SENSİZ BEN
Multimedia Güneş
Bölüm şarkısı: Pera- Sensiz Ben
Yanılmak değilde hani, bile isteye yanmak bu.
.. Zaten insan bir gün duracağını bildiği bir kalbi taşımıyor mu?
Başımda duran biri sürekli konuşuyordu. Uyku sersemi olduğumdan, kesinlikle uyanamayıp gözlerimi açamadığımdan değil, kim olduğunu anlamamıştım.
"Güneş niye öyle gülüyorsun valla korkuyorum. Kalk hastaneye falan götüreceğim" gibi bir şeyler duydum.
Derin söylemişti tabi bunu. Telaşlanmıştı birde kıyamam arkadaş gibi arkadaş. Başka söze gerek yok.
Hala gözlerimi açmamışken,
"Ateşim falan yok benim, hasta da değilim" dedim.
Sessizce bir şeyler mırıldanmıştı ama duymuştum.
"Hiç değilse delirip delirmediğini öğrenmiş olurduk" dedi, etrafa bakınarak.
Aniden gözlerimi açıp, kısarak baktım.
Arkadaş gibi arkadaş.
Telaşlanmış birde.
Kıyamam he.
Başka söze gerek de yok değil mi?
İç sesimin gereksiz hatırlatmalarına kulak vermeyip Derin'e odaklandım.
"Valla korktum kanka ya psikopat gibi gülüyordun sonra panda falan dedin ne alakaysa artık" dediğinde olayın şokuna giremeden çıktım.
Bir dakika.
Güney gitmiyor muydu?
Anıl hiç buraya gelmedi mi?
Ben Güney'e sevdiğimi hiç söylemedim yani,
Ve pandalar tatlı değil mi?
Ne?
Ne? Ne diyorum ya, onu sonra düşünürüm.
Bu durumda.. hayır hayır.
O anlık aklımla Güney'i aradım. Açacağını düşünmüyordum. Ama bunların olacağını bilsem açmasını gerçekten istemezdim.
"Hı?" gibi bir ses çıkardı, anlaşılan uykuluydu.
"Ben sana, seni sevdiğimi söyledim mi?" diye saçma bir soru sordum.
"Ne?" demesiyle, cevabımı güzel bir şekilde almış oldum ve telefonu yüzüne kapattım.
Derin yüzüme, kasların yansın demişim gibi bakıyordu.
"Ne yaptın sen?"
"Rüya gördüğümü niye söylemiyorsun, nasıl arkadaşsın sen" dedim, işaret parmağımı gözüne sokarcasına kaldırarak.
Kapının çalmasıyla odadan o kadar hızlı kaçtı ki, bir an ben bile bu kadar mı korkutucuydum acaba diye düşündüm.
Aynaya baktığımda düşündüğümden bile kötü olduğunu gördüm.
Elime bir kitap alıp içeri geçtim. Evet. Hiçbir şey olmamış gibi kitap okuyacaktım.
Birkaç sayfadan sonra kafamı kaldırdığımda Anıl'ın baktığını gördüm.
Göz devirip, sanki şuan burada olması normalmiş gibi kitap okumaya devam edicekken farkına varıp ayağa kalktım ve odama doğru yürüdüm.
Derin peşimden gelerek,
"Senin bu çocukla derdin ne, söyler misin? Seni görmeye gelmiş ama senin yaptığına bak" dedi, kafasını olumsuz anlamda durmadan sallayarak.
Böyle düşününce dediklerinde haklıydı.
"Bak, ben rahat edemiyorum. Bazı şeyleri hak etmedi. Onun karşısında hiçbir şey olmamış gibi yapamam. O severken olmaz" dedim, bakışlarımı bir noktaya sabitleyerek.
Bir şey demesini beklerken beni şaşırtıp içeri geçti.
Birkaç dakika orada öylece kalıp düşünmüştüm. Anıl'ın kolumu tutmasıyla irkildim.
"Söylemem gereken bir şey var. Onun icin gelmiştim Güneş" dedi, sorarcasına.
Başımı olumlu anlamda salladım.
..Öyle bir söz söylemeli ki ya yaşatmalı ya öldürmeli, ama asla yaralı bırakmamalı.
Aslında birçok insan kalbe dokunmasını biliyor, ama kırarak işte.
2 saat sonra..
Güney'in kapıyı açmasını bekliyordum. Elimi kaldırıp kapıya son kez vuracağım sırada kapı açıldı.
Tabiki elim havada kaldı. Zamanlamam hiçbir zaman iyi değildi zaten.
Elimi tutup indirdi ve kenara çekildi. İçeri geçip kapının yanında durdum.
Başımı oynatmadan etrafa bakındım. Sanırım fazla abartıyordum.
Biraz yaklaşıp elimle yüzüne dokundum. Az önceye kadar baya bir ciddi havadaydım. Ama nedense şuan gülmemek için yanağımın içini ısırıyordum.
Hep de böyle ciddi ortamlarda gülesim geliyordu.
İçimden, gülmemi durdurmak için sürekli saçmalıyordum. Yardımcı oluyor muydu? Tabiki hayır.
En iyisi konuşmaktı.
"Biliyor musun? Kimse, yanlışlıkla bile olsa gözlerinin o güzel maviliğine bakmasın istiyorum. Çünkü bu düşünce beni delirtiyor"..
Oha durun onu ben mi dedim?
Odunum ama mükoyum yaa.
Yine de, her şeye rağmen, tekrar tekrar, pişman olmadan.
Bir sen.
İnadına bir sen.
Kafamdaki düşünceleri yok edip geri çekildim. Tek kaşını kaldırmış masum bir şekilde yüzüme bakıyordu.
"Ama ben sensizliğe alıştım" dedim ve bir şey söylemesine izin vermeden evden çıktım.
Anıl'ın söylediklerinden sonra, Güney'le konuşmam gerektiğini düşünmüştüm.
Anıl yüzüme bakıp,
"Ben seni aslında hiç sevmedim" demişti, gözlerini sıkıca kapatıp açarken.
"Bazı şeyleri artık düşünme, mutlu ol ve hiç üzülme. Ya da zaten bu, bu beni şey yapmaz ee ilgilendirmez".
Bunları gerçekten o söylemişti.
Söyledikleri öldürmemişti. Sonuçta ona karşı o anlamda bir şey hissetmiyordum ama yaralamıştı. Ki, bu en kötüsüydü.
Aslında benim canımı yakan, öyle sevmiş gibi bakmasaydı.
En başından beri yanlış yaptığını da, sonuna gelmeden anlayamıyorsun.
Baya uzun zaman oldu yazmayalı ben bile olayları unutmuşum ama ortalığı karıştırdım yine sanırım. Yorum istiyorum ya 😂
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top