Bölüm 7 "Kaza"
Yıldız Sokağı
Bölüm 7 "
Önde Sude hemen arkasında ben bizim apartmandan çıkıp çaprazımızda ki Neriman teyzelerin apartmana giriyoruz. Yine tırnak yeme alışkanlığımın gelişine ramak kaldı. Merdivenleri tırmanırken bir yandan da tırnağımı kemirmemek için zor tutuyorum kendimi.
"Bence çok saçma bir plan bu. Ayrıca çok da riskli ! Sude ! ... sana diyorum!"
Sude merdivenleri çıkarkan omuz silkti. "Sen bu evleri sabote etmek istemiyor musun? E Akın abinin bilgisayarının şifresini de görmüşsün. Tamam işte! Ev sahiplerinin numaralarına ulaşırsak tamamdır bu iş. Gerisini bir şekilde hallederiz artık."
O bir şekilde nasıl olacak onu da anlamış değilim. Ev sahiplerini arayıp ne diyeceğiz? "Bu evi kiralayamazsınız !"
"Niye?"
"Çünkü kiralayacak adam evde hint keneviri yetiştirecek" mi? Hayır ne diyeceğiz adamlara? Akın abi dururken niye bizim dediğimize inansınlar? Oof.. of !
Yine de kıyın kıyın Sude'nin arkasından gitmeden de yapamıyorum. Allahım nolur şu işin içinden bir çıkalım.
Neriman teyzelerin kata geldiğimizde Sude hemen zile bastı. Gayet rahat bir eliyle ayakkabısını çıkartırken bu garip genişliğine anlam veremeyerek yüzüne bakıyorum. Sırıtıp "Rahat ol ! Hallederiiiz" derken iyice sinirlerimi hoplattığının farkında mı acaba? Ayrıca nasıl rahat olacağım ki ben? Bir daha Akın abiyle görüşmem, konuşmak zorunda kalmam diye düşünürken adamın yatak odasına girmeyi planlıyorum (!)
Neriman teyze kapıyı açtığında önce şaşkınlıkla ikimizin suratına bakıyor "Derya ...Sude..."
sonra da telaşla yerinde kıpırdanıyor.
"Ay noldu? Leman'a bir şey mi oldu? Yoksa İkbal'in tansiyonumu çıkmış yine? ... Eyvah Akın da evde değil! ...Hemen arayalım gelsin! ...Hastaneden mi aradılar sizi?"
Kadın haklı tabi. Ben en son çocukken gelmiştim Neriman teyzelere. Sağolsun ruh hastası abim kendi düşmanlığına bizi de dahil ettiği için anneler dışında pek gidiş geliş yaşanmazdı aramızda. Şimdi böyle beni kapı da görünce telaşlandı.
Hemen yanındaki portmantodan telefonuna uzanırken Sude de içeriye girip telefonu elinden alıyor.
"Yok Neriman teyzeciğim. Kimseye bir şey olduğu yok arama Akın abiyi. Biz evin anahtarlarını almayı unutmuşuz da kaldık ortada öyle. Annemler gelene kadar sen de oturalım dedik... Girelim mi? "
E ayakkabılarını çıkarıp girdin bile. Neriman teyze gülerek Sude'nin omzunu sıvazlarken ben de yüzümde tuhaf bir gülümsemeyle kapı pervazında kalakalıyorum nedense.
"Ay aman kızlar ne korkuttunuz beni ! Girin tabi ki şansınıza kakaolu kekte yapmıştım, sıcak sıcak daha yeni çıkardım fırından. Bir de çay demleyelim... Leman'la İkbal de beklesin dursun hastane sırasında... Derya... niye dikiliyorsun kızım girsene içeri."
Ayakkabılarımı çıkarırken ürkek kuş gibiyim sanki Neriman teyze elini beline koyup "Ben niye geldiğinizi biliyorum sizin ! Pis yalancılar!" diye üstümüze atlayacakmış gibi hissediyorum.
Paranoyak mı oldum ben acaba ya? Çünkü dünyanın en tatlı insanı Neriman teyzeyi bile böyle hayal ediyorsam...delirmeme epey az kaldı.
Ayakkabılarımı çıkartıp koridor boyunca ilerleyerek salonda ki ikili koltuğun ucuna ilişiveriyorum. Neriman teyze mutfağa gidip çay koyarken Sude'ye bir şeyler söylüyor ama pek dinleyecek durumda değilim.
Emanet oturduğum koltuğun ucunda birisi "Böhh" dese ayağa fırlayıp her şeyi ötecek gibi hissediyorum kendimi.
Allahım neden böyle oldu? Normalde tek ayak üstünde kırk yalan söyleyebilme kapasitesine sahibim. Alper olayında bunu test etmiştik. Şimdi Neriman teyzelere gelince neden böyle oldum ki?
Derin bir nefes çekip ağzına attığı keki çiğneyerek salona giren Sude'ye ters ters bakınca o da suratıma bakıp ne var dercesine omuz silkiyor.
"Al bak sen de kekin tadına. Mis gibi olmuş valla."
Hey Allahım sanki bana kek getirmedin diye böyle bakıyorum sana ! Bu kızın genişliği öldürecek beni. !
"Bırak şimdi keki falan. Sude Allah aşkına napıyoruz biz burada? Nasıl gireceğim ben adamın odasına şimdi? ... Bak sanki kalbim yerinden fırlayacak, hırsız mıyız kızım biz? "
Sude elinde ki keki tek hamlede ağzına atıp çiğnerken yanıma oturuyor. "Sen hayırdır canım? Normal şartlarda Selim abiye, Alper'e, Akın abiye ayrı kızlara ayrı yalanları gelişine yollarsın burada bir hanımefendiliğin tuttu."
Evet öyle oldu gerçekten. Niye öyle oldu ya?
"Sessiz konuş biraz !"
Sude koltuğa yayılırken dirseğiyle de beni dürtüklüyor. "Rahat ol. Çaylar gelsin, bi ilk bardaklar içilsin sonra senin çişin gelir belki. Tuvalete gitmek için kalktığında da yanlışlıkla Akın abinin odasına giriverirsin ..o da ne? Bilgisayar da masada duruveriyormuş. Belki açıp aradığımız ev sahiplerinin numaralarını buluverirsin. Belli olmaz bu işler canım."
İki dakika nasıl senaryo yazmış! Vallahi bravo.
"İyi diyorsun güzel diyorsun da ben şifreden emin değilim ki !"
Sude aynı kayıtsızlıkla yine omuz silkti. "Eh şansımıza denemiş olduk deriz kekimizi yer çayımızı içer kalkarız."
Konya ovası mübarek ! Genişliğe bak. Ağzını yaya yaya kekimizi çayımızı diyor.
"Senin son zamanlarda niye kilo aldığın belli oldu."
Sude abartılı mimiklerle "Kiiim? Ben mi?" diye çemkirirken Neriman teyze salona girip karşımıza oturuyor.
Havadan sudan kilodan açılan muhabbetimiz gayet güzel akarken ben nedense vitrin mankeni gibi yüzüme yapışan seri katil gülümsememle kalıyorum koltuğun ucunda.
Sude ikinci bardakları doldurmak için mutfağa gidince Neriman teyze biraz da endişeli yüzüme bakıyor.
"Derya sen iyi misin kızım? Geldiğinden beri soracağım soracağım unutuyorum, betin benzin de soluk geldi bana biraz."
Ben de günlerdir ne bet kaldı ne beniz Neriman teyze. Yerde miyim gökte mi belli değil !
Şu ürpertici gülümsememi yüzümden bir silebilsem seni cevaplayacağım da ! Maşallah yalanları gelişine yollayan zihnim senin karşında saygı duruşuna geçti.
"İyiyim Neriman teyzeciğim. Sabah kahvaltıda yediğim börek mideme oturdu galiba. Eve gidince bi Gaviscon alırım geçer."
"Halsizlik, saç dökülmesi falan da var mı?"
Bu günkü yalan söyleme becerilerime fazla güvenemediğimden ses çıkarmadan usul usul başımı sallıyorum.
"Haah! D vitamini eksikliğidir o zaman. Sen bi hastaneye gidip ölçtür kızım. Bak bu meredin eksikliği insanı mahvediyor. Halsizlik, saç dökülmesi, depresyona kadar gidiyor vallahi. Geçen sene benim de epey düşükmüş, ay aman ne sıkıntılar çıkardı bana. Şurdan şuraya gitmek gelmiyordu içimden, bir de saç dökülmesi olmaz mı? Her yer benim saçım ama kalkıp da iki süpürge yapacak halim yok. Kenan amcanla, Akın nereye kadar yapar? Erkek işte ! Bir iki süpürdüler evi, iki günde dışarıdan yemek getirdik sonra baktılar bu iş olmayacak özel hastaneye götürdüler beni. Normal de Kenan amcana ölüyorum desem bi ıhlamur kaynat bişeyciğin kalmaz der."
Neriman teyze göbeğini hoplata hoplata gülmeye başlayınca ben de istemsiz gülmeye başladım. Kenan amca hakikaten biraz cimri bir adamdı galiba.
Ben demiyorum vallahi, milletin yalancısıyım.
"Olur Neriman teyze ölçtürürüm ben de."
Sude'nin uzattığı tepsiden çayını alırken başını salladı. "Tabi kızım. Baktırın kan değerlerinize sonra bunları yükseltmek öyle kolay olmuyor. Bak rengin limon sarısı gibi olmuş."
Sude çayla birlikte kendine iki dilim kek daha almış. Doyuramıyoruz ya biz bunu.
"Neriman teyze bunun çikolatasını nereden aldın Allah aşkına söyle bize. İsviçre'den mi getirtiyorsun napıyorsun bak oralardan özel kargon varsa söyle bizde nasiplenelim."
Tabi canım. Mahallemizin güzide sakinlerinin altın günleri için bilhassa Teuscher çikolatalarını getirterek ağzımızda bir çikolata şöleni sunuyor Neriman teyze. Hele bir de bu çikolataları 27*40 borcam kekinin içine koyuyor ki damağımız şenlensin, namı yürüsün.
Off. Ben niye bu kadar gerginim ya. Konuya odaklanamıyorum bile.
Neriman teyze kahkahasıyla beni biraz kendime getirdiğinde elimde ki ince belli bardağı sehpaya koyuyorum.
"Sen acıkmışsın kızım ondan sana böyle güzel geldi. Bak buzlukta börek vardı atalım mikrodalgaya iki dakika da çıtır çıtır yeriz. Geçen gün Akın yesin diye dükkanı yollayacaktım ama çocuğun şu sıra kafasını kaldıracak hali yok."
E tabi Ankara da ki müşterileri yetmedi bir de İstanbul'dan topluyor çünkü !
"Bi yardımcı vardı sizin dükkan da . Kenan amcanın yeğeniydi noldu ki ona hiç görünmüyor artık."
Sude kaç zamandır burada bile değilsin bu nasıl bir haber ağıdır ama ya. Vallahi helal olsun ben sabah ne yediğimi hatırlayabilmek için nefesimi kokluyorum.
"Sorma kızım şu sıra bütün musibetler üst üste geldi. Ben dedim Akın'a bu Tarık çalışmaz çocukluğunu bilirim ben bunun diye ama yaz tatilinde çocuğa harçlık olsun diye aldı işe. O da ne güzel yaptı ama... Muhasebecimiz Erol'la birlikte bizi bir güzel dolandırmış dört aydır. Akın anlatıp duruyordu bilmem kaç binlik vergi açığı mi ne çıkmış. Ay aman ben tam bilmiyorum kızım ama epey bir iş çıkardı bu Tarık denen çocuk. Boyu altında kalsın o kart Erol'la birlikte ne dümenler çevirmişler şimdi avukatlarla, vergi müdürlüğüyle uğraşıyor Akın, dükkan da bile durduğu yok çocuğun. Bir sürü iş birikti bir sürü-"
Neriman teyzenin bu yakınmalarını yarım kulak dinleyebiliyorum ancak çünkü koridora attığım her kaçamak bakışla içim güp güp ediyor.
Aha avukatlarıyla da görüşüyorlarmış vergi mergi ayağına haneye tecavüzden de beni hapse attırırlarsa ne güzel olur ama...
Alper uğruna mapus damlarına düşmediğim kalmıştı zaten.
Neriman teyze bir anda durup bana dönüyor. "Var mı kızım böyle bir arkadaşın?"
Mapusa düşen tanıdığım mı? Vallahi yok.
Yemin ederim yok... bütün sülale de numunelik gibi bir ben girerim hapse annem de kahrından ölüverir.
Benim alık alık bakışlarımı görünce Sude dinlemediğimi anlıyor tabi. "Şu sıra dükkana evraklar için yardım edecek güvenilir birini arıyorlarmış Neriman teyze onu diyor. Senin Cansu iş arıyordu sanki buldu mu o?"
Cansu'yu Akın abinin yanına gönderirsek ya adamı izlemekten ya da arabasına dokunmaktan başka bir şey yapamaz o.
"Evet bir etüt merkezinde matematik dersi veriyor Neriman teyze ama aklımda bulunsun güvendiğim bir arkadaşım iş ararsa hemen haber veririm."
"İyi edersin kızım. Kenan gidip geliyor dükkana o da bilgisayarı doğru düzgün kullanamıyormuş Akın bayağı zorlanıyor şu sıra... Sude sen açsın kızım dur bana sana şu börekleri bi yapıvereyim."
Sude benim gerginlikten tek lokma yiyemediğim tabağımdaki kekleri de yemeye başlayınca Neriman teyze ayaklanıyor arkasına Sude de ayaklanıp "Valla senin böreğine hayır diyemeyeceğim Neriman teyze sen bir başka yapıyorsun... annem duymasın."
Bunları söylerken omzuyla omzuma geçiriyor resmen.
Bu muydu yani ben sana işaret veririm dediğin ? ! Omzumu göçerttin Sude !
"Ben de bi lavobaya gideyim Neriman teyze. Koridorun solundaydı değil mi?"
Cevap vermesini beklemeden fırlıyorum yerimden. Haydi bakalım ben bu garip hareketlerimle Akın abinin odasına gireceğim, bilgisayarı açıp bilgileri alacağım öyle mi? Hiç sanmıyorum da buraya kadar geldik gidelim madem.
Sude babaannesiyle ilgili yeni bir dedikodu açıp Neriman teyzenin dikkatini kendine çekince tuvaletin hemen çaprazında kalan Akın abinin odasına doğru kaçamak bir bakış attım.
Kapısı hafif aralık. Sanki her an bir yerden biri fırlayacakmış gibi sağıma soluma bakınıyorum.
Parmağımla hafifçe ittirip kapıyı açınca yüreğim ağzımda kendimi odanın içine atıyorum. Önce telaşla olduğum yerde dönüp etrafa boş bakışlar atınca gerçekten anlıyorum ne yaptığımı.
Akın abinin odasına girdim ya ben !
Bir bu eksikti cidden. O kadar yalanlarım dolanlarım yetmedi bir de odasına gizlice girip bilgisayarını karıştırmadığım kalmıştı.
Haneye tecavüz bu !
Allahım sen aklıma mukayyet ol.
Boş boş etrafımda dönmelerime bir son verip hemen duvara dayanmış, ahşap masanın üstündeki bilgisayarı açıyorum.
Şifre... evet.
Fazla ümide kapılmayacağım sonuçta burada benden bahsediyoruz. O gün gördüğüm şifresinin doğru olma ihtimali bile yoktur. Ben de şans olsa Alper şimdiye ikiz kızları Hale ve Jale'yle Mersin'de yazlık alıyor olurdu.
Alper'i iki çocuğuyla düşününce içim bir garip oldu.
Şimdi içinin dışının sırası değil Derya ! Doğru yaz şu şifreyi.
İlk hatırladığım şifreyi yazıyorum. "2=A45?Bozoglu06"
Yanlış.
Tabi ki yanlış. İlk kısmı o kadar hızlı yazmıştı ki zaten doğru düzgün göremedim bile. Soru işaretinden önceki kısmı değiştirerek tekrar deniyorum.
Of bu da yanlış. Tamam son bir kez daha deneyeceğim. Oldu oldu olmadı ben gidiyorum vallahi. Çünkü kalırsam kalpten gideceğim, nabzım en az yüz yirmi çünkü. !
"Tink" sesiyle birlikte açılan ekrana bakarken şaşkınlıktan ağzım açıldı. Nasıl ya doğru mu girdim şimdi?
Hemen telefondaki evleri aramaya başlıyorum ama bulamıyorum elbette. O kadar çok dosya var ki. Dosyaları sokakların ya da apartmanın ismine göre değil kendince kısaltmalarına göre sıralamış Akın abi.
Aman ne güzel !
Çıfıt çarşısından hallice burası. Masaüstü arka planı dosyalardan görünmüyor dahası her dosyayı "PİNÇİ" , "KIP NO 2" "KUSKUS 24" gibi saçma sapan kısaltmalarla kaydetmiş. Bu adam aradığını nasıl buluyor daha doğrusu bu garip kısaltmaları niye yapıyor hiç anlamadım.
Aradan iki dakika geçince bilgisayardaki bilgi çöplüğünde kayboluyorum resmen. Bir gözüm kapı da yüreğim ağzımda, titrek ellerle dosyaların yerini bilsem de sittin sene açamam ben. Geçen her saniyeyle birlikte panik dalga dalga içime yayılıyor.
Tam bizim sokağın dosyasını bulduğumda makus talihimle barışacakken çalan zil sesiyle birlikte sandalyeden sıçrıyorum. Panikle elimi yanlışlıkla bilgisayar ekranına çarptığımda tekerlekli sandalye altımdan kayıveriyor. Yere yapışmadan son anda ellerimle deskleyerek kendimi yukarı çekiyorum.
Bilgisayarın hafif cızırtısının yanında Akın abinin koridordan gelen sesi duyuluyor.
Allahım !
Geriye devrilmiş sandalyeyi kaldırıp panikle bilgisayara yöneldiğimde makus talihime de, Sude'ye de adamın odasına giren aklıma da lanet girsin !
Koridorda ki ayak sesleri şimdi çok daha yakından geliyor!
Allahım rezil olacağım kesin odasına geliyor !
Ağlayacağım şimdi !
Bilgisayarı kapattığım gibi kendimi hemen kapıya doğru atıyorum.
Ama gerçekten atıyorum !
Un çuvalı gibi vücudumu ileriye doğru attırdığım için yerdeki halıya takılan ayaklarımın da yardımıyla kapının hemen yanında ki camlı dolaba doğru alçak uçuşa geçiyorum.
İçi irili ufaklı madalya ve kupalarla dolu camlı rafa sağ dirseğimi öyle bir geçiriyorum ki...
Çıkan sesi anlatmaya kelimeler yetmez...
Şankııırt diye kırılan cam sanki duymayan kimsecikler kalmasın diye yeri göğü yıkıyor mübarek !
Dirseğimi geri çekmeye çalışırken dolabın içinden üç dört tane kupayla birlikte kapının hemen dibine yüz üstü düşüyorum.
Yere yapışmamla birlikte elimde tuttuğum kupa önce yere sonra da şak diye alnıma koyuyor bir tane.
Darbedenin etkisiyle gözüm de şimşekler çakıyor resmen. Dizlerimin üstünde Akın abinin kapısının önünde kalakalıyorum.
Bütün bu olanlar yaklaşık on saniye içerisinde falan oldu tabi. Camın kırılmasının akabinde beş saniye sonra ben kapının önünde dizlerimin üstüne inmiş; ellerim kucağımda yere yapışmışken, telaşla kapı açılıyor.
Allahım nolur Sude olsun gelen !
Önce terliklerinin görüyorum gelen kişinin... ve maalesef bir çift erkek terliği bu. Dudaklarım istemsizce bükülüp gözlerim dolmaya başlamadan hemen önce de sesini duyuyorum Akın abinin.
Bir hayli şaşkın ve endişeli çıkan sesini...
"Derya !...Noldu böyle?"
Akın abi kapının pervazında, şaşkın ve irileşmiş gözleriyle karşısında ki manzaraya anlam vermeye çalışırken bir kaç göz kırpma zamanı geçiyor hemen sonra da arkadan Neriman teyze ve Sude'nin kafası görülüyor.
Neriman teyze telaşla ve korkuyla hemen atılıp yanıma çöküveriyor.
"Derya... kızım noldu sana?... Ah yavrum düştün mü? Ay aman cam bir yerini kesti kesin! Vallahi kesti çocuğu.. Akın hemen arabayı çalıştır hastaneye gidelim."
Akın abi hala şaşkın şaşkın bana bakarken ben yerin dibine girdim an itibariyle. Allahım nolur al şu canımı bir de hastane diyorlar.
Sude de bir o kadar şaşkın ve alık bir şekilde bana bakıyor.
Neriman teyzeye dönüyorum telaşla.
"Yok yok hastaneye gerek yok. Kesmedi bi yerimi... ayağım kaydı Neriman teyze."
Telaşla hemen yanıma çökmüş Neriman teyzeyi ikna etmeye çalışırken yalvaran bakışlarla Sude'ye dönüyorum. Bir şey de gavurun kızı bir el at mevzuya !
"Çocuğum koluna bacağına bir bakalım cam paramparça olmuş."
"Yok bi şey olmadı cam içeri doğru kırıldı zaten ... vallahi bi şey olmadı Neriman teyze. Neyse biz kalkalım artık. Hadi görüşürüz."
Ben telaşla konuşurken Neriman teyzenin bakışları yüzümden alnıma doğru kayıyor. Bakışları büyürken elini pat diye yapıştırıveriyor alnıma. Temasıyla birlikte acayip bir sancı kaplıyor tüm yüzümü.
"Alnını vurmuşsun Derya. Şişmeye başladı bile... Bebek yumruğu kadar oldu şimdiden.. vah yavrum kalk bakayım... Akın yardım et kıza... ben hemen buz getireyim."
Neriman teyze elini alnımdan çektiği gibi mutfağa giderken utançtan gebereceğim resmen. Allahım ben bu günü nasıl unutacağım?
Önümüzdeki otuz yıl boyunca geceleri uykumu mahvedecek bir rezillik yaşıyorum an itibarıyle.
Akın abi hemen yanıma gelip sol kolumdan tutuyor ama benim kafamı kaldıracak yüzüne bakacak halim yok. Onun tutuşundan sonra yerimden sıçrayıp "Ben kalkarım ki bişiyciğim yok" türünden bir şeyler zırvalayıp hızla kalkıyorum yapıştığım yerden.
Yanından geçtiğim Sude'nin şaşkınlığını bırakıp gülme evresine geçtiğini de bu an görüyorum zaten. Kapının hemen dibinde kahkalarını zor tuttuğu her halinden belli, kıs kıs gülerek yüzüme bakarken onu tekmelememek için zor tutuyorum kendimi.
Sude'nin aklına uyarsan böyle olur işte Derya.
Yanaklarım ve ensem utançtan cayır cayır yanıyor...
Allahım nolur al canımı kurtulayım ben de!
***
Neriman teyzelerin salonda ikili koltuğun tam ortasında alnımda koca bir buz torbasıyla otururken Neriman teyze de hemen yanımda. Buz torbasını alnımdan bir an olsun çekmezken cayır cayır yanan yanaklarıma da azıcık değdirse diye içimden geçirmiyor değilim. Hatta rica etsem şu buzu komple bütün yüzüme bastır Neriman teyze de belki nefessizlikten bir kaç dakikaya ölürüm.
Çünkü hemen karşımda oturan Kenan amca Akın abiyle birlikte gelmiş eve ve an itibariyle şaşkın bakışlarla beni ve alnımda gittikçe büyüyen şişliği izmekle meşgul.
Hatta epey bir meşgul.
"Neriman çek bakayim şu buzu bi daha bakalım şu şişliğe"
Üçüncü söyleyişi bunu. An be an alnımda ki şişliği görmesi şart çünkü!
Neriman teyze buzu alnımdan çekmezken ters ters kocasına bakıyor.
"Ayol kızın alnı şiş işte, ne yapacaksın her dakika görünce."
"Şişlik büyüyor mu diye bakalım dedim... gerçi daha büyüyecek yeri de kalmamış. Radyatör hortumu gibi şişmiş kızın alnı."
Kenan amcanın bu yorumu üzerine Sude'den bastırılmış bir kıkırtı gelirken Akın abinin de dudakları gülümsememek için birbirine bastırılıyor.
Bütün yüzüm alev alev yanarken Neriman teyzenin kaygılı yüzüne çeviriyorum bakışlarımı. Buzu yavaşça çekip de alnıma bakınca telaşı büyüyor.
"Deryacığım hastaneye gitmek istemediğine emin misin? Şişlik daha da büyüyor sanki bir doktora gösterseydik?"
Ne doktoru allasen beni bir salsan bana yeter Neriman teyze! Şu koltuğunda eridim aktım utancımdan. Allahın aşkına bırak beni de evime, yorganımın altına gireyim ömür boyu da çıkmayayım oradan.
"Yok yok hiç gerek yok Neriman teyze... vallahi iyiyim ben. Hastaneye falan gitmeyelim şimdi yarına iner bu şişlik ben buz tutmaya devam ederim."
Bu sefer yardım etmesi için Sude'ye öfkeli bakışlarımı yollayınca neyse ki anladı angut arkadaşım da lafa girdi.
"Alın ince yer ya ondan böyle şişti Neriman teyzeciğim hem Derya'da iyiyim diyor daha fazla yormayalım onu şimdi. Annemler de gelmişler biz kalkalım Derya evde uzansın biraz."
Kafamı hevesle sallayınca elindeki buz torbası alnımdan gözlerime doğru kayıyor. Gözüm, burnum torbadan ıslanırken Neriman teyze kızarak söyleniyor.
"Kırpırdama bakayım. Şişlik insin biraz öyle yollacağım eve... Bu buzlar da eridi iyice... bekle sen beni."
Başka bir şey dememe izin vermeden mutfağa geçiyor. Utançla oturduğum yerde kıpırdanıyorum... ben neden buraya geldim ki zaten? Neden bu Sude'nin planına uydum? Adamın odasına gizlice girip bilgisayarını açmaya çalışırken camlı dolabı kırıp bütün ev ahalisini başıma toplayıp alnımda kocaman bir şişlikle ayaklarının dibine yapışıverdim. Aferin cidden bana! İstesem başaramam böyle bir rezilliği gerçekten.
Ben kendimle kavga ederken karşı koltuktan kulağıma gelen gülme seslerinin içinde bu sefer Akın abininkiler de var. Yani tamam odasında boylu boyunca yere yapışmış, alnımda şu an benim bile görebildiğim bir yumruyla salonunda oturuyor olabilirim ama... en azından gülmek için gitmemi bekleyebilirsin bence.
Ben dik dik ikisine bakmaya başlayınca doruklarda yaşadığım utancımın hızla öfkeye dönmeye başladığını fark ediyorum.
Öfkeli bakışlarımı görünce Akın abi alaycı diyebileceğim muzip bakışlarla bana bakıyor.
"Bence artık bırakabilirsin."
Bırakabilir miyim?
"Neyi?"
Akın abi gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp bakışlarıyla elimi gösteriyor.
"Yaklaşık on dakikadır sıkı sıkıya tuttuğun kupamı diyorum. Bence artık bırakabilirsin Derya."
Söyledikleriyle birlikte bakışlarım yavaşça kucağımda ki ellerime kayıyor. Özellikle de sağ elimde muhtemelen alnımda ki küçük Derya'nın oluşmasına neden olan kupayı görüyorum.
Şaşkınlıkla sımsıkı tuttuğum küçük kupayı kaldırıyorum. Düşerken can havliyle sarıldığım kupayı hala ne diye tutuyorum ben? Bir de amcamın kızı yapışmışım kupaya !
Ters çevirip üstünde ki yazıyı istemsizce sesli okuyuveriyorum.
"Engürücük Yıldızlar Futbol Turnuvası 2005 Şampiyonu"
Benim cümlemin bitmesinin üstüne Sude ve Akın abinin bastırılan gülüşmeleri yüksek sesli kahkahalara dönüşüyor. Yer yarılsa içine bile giremeyecek haldeyim şu an. Yanaklarım ve ensem iyice yanmaya başlayınca elimdeki kupayı telaşla sehpanın üstüne bırakıyorum.
"Ne gülüyorsunuz ? Düşene gülünürmüymüş? Ne ayıp!"
Neriman teyze uyarı dolu sesiyle birlikte salona giriş yapıyor ama ben kafamı çevirip de bakacak durumda değilim. Ellerimi kucağıma koyup parmaklarımla oynarken bir toz tanesi olup vitrinde ki cama konmak istiyorum an itibariyle.
Yok hayır cam olmaz ! Uzun bir süre cam görmek istemiyorum !
Neriman teyze hemen yanıma oturup alnıma bakarken buz torbasıyla birlikte bir şey daha getirmiş.
Ne ki acaba?
Et mi o?
Yo hayır!!!
Alnıma çiğ et yapıştırmayacağım de Neriman!
Bunu bana yapmayacağını söyle!
Ben itiraz etmek için ağzıma açtığım an da eti şap diye yapıştırıyor Neriman teyze. Etin bir ucu tam kaşımın ortasından aşağı doğru sarkarken de yüzümü çevirip gözlerime bakıyor.
"Sahi Derya senin Akın'ın odasında ne işin vardı kızım?"
Ben kaşımın tam ortasında sallanan küçük et parçasına bakıp mümkünmüş gibi daha da kızarırken Neriman teyzenin sorusuyla birlikte telaşla yutkunuyorum.
Ne diyeceğim şimdi?
Beynim durdu.
Düşünemiyorum.
Saniyeler geçiyor ve ben düşünemiyorum...
Soru neydi?
Tekrar alabilir miyim?
Oda... Akın abinin odasında... ne işim olabilir?
"Şey... Neriman teyzeciğim ...ben... elimi yıkarken Akın abinin sesini duydum...sonra şey diye düşündüm... şey dedim... gidip bir konuşayım dedim."
Kaç kere şey dedim Allah bilir! Mantıklı ve anlamlı bir cümleye kesinlikle benzemeyen bu cümlemin üzerine Akın abinin bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Zaten oturduğumdan beri bir an olsun çekmemişti ki şu sinir edici bakışlarını...
Neriman teyze yüzüme bakarken alnımda ki eti biraz düzeltip tam kaşımın ortasında sallanan kısmı çekti.
"Ne soracaktın?"
"Şeyi... soracaktım." Düşün Derya ... düşün kızım...Allah aşkına bugünü daha fazla rezillik çıkmadan bitirecek bir şey bul. Ölüm gibi geçen bir saniyeden sonra ampul bir an da yanıverdi sanki. Pat diye yalanı gelişine yolladım.
"Dükkanda yardım edip edemeyeceğimi soracaktım. Hani sen demiştin ya dolandırıldık diye... çok üzüldüm ben... şimdi aceleyle birini bulmayın bulana kadar ben yardımcı olabilirim diyecektim."
Neriman teyze biraz şaşırmış biraz da hevesli yüzüme bakarken kaşlarını hafifçe yukarı kaldırıyor.
"Ciddi misin kızım? Yapabilir misin dükkanda?"
İçime içime kaçan bir sesle "Siz tam zamanlı güvenilir birini bulana kadar yaparım tabi Neriman teyzeciğim ne olacak?" diye mırıldanıyorum.
Tam olarak ne halt ettiğimle ilgili hiçbir fikrim yok ! Yine gelişine kendimi kurtarmak için ettiğim yalan çok fena ayaklarıma dolanacak gibi hissediyorum.
Bedava işçi bulunca Kenan amca pek bir mutlu ve hevesli şekilde gülümseyerek bana kafa sallıyor. "Çok iyi olur kızım. Zaten bir sürü evrak işi ben anlasam şu bilgisayar meredinden yardım edeceğim de yardımdan çok zararım dokunuyor...Sen yaparsın... Olur olur... Çok güzel olur."
Kenan amca kendi kendine konuşup onaylarken Akın abinin uyarı dolu sesiyle ona doğru dönüyorum.
"Bu pek Derya'ya göre bir iş değil aslında. Biz hallediyoruz dükkanda sen zahmet etme."
Bana doğru bakarken kaşları hafif çatık. Dükkanda pek istemiyor galiba beni. Aman ben çok meraklıydım zaten bilgisayara veri girişi yapmaya. Hele ki "KUSKUS 24" diye dosyası olan birine göre epey ciddisin şu an Akın abi.
Bir dakika...
Şimdi benim bu bilgisayara erişim hakkım olursa... e o zaman Alper'in evlerine de direk erişim hakkım olur. Hatta emlakçının çalışanı olarak ev sahipleriyle de konuşabilme ve işi bozabilme hakkım olur.
Kenan amca Alper'e ters ters bakıyor. "Neyi hallediyorsunuz acaba? O Ersin benim kadar bile bilmiyor, anca senin arabayı alsa millete ev gösterse diye kapı gözlüyor hergele. Sen de ya vergi müdürlüğündesin ya avukatta bütün işler seriliyor öyle. Derya kızıma bir kere gösteririz iki haftada adam eder o dosyaları."
Kenan amcanın aşırı istekli bu tavrına ben de alnımdaki küçük Derya da gülücük yolluyoruz.
"Derya'nın okulu açılır baba dükkana öyle her gün gelemez. O yüzden hiç gerek yok sıkıntıya sokmayalım onu da. Değil mi Derya?"
Akın abi uyarı dolu bakışlarla bana bakarken bir an da oluşan bu durumu elimden kaçırmamak için omuz silkiyorum hemen.
"Okulların açılmasına iki hafta daha var zaten. Eğer dosyaları yetiştiremezsem de derslerime göre ayarlar yine gelirim ben. Sorun olmaz benim için."
Neriman teyze alnımdaki eti çevirip diğer yüzünü tekrar yapıştırırken gülümseyerek bana bakıyor.
"Çok iyi düşündün Deryacığım. Ben size öğle yemeğinizi de getiririm kekinizi böreğinizi yapar çıkar çıkar gelirim karşılıklı otururuz."
Akın abi isyan edercesine araya giriyor. "Ne keki ne böreği anne bir yığın iş var dükkanda. Derya yapamaz diyorum !"
Neriman teyze olayı kafasında bitirmiş bir gülümsemeyle bana göz kırpıyor. "Yapar benim akıllı kızım. O münasebetsiz Tarık bile neler neler yapmış Derya mı yapamayacak? Gerçi bir Leman'la konuşalım kafamıza göre karar almayalım."
Akın abi çatık kaşlarla bana bakıp itiraz etmeye çalışırken ben gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Gerçekten Neriman teyzeyi vazgeçirebileceğini düşünüyorsa çok yanılıyor. Ayrıca Alper'in buraya taşınmaması için sizin dükkanda dosyalarla uğraşmam gerekiyorsa bir an bile düşünmeden yaparım Akın abi. Buna sen bile engel olamazsın.
Gerçi içimde ki huzursuz, sevimsiz hisleri de bastıramıyorum bir türlü. Yine kapıldım bir yalanımın ucuna sürükleniyorum.
Allah sonumu hayır etsin.
***
Bizim kız aldı başını gidiyor hadi bakalım =D Karakter fotoğraflarını ekleyecektim aslında ama ufak bir değişiklik yapmaya karar verdim bir sonra ki bölümde eklemeye karar verdim ^-^ Biraz bölüm biriktirdim onları yakın zamanda yayımlayacağım sonrasında da devam edip etmeyeceğimize karar veririz. O yüzden eğer takip ediyorsanız ya da edecekseniz votelemeyi bana yazmayı unutmayın olur mu? Çünkü Yıldız Sokağı'nın devam edip etmemesi tamamen size bağlı olacak. ^-^ Öpüyorum hepinizi bir sonra ki bölüm de görüşürüz :*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top