SEVGİ
SEVGİDİR İHTİYACIMIZ OLAN
"Bunun adını sevgi koymak gerekir baksana şuna bir dakika olsun kucağından ayrılmıyor tam bir sevgi pıtırcığı". dedi Tahsin.
"Bütün köpekler öyle ki" dedi Ümit.
"Bak işte bunda haklısın. Hem dostta güzel isim. O artık bizim dostumuz daima".
"Ölünceye kadar" diyerek karşılık verdi Ümit. İki dost gülüştüler. Yolculuk iyi geçiyordu. Keyifleri yerindeydi. İçlerinden bunun temelli olmasını dilediler. O pislik adamdan da kurtulduklarına göre artık sorun yoktu. Ümit, kafasını dışarıya uzattığında birdenbire içi kan ağladı. Gözleri oyulmuş, bacakları kesilmiş bir kedi gördü. Hangi vahşi yapmıştı bunu? zavallı hayvan diye düşündü. Bunu yapan bir insan olamazdı. Olsa olsa bir tür canavardı o.
Canavar.
Bazıları acımasızdılar. Hem de çok. Bir rüzgar serinliğiyle birden yüzünü okşadı Ümit'in. İçinde sebebini bilmediği bir neşe canlandı. Kendisini bahçeli evinde hayal etti. Hayalinde birdenbire giyinip dışarıya çıkmak, tenha yollarda uyumuş sahillerde koşmak, haykırmak arzusu duymuştu. O anda gecenin karanlığında iliklerine kadar üşüdüğünü hissetti adeta. Birden eski sevdiğini hatırladı.O güzel gülümseyişi geldi aklına. " O gülüş ki bir ömre bedel" tarzında şiirler yazardı ona. Dokunmaya bile kıyamazdı. Öylesine seviyor kalbiyse daima onunla birlikte atıyordu. Ayrıldıklarında binlerce şiir yazmıştı onun için. Gözyaşı dökmüştü. Kalbi acıyordu. Öyle büyük bir acıydı ki, bu anlatılamazdı. Sadece yaşanırdı. Onun için şiir yazmıyordu artık. Kalbi bomboştu. Kelimeler acıtmıyordu içini.
Yıllar sonra.
Sokağından gemiler geçen İstanbul şehri mazide kalmıştı artık. Eski İstiklal Caddesi'nin kitapçıları heyecanla sevdiğinin kolunda yürüdüğü o eski yıllar, çocukluğu, gençliği yitip gitmişti. Geriye kalansa saf bir aşk ve kaçınılmaz bir ayrılık olmuştu.
Balıkları toprağa oturmuş İstanbul ah dedi içinden. Kadıköy vapurunda beklerdi sevdiğini. Gemiler kalkardı yüreğinden onu karşısında gülümserken gördüğünde.
Ah sevgi ah diye düşündü. Tahsin bu konuda onu hayatta anlayamazdı. Çünkü daha önce aşık olmamıştı. Ayrılığın acısını yaşamamıştı. Aşkı tatmamış, yaşamayan, inanmayan birisi sadece üzülme aman be boşver diyebilirdi. E lafta kolaydı, bu gel de sen bunu aşığın gönlüne anlat, sor.
Yaşamayan bilemezdi. Sadece konuşup, dururdu o kadar.
Az mı beslemişlerdi güvercinleri? Boğaz Köprüsünün üstünden uçarlarken. Bunu vapurda yaparlardı. Yem atarlardı onlara.
Güzel İstanbul.
Eski İstanbul.
İstanbul İstanbul. Adı bile güzel be diye düşündü.Trakyalı bu adam tam bir İstanbul aşığıydı. Eski sevgilisi de nedendi tabi buna. Anıları vardı, o mazide kalmış eski şehrin balık ve gül kokan sokaklarında...
Örtülü bir kış sokağında evinde, karla kaplı Tekirdağ'ın karlı sokaklarında bile anımsardı maziyi.
İlk ayrılık vakti geldiğinde İstanbul'u hemen o gün terk etmiş bir daha da oraya geri dönmemişti. Memleketi Tekirdağ'da kalmıştı hep. Ve tabi hayatı hep kamyon şöförü olduğundan dolayı yollarda geçmişti. Sonra Tahsin ile tanışmıştı. Farklı da olsalar iyi bir fost edinmişti. O iyi ki vardı.
Eski aşkını. Adı Menekşe idi. Sevdiği kadın yoktu artık.
Vardı da işte ah be eskidendi o çok eskiden.
Oysa Ümit, bilmiyordu ki insan aslında bir şehri terk ederken kendisini de terk ettiğini. Unutmanınsa kafada olduğunu.
Çünkü Ümit Tekirdağ'da da yaşamıştı İstanbul'u, maziyi, anılarını, sevdiğini.
Ta ki alışıncaya dek.
Unutmak değildi de alışmaktı sanki bu. Artık çok az geliyordu, aklına.
O an içinden hiç gelmemesini diledi.
Yüreği ağlarken gözünü gene karlı yol boyunca uzaklara, gökyüzüne dikti.
Hava kararmıştı.
"Hav" diyen sesle gülümsedi.
"Sen iyi ki varsın be dost sevdiğim" dedi ona. Tekrar "Hav" diyerek karşılık verdi Dost.
Artık tek sevdiği, sevdiceği Dosttu. Çünkü sevgiydi onun adı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top