MEKTUP

Fred zarfı gözleriyle hızlıca taradı, Roxanne'i bahçenin öbür tarafından çağırdı. Roxanne, saçları rüzgârda darmadağın olmuş bir şekilde, ağabeyine baktı ve "N'oldu?" diye sordu. Fred ona "gel" işareti yaptı. Roxanne ağabeyinin arkasına geçti.

" Babamdan mektup gelmiş. Üzerinde çok önemli olduğu yazıyor." dedi Fred. Roxanne hızlıca zarfı kaptı, sabırsızca içini açtı ve mektubu okumaya başladı.

Roxanne okudukça gözleri büyüdü. Eliyle ağzını kapattı, mektubu sinir krizi geçirircesine Fred'e doğrulttu ve yere çökmeye başladı. Gözleri kıpkırmızıydı.

Fred kaşları çatılmış bir şekilde mektubu okumaya başladı, arada kelimeleri mırıldanıyordu. Bir yere gelince durdu, mektubu elinden düşürdü. Kağıt, yere doğru süzülmeye başladı.

Lucy ve Nate, Roxanne'in hıçkırıklarını yararcasına hızlı hızlı geldiler. Lucy yerdeki mektubu aldı, okuduktan sonra endişeli bir şekilde Nate'e uzattı.

" Annem." dedi Fred bakışlarını hâlâ sabit tutarak. " Azkaban'da..."

Bunu söyledikten sonra da gözleri arkaya kaydı, büyük bedeni aşağıya doğru düşmeye başladı.

***

" Açılın- Açılın! Çocuğun etrafında çok fazla durmayın, zaten kırk kişi toplaşmışsınız! Burada en fazla beş kişi istiyorum. Bu maksimum sayı. Öbürleri hemen gitsin!"

Madam Pomfrey ayakları tık tık ederek hızlıca salonda dolaşıyordu, öfkeli ve otoriter sesi koridorlar boyunca yankılanıyordu.

Nate Dexter'ı omzundan kavradı. "Biz sonra geliriz, önce kardeşi ve kuzenleri kalsın." dedi. Dexter dalgın dalgın başıyla onayladı. Gözleri bomboş bakıyordu, sanki olanlar gerçek değildi.

Yatağın yanında sadece beş kişi bırakacak şekilde kapıya doğru yöneldiler. Lily ve Hugo'nun kalmak için itirazları ise Madam Pomfrey tarafından bir kenara atılıyordu.

" Amma kalabalıksınız siz Weasleyler de! Olmaz diyorum, haydi kapı dışına!"

Lily kuzeni Fred'i çok seviyordu. Gözleri sürekli arkada kalıyor; hasta hâldeki, ağabeyi saydığı kişiye kayıyordu.

Nate küçük kızı sırtından kavradı, yumuşakça kapıya doğru yönlendirdi. Dexter da gözleri yerde, ayaklarını sürüye sürüye ilerlemeye başladı. Fred; Lucy, Rose, Albus, James ve Roxanne'in yanında güvende duruyordu. Kocaman bir aileydi onlar.

Kapı ağır ağır artlarından kapandı. Lily hıçkırıklar içinde, gözünden akan yaşları elinin tersiyle siliyordu. Nate Lily'nin önüne diz çöktü, küçük kızın ellerini yüzünden çekti ve sıkıca kavradı. Gözlerini kapattı, Ankadili konuştuğu belliydi. Fısıltı hâlinde garip bir şeyler mırıldanıyordu.

Nate gözlerini açtı ve onun yeşilleri, Lily'nin kahveleriyle birleşti. " Tatlı Lily, kuzenin için ne kadar da güzel bir sevgi besliyorsun... Yine de merak etme, o iyileşecek. Sadece biraz baygınlık geçirdi. Bu hepimizin başına geliyor. Sana söz veriyorum, bir saat sonra gelip onu ziyaret edeceğiz. Hem biz döndüğümüzde uyanmış olur. Şimdi bana, bundan sonra ne olursa olsun güçlü kalacağına söz verir misin?"

Lily başını evet manasında aşağı-yukarı- sallayınca, iki yandan toplanmış kızıl saçları gevşek omuzlarında zıpladı. Nate'e güvenircesine sarıldı, elleri sıkıca yumruk biçimini almıştı.

Nate'in çocuklara karşı böyle bir bağı vardı, ne de olsa üç tane küçük kardeşi vardı.

Aslınd Lily o kadar da küçük değildi, neredeyse on üç yaşındaydı. Yine de, Lily farklı bir kızdı. Hassas, duygusal, ufak bir kızdı. Boyu falan kısa değildi, duygu yaşı küçüktü. Sanki yedi yaşında minik bir kızdı o...

Dexter da Lily'ye sarılma gibi ürpertici bir isteğe kapıldı.

İksir'e geç kalmışlardı. Dexter zaten umursamıyordu. Asıl umursadığı arkadaşlarıydı. Mrs Weasley olmadan aile ayakta durabilecek miydi? Mr Weasley, kardeşinin ölüminün ardından buna dayanamazdı.

Dexter, derste tek bir kelime bile dinlemedi. Nate düzenli bir biçimde, hızlı hızlı notlar alırken sadece kalemin hışırtısını dinledi. Tüm camlar açıktı, rüzgâr püfür püfür esiyordu.

Sınıfta bazı fısıldaşmalar vardı. Hogwarts'ta haberler hızlı yayılırdı. Sınıfın içinde ailesi Muggle olan yedi kişi vardı. Hepsi de titriyordu. Dexter aralarında en kötü durumda olandı.

Şoktaydı, doğru düzgün düşünemiyordu. Algıları dünyaya kapalıydı, sadece sesler ve renkler...

Nate kalemini bıraktı, Dexter'a baktı. Dexter aniden başını kaldırdı, Nate'in kalkmakta olan elini eliyle durdurdu.

" Yapamazsın!" diye bağırdı. Biraz fazla yüksek sesli bağırmış olacaktı ki, bütün sınıf ona döndü. Profesör Slughorn da dahil.

" Ö-Özür dilerim..." diye mırıldandı Dexter elini alnına götürerek. Başına inanılmaz bir ağrı vardı. Sanki birisi şakaklarına kanca bağlamış, onu çekiyordu.

"Nate, sakın onu kullanma. Kendini yıpratıyorsun!" dedi Dexter, bu sefer fısıltıyla. Nate omuz silkti. " Endişeleniyorum. Kendini biraz daha iyi his-"

"- Hayır Nate, bu noktada Trelawyney'e katılmak zorundayım. Bana bunu da dedirttin! Arkadaşların için kendi fırsatlarını yok etme!" dedi Dexter.

" Toz etme." diye düzeltti Nate. Dexter ona her neyse dermişçesine baktı. " O dişi yarasa bile haklı, biraz da kendine dikkat et! Ben iyiyim, sakın onu benim üzerimde kullanma."
Dersin sonuna kadar bir daha konuşmadılar. Dexter o kadar keyifsizdi ki, o ders Lyvia'ya bakmadı bile. Peki, belki bir parça... En azından gözlerini bir saat boyunca dikmemişti.

Nate, söz verdiği üzere, İksir'den sonra Lily ve Hugo'yu kapıp Hastane Kanadı'na gitti. Dexter üçünün arkasından yavaşça yürüyordu. Düşünmeden edemiyordu, ya sıra Hogwarts'taysa? Bütün Muggle-doğmalar toplanacak mıydı? Amy ile güvende kalabilecekler miydi?

Fred uyanmıştı. Gözleri hafif aralıktı, nefesleri ise kesik kesik. Hâlâ yarı baygındı. Kendine tam olarak gelememişti.

"Ço...cukla...r..." diyebildi ancak, kısık ve titrek bir sesle. Sesi uzaklardan geliyormuş gibiydi; çok, çok uzaklardan.

Lily kuzeninin üzerine atladı. Hıçkırıklarının arasında gözlerini siliyordu. Dexter uzaktan zayıfça gülümsedi, Fred de aynısını yaptı. Tüm gücü buna yetiyordu.

Fred de aslında duygusal birisiydi. İnsanlara ve hayvanlara değer verirdi, kolay üzülürdü.

Dexter hasta ziyaretlerini sevmiyordu. İçi burkuluyordu birisini o hâlde görünce. Daha geçen yaz halasının gözlerinin önünde ölümünü izlemişti. Yatakta makinelere bağlı bir şekilde, öksürerek ölmüştü kadıncağız. Sigaradan gitmişti.

Şimdi de en yakın arkadaşlarından birisini solmuş ve bitik bir durumda görmek, Dexter'ı inanılmaz derecede huzursuz ediyordu. Her ne kadar Fred'in durumu ağır olmasa da, Dexter onun için üzülüyordu. Mrs Weasley Azkaban'daydı... Tüm büyücülerin adını duyunca tiril tiril titrediği yer...

Ziyaretten ve olaylardan sonra yemek, pek tatsız olmuştu. Herkes çıtını bile çıkartmadan, kafasını tabağına gömmüştü. Dexter sanki ekmek değil de, karton yiyormuş gibi hissediyordu.

Yemekten sonra ilk durak, Hufflepuff Ortak Salonu oldu. Lucy kafasını Nate'in göğsüne dayamış, sessiz hıçkırıklarla ağlıyordu.

Okulda tehlikede olan çok fazla insan vardı, onlardan bir tanesi ise Dexter'dı.

Marvin Blue, sessiz sessiz herkese çay ikram etmeye başladı. O da Muggle-doğmaydı...

Marvin Reyiiiiizzzz

Dexter çayına yavaşça uzanırken Marvin'e teşekkür etti, boş boş önüne bakmaya devam etti. Marvin yanına oturdu.

"McGonagall buna engel olur mu sence?" diye sordu masum masum. Çayını yudumladı. Kabarık kahverengi saçları bebeksi yüzünü kapatıyordu. Mavi bakışları her zamankinden dalgın ve derindi.

" Eğer okulu Bakanlık'tan ayırırsa, okuldaki öğrencileri ve öğretmenleri kurtarabilir." dedi Nate, Lucy'nin saçlarını okşarken. " Bunun için çok özel bir izin gerekli, erken davranması lazım. İzin alması birkaç ayı bulabilir."

Yine bir sessizlik. Salonun kapısında bir ritim çalınana ve iki kız içeriye girene kadar sadece ateşin kızgın çıtırtıları...

Kızlardan bir tanesinin kısa, kuzguni saçları vardı. Öbürünün ise uzun, kıvırcık, saman sarısı saçları...

Lyvia yavaşça içeriye girdi, yüzünde melek gülümsemesi eksikti. Dexter ne yaptığının farkına varmadan, otomatik olarak ayağa kalktı. Lyvia kollarını uzattı, sıkı sıkı sarıldı Dexter'a. Dexter'ın içindeki tüm o baskı şimdi dışa vuruyordu.

Dexter, hissettiği tüm endişelere rağmen Lyvia ile olan ilk fiziksel temasını içinden kutladı.

Yersiz oldu ama, her nedense Lyvia'yı çizdim :P,

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top