Bölüm 4 "Bozoğlu Emlak"
Bölüm 4 "Bozoğlu Emlak"
Elimde koca bir saklama kabını dolduracak kadar dilimlenmiş kekimle Bozoğlu Emlak ve Yatırım Danışmanlık'ın önünde dikiliyorum. En son mahalle de yakan top oynarken camlarını kırdığım zaman içeri girmiştim. Yaşım dokuz falan olacak.
Bayağı büyük bir dükkan olan emlakçının bütün camını boydan boya indirmiştim. O yaz liseye geçtikleri için işi öğrensin diye Akın abi de çalışıyordu dükkanda. Kenan amca müşterisiyle ilgilenmek için gitmiş, dükkanda da Akın abiyle çalışanları bırakmıştı. Ben koca vitrini voleybol topuna vurduğum ayakla indirince bir anda çok büyük gürültü koptu.
Dükkandakiler bir anda telaşla dışarı fırlamıştı. Camı öyle görünce hem suçluluktan hem de korkudan hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayınca failin kim olduğunu herkes anladı tabi.
Ama nasıl ağlıyorum!
Yok böyle bir ağlama!
Öyle yavaş yavaş, içime içime falan değil, bildiğin yeri göğü yıkıyorum hıçkırıklarımla. Burnumdan sümük, ağzımdan salya birbirine karışmış durumda.
Akın abi de önce şaşkınlıkla sonra da telaşla benimle konuşmaya çalışıyor. "Bir yerine cam mı geldi? Kesildi mi? İyi misin? Noldu Derya?"
Sağımı solumu hızlıca tarayıp da iyi olduğumu anlayınca kolumdan tutup içeriye çekiyor beni. Hala salya sümük ağlayan beni susturmak için önce bir bardak su verip sonra teskin etmeye çalışıyor garibim.
"Tamam...önemli değil. Şimdi bizim camcı Refik abiyi çağırırız hem burayı temizler hem de yenisini takar...ağlama artık." İçimi çeke çeke ağlarken bir kaç yudum suyu ancak içebiliyorum.
"Ağlama Derya. Bir şey olmaz diyorum."
Hem adamların camını indirip bir de güzel beni teselli etmelerine neden oluyorum iyi mi?
Hıçkırıklarımdan dediğim bir türlü anlaşılmıyor. "Val..la bilerek...ol.ma..dı." Cümlem bitmeden bir posta daha burnumdan baloncuk çıkararak ağlama seasına geçince yazık Akın abi iyice şaşalıyor.
"Biliyorum. Önemli değil ki takarız yenisini. Hadi gel yüzünü yıkayalım."
Burnumda ki baloncukları görmüş olacak.
Ama ben durur muyum?
Hayır henüz değil. Suçluluk duygum ve korkum daha geçmedi. Burnumu kolumun tersine silerken göz yaşları pıtır pıtır yanağımdan akıyor.
"Abim..duyunca..çok kızcak bana...Akın abi ya ..." Sanki camı kıran oymuş gibi bir de çocuğun adını söyleye söyleye ağlamam yok mu? Allahım, ne salak bir çocukmuşum ben.
"Sen boş ver Selim'i. Ona neymiş zaten? Üzülme artık."
"Ama hep diyo ki sakın Bozoğlu emlağın oraya gitme, sakın Akın'la ya da Gökhan'la konuşma diyo hep. Camınızı kırdığımı duyunca çok kızcak bana. Of ya..." Bağıra bağıra ağlamalarım arasından Akın abinin "Ben senin o abinin..." cümlesiyle başlayan küfürlerini duyuyorum.
Sonrasında eline peçete alıp bana uzatıyor, bir yudum su daha içirip yüzüme bakıyor. "Abinin haberi olmazsa sana kızamaz değil mi? Camı senin kırdığını kim gördü ki zaten?"
Burnumu silip peçeteyi cebime tıkıştırırken diğer elimle Akın abinin arkasında ki çalışanını gösteriyorum. Akın abi gülümseyerek adamın suratına bakıyor.
"Suat abi kimseye söylemez merak etme. Değil mi Suat abi? Çocuklarla top oynamaya çıkınca yanlışlıkla ben kırdım?"
Suat abi tek kaşını kaldırırken dik dik Akın abiye bakıyor. "Emin misin Akın? Baban hem top oynadığını hem de camı kırdığını duyarsa-"
Adamın cümlesini tamamlamasına izin vermeyen Akın abi sertçe kafasını sallıyor. "Eminim abi. Ben hallederim merak etme sen."
Beni de arkada ki banyoya doğru iteliyor. Burnumda ki sümüğü görmeye daha fazla tahammülü kalmamış olacak. "Sen de git elini yüzünü yıka... Dikkat et kırık camlara basma."
***
Hah zaten girmekte zorlanıyordum şimdi bu saçma anımı hatırlatarak çok iyi yaptın sevgili hafızam. Kıyı da köşe de kalmış bütün rezilliklerimi ya gece yatarken yatakta hatırlatıyorsun ya da koca bir tabak kek ve börekle Akın abiyle konuşmaya geldiğimde. Aslında adamla en son ne zaman konuştuğumu bile hatırlamıyorum.
Geçen sene aşure ayında annemin elime kaseleri zorla tutuşturup postacı gibi bütün sokağı gezdirdiği zamandı sanırım. Elimde tepsi olduğu için zillerini alnımla çalmaya çalışırken tam arkamdan gelip gülerek beni izlediği andı. Alnımla kapı zilini resmen taciz ederken "Yardıma ihtiyacın var mı Derya?" diye pis pis sormuştu. Yok canım ne yardımı? Bütün yüzümü türbe gibi kapı zilinize sürtüyorum diye mi?
Hiç gerek yok. Sen beni izlemeye devam et lütfen, birazdan dilimle açmaya çalışacağım ki bak o gösteriyi sakın kaçırma!
Al işte. O kadar senedir adamla bir şekilde karşılaşıyoruz hatırladığım anıya bak.
Kendime daha fazla acımadan kapıyı açıp içeriye giriyorum. Içeri de geçen sene emekli olan Suat abinin oğlu Ersin var. Yerleri paspaslarken bir an kafasını kaldırıp bana bakıyor. Ersin'le ilk okuldan arkadaşız. Çok sohbet ettiğimiz söylenemez ama yan sınıfımdaydı tanıyorum onu.
Şaşkınca yüzüme bakıyor.
"Derya? Sen misin gerçekten?"
Yok canım ben değilim. Sen de sen değilsin zaten. Bütün bu dünya bir ilüzyondan ibaret. Paralel evrendeki varlıkların birer simülasyonunu yaşıyoruz her birimiz. Hepimiz bir mikro çipe bağlıyız Ersin. Ankara'nın Bağları şarkısı da aslında gizli bir sistem güncelleme parolasıydı. O yüzden Türkiye'nin bütün düğünlerinde çaldı. Sonraki sürüm de şarkı da Çok Sevdim Yalan Oldu şarkısıydı. Yeni güncelleme gelecek diyorlar ama bakalım Ersin bekliyoruz işte bizde.
"Benim tabi ki." diye mırıl mırıl cevaplasam da gözlerimle etrafı tarıyorum. E Akın abi yok. Arka da mı acaba?
"Kusura bakma şaşırdım seni görünce."
Sen bi de benim Alper'in geleceğini duyduğumda ki şaşkınlığımı bir bilsen Ersin. Gece uyku bile uyuyamadım. Uykular haram oldu gençliğim bak talan da oldu.
Bu şarkı nereden çıktı şimdi ya?
Çok sevdim yalan oldu. Zalım geceleeer.
E ben durduramıyorum bunu. Kafamın için de geceler geceleeer yıktı geceleer diye bağıran sese iyice sinir olarak başımı sallıyorum.
"Akın abi yok mu?"
Tam o sırada yan tarafımda ki kapının açıldı ve Akın abi de biraz şaşkın bakışlarla bana baktı.
"Derya...sen misin?"
Allah allah haberim olmadan estetik falan mı yaptırdım, dolgudan japon balığına mı döndüm de insanlar bana habire bu soruyu soruyor. Tamam yıllardır sokakta bile görsek kafa sallamadan öteye gitmedi iletişimimiz ama ne bileyim... zaten gerginim iyice gerildim.
"Benim abi. Müsait miydin ben böyle direkt geldim ama."
Akın abi kafasını sallarken eliyle masanın yanında ki koltukları gösteriyor. "Müsaitim. Kötü bir şey mi oldu? Annem mi gönderdi seni?"
Valla kötü bir şey yolda Akın abi. Istanbul'dan Ankara'ya gelmek üzere ve sen de kendisine yardım ve yataklık ediyorsun.
"Yoo evde sıkıntıdan kekle börek yaptım. Bayağı çok yapınca da bir kaba koyup getireyim dedim."
Zaten her sıkıldığımda kek, börek yaparım ben Akın abi. Hatta el açması baklava da vardı da daha şerbeti oturmadığı için getiremedim. Zaten bizim evde ne pişse koştur koştur da size getiririm ben(!)
Akın abi şaşkınlıkla gözlerini açarken o da kendi sandalyesine oturdu. Benim usturupsuz attığım yalanlara pek de inanmamış olacak inceden bir gülümsedi.
"Sıkılınca kek, börek mi yaparsın sen? Allah allah ben pek öyle duymadım ama."
Dalga mı geçiyor bu benimle?
"Üniversiteye gidiyoruz diye unu, sütü, şekeri karıştırıp kek yapamayacak mıyız?"
Gülümsemesi iyiden iyiye sırıtmaya dönüyor.
"Valla bu zamana kadar yiyemedik kekini, böreğini bu sorunun cevabını bilemiyorum." Elimde tuttuğum kaba küçümser bir bakış atıyor. "Yenir bir şeyler yapabildin mi bari? Getirmeden bir baksaydın tadına?"
Bunlar abimle nasıl anlaşamıyorlar acaba? Çünkü aynı iticilik ve sinir bozuculuk ikisinde de mevcut. Dil çıkarıp ayağımı yere vurmamak için kendimi zor tutuyorum. Neyse şu işi bi halledeyim açlığından ölsen kuru ekmek bile vermeyeceğim sana.
"Bu güne kısmetmiş Akın abiciğim. Gelmeden önce yedim gayette güzeldi ama güvenemiyorsan geri götüreyim bari."
Elimdeki kabı poşetin içine koyacakken gülerek uzanıp elimden alıyor. "Hemen de sinirleniyorsun. Ver bakalım bir tadına."
"Annem böyle konuşuyor değil mi beceriksiz diye."
"Ben Gülistan teyzeden duydum. Iyimişsin hoşmuşsun da elin ağır, dilin de sivriymiş."
Akın abinin alttan alttan gülümsemesini görüyorum aslında ama cinler yavaş yavaş tepeme doğru hareketlenirken gözlerim kısılıveriyor. Gülistan'a bak sen haftanın en az üç günü bizde, yaptığım sarmaları ikişer üçer midesine indirirken iyiydi ama, besle kargayı oysun gözünü. "Yaa başka ne diyor?"
Elinde ki kabı açıp içinden patatesli böreklerden birini seçerek koca bir ısırık alıyor. O sinir gülümsemesi hala dudaklarında.
"Okumuş aklı başında kızmışsın, güzelmişsin de ...ama biraz da sevimsizmişsin. Laf söz dinlemiyormuşsun. Koca bulamaz bu kafayla diyor."
Merhaba ben Derya. Yirmi bir yaşındayım. Yarışmaya Ankara Yıldız Sokak'tan katılıyorum. Sağ elimle sarma sarıp sol elimle hamur yoğurabiliyorum. Açtığım hamurun arkasından karınca duası bile okunabilir. Çok iyi temizlik yapar her sabah saat yedi on yedi de mutfakta ki derzlerin arasını diş fırçasıyla temizlerim. Ne demişler ana kızına taht kurar kız bahtı kocadan arar. Bu yüzden hayatta ki tek gayem iyi bir koca bulmaktır (!)
Akın abi cümlesi bitince gülmesini belli etmemek için böreği komple ağzına atıyor. Sen görürsün Gülistan senin çöpünü elimle bir çatayım Akın beyi başına bir sarayım da gör.
"Gülistan teyze de bu sıralar epey meşgul anlaşılan. Eh tabi bütün mahalleyi evlendirmeye çalışmak zor iş. Neyse ki elinde fotoğraflarınız var da kadıncağızın işi kolaylaşıyor. Senin fotoğraflar da epey iyiymiş Akın abi. Hele şu nargile dumanıyla halka oluşturduğun fotoğraf var ki evlere şenlik. Yalnız o fotoğrafa düşmeyecek kız da tanımıyorum."
Sen misin benimle dalga geçen Akın bey. On yedi yaşında ki tipini bi söylersem kalırsın işte böyle. Börek boğazına takılınca öksürerek şaşkın şaşkın bana bakıyor. Alnının kızgınlıkla çatılmaya başladığını görünce dudaklarımda sinsi bir sırıtma oluşuyor.
"Ee abi gelen giden başka kızlar var mı? Vitrin mankeni gibi gelip seni inceliyorlarmış?"
Bilgi sızdırmak ve Alper'in taşınacağı evi öğrenmek için geldiğim yerde neden Akın abiyle didiştiğimi inanın bende bilmiyorum. Hayır gören de bizi her hafta görüşen arasından su sızmayan arkadaş sanacak.
Akın abi gözlerini kısıp pis pis beni incelemeye başlayınca ben de onu incelemeye başlıyorum. Uzun bacaklarını sıkıca sarmış açık kahverengi bir pantolon giymiş, üstünde dirseklerine kadar sıvadığı beyaz bir gömlek var. Koyu renk saçları dikkatlice sağ tarafına doğru taranmış, bir günlük olduğu belli sakalları, beyaz teni ve ela gözleriyle Akın abinin yakışıklı bir adam olduğunu nedense yeni farkediyorum.
Muhtemelen daha önce bu kadar yakından bakmadığım ya da bu kadar uzun cümleler kurmadığım içindir. Neyse adamın daha fazla sinirine gitmemek gerek şu Alper mevzusunu giriş için bir yolu açayım.
Sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle kabı gösteriyorum.
"Börek nasıl olmuş?"
İkinci dilimi de yutup Ersin'den çay getirmesini istediğinde yüzünü buruşturuyor. "Börek güzel de sohbetin pek fenaymış. Halbu ki uzaktan da akıllı, uslu, saf bir şeye benziyorsun."
Cinlerimi yine hop diye ayağa kaldırıyor bu adam. Bunu bu kadar kolay başarabilen bir de abim var şu hayatta. Şu köprüyü geçene kadar ayıya Akın diyeceğiz mecbur.
"İyi bari bir dahakine kapıdan verip giderim içeri girmem artık."
Ersin çayları getirip servis ederken yandan dik dik bana bakıyor ama üstünde duracak durumda değilim ben artık şu Alper konusuna giriş yapacağım. Duramıyorum yerimde.
"Nedense sadece börek getirmeye gelmediğini düşünüyorum Derya."
Doğru düşünüyorsun valla. Şu Alper'e ev bulma işinden bir vazgeçsen ya? Onun bizim mahalleden uzak tutmak zorundayım Akın abi. O gitmeden ortalığı çok fena karıştırdım geri dönerse neler olacağını kestiremiyorum bile. Bi de onunla yeniden aynı mahallede yaşamak istemiyorum. Düşüncesi bile tüylerimi diken diken ediyor.
"Madem gelmiş bulundum o zaman şeyi de sorayım da aradan çıksın."
Akın abi gülümseyerek bu sefer kekten bir ısırık alıyor. "Çıksın bakalım söyle hadi."
"Benim üniversiteden arkadaşlarım buralardan ev tutacaklarmış da acaba yardımcı olabilir miyiz diye bir sorayım dedim. Öğrenciler bir de emlakçı parasını ödeyebileceklerinden emin değilim."
At yalanları Derya. Yolla gitsin kızım iyice usta oldun zaten bu işte.
Akın abi çayından içerken kaşları çatılıyor.
"Sizin kampüs Beytepe'de değil mi? Neden Dikmen de ev bakıyorlar?"
Yine abimle aynı soruyu sorduğunu bilse ne düşünür acaba? Adamlar aynı düşünce yapısına sahip resmen.
"Bilemiyorum artık orasını belki burada bir akrabaları vardır yakın olmak istiyorlardır."
Ben de hemen çayımdan bir yudum alıp bardağı elimde tutuyorum. Artık sorgulamasan mı Akın abi o börekle kek için sabahın yedisinde kalktım ben.
"Nasıl bir ev bakıyorlar? Kaç odalı?"
Bilmem Alper kaç odalı bakıyor? Hatırladığım kadarıyla hafif bir klostrofobisi vardı. Muhtemelen büyük dairelere bakacaktır.
"En az üç artı bir olacakmış. Şöyle metrekare olarak büyük bir ev bakıyorlar."
Akın abi elinde ki kabı Ersin'e uzatırken kaşları hafifçe yukarı kalkıyor.
"Dikmen de metrekaresi büyük evlerin kiralarını biliyorlar mıymış peki? Emlakçıya para veremeyen öğrencilerin büyük ev istemeleri de tuhaf."
Akın abinin bu kadar şüpheci biri olduğunu bilmiyordum, gerçi adam emlakçı eminim gün içinde ne tiplerle karşılaşıyordur. Ben bunu kandıramam gibi geliyor şu an. En iyisi taktik değiştireyim. En iyi savunma saldırıdır.
"Emlakçı parası veremeyecekler deyip de hata ettik galiba anlaşılan pek yardımcı olmayacaksın."
Akın abinin kaşları çatılıp öfkelenmeye başladığını gördükçe taktiğimin doğruluğundan biraz şüphe etmiyor değilim. Huzursuzca yerimde kıpırdanırken Akın abinin sesi sert, tonlaması bir hayli ürkütücü.
"Ne ilgisi var Derya? Çoluk çocuktan alacağım paranın hesabını mı yapacağım ?"
Parayla ilgili suçlayınca Akın abi epey bozuluyor. Bayağı da sinirlendi. Gözümün içine dik dik bakınca çekinerek bakışlarımı kaçırıyorum. Çocuk gibi omuz silkince o da daha fazla benimle uğraşmak istemiyor olacak karşımda ki sandalyeden kalkıp bilgisayarın başına geçiyor.
"Yakın çevrede ki kiralık evlerin fiyatlarını, bilgilerini göstereyim. Özellikle bir fiyat aralığı varsa bakmak daha kolay olur."
Demek her şey o laptopun içinde. Hemen yerimden kalkıp kuyruk gibi Akın abiyi takip ediyorum. Adamın hemen dibine girip sandalyesinin yanına çöktüğümde şaşkın bakışlarla yüzüme bakıyor. Bu arsız ve taşkın hareketlerime pek anlam veremiyor olacak sandalyesinde dikleşerek biraz benden uzaklaşıyor.
"Şey... bir daha gelip seni rahatsız etmeyelim. Sen bana evleri göster ben kızlara iletirim."
Dizimin üstünde biraz daha yükselip şifresini görmeye çalışıyorum.
"2=A45?Bozoglu06" son kısımdan eminim de ilk kısmı bildiğin salladım. Soru işareti mi eşittir mi hiç emin değilim. Gerçi adamın bilgisayarını nasıl alacağım şifreyi niye öğrenmeye çalışıyorum hiçbir fikrim yok.
Akın abi bir sürü farklı dosya isimleri arasından hızlı hızlı bir şeylere tıklarken bilgisayarı alsam bile bu kadar dosya arasında aradığımı nasıl bulacağımı da hiç bilmiyorum. Iyice ümitsizliğe kapılmış durumdayım.
O bana bir sürü ev ve fiyatlarla ilgili bir şeyler anlatırken üzüntüyle dudak sallamamak için kendimi zor tutuyorum şu an. Ne anlattığıyla ilgili hiç bir fikrim yok.
Ben nasıl Alper için ayarladığı evlerin isimlerini öğreneceğim ya?
Bir ara kafasını bana doğru çevirip cevap bekler gibi baktığını farkedince bir şeyler sorduğunu anlıyorum ama dinlemiyordum ki onu.
"Evlere dalmışım abi ne demiştin tam anlayamadım?"
"Yarın arkadaşlarını getir de bir kaç evi göstereyim. Bazı ev sahipleri öğrenciye kiraya vermez de benim bazı tanıdıklarım var onlarla konuşursak hallederiz belki. Yarın Sevim ablanın işini halletmek için çıkacağım sizi de aradan çıkartırız."
Hay bin yaşa Akın abi ya.
Adresleri öğrenmekle kalmayacağım direkt evleri de gezeceğim yani.
Ben istedim bir göz Allah verdi iki göz.
Adamın sandalyesinin dibinde sevinçle fırlayıp ayağa kalkıyorum.
"Olur valla sen saat kaç da çıkacaksın?"
Öğleden önce ...on gibi çıkarım. Buraya gelsinler evleri hem gezdiririz hem de ev sahipleriyle direkt yüz yüze konuşabilirim."
Adama göz göre göre yalan söylediğim ve onu böyle boşuna çabalattığım için biraz vicdan azabı duysam da şu an vazgeçemem. Alper'in yeniden bu mahallede olduğunu bilmek, her gün okula giderken, marketten dönüşte karşılaşma ihtimalini düşünmek bile mideme kramplar girmesine neden oluyor.
Ne zaman bir duyguyu biraz fazla hissetsem biraz sapıttığım, hareketlerimi pek kontrol altına alamadığım için gülerek elimle Akın abinin omzuna pat pat vurup sırıtıyorum.
Allah bilir adam bugün benim saçma, taşkın hareketlerimle ilgili neler düşünmüştür.
***
Akın'la da tanışmış olduk böylece ^-^ Gerçi bizim kız sohbet esnasında kendisine epey bir sinir oldu =D Derya'nın anılarından devam ederek karakterleri sizlere anlatmayı düşünüyorum hem daha eğlenceli hem de okuması daha akıcı olur diye düşündüm =) Hikayeyi takip eden okuyucularımdan kendilerini belli etmelerini rica edebilir miyim yorum olmasa da en azından beğeni atarak okuduğunuzu belki bölümler birikince okuyacağınızı belirtirseniz çok sevinirim ^-^ Hepinize iyi okumalar :*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top