünü kesmiş olmalı.. Şimdilik biraz daha açılma için bekleyeceğiz, suni sancı da açılma için işe yaramazsa sezeryan yapmak zorunda kalabiliriz. Bunun için babanın izin vermesi gerekiyor, biraz sonra alacağımız odada daha detaylı konuşalım Ezel Hanım.”
Duraksız konuşan doktorun bir şey söylememi beklemeden acil odasına girerek önden giden Beyza’ya bakmasında gezindi bakışlarım.. Biraz olsun gerilen bedenim doktorun dedikleri ile rahatlarken, gözlerimi yorgunca kapatıp yanımdaki duvara bıraktım kendimi.. Tom da aynı anda yanıma sokulurken kısık sesini işitti kulaklarım. “S-sence, yapabilecek mi?”
Kısık sesindeki hisler öyle açıktı ki, Beyza’ya duyduğu tüm telaş, tüm endişe öylece ortadaydı sanki.. Dudaklarımı yorgunca birbirine bastırdım bilinmezlikle.. “Beyza, sandığının aksine güçlü bir kadın Tom.. “
Güçlü tutmaya zorladığım sesimden destek alan bakışları rahatlayarak ince bedenini kenardaki sandalyeye bıraktı. Ağrıyan başımı ovalayarak açılın kapısına yaklaştım. İçerden hala kısık inleme sesleri gelirken doktorla hararetli bir şeyler konuştuğunu anlamam ile dikkat kesildim. Israrla inlemelerinin arasından konuşmasını sürdürürken doktorun net sesi direkt kulağıma çarptı.
“Bu çok tehlikeli Beyza..”
“O-onu görmek istiyorum..”
Ardından açılın kapısında bir anda başka bir ambulansın sesi gelmesiyle dikkatim tamamen koparak o yöne çevrildi. Zihnime çakılan sözlere bir anlam yükleyemezken doktora ilk fırsatta bunu sormayı not ettim.
Yanımıza almak için hevesle hazırladığımız onca şey de kalmıştı evde.. Başımı kenardaki duvara sıkıntıyla yaslarken aynı anda sürgü kapının açılmasını, sedyede hala üzerinde gecelikle, bacaklarına örtülen küçük bir çarşafla yatan Beyza’nın görevliler ve doktor tarafından asansöre ilerlemesini izledim. Doktor yanımdan geçecekken hafif koluna dokundum sorgu ile.. “Biz ne yapalım Doktor Hanım?”
Bakışları hızla beni bulurken kararsızca gözlerime bakmasını izledim bir süre.. “4. kat, 102. odaya gelin lütfen.”
Başımı hızla sallarken peşime takılan Tom ile başka bir asansöre ilerledi adımlarım.. Aynı anda arkamızdan geldiklerini hissederken anlık duraksayan bakışlarım onlara döndü. Yorgun gözlerim Semih’in yüzümü dikkatle inceleyen bakışlarında gezindi uzunca. “Her şey için teşekkür ederiz ama bundan sonrasını biz halledebiliriz, gelmenize gerek yok!!”
Acıma duygusunun aksine tüm acımasızlığım ile konuşurken Murat ve Oktay’ın, Semih’in tepkisine baktıklarını gördüm. Aynı anda bende bakarken cevabını vermesini bekleme gereği duymadan arkamı dönerek, asansörün dibinde bekleyen Tom’ un yanına ilerledim. Açılan kapının ardından katlara bastım.
Semih, sessizdi..
Belki de Beyza’yı böyle görmenin, ya da böyle bir anda ortaya çıkmanın garipliğini atlatamamıştı henüz.. Gözlerimi bedenimdeki ağrıların varlığı ile yorgunca kapatırken açılan asansörden inip oda numaralarına çevirdim gözlerimi tekrar.. Hızlı adımlarımı engelleyen karnımdaki ağrı ile hafif yavaşlarken, kapısında gördüğüm Betül Hanım’ın telaşla dosyaları karıştıran bedenine ilerledim. Yanına varmam ile konuşmaya başlaması tüm tenimi iğne iğne etmişti sanki..
“Babası geldiğinde,”
“Babası olsaydı,” Sesimin keskinliğini düz tutmaya zorladım.. “ En azından bir kontrole gelir ve tanışmış olurdunuz Betül Hanım. Beyza evli olmadığı için birinci derece yakını olarak benim imzam yeterli olur diye düşünüyorum?”
Bir anda keskin sesime dönen şaşkın bakışlarını inceledim Betül Hanım’ın. Ardından kirpiklerini anlayışla kırparak elindeki uzattığı dosyayı kavradım. “Anlıyorum. Evet sizin imzanız yeterli.. Suyunun gelip gelmediğine bakarak kısıtlı bir zaman normal sancı bekleyeceğiz, ardından suni sancı ile doğuma alacağız. Eğer olmazsa sezeryan.. Şimdiden geçmiş olsun.”
Bir an tereddütle baktım doktora.. “Peki şu an.. Baygın.. Yani, nasıl olacak?”
“İlaç takviyesi yaptık. Tam bir baygınlık değil, sadece yorgun düştüğü için ve sancı geri çekildiği için serbest bırakmış kendini. Yeni bir sancı geldiği an kendine gelecektir.. “
İçimdeki tüm korkuyu çekip alan samimi sesindeki başka tonları irdelemeden edemedi zihnim.. “Betül Hanım, “ dedim sorguyla gözlerine bakarken. “Tehlikeli olan şey, nedir?”
Bir anda sözlerimin ardından şaşkınca açılan bakışlarını hızla kaçırdı benden. Kalbimde bir his usulca tüm sakin noktaları ele geçirirken, merakla bir cevap bekledim.
“Ezel Hanım-“
“Doktor Hanım sistemden istem yapmanız gerekiyorsa acil. Tahlil için barkot alamıyoruz!”
Yanı başlarından gelen hemşirenin sesi ile başını hızla sallamasını, ufak bir tebessümle uzaklaşmasını izledim anlamayarak..
Bir şey vardı..
Tüm sezgilerim hızla ayaklanırken, ihtimallerin her birini susturdum beynimde.. Derin bir nefes alarak uzaklaşan bedeninde bir süre daha bakışlarım gezindi.. Eve gitmem, ve hazırladığımız onca şeyi alıp gelmem gerekiyordu. Gözlerimi yanımda yavru kedi gibi pısan Tom’a çevirirken, sorguyla yüzüme bakmasını inceledim. “Bizi eve götürecek paran var mı?”
Gözlerini devirerek başını tam tersim yönüne çevirdi bir anda. “Bilerek yenilmeseydin bırak evi, bizi dünyanın diğer ucuna götürecek paramız olacaktı aptal dişi!”
Sesindeki öfke tavrından dolayı gözüme komik gelirken elimi usulca ince beline doladım. Kocaman açılan gözleriyle gözlerime baktı hızla. Yamukça baktım tipine. Elim belindeki küçük cüzdanı yokladı. Aynı anda ne yaptığımı farkederken çığlık atarak uzaklaştı benden. “Sana bırak para, dönemi geçmiş bozuk para bile vermem. Ne halin varsa gör!!”
Bir anda yaklaşan bedenini hırkasından tutarak durdurdum. Gözlerimi kısarak beyaz saçlarına baktım. “Seksi sarışın için de mi vermezsin?”
Bakışlarının yumuşadığını hissederken hafifçe çektim ince bedenini kendime. Yan bir bakış atmasını farkederken tamamen dibine girip alttan baktım uzun boyuna. “Uzak dur benden, sinsi!”
Hırkasının ucunu elimden çekip alırken sinirle kenara ittim bedenini. “Peki, sen bilirsin. Beyza uyandığında bu yaptığını duyunca ne yapacak bakalım?”
Adımlarım 102. odaya ilerlerken birden kolumdan tutmasını izledim. “Off.. Al, tamam!”
Onu ikna etmek, bu kadar kolaydı..
Cebinden çıkardığı kağıt paralara bakarken gülmemek için dudaklarımı kıstırdım birbirine. “Gerek yoktu(!)”
Sözlerime bir an lensli gözlerinden ateş fışkırırken uzattığı parayı zorla alıyormuş gibi yaptım. Almamla beraber bir anda beni kenara itip benden önce odaya dalmasına baktım gülerek. Benimde adımlarım sessizce odaya girerken bakışlarım hızla yatakta yatan şişkin bedenine döndü. Beyza’nın kirpiklerinin hafif kıpırdandığını farkederken hızla başucuna ilerleyip eğildim üzerine.. “Beyza?”
Kirpikleri hala kıpırdanmaya devam ederken aynı anda elinin usulca şişkin karnına yaslanmasına döndü koyu gözlerim.. “Bitti mi?”
Ağlamaklı sesini duyarken elinin üzerine hızla elimi yasladım.. “Daha başlamamış bile sarışınım..”
“Sana bir şey diyeyim mi Ezel?”
Sesindeki eminliği bastıran dalgalı kelimelere baktım bir an.. Öyle bitkin görünüyordu ki, şefkatle alnını okşadım.. “Söyle güzelim?”
Kuruyan dudaklarını ıslatmasını, yutkunarak boğazını temizlemesini izledim uzunca. “Sakın,” dedi bakışları gözlerime çıkarken. Başını hızla iki yana salladı yüzü hafif bir sancının belirtisi ile buruşarak. “Kimsenin seni hamile bırakmasına izin verme. B-bu,” derken dolu gözlerini tutamamıştı alayla konuşmasına rağmen.. “Çok zor bir şeymiş.. Bedeli her ne olursa olsun hayatta vazgeçemeyeceğin bir insanın olması, çok a-acı.."
Daha söylediklerinin sorgusunu yapamadan bir anda çığlık atarak yerinden doğrulmasına baktım. Karnına sıkıca sarılırken hayretle saniyeler içinde olan bitende gezindi bakışlarım. Dediklerini anlık unutmaya çalışırken gözlerim öylece pikenin altından araladığı bacaklarının haline döndü. “Beyza?”
Dişlerini sımsıkı birbirine bastırırken bir anda başını da aynı hızda yastığa bıraktı acıyla. “AHHHH!!”
Yüksek sesinin arasından inlerken, elimdeki parayı cebime sıkıştırdım. Bakışlarım Tom’a dönerken onun kilitlenmiş bir şekilde öylece Beyza’nın sıkıca sarıldığı karnına baktığını gördüm. Elim hızla yandaki acil butonuna giderken derin derin nefes alan Beyza’nın karnındaki elini kavradım. “Doktor daha asıl sancının gelmediğini söyled-“
“SUYUM GELDİ BENİM, NE ASIL SANCISII?”
Çığlık çığlığa bağıran sesiyle ne yapacağımı bilemeyerek karnına dokundum. “Açılma da olmamış dah-“
Birden ağlamaya başlamasıyla gözlerimi öylece kapattım. “İ-istemiyorum.. D-doğurmuyacağım..” Hıçkırıklarının arasından başını iki yana sallarken, hali kalbimde bir yerleri paramparça etti usulca.
Gözlerindeki o korku..
Dudaklarımı dişleyerek ağlayan yüzünü inceledim. “Sanırım...” Sesim, tıpkı gözlerindeki hissin aynısıydı.. “Bunun için çok geç sarışınım..”
Dolu bakışlarımı hızla ovuşturarak kimsenin girmediği kapıya yöneldi adımlarım.. Çıkacağım sırada Betül Hanım’ın bedeni göründü kapı ağzından. “Neler oluyor?”
“Sancısı geldi yine.” Sesim kırık çıkarken bakışlarım doktorun başına vardığı Beyza’ya döndü yeniden.. Eliyle sıkıca kasıklarına bastırmasını, hiç durmadan akan gözyaşları arasından hıçkırarak ağlamasını izledim öylece.. Betül Hanım’ın bakışları Tom’a dönerken erkek görünümlü olduğu için tereddüt ettiğini farkettim pikeyi tutan elinin.
“Tom?” Sesim ile birlikte hala karnında olan bakışlarını hızla bana çevirdi. “Sen dışarı çık istersen.”
Tek kelime etmedi.
Sallantı da olan bedeninin sersemce kapıya adımlamasını, sessizce çıkmasını izledim. Beyza’nın bu halinden belki de en çok etkilenecek kişi oydu.
“Henüz zamanı değil..” Sesindeki endişe öyle kısık, öyle düşüktü ki.. Bakışlarıyla Beyza’ya bir şeyler anlatmaya, bir şeyler için tereddüt etmesine baktım korkuyla.
Beyza korkarak başını iki yana salladı ansızın.. “D-dayanab-bilirim..”
“Eğer dediğimi yaparsa-?”
“H-hayır...”
Doktorun sorusunu aniden kesmesiyle bakışlarım hızla mavilerini buldu. Adımlarım hızla yanlarına ilerlerken sorguyla konuşmaya başladım. “Neler oluyor, bir sorun mu var?”
Betül Hanım yerinden doğrulurken başını iki yana salladı. “Hayır Ezel Hanım..”
Belirsiz ses tonunun ardından bendeki bakışlarını tekrar Beyza’ya cevirdi. “Son karar senin. Sancıların sıklaştığı an başlayabiliriz ancak..”
Mavileri ile aramda geçen o sessiz his ile dolu gözlerini kapatarak karnına sarıldı. “H-hiçbir şey, onu görmemi engelleyemez..”
Tereddütlü sesi ile sinirle Beyza’ya eğildim. “Eğer bir şey var ve bana söylemiyors-“
“Y-yok..”
Bakışlarımdan kopan mavileri herkese kendini kapatırken, doktor elindeki dosyasını alırak son kez bir bakış attı Beyza’ya. Ardından çıkmasıyla bir hemşirenin gelerek kan anlamasını, birkaç bilgilendirmeden sonra çıkmasını izledim dakikalar sonra. Bakışlarım tekrar Beyza’ya yöneleceği sırada Tom’un başı göründü kapıdan.
“Ay sanki hiç kız şeysi görmedim..”
Bir an kendine gelmiş hali beni mutlu ederken koşarak Beyza’nın yanına uzanmasıyla şokla baktım haline. “Seksi Sarışınım? İyisin değil mi? Hala canını yakıyor mu o canava-“
Birden Beyza’nın elini kaldırarak beyaz saçlarını çekmesiyle dudaklarından kopan çığlık tüm odayı doldurdu. “Oğluma canavar demeyi kes!”
“A-ama-“
“Her neyse?,” İkisinin de didişmesini daha başlamadan bölerken, adımlarım yan taraftaki butona uzandı. “Sancın arttığı an buna basın tamam mı? Ben şimdi eve gitmek zorundayım, doğumdan sonra kullanılacak tek parça şeyimiz yok. Hem sana da kıyafet getirmiş olurum?”
Beyza ovaladığı kasıklarının ardından yan taraftaki yatak düğmesine uzandı ama dönemedi karnından dolayı. “Başımı biraz daha yükseltir misin?”
Konuşmasıyla elim kumandayı alarak kaldırdı başını. “Bir sonraki çığlığına kadar uyusam mı,” Tom başını Beyza’nın omzuna yaslayarak öylece gözlerini kapatmasını, mırıldanarak kolunu karnına atmasını izledim. “Benim çok uykum var..”
Esneyerek uyumaya çalışmasıyla başımı öylece iki yana salladım. “Gören de o doğum yapacak sanır?”
“Duymamış gibi yapacağım Çita’cığı- A pardon-“ Bir anda Beyza’nın omzundan kaldırdığı başıyla bana kızgın bir bakış atmasını inceledim anlamayarak. “Senin Çita’lık kariyerin bu gece gözümde bitmişti, unutmuşum!!”
Sinirli sesi ile bakışlarımla susması için dik bir ima ile kaşlarımı kaldırdım. Hareketimi görmesiyle burun kıvırarak tekrar başını Beyza’nın omzuna koydu.
“Ne oluyor size?”
Beyza’nın sesi ile başımı kapıya çevirerek harekete geçtim. “Yolda gelirken bir yakışıklının önünde durmadım diye yapıyor hanımefendi!“
Ona hanımefendi denilmesinden hoşlanıyordu.
Bir an dediklerimle başını yerinden kaldırmadan bana göz ucuyla kısık bir bakış attı. Ardından başını ansızın kaldırıp Beyza’nın bana dönük yüzünü çenesinden tutup kendine çevirdi. “Hemde bunu ilk yapışı değil Seksi Sarışınım, geçen ay da yapmıştı!”
Tripli sesi hala o günü unutmadığını anlamama sebep olurken şaşkınca hızlandı adımlarım. Ardından bakışlarımı Beyza’ya çevirip son kez baktım haline. “Seni,” Omzunda uyuyan Tom’a bir bakış atıp elimle butonu gösterdim. “Sana ve butona emanet ediyorum güzelim, dikkatli ol!”
“Doğumda,” dedi korku dolu sesi ile bir bakış atarken gözlerine. “ Yanıma gireceksin, değil mi?”
“NEEEE??” Kulağının dibinden bir anda çığlık yükselmesiyle Beyza yerinde kalbini tutarak ürkerken, sinirle yatağa yaklaşıp Tom’un kalçasına sert bir şaplak patlattım. “Ne bağırıyorsun yırtılmış gibi kızın dibinde!!!”
Eliyle vurduğum yeri ovuştururken alttan bir bakış attı Beyza’ya. “B-ben nolucam?” Alt dudağını bükerek bakışlarını kedi yavrusuna çevirdi hızla. “Beni bayıltan adam hala dışarda, ya beni tekrar bayıltırsa?”
“Ne?” Beyza’nın şaşkın sesiyle gözlerimi sıkıca kapatarak Tom’un ağzına sonra edeceğime dair kendimi telkin ettim. “Ne bayıltması, ne oluyor Ezel?”
Kapının dibine vararak kolu kavradım kaçarcasına. “Önemli bir şey değil. Hadi dikkat et.”
Bir şey demesine müsaade etmeden hızla dışarı attım kendimi. Uykusuz gözlerimin acısı başıma vururken bir anda yan tarafımdan gelen öksürük sesi ile Tom’un dediği şeyin farkındalığıyla başımı kaldırdım.
“Selam?”
Gözlerim ilk Murat’la kesişirken, elini kaldırarak yapmacık bir şekilde bana el sallamasına baktım. Gerilen yüzümü hissetmesiyle yüzündeki yapay gülümseme hızla yerini terketti. Onun yanında olan Oktay tepkimin ardından başını Semih’e çevirmesiyle gözlerimi bitkinlikle karşı duvara yaslı bedene çevirdim bende.
Dimdik duruşu gövde gösterisi yaptığını belli ederken, uyarmama rağmen gitmemesinden anlayabiliyordum. Anlık göz göze gelirken yeşil gözlerini kısarak bana baktı. Konuşup konuşmama arasında giden zihnim yorgunca başını iki yana sallayarak ona laf yetiştiremeyeceğini fısıldarken, adımlarım sessizce onlardan uzaklaştı.
“Nereye?”
Murat’ın sesi ile adımlarım durmadan devam etti sinirli sesime nazaran. “Sanane!”
“Eve eşyaya gidiyorsan götüreyim hemen?”
Adımlarım anlık duraksarken gülmeden edemedim. Tüm gecenin sinir patlaması kendini bedenimde belli ederken diken diken olan tüylerimi hissediyordum. Dudaklarımdaki gülümseme solmadan arkamı döndüm usulca. Sözlerine cevap olarak kaşlarımı sorgu ile kaldırdım. “Siz ne kadar yardımsever insanlarsınız ya?-“ Gülerek birkaç adım attım uzaklaştığım bedenlerine.. “Bu haliniz gözlerimi yaşartıyor gerçekten..”
Murat’ın gözlerini anlık kaçırdığını farkederken onları es geçip Semih’e döndü acımasız gözlerim. “Hele sen?-“ Gülerek yüzümü ciddi bir ifadeyle inceleyen gözlerine baktım alayla. “Bu kadar mükemmel bir babaydın madem, şimdiye kadar ne bok yiyordun?”
Gözlerini hazımsızlıkla sıkıca kapatmasını izlerken başımı iki yana sallayarak gülen dudaklarımı birbirine bastırdım sakin olmak için. “İnan,-“ Tiksinti başkaldıran yüzümü buruşturdum. “Midemi bulandırıyorsun Semih Özer!! Utanmadan gelip bir de piç dediğin oğlunun doğumunu mu bekliyorsu-“
“Sus artık!! Bilip bilmeden konuşmayı kes!”
Tavrına şaşkınca gülerken sesli bir şekilde kahkaha attım. “Bilip bilmeden mi? Doğru.. Sende haklısın. Babalık, adam akıllı yapmakla değil, eve dinleme cihazı koyup Beyza’nın aşerdiklerini almakla oluyor değil mi?”
Karşımdaki adamların öyle büyük bir bocalama ile gözlerime dönmesini izledim ki, içerde yatan kuzenimin canı bu kadar yanıyor olmasaydı zevkle gülümserdim yüzlerine.. “N-nasıl yani?”
Murat’ın sesi ile yan bir bakış attım öfkeyle. “Alemin akıllısı bir sizsiniz zaten?-“ Gülerek Semih’e döndüm tekrar. Şaşkınca yüzüme bakıyordu. “Bir tek sen düşünebiliyorsun böyle boktan şeyleri.. Son bir aydır niye duyamıyorsun evi, hiç sorgulamadın mı? Temizlik yaparken düşürdüğümüzü falan mı sandın yoksa?” Sinirli ifadem daha da alayla doldu.. “Siz ve-“ Başımı iki yana sallayarak yüzümü buruşturdum tekrar, yeniden.. “Sizin o sürü çobanınız, bizden uzak durun. Ne yardımınıza, ne de varlığınıza ihtiyacımız var bizim. Gidin o çöp yuvanızda eşinmeye devam edin!”
Hepsinin gözlerine sinirin karıştığı dolu gözlerimle dik bir bakış attım. Gözlerinden geçen ifadeleri kelimelere dökmeye, bir anlam yüklemeye bile tenezzül etmeden hızla döndüm arkamı. Öfkeyle damlayan gözyaşımı hırsla silerken adımlarım asansöre ilerledi aceleyle. Geç kalmamak için, Beyza’nın aylardır hayalini kurduğu anda yanında olabilmek için olduğundan daha da hızlı ilerledi adımlarım. Gelmeyen asansörün numaralarına bakışlarım dönerken, yönümü kenardaki merdivenlere yönelttim.
Basamakları seri bir şekilde inmek istesem de karnıma anlık giren ağrı ile sesli bir nefes bıraktım yorgunca. Yavaş ama aceleci adımlarım birbirine dolaşırken biten basamakların ardından çıkışa döndü bedenim. Ağrıları göz ardı ederken koşar adım çıktım dışarı. Aynı anda bir aracın tam önünde durmasıyla irkilerek geriye ilerledim birkaç adım. İçimden söylenirken arkasından gelen taksiyle el kaldırdım ama aynı anda beklemeden önümdeki aracın yanından geçip gitmesine baktım.
Anlamayarak bakışlarım araca dönerken kaşlarım sorgu ile hareketlendi. Adımlarımı harekete geçirirken aracın yanından geçip ilerledim ana yola. Bir taksi daha kaldırdığım elime rağmen durmazken şaşkınca gidişine baktım. Hayretle tekrar geliş yönüne dönen bakışlarım ile hastane bahçe çıkışından ana yola giren o siyah aracı farkettim. Gözlerim filmli camdan hiçbir şey göremezken, yavaşlayarak tekrar önümde durmasını, benden taraftaki camın aşağı kaymasını izledim bakışlarım kısılırken.
Eğilerek hızla baktım aptal hareketin sahibine..
Kim olabilirdi ki?
Güldüm.
Anlık gülüşüme dönen koyu gözlerini görürken, gülmeye devam ederek başımı iki yana salladım yerimde doğrulurken. Bu gece gerçekten ya sinir krizi geçirecektim, ya da ortalığı birbirine katacaktım. Gözlerimi gülüşümü bozmadan sımsıkı kapatıp derin bir nefes çektim içime sakinleşmek için. Hiçbir şey söylemeden adımlarım aracın arka tarafına doğru ilerlerken hastaneden çıkan bir taksiye daha el kaldırdım ama o da dolu olduğu için durma gereği hissetmemişti.
Sabırla bakışlarımı yoldan geçen taksilerde gezdirirken, siyah aracın geri gelerek tam önümde tekrar durarak dörtlülerini yakmasını gördüm göz ucu ile. Yoldan taraftaki kapı açılırken, bir anda takım elbiseli uzun bedeni görüş açıma girdi. Gömleğinin yakalarını düzelterek aracın önünden yanıma adımlamasını, daha ne kadar ileri gidebileceğini izlemeye başladım bomboş gözlerim ile.
Tam yanımda duran varlığını hissederken bakışlarımı ceketinin lüks düğmelerinden çekerek usulca yüzüne çıkardım. Dudaklarıma konan gülüş anlık yine yerini belli ederken, kısık gözleriyle yüzümü inceleyişini izledim. Amacını, hedefini kestirememekten ziyade bilmek istemeyen zihnim tüm kapılarını ona kapatırken, gözlerimi tavrı karşısında devirip tekrar yola döndüm.
Tek kelime bile edilecek adam değildi.
Bu geceden sonra gözümde sadece aptaldı.
Dişlerimi yine yemek zorunda kaldığım dayağın aklıma gelmesiyle sıkarken, gelen bir taksiye hızla el kaldırdım. Aynı anda yavaşlamasıyla rahatlayarak kapısına uzandım ama bir anda tekrar hızla gaza basıp gitmesiyle dudaklarım öylece aralandı. Bakışlarım hızla arkama dönerken ellerini cebine koymuş, gülerek yüzüme baktığını gördüm.
Şu an, belki de bir şeylerin dalgasını geçiyordu.
Kendince eğleniyor, benimde eğlendiğimi sanıyordu..
Öfkemi doğru hesap edememiş olmalıydı..
Duruşuna karşı tenim garip bir öfkeyle gerilirken, aklımdan bir saniye bile çıkmayan Beyza yüzünden bakışlarım ne yapacağını bilemeyerek hastaneye döndü. Kararsızca tekrar yola dönerken adımlarının üzerime geldiğini farkettim. “Fazla düşünme derim...” dedi son adımı ile tam dibime girip doğrudan gözlerime bakarken. “...Çita(!)”
Aynı anda koyu gözlerinde kendini belli eden pırıltıları görürken, dudaklarım tiksinti ile aralandı. “Ne yapmaya çalıştığın, inan umurumda bile değil. Boktan egonu ve o babalık taslayan aptal arkadaşını da al, defolup gidin hayatımızdan!”
Adımlarım tek kelime etmesine müsaade etmeden gitmekten vazgeçen adımlarım hastaneye tekrar yöneldi. Bir anda ensemden parmaklarını sarmasıyla şokla yüzüm yüzüne dokundu kendine çevirirken. “Sen olayları çok yanlış yorumlamışsın barmen kız,” dedi, aynı anda yüzünü daha çok yüzüme eğerken.”O küçük aklın sadece egoma mı takıldı?”
Parmaklarım, şaşkınlığıma karışan bir öfkeyle ensemi bulurken sert parmaklarından kurtarmaya çalıştım tenimi. “Bu gece yaptığın sadece bir gövde gösterisinden başka ne halta benziyordu sence? O notu da, dayak yememi izlemek için göndermedin mi zaten? Nota rağmen kazanmak için dövüşeceğimi düşünecek kadar da aptal mısın yoksa?”
Alayla kelimelerimin hemen ardından koyu gözlerinden geçen hafif bir şaşkınlığı sezdim. “Şu beyninin işleyişini gerçekten daha çok merak etmeye başladım. Aylardır sürünen sen değilmişsin gibi, ayağına gelen fırsatı da tepen sensin. Sonra ben mi aptal oluyorum?”
“Senin derecene yükselmediğime emini-“ Konuşmamı kesen ensemdeki parmaklarının bir anda çözülmesi olurken geriye adım atmak, uzaklaşmak istedim ama saniyeler içinde sert elini çenemde hissettim. Sıkıca kavrayarak yüzümü yüzüne kaldırdı hızla. Şaşkınlığı silinen koyu gözleri, sinirlenmişti. “Dua et, özledim,” dedi, dişlerini siniriyle birbirine bastırırken. “Yoksa şu an, şu sözlerini sana misliyle ödetirdim Ezel!!”
Özledim..
Çenemdeki elini hırsla iterken, kızaran tenimi umursamadan bocalayan bir öfkeyle yüzüne bakmaya çabaladım. Bir an bedenimin sersem bir hisle duraksadığını hissederken, yutkunarak ifademi düz tutmaya zorladım. Geriye birkaç adım atarak hastaneye döndüm hızla. Kelimeler, fazla düşünmeme fırsat verilmeden dökülmüştü dudaklarımdan.. “Bu gece üstüme yatırdığın paraya sayarsın borcumu!”
Gerisin geri tekrar hastaneye girerken kaçar adım asansöre ilerledim. Bu sefer hızlı gelebilen asansör ile kata basarken, bakışlarım dönmem ile yerini ararmış gibi onu buldu. Hala olduğu yerde, öylece tam gözlerime bakıyordu. Dudaklarımı sıkıntıyla birbirine bastırırken asansörün kapanmasıyla bir anda kasılan bedenimi serbest bıraktım.
Gözlerimi garip bir hissi yok etmenin telaşıyla sıkıca birbirine bastırırken, asansörün açılmasıyla dikleştirdim bedenimi. Aynı anda koridoru saran çığlık ile bakışlarım hızla 102. odaya döndü. Koşarak içeri girerken, kalabalık görevliler ile kalbim bir an kulaklarımda attı sanki. “Beyza?”
Hemşirenin yanından hızla geçerek doktorun bir alet ile karnını sardığını, ekrandan bir görüntüyü netleştirmeye çalıştığını gördüm. Beyza’nın terden ıslanan saçları dikkatimi çekerken, aceleyle yanına yaklaştım. Ağlayarak inleyen sesine elimden bir şey gelmemesinden dolayı bomboş bakarken, doktorun karnının kenarlarına baskı uygulayarak ekranda bir şeyleri incelemesine kaydı gözlerim. “Neler oluyor, bir sorun mu var?”
Doktorun telaşlı bakışları önce Beyza’ya, ardından bana kayarken susmasını, aleti çözerek yerinden doğrulmasını inceledim hala bir cevap beklediğimi belli edercesine.. “Suni sancıyı arttırın!”
Hemşireler Beyza’nın yanındaki bedenimi kenara çekerken, kolundaki seruma bir şeyler enjekte etmesine baktım öylece. “Doğumhane hazırlansın, beş dakika içinde başlayacak!- derken bakışları bana kaydı doktorun. “Ezel Hanım biraz konuşalım mı?”
Anlamayarak yüzüne bakarken gözlerim hızla Beyza’nın acıyla kapattığı gözlerine döndü. Kalbime giren bir iğnelenme hissi tüm göğsümü ele geçirirken, kötü bir haberi kaldıramayacağını usulca belli etti. Başımı varla yok arası sallarken hızla çıkan doktorun ardından kapıya yöneldim. Bir anlık bakışlarım Murat’ın tedirgin bakışlarının Beyza’da, köşeye korkuyla sinen Tom’un üzerinde gezindiğini farkettim. Yanındaki Semih’in kolunu tutan Oktay ona bir şeyler fısıldarken, gözlerinin bir an olsun Beyza’dan ayrılmamasına alayla baktım içimdeki sinmeyen öfkeyle..
Adımlarım hepsini geride bırakarak hızla koridora çıkmam ile doktorun elindeki kağıtlara bakarak konuşmasını izledim. “Ezel Hanım,” dedi elindeki bir kağıdı dosyanın içinden çekip alırken. “Bu nasıl söylenir bilmiyorum ama daha fazla sessiz kalamayacağım..” Konuşmasının daha ilk kelimelerinde donakalan zihnim hızla sindi. “Aylar önce Beyza Hanım’ın yaptırdığı bir kan tahlilinde anormal bir durum tespit edilmişti.. Bu durum bebeği de de, bebek yaşadıkça annesini de çok fazla riske atacak bir durum ne yazık ki.. “
Bakışlarımda peydah olan o hissi çabucak kavrayan gözleri sıkıntıyla başının eğilmesine neden oldu. “Bana,” derken sesimin titreyişini durdurmaya çalıştım. “Bana hiçbir şey demedi..”
Başını sallayarak dudaklarını birbirine bastırmasını izledim. “Biliyorum.. Maalesef benim size size bir bilgi vermemi istememişti ama söylemem gerekiyordu artık.."
Başımı anlamayarak iki yana salladım. Beynim, durmuş gibiydi. “Sorun ne peki? Yani, son haftalarda yemesine rağmen çok kilo verdi o mu zorlaştıracak doğumu? Ya da geçen ay biraz sıkıntılı bir dönem geçirdik, etkilendi m-“
“Kalbi, Ezel Hanım..” Sözlerimi bölen kelime ile öylece duraksadı dudaklarım.. “Beyza Hanım’ın birkaç damarında aylar önce pıhtılaşma tespit ettik. Gebeliği ilerledikçe, çekilen EKG sonuçlarına göre duraksayışlar takip.etti bu durumu.. Bu durumu ona anlattım.. Defalarca kez.. Ama yine de doğumu yapmak istediğini ısrarla söyledi bana.. Bu durumda hasta mahremiyeti adına size, ya da bebeğin diğer hak sahibi babasına sormam söz konusu olamadı. Zaten, özel hak olarak, bunu istemedi de Beyza Hanım..”
Gözlerimin içinin titrediğini, nefesimin varla yok arası bedenime işlediğini hissediyordum.. Başımı dalgınca iki yana salladım. “Peki, çözümü neydi? Geç mi kaldık?” Bakışlarımı kaldırarak doktora baktım.. “Ne gerekiyorsa şimdi yapalım?”
Doktor başını iki yana sallayarak başını eğdi. “Durum o kadar karışık ki Ezel Hanım. Hayâti yaşantınızı bilemem. Beyza hanım bana muayene olmaya geldiğinde, daha üçlü tarama testi bile tam olarak yapılmamış, sonuçları ve değerlendirilmesi yapılmadan gebeliğini sürdürmüş vaziyetteydi. Bu durum ancak çok dallı tarama testleri ile anlaşılabilirdi. Bende muayeneye ilk geldiğinde tekrar tarama istedim ve yaptırdık. Böylelikle öğrenmiştik ama geç kalınmıştı bile.. 6-6,5 aylık bir bebeğin ölümünü sağlamak, ne anne, ne de bizler için hiç kolay değil inanın..”
Dudaklarım öylece aralandı bir anda. “N-ne?”
“Maalesef durum,” Gözlerinin, güçlükle gözlerime sabitlemesini izledim kulaklarım uğuldarken.. “Sandığınızdan da kötü ne yazık ki.. Şimdi hızla suni sancı vererek doğumu gerçekleştireceğiz, ardından ne geleceğinin inanın garantisini veremiyorum size..”
“Düşündüğünüz şey,” derken boğazıma düğümlenen hissi yok etmeye çalıştım yutkunarak. “Ne?”
“Dayanamayabilir..” Başını iki yana sallayarak dosyasını kapattı elinde. Cümlesini, başka bir cümle ile bitirdi.. “Kalbi, git gide bebeğin kasıntıları sonucu daha fazla geriliyor. “
“Peki sezeryan,” Umutla baktım doktora konuşurken. “Sezeryan da kalbi zorlanmaz belki..”
“Normal doğumu da kendisi tercih etti ne yazık ki.. Tüm onay belgelerini de bizzat bir ay önce kendisi imzaladı. Sezeryan olmuş olsaydı takviye yapacağımız ilaçların komplikasyonlarını, ve bebeğin ne derece etkileneceğini bilmediğimiz için iki yolun risklerini de ona en ince ayrıntısına kadar anlattım. Takıldığı tek şey,” Dudaklarını, acı bir gülümseme ile kıvrılmasına baktım. “Görme şansının hangi yolu tercih ettiğinde daha yüksek olduğu oldu. Böylelikle normal doğuma karar verdik..”
Kulaklarıma bir söz çalındı o an..
-Onu görmek istiyorum..
Bomboş gözlerim anlık dolarken, aylar sonra tüm sıkıntıların, tüm o çektiğim gizli saklı işlerin ardından bu bebek sadece Beyza’ya değil, bana da ilaç olacaktı ama şimdi duyduklarımla öylece çöktü o güçlü görünen bedenim.. Yanağımın ıslandığını hissederken elim titreyerek sildi tenimi..
“Lütfen üzülmeyin. Dediğim gibi bu bir risk.. Hayatta attığımız adımlara kadar riskler vardır hep.. Belki dayanabilir, biz yanılırız, belli olmaz. Bu sadece bir ihtimal..”
Başımı usulca sallarken içeri girmesini, hemşirelere talimat vermesini dinledim olduğum yerden kıpırdayamazken..
Beyza..
Sarışınım...
Aylarca, hiçbir şey olmamış gibi, yokmuş gibi davranmıştı.. Çektiğimiz tüm zorluklara, tüm o uykusuz geçen gecelere inat, susmuştu.. Ben.. Aylarca her köşede bunları duymak için çalışıp didinmemiştim.. Hayal ettiğim, hevesle hazırladığımız onca şey.. Hepsinin öylece zihnimden silinişi öyle hızlı olmuştu ki.. Kuruyan dudaklarımı gelen bir dalganın önüne geçebilmek için hızla bastırdım birbirine.. Hangi anne, doğuma aylar kala karnında bir bebeğin ölümüne göz yumardı ki.. Doğumda oluşacak tüm riskleri sadece birkaç saniye uğruna alabilirdi? Almıştı.
Titreyen dudaklarımı güçlükle zaptettim. Bitkin bedenimi içeri sokmaya cesaret edemezken Beyza’nın iniltileri doldu kulağıma.. Çığlıkları.. Doğuma nasıl girecektim? Nasıl tutacaktım elini?
Bir ihtimalin, her zaman asıl sorunun habercisi olduğunu biliyordum..
Hisseden kalbimi susturdum hızla..
Gözlerimi kapatarak bu ihtimali, yanında getirdiği tüm kötü şeyleri hızla attım kafamdan.. Islanan yüzümü avuçladım derin bir nefes alarak. Sırtımı duvara verirken bir anda yorgun bedenim usulca çöktü yere.. Boğazıma oturan koca hıçkırığı salmak öyle utandırıyordu ki beni.. Ağlamayalı, bedenimdeki o hüznü böyle dışarı atmayalı öyle uzun zaman olmuştu ki.. Bir anda bir öncekinden daha kuvvetli bir çığlık koridoru doldururken onunla beraber benimde döküldü dudaklarımdan iniltiler..
Hıçkırıkların dizilişini öyle derin hissediyordum ki, titreyen bedenimi, kalbimi tutmaya zorladım kendimi.. Yanında güçlü durmak ve ona sürekli başaracağını fısıldamak zorundaydım.. Bir anda tam karşımda olan odanın kapısı açılırken, Beyza’yı sedyede taşıyan görevlileri görmem ile hızla kalktım yerimden. Beyza iniltilerinin arasından bir anda bana elini uzatmasıyla koşarak tuttum elinden. “Sarışınım?”
Elimi öyle büyük bir acıyla kıstırıyordu ki, dolu gözlerindeki derin mavileri bir anda buluştu benimle.. E-ez-AHHHH!!”
Bedeni hafif oturur şekilde ıkınmaya devam ederken, yüzümü hızla silerek saçlarını geri çektim. “Birlikte yaptığımız nefes egzersizlerini hatırla, ne olur?-“ derken derin bir nefes çektim içime. Nemli gözlerimi, titreyen sesimi, korku akan bakışlarımı umursamadım.. O da aynı anda ıkınmasına ara vererek derin bir nefes çekti içine. “Evet, şimdi yavaşça bırak,” derken kendi nefesimi de bırakıyordum. Yüzü acıyla buruşurken, inleyerek bıraktı kendini.. “Bunu tekrarla bebeğim.. Unutma ne kadar çok derin nefes, o kadar kuvvetli ıkınma demek!”
Derin nefesler almasına yardımcı olurken ilerleyen sedye ile beraber bende hızlı adımlarla ilerledim. Aklıma son anda Tom gelirken, anlık duraksamak istesem de hızla Beyza’ya baktım. “Tom’u da alıp geliyorum yanına. Beraber doğuracağız tamam mı?”
Bir an dediğim dudaklarında acı bir tebessüm oluştururken başını salladı kısık sesiyle.. “Ç-çabuk olun..”
Hala ıslaklığını kaybetmeyen gözlerine derince bakarken başımı aceleyle sallayarak bıraktım elini. Asansöre binen sedye ile hızla odaya ilerlerken, bakışlarım odaya girmem ile beraber duvara yaslı Tom’u buldu.. Çığlıklar, onda iyi etki yapmıyordu.. Biliyordum..
“Bebeğim?”
Yanına yaklaşarak korku dolu bakışlarını hızla bana çevirdi. Dolu gözleri beni bulmasıyla çözülürken titreyen alt dudağına kıyamayarak baktım. “Şşş.. Hadi sende geliyorsun doğuma?”
Bir anda dediklerim ile gözlerini kocaman açarak iki yana sallamasını izledim. “B-ben gelemem ki..”
Masum sesine karşı adımlarım tamamen dibine girerken ince bedenine doladım tek kolumu. “Hadi hadi, izle de gör nasıl dünyaya gelmişsin.”
Dalgaya alarak onu hızla odadan çıkarırken tedirgin adımları beni takip etti telaşla. Koşarak indikleri ikinci kata merdivenlerden inerken koridorun sonunda yazan doğumhane yazısının olduğu kısma çekiştirdim bedenini. Kapı ağzında duran Semih’in sıkıntıyla gezinmesine gergin bir bakış atarken çıkan bir hemşire beni tanıyarak yönlendirdi içeri.
Tom’un da doğuma girmesine eminim garip bir bakış atıyorlardı ama Tom, onları bile ezip geçebilecek değerde biriydi bizim için.. Üstümüze geçirilen ekipmanlar sayesinde doğuma hazır hale gelirken, içerdeki bloklardan Beyza’nın sesini duydum bir anda. Bakışlarımı fark eden hemşire tebessümle işaret etti bir noktayı.“3. Kapı.”
Adımlarım hızla oraya yönelirken Betül doktorun Beyza’ya bir şeyler söylediğini, telkin edici kelimeler kullandığını duydum. Açılan kapının ardından bakışlarım hızla Beyza’yı buldu. Yatırıldığı doğum aletine korku dolu bir bakış atarken Tom’un bir anda üzerime yığılan bedenini son dakika tuttum. “Yüce Ares..” dedi, kollarını da serbest bırakırken. “Ay ben dayanamıycam galiba..”
Yanağına hafif bir tokat atarken tekrar doğrulttum bedenini. “Yüce Ares’ine başlatma, kendine gel. Beyza’nın bize ihtiyacı var..”
Çekiştirerek onu Beyza’nın solunda bırakıp, kendim de sağına geçerken sıkıca kavradım elini. “Geldik.”
Kapalı gözlerini sesimi duymasıyla aralarken, elimi sıkıca kavrayarak ıkınmaya devam etti. “Daha kuvvetli Beyza’cığım. Bu ıkınma çok az. Derin bir nefesin ardından aldığın soluğu hırsla bırakmayı dene!”
Doktor araya yerleştirilen paravanın arkasından konuşurken Beyza derin bir nefesin ardından çığlık çığlığa ıkınmaya başladı.
“LANET OLSUN SPERMLERE!”
Tom da aynı anda Beyza ile birlikte bağırırken bir anda dediklerine şaşkınca bakan hemşirelere kaydı gözlerim... Beyza tüm kuvvetiyle bağırmaya devam ederken terleyen alnını kenardaki yeşil bir bezle sildim hızla. Bir hemşire bir anda Tom’un yanından yaklaşarak hafif şişkin karnına baskı yaparken, dikkatle inceledim ne yapmayacağını çalıştıklarını. “Sol kasıktan, rahme doğru sıvazlamaya devam et, görünmek üzere.. ”
Bebeğin başından bahsettiklerini anlarken tüm sesleri kesen tek şeyin kulaklarımın çınlaması olduğunu farkederken, kendi terleyen bedenimi serbest bırakmayı denedim.
Sanırım Beyza haklıydı.
Hamile kalmamak, mantıklı olan tek şeydi..
“Başı göründü Beyza. Hadi güzelim, devam et. Kesme sakın ıkınmayı. Kestiğin an gücün de gider..” Doktor istekle ıkınmasını söylemeye devam ederken, o cümlenin altında yatan o derin imayı hızla yakaladı zihnim. Bakışlarım öylece Beyza’ya kayarken Beyza’nın acı yüzünden kızaran yüzüne baktım öylece..
“Ç-çok acıy-yor..” Kısık iniltilerinin arasından kuvvetle birkez daha ıkınırken, kendi bedenimdeki kasıntının varlığı ile bacaklarımı sıkıca birbirine bastırdım istemsizce. Bakışlarım anlık Tom’un kıpkırmızı yüzünü bulurken, elini Beyza’nın parmaklarından kurtarmaya çalıştığını farkettim. Haline bakarak tekrar Beyza’ya dönerken, ıslak yüzünü farkeder etmez tekrar sildim terini.. “Başı görünmüş Beyza? Acaba senin gibi sarışın mı? Bakmamı ister misin?”
Bir an dediğime dönen bakışları dolu dolu baktı gözlerime.. Dişleri birbirine sıkıca kenetlenirken titreyen mavileri bir anda yanaklarına tekrar aktı.. “B-belli olur mu ki?”
İniltileri devam ederken, derin nefes alarak kendini zorlamaya devam etti. Sarsılan bedenini okşadım omuzlarından. Biraz olsun rahatlatmak için şakayla karışık konuşmaya çabaladım. “Bunu bakmadan bilem-,” Kelimeler yarıda kesilirken, bir anda elimi öyle büyük bir basınçta sıktı ki, şaşkınca moraran parmak uçlarıma döndü bakışlarım. Bütün doğumhaneyi saniyeler içinde inleten çığlık dudaklarından koparken, dakikalar sonra ilk kez bu kadar acı dolu, bu kadar zorlu bir haykırış duydum dudaklarından.
Korkuyla doktora dönerken aceleyle bir şeyler istediğini, işlemler yaptığını gördüm bacaklarının arasında. “Bir kez daha aynısını istiyorum. Hadi Beyza?”
Derin bir nefesin ardından gücünü toplamasını, büyük bir kasılmanın ardından tekrar acı dolu bir bağırış kopmasını izledim şokla. Dolu gözleri yağmur gibi akmaya başlarken, aynı anda dudaklarından bir hıçkırık döküldü. Hali ile saçlarını okşadım ne yapacağımı bilemeyerek. “Sakin ol lütfen, bitmek üzere, biraz daha dayan Sarışınım..”
“Başı geldi, bırakma kendini sakın.”
Şaşkınca doktora dönerken, o çığlıkların tek sebebi, sadece başının çıkmış olması için miydi? “Sadece başı mı?" Derken sesim güçsüz bir fısıltı gibi çıkmıştı..
Annelik, hiç bana göre değildi sanırım..
Yıllar boyunca yediğim dayakları düşününce, Beyza’nın o tek çığlığındaki kadar acı çekmediğime eminim.. Artık hissetmediğim elimin uyuştuğunu belli eden his tenimi karıncalandırırken, ne halde olduğuna bakmak için Tom’a döndü gözlerim.
Bir anda şaşkınca nerde olduğuna bakarken derin bir nefeslenmenin ardından tekrar Beyza’nın dudaklarından kopan bağırışı dinledim. Bakışlarım aradaki hastane örtüsünde merakla gezinirken güçlükle elimi parmakları arasından çıkarıp diğer elimi verdim. Hareket etmeyen parmaklarım ile bir süre kıpkırmızı tenime bakakalırken nasıl bu kadar derin bir acı olabileceğini tarttı zihnim. Aynı şekilde diğer elimi de sıkmaya devam ederken, yorulduğunu, kendini ayakta tutabilmek için güçlükle gözlerini açık tutmaya zorladığını farketti bakışlarım. Uyuşuk elim hızla ensesine dokunup sallanan başını destekledi.
Desteği hisseder hissetmez başını elime öylece yaslarken sakince okşadım ıslak ensesindeki saçlarını. “Dayan bir tanem. Çok az kaldı inan bana.. Dakikalar sonra sesini duyacağız Umut’un..”
Gücünü toplaması için en büyük isteğini dile getirdim zamansızca.. Sesini duymayı, o ilk anı öyle çok hayal ediyordu ki.. Şimdi ise sadece görebilmek için savaş veriyordu.. Ansızın dolan bakışlarımla bulanık gördüğüm başı daha çok ağırlaştı elimde..
Aylarca gittiği her eğitimde eve döndüğünde gözündeki o korkuyu şimdi daha iyi anlıyordum..
O korkunun altında yatak en büyük cesareti..
En büyük vazgeçişi..
Derin nefeslerinin ardından ıkınması devam ederken bir anda karnındaki tüm şişlik indi.. Önümde gerçekleşen o olayın şaşkınlığı ile dudaklarımdan engelleyemediğim sözler döküldü bir anda heyecanla. “Beyza!!! Beyza bitti!!”
Elim öylece dümdüz karnına dokunurken elime binen başının ağırlığı ile bakışlarım hızla önce Beyza’ya, ardından doktorun ayaklarından tutarak ters çevirdiği bebekte gezindi bakışlarım hayretle. “B-beyza.. Geldi..”
Kendimden habersiz dökülen sözlerimin ardından aynı anda doğumhaneyi kaplayan, Beyza’nın çığlıklarından çok başka bir ses yayıldı her yere.. Ağlayış sesinin ardından yüzü kıpkırmızı olan bebeğin hemşire tarafından yeşil bir beze sarılmasını, gülümseyerek Beyza’nın yanına getirmesini izledim. Aynı anda şaşkınlığımı atlatırken, Beyza’nın kapalı gözlerine dokundum istemsizce.. Dokunuşumu hissetmeyen göz kapakları hissizce durmaya devam ederken anlık beynimde şimşekler çaktı sanki..
“Beyza?”
Ensesindeki elimle başını hareket ettirirken bir anda başının avuçlarımdan kayması, yana dönerek sol kolunun bomboş bir şekilde kenara düşmesi aynı saniyeler içinde gerçekleşti. “Anne bilincini kaybetti Doktor Hanım!!”
Hemşire bebeği yanına bırakamadan hızla doktora seslenmesiyle ağlayan bebeğin sesinin arasına bir anda bir aleti getirmelerini, üzerindeki hastane önlüğünü omuzlarından sıyırarak göğüslerinin altına indirmelerini izledim korkuyla. Renkli şeyleri hızla göğüs kafesinin belli noktalarına yerleştirirlerken, telaşla doktora döndüm. “Hayır.. Hayır bu olmuyor değil mi?” Korkuyla yaklaştım uzaklaştırıldığım bedene.. “GÖRMEDİ BİLEE!!”
Kendimi kaybederken hızla Beyza’nın elini tuttum. “BEYZAAA?”
“Hasta yakınlarını çıkarın.”
Doktorun sesiyle kolumdan çeken bir hemşireyi ittim öfkeyle. “Beyza hayır, hayır.. Hayır yalvarırım görmedin bile..”
“Annenin kalbi de, bebeğin kalbi de çok zayıf.. HEMEN CİHAZI GETİRİN!!.”
Bir an duyduklarım ile şaşkınca Beyza’yı bağladıkları monitöre döndü gözlerim. Ağlaması kesilen bebeğin ne halde olduğuna dönecekken birden odanın içinde bambaşka bir ses yankı yaptı.
Dümdüz bir çınlama gibi uğulduyordu zihnimde..
Gözlerim öylece monitörde ki düz çizgiye dönerken, bir iki adım uzaklaştım kalabalıktan. Doktorun hızla kalp masajına başlamasını, hemşirelerin telaşla koluna bir şeyler enjekte etmesini izledim bir perde ardından.. Şuursuzca başım sallandı sanki öylece.. “Hayır.. Bunun için beklemedik biz.. Bu değil..”
Bakışlarım, onlarca elin altında sarsılan ince bedenin döndü Beyza’nın...
Minel’in..
İnci tanesinin..
Bakışlarım boşlukta sallanır gibi hemşirenin kucağındaki bebeğe döndü her şeyin ardından..
Umut..
Annesinin, Umut ışığı olacaktı o..
Işığın bu kadar az olmasını beklemeyen zihnimde karanlığa ilk gömülen binlerce inci tanesi, binlerce anı geçti saniyeler içinde.. Bir çuval gibi kolumdan çekiştirerek çıkışa götüren hemşirenin hareketlerine engel olamayacak kadar bilincimi kaybederken, adımlarım bir anda en sondaki doğumhanenin kapısının önünde durdu.. Hemşire tekrar içeri koşarak girerken aynı anda duvar dibine çöken Tom’u gördü gözlerim..
Şaşkınlık...
İkimizinde donup kalmasını sağlayan tek şey, koca bir şaşkınlıktı..
Bakışlarım odaksızca bana yaklaşan Semih’in bedeninde gezinirken, az önce yaşadığım şeyin bir hayal olmasını, sadece gördüğüm kötü bir kabus olmasını dilerim..
“Neler oluyor? “ Semih’in telaşlı sesi kulağıma gelirken, bomboş bakışlarım doğrudan onun arkasındaki bedeni, Azad’ı buldu bir anda.. Gözleri keskin bir hisle bedenimi, maruz kaldığım şoku incelerken, kaşlarının çatılmasını, adımlarını harekete geçirerek yanıma yaklaşmasını izledim öylece..
“EZEL??,” Semih’in kendini kaybeden hareketleri bedenimin irkilmesini sağlarken, bağırarak kapıya koşmasına döndü gözlerim yavaşça.. “NELER OLUYOR BİRİ BİR ŞEY DESİN?? BEYZAAA??”
Önüme gelen bedeni bir anda belimden kavrayarak itirazsızca göğsüne çekti beni. Sallanan bedenim öylece kolları arasına yığılırken aynı anda derin bir sarsıntı yaşayan göğüs kafesimden koca bir çığlık yükseldi.. Ardını takip eden hıçkırık onun geniş göğsünde patlak vermesiyle kendimi tamamen bırakarak gözlerimi kapattım.. “Bu,” derken kabullenmek için başımı salladım umutla. “Bir kâbus, değil mi? Uyanacağım ve bitecek.”
İniltilerimi duyan bedeni öylece saçlarıma dokunurken, okşayışını hissettim şefkatle. “Ne oldu içerde?”
Aynı anda sorgu dolu sesini saç diplerimde duyarken başımı iki yana salladım..
Belki de aklıma gelmeyecek, hazırlıksız kaldığım en son şey olmuştu..
Olmaması gereken en son şey..
“BEYZAAA!!!”
Semih’in kapıya vuran ellerini durdurmaya çalışan Murat’ın sesi ilişki kulağıma. “Abi sakin ol..”
Onun bile sesi öyle şaşkın, öyle hazırlıksızdı ki.. Dudaklarım titreyerek aralandı.. “Kalbinin duracağını bile bile..,” Bir anda koca bir sessizlik, dudaklarımdan dökülen sözlerin içinde öylece baş gösterdi... “Sadece görebilmek için doğum yapmış.. “
Semih’in, bir anda donakalan bedenini hissettim.. “N-ne?”
Ağlayarak gözlerimi kapattım bitmişlikle.. “Kalbinde sorun varmış.." dedim boğazım düğümlenirken.. "Buna rağmen.. Dayanamayacağını bile bile..” Kelimelerin ağırlığı altında ezilen bedenim öyle büyük bir yıkıma maruz kaldı ki..
Onsuz nasıl olacağını düşündü zihnim alaşağı olurken...
Ben..
Nasıl yapacaktım?
Usulca ayrıldım bedenimi saran kollardan.. Başım göğsünden kalkarken, bedenime kuvvet sağlayan kolları hala belimde, destekle bedenimi ayakta tutmaya devam ediyordu.. Dolu gözlerim, önce Semih’in duvara yaslanan, öylece dolu gözleriyle duyduklarının gerçekliğini sorgulamasında, ardından doğumhanenin büyük yazısında gezindi öylece.. İçerden doktorun bağırarak bir şeyler söylemesini, telaşla şok cihazının ayarlarını yükseltmesini dinledik bir süre..
Kapının ardındaki odalarda belki de onlarca kadın doğum yapıyordu..
Ama kimse, o şok cihazının Beyza için olduğunu bilmiyordu..
Gözlerim, usulca yanaklarıma yayıldı acıyla..
Yapamayacaktım..
Yapamazdım..
Başımı iki yana sallayarak hala yaşadığım şeyin doğruluğunu, zihnimde tek bir şeyin yankı yapmasını dinledim yerlebir olurken..
Bile bile..
Her şeye rağmen..
Görememişti..
Bir saniye için vazgeçtiği tüm hayatı uğruna, görememişti..
Hayatta belki de en değer verdiği, yaşama sebebi olan Umut ışığının tek bir hüzmesine bile dokunmamıştı mavi gözleri..
Bir anda sürgülü kapı aralanırken Semih hızla yerinde hareketlenip gelen hemşireye döndü.. Aynı anda arkasından sürgülü kuvöze konulmuş bebek göründü tüm gözlere..
“Beyza KUTLUAY yakınları siz misiniz?”
Hemşirenin kırık sesi ile adımlarım hızla bedenimi saran kollardan koparak yaklaştı kadına..
“Evet, ne oldu? İyi mi şu an?”
Hemşirenin gözlerini kaçırarak kuvöze indirmesini, bebeğin üzerindeki hafif bezi çekerek göstermesine baktı. “Ben sadece bebek ile ilgili bilgi verebilirim hanımefendi, üzgünüm.. Durumu şu anlık iyi seyrediyor, ama solunum ve nabız zayıf.. Bunun için ek takviye olarak cihaza bağlayacağız hemen.. İşlemler için bir alt kata, Yenidoğan bölümüne baba ya da birinci derece yakını gelerek form doldurması gerekiyor..”
Semih usul bir adım attı kuvöze..
Gözlerindeki ıslaklığı tam o an farkederken, aynı anda tüm kalbimi delik deşik eden o şeye döndü bakışlarım Umut’ dan çekilerek... Sürgülü kapının arkasında kalan sessizliği dinledi zihnim...
Sessizlik..
O bağırışlar.. O gürültü..
Bitmişti..
***
Acı, ansızın olurdu bazen..
Ya sadece yakar geçerdi, ya da yıkar, arkasında koca bir enkaz bırakırdı..
O enkazın altında kalan kalplerin arasına küçücük, yaralı bir kalp daha gelmişti ve hiçbiri, annesinin o kocaman kalbini ona veremeyecekti..
Umut..
Annesinin Umut ışığı olamamıştı ama..
Enkaz altında kalan diğer kalplerin inci tanesi olacaktı bundan sonra..
***
💔
YENİ YIL, YENİ BAŞLANGIÇLARIN YANINDA, BAZEN DE BİTİŞLER GETİRİRDİ..
MUTLU YILLAR..💫
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top