26. BÖLÜM- UMUD'UN IŞIĞI
"Hissediyordu. Tüm bedenini kaplayan koyu bir gölge vardı.."
-Minel Beyza Kutluay -
"Bazen bir beklenti, bir hayal kırıklığından daha fazlasına eşdeğerdi ve bunun bir bedeli, yoktu.. Olmamalıydı."
-Ezel Kırca -
***
- Beyza KUTLUAY -
Neydi bilmiyordum..
Çoğu zaman hissettiğim bu şeyin, yaşadığım, anımsadığım onca yaşanmışlığın geride bıraktığı savruntu küller niyeydi, anlam veremiyordum hiçbir şeye..
Tozu dumana katan, aklımı da, kalbimi de öylece yerle bir eden o kuvvetli rüzgarın her yönünü değiştirmesinde saçlarıma takılı bıraktığı bir his tenime ulaşıyor, kurtulmak, uzaklaşmak istedikçe daha da derinlere işlediğini hissediyordum. Yoğundu. Bir his içimde fazla yoğundu ve bunu bedenimden uzaklaştırmak günden güne güç, gücümü kesen bir zorluk kadar zaman alıyordu artık..
Zaman..
Dolu gözlerim artık tamamen bambaşka bir dünya olan göbeğimde gezindi öylece. Kipriklerimin ucuna dokunan özlem usulca damladı göbeğime. Çektiğim burnum yine evde yanlız olmanın verdiği bir rahatlık ile an kollarken, gözyaşlarım tüm sessizliğe eşlik etmek ister gibi usul usul döküldü tenime..
Özlem..
Sarsıcı bir histi.
Boğazıma oturan dikenli hissin ağrısı ile derince yutkunmaya, hızla gidermeye çalıştım bir süre. Nefesimi kabul etmeyen bedenimin güçlükle ağrıya alışmasını, hep olduğu gibi kabullenerek yol açmasını bekledim öylece. Aldığım her bir nefeste kasıklarıma dokunan hafif bir sızının artık oğlumun yaklaştığını belli ederken bakışlarım tekrar karanlık akşamın arasında parlayan sessiz sokağı buldu..
Aynı zamanda beyaz arabayı da..
Bulanık gözlerim netleşirken usul bir bakış attım sol tarafta, aylardır aynı yerde öylece bekleyen beyaz, normal araca.. Biliyordum..
Biliyordum..
Her gün, Ezel'in evde olmadığı her saniye geliyor, o sokak lambasının altına parkediyordu aracı.. Belirsizdi. Ona dair tek bir belirti bile yokken öyle yoğun hissediyordum ki varlığını.. Bakışım, usulca titredi sessizce bekleyen aracın ön camına düşerken..
Göz göze geldiğim kişi kimdi, ya da belki de bir yanılgı mıydı bilmiyordum ama şu an mavi gözlerime çarpan bir his vardı, emindim buna..
Bunu bilmek önemsizdi belki ama kalbimin sesi boğazıma yer edinen o derin yumruyu öylece yok etti bir anda. Kışın rüzgarı saçlarımı öylece havalandırırken sabahlığımın kuşağını göbeğimin üzerinden tekrar bağladım sarmalanarak. Umursamadım. Umursasam, dikkate alıp bakışlarım onda tutmaya devam etsem ne olacaktı ki..
Ne olabilirdi ki artık..
Olabilecek tüm ihtimalleri de yitirmemiş miydim aylar öncesinde?
Soğuk kış gününe rağmen apaydın olan karanlık gökyüzünde gezindi mavilerim. Kalbimin hızı gecenin sessizliğini delip geçen tek şey olurken kirpiklerime kadar yayılan ağır bir darbe, ağır bir yük hissediyorum olduğum yerde durmaya devam ettikçe. Yutkunarak son bir bakış attım beyaz araca. Ardından hızla içeri girerken kapıyı sıkıca kapatarak perdeyi çektim. Telefonum elimden düşmezken ani bir şey olduğunda hızla birini aramak için tetikte bekliyordum. Günüm yaklaşmıştı ve Ezel ısrarla evde kalmak için uğraşsa da çalışması gerektiğini de biliyordum. Bütün yük onun üzerindeydi ve bunun verdiği bambaşka bir yük de, benim üzerimdeydi.
Tavşanlı panduflarımı ayağıma geçirip bir şal sardım üzerime. Ev sıcaktı ama ben olduğumdan daha çabuk üşüyor ve titriyordum birkaç gündür. Hasta olmamak için üstün bir çaba ile beslensem de, sanırım çoktan olmuştum. Yorgun adımlarım mutfağa ilerlerken göbeğimi okşayarak dolaba yürüyüp kapağını açtım.
Dün yaptıkları alışverişte iştahla aldığımız kividen birkaç tane alıp masaya oturdum. Ağzım istekle sulanırken soyup dilimlemeye başladım. Bir anda ince bir sızı kasıklarıma saplanırken şaşkınca karnıma baktım.
"Hayır, hayır, hayır.. Seninle ne anlaştık oğlum, teyzen evdeyken yola çıkacaksın."
Avuç içim hızla kasıklara yaslanırken hafif masajlar yaparak geçirmeye çalıştım kasıntıyı. Henüz bir buçuk haftası vardı ve son bir hafta kala Ezel izin alacağını söylemişti. Bu ayın maaşını da aldıktan sonra bebek odası için gerekli eksikleri alacağını da şevkle anlatışı aklıma gelirken, durulan gözlerimle önümdeki kiviye baktım bir süre..
Kendimi yük gibi hissetmem, eziyetti zihnime..
Bunu duysa bana çok kırılacağını biliyordum ama buna rağmen aylardır engelleyemediğim bir his kol geziyordu aklımda. Tüm evin eksiği, tüm masraflar nerden geldiğini bilmediğim para ile karşılanıyor, hepsini teker teker hallettiğini söylüyordu. İnanmasam da, inanmış gibi yapmaktan başka çarem kalmıyordu bu halimle.
Kaçan iştahımla birlikte hareketlenen oğlumun varlığı ile avuçlarımı son kez onu hissedeceğim günlerin güzelliği ile sık sık yaptığım gibi yine yasladım avuçlarımı. Tenime temas eden çıkıntılar ile dudaklarım kıvrılırken geçen sancı ile usulca doğruldum yerimden. Ayaklanarak odama ilerledim.
Üzerimdeki kalın kazağı çıkarırken artık zaptedemediğim, sütyenden taşan göğüslerime baktım dudaklarımı gördüğüm görüntünün memnuniyeti ile bükerken. Halim, benim bile tanıyamayacağım bir şekle bürünmüştü ve nedensizce bu halim, yıllardır olan görüntüden daha çok hoşuma gidiyordu.
Dudaklarımı engel olamadığım bir mutlulukla tutamazken gülümseyerek karşımdaki boy aynasına baktım. Koca göbeğim tüm bedenimi kaplarken okşayarak sarıldım oğluma.
Oğlum..
Umut'um..
Annesinin, biricik Umud'u olacaktı o..
Duygusal bir bağın ilmek ilmek kurulduğunu hissederken sızlayan burnumu hızla çekerek gülümsemeye devam ettim. Varlığı, yokluğunun olduğu tüm yıllara bedel olacak kadar dolduruyordu yüreğini ve hissettiği bu annelik duygusu, yaşamayanın, bilmeyenin anlayamacağı kadar farklı bir karmaşaydı.
Bakışlarımı usulca çekerek kendime gelmeye çalıştım. Evde yalnız olmak nedensizce bana hiç iyi gelmiyordu ve olduğumuz bu durumu sürekli düşünmek, tüm bedenimle beraber oğlumu da yoruyordu.
Yavaş adımlarım dolaba ilerlerken uyumak için ince bir gecelik aldım elime. Beyaz geceliği üzerimden geçirirken hala bu alışkanlığımdan vazgeçemiyor olmak nedensizce beni üzüyordu. Diğer insanlar gibi pijama takımı ile uyumak istiyordum ama ne kadar denesem de olmuyordu. Nedensizce yumuşak bir his için sadece geceliğe ihtiyaç duyuyordum.
Geceliği sıkıca saran göbeğinin üzerinde hafif taşan göğüslerime baktım. Çıkan sütyenin rahatlığı ile tenim gevşerken yorgunca yatağa ilerledim. Uyuduğumu, her gece olduğu gibi Ezel'e mesaj ile not bırakmak için telefonuma bakınacağım sırada olmadığını farketmem ile bezgin bakışlarım tekrar kapıyı buldu.
Gece bir şey olma korkusu ile zoraki adımlarım çıkışı bulurken koridordan geçerek mutfağa ilerledim. Bir anda duyduğum ses ile adımlarım anlık dururken alışık olduğum sesin tedirginliği ile korkuyla kapıya döndüm. Dışından gelen sesin git gide kesilmesiyle adımların sessiz ama hızlı hareketlerle kapıya yaklaştı. Aceleyle delikten kapı önüne bakarken gözüme çarpan karşı daireye yeni taşınan biri olduğunu farketmem ile hızla çektim bakışlarımı..
Aklıma dolan anıların bir bir yerine oturması ise, tamamen tesadüf olmasını istediğim bir şeydi..
***
| 1 Ay Önce - Saat: 08. 21|
Ya insanlar çok aptaldı, ya da ben fazla tahammülsüzdüm!
Bakışlarım hırsla merdiven boşluğunda gezinirken şu an göbeğimin olmamasını, ve giden aptal adamın arkasından koşarak inip beynine bir yumruk yapıştırmayı öyle çok istiyordum ki.. Gözlerimi sıkıca kapatarak sakin kalmaya, kendimi kasmamaya çalıştım boş yere. Bakışlarım karşı dairemiz olan 8 nolu kapıda dolaşırken tüm hıncımı çıkarmak için bir tekme savurdum öfkeyle.
"Aptal herif.."
Kendi kendime söylenerek kendi kapımıza ilerlerken gelen ses ile tekrar bakışlarım merdiven boşluğuna döndü.
"Arkamdan mı sallıyorsun sarışın?"
Sarışın?
Dudaklarım öfkeyle aralanırken artık sinirden mosmor göründüğüme emindim.
"Evet. Geç kaldın ne yazık ki, hiçbirini duyamadın?"
Yüzüne bakmadan kendi kapımızı açarak içeri gireceğim sırada kapı yüzeyine yaslanan eli ile duraksadı hareketim. Bakışlarım, sorguyla önce elinde, ardından hızla alayla göbeğimde gezinen bakışlarında dolaştı.
"Sadece hamilesin diye bu seferlik bir şey demiyorum, ama sakın bir daha benim kapıma gelen pizzayı kapma sarışın. Anlaştık mı?"
Utanç içinde dudaklarımı birbirine bastırırken gözlerimi sıkıca kapatarak şu an evde beş kuruş para olmamasına lanet ettim. Ezel'in bıraktığı parayla kendine kahveli dondurma sipariş vermiştim ve şimdi şu an karşımda sırıtan adama bir kutu pizzasının parasını veremediğim için sadece kendime kızıyordum.
"Ne çok ağladın bir pizza için! Akşam paranı veririm, merak etme!"
Kaşları, alayla kalkarken kahve gözlerini mavilerime dikerek kendini gösterdi.
"Sence paraya ihtiyacım var gibi mi sarışın? Sadece o saatte canım fazla pizza çekmişti ve açtım. Adres yanlışlığından geri çevirme tenezzülünde bile bulunmamışsın. Yapacağın tek şey, -Karşı kapı, beyefendi,- demekti. Doğruyu söyle, kaç saniyede gömdün o iki porsiyon pizzayı?"
Hala üstelemesiyle bezgin bir bakış attım yüzüne.
"Şu an kusmayı ve başıma kaktığın o değerli pizzanı sana geri vermeyi o kadar çok isterdim ki.." Öfkeli gözlerimi gözlerine diktim sinirle. "Ama bunun yerine sana yenisini sipariş vererek kurtulmak daha cazip. Rica ediyorum bir daha muhattap olmayalım, olur mu?"
Bir anda öfkeyle çarptığım kapı ile ikimiz de bir süre kalakalırken gözlerimi devirerek odama ilerledim.
Ne pizzaymış ya?
***
| St: 10.39 |
"Günaydın Beyza kızım?"
Bir anda gelen ses ile bakışlarım apartman girişinde, tıpkı kendi elinde olan çöp poşetinden olan Selma ablayı buldu. Gülümseyerek başımı salladım hemen.
"Günaydın Selma abla."
Elimizdeki küçük çöp poşetleri ile beraber apartmandan çıkarken gelen ses ile adımlarımız yavaşladı usulca. "Sikeyim!" Bir anda duyduğum küfür ile şaşkınca sağıma dönerken Selma abla da hayretle bana bakıyordu. Birlikte sesin geldiği yöne ilerlerken gördüğümüz görüntü ile Selma abla dudaklarına kaçan çığlığa engel olamadı.
"Tuna, oğlum ne oldu motoruna? Kaza mı yaptın sen?"
Hızla elindeki poşeti bırakarak Tuna ismindeki karşı komşumuz olan çocuğun yanına ilerledi Selma abla. Umursamazca gözlerimi devirdim.
"Yok bir şeyim Selma abla. Şerefsizin biri motorumu ezdi sabah sabah. Bir garezi olduğu belli piçin!!"
Sesi, fazla ofkeliydi.
Sabahın erken saatinde yaptığımız tartışma aklıma gelirken bir anda başını kaldırmasıyla göz göze gelmemiz ile mavi bakışlarım hızla hurdaya dönen motorunda gezindi.
"Birinin bedduası tuttu herhalde(!)"
İmalı sesi ile mavilerim bir anda onu bulurken sinirli bakışlarına aynı şekilde karşılık verdim.
"Hala yaşadığına göre, tutmamış deme ki.. Şimdi yukarı çıkıp daha kuvvetli bir manifest tekniği deneyeceğim. Belki ondan sonra tahtalı köyü boylarsın!!"
Selma abla bize gülerek bakarken onlardan bakışlarımı çekerek karnıma sarıldım başımı sokağa çevirirken.
"İlahi siz çocuklar, cana geleceğine mala gelsin, boşverin." Ardında Tuna'ya dönerek koluna dokundu. "Hadi sende sıkma canını oğlum."
Başını sallarken bile bana, en çok da sarıldığım karnıma bakarken bakışlarından oğlumu koparmak için hızla arkamı döndüm. Hiçbir şey demeden çöpümü atarken bir anda gözüme çarpan beyaz araba ile dikkatle baktım filmli camlarına. Birkaç haftadır çoğunlukla bu arabanın yerinde siyah bir araç dururdu ama yerini şimdi beyaz, normal bir araç almıştı. Anlamayarak bir süre yeni aracın filmli camlarına bakarken nedensizce içime garip, rahatsız edici bir his doğdu.
Varlığını hayatımdan sildiğim, yorucu bir his..
***
|Günümüz..|
Karşı komşumuz olan Tuna o günün üzerinden çok geçmeden bir anda taşınmış ve yerine daha bu hafta içinde yeni biri gelmişti.
Kapıda gezinen bakışlarım ile gözlerimi hızla kapatarak kurtulmaya çalıştım tüm ihtimallerden. Tutunmaya çalıştığı tüm ihtimalleri aylar önce yok etmişti ve şimdi yeniden kurduğumuz bu hayatın içinde, eskiye yönelik tek bir ihtimal dâhi barındırmak istemiyordum. Başımı iki yana sallayarak adımlarım hızla mutfağa ilerledi. Telefonumu alarak Ezel'e mesaj atacağım sırada öylece kapanan telefona şaşkınlıkla baktım. Dudaklarım şokla aralanırken neden dikkat etmediğimi sorguladım bir an.
Bezgin bir nefes alırken adımlarım hızla salondaki şarj aletinr ilerledi. Aceleyle takarken açıp dolması için TV ünitesinin üstüne koydum. Saat geç olmuştu ama nedense uykum yoktu. Serin salon ile sabahlığımı odamdan alırken gerisin geri tekrar televizyonu açarak koltuğa uzandım. Kumanda ile öylesine gezinirken bir anda üzerine yattığım kasığımın kasıldığını anlarken aceleyle doğruldum yerimde.
Bakışlarım hareketlenen göbeğimde gezinirken ağrıyan kasığımda masaj yapmaya çalıştım. Bacaklarımı ileri uzatırken arkama yaslanarak gevşek bırakmaya zorladım kendimi. Ağrının üzerine bir ağrı daha saplanırken şaşkınca göbeğimde gezindi bakışlarım..
Hayır.
Hayır, şimdi değil oğlum..
Ağrı katlanırken birbirine dolaşan mantığım ile hızla yerimden doğrularak kalkmaya çalıştım. Eğilmem ile ağrının üzerine bir yenisi daha eklenirken dudaklarımdan kaçan inlemeye engel olamadım.
"Daha değil, daha değil... Daha 11,5 günün var.."
Komik bir ses tonuyla gerginliğimi kendi kendime geçirmeye çalışırken dolan gözlerim çoktan korkuyla akmaya başlamıştı.
"Daha çok erke.. Ahh.."
Fısıltımı bölen bir anda kadınlığımda hissettiğim sancı olurken korkunun ve şaşkınlığın karıştığı bir hisle öylece hareketi tamamen kısıtlanan bacaklarıma baktım. Üzerindeki ince, beyaz gecelikle doğuma gideceğim hiç aklıma gelmezken yine normal bir sancı olması için dua etmeye başladım.
Yetişemezdim.
Olmazdı.
Aceleyle elimi kasıklarıma bastırarak güçlükle kalktım koltuktan. Titreyen bacaklarımın üzerinde durmak öyle güçtü ki, en ufak bir boşlukta bükülüp düşecekmiş gibi hissediyorum. TV ünitesine zorla ulaşırken hızla telefonu açmaya uğraştım. Şarjı henüz %5'ti ve kapanma korkusu ile hızla Ezel'i aradım.
Bulanık gözlerim ile telefona bakarken çalan telefonun açılmayışı, parmak uçlarıma kadar bir korkunun öylece yayılmasını, kalbimi kasan bir hissin tüm nefesimi kestiğini hissettim saniyeler içinde. Titreyen ellerim ile hızla Tomris'i aradım. Çalan telefonun yine açılmayışı ile dudaklarımdan kaçan hıçkırık yeni bir sancının daha kasıklarıma yayılmasıyla aynı anda dökülürken, telaşla ambulansı aramaya koyuldum.
Bir anda bacaklarımın bağı çözülürken ünitenin önüne diz çökmemle dudaklarımdan kaçan çığlığa engel olamadım.
"H-hayır.. Hayır yalvarırım h-hayır, şimdi değil.."
Karnımı koşarken açılan telefon ile sesimi toparlamaya çalıştım.
"Acil 112, buyrun?"
"B-ben," Nefesimi kesen bir ağrı ile dudaklarımdan iniltiler dökülürken bir anda telefondan gelen cızırtı sesi ile anlamayarak bakışlarımı güçlükle telefona çevirdim. "Hanımefendi, iyi misiniz?"
"B-ben, ben doğuruyorum s-sanırım.."
Kesik sesimi duymuş muydu bilmiyordum ama dizlerimin üzerinden yana devrilen bedenimi güçlükle masaya tutunarak sabitlemeye çalıştım. Şarj aletinden çıkan telefon da aynı anda yere düşerken tekrar gelen cızırtılı ses ile gözlerimi sıkıca kapatarak bir anda açık salon penceresinden şiddetli bir kapı çarpma sesi geldi. Acil arama aynı saniyede kapanırken içimi ele geçiren telaş ile hızla yerimde doğrularak kalkmaya çalıştım.
Kasıklarıma vuran ağrının üzerine sıkıca, sanki geçecekmiş gibi elimi bastırırken suyunun gelmemesi için dua ettim çaresizce. Adımlarım çıkışı bulurken Selma ablaya seslenmeyi, sesimi duyurmayı palnlarken bir anda bütün binayı ayağa kaldıran apartman kapısından gelen bir gürültü ile umursamadan duvara dayanarak vestiyere ilerledim.
Eğilerek biraz ağrının geçmesini beklerken derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. Saniyeler içinde bir anda kesilen ağrı ile hayretle göbeğime bakarken karnımı destekleyerek kapıya ilerledim hızla. Kapı koluna dokunacağım sırada bir anda öyle büyük bir basınçla kapı üzerime geldi ki, çığlık atarak tekrar vestiyere yapıştım.
Şokla kimin böyle bir şey yapacağını düşünürken gördüğüm yüz ile öylece boşaldı elim ayağım.
Dolu gözlerimin içinden dökülen bu sefer bambaşka bir sancının kanıtlarıydı.
Yeşil gözlerini iki büklüm olan bedenimde öylece gezdirirken hala ona, aylar sonra tamamen değişen yüzüne bakıyordum. İkimiz de öylece birbirimize saçma bir şekilde bakmaya devam ederken, aynı saniyeler içinde bir anda gelen şiddetli bir sancı ile gözlerimi sıkıca birbirine bastırarak dişlerimi sıktım.
Hayal görüyordum.
Hayaldi, değil mi?
Nefesimi kesen şeyler ardarda gelirken şaşkınca gelen sancıyla odaklanmaya, derin bir nefes almaya zorladım kendimi.
"Doğuruyorsun.."
Bir anda bacaklarımda bir ıslaklık hissederken ağlamam, hissettiğim acıyla eşdeğer çoğaldı. Bunun, şu an gözleri önünde olduğuna hem inanamıyor, hemde anlayamıyordum..
-Doğuruyorsun?
Nerden biliyordu?
Bir anda aklımda birleşen parçalar ile mavilerimi titreyerek gözlerine çevirdim. Şaşkınca aralanan dudaklarım ile öylece bakakaldım gözlerine..
Birkaç ay önce eve hırsız girmişti..
Hırsız?
Çığlığımı duyarken hızla çıkmıştı evden.. Onu evin ortasında öylece dikilirken yakalamıştım..
Elinde, bir telefon vardı ve ışığının vurduğu yüzü, maskeliydi.
Sesim ile elindeki telefonu bırakarak koşarak çıkmıştı evden..
O günün ardından her aramamda garip bir kesinti oluşuyordu telefonumda..
Kesinti.
Cızırtı.
Bu işin en dibinde yetişen biri olarak bu nasıl aklıma gelmemişti, nasıl kavrayamamıştım bilmiyordum..
Başımı sallayarak dolu gözlerimle yeşillerine baktım. Anladığımı anlayan bakışları telaşla iki büklüm bekleyen bedenimde gezindi. "S-sen," Duvara tutunarak bakışlarımı kırptım gözyaşlarımı gidermek için. "Sen benim t-telefonlarımı mı dinledin?"
Yeşil gözleri öyle dinç ve sağlıklıydı ki, onu tanıdığında göz altlarında olan morluklarından eser kalmamıştı şimdi. Gördüğüm görüntü ile üzerime bir adım atmasıyla hızla elimi kaldırıp onu durdurdum.
"Bana yaklaşma!"
Sesim, dalgalıydı..
Dalga..
İkimizi de çoktan yok etmemiş miydi?
Burnumu çekerek başımı iki yana sallayamaya devam ettim. Kesik kesik gelen büyük sancıların sıklaşacağını biliyordum ve syumun gelmeye başlamasıyla adımlarım onun yanından kapıyı buldu hızla. Bana yardım edebilecek tek kişi Selma ablaydı ve o da girişte oturuyordu. Merdivenleri nasıl ineceğimi düşünürken bir anda belime giren ağrıyla inleyerek duvar dibine eğilirken engel olmaya fırsatım bile olmadan sırtımdan bana sarılan bedenine yasladım kendimi acıyla. Dudaklarını saniyeler içinde boynumda hissettim.
"Güzellik yüküm.."
Fısıltısı, tüm ağrılarımı geçirecek kadar yoğunken, tüm gözyaşlarımı kurutmaya yemin etmiş gibi özlem doluydu.
"İzin ver bana yardım edeyim.." Bir eli hızla sırtıma sarılırken diğerini bacaklarımın altından geçirdi. Kucağına almaya kalkacağı sırada dudaklarımdan dökülen acı çığlık ile başım kolunun üzerinde geriye düştü.
"S-suyum geliyor.." Hıçkırıklarımın arasında konuşmaya çalışırken başımı sancının yarattığı bir ölümle iki yana salladım bastırarak. "E-erken, daha ç-çok erken.."
Dudaklarımdan dökülen hıçkırıklarımın arasına karışan öpücüğü saçlarıma dokunurken onunda bedenine yayılan bir telaş sezdim. Merdiven basamağına öylece bedenini bırakırken bacaklarımı merdivene doğru uzatarak karnımı okşadım.
"Şimdi o-olmamalıydı.." Kapalı gözlerimin üzerine vuran bir nefes ile başımı acıyla koluna bıraktım.
"Seni kucağıma almam gerekiyor güzelim, araba aşağıda hemen gideriz hastaneye?"
Tatmin edici sesi kulağımın dibinden gelirken başımı sallayarak kolumu boynuna doladım çaresizce.
Şu an..
Gelmediği taktirde olacakları düşünmek dâhi istemedim..
Almak için tekrar kollarını bedenimde hissederken aynı anda kadınlığımda, bacaklarımın aşağısına akan bir sıvı ile ikimizin de şaşkın bakışları merdiven basamağını buldu.
Nefesimin kesildiğini, kadınlığımın yırtıldığını aynı saniyeler içinde hissederken şaşkınca bir çığlık attım.
"G-geliyor..."
Donakalan bakışlarını hala göbeğinde, geceliğine kadar bulaşan ıslaklıkda gezinirken kitlenen bedeni ile garip bir sinirle ağlayarak ensesini sıktım.
"Geliyorr diyorum, d-duymuyor musun!!!"
Bir anda merdiven boşluğunda başka bir patırtı duyarken koşarak yukarı çıkan Ezel'i gördü gözlerim.. "Ez-el.."
Şaşkınca bedenindeki yaraları izlerken aynı anda tekrar saplanan ağrı ile dudaklarımdan kaçan çaresizliğe engel olamadım..
Onun gözleri ise önce merdiven basamağına yayılan suyumda, ardından kucağında öylece doğurmaya çalıştığım Semih'de kitlenip kalmıştı..
Ağlayarak devam ettim çığlık atmaya..
Neden her şey bu kadar zamansızdı?
***
| Ezel Kırca |
Nabız.
Bir nabız, bu kadar çıldırmamalıydı..
Şakağımdaki hareketliliğin derime şiddetle vuruşunu, nefesimi her alışımda, öfkemi tekrar tekrar soluduğum her nefesimde öylece atıyor, darbeleriyle daha da çileden çıkmama sebep olacak kadar kan yüklüyordu beynime. Basıncının verdiği yoğunluk ile gözlerime oturan kanı hissederken yorgunluk sinen göz bebeklerimin odağını güçlükle sabitlemeye çalışıyordum.
Zordu.
Tüm kan akışımı, aylardır arındırdığım bedenime tekrar yüklemesine sebep olan öfkeyi, sadece tetikliyordu bu durumu.
Hırsla dişlerimi birbirine bastırırken üzerimdeki hırkayı çıkararak hazır geldiğim taytıma, kısa sporcu atletime baktım kanlanan gözlerimle.
Kan.
Bu gece o kadar çok görecektim ki.
"Çita'm?"
Yavru kedi gibi çıkan sesi, günlerdir olduğu gibi yine kısık, korkudan basık çıkarken gergin yüzümle ona döndüm. Bakışımı görmesiyle bir adım uzaklaşırken gözlerini kaçırarak konuşmasıyla kaşlarım bütün sinirimle çatıldı.
"Öyle bakma bana vallahi korkuyorum bak.."
Benden bir iki adım uzaklaşırken üzerine doğru bir adım attım zaptedemediğim öfkemle.
"Eğer bu gece sesini çıkarırsan, o zaman yapacaklarımdan kork Tomris!"
Ciddi sesim, sinirimden tarazlı çıkarken bakışlarım son kez yüzünde dolanıp kapıya döndü. İçerden yükselen bağırış sesleri kulaklarına baskı yaparken adımlarım soyunma odasının kapısını buldu.
Bir hafta.
Tam bir haftadır o notun öfkesiyle nefes alıyordum.
Günlerdir yarım yamalak uyuduğum uykunun eseri olan kanlı gözlerim ince, pas kokan koridora dönerken hızla ring olan büyük alana yürüdüm kafamdaki tüm sikik düşünceleri bir kenara atarak.
İstediğini verecektim..
Oynadığı kumarı, zevkle izleyecekti.
Arkamdan gelen kısık sesli adımlar bile bu gece ilk kez keyfimi yerine getirmezken, at kuyruğumu çözerek tokamı bileğime taktım hızla.
"Bu gece huzurlarınızda nâm-ı diğer Kafes Kurdu!"
Ringten yükselen ses ile tezahüratlar deli gibi mekanı kaplarken, hakemin görüş alanına girmem ile bakışları bedenimde dolandı kısa bir an. Bakışları gözlerimdeki hırsı ölçerken ne kadar tatmin olduğunu, tıpkı diğer insanlar gibi vahşice dövüşecek olmamdan keyif aldığını seyrettim saniyeler sürerken. Ardından memnun yüz ifadesi ile kalabalığa dönmesini, kuvvetle bağırmasını izledim.
"Ve bu gece maçına milyonlar yatırılan kafeslerin yeni gözdesi, Çita!"
Bağırarak, büyük bir şevkle ismimi söylerken biraz önceki tezahüratları bastıracak bir gürültü kapladı mekanı. Bakışlarım kalabalığa hızlı bir göz atarken herkesin gözünün bende olmasıyla elime doladığım bezleri sıkıca kavrayarak iplerinden arasından ringe atladım çevik bir hareketle. Yerimden doğrulararak düz bakışlarım mekandaki kalabalığı tekrar buldu aynı hızla.
Kahve gözlerim kısılırken loca kısmına bir bakış attım.
Işıkların kapalı olduğu loca görünmezken, hafifçe güldüm tüm bedenini ele geçiren öfkemle. Başımı iki yana sallarken önüme eğdim bakışlarımı.
Sadece gülerek..
"Mutluyuz?"
Hakemin sorusu ile alttan bir bakış attım olgun yüzüne. Yamuk gülüşüm yanaklarımdan çekilmezken başımı omzuma eğerek rakibime çevirdim bakışlarımı. Gözlerinde gördüğüm tanıdık duygu ile kaşlarım havalanırken hızla suratını inceledim.
Korkuyordu.
Gözlerinden geçen tedirginlik saniyeler ara ile bedenimi süzerken hangi noktalarıma vuruş yapacağını hesap ediyor olmalıydı ama bu işin ilk kuralını unutmuştu sanırım.
Hesap, bir boka yaramazdı.
Ansızın ya kazanır, ya da kaybederdin..
"Hazır mısınız?"
Son saniyeleri saymaya geçmeden önce bakışlarım tekrar karanlık alanı bulurken şimdiye kadar orada hep hatrı sayılır büyük yatırımcıların oturduğunu duymuştum ama bunun o kendini zeki sana herif olduğunu hiç düşünmemiştim. Bakışlarım, sanki kara gözleri ile göz göze gelmiş gibi tek bir nokta da sabit kalırken derin bir nefes alarak önüme döndüm omuzlarımı esneterek.
Gülüşüm, son saniyeleri saymayı bitiren hakemden sonra hamleleri için gardalan rakibim ile son bulmak yerine daha çok arttı.
Gülüşüm karşımdaki kadını daha da hırslandırırken maçın başlaması ile üzerime doğru bir anda hamle yapmasıyla hareketsizce beklerken, dudağımın sol köşesine sağlam bir yumruk yedim saniyeler içinde.
Tedirgin ama iyi bir yumruktu.
Bir anda sızlayan dişlerim ile gülmeye devam ederken bedenimi dengede tutarak bakışlarımı karşımdaki kızda sabitledim.
"Hadi ama güzellik.. Elin bu kadar yumuşakken olmaz ki!"
Dişlerini, sözlerimle daha çok sıkarken bağırarak bir tekme savurdu suratımın sol tarafına. Aynı hızla geriye eğilirken ters dönerek tekmemi sırtına geçirdim bütün gecenin vereceği hıncımla.
Yoksa içimde kalırdı.
Bir anda yere devrilmesiyle şaşkınca baktım bedenine.
"10,-"
Hassiktir!
Kalk lan!
Bakışlarım şokla yere serilen bedeninde dolanırken şüpheli bir bakış attım kalıplı bedenine.
"7,-"
Hareketsiz bedeni ile gözlerimi devirirken başımı iki yana salladım.
Ulan hayatın sillesini bu kadar yediğim halde bile hemen, ilk darbede devrilmiyordum..
Hareket etmesiyle bakışlarım tekrar yerdeki bedenine dönerken kalkmaya çalışmasıyla derin bir nefes aldım.
Bok ayağına, kazanacaktık az daha.
"4,-"
Yerinden doğrulamasıyla dikkatli bakışlarım, bana dönen sinirli yüzünde gezindi.
"Son 3,-"
Zorlayarak ayağa kalktı. "Maç, devam!"
Hakemin sesiyle kollarımı kırarak iplere yaslandım tüm ağırlığımla. Başım dik bir şekilde karşımdaki kadını süzerken göz kırptım alayvari. Hakemin şaşkın bakışlarını bedenimde hissederken bakışlarımı karşımdaki üzerine gelen kadından çekmedim. Beklediğimi görmesiyle anlamayarak bakındı bedenime.
Yüzümün çene kısmına yayılan ağrıyı hissediyordum ve buna rağmen her güldüğümde kasılan çenemin iğrenç göründüğünün farkındaydım.
"Bir an öldün sandım Kurtçuk!"
Dalga geçen sesimle bir anda üzerine yürüyerek yüzüme tekrar savurduğu yumruğuyla yan tarafa savrulan bedenim iplere çarptı.
Bu gece tek derdim, yaralarımı Beyza'ya Tomris'in yaptığına inandırmaktı.
Başımı hızla iki yana sallarken gülmeye devam ettim öfkeme nazaran alay kokan nefesimle.
"Öğreniyorsun."
Tekrar yumruk atmasıyla bu sefer de sol dudağımın kenarı patlarken, yüzümün tamamen dağıldığını anlamam bir olmuştu. Yine de gülüşlerim bitmezken kahkaha atarak başımı geriye eğdim eğlenerek.
Onun inadına..
Bakışlarım geriye düşerek dağılan saçlarımın arasından karanlık noktaya döndü. Bir anda hareketlenme dikkatimi çekerken aynı hızla bel boşluğuma denk gelen tekmesi ile iki büklüm olurken, kesilen nefesimle öksürmeye başladım boğazıma kaçan kanın verdiği tiksintiyle. Bunların tek sebebi, öfkemi daha da arttırırken ağzıma dolan kanı bütün iğrençliğim ile tükürdüm.
Sikik herif.
Aynı hızla karnımın tam ortasına tekrar tekme yemem ile elim karnıma yaslanırken hakemin çaldığı düdükle rakibimin hareketleri anlık durarak hakeme döndüğünü gördüm. Boşluğundan yararlanarak sağ yanağına sinirimle öyle bir tokat attım ki, savrulan saçlarından tutarak kafasını bir anda kaldırdığım diz kapağıma geçirdim.
"Öyle hemen dikkatin dağılırsa olmaz ki ama!"
Kafasını tekrar dizime geçirip geriye savururken burnundan akan kanın ringin kır beyaz rengindeki zeminine damlayışını izledim. Ardından hakeme kısa bir bakış atarken gözlerinin yaptığım hamle ile iki büklüm bekleyen kadında gezdirdi.
"Kural ihlali!"
Yalancı bir şaşkınlık ile yerimde doğruldum.
"Bu durumda diskalifiye mi olmam gerekiyor yoksa(!)"
Alayvari konuşmam ile bakışlarının anlamayan tonundaki ağırlığını tekrar yüzümde hissederken ringin köşesinde bekleyen takım elbiseli adamlara ilerleyişini izledim geri çekilip iplere yaslanarak. Rahat tavrım burnunu kırdığım kadına batarken bakışlarımı yan bir şekilde yüzünde tutmaya devam ettim.. Kanlı dudaklarımla ona gülümserken, nasıl bir sadist olduğumu ölçüyor olduğunu farkettim.
Sadist mi?
Sen mi Ezel?
Gülerek ona göz kırparken bakışlarını benden kaçırmasıyla başımı iki yana sallayarak hakemin konuştuğu adamlara döndüm. Dikkatli bakışlarım ne konuştuklarını anlamaya çalışırken kaşlarım, yüzüme dönen takım elbiseli adamda dolandı anlamayarak. Ardından hakeme son kez bir şey söyleyerek uzaklaşmasını izledi.
"Çita, ilk ihtar! 3 de maç biter!"
Dudaklarımı büzerek bakışlarımı tekrar karşımda gardını alan kadına çevirirken hala yaslandığım iplerden bedenimi kaldırmamıştım. Şaşkınca rahat halime bakarken kazanmanın bu kadar kolay olacağını düşünmemiş olmalıydı sanırım.
Bir anda başlangıç sesi gelirken bütün hızıyla bir anda bedenime yaklaşıp kanaması duran sol dudağıma tekrar yumruk atmasıyla yaslandığım ipler geriye doğru esnerken ardı ardına karnıma indirdiği yumruklar ile karnımı gizledim. Bel boşluğuma gelen yumruğu ile nefesim kesilirken ağzımdan gelen kanın mide bulandırıcı görüntüsünü görmemek için gözlerimi sıkıca kapadım.
Saniyeler içinde kesilen yumruklar ile üzerimden çekilen gölgeyi farkederken nerden geldiğini bilmediğim adamlar tarafından üzerimdeki kadın tutularak uzaklaştırılmıştı. Bakışlarım anlamayarak dolandı ringte. Ne olduğunu anlamazken hakemin sesi ile şokla baktım gerçekleşen olaya.
"Maç, iptal!"
Kanlı dudaklarım aralanmasıyla sızlarken, bakışlarım hızla ringte bekleyen rakibimde dolandı. Onunda bakışları anlamayarak üzerimde gezinirken öfkeli bakışları benim ardımdan, ringten inen hakemi buldu.
"Ne demek iptal? Boşuna mı çalıştık bir hafta?"
"Emir böyle, dağılın!"
Hızla ringten inerek uzaklaşan hakemin ardından bakışlarım hızla o adamları aradı. Ortadan bir anda kaybo'lan adamlar ile bakışlarım bu sefer de Tomris'i buldu. En önde oturan bedenine dikkatle bir bakış atmamla gözlerimi kapattım inanamayarak.
Kısmi şok geçirdiğini anlamam saniyelerimi alırken ön tarafta, öylece dağılmış bedenimi izliyordu.
Ona doğru bir adım atmak istemem ile bel boşluğuma saplanan ağrıyla adımlarım anlık duraksadı. Nefesimin ordan geldiğini anlarken sağlam darbenin eserini birkaç gün çekeceğimi biliyordum. Yavaş hareketlerle iplerin arasından geçerek elini daha çok bastırdım belime.
"Sağlam yumruk salladın Tomy."
Hala dümdüz bakışları dudağımdan çeneme yayılan kanda dolanırken yanağına hafifçe vurdum.
"Hey, sana diyorum?"
Yüzü, vurmam ile sallanırken kirpiğinin bile kırpılmayışıyla şaşkınca omzunu salladım.
"Lannn? Kendine gel?"
Yanaklarına ardı ardına vururken bir anda kayan gözleriyle yan tarafa devrilmesi bir oldu. Dudaklarım şokla aralanırken hızla üzerine eğildim.
"Gerçekten bayılmış olamazsın değil mi?"
Yanaklarına şokla daha sert vururken yumuşak tenine her dokunduğumda pürüzsüz cildine vurmak içimi acıttı anlık.
Cilt bakım malzemesi, pahalıydı sonuçta.
Yüzünü fazla dağıtmadan çenesini kavrarken boşlukta olan bedeni ile gerçekten bayıldığını anlamam ile şaşkınlıkla etrafıma baktım. Yan tarafta duran şişe dikkatimi çekerken biraz daha iyi olan belim ile rahatca doğruldum. Yüzüne hafifçe döktüğüm su ile bir anda nefessiz kalmasıyla başını kaldırırken ıslanan gri saçlarını iki yana salladı hızla.
"Allah'ım uyandım değil mi? Bir kabusdu ve ben uyandım. Şimdi şampiyonluğumuzu kutlayacağız ve bir trilyon ile ilk yapacağımız şey, bir gece mekanında seksi, yuvarlak kıçlarımız patlayana kadar dans etmeye gideceğiz değil mi? Sonra yakışıklı adamlarla gru-"
Bir anda başını kaldırmasıyla, ona baygınca bakan beni görmesiyle çığlık atarak geriye yapıştı bedeni. Elleri yanaklarına şokla yaslanırken başını iki yana salladı kanlı yüzüme bakmaya dayanamıyormuş gibi.
"Yüce..-"
Hala başını iki yana sallıyordu.
"Yüce Gaia, al ruhumu yalvarırım.."
Kısık sesiyle cenemden damlayan kan ile bakışları aynı hızla damlayı takip ederken gözlerinin tekrar kaymasıyla bu sefer de diğer tarafa devrilmesini izledim.
"Ay beni kan tutar, ayyy bana bir şeyler oluyor.."
Bu sefer yaptığı numarayı yemezken çenemi elime silerek koridora döndüm.
"Ben eve gidiyorum. Sen burda sabahla!"
Adımlarım ilerlerken aynı hızla arkamdan ayaklanan ince bedenini gördüm. Yorgun bedenime eklenen ağrılar birer birer eksilirken boynumu esneterek kollarımla esneme hareketi yaptım aynı anda yürürken.
Soyunma odasına girmem ile hızla üzerime deri ceketimi geçirip fermuarını çektim. Ayaklarımdaki spor ayakkabıların yerine siyah parlak botlarımı giyerken telefonumu kontrol ederek hızla Beyza'yı aradım. Çalan telefonu açılmazken meşgule düşmesiyle tekrar aradım. Hala açılmazken uyumuş olduğu ihtimalini düşünmek isterken stresle hızla çıkışa yöneldim.
Arka kapıdan motorumun olduğu sokağa çıkarken acele adımlarla yürüyerek kaskımı elime aldım. Yanımda birinin varlığını hissetmezken bakışlarım anlık arkamı döndü.
Ve aynı hızla Tomris'in baygın bedenini.
Dudaklarım şokla aralanırken tam adım atacağım sıra kafama bir şeyin geçirilmesi ile ne olduğunu anlamazken aynı hızla kollarımdan tutulmasıyla kalakaldım.
"Adam kaçırmak güzelmiş lan?"
Gelen ses ile soluma bir anda hamle yaparken dizimi gelişi güzel kolumu tutan bedene geçirdim.
"Hassiktir!"
Aynı hızla çözülen kolum ile yumruğunu sağıma doğru savururken boşalan kollarım ile kafama gecirileni çözmeye çalıştım. Bir anda iki kolum da arkamda birleşirken kuvvetle sabitlenmesiyle kafamı geriye atarak vurdum kim tutuyorsa. Bir yere çarpmayan başım ile ellerimi tek eline toplayan, ardından belimden bir anda kavrayarak kaldıran kuvvetli bir kol hissederken çığlık atarak bacaklarımı savurdum.
"Kimsiniz lan siz, orospu çocukları?"
"Bak ya, beni doğurup sokağa atan kadını nasıl da bildi? Doğruyu söyle Ezel, öz geçmişlerimizi de araştırdın mı?" Bir anda inilti gibi gelen sesin ardından tekrar duyduğu aynı ses ile bakışları görmeye çalıştı etrafını. "Ulan ben çocuk yapacağım dedikçe evren sanki bana karşıymış gibi veriyor tüm belaları. En lazım yerlerime yapıştırdı lan!"
Bir anda tamamen serbest kalırken anlamayarak etrafıma bakacağım sırada kafamdaki poşetin çekilmesiyle şaşkınca bakışlarımı yan tarafıma çevirdim. Yüzüme aval aval bakan yüzleri görmem ile gözlerim bedenlerinde öylece kalakaldı.. Aylar sonra onları görmek, sanırım ters bir etki yapmıştı beynimde..
"Bizi özlediğini biliyorduk(!)"
Murat'ın neşeli sesini duyarken onun aksine dik ve soğuk bakışlarım yüzüne sabitlendiği an gözlerini belki de ilk kez kaçırdı benden. Ardından Oktay'ın ciddi yüz ifadesine dönmem ile gördüğüm çöküş ağır bir yük gibi baskı yaptım aklıma..
Işıl.
Dudaklarım hatıralarıma ilişen tüm denklemleri tekrar gün yüzüne çıkarmasıyla aralanırken belki de bende ilk kez ondan gözlerimi kaçırdım.
İyi görünüyordu..
Ama kötüydü de.
Bunu direk anlamamı sağlayacak kadar açıktı yüz ifadesi.
Onlara cevap vermeden duvar kenarında öylece baygın yatan Tom'a baktım. Yan bir bakış ile tekrar yanımdaki ikileye dönerken aylar sonra onlarla konuşmanın verdiği bir gerginlikle konuşmaya çalıştım.
"Bayıltarak amacınız neydi merak ediyorum?"
Murat'ın bakışlarını yüzümde hissederken omuz silkmesiyle gözlerimi devirdim. "Bilirsin, bizim işimiz heyecan." Yamuk gülüşünü izlerken adımlarım Tom'un yanını buldu. Narin bedeni öylece serili yatarken bir hasar olup olmadığına baktım hızla. "Merak etme ölümcül darbeyle bayıltmadım. İki kokuya serildi nonoş arkadaşın."
Yüzüne ters bir bakış atarken tekrar baygın bedenine döndüm. Gözlerimi yorgunlukla kapatırken ağrıyan bedenimi biran önce dinlendirmem gerektiğini biliyordum. Ayaklanarak arkamda bekleyen iki bedene döndüm.
"Bir zahmet eve kadar da bırakırsınız artık."
Arkama bakmadan motoruma ilerleyeceğim sırada Murat'ın önüme geçerek eğlenceli bir bakış atmasını izledim anlamayarak.
"Bizimle geliyorsun Çita."
Dediği şey ile sorgu dolu bakışlarına yukarıdan bir bakış attı. Kaşlarım tavrı ile gerilirken birkaç adım geri atarak bedenini süzdüm yavaşça. Bakışımdan tedirgin olan bedeninin kıpırdanışı ile yerinde hareketlenerek Tomris'e yöneldi.
"Neyse ben şu kankanı arabaya taşıyım. Böylelikle sende bizi takip etmek zorunda kal."
Oktay'ın olduğu yerde beklemesi ile yan bir bakışla ona bakmamla gözlerinin direkt gözlerime kilitli olduğunu gördüm. Göz göze gelmenin gerginliği ile çekmemeye çalışırken durgun bakışları benden önce çekildi yavaşça. Haline garip bir şekilde üzülürken boğazımı temizleyerek motorumun arkasındaki araca götürülen Tom'a baktım.
"Eve gitmem gerekiyor!"
Sesimi duyan Murat'ın bakışları dikilen bedenime dönerken yüzüne tekrar bir gülüş yer edinmesiyle bu gecenin fazla uzun olduğunu anlamıştım.
"Artık gerekmiyor Ezel'cim."
Bir anda dedikleri ile dikkatli bakışlarım yüz ifadesinde gezindi. Adımlarım üzerini bulurken sorgu dolu gözlerimi görmesiyle kucağındaki ince bedeni arka koltuğa yatırdı.
"Sırf vızırtısını duymamak için bayılttım yemin ediyorum. Aylardır nasıl katlanıyorsun buna sen?"
Aylardır..
Yerinde doğrulurken bir anda duraksamasıyla kırdığı potu farketti. Göz göze gelmemek için bakışlarını kaçırarak aracın kapısını kapatmasını, hemen önündeki yolcu yerine binmeye çalışmasıyla sertçe kapıya bir tekme savurdum. Tuttuğu kapı sertçe kapanırken gözlerini kapatarak derin bir nefes almasını izledim öylece.
"Aylardır," Sesim, şüphe ve ölümü aynı anda barındırıyordu. "Öyle mi?"
Boğazını temizleyerek bakışlarını yüzüme dikerken diyeceği sözleri toparlamaya çalışmasını, tekrar bir falso vermemek zorunda kaldığını görebiliyordum. Kasılan çeneme ek olarak saplanan ağrı ile sinir bedenime daha çok hapsolurken Oktay'ın yanımıza yaklaştığını fakettim.
"Bunu gidince konuşa-"
"Kes sesini!" Bakışlarım Murat'tan ayrılmadı. Başımı omzuma eğerek güldüm alayla. "İzlemek keyifli miydi Murat ?"
"Eze-"
"Çok merak ediyorum! O bağımlı, ruh hastası arkadaşın çocuğunun varlığını bir gün olsun hatırladı mı?"
Beyza, beklemişti.
Kendisi için değildi bu bekleyişi..
Oğlu için, çocuğu için bir umut beklemişti..
Neden beklediğini kendisi bile bilemezken, sormak anlamsızdı..
Bitmiyordu.
Bitiremiyordu birçok insan gibi..
Diline alamadığı onca sözü tek bir bakışında anlamış, dilinin düğüm düğüm olmasını sağlamıştı sanki gördükleri. Konuşmaya, ona bir şeyler söyleyerek kafasını dağıtmaya dermanım kalmayana kadar gücümü kesmişti. Gözlerim, aylardır çektiğimiz sorunların hırsıyla yangın yerine döndü bir anda. Bu gecenin hareketli olacağını biliyordum. Önüme gelen, geçmeye çalışan herkesi Beyza için, kendim için, tüm zorlukların yine sırtımda oluşturduğu kambur için yakacaktım onları. Acıma duygum, şu an anladığım gerçek ile tamamen körelmişti artık onlara karşı.
Acımak mı?
Onlar sana acıyordur Ezel?
Aylardır.. Can çekişmeni izlediler..
Bir adım geriye atarak cevap vermeyen adamın gözlerinden gözlerimi çektim. Afallayan zihnimin saniyeler içinde önüme serdiği gerçekleri güçlükle kavradım.
Aylardır..
Aylardır, izlediler.
Amaçlarını, nedenlerini, sebeplerini bir saniye olsun anlamak içimden gelmezken tiksinti dolu bir bakış attım karşımda tepkilerimi tedirgince izleyen gözlere. Hiçbir şey söylemeden arkamı hızla dönerken motoruma yürüyerek kaskımı arkaya sabitledim. Aynı anda sırtıma bir far yanarken, kapanan kapıların sesiyle öfkeyle çalıştırdım. Pedalları kaldırırken yanımdan geçen araçla hızla gaza basarak peşlerinden gittim. Çıktığımız sokağın ilerisinden sola dönerken ana yolun kalabalığı ile hızımı yavaşlatarak arkalarından ilerlemeye devam ettim.
Tom'a bir şey yapmayacaklarını biliyordum.
Yanlarından hızla geçerken araçların duraksayarak ilerledikleri trafikte ışıklara kadar sürdüm. Arkamdan çalan kornanın onlara ait olduğunu biliyordum.
Artık gerekmiyor..
Hızla eve sürerken o açılmayan telefonun sebebini öğrenip tekrar peşimden geleceğine emin olduğum arabanın arkasından gidebilirdim. Yanan ışıklar ile hızla geçerek bizim sokağın sapağına dönerken karanlık sokağı aydınlatan benim motorumun farı değil, arkamdan gelen aracın farıydı. Hızımı keserek apartmana yaklaşırken bir anda farkettiğim detay ile hızla fren pedalına bastım.
Evin ışıkları yanıyordu.
Beyza bu saate uyanık olmazdı ki..
Yanımda duran araç ile bakışlarımı çekerek solumda duran ve bana bakan Murat'a baktım. Bakışımda doğan binbir cümlenin altında baş kaldıran anlamları farketmekten korkan bakışlarını çekti hızla benden. Olduğum tarafa motoru parkederken aynı anda arkama durarak onların da park ettiğini gördüm. Adımlarım evi bulacağı an bir anda bütün apartmandan sokağa taşan bir çığlık duymamla nefesini kesilmesi aynı saniyelerde gerçekleşmişti.
Şaşkın bakışlarım apartmana dönerken aynı çığlığın bir kez daha yankı yapmasıyla korkuyla apartmana koştum. Belime saplanan ağrı, bedenimin zedelenen hiçbir yeri umrumda değildi. İkinci katın merdivenine döndüğüm an karşılaştığım manzara beni öylece duraksattı.
"E-zel.." İnilti dolu sesini duyarken sıkışan kalbimin üzerine binen şaşkınlık ile yutkunamadım bile..
Merdiven basamağı.. Islanmıştı.
"G-geliyor.."
Hıçkırıklarının karıştığı sesi, bedeninin üzerindeki sabahlığı, etek uçlarının ıslaklığı.. Hiçbir şey.. Hiçbir şey yaşadığım şoku atlatmama yardımcı olmamıştı. Bakışlarım, Beyza'nın bedenini kucağına çeken kollardaydı. Başının, acıyla arkasında kalan adamın omzuna yaslamasını izledim öylece.
Yaslandığı bedenin elleri, göbeğindeydi..
"Sakin ol güzellik yüküm.. Geçen ay gittiğin doğum egzersizleri ne boka yarıyor, bu ağrının biraz daha hafiflemesi için değil miydi onlar?"
Geçen ay..
Öfke, sinir, sindirememezlik.. Hepsinin çığır açtığı zihnimin şu an odaklanması gereken şey, çok başkaydı, biliyordum.
"A-ahh!" Kuvvetli bir çığlıkla beraber ağlayışı daha da artarken içi dökülürcesine ağlamaya başladı başını iki yana sallayarak.
"E-rken.." Hıçkırıkları, kalbimi delik deşik etti öylece. "Ezel, ç-cok erken. D-daha bir hafta vardı.."
Yaşadığım şaşkınlığın içinden beni çekip alan bambaşka bir sesin apartman dışından gelmesiyle bakışlarım arkamda kalan merdiven boşluğu oldu.
"Hassiktir!"
Murat'ın şaşkın sesi ile birlikte başımı hızla iki yana sallayıp gözlerini sıkıca kapatıp açtım. Hızla Beyza'nın üzerine eğilirken ellerimi göbeğine yerleştirdim.
"Ne konuşmuştuk, sakin olacağız, derin derin nefes alacağız ve bacaklarımızı kasmayacağız. Kendini serbest bırak ama şimdi bırakma. Hastanede bırak. Evet hastanede bırak. Hastane. Hastaneye gitmemiz gerekiyor." Bir anda saçmalamaya başlarken etrafıma saçma bir bakış attım.
"Doğum çantası. Biberonu. Şapkası. Eldivenlerini almış mıydık biz?" Etrafıma hala bakarken beynimin döndüğünü hissettim. "Her neyse, sonra da alırız. Gitmemiz gerekiyor, tut kendini tamam mı!"
"Bu benim elimde değillll !!!"
Çığlık atarak bağırmasına karışan inleme ile acıyla kasılan mavilerini izledim öylece. Aceleyle yerimden doğrulurken Semih'in de kalkmaya çalıştığını gördüm. Lanet olsun. Kimin kollarında olduğunun ve ne vaziyette doğum yapmak üzere olduğunun farkında mıydı? İnanamayarak Beyza'nın arkasından çekilip kollarını dizlerinin altından geçirerek kaldıran Semih'e baktım. Ağlayışı daha da artarken narin ellerini göbeğine sarmasını, başını acıyla boynuna bastırmasını izledim tıkanan tüm mantığımla. Önümden geçip giden iki bedenin ardından adımlarım peşlerine takılırken Murat'ın sesini duymam ile anlık duraksadım.
"Abi Beyza doğuruyor!! Her zaman gittikleri hastaneye gidiyoruz şimdi. Oraya gel."
Bakışlarım, öylece omzumun üzerinden arkamı buldu.
Her zaman..
Dudaklarım, kendi aptallığımın gerçekliği ile aralanırken göz göze geldiğim bakışlarını kaçırarak önümden geçip aşağı inmesini izledim Murat'ın. Arkasından bende inerken bu geceyi kaldırmaya hazırlanan zihnimin güçlükle kendine gelmeye çalışmasını dinledim kafamın içinde.
Beyza doğuruyordu.
Doğuruyordu.
Ve aylarca bir ses soluk beklediği adamın kollarından doğuruyordu.
Tüm düşüncelerimi dağıtan ise Tomy'nin tüm mahalleyi ayağa kaldıran ince, tiz ve şaşkınlık dolu çığlığı oldu..
"Sonunda çıkarıyor.. Yüce Afrodit sana şükürler olsun.."
- Bölüm Sonu -
Sanırım onları da bir başka özlemişim ben..🥲
Güzellik yükü 🤍
Çita 💣
Ve artık tek bağımlılığı Güzellik Yükü kalan, Semih Özer..
Ve bu geceye milyonları yatıran Azad Dinçer..
💥
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top