YEŞİL DEFTER
Nate hâlâ uyanmamıştı, hâlâ kimse onu görmeye gidemiyordu ve hâlâ onun hakkında konuşuluyordu. Hem de artık fısıltı olmaktan çıkmıştı Anka'nın arkasındaki laflar...
" Hepimizi öldürebilir! Şimdiden harekete geçmeliyiz ki herkes kurtulsun!" diyordu Yang boş boş. " Babama haber verdim, ondan kurtulacağız!" diyordu Avery Graffacia.
" Ay çok üzüldüm ona, arkadaşını kurtarmak için kendisini de tehlikeye attı... Düşünsenize, ne kadar da zordur öyle bir yükle yaşamak..." diyordu Hufflepuff'tan Hayley Wincent.
Herkesin bu olaya yorumu farklıydı, Dexter ise yorumsuzdu.
Dexter kahvaltısını hafif bir şekilde yaparken bir yandan da gazetesini okuyordu.
" Bir şey yok, değil mi?" diye sordu Lucy endişeli bir şekilde. Dexter dalgın dalgın sayfayı taradı. " Görmedim." dedi. " Zaten eğer olsaydı en ön sayfada olurdu."
Lucy tabağını ittirdi. Hiçbir şey yememişti.
" Of, çok fazla sıkıntı var..." dedi Lucy, kafasını masaya gömerek. Dexter onun sırtını okşadı.
" Hepsini düzelteceğiz. Nate iyileşecek, şu kapıdan sağlıklı bir şekilde girecek ve Paskalya'da planımızı yapıp yazın harekete geçeceğiz." dedi Dexter. Bu kelimeleri binlerce defa tekrar etmişti ama Lucy'yi biraz da olsa canlandırmaya yetiyordu.
Dexter kahvaltıdan sonra, ilk defa yanında Nate yokken dersine ağır adımlarla gitmeye başladı. İksir... Hiç çekilmezdi o saatte.
Zindana inerken, karşısına bir yığın sarı saç çıktı. Scorpius kitaplarını sıkıca tutarak merdivenlerden yukarıya çıkıyordu. Dexter'ı görünce gözleri açıldı, merdivende durdu.
" Dexter- Şey, sana bir şey vermem gerek." dedi Scorpius, elindeki kitapları yere koyarken.
Çantasını aceleyle karıştırdı, ufak, yeşil bir defter çıkarttı. Defteri Dexter'a uzattı.
" Şey- Neden bana günlüğünü veriyorsun?" diye sordu Dexter. Scorpius yerdeki kitapları toplarken cevap verdi.
" O bir günlük değil. İçini aç." dedi. Dexter defteri açtı, ilk sayfaya baktı.
Boştu.
Dexter tüm sayfaları çevirdi, hepsi boştu.
" Bu nedir şimdi, Tom Riddle'ın günlüğü mü?" dedi Dexter, defteri evirip çevirirken.
Scorpius asasını çıkarttı, defterin içindeki bir sayfaya tutup " Aperta Secreta" diye fısıldadı.
Defterin iki sayfası birleşti, çizgiler ve yazılar belirdi.
" Bu... Bu Bakanlık'ın haritası mı?" diye sordu Dexter, şaşkınlığını gizleyemeyerek. Scorpius başını evet manasında salladı.
" Babam verdi. Ben de... Sizi konuşurken yanlışlıkla duydum. İhtiyacınız olabilir diye düşündüm. Burada gizli geçitler de var." dedi Scorpius.
Dexter o anda Scorpius'a sıkıca sarılmak, onu öpmek istedi. O defter, müthiş bir hazineydi.
" Scor... Sen bir tanesin." dedi Dexter. " Sana borcumu öderim."
" Ne borcu? Bir şey yapma sakın. Bu defter hepimizin özgürlüğü için." dedi Scorpius. " Hiçbir şey yapma."
Dexter defteri kapattı, çantasında güvenli bir yere koydu.
" Çok sağ ol, milyarlarca teşekkür ederim." dedi Dexter. Arkasından Ravenclaw'dan Micheal Green'in sesi geldi:
" Çekilecek misiniz?"
Dexter ürpererek kendisini duvara yapıştırdı, Scorpius da hızlıca koştu. Dexter, Micheal'ın ardından zindana indi.
***
" Scorpi'nin elini öpüp başımın üstüne koyacağım ve onu bundan sonra sırtımda taşıyacağım." dedi James, elindeki defteri incelerken.
" Değil mi işte, süper bu." dedi Fred, kendisini Hufflepuff'ın Ortak Salon'undaki koltuklardan bir tanesine atarak. Dexter odadaki minik, yuvarlak camları açıyordu; Marvin ise herkese her zamanki gibi çay ikram ediyordu.
" Bence tek bir grup olarak gitmeyin oraya. Okuldan gönüllü toplayın, Dumbledore'un Ordusu gibi." dedi Marvin, çay tepsisini sehpaya koyarken.
" Herkesi riske atmaya değer mi?" diye sordu Dexter. Marvin omuz silkti. " Ne de olsa gönüllü olacaklar. Beş- on kişiyle sadece bilgi sızdırılır, atak yapılamaz."
" O plan şeysilerini Nate'e bırakırız, bizdeki olmayan zekâ bunları düşünmeye yetmez." dedi Fred.
James ayağa kalktı. " Ben bi' Al'a bakayım, Madam Pomfrey bu saatlerde çıkarılacağını söylemişti."
Fred kafasını kaldırdı. " E biz de gelelim?"
" Yok." dedi James. " Yanında birileri olmasın dedi."
" Uyuşturucu kaçaklığı yapıyorsunuz sanki..." diye mırıldandı Fred. James omuz silkti, dışarıya çıktı.
" Vinnie, çay ustasısın. Muhteşem bunlar." dedi Fred, dudaklarını yalarken. Marvin kızardı. " Bir şeyi yok ki, çay işte..." dedi. Fred güldü.
" Bundan sonra hiçbir Hufflepuff'ı övmeyeceğim. İnsan iltifat ettiğine pişman oluyor." dedi. Dexter sırıttı. " Doğrudur."
Yarım saat sonra, Albus ve James içeriye daldılar.
" Nate'i görebiliyoruz!" dediler aynı anda. Fred ile Dexter da ayaklandılar, kapıya doğru koştular.
" Peki uyandı mı?" diye sordu Dexter umutla. " Biraz kendisine geldi. Yine de tam olarak uyanık değil." dedi Albus.
" Lucy'ye haber verdiniz mi?" diye sordu Dexter. James kaşlarını havaya kaldırdı. " Çoktan... Kız öyle bir koştu ki, altında kalıyordum. Sağır edici çığlığından bahsetmeye gerek yok zaten."
Hastane Kanadı'na âdeta daldılar. Madam Pomfrey sesten ürktü, neredeyse elindeki şişeyi düşürüyordu. Lucy ise Nate' e eğilmişti.
Dexter arkadaşının yatağına yapıştı. Nate'in gözleri çok hafifçe aralıktı, nefes alış verişi biraz daha belirginleşmişti.
" Şu anda konuşacak durumda değil. Yine de sizi duyabilir." dedi Madam Pomfrey. " Ne çekti zavallı, ne çekti!"
" Ne zaman eskisi gibi olur?" diye sordu Lucy hevesle. Madam Pomfrey'in gözleri ardına kadar açıldı.
" Nereden bileyim ben yavrum? Her gün buraya böyle bir çocuk mu geliyor?"
Lucy kaşlarını çatıp sustu. Nate'in ellerini tutmaya devam etti.
" Haydi Natie, uyanma vakti geldi..." diye mırıldandı Fred. Nate gözlerini kapatıp açtı. " Eh, o da bir şey." dedi James. Lucy ona tip tip baktı.
" Nate, sen olmayınca derste kopya çekecek kimse kalmıyor, uyan seni ilerizekâlı!" dedi Dexter, ortamı yumuşatmaya çalışarak. Sanki Nate'in dudakları hafifçe yukarıya kıvrılmıştı...
" Nate, istersen orada kalabilirsin çünkü senin yemeklerini ben yiyorum." dedi James. Lucy kuzenine tüm gücüyle vurdu.
" Ah- Peki tamam, tamam! Dalga geçiyordum Cissy! " diye cırladı James çaresizlikle.
" Hastane Kanadı'ndayız, en yakın arkadaşlarından birisi komadan yeni çıkıyor ve sen dalga mı geçiyorsun?" diye hafifçe parladı Lucy.
" Cissy, o iyileşti, sadece azıcık toparlanacak- Ayy, gel buraya..."
James Lucy'ye sarıldı. " Özür dilerim... Cissy'mi nasıl kızdırırım ben..."
Lucy hafifçe gülümsedi. " Şansını zorlama, Potter." dedi.
Böyle garip kuzenlerdi bunlar.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top