KAÇAMAZSIN!
Hiç olmadık bir yerde, olmadık bir zamanda gülesim gelir veya ağlardımda. Bu da onun gibi bir şeydi sanırsam, kalbim fazlasıyla hızlı atıyordu.
Sizce bunun adı aşk değilde nedir?
Kendi kafamda defalarca onu unutmak için bir neden aradım. Ama onu unutmak bencilce olmaz mıydı?
Kızın suratına boş boş baktığımı anladığımda kafamı eğdim ve kitaba öylece bakmaya başladım. Kız inadına konuşuyordu.
"Ortak bir yönünüz var demek ki çok hoş"diyerek omzunu geri yasladı ve ardından merak etmiş olacak ki,
"Ah, siz nasıl tanıştınız?"dedi, gözlerini bir bana birde Güney'e çeviriyordu.
Bunu sormasaydı her şey daha iyi olabilirdi. Göz ucuyla Güney'e baktığımda kafasını eğmiş gözlerimin içine bakarak sırıtıyordu.
Ciddi misin? der gibi tek kaşımı kaldırarak ona bakmayı sürdürdüm.
Ne yazık ki benim sakarlığım sonucu çarpışmış sonrasında ise Eda'yla kavga ettiğimiz de daha perişan hale gelmekten kurtarmıştı beni.
Tesadüf diye bir şey varmış demek ki. Evet bundan sonra inanıyorum.
Bunları hatırlamış olucak ki sırıtıyordu. Ukala! Böyle bir şey onun başına gelsin de göreyim. Onun başına gelme ihtimali yoktu. Ya ben sakardım ya da o kusursuzdu. Bilemiyorum, zor bir soru.
Kusursuz nasıl olunabilir ki insan illa bir hata yapar ama küçük ama büyük. Hata hatadır sonuçta insanlar hatanın büyüklüğüne bakmadan silip atıyorlardı hayatlarından, o önyargılı kafalarından
Sessizce nefesimi dışarı verdim. Bugünlük bu kadar konuşma kesinlikle yeterliydi. Ayağa kalktım ve
"Ben sınıfa çıkacağım"dedim önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken.
Anıl aniden ayağa kalktı ve yanıma gelerek,
"Birlikte çıkalım"dedi kulağıma doğru.
Şaşırsam da birşey söylemeden ilerleyecektim ki Güney'in,
"Görüşürüz sakar"demesiyle bir an durdum.
Ardından dişlerimin arasından,
"Görüşürüz ukala"dedim ve yürümeye başladım.
Anıl bana yetişti ve ara ara kafasını çevirip yüzüme baktı. Yakınımda olduğu için bunu görebiliyordum.
"Söyle"dedim sakince çıkan sesimle.
Söylediğime karşılık şaşırmamıştı bu da gerçekten bir şey söylemek istediği anlamına geliyordu.
Kafasını çevirmeden yüzüme bakmaya devam etti. Bense önüme bakıyordum.
Ve bir an durmasıyla afalladım. Döndüm ve ona bakmaya başladım.
"Anıl iyi misin?"dedim şaşkınca.
Ona doğru birkaç adım attım ve sormak istediğim şeyi sordum.
"Tanıştığımızda ki gibi değilsin birkaç günde ne değişti ?"dediğimde yüzüme bakıyordu anlamsızca.
"Sen tanıştığımızda ki Güneş misin?"dedi fısıldarcasına.
Ona anlamayan yüz ifadelerimle baktım. Ne demek istediğini, sorununun ne olduğunu çözememiştim bir türlü.
"Değiştin Güneş, hemde çok kısa bir sürede belki eskisi gibi oldun belki de hiç olmak istemediğin biri" dediğinde düşünmek için kendime fırsat tanıdım.
Ama hiç öyle hissetmiyordum. Kısa bir süreden sonra gözlerini gözlerime sabitledi.
"Güneş, ben.."lafını yarım kesmiştim.
"Sus Anıl daha fazla duymak istemiyorum" dedim tüm sinirimle.
Arkamı döndüğüm anda,
"Kaçamazsın. Ne kendinden ne de eski benliğinden".
Bunu öyle bir söylemişti ki gözümden bir iki damla düşmesine engel olamadım. Şimdi birden bire ne olmuştu ki?
Niye bu kadar soğuk davranıyordu?
Hızlı adımlarla merdivenleri çıktım ve lavaboya girdim. Güney'le aramız iyiydi, arkadaştık hiç değilse. Ama Anıl'ı kaybetmek üzereydim.
En iyisi onunla konuşmaktı. Yüzümü birkaç kez yıkadım ve aşağı kantine indim.
Dersin bitmesine az kalmıştı ve hocanın sorularına maruz kalmak istemiyordum.
Öylece boş bakışlar atıyordum etrafa. Zaten herkes de okula geldiği halde derse girmemezlik yapmıyordu. Mantık olarak bende yapmazdım madem okula gelmişim derse de girerim diye düşünüyordum.
Bir süre kafamı bunlarla meşgul ettim.
Zil çaldığında hala kantinde oturuyordum. Derin gelmediğine göre muhtemelen Anıl'la konuşuyordu.
Yalnız kaldığımda gereğinden fazla düşünürdüm ve tabi birde üst üste yığılmış sorunlarınız varsa bundan kaçamazsınız zaten.
Anıl, arkadaşımdı onu kaybedemezdim. Kesinlikle aşktan önce arkadaşlık gelir falan demiyordum çünkü istisnalar vardı bu insandan insana değişirdi. Yani buna değer biri olmalıydı.
Bu konu hakkında hiçbir zaman kesin bir düşüncem olmamıştı.
Ne zamandır şarkı dinlemediğimi düşündüm ve kulaklığımı çıkardım. İlk sırada ki şarkıyı açtım ardından dinlemeye başladım.
Bir süre öylece dinlerken biri gelip kulaklığımın tekini çıkardı. Kim olduğuna bakmasam bile kokusundan tanımıştım ve ayrıca ilk tanıştığımızda da aynı şeyi yapmıştı. Kafasını hafif eğmiş ve tereddütlü bir ifadeyle gözlerime bakıyordu.
Şuan da birbirimize o kadar uzaktık ki, en azından ben öyle hissediyordum.
Elindeki kulaklığımın tekini aldım ve taktım. İnatçıydım sonuna kadar götürürdüm de.
Ama bildiğim bir şey varsa o da fazla ısrarcıydı ve söylendiği her şeyin olmasını isteyen bir kişiliğe sahipti.
Dışarı sesli bir şekilde nefesini verdi ve etrafa bakındı düşünür gibi bir hali vardı. Ardından konuşmaya başladı.
"Ben söylicektim lafımı kestin inatçı"dedi fısıldar gibi çıkan sesiyle.
Söylediklerini duymuştum çünkü şarkıyı durdurmuştum. Konuşacağını en azından özür dileyeceğini biliyordum. Ama ne demek istediğini anlamamıştım.
"Anlamadım Anıl"dedim dudağımı büzerek.
Duyduğuma şaşırmış olucak ki telaşlandı.
"Şey diyecektim yani hiç, hiçbir şey"dedi hiç normal olmayan tavrıyla.
Buna şaşırmamıştım çünkü benim gibiydi işte.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top