JAMES'İN İSYANI
" Uyansana be mal herif! O koca kıçını hemen şimdi kaldır yoksa üzerine otururum!"
Dexter yattığı yerde huzursuzca kıpırdandı, yorganını tekmeledi ve kendisini tüm gücüyle zorlayarak gözlerini açtı.
Karşısında James'i görünce onun tehdidine karşı olarak bacağını kaldırdı ve James'in çok hassas bir bölgesine tekme attı.
James acıyla inledi, kendini yere attı ve yüzü kıpkırmızı bir biçimde, Dexter'a küfürler yağdırmaya başladı.
Dexter sırıttı. Arkadaşları gürültüden uyanmıştı. Fred gözlerini ovuşturdu, odadaki manzara karşısında keyifle gülümsedi ve yatağında doğrulup James'in acı içinde kıvranışını izlemeye başladı.
" (Dıııt) Dex, çok sert geçirdin!" diye bağırdı James. Albus ağabeyinin hâlini görünce yerde yuvarlanarak gülmeye başladı.
" Kapa çeneni Al!" düye bağırdı James. Gözlüğü yerde duruyordu. Albus daha da şiddetle gülmeye başladı. James onun sıratına kocaman bir yastık fırlattı, yine de bu Albus'u engellemedi.
Fred de gülüyordu gülmesine, James öfkeden kıpkırmızı kesilmişti. " Kesin şunu be!" diye bağırdı. Odadaki kahkahalar daha da yükseldi.
James odanın kapısını çarparak çıktı, hâlâ sendeleye sendeleye yürüyordu.
" Yürüyüşünü gördünüz mü?" dedi Fred kahkahalarının arasından. Albus kafasını yere gömdü. " Bu, hayatım boyunca gördüğüm en güzel şeydi... Onun bana senelerce yaptıklarından sonra..." dedi kontrolsüzce titreyerek.
Kahvaltı masası hazırdı. On metrelik ahşap masa kocaman odada boylu boyunca uzanıyordu, odayı ufak mumlar aydınlatıyordu.
" James'e ne yaptınız siz?" diye seslendi Nate mutfaktan. İki saniye sonra elinde tabaklarla odaya girdi.
" Sen niye ev işi yapıyorsun? " diye sordu Fred masaya oturarak. Nate her bir sözcüğün arasında masaya bir tabak koydu: " Çünkü- Sizin - Gibi - Tembel - Kıçlı - Umursamaz - Mal - Odun - Bir - Herif - Değilim."
James odaya girdi, Nate'e güzel bir el hareketi çekti. " Kapa çeneni Çiçekli Don." dedi gözlüklerinin arasından alaycı bir bakış atarak. Nate gözlerini kıstı.
" Alınma, bu sabah şeyine tekmeyi yediği için böyle." dedi Albus kahkahasını yumruğunun içinde bastırmaya çalışarak.
" KAPA ÇENENİ! " diye kükredi James. Kardeşini biraz sertçe itti.
Nate hafifçe sırıttı. " Kim yaptı?" diye sordu keyifle. Dexter iki elini de havaya kaldırdı. " Lütfen, bunu benden başka kim yapabilir ki? " dedi.
" Tamam, kesin artık şunu! " dedi James gözlüklerinin ardından ölümcül bakışlar saçarak. " Oldu bitti, Dexter bunu da bir kenara yazdım!" dedi.
( müziği kapatın)
Yarım saat sonra kahvaltı masası dolup taşıyordu. Gece yarısı eve gelmiş olan misafirler, uykulu gözlerle tabaklarına boş boş bakıyorlardı.
" Teddy, ekmekleri uzatır mısın?" diye sordu Victoire, gümüşi saçları odada sihirli bir biçimde hafifçe dalgalanıyordu. Ay gibi parlak suratı mavi saçlı gencin yorgun yüzüne ışık katıyordu.
Teddy kız arkadaşına kızarmış ekmeklerle dolu sepeti uzattı, Victoire ekmeğini alınca da masadaki eski yerine koydu.
Fleur Weasley, sanki çok kötü bir koku varmış gibi burnunu kırıştırıyordu. Teddy'den pek hoşlandığı söylenemezdi.
" Anne, Kanada'da yeni bir tür keşfettim." dedi Molly gururla. Lucy ablasına heyecanla baktı.
Molly dünya üzerindeki tüm sihirli yaratıkları inceliyordu. Ailesi ile çok fazla vakit geçiremiyordu, yine de işinden hayli memnundu.
Audrey Weasley gözleri ışıldayarak kızına baktı, gururla gülümsedi. " Aferin Molly. Neymiş peki bu?"
Molly çatalını tabağının üzerinde boş boş gezdirmeye başladı. " Ufak şeyler. Şeffaflar. İçlerinde mor bir ışık kaynağı var. Pıtırkurt ile bir solucanın birleşimi gibiler. Zehirli değiller, yine de saldırganlık seviyelerini henüz ölçmedik. Adlarını da oy birliği ile haftaya koyacağız."
" Para veriyorlar mı bari?" diye sordu Ron Weasley. Mrs Weasley kocasını dirseğiyle sertçe dürttü. " Ron!"
Molly gülümsedi. " Şey, verecekler. İlk önce ona bir ad bulacağız ama." dedi. Çillerle kaplı yüzü kıpkırmızı kesildi. Alev rengi kısa saçları, kahverengi gözlerini kaplıyordu.
" Gurur duyuyorum seninle." dedi Percy Weasley göğsünü şişire şişire. " Ablan gibi olacaksın, değil mi?" diye sordu Lucy'ye dönerek. Lucy tabağındaki omleti didiklemeye başladı.
" Çalışıyorum." dedi bir süre sonra. Gözlüğünü burnuna bastırdı ve kaşları çatık bir biçimde tabağına bakmaya devam etti.
Kahvaltı bittikten sonra yukarıya çıktılar. Biraz Patlamalı Pişti oynadılar, sonra da sıkılıp biraz konuşmaya karar verdiler.
" Lindsay ile işler nasıl?" diye sordu Fred kuzenine dikkatle bakarak. James omuz silkti. " O günkü tavırları... İğrençti. Anında ondan ayrıldım ve tahmin edin ne yaptı? Bana tükürdü." dedi kaşları havaya kalkarak.
" O pis endüstri müsvettesi terliğimsi çakma sarı lama!" dedi Nate kaşları çatılarak. Yüzünü dizlerinine gömdü.
" Sizlere neler dedi... Sizin kanınıza laf etti! " dedi gözleri parlayarak. Dexter omuz silkti. " Artık alıştım. Kendüni de bizim için yırtma." dedi. Fred başını evet manasında salladı. " Cidden, bizim için endişelenme. O minik prensesi yere serebiliriz, kolaylıkla." dedi.
Nate yere bakmayı sürdürdü. Bir süre kimse konuşmadı.
" Yalnız Amy'nin Yang'in pantolonunu düşürüşüne bayıldım." dedi Dexter. " Keşke o ânı tekrar tekrar görebilsem..."
Nate sırıtınca düzgün, beyaz dişleri ortaya çıktı. " Süperdi. Kız kardeşine bayılıyorum. " dedi. " Ve ,senin aksine Dex, onunla konuşurken sıkılmıyorum. Halden anlayan birisi."
James oturduğu yerde kıpırdandı. " Ondan hoşlanıyor musun?" diye sordu Nate'i dürterek. Nate güldü.
" Manyak mısın, tabi ki de hayır mal. Sadece yakın arkadaşlarız. Bir kız ve bir erkek sırf arkadaş olamaz mı?" diye cevabı yapıştırdı Nate. James gözlerini devirdi. " Hıh, peki..." dedi.
Fred huzursuzca elleriyle oynamaya başladı. " Başka bir şeyden bahsedelim." dedi. " Mesela... İlk tanışmamızın tuhaflığı, ne bileyim? "
" Yalnız cidden, tanışmamız bir tuhaftı." dedi Dexter gülerek. O günü sanki dünmüş gibi hatırlıyordu.
Dexter yanlışlıkla yerdeki bir muz kabuğuna basmıştı ve kabuğu ayağından atmaya çalışırken kabuk Fred'in gözüne şap diye yapışmıştı, Nate de yardıma koşmuştu. Üçü birden kaynaşmaya başlamışlardı, sonra Fred onları James ile tanıştırmıştı, sonra Albus gelmişti...
" İnanılmaz bi' şeydi harbi." dedi Fred. " O muz kabuğunu hâlâ saklıyorum..."
Fred'in önemli bulduğu her şeyi saklama gibi bir huyu vardı. Tıpkı Amy gibi... O mal, sinir bozucu kardeş...
" Amma da korkmuştum ben de muz sana yapışınca." dedi Dexter. Fred sırıttı. " Ne diyorsun sen, o şey gözümü tecavüz etmişti!" dedi.
" Hogwarts'ın kaçıncı günüydü? Üçüncü falan mıydı? Ah evet öyleydi, hatta ben Tılsım'a yetişmeye çalışıyordum." dedi Nate havada görünmez hesaplar yaparak.
Bir süre beş oğlan yere uzandılar, etraflarında onlardan başka kimsenin olmamasının tadını çıkarttılar. Kardeşler yok, kuzenler yok, büyükler yok...
Sadece beş tane yerde it ölüsü gibi yatan mal.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top