Şamanla Randevu❅
Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!
●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!
Yayın Tarihi: 28.02.2023 (23:26)
Bölüm Şarkısı: Jo Hyun Ah -Here I am ·
Romantik bir serseri olduğum için buraya da başlangıç tarihi istiyorum. :)
❅
Tiadang İmparatorluğu - Hunzon
"Yuming, böyle bir fikre nasıl kapıldığını anlamıyorum. İmparator'un tek derdi yatağında kadın olması. Kadınların ismi önemli değil!"
Genç kadın, tek kaşını kaldırıp öfkeyle sevdiği adama baktı. Sevdiği adama, Haojia'ya. Onu anlamaktan uzaktı. Her daim uzak olmuştu ama sevmişti işte. Onun anlayışlı halini, koşulsuzca sevgisi Yuming'e çok iyi geliyordu. Ruhuna şifaydı. Bu aşka sığınıp ömrünün sonuna kadar yaşayabilirdi fakat yapamazdı. Ailesine karşı sorumlulukları kat be kat fazlayken yapamayacağı açıktı. Haojia soylu bir ailenin üyesiydi. Qin ailesi Tiadang İmparatorluğu içinde saygı görürdü ama Yuming'e daha fazlası lazımdı. O ve ailesinin daha rahat bir yaşam sürebilmesi adına bunu istiyordu. Borçlarının silinmesi de önemliydi.
Yuming derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Ah, o lanet babası! Bunca borcu nasıl yapabilmişti, nasıl insanları dolandırmıştı? Babası istediği kadar Jesom olup Ying olanlara yanaşsındı, o borçlar kapanmazdı. İmparatorluk temelinde iki halkın birleşmesinden oluşuyordu. Jesom ve Ying. Toprakların esas sahibi Jesom'du ama Ying zamanla Jesom'u bastırmıştı, hakimiyetleri altına almıştı. Sözde kardeşçe yaşayıp gidiyorlardı, imparatorluk ailesi hep bunu derdi ama Ying içinde Jesom kökenlilere karşı bir küçük gören bir kesim vardı. Yuming'in ailesi gibilerse her daim Ying kökenlilere yanaşıp hayatlarını devam ettirmeye çabalıyorlardı.
Yuming "Beni anlamaktan çok uzaksın, Haojia. Benim senin sunabileceğin hayattan daha fazlasına ihtiyacım var. Bu topraklarda bunu yapabilecek tek erkekse, İmparator."
Haojia "Onun cariyesi olarak hayatını söndüreceksin, kendini harcayacaksın."
"Bu kadar basit bir kadın değilim. Her daim daha fazlasını isterim, bunu sen de biliyorsun. Üstelik buna mecburum. Babamın borçları çok fazla, yakında her şeyimizi kaybedebiliriz. Eğer ben İmparator'la olabilirsem her şeyimizi kaybetmez, daha fazlasını kazanırız."
Haojia kaşlarını hafifçe çatmış, şaşkınlıkla sevdiği kadına bakıyordu. Nasıl bu sözleri söylerdi, nasıl bunu düşünebilirdi? "Seni tanıyamıyorum. Babanın borçlarından dolayı bunu düşünüyorsan benim ailem yardımcı olur. Kapatabiliriz."
"Ben senin ailenin bile sunamayacağı bir hayatı arzuluyorum. Sıkıldım artık ikide bir Jesom kökenimin yüzüme vurulmasından. Eğer İmparator'la olursam kimse beni hor göremez. Eteğime kapanırlar, bana yalvarırlar."
"Bak, ben sana daha fazlasını sunarım. Zaten yakında askeri vali olarak gönderileceğim, bırak bu hayalleri benimle ol. Cariye olma, Yuming. Sarayın seni yutmasına izin verme," dedi. Genç kadının bakışları bu sefer daha alaycıydı. Haojia bunun anlamını çözememişti. Gittikçe Yuming'i tanımakta zorlanıyordu. Oysa birlikte büyümüşlerdi. Çocukluk aşklarıydılar. Şimdi bu olanlarla karşısındaki genç kadını tanıyamıyor, ne diyeceğini bilemiyordu. "Yanlış bir şey demedim, niye öyle bakıyorsun?"
"Ben cariye olmayacağım, Haojia. Ben bu ülkenin imparatoriçesi olacağım. İmparatoriçe Kang olacağım. Beni nasıl cariyelik gibi küçük bir hayale sığdırırsın?"
Haojia'nın gözleri irileşmişti. İmparator, şu an evliydi. Boşanması söz konusu bile değilken Yuming nelerden bahsediyordu? Haojia kadının kolunu sıkarken "Bu söylediklerin, bir hayalden ibaret. Asla gerçekleşmeyecek düşler kuruyorsun. İmparator nasıl senin için kendi karısını boşasın, söyle!" dedi.
"Nasıl olduğunu görürsün, Haojia. İmparatoriçe'ye istersen git, söyle. Umurumda bile değil. O beni durduramayacak kadar zayıf birisi," dedi ve kendini geri çekti. Haojia'nın bakışları hala üstündeydi. "Ben o makamı hakkediyorum, o değil."
"Yuming, bu çılgınca hayallerden vazgeç. Bunun sonunda ölebilirsin."
"Ben her şeyi hesapladım, korkmuyorum. İmparatoriçe olacağım, Haojia. Lütfen önümde engel olma. Seninle güzel zaman geçirdik, birlikte büyüdük fakat görüyorsun. Hayat bizi farklı noktalara sürüklüyor. Ne sen buna direnebilirsin ne de ben."
"Seni yürüdüğün bu çarpık yolda durduramayacağımı mı düşünüyorsun?"
Yuming kafasını hafifçe salladı. Bir elini Haojia'nın yüzüne koymuştu. "Artık çok geç. Bilmediğin çok şey var, sevgilim. Senden tek isteğim yürüdüğüm bu yolda engel olmaman, yolumu bulmama yardımcı ol."
"Beni terk etmene nasıl dayanacağım?" dedi boğuk bir sesle. Yuming dudaklarını ısırmıştı. Madem böyle bir sonları olacaktı, neden onların kalplerini bir kılmıştı yaratıcılar?
"Benim de kalbim acıyor ama yapabileceğimiz bir şey yok."
"Bak, babamdan hemen vali olmayı isteyebilirim. Yapar ve buradan uzaklaşırız. Son kez yalvarıyorum, vazgeç."
"Hayır, Haojia. Vazgeçmeyeceğim! Lütfen, yalvarma daha fazla. Benim için zorlaştırma," dedi.
Haojia onu dinlememiş, Yuming'e sarılmıştı. Kendisine bastırırken gözlerini kapattı. Ne olur dedi içinden, bu bir rüya olsun. Yuming'le tatlı günlerine dönmek istiyordu. Kiraz ağaçlarının altında buluştukları, birbirilerine sığındıkları o günlere. Hepsi rüya gibi geliyordu. Hepsi uzaktı. Haojia onu tanıdığını sanmıştı, Yuming'i tanıdığını düşünmüştü. Fakat bugün onun farklı yüzünü görmek sarsmıştı. Hala tanıdığı kadına inanmak istiyordu. İçinde umudu vardı. İmparator onu istemediğini dediğinde Yuming bu hayalden vazgeçerdi. Bu tek inancıydı, doğrusu tek umudu.
Son defa bu kokuyu içime çekiyorum, bundan sonrasında başka bir adamla olacağım diye düşündü Yuming. Haojia'yı sevmişti ama hayallerini daha çok seviyordu. Hayalleri için sevdiği adamı terk ediyordu, ondan kopuyordu. En azından hayatımda mutlu olduğum bir dönem olacak. Bugün burada bu ilişkinin bitmesi iyi olacaktı. Zaten Haojia'dan İmparator'la olan ilişkisini saklamak zordu. Öğrenseydi delirirdi, aldatılmayı kaldıramazdı. Hoş, bu bir aldatma mıydı? İmparator'u sürekli oyalıyordu, sürekli onun arzularıyla oynuyordu. Yutkundu Yuming. Şimdi İmparator'u düşünmenin vakti değildi. Gerçekten aşık olduğu adamla vedalaşmalıydı. Yavaşça sıyrıldı. Kendisine bakan kara gözlere burukça gülümsedikten sonra dudaklarını öptü. Doya doya, son olduğunu bile bile. Dudakları ayrıldıktan sonra baktı.
Haojia "Vazgeç, Yuming. Lütfen, vazgeç," diye fısıldadı.
Yuming başını iki yana salladı. "Bitti, Haojia. Kendi hayatına devam et, lütfen. Ben öyle yapacağım. Biz kırık kalp hatırasıyız bundan sonra," diye fısıldadı.
Haojia'nın bir şey demesine izin vermeden arkasını döndü. Daha fazlasına katlanamayacaktı. Kendi saklamak için pelerinini kafasına geçirdi, yürüdü. Tahtırevanının yanına geldiğinde hizmetkarları başlarını eğmişti. Yuming bir şey demeden bindi, eve gidelim dedi. Yorgun hissediyordu kendisini. Umarım İmparator onu bugün görmek istemezdi. Nasıl karşısında güler yüzlü olacağını bilemiyordu, ona nasıl yalanlar uyduracağını. Yatağına yatıp küçülmek istiyordu. Zihni ona buna mecburdun dese de kalbi pişman olacaksın diye fısıldıyordu. Pişman olmak istemiyordu. Gelecekteki hayatı için fedakarlık yapmıştı.
Yaratıcıları sesini duymuştu, Yuming'e İmparator'dan bir haber gelmemişti. Böylece odasına kapanıp doyasıya ağlamıştı. Ne ailesine bir şey demişti, ne de yıllardır yanında olan hizmetçi kıza. Onlar da ona karışmamıştı. Kendi kendine çözer demişlerdi. Her seferinde böyle olmuştu. Yuming, çözmüştü. Şimdi de çözerdi, çözmek zorundaydı. İmparator'un dikkatini çekmişken hiçbir sorun olmamalıydı. Onların beklentisi imparatoriçelik değildi, cariye olsa bile yeterdi ama Yuming hırslıydı. Bu hırsla istediğini alasıya kadar durmayacaktı.
İmparator onu çağırdığında özenle hazırlandı. Pembe ipek elbisesini giymiş, siyah saçlarına gümüş tokalar takmıştı. Yasemin kokusunu boynuna sürmüştü. Çekik gözlerine bir şey yapmadı ama dudaklarını renklendirdi. İşte gidebilirdi sevgili İmparator'una. Ona dünyaları verecek adama. Şehrin uzağındaki av köşkünde buluşmuşlardı. Aylardır bunu yapıyorlardı, Yuming istemişti. Ne Haojia'nın dikkatini çekmek istemişti, ne de İmparatoriçe'nin. Şehirde bilinen tek şey, İmparator'un yeni bir gözdesi olduğuydu. Sıkılır bırakır diyorlardı ama Yuming böyle bir sona izin vermeyecekti. Onun aklında çok farklı şeyler vardı.
İmparator Tyikao, gerçek ismiyle Ziu Kaiji. İmparatorluğun 13. hükümdarıydı. Ziu hanedanlığı güçlüydü. Bu toprakları ele geçiren ilk aileydi. Sonrasında diğer Ying ailelerini teşvik etmişlerdi. Kaiji iyi bir eğitim almıştı almasına ama bu eğitim imparatorluk için değildi. Abisi ölünce başa geçirilmişti. Annesi cariye Hanım Hubin idi. Annesi Qin kadar güçlü bir aile olmayan ama kendilerince diğerlerinden sıyrılan Gor ailesindendi. Kaiji'nin hükümdar olmasıyla onların da yıldızı parlamıştı ama Qin ailesi kadar değildi. Kaiji bundan memnun olmasa da yapacak bir şeyi yoktu. Onun görevi tahtta oturmak, kızıl ejderha bayrağını korumaktı.
Hadım askerinin Kang Yuming geldi demesiyle heyecanla ayağa kalktı. Bu kızı gördüğünden bu yana eski Kaiji olmadığını biliyordu. Yüreği daha farklı atıyordu, sanki ateş vardı. Evet, ateş! Aşk bir ateşse Yuming Kaiji'nin kalbini yangın yeri yapmıştı. Annesi duysa karşı çıkardı, kesinlikle karşı çıkardı. Sarayın safkan Ying politikasından dolayı artık cariye olarak Jesom kökenli alınmıyordu. Saçma geliyordu bu. İnsan olması yeterliydi. Yüzyıllardır bu iki halk kardeşçe yaşıyorsa neden bunu bozmak için uğraşıyorlardı?
Sürgü kapının açılmasıyla Yuming içeri girmişti. İmparatoru'nun onu ayakta görmek, onu heyecanlandırmıştı. Yine de saygılı davranmalıydı. Zira Kaiji'nin öfkesi çok berbattı. Saygısızlığa tahammülü yoktu. Asil bir hanım olarak ellerini karnının üstüne koymuş, başını eğmişti. Kaiji'nin onu omuzlarını tutmasıyla başını kaldırmıştı. Bana nasıl da aşık diye düşündü. Bu gözlere her baktığında bunu düşünüyordu. Bu aşk onun hem kalkanıydı hem de onu öldürecek kılıç. Eğer Kaiji'ye istediğini vermezse sonunun acımasızca olacağını çok iyi biliyordu Yuming.
Kaiji sevgilisinin dudaklarını öptükten sonra "Nasıl bu kadar bahar çiçekleri gibi taze olabiliyorsun? Ben bu çiçeği kokladıkça ömrümün uzadığını hissediyorum," dedi.
Yuming "Majesteleri beni utandırıyorsunuz. Ben sıradan bir kızım. Asıl sizin sözleriniz bana can veriyor," dedi. Kaiji gülümsemişti.
Beraber yerde kurulan sofraya geçmişlerdi. Hem yemek yemişlerdi, hem konuşmuşlardı. Kaiji'nin buna çok ihtiyacı vardı. Saraydakiler onu bunaltıyordu. Kimse onu Kaiji olarak görmüyordu, kimse onu Kaiji olarak dinlemek istemiyordu. Kimse Kaiji'nin sözlerini ciddiye almıyordu. Varsa yoksa İmparator Tyikao. Adı batsın diyordu her seferinde Kaiji. İmparator Tyikao olmanın iyi yanı rahat bir yaşam sunulmasıydı. Tiadang içinde ondan daha rahat yaşayan adam yoktu. Kötü yanıysa gerçek benliği olan Ziu Kaiji'yi kaybetmekti.
Pirinç şarabını yudumladıktan sonra Kaiji Yuming'in yanağını okşadı. Gülümseyerek "Bu akşam da sana dokunamayacağım değil mi? Tenin bana yasak," dedi.
Yuming "Biliyorsun, Kaiji. Benim inancım gereği ben evlenmeden herhangi bir erkeğe tenimi dokundurtamam. Aksi halde rahmim çorak bir çöle döner."
"Yaratıcıların bu kurallarını anlamıyorum."
"Sana defalarca söyledim. Benimle evlenirsen hem benimle olursun, hem de istediğin erkek evladı veririm," dedi. Sonra Kaiji'nin boşalan bardağına pirinç şarabını doldurmuştu. "Bu zamana kadar oğlunun olmamasının sebebini sana diyorum. Qin ailesinin aç gözlülüğü yaratıcıları kızdırdı. Bundan dolayı bir oğlun olmuyor."
"Bunu gördün mü? Nasıl bilebilirsin ki?"
"Bildiğimi bil, yeter. Yaratıcılar kızgın. Sizin kanınız üstünken Qin ailesi öne çıkıyor. Yaratıcılar buna kızıyor. Sıradan kanın üstün kandan öne geçmesini kabul etmiyorlar."
"Metresim ol o zaman. Qin ailesine nasıl karşı gelebilirim? Benden bile daha güçlüler," dedi. Kaiji sesindeki çaresizlikten nefret etse de gerçeği söylemek zorundaydı.
"Metresin olamam, ben bunu kendime yakıştırmıyorum," dedi. Sesinin sert çıkması Kaiji'nin kaşlarının çatmasına neden olunca Yuming sevgilisinin elini tuttu, yavaşça öptü. Bakışlarını daha masum hale getirmişti. "İmparator olan sensin. Elbette karşı gelirsin. Onların tek bir açığını bulman yeterli olur, Kaiji. Sonra biz evleniriz ve sana vaat ettiğim oğlanı kucağına bırakırım."
"Metreslerimden de bir oğlum olmadı. Bir oğlum olsa, ah bir oğlum olsa her şey daha rahat olacak benim için."
"Ben sana o oğlanı veririm, inan. Yeter ki, evlenelim. Ben böyle mutlu muyum sanıyorsun? Sana hasretim, Kaiji. Aynı şehirde senden uzağım. Oysa tek arzum gölgen gibi olmak."
"Beni bu hayatta senin gibi seven yok. Bunun yalnızlığını çekiyorum. Diğer yandan kendimi sıkışmış gibi hissediyorum. İmparatoriçe iyi birisi, onun bana bir zararını görmedim."
Yuming'in dudakları kıvrıldı, küçümsercesine baktı. "İyi birisi mi? Ailesine hizmet etmek dışında başka bir şey yapmıyor. Bugün anlattın. Divanda seni küçük düşürmüş, babasından yana olmuş. Nasıl iyi birisi dersin benim saf sevgilim?"
"Haklısın, çok haklısın," diye mırıldandı. Yuming'in gözlerine bakınca İmparatoriçe'yi savunası gelmemişti. "Sen olsaydın ne olurdu?"
"Ben hükümdarımın yanında olurdum. Kendi ailemi öne çıkarmazdım."
"Senin imparatoriçe olduğun bir Tiadang hayal edemiyorum."
"Hayal etmene gerek yok ki, sevgilim. Güç senin elinde. Bırak olsun. Qin ailesine asıl gücün kimde olduğunu göster. Siz bu toprakları birleştirdiniz."
"Doğru söylüyorsun. Fakat şunu unutuyorsun, Yuming. Sen Jesom kökenlisin. Bu ne olacak? Bu zamana kadar asla Jesom olan bir imparatoriçe olmadı."
Gülümseyerek baktı. Dışarıdan bakan birisi için masum bir gülümseme düşünülebilirdi ama hayır, çok fazlaydı. İstemsizce Kaiji yerinde kıpırdandı. Yuming sakin bir sesle "Eskimiş düşünceleri arkamızda bırakmadıkça güneşli günleri göremeyiz. Neden geleneklerden kopamıyoruz?" dedi.
"Beni çok fazla zorluyorsun. Qin'e karşı çıkmamı istiyor diğer yandan seni imparatoriçe yapmamı istiyorsun. Buna değecek mi? Bana vaat ettiğin prensi verecek misin?"
"Evet, vereceğim. Şamandan öğrendim, Kaiji. Bizim bir oğlumuz olacak," dedi. Adamın elini tuttu, karnına götürdü. "Sana bir oğul vereceğim, güneşi başına taç edeceksin. Göreceksin, buna değecek."
"Beni o şamanla görüştür, tamam mı? Onun ağzından da duymak istiyorum."
"Tamam, görüştüreceğim. Sonra beni imparatoriçen yapacaksın."
"Tamam, yapacağım. Qin'e meydan okuyacağım. Zor olacak ama başaracağım. Ben imparatorum. Güçlü olan ben olmalıyım."
Yuming başını hafifçe sallamıştı. İçinden sonunda hükümdar olduğunu anladı diyordu. Sevgilisine eşsiz gülümsemesini sunup "Sen bu toprakların en güçlü imparatoru olacaksın, göreceksin," dedi.
Kaiji pirinç şarabını içtikten sonra Yuming'i yakınına çekmişti, onu usul usul öpmeye başlamıştı. Yuming cilveli gülüşler sunsa da içten içe korkuları onu sarmıştı. Ya bir oğlu olmazsa ne olacaktı? Evet, şaman ona bir oğlun olacak demişti ama ya olmazsa diyordu. Sonuçta şamanların her sözü olacak diye bir kural yoktu. Bir oğlu olmazsa Kaiji'nin bu aşk dolu öpücüklerinin gideceğinden emindi. Yerine bıçak kadar keskin sözler, acımasızca davranışlar gelirdi. Bir oğlan. Bir oğlu olmalıydı ve onu mutlu hayata kavuşturmalıydı. Oğlu olsundu, tüm başkentteki evsizleri doyururdu. Onların kirli ayaklarını yıkardı. Hep iğrendiği Jesom fakirlerine kıyafetler dağıtırdı.
Geceyarısı evine geldiğinde Yuming'i bekleyen herhangi birisi yoktu. Babası büyük ihtimalle meyhanedeydi, içip eğlenmesine bakıyordu. Onca borcu varken bunu yapmasına katlanamıyordu Yuming ama yapacak bir şeyi yoktu. Zaten o borçlar yüzüne bu tehlikeli yola girmişti. Aksi halde Qin ailesinin gelini olmak, onun da işine gelirdi. Haojia'yı düşünmek, kalbini sızlatmaya yetmişti. Onu anlamasını istiyordu. Biliyordu, yoluna çıkmayacaktı. İstese İmparatoriçe kuzenine Yuming'i ispiyonlardı ama Haojia aşkına ailesinden daha sadık bir adamdı. Ailesinde kızdığı yönler olduğu içindi bu. İmparatoriçe zorla evlendirildiği için kızmıştı. Acaba Qin'e bir şeyler yaparsa Yuming'in karşısında olur muydu? Bunun cevabını veremiyordu. Evet, ailesine kızabilirdi ama ailesinin zarar görmesini ister miydi? Keşke cevabını bilebilseydi.
Hayat bir keresinde adil değildi. Adil olsaydı Yuming şu an çoktan sarayda olurdu, imparatoriçe olarak ülkeyi yönetirdi. Qin ailesi yüzüne artık imparatoriçeler çocukluktan itibaren seçiliyordu. Kendi ailelerindeki kız çocuklarından seçip eğitiyorlardı. Bunu her daim saçma buluyordu. Bıraksınlardı, insanlar eşlerini kendileri seçsinlerdi. İmparatoriçe olduğunda bunu bozacaktı. Qin ailesinin gücünü kırmak adına ilk hamlesi bu olacaktı. Sonra onları çökertecekti. Yuming imparatoriçe olunca her şey çok farklı olacaktı. Jesom olanlara hakkettiği değeri verecekti. Her ne kadar aralarında ayrımcılık yok denilse de ona göre vardı. Bunu görüyordu. En basiti abisi saray memuru olamamıştı. Girdiği memurluk mülakatında doğru cevaplar vermesine rağmen elenmişti. Sırf Jesom diye oluyordu. Değiştirecekti, Tiadang'ın her şeyini değiştirecekti.
İmparator'una verdiği sözü tutmuş, onunla konuşan şamanla buluşturmuştu. Yine av köşkündelerdi. Kalbi hızlı atıyordu. Yuming şamanı sıkı sıkı tembihlemişti. Bir kese akçesini verip yapmıştı. Parayı abisinden yalvar yakar almıştı. Şamansa paraya hayır dememişti. Karşısındaki adamın kim olduğundan bihaber karşısına geçip oturmuştu. Heybesindeki kırmızı saten kumaşı çıkarıp sermiş. Sonrasında karşımdaki bu kadınla bu erkeğin çocuğu diye fısıldadığı yıldız işlemeli 5 beyaz çakıl taşını atıvermişti. Derin derin bakakalmıştı. Kaiji heyecanla "Ne gördün, Şaman?" dedi.
Şaman donuk bir ifadeyle ilk önce Yuming'e bakmıştı. Şamanın bakışları Yuming'i huzursuz etmişti. İlk baktırdığında da böyle bakmıştı ama sonrasında oğlun olacak demişti. Neden huzursuzdu? Bunu anlamıyordu. Yuming "Konuşsun Şaman," dedi.
Şaman "Bir oğlunuz olacak. Bungjok ve Namjok'un kutsadığı bir oğlan doğacak. Hanenizi güneş gibi aydınlatacak."
Kaiji heyecanla Yuming'e bakmıştı. Yuming'se gülümsüyordu. Gülümseyerek "Sana demiştim. Ben sana bir oğlan vereceğim," dedi.
Kaiji "Hemen evlenmemiz lazım, Yuming. Hemen evlenmeliyiz."
"Karından kurtul öyle gerçekleşecek," dedi. Tekrar şamana baktı. Şaman düşünceli bir şekilde taşlara bakıyordu. "Şaman başka bir şey mi gördün?"
Şaman "İmparatorluğun görüp görebileceği en güçlü prens olacak," dedi ve Kaiji'ye baktı. Kaiji şaşkındı. Kadına imparatorum dememişti.
Şaşkınlıkla "Güçlü mü?" dedi.
"Siz imparatordan bile güçlü olacak, saygı duyulacak. Güneş Prens diye sesleneceksiniz. Ona öyle inanacaksınız ki, kendiniz bile şaşıracaksınız. Benim gibi adamın böyle bir oğlu olur mu diyeceksiniz."
Yuming ellerini sevinçle çırpmıştı. Kaiji'ye verdiği oğlanın böyle olacak olması onu mutlu etmişti. Taidang'ın en güçlü imparatoru onun rahminden gelecekti. Sevinçle "Yaşasın!" dedi.
Şaman tekrardan ona baktığında bakışlarındaki soğukluğu iliklerine kadar hissetmişti. Yuming kadının neden böyle olduğunu anlamamıştı.
Şaman artık gitmeliyim dediğinde Yuming onu ben yolcu edeyim diyerek şamanla kalkmıştı. Beraber köşkün bahçesinin dış kapısına kadar gelmişlerdi. Etrafta kimse yoktu. Kadının kolunu dürtüp "Neden bana öyle baktın?" dedi.
Kadın birkaç adım Yuming'den uzaklaşmıştı. Sakince "Verdiğin parayla konuştum işte. İstediğini söyledim, neden beni zorluyorsun?" dedi.
"Sen beni buna mecbur bıraktın. Oysa çok güzel şeyler söyledin. Neden bakışlarında uğursuzluk vardı?"
"İmparatorluğun kaderiyle oynadığın için. Sadece bunu bil, yeter."
"Ne?"
"İmparatorluğun kaderiyle oynuyorsun. Kan bozuyorsun, yıldızlardan kendine taç yapmak için. Kanını taşıyan ayla büyüteceğin güneş imparatorluğun kaderini belirleyecek."
"Her dediğin gerçek olacak diye bir şey yok. Tek oğlum olsun, yeter. Başka bir evladım olmaz."
Şaman ona gülümseyerek baktı. Keşke her şey dediği kadar basit olsaydı. Oysa bu kadının açacağı yara öyle dediği kadar sığ değildi. "Şunu her daim hatırla. Ayrık olan her kuş kendi yuvasında yerini alabilmek için çabalar," dedi ve arkasını dönerek ağaçlı yolda yürümeye başladı.
Yuming'se korkuyla ona bakakalmıştı. Şamanın sözleri onu korkutmuştu. Eli rahmine gitmişti. Oğulları taht savaşına mı girişecekti? Ne kadar korkunçtu! Bunu engellerdi, engellemeye bakardı. Asla izin vermeyecekti. Gerekirse bir evladı olurdu, imparatorluğun geleceğini korurdu. Güneş Prensi'ne kimsenin zarar vermesine izin vermeyecekti. O bu imparatorluğun en güçlü imparatoru olacaktı. Yuming'in biricik oğlu olacaktı.
❅
❅Yuming'in yaptığı oyun doğru muydu? Planları doğru bir şekilde işleyecek mi?
❅Haojia, Yuming'e karşı ailesinden yana olacak mı?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top