TEKRAR AZKABAN'DA
Fred yataktan kurtulduğundan beri zamanını hep Roxünne ile geçiriyordu. Sürekli birbirlerine destek oluyor, yolun ortasında birden yürümeyi bırakıp birbirlerine sarılıyorlardı.
Amy de Dexter'a yapışmaya başlamıştı. Dexter ilk defa ve kendisine inanamayarak bu duruma şikâyet etmedi.
Lucy artık Fred'in yerini dolduruyordu. Sürekli onlarla takılıyor, öbür arkadaşlarına arada bir bakıyordu. Zaten çok da fazla arkadaşı yoktu.
Tek bir mektup, her şeyi değiştirmişti.
" Fred maçta oynayabilecek mi?" diye sordu Lucy, Potter kardeşlere dönerek. " Hangi maç?" diye sordu Albus. Sonradan kafasına dank etti. " Ha, Hufflepuff maçı... Hiç bilmiyorum, gerçekten-"
Albus birden ileriye baktı, gözleri tek bir noktaya kenetlenmişti. Herkes oraya baktı.
Dexter gözlerini karşıya dikince Pratwell Dördüzleri dışında bir şey görmedi. Çok yakın dört kız oldukları için onlara "dördüz" denmiyordu. Gerçekten de dört tane tıpa tıp aynı kız kardeşlerdi.
Hufflepuff'tan Summer ve Spring, Slytherin'den Winter ve Ravenclaw'dan Autumn. Dördü de aynıydı: kahverengi, kıvırcık saçlar; parlak mavi, yuvarlak gözler; hafif çilli, bembeyaz, yuvarlak suratlar; kalın bacaklar, kısa boy.
Dexter hâlâ o dördünü sadece kıyafetlerinden tanıyabiliyordu ( Summer ve Spring hariç), zaten tanımasına da pek gerek yoktu. Ne de olsa bir alt sınıftalardı.
Herkes soru soran gözlerle Albus'a baktı, Albus gözlerini kırpıştırıp yürümeye devam etti.
" Şey, Mrs Norris'i gördüğümü zannettim de bir an için..." dedi. Berbat bir yalancıydı.
Her nasılsa, kimse ona sataşmadı. James bile. Herkesin kafası fazla yoğundu. Umursamayıp, bahçe boyunca yürümeye devam ettiler.
Dördüzlerden biri ;)
" Sev!" diye seslendi bir kız arkalarından. Rose'du.
" Rose, kaç kere söylemem gerek? Bana Severus diye seslenme, Al desen yeterli!" dedi Albus hafifçe bir hiddetle arkasına dönerek. Rose omuz silkti. " İkisi de senin adın. Neyse, Hagrid seni çağırıyor." dedi bakır rengi saçları rüzgârda uçuşurken.
" Beni de çağırdı mı?" diye sordu James. Rose başını iki yana salladı. " Sadece ve sadece Albusu istiyor." dedi. James gözlerini kıstı. "Peekii..."
Albus, Rose ile beraber taş merdeivenlerin ardında kaybolurken, dörtlü yürümeye devam etti. Bir süre sonra güneşten sarıya boyanmış çimenlerin üzerine oturdular, boş boş bakıştılar.
James çimenlerin üzerine uzandı. " Neden kışın ortasında güneş açıyor?" diye sordu. Dexter ve Lucy gökyüzüne baktılar. Nate, her zamanki bilgeliğiyle araya atladı: " Bu sene, okulun iyice gizlenmesi için özel büyüler yapıldı. Artık sadece Muggle'lar değil, Hogwarts'la alakası olmayanlar bile burayı göremiyor. Çok fazla gizlendiği için, okul sanki başka bir yerdeymiş gibi hava farklı oluyor. Şimdi Hogsmeade'e giderseniz, orada karla karşılaşırsınız."
Sübaneke Amin, didi mal Yazar.
" Yarın maçta hiç oynamak istemiyorum... Benim yerime başkası oynasa?" diye sordu James, gözlerini gökten ayırmayarak. " Rose Snitch'i kapıp oyunu bitirir ne de olsa..."
Uzun bir süre boyunca dört arkadaş öylece, yere it ölüsü gibi serilmiş bir şekilde durup bulutları seyrettiler.
Hafif meltemle beraber sarhoş birer evcini misali sallanan yemyeşil çimenler; Dexter'ın ensesini, kollarını ve yanaklarını gıdıklıyordu. Devasa şatonun ardından yükselen sapsarı güneş, altındaki her şeyi hafifçe yalayıp geçiyordu.
Dersleri başlayana kadar kımıldamadılar...
***
Burası çok nemli, ayaklarım yapış yapış! Neyse, ilerideki taşa sürterim geçer.
Şu delikten de bir geçersem... Hah! Geçtim işte! Burası neresi ya? Mısır kokuyor... Bulırsam yerim vallaha... Bir dakika, bu kadın da kim? Çok güzel ama çok üzgün. Niye ağlıyor? Niye sadece karanlık bir köşeye çekilmiş?
Çekil şuradan pis herif, ben onun faresiyim! Yani, bilmiyorum işte... Çekil yine de pislik!
Ayyy! O da neydi ya? Hah, kapı gıcırtısıymış... Buranın ağır kapıları yok mu...
Bu devasa herif kim be? Hiii! Bu o terliğimsi hayvan! Git buradan, git! Pis herif! Git diyorum sana, ona zarar verme!
Hayır- O asayı indir hemen!
Pis! Öküz! Mal! İfrit dışkısı! Duvarda kalmış goblin pisliği! Nasıl o laneti kullanırsın?! Ne cürretle?!
Ayy, kadın çığlık atıyor, çok kötü ağlıyor... Asadan yeşil-
" HAYIIR!"
Dexter ensesinden soğuk terler hücum ederken kalktı. Elleri titriyordu, gözleri kararıyordu ve midesi bulanıyordu. Sanki üzerine on bin tane iğne batırılmış gibi hissediyordu, beyni de sünger gibiydi...
Kafasını yana doğru çevirdi, uyarı olmaksızın midesindeki her şeyi boşalttı. Bu, Marvin ve Nate'in uyanmasına sebep oldu. James Puffel ise hâlâ uyuyordu.
" Dex!"
Neden Dexter ranzanın üstünde yatıyordu ki? Her şey daha da zorlaşmıştı.
Dexter Nate'in sesine doğru bakmaya çalıştı, ancak yine kustu. Nate ranzadan telaşla tırmandı, yatak için bir genişletme büyüsü kullandı ve Dexter'ın üzerine eğildi. Elini Dexter'ın alnına koydu, gözleri kapalıydı.
Dexter tuhaf hissetti birden... Bulanma geçmişti, baş ağrısı geçmişti, iğne batma hissi geçmişti, göz kararması geçmişti...
Marvin yerdeki kusmukları büyüyle temizlerken, yukarıya seslendi: " Nate, Profesör Sprout'un gelmesine gerek var mı?"
" Yok..." dedi Nate, bitkin bir şekilde. Tüm enerjisini tüketmişti. Elini alnına götürdü, yatakta öylece durdu. Dexter arkadaşının bayılmasından korktu.
" Nate, uzan şuraya! Bayılacak gibisin!" dedi Dexter, bir yandan da ne kadar çabuk iyileştiğine şaşırarak. "Nate!"
Nate arkasını duvara yasladı, gözlerini kapattı. "Marvin..." dedi yuvarlak bir sesle. Marvin kafasını kaldırdı. " Evet?"
" Bana büyüyü yap... Potestatem... Dikkatli ol... İyice konsantre ol ve... Ve sanki içinden enerji... veriyormuş gibi hisset ama çok fazla ver...me... Çok önemli... Sana güveniyorum..." dedi kendisini zorlayarak. Her cümlenin sonunda sesi düşüyordu.
Marvin telaşla asasını çıkarttı, ranzanın verdivenlerinden tırmanmaya başladı. Nate'in üzerine eğilirken, Dexter duvara yapıştı.
Marvin gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı. " Potestatem." dedi kesin ve net bir sesle. Sanki kafasından aşağıya bir kova buzlu boşaltılmış gibi titredi, gözlerini açtı.
Büyü işe yaramış olmalıydı ki Nate birkaç saniye sonra gözlerini açtı. Alnında boncuk boncuk terler birikmişti.
" S-Sağ ol, Marvin. Büyüyü güzel uyguladın- ayh!" dedi Nate, acıdan yüzünü buruşturarak. Belini kavradı. Birkaç saniye gözleri yumulu bir şekilde durdu, sonra ranzadan aşağıya indi. Marvin de onu takip etti.
Daha biekaç dakika önce Dexter kusuyordu ve ona yardım eden Nate'ti, sonra birden bire Nate hastalandı, yardıma muhtaç olan oldu. Bu da neydi böyle?
Asıl o rüya - kâbus - her neyse işte, neydi? Dexter, o gördüğü kadının Mrs Weasley olduğuna her şeyine bahse girerdi. Sabah ilk iş, gördüklerini arkadaşlarına anlatacaktı.
Kafasını yastığına dayadı. Yatağına yapılan genişletme büyüsü kaldırılmıştı. Dexter nasıl uyuyabileceğini merak etti. Karanlıkta parlayan saatine baktı: 04:52
Gözlerini kapattı, yatakta sürekli kıvrandı, döndü, yastığını ters çevirdi, yorganını tekmeledi...
Uykuya tekrar dalmadan önce saati 06:11'i gösteriyordu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top