yirmiyedi - hümeyra

1 hafta sonra

Burcu'dan

Çetin hocanın bizi apar topar kulüp binasında toplayacağını duyduğum andan beri acele ediyordum zira yetiştirmem gereken bir final ödevim vardı! Bir yandan kaynakçaya bakınıyor, bir yandan önümdeki metinden seçtiğim kısımları paldır küldür ödev metnime geçiriyordum. 

Bir oraya bir buraya bakmaktan şaşı kalacak raddeye gelen gözlerimin radarına bir anda telefonum girdi. Buğra arıyordu. Ekranda ismini görmemle birlikte ne tadım kaldı ne de tuzum. Ekşiyen bir yüz ifadesiyle ödevden elimi ve gözümü çektim, telefonu aldım. 

"Efendim?" diye sordum bıkkın bir sesle. 

"Mecbur kalmasam aramam, biliyorsun.." diyerek giriş yaptı. Sesi nefes nefese geliyordu, "Sen koşuyor musun?" diye sordum onu bölerek.

"Aynen, Çetin hoca çağırmış ya.." dedi. 

"Hıı..."bilinçli bir şekilde ııları epeyce uzattığımda "Kes kes kes!" diye bağırdı. "Yapma şunu Burcu!"

"Neden aradın?" Olabildiğince isyankar ve karşının düşüncesine kıymet vermediğimi belli etmeye çalışan bir ses tonu seçtim kendime. Hissetmeliydi ona karşı içimde barınan nefreti... 

"Seni haberdar edecektim şu kulüp şeysinden ama hııı diye manda sesi çıkarmandan.."

"Senin kafanı kırarım! Manda diyemezsin bana! Eşek herif!" diye bağırdım, cümlesini ağzına teptiğimi hayal ettim bağırırken. 

"Hümeyra'dan haber aldın mı?" diye sordu bağırışlarımın arasında. Beni ve öfkemi takmaması daha da hiddetlendirdi beni. "Sana ne?" diyerek tersledim bu yüzden onu.

"Ne sana ne? Aldın mı haber? Benim telefonlarımı açmıyor.."

"Benimkileri açıyor, demek ki sorun sende.." dediğimde sesli bir şekilde "Ya sabıır" dedi. "Seni sayıyla verdikleri kesin de benim sabrım yok hiç, onu biliyor muydun?"

"Bilmiyordum, öğrenmek için bir çabam da olmadı, kapatıyorum.."

"Kapatma! Hümeyra'ya onu aradığımı ve merak ettiğimi söyler misin?"

"Başka bir istek arzun, siparişin falan var mı?" diye sorduğumda "Kaç yaşındasın sen be! Düzgünce söyledik, düzgün cevap versene!" dedi, daha çok hırladı. 

Onunla bu şekilde konuşmak anlayamadığım bir şekilde bana iyi geliyordu, deşarj olduğumu hissediyordum. Gülümseyerek, "Hadi kapatıyoruuum..." dedim ve kapattım telefonu.

Şu anda istediğim son şey Hümeyra'yla aramı Nurullah ve Nurullah'ın uzantısı Buğra gibi şahsiyetler yüzünden bozmaktı. Zaten iyi değildi ve iletişim kurmakta güçlük çekiyordum onunla. 

"Geri zekal.." diye fısıldadım telefona doğru ve telefonu bir kenara koyup ödevime ağlamaklı gözlerle baktım. Al işte.. Gitmişti tüm hevesim ve şevkim. Zaten bir gıdımdı..

Hümeyra'yı düşündüm. Nasıl olduğunu.. Koridorda yere yığıldığı o günden beri bir daha okula gelmemişti. O gün hastaneye birlikte gitmiştik, kendine geldiğinde kimsenin yüzüne bakmadan sessizliğe bürünmüştü sadece. Kafasını herkesten çevirip öylece ağlamıştı. 

En son dün akşam konuştuk. Ona da konuşmak denirse. Sessizdi, sadece söylediklerimi dinliyor, tek kelimelik cevaplar veriyordu. Ondaki eski enerjiyi, tüm bölümdeki sorumlulukları yüklenirkenki babacanlığını, ışığını, şevkini kim ondan aldıysa burnundan fitil fitil getirmek istiyordum. Adres belliydi ama o da ortalarda görünmemişti o günden beri.

İç çektim, derince.

Defalarca, onun yaşadıklarını yaşasam nasıl hissederdim diye düşündüm. Eski dostlarının kendisine sırt çevirmesi, ardından aldığı yükü bütün bölümün onun için daha ağır bir yüke dönüştürmesi...

Hümeyra tanıştığımızdan bu yana hiç şikayetlenmemişti eski arkadaşlarından ama içinde bir yerlerde onlarla her şeyin bir gün yoluna gireceğini hissettiğini söylemişti bir defasında. Onları özlüyordu çünkü bu normal olandı. Arkadaşlarının kendisine samimiyeti yalandan da olsa seneleri birlikte geçirmişler, yüzüp yüzüp kuyruğuna geldikleri okul hayatlarını bu seneye kadar birlikte tamamlayacaklarına inanmışlardı. 

Belki de en çok Hümeyra inanmıştı buna.

Vazgeçtim. Sadece Hümeyra inanmış buna.

Onların grubu bölümün en ilgi çeken grubuydu. Herkes ilk sene gruplaşmaya başladığında küçük küçük, üçlü beşli gruplar kurarken en çok sayıda üyeye sahip grup onlarınkiydi çünkü. İçinde her tip vardı, aptal sarışın, zeki ve kibirli, zengin ve dersleri umursamayan, keyifçi ama kafa çocuk... Böyle dediğimde insanları genelleyip onlara dair asıl şeyleri parçaladığımı düşünürüm ama toplum belirli tiplerin fabrikadan çıkmış gibi ortada dolandığı bir yere dönmedi mi? Akşam içmeye gittiğini övünülecek bir şeymiş gibi söyleyen kızların ve erkeklerin çağdaş, ilme ve hikmete önem verip bunu karakterine yansıtmaya çalışanların ise içi geçmiş görüldüğü bu zamanda artık insanları gruplara ayırmanın, onları tanımlamanın, tanımlara hapsetmenin ve genellemeler yapmanın yanlış olduğuna inanmıyorum..

Neyse.. Ne diyordum. 

Şu ergen film dizilerdeki okullarda popüler çocuk grupları olur ya. Hah onlar da tam öyleydi. Çünkü hepimiz o zaman ergendik. Ben mesela, daha on sekiz bile olmamıştım ve tek başarım ingiliz dili ve edebiyatı bölümünü kazanmış olmamın babamı ne kadar mutlu ettiğini bilmemdi. 

Konudan sapıyorum.. Farkındayım.. Geri döndüm.. 

Grubun lideri en başından beri Nurullah'tı. Şu zeki ve kibirli dediğim oydu. Grupta eşi benzeri yoktu. Aslında bence o üniversitede.. hatta dünyada türünün tek örneğiydi. Okula geldiği ilk günden beri bitmek bilmeyen bir inatla sadece edebiyat konuşurdu, herkesi okuduğu kitaplara göre sınıflandırır, kendi kulvarına girmeyenlere selam bile vermezdi. Ama ne hikmetse Hümeyra'yı hiçbir sınıfa koyamadı ve bu durum onu, deli gibi her konuda didişseler de Hümeyra'sız hiçbir yere gitmeyen biri yaptı. 

Ve bu ünleri yayıldı. Edebiyatçı ergenler. 

Türk edebiyatı bölümünden gelip onlarla münazara yapmak isteyenler olurdu ve çoğu şaşılacak şekilde elleri boş dönerlerdi. Nurullah münazara tekliflerini bir münazaradalarmış gibi değerlendirir, onları konuşturur ve henüz onunla münazara edemeyecek kadar olgunlaşmadıklarını söyler postalardı onları. 

Şimdi düşünüyorum da... Çocuk bu noktaya gerçekten kolay gelmemiş. Bu kadar kibri bir iki senede büyütmek imkansız. İnşa etmiş kendisini paşam.

Tüm bunları uzaktan izlemek kimilerine göre onur kırıcıydı ama benim için eğlenceliydi. Onurları kırılıyordu çünkü onlar da bu nasıl bir arada kaldıkları belli olmayan grubun üyelerinden biri olmak istiyorlardı. Yani düşünsenize, on - on beş kişilik bir grup ergen toplanmış, bir tane kendini beğenmiş bir fitilin alevlenmesini izliyorlar.. Ardından serin bir su -o su Hümeyra oluyor- sakince gelip o kıvılcımlanan küçümen fitili söndürüyor.. Bu grubun tek olayı buydu. Eminim diğerleri de sadece Nurullah ve Hümeyra'nın etrafında onların kavgalarını izlemek için bulunuyorlardı..

Onları izlemek, karakterleri hakkında yorumlar yapmak benim için eğlenceliydi. Onlardan biri olmak ister miydim, sanırım hayır. Zira neyi yücelttiğini bilmeden sadece bir sürü içinde oradan oraya sürüklenmek bir yerde mutlaka karakterimi zedelerdi.

Tıpkı Hümeyra o gruptan çıktıktan sonra diğerlerinin sadece Nurullah'ın iyiliğini düşünüp Hümeyra'yı yok sayması gibi. Acımadan, geçirdikleri onca zamana hakaret eder gibi yapmışlardı bunu. Ve sanırım.. Çetin hocanın da bugün kulübü toplamak isteme sebebi buydu. 

Aniden geç kaldığımı hatırladım ve gözlerim yerimden fırlayacak kadar büyük bir tedirginlik ve heyecanla bilgisayarımı ödevimi eşyalarımı tek seferde çantama tıktım.

Koşarak oturduğum kafeden dışarı çıktım ve kulüp binasına uçtum.

Resmen uçtum.

Şahitlerim var.

*-*-*-* 

"Bugün bu kulübü feshediyoruz..." diye cümleye girdi Çetin hoca. Herkesin büyüyen gözlerine ve şaşırdıklarına dair çıkardıkları seslerin arasından Çetin hocanın biraz ilerisinde ayakta duran Nurullah'a baktım. İfadesiz bir şekilde hocaya bakıyordu.

"Radyo, dergi, münazaralar, tiyatrolar... Hepsini unutun.." dedi hoca. Birkaç itiraz yükseldi ama hoca ses çıkarmadı. 

Hocanın sesi çıkmayınca onlar da sustu. "Benim kurduğum kulübün üyesi, benim kulübümün adıyla girdiği radyo binasında izinsiz videolar çekiyor, radyoda çalışan birinin kişisel bilgilerini izin almadan yayıyor ve bunun bahanesi olarak 'Gururum incinmişti..' diyebiliyor.. Ve bu olaydan sonra bilgilerini yaydığı o kişi radyodan kendi isteğiyle ayrıldığını açıklıyor.. Tabii bu hareketinden ötürü yapılacak onlarca hakaret yorumu, asılsız dedikoduları da hesaba katarak.." deyip kalabalığın arasındaki bir çift göze doğru odaklandı. 

Herkes Hafsa'ya doğru baktı, kimisi tiksinerek, kimisi şaşkınlıkla..

"Sende gurur olsa böyle bir işe kalkışmazdın.." dedi hoca, Hafsa'nın boğazından bir hıçkırık koptu bunu duyduğunda. 

"Bu arada Hümeyra arkadaşınıza yönelttiğiniz bu nefretin sebebi ne öğrenebilir miyim? Size bir gün gelip hakaret mi etmiş, sizin yaptığınız gibi arkanızdan kötü mü konuşmuş, kuyunuzu mu kazmış... Napmış?"

Nurullah'a baktı hoca. "Hafsa'nın yediği... afedersiniz haltta senin bir parmağın olmamış olabilir.. Ama bu nefretin kaynağının ne olduğunu biliyorsun, değil mi?"

Nurullah, hocaya doğru bakmaya devam ederken gözlerini kırpmadan cevap verdi. "Evet hocam.. Benim kendime olan nefretim.. Tüm bunlara sebep oldu. Kendisini sevmeyen bir insanın bir başkasına da faydasının dokunmayacağını, olduramadıklarının hırsını başkalarının oldurabildiklerinden çıkardığını.. Gördüm."

"Gördün ve naptın?" diye sordu hoca..

Nurullah sorunun üstüne sessiz kaldı ve dimdik duran duruşunun söndüğünü, omuzlarının düştüğünü gördük. Hocadan gözlerini çekmiş, önüne bakmaya başlamıştı. 

"Bölümü bırakıyorum.." dedi kırık bir sesle. Kırıktı, her an ağlayabilecekmiş gibi kırık.

"Sen de mi?" diye sordu hoca, Nurullah soru üstüne irkilerek kafasını kaldırdı. 

"Başka kim.. hocam?" diye sordu. Merak içinde hocaya döndüm ben de.

"Hümeyra da bırakıyor okulu." Hocanın sesi kısılmıştı bunu söylerken. 

Duyduklarıma inanamayarak hocaya baktım. Hümeyra? Ama neden? Neden yapsındı böyle bir şeyi? Çözümün bu olacağına mı inanmıştı sahiden? Gerçekten bunu yaparak çözmeyi düşünür müydü Hümeyra?

Hayır..

"Benim yüzümden.." diye sızlandı Nurullah.. Şaşkınlığım sürerken ona döndüm. Birden boğazından bir hıçkırık koptu, dizlerinin üstüne çöktü, ellerini yüzüne kapayıp ağlamaya başladı. 

"Benim yüzümden.."

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top

Tags: #kalp#yürek