Yalnızsın

Birisinin beni sarsmasıyla gözlerimi araladım.Derin başımda durmuş homurdanıyordu.

Kendisi erken saatte kalkar hazırlanırdı. Bense o kadar uğraşmazdım.

"Hadi kalk saat kaç oldu, bak geç kalıcaz"dedi uyarırcasına.

O kadar da çok uyumuş olamazdım. Kalktım ve

"Saat kaç?"diye hızlıca sordum.

"6'ymış yanlış görmüşüm, madem kalktın hazırlan" dedi aceleci tavırlarıyla, bilerek kaldırmıştı.

Kalktıktan sonra uyumakta ayrı bir dertti o yüzden kalktım ve lavaboya doğru ilerledim. Gireli iki dakika bile olmamıştı. Oysa Derin kapıyı yumrukluyordu.

"Hadi ya kızım uyuya mı kaldın?"dedi bağırarak, sağır muamelesi görüyordum.

Çıktım ve gözlerimi kısarak yüzüne baktım. Tabiki hiçbir şey anlamadı yüzüme öylece kafasını sallayarak baktı. Sonrasında,

"Hadi hazırlan"dedi ve odadan çıktı.

Dolaptan formalarımı çıkardım ve yavaş yavaş üstüme geçirdim. Saçlarımı da birbirinden ayırdıktan sonra açık bıraktım. Kesinlikle bu hali daha iyiydi. Formamın üzerine ceketimi geçirdim ve çantamı da alıp aşağı indim.

"Hadi çıkalım"dedim ayakkabılarımı giyerken.

"Tamam geliyorum"dedikten hemen sonra yanıma geldi.

"Bu halini neye borçluyuz?"dedi bir şey ima edercesine ve ardından sırıttı.

"Derin!" dedim, pasaklıymışım gibi davranıyordu.

Yani o kadar da değildi.

Yol boyunca hiç konuşmamıştık, sessizce okula doğru ilerliyorduk. Derin'de telefonuyla uğraşıyordu.

Sınıfa girdiğimde çantamı sıranın üstüne bıraktım. Anıl'da gelmişti. Tek kaşını kaldırarak süzercesine baktı.

"Sende mi ya"dedim kaşlarım çatık bir şekilde.

Herkes hayalet görmüş gibi bakıyordu veya öncesinde öyleydi?

Tuhaf bir şekilde hemen konuşmaya başladı.

"Açıklayabilirim, öyle demek istemedim"dedi hızlıca konuşarak.

Sabah sersemliğine veriyordum bu olağanüstü tuhaflığını. Kaşlarımı kaldırarak sorunun ne dercesine bakıyordum.

"Neyi açıklıyorum ya?"dedi, hemen sonrasındaysa,

"Hem ağzımı bile açmamıştım ki"dedi, daha çok kendi kendine konuşuyormuş gibiydi.

O bile şaşırmıştı bu haline.

"Iyi misin?"dedim gülümseyerek, gerçekten merak ettiğim için sormuştum.

"Değilim galiba"dedi sıkıntılı haliyle.

Bu cevabı beklemiyordum, şaşırmıştım. Yavaş adımlarla yaklaştı ve tereddüt edercesine, ama bir o kadar da kendinden emin tavırlarıyla yüzüme bakmaya başladı.

Hemen ardından sarıldı. Bugün beni fazlasıyla şaşırtıyordu. Mutlaka bir şey olmuştu, o yüzden böyleydi.

Yorgun görünüyordu, saçları dağınıktı ama özen gösterse belki bu kadar kusursuz durmazdı.

Bakışlarımı kapıdan içeri giren kişiye çevirdim. Hep böyle zamanlarda denk gelirdi. Güney arkadaşlarının olduğu tarafa doğru gidiyordu. Ve göz göze gelmiştik.

Bir süre sonra geri çekildi Anıl. Anlamıştı belli ki bir şey olduğunu, etrafa bakındı ve sonra da benim gözlerimin içine baktı.

"Asıl sen iyi misin?"dedi, şimdi gözüme daha bir iyi geliyordu, rahatlamıştı herhalde.

Bu haliyle bile beni düşünüyordu.

"İyiyim, hatta hiç olmadığım kadar"diyerek hafif gülümsedim.

İnanmamışcasına yüzüme baktı.

"Anlatabilirsin" dedi.

"İyi olduğumu söylemiştim"dedim.

"Peki ısrar etmiyorum"dedi ve göz kırptı.

"Derin'e bakacağım gelicek misin?"diye sordum.

Aslında Derin'in yanına falan gitmek istemiyordum sadece şuan ki gergin halimden sıyrılmak için böyle bir şey söylemiştim.

"Sen git o zaman burdayım ben"diyerek oturduğu yerde yayıldı.

"Peki"diyerek gülümsedim.

Uyuşuk adımlarla sınıftan çıktım.

Kantinde olmalıydı Derin, kahvaltı etmemişti bir şey yemeden de duramazdı. Aşağıya kantine indiğimde etrafa bakınıyordum. Ama Derin'i görememiştim. Sınıfa geri dönmek istemiyordum hem ders zilinin çalmasına daha çok vardı. Gözüme çarpan bir masaya geçip oturdum.

  Anıl'dan

Bir şeyi olduğunu anlamıştım. İlk gün onu gördüğümde ki gibi. Ona sarılmak bana iyi gelmişti.

Kalbinin hızlı atmasının nedeni ben değildim. Ama ne olduğunu da anlayamamıştım.

Niye birden bire bu hale gelmişti?

Bunun sebebini de öğrenicektim her ne kadar nasıl olacağını bilmesemde.

Sınıfta birkaç kişi vardı. Bende öylece oturuyordum. Ayağa kalktım ve aşağıya gitmeye karar verdim, Güneş'i merak etmiştim. Bahçede veya kantindeydiler.

İlk önce kantine doğru ilerledim. Güneş tek başınaydı, Derin gitmişti veya onu bekliyordu heralde. Yanına doğru ilerledim ve

"Yalnızsın?"dedim,soru sormamıştım.

Başını kaldırdı ve gözlerime baktı. Kabullenircesine,

"Yalnızım"dedi buruk bir şekilde.

Şuan o kadar masum duruyordu ki.
Ardından devam etti.

"Her zamanki gibi"diyerek gülümsedi.

Ama gözlerinin içi gülmüyordu. Sahte bir gülüştü, yine de o kadar güzel gülmüştü ki.

"Derin yok diye öyle söylemiştim"dedim açıklama yapmak istercesine.

"Bulamadım onu, belki gelir diye de bekliyordum"dedi o sırada da etrafa göz gezdiriyordu.

Sarı saçları kendisinin aksine özgür duruyordu.

Telefonunun çalmasıyla bir an irkildi. Ardından hemen açtı. Bir süre konuştuktan sonra telefonu kapatıp ayağa kalktı.

"Kötü bir şey mi?"diye sordum, bende telaşlanmıştım ister istemez.

"Derin kavga ediyormuş, öyle söyledi Buse"dedi, bir yandan da acele ediyordu.

Hiçbir şey söylemeden onu takip ettim. Merdivenlerden çıkarken bir an tökezler gibi oldu, ama yanından geçen çocuk kolundan yakalayıp, düşmekten son anda kurtardı onu.

"Dikkatli ol sakar "dedi kendinden emin tavırlarıyla.

Güneş'se çocuğun yüzüne bakıyordu. Sanırım biraz sinirlenmiştim. Bizim sınıftan değildi, ama bugün bizim sınıfta görmüştüm onu.

Arkadan birisi"Güney"diye seslendi.

Adının Güney olduğunu öğrendiğim çocuk bakışlarını Güneş'ten çekip arkadaşına doğru ilerledi.

"İyi misin?"dedim sesim biraz öfkeli çıkmıştı ama bunu engelleyemezdim.

"E evet"dedi ardından hızlı adımlarla ve bir o kadar da dikkatli şekilde merdivenlerden çıktı.

 Güneş'ten

Sakarlığım tutmuştu. Ama şuan bunu düşünemezdim. Derin'i gördüğüm gibi yanına gittim.

"İyi misin, niye kavga ettin?"diye sordum meraklı bakışlarımla.

"Evet iyiyim, daha sonra konuşuruz"dedi, uyarır gibi.

Çok fazla üstüne gitmedim. Yüzünü dikkatlice inceledim ama bir şey yoktu sadece saçı dağılmıştı. Kolundan tuttum sahiplenircesine, aşağıya merdivenlere doğru yürüdük.

Kantine geldiğimizde etraf boştu çünkü çoğunlukla herkes dersteydi. Anıl,

"Siz konuşun"dedi anlayışlı bir şekilde.

Yüzüne bakıp gülümsedim. Ardından Derin'e bakmaya başladım. O da bana bakıyordu.

"Anlat"dedim itiraz istemeyen bir şekilde.

"Önemli bir şey değil"dedi gözlerini kaçırarak.

"Sen durduk yere birine bulaşmazsın bile"dedim anlatması için ısrar ediyordum.

Çok inatçıydı ama şuan ondan daha da inatçıydım. Ne olursa olsun birbirimize anlatırdık.

"Anıl'ı nerden tanıyorsun?"dedi.

Bunun kavgayla alakası neydi anlamamıştım.

"Aynı sınıftayız, arkadaşız işte"dedim, devam etmesini bekledim.

"Bence ondan uzak dur"dedi.

Kendi fikrini söylüyordu ama öyle olması gerektiğini ima edermiş gibiydi daha çok.

"Niye, hem ne alaka?"dedim şaşkın yüz ifadelerimle.

"Eda, Anıl'ın eski sevgilisi yani sizi de yan yana görünce delirmiş, konuşurlarken duydum senin hakkında bir şeyler söyledi bende dayanamadım"diye bir kerede her şeyi anlattı.

"Benim yüzümden mi kavga ettin sen şimdi?"dedim şaşkın halimle.

"Bunu düşünme sen hatta şuan bu konuyu kapatalım tamam mı?" dedi üzülmemi istemiyordu.

"Peki"dedim üstelemeyerek.

Yok yazıldıktan sonra da derse girmek hiç mantıklı değildi. Bu yüzden kantinde oturduk bir süre.

"Eve gidelim o zaman" dedim Derin'e dönerek.

"Benim sınavım var sen git ben daha sonra gelirim"diyerek telefonundan saate baktı.

"Bekliyim istiyorsan"diye bir soru sordum her ne kadar kabul etmeyeceğini bilsem de.

"Bekleme ya sınavdan çıkınca gelirim"dedi beni şaşırtmayarak.

"Tamam o zaman"dedim ve ayaklandım.

Bir yandan yürüyor bir yandan da Anıl'a mesaj atıyordum. Okulun kapısından yeni çıkmıştım. Birisinin üzerime doğru gelmesiyle şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top

Tags: