bir - itiraf.
"Önünüze karmakarışık bir yığın bırakıyorum.
Doğrusu onu orada ben de öyle bulmuştum."
İsmet Özel
"Hümeyra!" dedi. Arkamı dönmüş gidiyorken birden döndüm tüm bedenimle ona. Gözlerimdeki yaşı görmeyecek kadar uzağına düşmüş olmaktan mesut bir biçimde.
"Seni hiç sevmeyeceğimi biliyorsun.." dedi. Ömrüm boyunca, kalbe oturacak cümleler üzerinde iyice düşünüp taşınmış olan ben, boğazıma dolan hıçkırıkla gözlerime hücum eden yaşları bir cümleyle geri itmeye çalıştım. Tam da o cümleyle.
Kafamı salladım, konuşmaya mecalimin kalmadığı suretimin her zerresinden pekala okunuyordu, bunu da iyi biliyordum.
"Dostun olarak kalmak istiyorum.." dediğinde hıçkırığı boğazımda daha fazla tutamayacağımı fark ederek tek nefeste onu dışarı saldım, yüzümü az önce gideceğim tarafa döndüm tekrar.
Beni böyle görsün istemiyordum.
"Seni böyle görmek istemezdim.." dedi sanki beni duymuş gibi, dolan gözlerimin şiddetle boşaldığını fark ettim. Göğsümden boğazıma böğürme hissi tırmanıyordu.
"Seninle dost kalmayacağız.." dedim boğuk bir sesle bir anda.
"Senin dostluğuna ihtiyacım olacak.."
Gözlerimi yumup hareketlendim. Biraz önce yürümeye niyetlendiğim yolu ayaklarımda prangalar hissederek tüketmeye koyuldum. Vedaların bir anlamı yoktu, unutmak hissiyatını çok uzakta hissediyordum. Dünyanın sonunun geldiğini, vehimlerin hepsinin beni insanlığımdan edeceğini hissettiren kemiksiz bir boşluk duygusu kapladı bedenimi. Burnumu çeke çeke yürüdüm ve gittim.
Eve döndüğümde epeyi bitkindim. Bu hissiyat..
Nasıl bittiğinin ve nasıl devam edeceğimin bayağı kesif göründüğü, timsali olmayan ve varlığı lağveden bir sancıydı ruhumda. Keşkeler boğazıma diziliyor, hissettiğim ateşli isyan duygusu ruhumu yavaştan çürüterek tüketiyordu. Hem de bu kadar başındayken yıkılmanın. Kulaklarımda yankılanan "Yıkılma sakın!*" gözlerime tonlarca yaşlar dolduruyor, irislerimi duvardaki çerçevesiz, izsiz boşluklara kilitliyordu. Kusurlu olan ne varsa onu hatırlıyor, ona bakıyor, ona odaklanıyordum zira bu duygu şu an itibariyle en büyük sorunun bende olduğunu fısıldıyordu bana.
"Keşke içimde tutsaydım her şeyi.." dediğimde, gözlerimi tekli koltuğun üstündeki bozuk saate diktiğimi yeni fark etmiştim.
"Ne vardı o kadar hislenecek? Son yılımız zaten... Mezun olunca kimse kimseyi bir daha görmeyecek... Unuturdum hemen.. Biraz sabretseydim. Biraz ödün verseydim. Onun beni sevmediğini adım gibi biliyordum. Zihnindeki labirentlerde kaybolamayacağımı biliyordum. Kalbindeki kapıların anahtarının bende olamayacağını biliyordum. O derin surlarının ardında sakladığı kişinin benimle mutlu olmayı hayalinden bile geçirmediğini biliyordum. Neden?"
Tek başına bir yerde kalmanın en kötü yanı, soruların cevaplarını verecek kimsenin olmamasıydı. Cevapları bilseydim sormazdım, karşılık almaya ihtiyacım olmasaydı asla adım atmazdım.
Annemin yanımda olmasını diledim o an. Kapı birden çalsın, "Güzel kızım..." diyen sesini uzun zamandan sonra tekrar duyayım, tüm yaralarım sarılsın. O gülsün ben içime içime ağlayayım...
Ama olmadı.
Her hikayenin sonunu tahmin edemeyeceğiniz gibi bazı hikayelerin sonu illetli bir baş ağrısı gibi kendini belli eder. Görürsünüz, geleceğini bilirsiniz ama gelmeyecekmiş gibi planlarınızı yapar, insanlara sözler verirsiniz. Ama sonra sizi en beklemediğiniz anda yakalar, siz bunu beklemediğinizi fısıldarsınız etrafa. Halbuki içten içe bu acıya hazırlanmaya çalışmışsınızdır.
Ama başaramamışsınızdır.
*-*-*-*
*Yıkılma sakın, bir İsmet Özel şiiridir.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top