13. BÖLÜM~DELİ YÜREK~
"Yanmanın tek anlamı var, o da gözlerin.."
***
Bu şehrin soğuğuna mahsur kalan en büyük duygu, sevgiydi belki de.. Esen her bir rüzgarın hızını kesen, üşüten tüm hislerin ısınmasını, yumuşamasını sağlayan o kuvvetli duyguydu hayatı düzene sokan..
Ya da o sevginin sahibiydi..
Sevgi, bu yaşına kadar gördüğü, tattığı bir duyguydu evet ama onda gördüğü bambaşka bir histi ki, yoğundu. Öyle yoğun ve karşı gelinemezdi ki, ne dur duyabilmek geliyordu elinden, ne de dur dese de buna katlanabilecek güc vardı ruhunda sanki. Ayrı dünyaları birleştiren tek histi belki de..
Ayrı dünyalardı..
Apayrı dünyaların, çok farklı iki insanıydı onlar. Her ne olursa olsun ilerde yaşayacağı tüm bedelleri şimdiden görse de, adımları geri gitmiyor, buna izin veremiyordu Dila. İçinden bundan sonra güçlü olmak, direnmek gelse de yine de elini kolunu bağlayan bir şeyler çıkıyordu önüne istemeden. Ayağına her adımında takılan çakıl taşları beliriyordu.
Başını çaresizlik içinde doğan heyecanı ile eğdi.
Çaresizdi ama zaptedemdiği bir mutluluk kol geziyordu sanki bedeninde. Kalbini kasan, aklına her gelişinde durduracak kadar çok hareketini sekteye uğratan bir his peydah oluyordu damarlarında. Gözlerini kapatsa görüyor, kapatmasa yine görecek kadar boğuluyordu dakikalar aktıkça ona.
Sustu Dila.
Ilk kez sustu içinde baş kaldıran itirazlara.
Ilk kez görmezden geldi.
Bakışları uzunca kapalı havada dolaştı. Derin bir nefes alarak tekrar içeri girmek için evin kapısına yöneleceği sıra duyduğu araba sesi ile adımları durdu bir anda. Başını bahçe kapısına çevirerek kimin geldiğine bakındı.
Mehmet'ti.
"Hayırlı sabahlar Dila."
Bahçe kapısını kapatarak avluda ilerleyerek yanına gelmesini izledi garip bir mesafeyle. Başını sallayarak gülümsemeye çalıştı zoraki.
"Sana da hayırlı sabahlar."
"Sizi almaya geldim, hastaneye gidilecekmiş?"
Başını sallayarak onayladı bakışlarını kaçırarak. Onu en son gördüğünden bu yana bir daha karşılaşmamıştı. Gideceğinden, yarı yoldan döndüğünden haberi var mıydı bilmiyordu ama birkaç adım geri giderek aralarına mesafe koyma ihtiyacı hissetti birden.
"Evet, Yusuf'u getireyim ben."
Onu onaylayan bakışlara bakmadan içeri girdi hızla. Neden Mehmet gelmişti bilmiyordu ama dün geceden sonra belki de artık bir şey olmayacağından emin olmuştu.
***
DÜN GECE..
Kalbini kulaklarında hissederken hala nasıl, ne cevap vereceğini bilemeyerek baktı telefona Dila. Üzerinden atamadığı şaşkınlık ile öylece karanlık odayı incelemiş, beklemişti cevap vermeden dakikalarca. Hızla yataktan kalkarak cama koştu. Telaşla perdeyi aralayarak bahçe duvarının dışında olan siyah lüks araca baktı Dila nefesini tutarak.
Dudaklarını stresle ısırarak ekranı açarak mesaj kutusuna girdi. Son mesajından sonra bir şey yazmamıştı da. Telaşla bakındı klavyeye. Ne diyecekti ki?
Bir anda haline güldü Dila.
Garip bir akıma kapılmış gibi dolanmaya başladı odada.
"Acaba uyuduğumu mu düşündü?"
Tekrar bildirim gelmeyen ekrana baktı.
"Çok mu geç kaldım yazmak için?"
Kendi kendine içi içini yerken bir anda elinde duraksız titreyen ekran ile şaşkınca elindeki telefonu yatağa attı. Korkuyla başı kapıya dönerken koşarak kitledi kapıyı. Hızla yatağa adımlayıp hala titreyen telefona baktı ne olduğunu anlamak için.
Baran'ım Arıyor...
Kendi kendini telaşa sokarken alnını ovaladı.
"Kesin perdenin hareketini gördü? Cevap da vermedim, ne diycem şimdi?"
Derin bir nefes alıp susan, ama tekrar çalan ekrana gitti parmak uçları. Tekrar bir nefes alıp bir anda yeşil sürgüyü kaydırdı. Heyecanla kulağına götürüp bekledi.
"Şoku atlatman biraz uzun sürmedi mi zümrüt gözlü kız?"
Gelen alay dolu sesi ile nefesini tutarken bakışları titreyerek pencereyi buldu.
"S-sen,-"
"Ben ya, Baran'ın.."
Söyledikleriyle tüm kasılan kalp atışları sıcağa maruz kalmış gibi çözülürken gülümsedi kendine engel olamadan.
"Bunu nasıl yaptın?"
Hala nasıl yapabildiği, nasıl böylesine deli bir cesarete sahip olabildiğini düşündü Dila. Kendiside öyle olmak istedi kısa bir an.
"Annenin bana güvenmesi yeterli oldu diyebilirim. Ha eğer telefon için kızacaksan da, bundan sonra Cihadoğlu otelinde daimi bir çalışan olacağın için her ay maaşından alacağım telefonun parasını, batmasın gözüne hemen.."
Duraksız konuştuğu sözler ile şaşkınca iç çekti Dila. Şaşkındı. Şaşkınlıktan çok bu kadar ince düşünceli olduğu için garip bir mutluluk hissediyordu. Bir anda duyduklarının arasından çekip aldığı sözü sorguladı seslice.
"Otel mi?"
"Seni her gün görmeni isteyeceğim en son kadını görmek zorunda kalmaktan kurtarıyorum sadece. "
Aklına gelen detaylar yine mutluluğuna gölge düşürürken yatağa oturdu usulca.
"Anladım."
"Her şey,-"
Onun da sesinde bir bozukluk hissederken yine de güçlü sesini dinledi her şeye rağmen.
"Yavaş yavaş olacak zümrüt gözlü kız. Keşke bütün engeller sana vurulduğum gibi aniden yok olsa ama olmuyor işte.."
"Biliyorum ama,-"
"Aması yok. Sadece bana güven yeter, tamam mı?"
Yüzünü süsleyen gülümsemesi yerini korurken başını salladı görmeyeceğini bilerek.
"Tamam."
Ilımlı sesini duymasıyla derin bir nefes alan adamın soluklarına eşlik eden bir başka sesi işitti telefonda. Aynı anda sokaktan gelen araç sesiyle arabasını çalıştırdığını anladı.
"İtirazsız ilk konuşmamızı da gerçekleştirdiğimize göre gidebilirim artık. Yarın sizi almaya birini göndereceğim. Hastane işinizi halledersiniz. Bende işlerimi halledince uğrayacağım yanınıza."
Bütün her şeyle ilgilenmesi, hepsine nasıl yetişebildiğini sorgularken düşünmeden döküldü dudaklarından sözler.
"Her şey için, teşekkür ederim."
Sözlerinin ardından garip bir sessizlik oldu telefonun diğer ucundan.
"Bende teşekkür ederim Dila,-"
Kısık sesine karışan yarım kalmışlık ile dinledi sözlerinin devamını kalbinin duracağını bilmeden.
"Ama sana değil, seni verene.."
Bu sözleri nerden buluyordu bilmiyordu ama kendine hakim olamadan utancla güldü sesli bir şekilde.
"Güldün mü sen?"
Sorusuyla birkez daha kendini tutamazken şaşkınca başını salladı iki yana. Bir anda bir kapının açılıp kapanma sesi yankılandı evde. Telaşla kapıya bakıp telefona fısıldadı.
"Kapatmam gerekiyor. Iyi geceler."
Anlayışlı sesini duydu telefonun diğer ucundan.
"Iyi geceler zümrüt gözlü güzelim."
***
Baran'ım..
Aklına gelmesiyle yüzünü yer edinen çiçekler güneş görmüş gibi, tek bir yağmur damlasıyla can bulmuş gibi bir anda açtığında yüzünü eğdi merdivenlerden çıkarken. Öylesine bir histi ki, tehlikeliydi.
Bağımlılık sarıyordu kalbini öylece..
Aklına gelmesiyle gülümsemesine eşlik eden kalbinin atışı ile duvara yaslandı duraksayarak.
Bunu kendine itiraf etmek o kadar zordu ki..
Sevgi miydi, aşk mıydı böyle her şeyi yaptıracak kadar delice bir kuvvetle bedenine hakimlik kuran? Nasıl gözünü kapatıp yoluna adım atacak kadar güç tanımaz yapıyordu insanı? Başını itiraz edercesine iki yana salladı. Hızla çıktı merdivenleri. Kardeşinin odasına girmeden son kez nefeslenerek kendini ferahlattı.
Odaya adımlayarak kardeşine baktı.
"Niye uğraşıyorsun bir tanem, ben niye beklemiyorsun?"
Pantolununu giymeye çalışıyordu. Kalçasını kaldıramadığı için üst baldırlarında kalan pantolona hüzünlense de gülümsemeye çalıştı zorla. Hemen yanına giderek pantolonu kalçalarından geçirerek önünü ilikledi.
"Sadece birkaç hafta daha Yusuf'um. Çok az kaldı."
Eğilerek yanağını öperek sandalyenin arkasına geçti. Odadan çıkarak önce kardeşini aşağı indirerek koltuğa oturttu. Beli acısa da evde kimse olmadığı için kendisi yapmak zorunda kalmıştı.
Mehmet'i çağırma ihtimalini düşünmedi bile.
Hızla yukarı çıkarak tekerlekli sandalyeyi de indirerek tekrar oturttu kardeşini. Çantasını çapraz takarak Yusuf için hazırladığı küçük çantasını da kucağına koydu kardeşinin. Aceleyle kapıları kitleyerek dışarı çıktılar. Mehmet'i avluda göremeyince bahçe kapısından da çıkarak arabanın açık olan kapısını görmesiyle oraya yöneldi hızla.
"Nasılsın Yusuf?"
Sorusuyla birlikte kardeşinin yüzüne dönen bakışlarına kısa bir bakış atıp çantasını kucağından almak için ona yöneldi.
"İyiyim Mehmet abi, heyecanlıyım."
"Umarım başarılı geçer."
Kardeşinin durgun sesini işitti bir anda.
"Umarım."
Yusuf'u kucaklayan adamdan bakışlarını çekerek sandayeyi katladı. Ellerinden alarak bagaja yerleştirilen sandalyeyle arkaya geçti hızla oturmak için.
"Öne gelebilirsin Dila."
Ses ile birlikte bakışları şoför tarafına dolanan Mehmet'i buldu. Yutkunarak başını iki yana salladı.
"Yok, kardeşimin yanına oturayım ben."
Bir süre garipce gözlerine bakmasıyla kavradığı kapı kolunu asılarak koltuğa oturdu hızla. Ardından ön taraftan açılan kapı ile o da yerini alırken, aynı anda dikiz aynasından bakışları kesişti. Düşünmeden çekti gozlerini Dila. Aceleyle camdan dışarı bakıp evlere baktı telaşla.
Çalışan araç ile nefesini titreyerek bırakırken nasıl olacağını düşündü. Onunla son noktayı koymuş muydu, hala umidi var mıydı ona karşı bilmiyordu ama olabildiğince uzak duracak, mesafesine mesafe katacaktı.
"Son konuşmamızda iyi değildin sanki, nasılsın şimdi?"
Gelen sesiyle birlikte gözlerini kapatarak açtı. Kaçtığı şeyler bir bir önüne gelecekti, biliyordu. Başını çevirerek aynadan gözlerine baktı.
"Iyiyim. Sadece,-"
Gözlerine yine aynı yoğunlukla, ama farklı bir hisle bakan adamda dolaştırdı bakışlarını. Diline gelen tüm sözleri geri teperek başını eğdi önüne.
"Sadece kendimi iyi hissetmiyordum."
Yalan soyleyen haline acıyarak baksa da bunu kardeşinin yanında konuşmayacaktı. Açık bir dille olmayacağını, istemediğini söylese de anladığına göre dikkate alınmamıştı sözleri. Net bir şekilde konuşmak için doğru anı beklemekten başka çaresi yoktu.
Giden aracın camına yine yönelirken dalgınca seyretti akıp giden yolu. Mardin merkez de bulunan bir hastaneye gideceklerdi. Yarım saatten fazla sürecek olan yolculuk için gözlerini kapattı Dila. Göz göze gelmemek için kapalı tutmayı tercih etti. Aynı anda arabada yankılanan telefon sesiyle elindeki çantasını heyecanla sıkarken önden gelen sese döndü bakışları.
"Buyrun ağam?"
".."
"Ağam Bilal abinin karısının doğumu başlamış. Aceleyle Akif abiden izin alıp gidince ben geldim Dila ve kardeşini almaya."
"..."
"Ağam,-"
Sözlerini kesen yüksek bir ses geldi telefondan.
"Nasıl isterseniz."
Gözleri garip bir şekilde aynadan sıkıntıyla telefonu kapatan adamda dolandı Dila'nın. Ondan habersiz geldiğini anlamıştı ve buna karşı tepkisi şu an Mehmet'in yüzüne sinmiş, hızını arttırmasına neden olmuştu.
Bir anda çantasının içindeki telefon titrerken şaşkınca bir soluk çekti içine. Kapı ile kendi arasına sıkıştırarak titremesinin duyulmasını engellemeye çalıştı boş bir çabayla. Bakışları hızla kardeşinde dolanırken önünde gözlerine baktığını görmesiyle gülümsemeye çalıştı. Kaçamak bir bakışla dikiz aynasına bakıp, yolda olan bakışlarını inceledi hızla Mehmet'in.
Çantasına dönerek çantasının içinden çıkarmadan baktı ve ilk iş sessize almak oldu. Unuttuğu detay yüzünden kısa bir an kendine kızsa da hızla ekranı kaydırarak bildirim panelini açtı. Hala gelmeye devam eden mesajlara şaşkınca bakakaldı.
Hızla mesajlar kutusuna girerek son attığı mesajlara baktı aceleyle.
*Gönderen: Baran'ım*
-Umarım gözlerin dikiz aynası yerine akıp giden yoldadır Dila.
-Aksini bile düşünmüyorum farkındaysan.
-Umarım arkadasındır!
-...
Hala yazmaya devam ediyordu. Şaşkınca bir iç çekerek yüzünü ele almaya hazır da bekleyen gülümsemesini bastırdı.
-Cevap ver bana ki gelirken fazla hızdan kaza yapmayım!
Dedikleriyle kalbi hızla kasılırken hızla elverdiğince yazmaya koyuldu.
*Gönderilen: Baran'ım*
- Arkadayım.
Başını kaldırarak etrafına bakacağı sırada dikiz aynasından göz göze geldi Mehmet'le. Hızla bakışlarını çekip yola döndü. Telaşla yutkunup tekrar çantasının içine baktı.
*Gönderen: Baran'ım*
- İşte benim güzelim..
Dişleriyle dudaklarını kıstırdı hızla gülmemek için. İçinde kıpır kıpır olan hisler öylece yüzüne sinerken hızla ekranı kapatarak çantasının en altına sıkıştırdı telefonu. Kapatarak başını kaldırdı yola bakmak için. Yavaşlayan araç ile girdikleri benzin istasyonuna baktı Dila.
"Ağam gelecekmiş, burda beklememizi istedi. O gelene kadar bir şeyler içelim mi, Yusuf da hava almış olur çay bahçesinde?"
Arkasını dönerek gözlerine bakmasıyla hızla Yusuf'a baktı. O da kendisine hevesle bakarken kıramadı bakışlarını. Başını sallayarak kapıya yöneldi sessizce. Dolanarak kardeşinin sandalyesini açıp oturtan adamı izledi. Yeşillik bir alan ve birkaç aile ile eglenen çocuklar vardı bahçede. Kapıdan geçerek açık hava da olan banka oturdular.
"Ablaaa golün kenarında durabilir miyim?"
Heyecanla baktığı göle döndü Dila. Korkuluklarını görmesiyle derin bir nefes alıp arkasına geçmek istedi ama onu durduran kardeşine baktı.
"Sen bekleme benimle. Otur burda."
Düşünceli haline gülümseyerek başını iki yana salladı.
"Yanında durayım ne olur ne olmaz?"
"Uzak değil ama beni ordan da koruyabilirsin göz hapsinle."
Kıkırdayarak yanağına eğildi.
"Fazla yaklaşma tamam mı?"
"Tamam ablacığım."
Tekerlekli sandalyeyi sürerek korkulukların biraz ilerisinde durarak göldeki renk renk kuşlara ve ördeklere bakmasıyla elinde iki çay ve poğaça posetiyle gelen Mehmet'i gördü. Çaresizce üzerinde gölgelik olan banka oturdu. Karşısına geçerek oturan Mehmet'e bakmadan çayından bir yudum aldı hızla.
"İlk çayımız yarım kalmıştı."
Garip bir tınıyla konuşmayı başlatan adama baktı. Esen rüzgarla birlikte saçları yüzüne savrulurken her bir saç telinin hareketine inen bakışlarını gördü utanarak. Aceleyle saçlarını toplayıp arkasına attı. Konuşabileceği tek an şimdi olduğu için hızla söze girdi bakışlarını es geçerek.
"Mehmet ben,-"
"Biliyorum Dila, korkuyorsun ama ben senin icin her şeyi yapmaya haz,-"
"Öyle değil Mehmet, korku değil istememin nedeni. Ben,-"
Bakışlarını tüm cearetiyle kaldırıp baktı gözlerine.
"Sevmediğim biriyle yapamam."
"Sevmediğin?-"
Bir önceki sesine nazaran daha sert çıkan sesiyle tedirgince baktı gözlerine. Gülerek çayına bakmasını izledi.
"Sevmediğin biriyle evlilik işini konuşacaktın Dila. Bu hafta ailen gelecekti hani, söz işi için önünden konuşmak olsun diye gittik ya hani çay bahçesine.."
Ince ince tüm detaylarıyla yaptıklarını yüzüne vururken gözlerini sıkıca kapatıp açtı. Diyeceği sözler gecitlere tıkanmıştı sanki.
"Üzgünüm ama,-"
"Üzgün değilsin gördüğüm kadarıyla."
Katı sesinden akan imalar ile başını kaldırıp koyu gözlerine baktı. Gözleri anlık kardeşini bulurken yerden bulduğu çakıl taşlarını göle attığı gördü. Rahatlamayla tekrar karşısındaki adama bakacağı sırada bir anda sert bir fren sesi duydu. Elindeki bardağı sıkıca tutarken Mehmet'in saygıyla ayağa kalmasıyla kendisi de kalktı.
Başını çevirerek ileride park ettiği arabasından inen adama baktı Dila.
Kalbi, bir günün ardından onu görmenin heyecanı ile çarptı.
Yanlarına yavaşça yürürken bakışlarının ikisinin de üzerinde dikkatle gezindiğini gördü. Derin bir nefes alarak kardeşine baktı arkasını dönerek. O da gelen ses ile birlikte bu tarafa bakmış, sandalyesini bu tarafa sürmeye başlamıştı.
"Hoşgeldiniz a,-"
"Bir daha bana sorulmadan, benim haberim olmadan adım atmayacaktın Mehmet. Bu son olsun!"
Sert sesiyle birlikte Mehmet'e baktı Dila. Eğilen başıyla birlikte üzülürken dudaklarını birbirine bastırıp gerisin geri ona çevirdi gözlerini. Tek kaşı öylece hareketlenirken, yüzünü incelediğini gördü sert bir bakışla.
"Bir daha olmaz ağam, kusuruma bakmayın."
"Gidelim."
Bakışları düz ifadesinde ellerini cebine koyup bedenini kendi bedenine çevirdi. Bakışlarıyla uzunca gözlerini incelerken, başını hafifce arabasını işaret edercesine sallamasını izledi gözlerine bakarak. Aldığı mesaj ile bakışlarını kardeşine çevirerek sandalyesinin arkasına geçti.
"Merhaba Baran abi."
Kardeşinin sesiyle gözlerinden kopan yeşil gözler Yusuf'un gözlerine indi.
"Nasıl hissediyorsun, heyecan var mı küçük adam?"
"Hemde çok fazla var."
Gülen yüzünü saran heyecan ve kimsenin anlayamayacağı bir korku varken sessizce iç çekti. Korktuğunu biliyordu ama umutluydu da.. Hızla sürdü arabaya doğru. Aracın arka tarafına yerleşen kardeşi ile yanına oturmak için dolaşacağı sırada ön kapıyı açan adamda dolandı bakışları heyecanla..
"Itiraz hakkını, onunla konuşarak kaybettin!"
Ketum sesini duymasıyla usulca aracına binerek bekleyen Mehmet'te dolandırdı. Onları görme telaşıyla bakışlarını yeşil ormanlara çevirdi biraz uzağında durarak.
"Konuşmam gerekiyordu. Hala bir şeyler olaca,-"
"Düşüncelerine sokturmadan en iyisi bin şu arabaya."
Bir anda dudaklarından kızgınlıkla çıkan sizlere şokla bakarken içinden gelen gülme isteği ile zorla tuttu kendini. Yine de dudaklarına o hissin emaresi yansırken başını eğdi usulca. Uysal adımlarla açtığı kapıdan geçmek için adım atacağı sıra koluna dokunan nazik hareketiyle bakışlarını kaldırarak gözlerine çevirdi bakışlarını.
"Bir de keyif mi alıyorsun bu halimden?"
Söyledikleriyle tuttuğu gülümsemesi yüzüne öylece konarken dudaklarını ısırdı zorla.
"Sadece,-"
Ne diyeceğini bilemezken biraz daha güldü.
"Konuşma şeklin komiğime gitti."
Yüzünü eğerek yüzüne yaklaştırmasıyla telaşla geriye çekti kendini. Kardeşine utanarak yan bir bakış atıp geri yeşillere döndü.
"Nedense benim de bu hallerin hoşuma gidiyor. Hoş,-"
Bakışları hızla yüzünün tüm detaylarında hızla dolanarak tekrar zümrütlerine tutunurken derin bir nefes aldı.
"Her halin ayrı ayrı hoşuma gidiyor ya, neyse."
Keyiflenen sesiyle utanarak hızla bindi koltuğa. Bir süre haline gülerek baktığına emin olduktan sonra kapanan kapıyla aracın önünden dolanan haline baktı.
Gülüyordu..
Gülen yüzüyle kalbi ferahlarken mutlu olmasıyla mutlu oldu kısa bir an. Tüm her sey, engeller, bütün tökezleyecekleri taşlar gözünün önünden öylece yok olurken sadece o kalıyordu geriye. Öylece baktı binerek aracını çalıştıran adama.
Kendini serbest bıraktığı an yaşadığı bu hissin güzelliğini bilseydi, belki de hiç direnmezdi en başından..
Bütün her şeyi görünmez kılan bu hisse en başından teslim olurdu sorgusuzca..
Yutkunarak önüne döndü. Baktıkça simasına sinen keyifle utanıyor, onu utandırmanın keyfini yaşayan haliyle daha çok çekiliyordu sanki ona..
Her şekilde, çekiliyordu..
Akan yola bakarak düşüncelere dalarken sessizce iç çekti. Varlığının verdiği bambaşka bir duyguyla düşüncelerinin en güzelleri zihnine dolarken olan bu durumun farkındalığı ile soludu paha biçilemez esintinin güzel ferahlığını.. Yalnızca ona odaklanan tüm hislerin ayaklanış sesleri kalbini ayağa kaldırmış, gürültüyle kaburgalarını zorlayan her bir darbede daha çok yenik düşünüyordu yarattığı depreme.
"Alınacak eksik bir sey varsa merkeze girince alalım hemen. "
Sesiyle birlikte bir anda irkilirken yolda olan bakışlarını aceleyle ona çevirdi.
"Her şeyini ayarladım ben, teşekkür ederiz."
Başını sallayarak ışıklarda duran arabayla etrafta dolandırdı bakışlarını. Ardından ışıklara bakmak için başını soluna çevireceği sırada arka başlığa yaslanan bedeni ile gözlerine takılan gözleri gördü gözleri. Bakışını farketmesiyle göz kırparak başını kaldırıp ışıklara bakmasını seyretti gülümseyerek..
Neden onu her gülerken gördüğünde kendi yüzünde izleri kalıyordu?
Başını iki yana sallayarak bunu sorgulamanın ne kadar gereksiz ve yersiz olduğunu düşündü. Hareket eden araç ile bakışları tekrar yolu bulurken görünen büyük bina ile inceledi dikkatle. Otoparka yaklaşan araba ile kemerini çözdü. Durmasıyla inerek kardeşinin kapısına yöneldi ama çoktan sandalyesini alıp oturmasına yardım eden adamın o güzel görüntüsüne baktı derince.
Derindi.
Düştüğü bu kuyu, cok derindi.
"Abla,-"
Bakışlarını sandalyenin arkasına geçen adamdan çekerek Yusuf'na çevirdi.
"Efendim?"
"Elimi tutar mısın?"
Sesinden akan öyle çok dalga vardı ki hüzünlenen kalbiyle yaklaştı yanına. Küçük elini, küçük avuçlarına sığdırdı. El valizini de yine o tutarken elini tutmasıyla hareket ettirerek girişe ilerlemesine ayak uydurdu. Girişte onu birkaç kisi karşılarken utanarak kenara çekildi kardeşinin elini bırakıp.
"Hoşgeldiniz Baran bey. Beyin cerrahi Prof. Dr. Fettah Doruk ameliyat için tüm kadro ve ekipmanıyla hazır bekliyor. Testler ve bütün kontroller yapıldığı için küçük hastamızı direk operasyon için hazırlanma odasına alacağız."
Başını sallayarak tüm heybetiyle sandalyeyi sürerek asansöre ilerlediler. Arkadan giden adımlarıyla bir anda duran adama çarpacakken başını kaldırarak yüzüne baktı neden durduğunu anlamak için.
"Yanımda yürü Dila, arkamda değil.."
Sesindeki o eşsiz anlam ile kirpikleri sevgiyle biribirine çarptı. Bakışları herkese rağmen gözlerine takılırken gözlerini kaçırarak birkaç adım atarak yanında durdu. Hareketiyle tekrar ilerlerken başını yere eğerek gülümsedi birinin görmesinden kaçarak.
Böyle davrandıkça, yangın harlanıyordu sanki..
Bindikleri asansör de en arkaya ikisi geçerken onun önünde kardeşi vardı. Kendi önünde de bir erkek dururken bir başka kattan binen birkaç kişiyle birlikte bir adım geriye giden erkekle aynı anda beline sarılarak bedenini dibine çeken harekete karşı şokla bakışlarını ona yöneltti. Eli telaşla belindeki elin sıkı tutuşuna giderken elini dokundurmasıyla daha çok kendine çeken haline bakakaldı Dila.
Açılan asansör ile kolu bedenini terkederken derin bir nefes alıp çıktı asansörden.
"Yakınları burada kalsın. Bundan sonrasını biz hallederiz.."
Kardeşinin korkuyla kendine çevirdiği gözleriyle hızla hemşireye baktı.
"Şey, bende gelsem kardeşimle beraber hazırlanma odasına?"
Telaşla konuşarak kardeşine baktı birkez daha.
"Üzgünüm hanımefendi, ameliyathane sınırları içerisine hijyen açısından kimseyi alamıyoruz. Gelmeniz, kardeşiniz açısından iyilik değil, risk olabilir.."
Bunu biliyordu ama yine de şansını denemişti. Dudaklarını kabullenmişlikle birbirine bastırarak kardeşinin önünde diz çöktü. Gülümseyerek bastıramadığı bir heyecan ile tedirgin olan yüzüne baktı.
"Beni,-"
Korksa da umutla gülümsedi kardeşinin gözlerine.
"Çok bekletme olur mu burda?"
Titreyen dudaklarını görmesiyle başını iki yana salladı. Ellerini tutarak öptü yumuşakça.
"Gözünü açtığın an sana gülümsüyor olacağım, söz veriyorum."
"Söz mü?"
Gülümseyerek doğruldu. Eğilerek saçlarını öptü.
"Söz."
Ardından hemşirenin sandalyeyi ameliyathane yazan büyük kapıdan geçirerek gözden kaybolmasını izledi dolu gözleriyle.
Riskliydi..
Biliyordu Dila.
Titreyen dudaklarıyla bir süre izledi kapanan kapıyı. Kalbini an be an ele geçiren korkuyla sessizce bir nefes çekti içine.
"Eğer ağlarsan emin ol beni tanıyan ve şu an göz hapsine alan kimseyi umursamadan sarılırım Dila ve sen de gıkını çıkaramazsın kollarımda."
Gülmesi için üstün bir çabayla kısık kısık söylediği sözlere güldü Dila. Başını kaldırarak yesillerine baktı dalgınca. Durgunlaşan zümrütlerine sinen kardeşinin son bakışları olurken burnunu çekti küçük bir kız gibi.
"Bu anı o kadar çok bekledik ki,-"
Başını iki yana sallayarak sildi gözlerinden damlayan gözyaşlarını..
"O kadar çok hayalimiz var ki.."
Yaklaşan adımlarını gördü bakışları.
"Hayaller, peşinden koştuğun zaman can bulur zümrüt gözlü kız..-"
Yüzüne eğilen gözlerin etkisine çoktan girerken yoğun bir şekilde bakan yesillerinde göz gezdirdi.
"Tıpkı senin hayalinden vazgeçmeyip, peşinde dört döndüğüm gibi..-"
Dedikleriyle tekrar gülümserken utanarak eğdi başını..
"Bak,-"
Sesini duymasıyla ne dediğine bakarken bakışlarıyla yüzünü isaret etti..
"Hayallerim, yavaş yavaş gerçekleşmeye başladı bile.."
Gülüşünden bahsettiğini anladığında durgunca baktı gözlerine.
"Gülüşlerin son bulmadığı sürece, benim de hayallerim son bulmayacak Dila'm,-"
Dila'm..
Öylece izledi yangınlara atılan bir sonraki adımları..
Sözlerine devam ederken yüzünün dibinde olan yüzüne baktı dikkatle.
"Çünkü her bir gülüşün,-"
Bakışları usulca dudaklarına indi.
"Bir başka hayal kurduruyor insana.."
Öylece baktı Dila.
Dinlediği her bir sözün nefesini nasıl aksattığına, sonsuz bir hissin kalbine nasıl yer edindiğine baktı..
Uzunca seyretti yeşil harelerini süsleyen kumral, sarıya çalan kirpiklerini.. Gözlerindeki ormanda başlayan yangın hızını tekrar kazanırken, yanan her bir daldan sıçrayan ateş sicimlerinin kendi kalbini ele geçirisini hissetti bir süre bakışlarında.
"Eğer sen uzaklaşmazsan,-"
Kısık, tarazlı sesini duymasıyla dingince dolandı bakışları yüzünde.
"Ben hiç uzaklaşamam Dila.-"
Yoğun bakışları saçlarına inerken bir süre izlemesini seyretti zümrüt gözleri..
"Çünkü aramızdaki mesafe, sen izin verdiğin kadar olacak.."
Olan mesafeye kayan gözleriyle yüzüne yakın olan yüzüne baktı dikkatle. Yine aynısı oluyordu. Varlığıyla tüm engeller yok oluyordu gözünde..
Onu evli sanan koca Mardin..
Bakışları öylece etrafta oturan insanlarda dolandı.
Birkaç adım geriye giderek bakışlarını kopardı yeşillerden.
"Dila Hanım?"
Gelen sesle bir anda bakışları sesin geldiği yöne dönerken elinde dosyasıyla olan hemşireye baktı.
"Ameliyat için imza atmanız gerekiyor prosedür gereği.."
Hızla başını sallayarak eline aldığı kalem ile gösterilen yeri imzaladı. Ardından giden hemşire ile boş olan sandalyelerden birine oturdu yorgunca.
"Aç mısın? Kafetaryaya inip bir şeyler yiyelim?"
Yanına oturarak ona bakan adama döndü usulca. Başını sakince iki yana salladı.
"Burdan ayrılamam."
"Ayrılıp ayrılmadığını bilmeyecek Dila?"
Bakışlarını yüzüne çıkararak yine iki yana salladı duygu akan sesiyle.
"Olsun, hisseder o biliyorum."
Anlayışla yüzünde dolanan bakışlardan ayrılarak arkasına yaslandı. Aynı onun gibi arkasına yaslanarak oturan adamın yanında ne kadar ince kaldığına baktı Dila. Kalın bir bedeni vardı. Bir anda bacaklarını açarak biraz daha rahat oturmasını izledi saçlarının arasından.
"Rahatça bak, gizlenme kumral güzeli saçlarına.."
Kısık sesiyle hızla yanında oturan yaşlı teyzeye baktı Dila telaşlı gözlerle. Ardından önünde duran çantasına daha sıkı sarılarak sadece yeri izledi.
"Bugün ayın kaçı?"
Yine konuşmasıyla başını kaldırarak ona baktı anlamayan gözleriyle.
"27'si."
"Hmm."
Düşünceli haliyle bakışlarını ondan çekerek başka yöne bakmasıyla sorgu dolu bakışları yüzünde dolandı.
"Ne oldu?"
"Hiç, bir toplantım vardı da, yarınmış."
Başını sallayarak tekrar önüne döndü Dila dalgınca.
Her yalana böyle inanırsa, işi işti bu zümrüt gözlü güzelin..
***
"Neden bu kadar uzun sürdü?"
Bakışları korkuyla uyuyan kardeşinin ince bedeninde dolanırken, artık kalbini ele geçiren o hissin ağırlığı altına giren bedeni telaşa kapılmıştı.
"Daha 2 saat oldu Dila. Doktor daha da uzun sürebileceğini söylemişti testleri yaptırırken."
Aklına gelen anılar ile başını sallayarak derin bir nefes aldı. Saatlerdir sadece oturuyordu. Yanından bir an olsun ayrılmayan adam ise telefonla tüm işlerini hallediyor, hızla sonlandırıyordu görüşmelerini işi biter bitmez. Sessizce yanında durması bile o kadar rahatlatıyordu ki kalbini, korkusu, tüm kötü düşünceleri saat başı onun söylediği sözler ile yok oluyordu zihninden.
Yorgun bakışları etraftaki sessizlikte dolandı. Dakikalardır gözünü kardeşinden ayırmamıştı. Sessizce soluklandı kalbine batan kötü düşüncelerle. Aynı anda odanın kapısının açılmasıyla bakışları heyecanla orayı buldu.
"Bi bakalim küçük hastamıza."
Doktor ve yanında birkaç kişi daha odaya girerken stresle kalktı kardeşinin yanı başından.
"Neden hala uyanmadı?"
Doktor monitörden birkaç değere bakıp gülümseyerek gözlerine çevirdi bakışlarını.
"Endişe edilecek bir şey yok Dila Hanım. Çok riskli bir ameliyat olmasına rağmen çok başarılı geçti. Ağır bir ameliyat olduğu için haliyle narkoz da çok verildi, o yüzden uyanması gecikiyor."
İç rahatlatan açıklamalarıyla derin bir nefes alıp tekrar kardeşine baktı.
"Uyandıktan sonra yürüyebilecek mi direk?"
Bunu soran, yanından bir an olsun ayrılmayan adamdı.
"Bunu söylemek için henüz çok erken Baran Bey. Öncelike hastamız uyanacak ve topuk testi yapılacak. Ardından da bir süre dinlendikten sonra hızla fizik tedavi ile bedeninin çözülmesini sağlayacağız. Bunun için hem ailenin, hemde hastamızın çok sabırlı ve gayretli olması gerekiyor."
Ardından bir soru daha sormazken odadan çıktıklarını duydu. Yorgunca başını duvara yasladı. Yorulmuştu. Ameliyat 11.00' de başlarken, neredeyse saat 14.00'da bitmişti. Şimdi de uyanması için 2 saattir gözünü bile kırpmadan bekliyordu.
"Uyanana kadar sende uyu istersen."
Duyduklarıyla bakışları onu dikkatle izleyen yeşilleri buldu. Bakışıyla üzerine bir adım atarak yaklaşan adım sesleriyle dikkatle baktı yıkılmayan, güçlü bedenine.
"Kendini çok yıpratıyorsun Dila. Yusuf'a sağlam lazımsın."
Tam önünde durmasıyla başını kaldırarak yüzüne baktı.
"Elimde değil ki."
Yüzüne eğilerek bir anda gözünün önüne gelen bir tutam saçını usulca kenara çekmesini izledi öylece.
"Sen böyle en ufak bir esintide yıkılmaya hazır beklersen, nasıl baş edeceğiz onca insanla?"
Kısık sesine karışan yoğun duygular ile usulca inceledi yeşillerini. Nefesi öylece dudaklarına vururken artık rahatsız olmadığı her yakınlaşmasında hissettiği farklı hissi tattı ilk kez..
Dudaklarına vuran her nefesin ılık dalgasında titreyen kirpiklerini güçlükle zaptetti..
"Baş edebileceğimize,-"
Öylece baktı anlamlar akan gözlerine..
"İnanıyor musun gerçekten?"
Kısık sesiyle dudaklarında olan bakışlarını kaldırarak gözlerine bakmasını izledi.
"Sen, benim yamacımda olduğun sürece her şeye inanıyorum Dila.-"
Bir anda güldü dudaklarının üzerinde olan nefesi aksarken.
"İsminin,-"
Alnının sıcak baskısı tenine konarken belinin iki yanına yerleşen kollarıyla tuttu nefesini.
"Dudaklarımdan dökülmesi bile yetiyor bu inancı körüklemeye.."
Anlamayarak baktı.. Hissettiği o duygunun nasıl böylesine büyüleyici olabildiğini merak etti kısa bir an.
"Nasıl bu kadar,-"
"Bunu anca,-"
Kelimelerini sözleriyle keserken dinledi susarak.
"Benim kadar yandığında anlarsın.. Benim hissettiğim, çok başka zümrüt gözlü kız. Ben anlam veremiyorum ki, sana anlatayım.."
Fısıltı gibi çıkan sesiyle usulca kapandı gözleri. Titreyen elleri öylece kondu beline dolanan kollarına.
Ilk kez..
Belki de ilk kez dokunuyordu ona..
Dokunuşuyla dudaklarına vuran ılık nefesi bir anda kesilirken kalbinde baş kaldıran karşı koyamadığı hislerle yaslandı bedenine. Hareketiyle kolları sıkılaşarak çekti titreyen bedenini kendi gövdesine. Itirazsızca sokuldu güvenli kollarına.
Her bir nefesinde hissettiği güven, yıkılmayacak kadar kuvvetli olan o güçlü bedenine yaslandı öylece..
Belinde olan bir kolunu çekerek saçlarına yaslayışını, usulca okşayışını hissetti kapalı göz kapakları arasından.
"Güçlü olacak mısın?"
Sorduğu soruyla başını kaldırdı yaslandığı göğsünden. Bakışlarını kaldırarak yeşilin koyusuna dönen gözlerine baktı. Dudaklarını birbirine bastırarak kaçırdı gözlerini hızla.
"Deneyeceğim.."
Güçsüz çıkan sesiyle derin bir nefes alarak yüzünde dolanan bakışlardan kaçtı öylece.
"Birazdan uyanır, eşyalarını hazırlayım."
Belinden çekilen kollarla küçük koltukta olan çantaya ilerleyip açtı. İçinden peçete, küçük kıyafet ve hazırda olan birkaç eşyalarını da çıkarıp yanı başında olan komodine ilerledi. Dizerek tekrar çantasına yürüyüp bakındı bulamadığı havluya. Ön gözüne de baksa yoktu. Gelen ses ile bir anda başı hızla yatağa dönerken kalbinin atışını boğazında hissetti bir anda.
Aceleyle yatağa koştu. Yüzü buruşan kardeşinin uyanmasıyla titreyerek dokundu yüzüne.
"Ben doktoru çağırayım."
Başını sallayarak onu onaylarken dışarı çıkmasını izledi öylece. Tekrar kardeşinin hareket eden ellerine baktı. Hızla avuçları içine hapsederek sıktı heyecanla.
"Birtanem?"
Kısık sesiyle seslenirken saçlarını okşadı diğer eliyle.
"S-su."
Hızla etrafına bakınsa da bir sey göremediği için aceleyle ayaklandı. Çantasından az bir miktar alıp hırkasınının cebine koyarken koşar adımla kapıya yürüdü. Aynı anda acılan kapıdan içeri giren doktorlar ile kenara çekildi.
"Nereye gidiyorsun?"
Arkadan gelen adam önünde durmasıyla bakışlarını çıkardı yüzüne.
"Su istedi de, su almaya gidecektim."
"Ben alır gelirim, sen ayrılma yanından."
Minnetle gülümseyerek başını salladı odaya gerisin geri girerken. Etrafını saran doktorlardan kardeşini görmeye çalıştı. Dolan gözlerini hızla silerek gülümsedi.
Başarmışlardı..
Titreyen dudaklarını kıstırdı dişleri arasına. Heyecanla işlerini bitirmelerini bekledi.
"Nasıl hissediyorsun kendini Yusuf?"
Kirpiklerinin güçlükle aralanışını, derince yutkunuşunu izledi.
"Ablam.."
Damlayan gözlerini hızla silerek yanına yaklaştı. Mutlulukla üzerine eğilip öptü alnından.
"B-burdayım birtanem."
Gülümseyerek ışıldayan gözleriyle baktı kardeşinin kısık gözlerine.
"Oldu mu abla?"
Burnunu çekerek kendini tuttu Dila. Titreyen dudaklarıyla başını salladı.
"Oldu. Bundan sonra daha da iyisi olması için çok çalışmamız gerekecek."
Başını sallamak isterken ensesinin acıdığını hissetmesiyle yüzünü buruşturmasını izledi.
"Dila Hanım, artık küçük bey yemeğini yiyebilir. Yarın sabaha kadar zaruri ihtiyaçları dışında ayağa kalkmamalı. Akşam üzeri topuk testlerine başlayacağız. Gidişata göre fizik tedavi evresine geçeceğiz. Dediğim gibi, birden olmayacak hicbir sey.."
Anlayışla başını sallarken acılan kapıdan giren adama baktı Dila. Elindeki suları ve aldığı bardağı uzattı ona. Dogrularak aldı elindekileri.
"Durumu nasıl?"
"Hastamız dinlensin, dışarıda konuşalım isterseniz."
Başını sallayarak dışarı çıkan doktorlara yan bir bakış atıp Yusuf'a dönen yeşil gozlerinde dolandı bakışları. Göz kırparak doktorların arkasından çıktı odadan. Gülümseyerek kardeşin baktı.
"Iyi misin? Bir yerin ağrıyor mu?"
Başını usulca iki yana salladı.
"Neden hissetmiyorum daha?"
Tedirgin sesiyle gülümsedi Dila.
"Doktorlar hemen olmayacağını söyledi bir tanem. Bedeninin buna alışması için fizik tedavi olması gerekiyormuş. Yani biraz daha sabır gösterip çalışmamız gerek."
Büzülen dudaklarıyla bakışlarını ayaklarına çevirdi.
"Ya olmazsa.."
"Şşş, kötü düşünme. Doktor ameliyatın çok iyi geçtiğini söyledi."
Umutla kardeşinin gözlerine bakmasıyla derin bir nefes alıp yanağından öptü. Komodinde duran suyu bardağa boşalacağı sırada ince ayrıntı ile baktı Dila. Pipet de almıştı. Dudaklarını birbirine bastırarak bardağa boşaltmadan şişeye koydu pipeti. Kardeşinin dudaklarına yaklaştırarak birkaç yudum içmesini sağladı.
Acılan kapıyla içeri giren hemşirede göz gezdirdi.
"Geçmiş olsun. Narkozun etkisi geçeceği için ağrısı başlayacaktır. O yüzden bir ağrı kesici serum takacağım. Bu da seni bir süre daha uyutacak küçük adam. Anlaştık mı?"
Serumu başucuna takarken başını sallayan kardeşine baktı Dila dikkatle. Kalbindeki ferahlama ile izledi hemşireyi.
"Bir süre yerinden kalkmasa iyi olur Dila Hanım. İhtiyaçlarını size vereceğim aparatı kullanarak giderin lütfen."
"Tamam."
Dikkatle dinlediği hemşire odadan çıkarken onun yanından gecerek içeri giren ona baktı Dila.
"Bir süre daha uyuyacakmış sanırım?"
Sorusuyla birlikte başını salladı Dila.
"O zaman sen uyurken biz de ablanla çarşıdan hem eksikleri alalım, hemde karnımızı doyuralım, sana da bi ekmek arası döner yaptıralım. Nasıl olur?"
Yusuf'a ithafen konuşmasıyla gülümseyerek kardeşine baktı. Farklı parıltıların olduğu küçük kahve gözleri dikkatle kendi gözlerinde dolanırken kaçırdı zümrütlerini.
"Tamam Baran abi."
Bakışlarını aldığı izin ile kendi gözlerine çeviren adama tereddüt ile baktı. Derdini anlaması ile yatağın yanına yaklaştı.
"Bir şey olduğu an,-"
Kenarından bir tuş çekerek avuçları arasına koydu.
"Buna bas tamam mı?"
Kardeşinin başını sallamasıyla yine gözlerine bakan yeşillere baktı Dila utanarak.
Dışarı çıkacaklardı.
Yerinden kalkarak çantasına ilerledi. Küçük çapraz çantasını alarak taktı. Ardından yanına yaklaşan adamla birlikte çıktılar odadan.
"Fazla kalmayız değil mi?"
Yine de icindeki telaşa engel olamayan sesi düşünmeden dudaklarından çıkarken başını salladı anlayışla.
"Sadece yemek yiyeceğiz güzelim. Sende yoruldun ve acıktın sabahtan bu yana."
Başını sallayarak bindiler kalabalık asansöre. Bir anda yan taraftan gelen ses ile bir adım uzaklaştı yanından Dila.
"Ağam hayrola bir sey yoktur inşallah."
Onu tanıyan birinin varlığı ile nefesini tuttu Dila korkarak. Bakışlarını tedirgince yeşillere değirerek önüne döndü hemen.
"Bir yakınım için geldim."
"Geçmiş olsun ağam. Allah 'ım tez şifa nasip etsin."
Yaşlı amcanın sesiyle acılan asansörden çıktı aceleyle. Yanında yürüyen adama bakmadan ilerledi yavaşça hastanenin otoparkında.
"Arabayla gitmeyeceğiz."
Duyduğu ses ile bakışlarını arkasına çevirirken başıyla başka yönü göstermesini izledi.
"Yakında bir yer var. Yürüyerek gider geliriz."
Başını sallayarak gerisin geri yanına yürüdü. Yanına gelmesiyle başını eğerek yüz ifadesine dikkatle baktığını görmesiyle kaçırdı gözlerini.
"Yüzüme maske falan mı takmalıyım yapmak istediğim şeyi gerçekleştirebilmem için?"
Anlamayarak başını kaldırıp baktı yeşillerine.
"Ne?"
Uzunca gözlerine bakarken bir anda elini uzattı. Şaşkınca baktı uzattığı eline.
"İşte bu şaşkınlığını tamamen beni tanıyan birinin görme ihtimali yüzünden olduğunu varsayıyorum.-"
Hala çekmediği eline kısa bir bakış atıp tekrar yeşillerine döndü.
"Yoksa bundan daha normal bir sey olamaz, değil mi?"
Alayla konuşmasıyla bir anda gülümsedi tatlı sitemine.
"Biri gorebilir.."
Kısık sesiyle etrafa bakarak konuştu tedirgince.
"Birileri, illaki görecek Dila."
Hala çekilmeyen eline kaçamak bir bakış atıp yine etrafına baktı. Görmezden geldi elini.
"Gidelim hadi."
"Tabii,-"
Tek kaşının hareketine takıldı kısa bir an.
"Elimi tutarsan neden olmasın.."
Israrına şaşkınca bakarken başını iki yana salladı.
"Neden böyle bir riske giriyoruz?"
Anlamayarak baktı gözlerine konuşarak.
"Ben riski, seni severek çoktan aldım.. Elimi tutman onun yanında ne kalır ki.."
Bir anda tutmasını beklemeden elini kavrayan büyük eliyle şokla etrafına baktı.
"Yapma lütfen. Biri görürse ne diyeceğiz?"
"Biri görmeyecek Dila."
Kendinden emin adımlarıyla bir anda yürümeye başlamasıyla peşine düştü güç bela. Etrafına kaçamak bakışlar atarak başını eğdi kaçarcasına. Saçlarını aceleyle yüzünün önüne getirdi. Bir anda gürültü ile başını kaldırıp etrafa baktı. Müzik çalan bir giyim mağazasıydı.
"Bekle beni."
Elini bırakarak hızla bir reyona giderek bir şeyler yapmasına baktı. Etrafına bakarak oturdu küçük pufa. Yaklaşık 10 dakika sonra gelen adım sesleriyle başını kaldırıp bakarken nefesini tuttu şaşkınlıkla.
Neye dönüşmüştü?
Spor, siyah bir deri ceket giymişti. Altına giydiği siyah kot ve siyah kartpostallarıyla yutkunamadı Dila.
Farklı görünüyordu.. Onu ilk kez takım elbise dışında görüyordu.
"Yeni imajim nasıl?"
Karizmatik bir bakış atıp göz kırpan adamdan gözünü cekemezken gözlüğünü takmasını izledi öylece.
"Kapalı havada da gözlük takanı görsem küfür ederdim ama neymiş.. Büyük konuşmayacakmışsın."
Hala atlatamadığı şaşkınlığı ile uzunca seyretti serseri halini..
Garip hissediyordu.
Ama emindi ki onu kimse tanıyamazdı artık..
"Şimdi,-"
Dakikalar önce olduğu gibi yine elini uzatırken kalbinin atışının sesini bastıramadan baktı yeşillerine.
"Ne düşünüyorsun zümrüt güzeli?"
Geçen her dakika dudaklarından başka başla sözlerin hapsine takılırken derince nefes aldı son kez. Gülümseyerek yanına yaklaştı bütün cesaretini toplayarak.
Usulca elini tuttu.
Tutmasıyla sıkıca avcuna hapseden kalın parmaklar ile çıkışa yöneldiler. Gözlerini kapatarak yaşadığı bu mutluluğun hiç geçmemesini, sonsuza kadar onunla böylesine mutlu olmayı, böylesine delililer yaparak eğlenmeyi istedi.
Adımlarına ayak uydurarak yanında yürürken zaman o kadar hızlı geçmişti ki, yemek yemiş, Yusuf için paket yaptırmışlardı. Ardından eksik olan aklına gelen şeyleri alarak kalabalık çarşıdan geçmek için pazara girmişlerdi. Bir anda adımları dururken kendi de duraksadı kısa bir an. Hala gözlüğünü çıkarmayan haline gülmek istese de küçük bir tebessümle izledi deli halini.
Bir anda kalabalık pazarın tam ortasında birleşen ellerini kaldırarak etrafında döndürmesiyle şaşkınca ayak uydurdu ona.
Kıkırdayarak konuştu esirgemediği gülücükler yüzüne konarken.
"Ne yapıyorsun?"
Aniden ellerini ayırmadan posetleri yan taraftaki tezgaha koyup beline sarıldı. Yüzünü hızla kendi yüzüne yaklaştırırken onunla onca insan içinde böyle olabilmenin o derin rahatlığını hissetti.
"Herkesin icinde ince beline sarılamayacaksam,-"
Tuttuğu belini bir anda kaldırarak etrafında döndürmesiyle dudaklarından kacan çığlığa engel olamadı. Gülüşleri sesli bir şekilde bütün gözleri üzerine toplarken başını iki yana sallayarak bu yaşadığı pahabicilemez anları aklına kazıdı Dila.
"Gözlerine yaklaşıp ince zümrüt dalların o ahengini inceleyemeceksem,-"
Bir anda bedenini cekerek kendi bedenine yaklaştırırken öylece baktı bütün sınırları, bütün engelleri yok eden adama..
"Bu kılığa girmenin ne anlamı kaldı ki ilk göz ağrım.."
İlk göz ağrım..
Heybetli omuzlarına utanarak koydu ellerine. Öyle çok yoğun duygularla baktı ki gözlüğünü burnuna indirdiği için görüş açısına indirdiği yeşillerine..
Bu hissin hiçbir sözlükte tarifi olamazdı..
Yoktu..
"Bunu yaptığına hala inanamıyorum."
Şaşkınlığın her tonuna yansıyan mutlulukla ile baktı tüm gözlere rağmen yeşil ormanlarına. Öylesine güzeldi ki herkesin içinde onunla böyle olmak, anlatamazdı kimseye..
"Bu daha ne ki Dila'm..-"
Kısık sesiyle dudaklarındaki nefesi öylece kabul etti.
"Senin için yapamayacağım tek bir şey bile kalmayacaksa,-"
Yüzünün dibinde olan nefesi usulca boynuna ilerledi. Gözlerini kapatarak bıraktı kendini o nefesin güvenli kollarına.
Dudaklarının baskısını öylece hissetti boynunun ince dokusunda.
"Ne anlamı kaldı ki yüreğimdeki yangının?"
***
-5500-
destina_-( yeni bölümü görmemesinden korktuğum güzellik❤)
@gamzecetin06 ( bildirimleri yeni bölüm sanan o güzel kalbini yerim yerim yerim❤)
Hadi buraya bir de sürpriz bırakayım ve acı haberi öyle vereyim.
-Bölüm ÇOOK geç gelecektir. Lütfen bunu dikkate alarak takipte kalınız.-
#Barancihadoglu
#Dilakaragul
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top