Aşkın Öfkesi❅
Herkese Merhaba! Bölümü okuyanlar en azından kendilerini belli etmek amacıyla oy verebilir mi? Ayrıca yorum görürsem çok mutlu olurum. Lütfen varlığınızı belli edin, gösterin!
●EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA BENİ TAKİP EDİN! BÖLÜM DUYURUSU YAPIYORUM!
Yayın Tarihi: 10.03.2023 (22:42)
Bölüm Şarkısı: XIA - I love you
❅
Tiadang İmparatorluğu - Hunzon
Yuming içindeki sıkıntıyla Hunzon sokaklarında yürüyordu. Kalabalığın arasına karışmış, dolanıyordu. Gökyüzüyse onun içindeki kasveti yansıtırcasına gri bulutlarla kaplanmıştı. Yağmur ha yağdı ha yağacaktı. Hunzon'un sakinleriyse aynıydı. Kimileri tezgahtarlarla pazarlık ediyordu, kimileriyse ellerindeki malları satmaya çabalıyordu. Ara ara kümelenip konuşanlar vardı, sarayın dedikodusu yapılıyordu. Dilencileri unutmamalıydı, aynı zamanda devriye gezen Şehir Muhafızları'nı. Herkes ne kadar mutlu, kendi halindeydi. Yuming onlara gıptayla bakıyordu. Keşke kendisi de böyle olsaydı.
Onun sorunu, İmparatoriçe Jie ile yaptığı konuşmaydı. Aptal Haojia, nasıl onu tehlikeye atabilirdi? Kızıyordu, çok kızıyordu. İmparatoriçe son dediğine inanmazsa Kaiji'ye ne açıklayacaktı? Onu kandırdığını düşünebilirdi ve bu asla planlarına uymazdı. Hatta daha beteri Kaiji onu cezalandırabilirdi. Ne yapmalıydı? İmparatoriçe'den bir adım önde olmak zorundaydı, bunu çok iyi biliyordu. Madem o makama gözünü dikmişti, o kadından iyi yapacağına inanıyorsa bir adım önde olmalıydı. Jie de bunu görmeliydi. Onu nasıl küçümsemişti bakışlarıyla, nasıl aşağılamıştı. Bedeli ağır olacak diye mırıldandı. Her şeyini kaybettiğinde o küçümsediği Jesom Kızı'nı kıskanacaktı. Onun yerinde Yuming olsaydı çoktan bu imparatorluk değişmişti. Bunu çok iyi biliyordu.
Evine geldiğinde avluyu süpüren hizmetçi kızı görmüştü. Annesi ahşap veranda da oturmuş çuvaldaki pirinçleri ayıklıyordu. Bunca borcun içinde bir bu kız, bir de yaşlı annesi kalmıştı. Diğerleri çekip gitmişti. Buna rağmen babası hala eski günlerdeymiş gibi davranıyordu. Bu vakitte ortalıkta yoksa nerede olduğu belliydi. Yine eline geçen bir kese parayı kumara harcamak için gitmişti. Daha da kötüsü fahişelerin koynuna gitmeye. Titreyip kendine gelmişti. Ahşap verandada ayakkabılarını çıkarıp içeri girmişti. İçeride sadece annesi Daeum vardı. Minderin üstüne oturmuş, elindeki beyaz ipeğe nakış yapıyordu. Ne kadar asil duruyordu. Siyah saçları bir Jesom kadınına uygun olarak örgüyle alttan toplanmış, gümüş çubuk takılmıştı. Lacivert kabarık eteğinin üstüne geniş kollu bordo üstü vardı. Onu gördüğünde elindeki nakışı bırakıp gülümsemişti. Yuming'se hemen karşısına oturmuştu.
Daeum "Yuming, benim güzel kızım. Neden yüzün asık?" dedi. Onun bu sorusuna Yuming mutlu olmuştu. Annesiyle her daim yakındı. Daeum'sa evlatları içinde Yuming'i kendine yakın görüyordu.
Yuming "Biliyorsun, İmparator'la ilişkim var. Benimle evlenecek, her şey yolundaydı ama kötü bir şey oldu," dedi. Annesi kaşlarını hafif çatmıştı. Bu işten oldu olası memnun değildi. Yuming'i severdi, en yakın çocuğu oydu ama en sevmediği huyu her şeyin en fazlasını istemesiydi. Bir gün bu huyunun ona felaket getireceğine inanıyordu.
"Belki de yaratıcıların seni uyarmasıdır, vazgeç demesidir."
"Anne, artık vazgeçemem. Kaiji ile şaman konuştu. Ona bir oğlan doğuracağımı biliyor."
"Seçimlerimizle kaderler şekillenir. Seçimini değiştirirsen bu kehanet bozulur. Görüyorsun, yaratıcılar bunu istemiyor."
"Benim ne istediğim önemli. Şu hayattan sıkılmadın mı? Neden daha iyi şartlarda yaşamayalım, anne? Neden? Bizim neyimiz eksik?"
"Elindekiyle yetinmeyi bilmiyorsun, bu huyun aynı baban. O da elindekinin kıymetini bilmedi, bak iflas etti. Borçlarımız çok fazla. Her an bu evi basıp bizi borç karşılığında rehin alacaklar diye korkuyorum. En kötüsüyse..." dedi ve derin bir nefes aldı. En kötüsünü söyleyememişti.
Yasalara göre bir kişi verilen tarihe kadar borcunu ödeyemezse kendisiyle beraber ailesi dağıtılıyordu. Kadınlar geneleve veya büyük köşklere hizmetçi olmaya, erkeklerse köle olmaya zorlanıyordu. Acımasız bir kuraldı. Yuming her daim bu ihtimalden korkar olmuştu. Annesindeyse bu korku çok fazlaydı. Daeum elinde ne kadar değerli eşya varsa satmıştı ama hala borçları çok fazlaydı. Bu borçlarla nereye kadar gideceklerdi, kestiremiyordu.
Yuming başını dikleştirip "En kötüsünü yaşamamak için benim Kaiji'yle olmam şart. O zaman babamın borçlarından kurtuluruz. Layık olduğumuz hayatı yaşar, bir Ying'in kıçında babam köpeklik yapmaz," dedi.
"Kaiji'ye çok güveniyorsun. Şaman demiş olsa bile ya oğlan veremezsen ne olacak?"
"Şamanların sözleri her daim doğrudur, benim rahmimden bu topraklara imparator gelecek," dedi. Annesinin ellerini tuttu, öptü. "İnan, anne. Lütfen, inan. Benim bu hayatta senden başka kimim var?"
"Yuming, ateşle oynuyorsun. Sonunda sadece sen değil, bu ülke yanacak bilmiyorsun."
"Yanacak olsam da, bu ülkeyi yanıp külse olsa da ben buna mecburum. Aksi halde biz mahvolacağız. Şimdi bana yardım et. Ben İmparatoriçe Jie ile tartıştım, kendisi Haojia'yla aramdaki ilişkiyi çözdü. Bir yalan uydurdum ama inanıp inanmadığını bilmiyorum. Bunu Kaiji'ye derse sonum olur. Ne yapmalıyım?"
Daeum'un seyrek kaşları kalkmıştı. Haojia'yı biliyordu, aslında kızının onunla olmasını istiyordu. Hem soylu bir adı vardı, hem zengindi. Üstelik Haojia kızına aşıktı. Kızını üzmeyeceğine inanıyordu. Fakat Yuming açgözlü olunca Haojia'nın aşkı değersizdi. Kızına bir şeyler demezse durumun kötüleşeceğinin farkındaydı. Derin bir nefes aldı. Sakince "Neden sen İmparator'a Haojia'yı anlatmıyorsun. Nehri sen kontrol et. Böylece seni yıkıp geçmesin," dedi.
"Haojia eski sevgilim, seni ayartırken onu da parmağımda oynattım mı diyeyim?"
"İmparatoriçe'ye dediğin yalanı diyeceksin. İmparator zaten İmparatoriçe'den sayende soğudu, İmparatoriçe ona gerçeği dese bile yalan olduğunu düşünür. Haojia itiraf ederse de İmparatoriçe'nin öğretmesi olduğuna inanılır. Hoş, İmparator onlara inanırsa bilemem."
"Merak etme, ben kendime inandıracağım. Hatta Haojia'yı huzurumuza çağıracağım," dedi. Gülümsemişti. İçindeki sıkıntı gidivermişti. Annesiyle konuşunca her şey ne kadar güzel çözülüyordu. "Kaiji'nin bana olan aşkını da kullanınca her şey çözülür. Fakat bundan sonrasında Qin ailesini bitirmek için daha çok çabalamam gerekecek. Bu neden bile onların bana düşman olması için bir sebep."
"Zavallı Haojia. Tek suçu sana aşık olmaktı."
"Onunla aşk, güzeldi. Masum ve tatlı. Fakat bana bir şey vermiyor. Bir asilin karısı olmak mı, bir imparatoriçe olmak mı? İkinci seçenek daha iyi. Gitsin, şehirlerin birine vali olsun. Kendisine yakışan bir kızla evlenir, geçinir gider."
Daeum gülmüştü. "Onu öylece unutabilecek misin? Haojia'yı nasıl sevdiğini biliyorum."
"Madem biliyorsun, o zaman Kaiji'yi nasıl sevdiğimi aklından asla çıkaramayacaksın. Bana, sana, bize her şeyi sunan adamı aşkımla ödüllendireceğim. Aynı zamanda oğlumla," dedi. Ayağa kalktı, gerindi. Şimdi hazırlanmalıydı. Bu akşam daha güzel olmalıydı. "Şimdi Kaiji'm için süsleneceğim. Saçlarımı açacağım, onun aldırdığı son elbiseyi giyeceğim."
"Seni Ying kızı olarak görmeyi seviyor. Aldığı elbiseye bakınca öyle düşündüm."
Yuming gülmüştü. "Anne, öyle düşünmemelisin. Kaiji beni her halimle beğeniyor. Yalnız şu bir gerçek ki, imparatoriçe olduğum zaman asla Ying kurallarına göre giyinmeyeceğim. Ben kökenimle hep gurur duydum, tüm sarayın bunu görmesini sağlayacağım."
"Beni bu hırsın, cüretkarlığın korkutuyor."
"Korkmamalısın, sevinmelisin. Artık hakkettiğimiz yerde olacağız. Bunu sakın aklından çıkarma. Şimdi hazırlanacağım," dedi ve annesinin yanından ayrıldı.
Annesinin söyledikleri onun aklına yatmıştı. Başka türlü korku içinde yaşamaktansa risk almalıydı. Kaiji onu korkutuyordu. Bu korkuyu yönetemezse başarılı olamayacağını çok iyi biliyordu. Haojia meselesini çözdüğünü sanmıştı. Bitip gittiğini. Onun karşısına bir daha sorun olmayacağına inanıyordu ama yanılıyordu. Ah, Haojia! Keşke tanışmamış olsalardı. Bunu çok istiyordu Yuming. Böylece Yuming'in istediği gibi daha acımasızca ilerlerdi. Bir yandan Haojia adına korkuyor, onun incineceğini düşünüyordu. Bunu düşünmemeliydi. O, Kaiji'yi seviyordu. O adam ona güç veriyordu, ülkenin zirvesindeki kadın yapacaktı. Haojia ne yapabilirdi ki? Hiçbir şey! Bir valinin karısı olmak mı, bir imparatorun karısı olmak mı? İkinci seçenek varken biri niye seçsindi? O, güç istiyordu ve gücü ona Kaiji verecekse Kaiji'yi sevmeliydi.
İmparatoriçe olduğunda her şey farklı olacaktı. Haojia bile onun emrinde olacaktı. Belki o zaman onu korkutur, buralardan gitmesini sağlardı. Gitsindi. Yuming'in geleceği adına Haojia Hunzon'da bulunmamalıydı. Onu her gördüğünde geçmişi hatırlayacak, adım atmaktan bile korkacaktı. Ayrıca Qin Ailesi'ne karşı savaşacaksa savaşmak istemediği tek kişi, Haojia'ydı. Onun başkentte olmaması gerekiyordu. Onu görmesindi, duymasındı. Tanrı aşkına, Haojia'nın iyiliğini düşünüyor olamazdı. Bitip gitmişti, neden endişeleri vardı ki? Qin Haojia olarak görmeliydi, Haojia olarak değil. Gerçek buydu. Bazı gerçekler, kurulan planlardan ağır geliyordu.
Evden çıkmıştı. Biraz erken çıkmıştı zira buluşma yerine gitmeden önce uğraması gereken bir yer vardı. Elbisenin iç cebindeki para kesesini kontrol etmişti, evet bu para yeterdi. Kaiji ona bir şeyler alması adına vermişti, Yuming babasının borçlarını bildiği için kıza arada sırada kendisine bir şeyler alması adına para verirdi. Yuming'se bu parayı hep biriktirmeyi seçiyordu. Ara sokaklara saptıktan sonra gelmesi gereken yere gelmişti. İşini yaratıcıların insafına bırakmak istemiyordu. Bahçe kapısını yavaşça açmıştı. Küçük evin içinde biri var mı, yok mu belli değildi. Yuming derin bir nefes aldı, ahşap verandaya çıktı. Yıpranmış kapıya yavaşça vurmuştu. Bir kez daha vurunca kapı Şaman Tang tarafından açılmıştı. Şaman onu görünce gözlerini kısmıştı, Yuming'se en sevimli gülümsemesiyle bakmıştı.
Nazikçe "İçeri almayacak mısın?" dedi ve Şaman gel işareti yapınca ayakkabılarını çıkarıp girmişti.
İçerisi Yuming için ürkütücü gelse de belli etmedi. Mumlar yanıyor, içerideki tütsünün ağır kokusu onu rahatsız ediyordu. Ayrıca duvarlara yapıştırılan kırmızı mürekkeple yazılmış yazılar bu evi daha ürkütücü kılıyordu. Şaman masanın ardındaki minderine oturmuştu, Yuming'e oturması için karşısını göstermişti. Yuming oturmuştu.
Şaman "Seninle benim işim bitmedi mi? Yine ne istiyorsun?"
Yuming cebindeki keseyi çıkarıp Şaman'ın önüne koydu. "Bana bir tılsım yapmanı istiyorum. Aşk tılsımı," dedi. Şaman gülmüştü.
"İmparator sana aşıkken daha ne istiyorsun? Onun sana olan aşkı bambaşka. Seni apayrı seviyor."
"Bana tamamen bağlı olmalı, benim sözümün üstüne başka söz tanımamalı."
Şaman gözlerini kısıp onu süzdü. "Korkuların var. Sırlarının açığa çıkmaması için bunu yapmak istiyorsun."
"Benim hiçbir şeyim seni ilgilendirmez. Parayı aldığına bakan birisi değil misin? Sana ne benim sırlarımdan, korkularımdan."
"Ruhundaki yangın öyle büyük ki, tüm imparatorluğu yakacak," dedi. Masaya koyulan para kesesine baktı. Keseyi alıp içindekileri döktü. Bonkör dedi içinden. "Haklısın, ben aldığım paraya bakarım. Sonuçta bu benim sorunum değil."
"Aferin, sonunda anlaşabiliyoruz. Şimdi yapıyor musun, yapmıyor musun?"
"Aşk tılsımı yapacağım ama bu tılsım senin korkularına özel olacak."
"Çok iyi," diye mırıldandı.
Şaman yerinden kalkmış, bir kavanozla gelmişti. Yeşil bir sıvıydı. Ardından Yuming'in anlamadığı bir dilde kağıda o sıvıyı kalemine doldurarak bir şeyler yazdı ve yaktı. Yanan kağıdın küllerine yeşim yüzüğü atıp yine mırıldandıktan sonra yıkayıp Yuming'in önüne koymuştu. Yuming yüzüğe ilgiyle bakıyordu.
Şaman "Bu yüzüğü o korktuğun konu bitesiye kadar takacaksın. Korkun dindiği zaman çıkar. Taktığın süre boyunca o konuyla ilgili yaratıcılar hep seninle olacak."
Yuming "Çok güzel!" dedi ve yüzüğü alıp taktı.
"Eğer yüzükle ilgili bir sıkıntı olursa bana gel. Yüzüğün alametleri var, bunu görmezlikten gelirsen sen zararlı çıkarsın."
"Nasıl? Alt tarafı bir yüzük."
Şaman yeşim yüzüğe bakakalmıştı. "Kendiliğinden kırılabilir, kızım. Çok hassas bir dengede yürüyorsun."
"Tamam, gelirim. Şimdi gideceğim, Kaiji beni bekler," dedi.
Yuming çıkıp gittiğinde Şaman kendisini kötü hissetmişti. Bu kıza iş yapmakla doğru olanı yapıp yapmadığını sorguluyordu. Zira bu zamana kadar gördüklerinde asla yanılmazdı. İmparatorluğun kaderini, bu kız değiştirecekti. Bir yangın olacaktı, yakıp kül edecekti her yeri. Aldığı para kesesine baktı, eliyle tarttı. Bu zamana kadar hep paraya tapar olmuştu, gücünü bile bu yönde kullandığı için tapınak onu kovmuştu. Neden takılıyordu imparatorluğun iyiliğine? Ona ne oluyordu? Aldığı paraya baksındı. Evet, içi huzursuzdu. Yuming'in bir kaos yaratacağını çok iyi biliyordu. Fakat bununla ilgilenmemeliydi. Aldığı paralara bakmalıydı. Sonuçta o hep yaşamanın yolunu bulan birisiydi. Kaostan çıkan yangında hep sıyrılacaktı.
Yuming mutluydu. Yüzüğün verdiği etkiden miydi, bilemiyordu ama kendisini rahat hissediyordu. Kaiji bile ona sormuştu, neden bu kadar mutlu olduğuna dair. O gülüp geçmişti. Kaiji bunu kendisine yorsa da Yuming asla demeyecekti. Yüzüğün etkisine inanıyordu. Sadece kırılıp kırılmamasına takılıyordu. Kırılması ne anlama geliyordu, kırılmaması ne anlama? Şaman dememişti. Her neyse bunu düşünmenin zamanı değildi. Şu an en cilveli haliyle Kaiji'yi mutlu etmeliydi.
Kaiji kendisini mutlu hissediyordu. Yuming'in varlığı, onu rahatlatıyordu. Saraydakilerden nefret ediyordu. Hepsi riyakardı. Yuming'se tüm içtenliğiyle karşısındaydı. Onunla zaman geçirdiğinde tüm sıkıntılarından sıyrılıyordu. Keşke sarayda olsaydı, keşke yanında olsaydı. Olacaktı, buna inanıyordu. Caihong boşanalım dediği andan itibaren Yuming'i saraya alacaktı. Şimdiden sarayın tepkisini merak ediyordu. Emindi ki, biricik Yuming'i saraya damgasını vuracaktı. Kaiji bunu destekleyecekti. Artık bazı kuralların bozulması gerektiğine inanıyordu.
Yuming Kaiji'nin kollarından sıyrılmış, bir elini oun yüzüne koymuştu. Yanağını okşarken keşke demesem diye düşündü Yuming. Fakat geçen her süre onun aleyhine işliyordu. Kaiji'yse genç kızın düşünceli bakışları karşısında meraklanmıştı. Merakla "Ne oldu, Yuming?" dedi.
Yuming "Sana ne desem bilmiyorum, korkuyorum. Beni yanlış anlamanı, seni kandırdığımı düşünmeni istemiyorum."
"Sen beni bu zamana kadar kandırmadın, her daim açık oldun. Söyle, ne var?"
Yuming dudaklarını bastırdı. İşte zor kısım başlıyor diye düşündü. "Ben geçen gün İmparatoriçe'yle buluştum. Kendisi vazgeçmemi söyledi."
"Caihong seni nasıl bulabildi? Onca gizli koruma seni korurken nasıl oldu?" dedi öfkeyle.
"Bunun olma nedeni, Qin Haojia. Haojia beni tuzağa çekti," dedi. Kaiji ifadesizdi. Yuming'in kalbiyse hızla atıyordu. Yüzünde bir şeyleri çözebilseydi ona göre devam ederdi. Yutkundu, derin bir nefes aldı. "O, beni birkaç kez uzaktan gördü. Hayran kalmış sandım ama aşık olduğunu söyledi. Dostça yaklaşayım dedim, neticede babam Qinler adına çalıştığında çocukken görüştüğümüz ortaya çıktı. Ben hatırlamıyorum ama o söyledi."
"Sonra ne oldu?"
"O bu ilgiyi kötüye kullanmak istedi, beni sevgilisi sanmaya başladı. Beni çağırdığında ona kızmak için gitmiştim, benim peşimi bırakmasını. Son görüşmemizde ona seninle olduğumu söyledim, benden uzak durması için. Fakat ne göreyim, karşımda İmparatoriçe Jie var. Meğerse beni tuzağa çekmiş."
Kaiji Yuming'den uzaklaşmıştı. Porselen bardaktaki şarabını bir dikişte bitirmişti. Genç kıza bakıyordu. Söylediklerine inanacaktı, bu zamana kadar ona yalan söylememişti. Diğer yandan bu hikayede kendisini garip hissettiği aşikardı. Sakince "Qin ailesi kendilerini her daim kollar," dedi. Tekrardan Yuming'e baktı. Genç kız gergin bir şekilde parmağında yüzüğü ovalayıp duruyordu.
"Bana inanmayabilirsin, yalan söylediğimi düşünebilirsin. Anlarım, aklından bu basit kız beni ayartıp imparatoriçe olmak için yalanlar uyduruyor diyebilirsin. Oysa ben tamamen sana karşı şeffafım," dedi. Kaiji'yi yavaşça öptü. Kaiji ona karşı gelememişti. Yuming için bu bir parça iyiye işaretti. "Neden sen, ben, İmparatoriçe Jie ve Haojia yüzleşmiyor? Böylece içinde bir şüphe kalmayacak. Hoş, sana benim dediklerimi anlatabilirler. Sonuçta İmparatoriçe kendini konumunu korumak ister."
"Bu fikri daha çok sevdim. Haojia'yla tanışmak isterim," dedi. Kaiji Yuming'i süzdü. Eğer aralarında başka bir mesele varsa ve derinse bu hikayeyi Yuming sürdüremezdi. Duygular yoğunken nasıl yalanlar dilden dökülsündü? "Onun karşısında bana olan aşkını haykır ki, senden vazgeçsin. Aynı zamanda Caihong bizim birbirimize aşkla bağlı olduğumuzu görsün, sevgilim."
Yuming hafice gülümsedi. Haojia karşısında bunu söylemek, bir güç gösterisi olacaktı. Aynı zamanda kalp kırıcı. "Memnuniyetle söylerim. Benim yüreğim sana bağlı."
"Bunu o adamın karşısında da söyle, Yuming," dedi. Yuming kafasını hafifçe salladığında genç kıza yaklaşmıştı. Birden konuyu değiştirdiğinde Yuming şaşırdı ama belli etmedi.
Yuming gittikten sonra Kaiji hemen saraya dönmek istemedi. Yuming'in anlattığı hikaye aklında dönüp duruyordu. Her şey olabilir gibi geliyordu ama bir yanı rahatsızdı. Fazla kurcalamak da istemiyordu. Bu kız ona istediği erkek evladı verecekti ve onu seviyordu. Sevdiği kadını kaybetmemek adına bu bir yalansa buna gözünü yumacaktı. Yalnızlığını gideren bu kızı kaybetmek, Kaiji için intihar demekti. Hem Haojia ile karşı karşıya geldiğinde Yuming'in sözleriyle her şekilde bu hikaye noktalanacaktı. Yuming anlattığı gibi veya değil, bitecekti. Yuming'in ona olan aşkı ve sadakati, Haojia için bir şeylerin ölümü anlamına gelmiyor muydu? O zaman neden düşünecekti?
Yuming korkuyordu. Kelimenin anlamıyla korkudan ölüyordu. Kaiji'nin o ifadesiz yüzünü unutamıyordu. Daha da beteri Haojia'yı tanımak istemesiydi. Sözleri etkili olup olmadığını da anlayamamıştı. Yeşim yüzüğü etkili olmalı diye söylendi. Yüzüğe baktığında sapasağlamdı. Elini kalbinin üstüne koydu. Haojia için çok can acıtıcı olacaktı ama mecburdu. Bu hikayeyi duyduğunda kızacaktı. Fakat Yuming ne yapabilirdi? İmparatoriçe denilen cadıdan daha önce davranmalıydı. Olan oldu, biten bitti dedi. Önüne bakmalıydı ve o yüzleşmede de cesur olmalıydı. Başka türlü hakkettiği hayata kavuşamazdı.
Yüzleşme günü, Yuming'in şaşırdığından daha hızlı bir şekilde erken olmuştu. Kaiji'nin bu kadar acele etmesi onu korkutsa da yapacak bir şeyi yoktu. Sakin davranmalıydı. Her zamanki gibi onunla buluştuğu av köşküne Yuming getirilmişti. Salona geldiğinde Kaiji en başta oturuyordu, yerdeki sofrasında çeşit çeşit yemek vardı. Solundaysa İmparatoriçe Jie ve Haojia vardı. Kaiji gülümseyerek Yuming'e oturması için sağdaki minderi gösterdi. Yuming büyük bir asaletle oturmuştu. İmparatoriçe gözlerini kısıp onu süzdüğünde gülümsedi. Göz ucuyla Haojia'ya bile bakmadı. Bakarsa Kaiji'nin dikkatini çekeceğini çok iyi biliyordu.
Kaiji "Yuming, sen gelmeden önce bana anlattığın durumu misafirlerimize anlattım. Senin rahatsızlığını dile getirdim."
Caihong Kaiji'ye dönerek "Bu soysuzun yalanına kanamazsın. Haojia ile aralarında bir gönül bağı var ki, o gün geldi. Üstelik kuzenimi çok iyi tanırım. Yuming dediğinde gözlerinde bambaşka bir ışık oluyor, o kıza tekrar kavuşabilmek için benim yanıma geldi," dedi.
"Cai, kıskançlık gözlerine mil çekilmesine neden olmuş. Sana acıyorum. Ben Yuming'e inanmayı seçiyorum," dedi. Kaiji, Haojia'ya baktı. Haojia bir an olsun bakışlarını kaldırıp Yuming'e bakmamıştı. "Haojia, Yuming'den uzak durmanı istiyorum. Bir daha onu rahatsız etme."
Haojia "Emredersiniz, majesteleri."
"Yuming sana daha önce söylemiş ama birde ben varken söylesin, ikna ol. Yuming, konuş sevgilim."
Haojia kafasını kaldırıp Yuming'e baktı. Yuming'le göz göze gelmişlerdi. Genç kız, ifadesiz kalmaya çalıştı. Bunu yapabilirdi, onun gözlerinin içine bakarak diyebilirdi. Sakince "Bilinsin ki, ben İmparator'a aşığım. Ona tüm kalbimle sadıkken başka bir erkekle olamam. Lütfen, Efendi Qin. Beni unutun ve kendi yolunuza devam edin. Benim biricik ve tek aşkım, İmparator. Ben hayatım boyunca onun dışında bir erkeği sevmedim, sevemem," dedi.
Haojia başını hafifçe salladı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Gözlerinin önünde Yuming'le yaşadığı her an geçiyordu. Onun aşk fısıltıları kulaklarındaydı. Oysa şu an aynı sesin sahibi biricik aşkının İmparator olduğunu söylüyordu. İçi acıyla dolmuştu. Aynı zamanda öfke. Bu öfkeye çok yabancıydı. Ömrü boyunca onunla olacakmış gibi geliyordu. Az önce İmparator'dan anlattıklarıyla Yuming'in onu aldattığını öğrenmişti. İkisini aynı anda idare etmişti ve sonunda terk edilen o olmuştu. Masum sandığı bu kız, tanıdığı en büyük kötü insandı.
Kaiji keyifle "Bir daha Yuming'i rahatsız etme, Haojia. Siz Qinler birbirinizin kıçını kurtarmak için her şeyi yaparsınız. Eğer sağda solda Yuming'le ilgili başka hikayeler duyarsam sonun kötü olur," dedi.
Caihong "Kaiji! Büyük bir hata yapıyorsun. Bu kız sana yalan söylüyor," diye bağırdı.
"Yalan veya gerçek, ne fark eder? Ben bu hikayeye inanıyorum. En değerli hazinemken öncesi beni ilgilendirmiyor. Bana ne anlatırsa onu gerçek kabul edeceğim."
Haojia "Cai, hepsi benim hatam. Masum bir arkadaşlığı abartan benim. Sana da olduğundan farklı yansıttım. Özür dilerim."
"Akıllı bir Qin, çok nadir görülür. Seni sevdim, Haojia!" dedi gülerek. Porselen bardağını yudumladı, Haojia'yı süzdü. Kaiji planında başarılı olmuştu. Bu adamın, Yuming'e olan hislerini kırmıştı. "Sarayda konumunu almalısın. Seni görmek isterim."
"Neden olmasın, majestelerine hizmet etmek bir onurdur."
Yuming "Sizin adınıza sevindim, Efendi Qin," dedi. İçtenlikle gülümsemeye çalıştı. Fakat kalbi çığlık çığlığaydı. Haojia uzaklara gitsin isterken sarayda olması olacak bir şey değildi.
Haojia Yuming'e sakince baktı. Bu yalanlarla dolu hikayeye devam edecekse onu yalnız bırakmaya niyetli değildi. Ne yapacağını da bilmiyordu ama sarayda olması gerektiğine inanıyordu. Yuming İmparatoriçe olsun veya olmasın, İmparator'un onu nasıl kenara atacağına şahit olmak istiyordu. Ona sevgisini sunmuştu, Yuming kandırmıştı. Zamanla bu yara iyileşir miydi? Bilemiyordu. Tek isteği Yuming'i izlemekti. Düşüşüne en yakından şahit olmaktı.
❅
❅Yuming'in Haojia'yı saraydan uzak tutmak istemesini doğru buluyor musunuz? Haojia'yı saraydan uzaklaştırmayı başarabilir mi?
❅Yeşim yüzük hakkında düşünceniz nedir? Yüzüğün kırılır mı, kırılmaz mı? Bunlar neye işaret olabilir?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top