2.BÖLÜM-YENİ HAYAT

"Öfkesi, ölümdü."

***

Hayatım boyunca zaten kendimi hiç şanslı biri olarak görmemiştim. Görmeme izin vermemişlerdi daha doğrusu. Şimdiye kadar her şeyden kıl payı sıyrılmış, paçayı zor kurtararak gelmiştim. Şimdi, bu gece olanlar da sadece listeye eklenecek yeni bir anı olarak kalacaktı.
Duyduğum kelimeyi sindirmem birkaç dakikamı alırken, sakin birkaç adımla arkamı döndüm.

Kara gözler, yüzümün her bir detayını ayrıntılı bir şekilde incelerken, suratım, bakışları karşısında ifadesiz bir boyut kazandı. Hayır hiç mimik de oynamıyor, robot gibiydi.

Arkadakilerden biri, " Bi an gerçekten gitmelerine izin vereceksin zannetmiştim!" diyerek ortama ilk tepkisini koydu.

Ben hala sessizce suratına bakarken, O da siyahlarını benden çekerek arkasında iki üç adım gerisinde bekleyen çoçuğa döndü.
"Oktay, al bunları kalacakları yere yerleştir, yarın iş başı, aksilik istemiyorum!"

Kurduğu en uzun cümlenin bu olmasının şaşkınlığını yaşarken, ne demek istediğine dikkat edememiştim.
Oktay denilen çocuk hemen devraldı işi. "Tamam abi hemen hallediyorum. Mekana mı?" diye bi soru yöneltince, kafasını belli belirsiz sallayıp geri bana döndü heybetli bedeniyle.

Bana göz ucuyla bakması bile hipnoz etkisi yaparken, gözlerinin bu derece bir insanı etkisi altına alabiliyor olması garibime gitmişti. Yavaş ama tedirgin eden adımları tekrar bana doğru hareketlenince, ister istemez nefesimi tutup bekledim ama o yanımdan yavaşça geçti. Hala siyah gözleri bana bakarken, neden bu denli uzun baktığını anlamamıştım. Kim daha ilk anda gördüğü birine böylesine uzun ve dikkat çekici bir şekilde bakardı ki?

Beni tanıyor olma ihtimali doldu aklıma. İnceleyen bakışları, aklıma başka birşey getirmemişti anlık olarak. Bunu sonra düşünmek üzere, belki de hiç düşünmemek üzere, rafa kaldırırken bakışlarımı ileriye yönelttim.

Ne olacaktı şimdi?

Ortamda bi süre sessizlik hakim olduktan sonra Oktay ellerini çırparak, "Serenay, sen Murat'la bu ikisini halledin, bende mekana geçeyim benimki gelmiş mi bakayım?" diye sordu. Sonra da o da yanımdan geçerek çıkıp gitti.

Serenay ayağa kalkıp bize doğru adımlamaya başladı." Evet bayanlar bana kaldınız, hadi beni takip edin şimdi."

Olayları hala dış hattan izleyen ben ve Beyza ne olduğumuzu anlamadan böyle bir şeyin içerisinde kendimizi bulduğumuz için epey bi şaşkındık açıkcası.
Ama gelin görün ki içimdeki sinir sanırım tam şu an patlamaya hazır volkan gibi, önümdeki güzel kıza nasip olacaktı.
O, yanımızdan geçip giderken ben hala yerimden hareket etmemiştim.

O da benim hareket etmediğimi gördüğünde durdu ve bana dik dik bakmaya başladı.

Önümüzde beliren, adının Murat olduğunu öğrendiğim çocuk "Kızlar bence yeni hayatınıza alışmaya bakın, emin olun pişman olmazsınız!" diyip yamuk bi gülüşle yanımızdan geçip sevgilisinin omzuna kolunu atıp bizi beklemeye başladı.

Benim aksime fazla hevesli görünen Beyza, kıpır kıpır bana bakıp gözlerini kaçırıyor aynı zaman da da arkamdaki ikiliye tebessümle bakmaya başladı.

Bir boklar karıştırdığına emin olduğum kuzenimin, kanına kadar iyi tanıdığımı bildiğimi şu an daha net anlamıştım.

Yasaklı bölgeye bilerek gelmişti.

Bilerek bizi bu çukura çekmişti.

Bilerek yine kafasına eseni yapmıştı.

Eminim nedeni yine bizim başımızı belaya sokacak kadar büyük birşeydi..

Sinirle nefesimi dışarı bıraktım ve arkamı dönerek durumu izah etmeye koyuldum. Anlamaları gerekiyordu. Anlamalılardı. Böylesine saçma bir durumun içine nasıl düşebilmiştik hayretle izliyordum. Belgeyi çalmaya yeltenmiş olabilirdi, lanet olası girdiğimiz bok çukurundan sıyrılamamış olabilirdi ama zorla burda tutacak sonuçlar doğurmazdı bu.

Saçmalıktı.

"Bakın sizi anlıyorum kendinizce sizde haklısınız, Beyza'nın yaptığı yanlış evet ama anlamadığınız bizim zaten kurulu bi düzenimiz  var. Bakın ben çalışıyorum ve sabah 08.00 'de işe gitmem gerekiyor. Şu an neredeyse sabah oldu. Lütfen yol verin de gidelim hem arkadaşınız da gitsinler demişti. Hadi Beyzacığım?"

Onlara baktığımda boş boş suratıma baktıklarını gördüm. Beyza' nın  da gözlerini devirerek bana baktığı gözümden kaçmamıştı.

Serenay, "Bittiyse gidelim artık." diyip kapıyı açıp bizi bekledi. Murat'da açtığı kapıdan geçip merdivenlere yönelmişti bile.
Gözlerimi kapatıp derince solumaya başladım. Gerizekalı kuzenimi bilmem ama benim bu bok çukuru sokakta kalmaya hiç niyetim yoktu.

Hiçbirşey belli etmeden arkalarından merdivene yöneldim. Beyza'da benimle beraber arkamdan ilerledi. Serenay ardımızdan kapıyı kapatıp gelmeye başladı. Kitlemeye bile gerek görmedi. Haklı, çalacak hiç bir şey yoktu çünkü içerde.

Peşin sıra merdivenlerden indik.
Apartman kapısına geldiğimizde önümüzde bir araba vardı. Murat sürücü koltuğuna oturmuş bekliyordu. Serenay da bize bakıp kaşıyla arka tarafı işaret ettiğinde içimdeki deli kadın çoktan harekete geçmişti bile. Suratıma yamuk bi gülüş yerleştirdikten sonra, Serenay ön kapıyı açmak için yöneldiği an, Beyza' yı orda bok gibi bırakarak arabanın tersine koşmaya başladım.

Anlık gelişen olay, yine başıma sardığım belaya daha çok batmama sebep olacaktı. Hep öyle olmuştu bu yaşıma kadar.

Yanlız hiç fena koşmam.

Lisede koşu ve voleybolda birinciydim.

Bu mükemmel fiziğimin nedeni de bu yaptığım iki spora bağlıydı zaten. Arkama bile bakmadan, son sürat koşmaya devam ettim ıssız sokakta.

Arkamdan bağrışma sesleri yükselirken, bir anda önüme çıkan sapağa döndüm. Hızımı kesmeden, koşmaya devam ederken tekrar sağa dönerek ana caddeye çıktım. Şu an yürüyerek geldiğimize şükrediyordum çünkü etrafa baka baka geldiğim için bu ana cadde bana çok tanıdık gelmişti.

Arkamdan sesler kesilmezken, zar zor anladığım Murat'ın "Azad beni sikecek amına koyayım!" lafıydı.

Bir anda hem gülerken, aynı zamanda adranelin hormonum tavan yapmıştı.
Son sürat cadde de koşmaya devam ettim. Bi' an arkama baktığımda, Murat'ın da arkamdan uzun bacaklarıyla atılarak koştuğunu görmem, bütün ümidimi çöpe attı ama hızımı kesmeden, önüme çıkan ilk sokak arasına döndüm.

Sonra tekrar.

Tekrar.

Tekrar..

En sonunda hatırladığım yerlerle hiçbir bağlantısı olmayan yerlerden koşmaya devam ettiğimde, panik bedenime kol atmış, hızımı kesmeme sebep olmuştu.

Nefesim iyiden iyiye düzensizleşirken, kaç dakikadır koşmaya devam ettiğimi bilmiyordum ama dinlenmem gerekiyordu. Zaten aç ve susuzdum. Direncimi kesilmesi, an meselesiydi.

Önüme çıkan bir apartman katının arasına girerek soluklanmaya başladım.
Sokağın başından sesler gelmeye başladığında Murat'ın "Ulan Ezel misin nesin, ecelin olacağım senin!"
Bağırışıyla bütün sokak inlerken, önümde yürüyen ukala ve laubali çocuktan böylesine bir tehdit almak, beni ürkütmüştü açıkcası.

"Sikeyim! Bulun lan şu kızı." Murat emirler yağdırmaya başladığında, yanlız olmadığını anlamam iyice panik yapmama sebep oldu. Nefes sesim bile duyulmasın diye soluk bile almak istemiyordum şu an. Kafamı az ucundan sokağın başını görebilmek için duvardan çıkardığımda Murat kafasını elleriyle tutmuş çekiştiriyordu.

Anlamadığım şey şu.

Tanımadıkları 2 kızı bu sokakta tutma çabası da neydi böyle?

Gerçekten de tek bir hata mıydı buna neden olarak gösterdikleri?

İnanmıyordum.

Kafayı yememek için düşünmek istemiyordum ama bunlar ya katildi, ya tecavüzcü, ya da kadın taciriydi.

Gözlerim aklıma gelenlerle kocaman açılırken, nefesim aksadı.

Gerçekten olabilir miydi?

Fazla film izliyorsun bebeğim.

Gözlerimi sıkıca birbirine bastırıp, düşünmemeye çalıştım. Düşündükçe kafayı yerdim çünkü. Bir an önce bu sokaktan çıkmak, evime gitmek istiyordum. Beyza da ne bok yerse yesindi burda.
Kurtulduğum için nefret ettiğim üst komşuma bile baklava alıp vericektim. İçimden adağımı da adadıktan sonra tekrar kafamı çıkarıp baktım. Kimsenin olmadığını gördüğümde hızlıca saklandığım girintiden çıkıp koşmaya başladım.

Ana caddeye ulaşmak için önüme gelen her yerden dönüyordum ama lanet olsun ki aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Büyük ihtimal geldiğimiz yoldan epey bi' uzaklaşmıştım. Hızımı daha da arttırıp tekrar bir sokağa daha döndüğümde birden silah sesi duyuldu.

Olduğum yerde tabiri caise donup kaldım.

Silah sesi.

Silah sesi mi?

Biz neye bulaşmıştık Allah'ım?

Tamam temiz bir hayatımız yoktu kabul ediyorum. Ota boka çok bulaşmışlığımız vardır. Para kazanmak için yemediğimiz halt kalmamıştır.

Ama silah milah bana ters.

Şimdiye kadar böyle şeylere hiç bulaşmamışımdır.

Niye yalan söylüyorsun?

İç sesime cevap vermeye bile tenezzül etmezken, etrafıma bakındım karanlık sokakta. Hala durduğum yerde sap gibi dikildiğimi farkettiğimde, hemen harekete geçip izbe bir sokağa attım kendimi.

Silah sesleri yükseldiğinde lanet olası vicdanım Beyza' ya bişey olma ihtimali ile sızladı.

Gözlerimi kapatıp ona bişey olmamasını diledikten sonra beklemenin anlamsız olduğuna karar verdim ve hemen çıktım ara sokaktan.

Lanet olası sokak nasıl bir yerdi böyle?

***

Yarım saattir kesintisiz yürümüş, bazen de  koşmuştum ama farkettiğim şeyle olduğum yere çöktüm.

Ne kadar koşma da iyi de olsam, kaslarım sızlamaya ve ağrımaya başlamışlardı. Silah sesleri 10 dakika önce susarken ben hızımı kesmeden devam etmiştim şu ana kadar.

Farkettiğim şey beynime balyoz etkisi yaratırken, nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.

Bu sokağın çıkışı yoktu.

Yoktu.

Bi sokağın çıkışı nasıl olmazdı?

Koştuğum yürüdüğüm yerlerden ikinci defa bile geçmiştim buna rağmen geldiğimiz cadde sanki yok olmuştu.

Panik, insana herşeyi yaptırabiliyordu.

Bu gece bunu anlamıştım. Lanet olası çıkışı bulamamak tamamen benim aptal beynimin hatasıydı.
Gözlerimi kapatıp beklerken bi ses geldi kulağıma. Sesi, analiz bile edemeden tekrar geldi kulağıma.

Oturduğum apartman merdiveni kıçımın donmasına sebep olurken, yüzümün ve ellerimin halini düşünmek bile istemiyordum.

Resmen buz kesmiştim.

Bi' daha ses geldiğinde kafamı kabullenmişlikle kaldırdım eydiğim yerden. Direnmemin bir anlamı yoktu, zaten alışkındık. Göreceklerime şimdiden kendimi hazırlarken, gözlerimin önüne serilen bedeni, yine beni ilk an olduğu gibi kitlemişti sanki.

Karşımdaydı.

Heybetli bedeni karşı duvara yaslanmış, ellerini kot pantolonun arka ceplerine sokmuş, bir ayağını kırıp duvara yaslamış ve yana eğik kafasıyla bana bakıyordu kısık gözleriyle.

Siyahlarıyla..

Kaç yaşındaydı bu?

Gözlerimi sıkıca kapatıp düzene giren nefesimle derin bir hava çektim içime. Sakindi ve bu daha da ürkmeme sebep oluyordu.

Neye bulaşmıştık biz?

Beyza ne yapmaya çalışıyordu? Kafamda onlarca soruyla cebelleşirken, ayağını indirdi ve bana doğru adımlamaya başladı.

Evden çıkarken yaptığım ev topusu çoktan firar etmiş, simsiyah uzun dalgalı saçlarım özgürlüğünü ilan etmişti rüzgara karşı. Birkaçı ise şu an dudaklarıma, burnuma dağılmıştı.
Şişme montuma biraz daha sarılırken, O tam karşımda, apartmanın köşesine yaslandı bu seferde. Gözlerimle onu takip ederken, ani bir atağa karşı tedbirde bekliyordum.

Kim söyledi ki hemen teslim olacağımı?

Ben tatlı dilli bir kızdım. O'nu pekala da ikna edebilirdim değil mi?

Kafasını kaldırıp tekrar bana dikkatlice baktığında, ellerinden birini cebinden çıkarıp sakallı çenesini kaşımaya başladı. Gözleri, gözlerimden bir an olsun ayrılmazken, yüzümü inceliyor olması, değişik hissetmeme sebep oluyordu.

Hareketi..

İçimde birşeyleri ezdi sanırım.

Şimdiye kadar hiçbir erkekten bu kadar kolay etkilenmezken, onun bunu bu derece rahat başarıyor olması kaslarımın gerilmesine neden oldu. Derin nefeslerimi almaya devam ederken bir anda direk karşıma geçti.

"Bulabildin mi?"

Anlamamış bakışlarımı gördüğünde, kalbimi tekletecek derecede o sert dudaklarına yamuk bi gülüş koyup "Çıkışı?" diye sordu.

Gözlerimi şaşkınca açıp, dediğini idrak etmeye başladığımda inanamaz gözlerle ona bakmaya devam ettim.

"Sizin amacınız ne?" diye aklımdakini direk yönelttim ona.
Sesim sorgu barındırıyordu. Ne yapmaya çalıştıklarını anlamıyordum. Kim birilerini bu izbe sokakta zorla tutmaya çalışırdı ki? Saçmalık ötesiydi.

Rüzgar saçlarımı yüzüme savurduğunda gözleri gözlerimden çekildi.

Saçlarımın hareketlerine takıldı.

Uzunca bir süre gözleri burnumda, dudaklarımda, çenemde ve boynumda gezindi. Bu hiç olmayan bişeyin olmasına neden olmuştu bedenim de.

Utanmama.

Esmer tenimde belli olan kızarıklık Allah'tan üşüdüğüm için oluşan kızarıklık tarafından örtbas edilmişti.

"Amacımız!"

Kelimeler dudaklarından dökülürken gözlerime bakmaya devam etti. Diyeceklerini tartmaya çalışıyordu sanırım.

Ama öyle pervasız görünüyordu ki, düşünerek konuşan birine hiç benzemiyordu. Bu tezimi çürüten şey ise de çok az konuşmasıydı.

"Evet amacınız? Bakın arkadaşınıza da söyledim ama beni dinlemedi bile. Bizim bi' düzenimiz var zaten. Eğer birilerine ev sahipliği yapmak istiyorsanız, sokakta evsiz onca insan var, onları bulun onlara yapın misafirperverliğinizi! Ha derdiniz bize ceza vermek mi tamam bunu kendi evimizdeyken de yapabilirsiniz, burda zorla tutma amacınız ne Allah aşkına-""

Yine o soğuk gülüşlerinden birini atıp bana bakmaya devam etti.
Gözlerimi sinirle kapatıp, dilime mukayet olmaya çalıştım. Yoksa gerçekten ya salıdıracaktım ya da yanımdaki taşı kafasına fırlatacaktım.

Resmen bakışlarıyla beni sınıyordu.

O bana bakmaya devam ederken, arkasından sesler gelmeye başladı.
Sonra da tam yanına, yaklaşık 45 dakika önce kaçtığım araba geldi durdu.

Gözlerimi kapatıp olacak kıyamete kendimi hazırladım çünkü en son Murat burnundan soluyordu. Gözlerimi açıp arabadan inenlere çevirdim bakışlarımı. Siyahlar hala üstümdeydi ve bu da dikkatimi dağıtıyordu.

Beyza arka koltuktan inip bana gelmeden olduğu yerde durup sinirli bakışlar atmaya başladı. Ona tek kaşımı kaldırıp 'bi tek kalalım görüşeceğiz' bakışı atıp diğerlerine döndüm.
Serenay ön yolcu koltuğundan inmiş arabaya dayanmış bana bakıyordu. Ne sinirliydi ne de stresli. Bomboş bakışları.

Murat.

Murat mı?

Murat şu an benim koluma yapışmış, suratıma doğru olanca sesiyle haykırıyordu.

"Kızım senin derdin ne lan ha?-"

"Gerçekten güle oynaya gidebileceğini mi sandın sen? Aptal, bu sokakta kalacaksınız demedik mi sana ha? Aklın mı yok? Anlamıyor musun  sen? Lanet olsun saat sabahın 6' sı ve ben şu an siktiri boktan bi sebepden dolayı uykusuzum?"

Yüzüme bağırmaya devam ederken kolumu hırsla çektim elinden.

"Eeeh yeter be! Sizinn amacınız ne kardeşim? Diyosun saat 6. İki saat sonra iş başı yapmam gereken bi işim var benim tamam mı? Şimdi güzelce gitmeme izin verin. Kuzenim olacak o gerizekalıyı napıyosanız yapın beni rahat bırakın sonuçta ben adım atmadım sokağınıza, ben çalmadın belgenizi, farkettiyseniz zorla getirildim. Bu durumda benim burda tutulmam anlamsız.-"

En son siyah gözlüye dönüp istekle sorumu tekrarladım."Değil mi ?"

Hala bana dümdüz bakıyordu.

Sonra gözlerini yavaşca yere indirdi. Ardından kaldırıp Murat denilen herife baktı.

"Bu sefer işini halledebilecek misin? Yoksa başkasını mı arayım?" diye sordu gözlerini ondan çekmeden.
"Ben halledeceğim abi!" gözlerini bana dikip dişlerinin arasından tısladı. "Yürü, bin şu arabaya elimde kalacaksın."

"Yavaş ol! Kim kimin elinde kalıyor bana elini bile sürmeye kalkma."

Dişlerinin arasından"Binecek misin? Zor mu kullanayım?"

Tek kaşımı kaldırıp ona dik dik bakmaya devam ettim.
"Yiyorsa kullansana hadi!"

Gözlerini kapatıp bi süre derin derin soludu buz gibi havayı.

Siyah gözlü en sonunda sıkılmış olacak ki koluma sarıldı ve beni arkasından sürüklemeye başladı. Ona anlmasızca bakarken bağırdım var gücümle.

"Ne yapıyorsun sen! Bırak hemen kolumu. Bak sana dedim benim zaten tıkırında bi hayatım var anlamıyor musunuz?"

Durdu mu?

Tabiki hayır.

Arkamızdan Murat'ın " Lan kendi arabasına mı bindirecek, ben mi yanlış görüyorum?" dediğini duydum. Serenay 'ın ise"Yemin ediyorum kendi arabasına gidiyor bu." İkisinden de şaşkın soluklar çıkarken arkamı dönüp yüzlerine baktım şaşkın ifademle.

İkiside ağızlarını açmış olan sahneye heyecanla bakıyorlardı.

Heycanlancak ne vardı ki bunda?

Onu anlamadım.

Adam belki beni bir yerden atmaya götürüyor.

Arabaya geldiğimizde ön yolcu koltuğunun kapısını açıp beni içeri bildiğiniz fırlattı. Yüzüme savrulan uzun saçlarımı elimle hırçınca çektikten sonra dik dik tepemde dikilen siyah gözlüye baktım.

Kapıyı suratıma vurur gibi kapattıktan sonra benim içim ezildi. Araba araba değildi ki, yavru bi bebekti. Resmen para kokuyordu.

Böyle bir araba sahibinin böyle bir sokakta ne bok yediğini sonra düşünmek üzere not defterime kaydettikten sonra, direksiyona geçen siyah gözlüye çevirdim bakışlarımı. Bende hemen kemerimi taktım. Buna güven olmaz ani fren falan yapar!

Arabayı son hız çalıştırıp sürmeye başladı. Arkamızdan da bir araba sesi geldiğinde Murat'ında aynı hızla sokaktan çıkıp bizi takip ettiğini gördüm.

Siyah gözlü nedenini anlamadığım bir gerginlikle arabayı son hız sürerken onu inceleme fırsatımı sonuna kadar değerlendirdim.

İnceledim ve bitti.

Hiçbir özelliği yoktu.

Hayır kitaplarda hep derler ya hani has çocuğun dağınık saçı,  yay gibi kaşı, orman gibi yada deniz gibi gözü falan olur ya bunda yok o özellikler.

Bunun saçı normal uzunlukta yukarı kalkık, kabul etmeliyim ki benden güzel simsiyah kaşları, simsiyah gözleri ve onlara koruma görevi yapan kirrpikleri vardı. Burnu olması gerektiği gibi orta şekilde ama dudakları..

Dolgundu.

Dolgun dudak takıntın başlamasın şimdi.

İç sesime kulak asmadan bir an ama sadece bir an öptüğümde vereceği hissi düşündüm.

Kabul et sapıksın?

Beynimden bu düşüncenin silinmesi saliseler aldı. Yine ve yine kabul etmeliyim ki; bu adam siyahın en çekici haliydi.

O pür dikkat önüne bakarken en sonunda konuşmaya karar verdim."Nereye gidiyoruz?"

Bana bi kaç saniye kafasını çevirdi ve baktı.
Saniyeler geçerken hala bana bakmaya devam ederken sinirli bi şekilde seslendim." Önüne baksana, kaza yapacağız."

Önüne dönüp sessiz kalmayı tercih etti tekrar. Gözlerimi sinirle bilmem kaçıncı kez kapatırken derin bir nefes alıp inatla tekrar sordum. " Nereye gidiyoruz dedim sana? Duymuyor musun beni?"

Bana tekrar o siyah kuyularıyla baktı ve yamukça gülümsedi. Gülüşüyle oluşan çizgilere gözlerim takılırken, biraz önce incelediğimde hiçbir özelliği yok dediğim için kendimden utanmıştım. Bakışlarım hala sakallı yanağında gezinirken, dudaklarının hareketiyle bu sefer de bakışlarım oraya yöneldi. Duyduğum şey bile, gözlerimin odağının değişmesini sağlayamamıştı.

"Yeni hayatına Kırca!"

****

Oy ve yorumlarnızı unutmayın Lütfen❤

İnstagram; wattpad_infilak_

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top