FETİH YOLUNDA
İki yıl sonra...
Bu meydanda var bir er,
Hiç yılmadan cenk eder.
Hey düşmanlar duyun onu,
Onun kalbi hak dolu.
Yiğit o ki Tuğrabozan,
Zalimleri derde sokan.
Mazlumun hep yanında o,
Beyler beyi Tuğrabozan.
İslam uğruna her yeri,
Eylemiştir cenk yeri.
Müslümandır atadan o,
Çepni beyi Tuğrabozan.
(Tuğrabozan'ın Müslüman olduğu duyurulması için ulu kişilerin adamlarının Hızır Bey'in ordusu geldikten sonra ahaliye haykırdığı şiir.)
(Haykırışlarda son dörtlüğün son iki kıtası iki kere söyleniyor ve sonra tekrar şiir başa alınıyor.)
^
Abisinin intikamını almasının ardından iki sene geçmiş, tarihler 1456 yılı Mayıs ayının ilk güneşli gününe gelmişti. Aradan geçen iki sene içerisinde Mehmet, Cenevizlileri püskürtmesiyle gösterdiği üstün başarısı sayesinde ulu kişilerle erkenden tanışmayı başarmıştı. Onlarla tanışmasının sonrasında ataları ile onların bağını anlamıştı. Ulu kişilerle birlikte babasının da bulunduğu istişare ortamlarında Fatih Sultan Mehmet'in adına, Hızır Bey'in Trabzon Rum İmparatorluğu'na akın düzenlemek üzere yolda olduğunu, kısa zaman içerisinde Trabzon'a varacağını öğrenmiş, bunu öğrendiğinde ise, artık Müslüman olduğunu açıkça halka duyurmasının zamanı geldiğini anlamıştı. Zaten ulu kişiler de o ve babasından artık Müslüman olduklarını açıklamalarını, merkezde insanları dine davet etmelerini ve obalarını daha da büyütmelerini söylemişti.
Öyle de olmuştu. Ulu kişilerle yapılan istişare ortamında çıkan kararlara göre öncelikle Salih Efendi merkezdeki dükkanını toplayarak demircilik yapmayı bırakmış, ardından obayı genişletmek üzere, merkezdeki ve civardaki Müslüman olmayan kimseleri İslam'ı anlatarak onları Müslümanlığa davet etmişti. Kendilerinden onlara karşı asla bir zulüm gelmeyeceğini, eğer dışarıdaki eşkıya ve korsanların zulümlerden korkuyorlarsa Müslüman olsunlar ya da olmasınlar kendi obalarına katılabileceklerini, Tuğrabozan'ın babası olarak bu haberleri onlara gönderdiğini bildirmişti. Obasında bulunanlara da artık kimliklerini saklamak zorunda olmadıklarını söylemişti. Müslüman obalara ise Trabzon Rum İmparatorluğu'nun fethinin yaklaştığını bildirip onlara obalarına katılmalarını iletmişti. Nitekim çağrıları da yanıtsız kalmamış, kısa süre içerisinde obasındaki nüfus katbekat artmıştı.
Ayrıca Salih Efendi, artık Müslümanlığını saklamak zorunda olmayan Mehmet'e, ona yakışır bir biçimde, kemer kısmında Çepni damgası olan yeni bir zırh yapmış, hançerlerinin kabzasını yenileyerek kabzadaki mineralleri Selçuklu Yıldızı* motifinin içine almıştı. Aslında öncelerden beridir aklında tasarladığı zırh için rahmetli oğlu Orhan'a niyet etmişti ama o vefat edince tasarladığı bu zırh Mehmet'e nasip olmuş, yapınca ona teslim etmişti. Ardından ona, İslâm dinini özel muhafızlara da anlatmasını emretmişti. Mehmet ise, babasının emri üzerine İslâm dinini özel muhafızlara anlatarak onları Müslüman olmaya davet etmiş, bu davetler sonucunda Kalkankılıç ve İkizkılıç Müslüman olurken, diğerleri daveti reddederek Tuğrabozan ve ona güvenen kişilerin kalabalık olduğunu görüp, doğruca kalenin içerisine girerek olanları İmparatora anlatıp orada kalmışlardı.
Durumu öğrenmesiyle büyük bir darbe yiyen İmparator, bir de üstüne Fatih Sultan Mehmet'in onlara akın düzenlediğini öğrenince neye uğradığını şaşırmıştı. Çare olarak Karamanoğulları beyliğine haber göndermiş, eğer Sever, kızıyla evlenmek istiyorsa Tuğrabozan'ı yok etmesini söylemişti. Kendi de akına karşı koymak üzere askerlerini hazırlatmaya başlamıştı.
İki sene içerisinde obada da güzel şeyler yaşanmıştı. İrice'nin bir erkek çocuğu olmuş, eşiyle beraber adını Osman koymuşlardı. Ayrıca yine bu ay içerisinde Adsız ile aynı obada yetişmiş, çocukluğundan beridir onu sevip içinde gizleyen Aygüzel de Adsız'a hislerini açıp ondan olumlu geri dönüş almasıyla ona ak örgü vermişti. Son olarak beş gün önce Mehmet'in ak örgüsünün vaadi dolmuştu ama araya Hızır Bey'in Trabzon'a gelme meselesi girince Gök Sultan ile evlenme olayını ertelemişlerdi.
Şimdi ise Hızır Bey uçta görev yapıp, şehri koruyan İmparatorun oğlu dahil önüne çıkanlarla savaşarak onları bozguna uğratmasının akabinde şehre varmıştı. Şehre varır varmaz da Salih Efendi ile tanışmış, zaman kaybetmeden onunla birlikte şehrin tamamını kuşatmaya başlamıştı. Kuşatma sürerken bir yandan da Tuğrabozan adına şiir okunup onun ve babasının Müslüman olduğu, asla kimseye zulmedilmeyeceği şehirde haykırılıyordu. Şehri koruyan muhafızlar, karşılarındaki kalabalık orduları, dahası başlarında bulunan Tuğrabozan'ın Müslüman olduğunu öğrenince korkarak kaleye sığındılar. Bu sırada merkezde Alakurt ve Hau ile olan Mehmet de şehirde boy gösterip müslüman olduklarına inanmayanlara söylenenin doğru olduğunu, onlara karşı gelmeyen kimseye zarar verilmeyeceğini, tek hedeflerinin kalede zevk içinde yaşayan İmparator ve ona inanan ordusu olduğunu ilettiler.
Bu sırada Hadisci de İslâm dinini seçmek isteyen kişilere İslâm'ı anlatacağını söyleye söyleye etrafta geziyor ve asla din değiştirmekte zorlama olmadığını söylüyordu.
Aradan geçen zaman neticesinde hemen hemen halkın tamamı, Müslüman olduğunu öğrenmesine rağmen Tuğrabozan'ı sevip, onu saymaya devam ettiler. Bu yüzden ona olan desteklerinde bir azalma gerçekleşmedi. Hatta sırf onun ve babasının hareketleri yüzünden ahaliden birçok kişi orada Müslüman oldular. Çünkü biliyorlardı ki onları sahiplenmesi gereken İmparator sahiplenmemiş, dindaşları tarafından yıllarca hor görülmüşlerdi. Ama Müslümanlar... Anlatılanların tersine, onlara saldırmayan kimsenin canlarına, mallarına dokunmamışlardı. Dokunmamaları bir yana dokunmaya cüret edenlere de ağır cezalar vermişlerdi.
Biraz sonra şehir tamamen kuşatıldığı esnada karşılarındaki orduyla savaşmak üzere İmparator, ordunun bir kısmını göndermeyi düşünüyordu ki Sever Bey'in Hızır Bey ile Salih Efendi'nin başlarında olduğu orduyu görüp kaçtığını, dahası uç sınırlarını koruyan oğlunun da öldüğünün haberini alınca bundan vazgeçip teslim olduğuna dair Hızır Bey'e elçi gönderdi.
Öte yandan orduların büyüklüğünü gören Alakurt her zamanki heyecanı ile:
"Beyım bu görüntü şuan bana hapsiden bilem daha datlu gelır." dedi.
Bu sözleri ondan duymayı asla beklemeyen Hau'nun bir anda yüzünde şaşırmış bir ifade belirdi. Çünkü hamsi Alakurt'un en sevdiği yiyecekti. Yüzüne gülümseme yerleştirip İkizkılıç ve Kalkankılıc'a göz kaş işareti yaparak:
"Ala ben de sana vaktü geldüğünde gönlünün dilediğince hapsi almaya niyetlenmiştim amma sen bilün garındaşum. Artık biz hapsileri yerken sen de bu görüntüyü düşünür düşünür durursun." dedi onu taklit eden söz ve mimiklerle.
Hau sözlerini bitirince hepsinin yüzünde bir tebessüm peydah olmuştu ki Alakurt:
"Bana takulacana ak kafanı düşünesın sevdalu. Bir zamanlar kurt peşinne dolanur iken şimüdü gerçek bir sevgünün kurdu oldun." dedi.
Alakurt'un sözleri bitince gülümseyen Hau, birden gülmeyi bırakıp:
"He ya olduk." dedi. Derin düşüncelere daldı. Alakurt onun bu halini İkizkılıç ile Kalkankılıç'a gösterdi ve birlikte güldüler.
Derken Salih Efendi'nin gelmesiyle hepsi birden gülmeyi bırakıp ciddileştiler.
"İmparator vergi ödemeyi kabul etti. Ayrıca önerim üzerine ahalinin vergisini de yarı yarıya düşürmeyi kabul etmek zorunda kaldı. Şimdilik buradaki işimiz bitti. Artık obayı toplayıp akrabalarımızın yanına dönme vakti." dedi. Fetih gerçekleşmediği için kalbi buruktu ama yine de gülümsüyordu. Çünkü en azından İmparator, ahaliden aldığı ağır vergiyi yarı yarıya azaltmıştı. Böylelikle yan yana yaşadığı ahaliden onlara katılmayanların biraz daha rahat nefes alabileceğini düşünüyordu.
Öte yandan İmparator, vergi ödemeye mahkum olması bir yana, Sever'in orduyu görüp savaşmadan kaçmış olduğunun haberini alınca iyice küplere binmişti. Binmişti binmesine ama olsun. Bir bakıma bu beceriksiz Sever'e kızını vermemesinin bahanesi olacak, böylelikle kızını yeni yeni ilişkilerini kuvvetlendirdiği, beyliğindeki taht kavgalarına son verip ülkesini iyice genişletmiş olan, Sever'den daha zeki ve daha kalabalık ordusu bulunan, daha önce de atalarının kız verdiği, lâkin taht kavgaları yüzünden yeterince iyi ilişkiler kuramadığı Akkoyunlular Beyi Uzun Hasan ile evlendirecekti. Ve sonra... Çok kısa bir zaman içerisinde Çepnilerden de Osmanlılardan da intikamını alacak, onları yok edecekti...
^
Selçuklu Yıldızı ve Anlamı
( Kaynak için bkz. : https://ahmetunver.com.tr/2018/11/04/sekiz-koseli-selcuklu-yildizi/ )
Tuğrabozan'ın hançerlerinin yeni hâli
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top