Komik mi?

Multimedia Güneş

Mümkün müydü? İnsan birden fazla duyguyu hissedebilir miydi?

Yaptıklarımdan pişman değildim. Sadece etrafımdaki kişilerin hataları beni çok derinden etkiliyordu.

Söylememe, git dememe rağmen hala aynı şekilde karşımda durmuş, o masum mavi gözlerini gözlerime hapsetmişti.

Benden beklenilen neydi ki?

"Niye bu kadar umursamazsın ?"dedim kafamı iki yanımda birkaç kere sallarken.

Kolumu tutuşu ve yaklaşmasıyla irkildim. Ne kaşları çatılmış ne de dudakları yukarı kıvrılmıştı.

Hiçbir ifade yoktu, yakından izlediğim o keşfedilesi yüzünde.

Yüzünü kulağıma yaklaştırdı, saçlarımı kokladığını hissetmiştim. Bir süre sonra fısıldarcasına,

"Umrumdasın tatlı cadı" demesiyle aklım refleks olarak olumsuz kelimeye takıldı.

Görmeyeceğini bile bile gözlerimi devirdim.

"Çok düşündüm başka çarem yoktu affet beni, sevgilim" dediğinde, son kelimesinden sonra kaşlarım çatılmıştı.

"Sana karşı olan güvenimi paramparça ettin. Artık değil Anıl" dedim.

Kafamı eğmiştim. Gözlerine bakamıyordum, baksam bile eskisi gibi değildi bakışlarım.

Başka söylenecek bir şey olmadığından emin olduğumda ona içten ve acı bir şekilde gülümsedim.

Böyleydim..Tek bir büyük hata yetiyordu sevdiğin insandan kopup soğuman için.

Zaten şuan ondan uzaklaşmasam önceki gibi olamazdım.Ben sadece babamdan sonra güvenebileceğim birine ihtiyaç duymuştum..

Arkamı döndüğümde güçsüz çıkan sesi beni durdurmuştu.

"Kaçamazsın benden küçük hanım" dediğinde sesindeki acıyı sol tarafımda öylesine hissettim ki.

Ona doğru döndüm, gözünden akan yaşı nazikçe silerken elimi tutmasıyla bakışlarımı koyulaşmış gözlerine çevirdim.

"Düşün, sadece biraz düşün" dedim ikna edici olması için de çabalamıştım.

Ardından deniz kenarına yakın bir şekilde yürümeye başladım.

Her şeyin alt üst olduğunu fark etmem uzun mu sürmüştü?

Iki kişiyi birden kaybetmiştim. Kendimi boşlukta hissediyordum. Sonunu göremediğim bir boşluk.

Hiç düşünmeden telefonu elime aldım ve Güney'e mesaj attım.

"Her şeyi öğrendim" yazmıştım, tereddüt etmeden gönderdim.

Eve doğru yürürken vereceği cevabı da bekliyordum.

"Nerdesin?" yazmıştı, bir süre attığı mesaja baktım.

"Eve gidiyordum" yazdığım gibi gönderdim.

Bir kaç dakika sonra telefonumdan gelen sesle mesajı açtım.

"Bekle sakar".

Gelicek miydi yani? Peki gelmesini istiyor muydum? Evet ona ihtiyacım vardı..

Eve geldiğimde üstümü bile değiştirmeden koltuğa attım kendimi. Gözümden akan yaşa engel olamıyordum.

Tabiki Anıl'la konuşucaktım ama bir arkadaş olarak hatta belki de çok uzaktan bir arkadaş olarak. Ama biraz zamana ihtiyacım vardı.

Kapının çalmasıyla yerimden zıpladım. Kesin gördüğü gibi kapıyı yüzüme kapatıcaktı o derece bir haldeydim.

Kapıyı açtığımda kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Dönüp arkasına bakmasıyla şaşırdım ve

"Birisini mi bekliyorsun?"dedim gözlerine bakarak.

Kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Karşıda ki teyze etrafı mı gözetliyor?" dedi saçlarını karıştırarak.

Omuz silktim.

"Niye?"diye sordum yüzüne boş boş bakarak.

"Önceki geldiğimde de kovalamıştı şimdi de ne işin var diyor" dediğinde söyledikleri kafamda canlandı.

"Sen ne dedin?"dediğimde kapıya yaslanışını izliyordum.

"Bi arkadaşa bakıp çıkacağım dedim" dediğinde kahkaha attım, ciddi misin dercesine bakmayı da ihmal etmedim.

Gerçekten sinirlerim bozuktu. Dudaklarının hafif bir şekilde yukarıya kıvrılışını seyrettim.

"Kapıda kaldım ama ben" demesiyle iç sesimle kavga ettim resmen.

Önünden çekilip geçmesini bekledim. İçeri geçip oturmasıyla ayakta onu seyrettiğimi fark edip oturdum.

Kafamda söyleyeceklerimi toparlamaya çalışırken susmaya karar verdim. Yani halının desenini de ezberlemiş oldum bu sayede.

Nefesimi sesli bir şekilde dışarı verip kafamı yukarı kaldırdım ona baktığımda, geriye yaslanmış dağınık oturuşuyla beni izlediğini fark ettim.

Aniden kalkıp yanıma oturmasıyla içimden noluyor ya demem bir olmuştu. Saçımı kenara çekip

"Ağladın mı sen?" diye bir soru sordu.

"Yoo" dedim kafamı çevirerek.

Yalan söylerken birinin yüzüne bakamıyordum. Bunu Derin biliyordu ve ona hiç yalan söyleyemezdim bu yüzden.

"Çok inandırıcı oldu gerçekten, Güneş"dedi ve söylediği şeye güldü.

Gözleri kısılmış, saçları dağınık bir haldeyken ona bakmamaya çalışıyordum.

Ama bana baktığını hissedince kafamı kaldırmadan gözlerine baktım. Gözlerini kaçırmadan yüzüme bakışıyla rahatsız olmuştum.

"Üzgünüm" dediğinde, içimden gerçekten üzgün mü diye geçirmeden edemedim.

"Anıl'ın suçu, ama yaptığı şey için pişman olmalı" dedim açıklama yaparcasına.

"Hayır suçlu falan değil, haklıydı" dediğinde böyle bir şey söylemesine şaşırmıştım.

Ağzımı açtığım sırada susturmak istercesine konuşmaya devam etti.

"Soru sorma sakar, sadece böyle olduğunu bil" dedi göz kırparak.

Kafamı iki tarafımda birkaç kez salladım. Kollarını açıp,

"Gel buraya" demesiyle, ağzım olabildiğince açılmıştı.

Şaşırdığımı fark etmiş olucak ki yaklaşıp sarıldı. İtiraz etmeden başımı göğsüne yasladım.

Kafamdan, onu ilk gördüğüm andan şuana kadar olan neredeyse birçok şey geçmişti.

Telefonunun çalmasıyla istemeyerekte olsa başımı kaldıracaktım ki daha fazla sarılıp telefonunu açtığını görünce, başımı iyice yaslayıp anın tadını çıkarmayı düşündüm.

Nedenini sorgulamadan.

Karşıdaki kişiyi dinleyip,

"Tamam hadi" demesiyle telefonu karşıdaki kişinin yüzüne kapattı.

Tahmin ettiğim şeyin olmamasını diliyordum.

Başını kulağıma yaklaştırdı ve

"Gitmem gerek, sakar" dedi hafif sırıtarak ama bu sefer ki sırıtışı farklıydı.

Nefesinin tenime dokunmasıyla bir an irkildim. Ardından merakıma yenik düşüp,

"Niye?" dediğimde,

"Can aradı da canı sıkılıyormuş gel dedi" demişti aşırı rahat bir şekilde.

Söylediği cümlenin de tuhaflığıyla bir şey diyemedim.

Sırf arkadaşının canı sıkılıyor diye mi gidiyordu?

Anlık sinirimle geri çekilip hafifçe omzundan ittirdim ve

"Git eğlendir arkadaşını" dedim tuhaf ötesi bir tavırla.

Gülüşünün yüzüne iyice yayıldığını görünce,

"Gitsene ya, ne gülüyorsun" dedim kaşlarım çatık bir şekilde.

Bu seferde kahkaha atmaya başlayınca iyice sinirlenmiştim. Ayağa kalktım.

"Komik mi yani?" dedim tek kaşımı kaldırarak.

Başını olumlu anlamda sallamıştı. Ne olduğunu da anlamamıştım ki.

Kolumdan çekip koltukta yanına oturttu.

"Nasıl da bozuldun ama" dedi hala sinir bozucu bir şekilde sırıtarak.

"Ne yani ya, sen var ya ukala şey!" dedim söyleyecek bir şeyde bulamamıştım.

Sinirliyken herkesin aksine konuşamazdım doğru düzgün.

"Sadece şakaydı" dedi, ellerini havaya kaldırarak.

Gözlerimi kısıp yüzüne baktım.

Sevdiğim kişiyleydim, ama bir tarafım neden böylesine çok acıtıyordu?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top

Tags: