Ya Hep, Ya Hiç

Multimedia Güney, fazla bakmayın sjsjs

İyi Okumalar

İçimden hatim indirmiştim resmen. İnşallah Derin'dir diye geçiriyordum aklımdan.

Ve yerimde duramıyordum. Dışarıdan gören biri hiç şüphesiz baktığı gibi lavabonun yerini tarif edebilirdi. Ama benim sorunum başkaydı.

Bütün sinirimi, artık kimin ayağıysa, çıkarırcasına vurdum. Derin'in sesli bir şekilde,

"Ayağımı kırdın ya!" demesiyle rahatlamış sayılırdım.

Bir saattir neler yaşıyordum ve o gelmiş içerideki tüm insanların duyacağı türden bağırıyordu.

"Lavaboya gidelim" diyerek ayağa kalktım.

"Sen git" demesiyle kaşlarımı kaldırdım ve ciddi misin sen kızım dercesine baktım.

Tabi Güney'i o an için unutmuştum.

Telefonundan kafasını kaldırıp sırıttığında, ben yine ne yaptım, diye içimden söyleniyordum.

"Tek başına gidemiyorsan.."dediğinde tek kaşımı kaldırıp gözlerimi devirmiştim.

Bunu görmüş olmalı ki

"Söylemedim say" dedi ve sırıttı.

Derin'e bakarak,

"Hadii" dedim ve yürümeye başladım.

Çok şükür geliyordu. Ama iki saniye içinde arkadaş katili olabilirdim.

"Ne oldu ya" demesiyle sesli bir şekilde nefesimi verdim.

"Berk ve Elif teyze bizdeymiş" dedim kaşlarımı istemsizce çatarak.

"Bildiğimiz Berk'mi?" diye saçma bir soru sorduğunda cevaplama gereği bile duymamıştım.

"O kadar zamandan sonra İzmir'den buraya gelmişler yani, olacak iş değil" diyerek kafasını iki yanında birkaç kez salladı.

En son,

"Ne yapacaksın peki?" dediğinde durum daha da tuhaf ötesi bir hal almıştı.

"Bilmiyorum ama onu görmek istemiyorum. Hazır değilim hiçbir şeye" dediğimde saçlarımı eliyle kenara ittirdi ve

"Kaçması gereken sen değilsin. Madem gelmiş sonuçlarına katlansın, bence yüzleşmelisin" dedi sorarcasına.

Söyledikleri mantıklıydı kaçmak için bir sebebim yoktu açıklama yapacak taraf oydu.

Başımı olumlu anlamda salladım hafifçe ve lavabodan çıktık. Bora'nın ikimize de bakıp,

"Bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım" deyip gülmesiyle, Derin ona aynı şekilde gülerek karşılık verdi.

Açıklama yapmam gerekiyordu. İç sesimin,

"Saçmalamadan" diye sinir bozucu bir şekilde bağırmasıyla kafamı iki yanımda salladım.

"Benim gitmem gerekiyor annem mesaj atmışta" dediğimde ilk defa saçma olmayan, her insan gibi bir bahane bulmama şaşırmıştım.

Güney'in,

"Bırakmamı ister misin?" demesiyle gülümseyip,

"Gerek yok.." derken Derin sözümü kesip,

"Birlikte yürümelisiniz" deyip ortaya göz kırptığında, sonra görürsün sen, bakışı attım.

Anlamış üstelikte omuz silkmişti.

Yürümeye başladığımızda kafamdaki deli sorulara hala bir cevap arıyordum.

"Anıl'la konuşuyor musun?" demesiyle irkildim ve bakışlarımı ona çevirdim.

"Biz..yani şuan için hayır" diyebildim zar zor.

Biz diye bir şey kalmamıştı ki.

Kolumu tutup kendine çevirmesiyle gözlerine yorgun bakışlar atmaya başladım.

"Seni seviyor. Peki ya sen Güneş, sen ne istediğini biliyor musun?" dedi, gözlerime şuan için hiç bakmadığı gibi bakarak.

Vereceğim cevabı bekliyordu. Kendimi hocanın zoruyla sözlüye kaldırılmış mağdur bir öğrenci gibi hissediyordum.

"Ben, bilmiyorum" dedim nefesimi vererek.

Anıl ne yapıyordu acaba? Şimdi bunu düşünmenin zamanı değildi.

Şuan için önümde daha büyük sorunum vardı.

"Onu seviyor musun?" diyerek bakışlarını, deniz kenarında birbirine sarılarak oturan çifte çevirdi.

Bir süre onları seyrederek düşündüm.

"Değer veriyordum" dedim bakışlarımı ona çevirerek.

Yerdeki taşı fark etmeyip yere yapışacağım sırada..filmlerdeki gibi beni tutmasını beklemiştim ama öyle bir şey olmamıştı.

Refleks olarak koluna tutunmuştum.

Niye hayatım bir kere de filmlerdeki, kitaplardaki gibi olmuyordu?

Koluna yapışmıştım resmen.

Yüzüme bakıp kusursuz bir şekilde sırıttı. Her seferinde gülümseyerek adeta sarhoş ediyordu beni.

Demek ki bu yüzden bu kadar çok saçmalıyorum sürekli. Şuan da olduğu gibi de.

Gözlerimi kırpıştırdım ve

"Teşekkürler, yani geldiğin için"dedim gülümsemeye çalışarak.

Omuz silkti.

"Görüşürüz sakar" dedi büyüleyici bir şekilde.

Yüzümde ki sırıtışa yine engel olamıyordum.

Arkamı döndüğüm gibi birine çarpmam kaçınılmaz olmuştu.

Berk'i gördüğüm gibi donmuştum resmen. O kadar zamandan sonra onu gördüğümde içimdeki ağlama isteğini bastırdım.

Aslında; nefesini tutmak gibi bir şeydi, ağlamak isteyipte içine atmak.

Yüzüne baktım geçmişle yüzleşmek istercesine.

İçimden "Ya Hep, Ya Hiç" diye geçirmiştim çaresizce.

Üzgünüm Berk'in kim olduğunu yine öğrenemediniz 😂

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top

Tags: