söndürmüşler ışığımı yakmışlar evimi* - [xiv.]
"Saçlar gitmiş.." dedim Serhan'a. Kafasını önüne eğip gülümsedi.
"Aynen, öyle oldu biraz.." dedi.
Ağzımdaki baklayı çıkarsam mı çıkarmasam mı diye düşündüm. Sormak istediğim o soruyu kendime saklasam nolurdu? Nolurdu, saçını kestiğine göre bir müşkülün var demek ki demesem?
O sanki duydu beni. Oturduğu kafe sandalyesinde rahatsızmış gibi görünerek kafasını kaldırıp bana baktı. "Gizem'le evlenecektik hatırlıyorsan.." dedi, güldüm.
"Şu beni çağırmadığın nişandan bahsediyorsun değil mi?"
Kafa salladı ama pek gülmedi. "Hah," dedi, "Bozuldu işte o."
Gözlerim büyüdü. "Nasıl lan? Daha kaç gün oldu ki? Vedat iki ay oldu falan demişti.."
Serhan duygusal bir adam mıydı bilmiyorum. Ama erkekler olarak biz, duygumuzu içimizde yaşayan tiplerizdir. Çok içimizden geçer bazen, şöyle bağıra çağıra ağlamak, ağlarken bizi teskin edecek bir omuza sarılmak... Ama içimizde kalır işte.
Belki de bazı şeyleri yaşayamamamızın sebebi zamanında içimizde kalan heveslerdir.
Serhan'ın gözleri dolmuştu. "Aldattı beni.." dedi.
Ses etmeden onu izledim. Ne demem gerektiğini, ne yapmam lazım geldiğini kestirememiştim.
Gözümün içine baktı. O kıpkırmızı olmuş, arada sağa sola çevirerek yaşlardan iyice arındırmak istediği belli olan gözlerini. Hani, ağlarken başka yönlere bakarsanız hava akımının gözyaşlarınızı durdurabileceği dürtüsü oluşur ya. Öyle.
"Oğlum.." dedim o sustuğu için. "Niye aramadın beni?"
"Aga ben kendime gelemedim ki. Gözümün önünden silinmeyen bakışlar, anlar, kulağımı kanata kanata zihnimden sökmek istediğim sesler vardı. Çok sevdim, çok yaralandım. Sen de diyorsun, nişanlanalı kaç gün olmuştu şunun şurasında? Anama anlattım lan onu ben... Ailecek bu severek evlenmelere çok yabancı olduğumuz için herkes yabancıladı, herkesi teker teker ikna ettim. Gizem dedim, evleneceğim tek kızdır. Onun terbiyesi, onun sevgisi kimsede bulunmaz dedim.."
Dudakları titriyordu. Kahverengi gözlerin kırmızıya bulanışını izliyordum şimdi de. Kahveyle kızıl karışınca ortaya hangi renk çıkardı?
Acı.
Acı kahve.
Şimdi karar vermiştim buna.
Neredeyse sıfıra vurduğu saçlarına baktım, çaresizliğine... Annesine çok kıymet verirdi Serhan. Gizem karşısına çıkmamış olsa annesinin tavsiye edeceği herhangi bir kızı gözü kapalı kabul ederdi, öyle bağlıydı ona.
Mezun olduktan sonra pek görüşmediğimiz için sonrasında Gizem'e ne oldu da olaylar bu hale gelebildi kestiremiyordum. Ama görünen o ki iyi şeyler olmadı.
Ne ona kötü bir cümle sarf edebilecek bir konumdaydım ne de arkadaşıma bozuk ve gerçek dışı teselliler verebilecek kadar bulutların üstünde yaşıyordum.
İç çektim. Yüzünü gözünü siliyordu Serhan.
"Kusura bakma.." dedi, burnu tıkanmıştı. "Kimseyle konuşmamıştım bu mevzuyu. Dolmuşum biraz."
"Lafını bile etme Serhan. Olur mu lan öyle şey..."
Gözünü kafede gezdirdi. "Sen naptın? Hasret'ten ayrıldıktan sonra naptın?"
Yüzüm daha bir soldu benim de. "Hiçbir şey." dedim,
"Hasret naptı senden sonra?"
Acıyla gülümsedim. "Bir süre sessizdi." dedim. "Her kavgamızda aramıza giren arkadaşlarından kurtuldu sonra. Yalnız kaldı bir süre. Sonra yine benim başıma üşüştü."
"Senin yokluğunda kimse olmamış mı yani?" dedi, takıldığı kısma kaşlarımı çattım.
"Bizim güven konusunda hiçbir zaman problemimiz olmadı ki Serhan." dedim.
Güldü. Acıyla değildi, alayla değildi, garip bir ifadeyle güldü. "Ne güzel.." dedi. "Ulan bizim hep güven sorunumuz vardı. Bana hiç güvenmezdi Gizem. Bütün sosyal medya hesaplarımın şifresi onda olduğu halde sürekli..." deyip iç çekti. "Neyse.." dedi. "E kız ara bozucuları da aradan çıkarmış, şimdi iyisinizdir."
"Ne konuda iyi?" diye sordum.
"İlişkiniz..." dedi.
"Bir ilişkimiz yok ki." dedim.
"E başıma üşüştü dedin."
"Ha ben onu şeyden dolayı dedim... Barışmak istiyor bir süredir..."
"Ama?" diye sordu.
"Ama.."
"Oğlum güven probleminiz de yoksa probleminiz yok demektir. Neden uzak kalasınız ki." Bunu söylerken sesinden acı yayılmıştı havaya.
"Ben.." dedim, "Hislerimden emin değilim..." gözlerimi daldığı yerden çekip aldım.
"Eskisi gibi... Hissetmiyor musun?"
"Bilmiyorum aslında." gözlerimi uzaklara çeviren bendim bu sefer. İçime dolan şeylerden dolayı. "Bir şeyler hissediyorum, ama bu hisler onunla beni bir arada tutabilecek kadar kuvvetli mi, bilmiyorum."
"O peki?"
"O seviyor.." Sesim çatladı.
"Bu hayatta ki en büyük nimet bu aslında biliyor musun?" dedi, güldü.
"Neymiş?"
"Sevildiğinden eminsin.." "Bundan daha büyük bir nimet var mı bu dünyada?"
*kaldı 8 - savaşım kendimle
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top