batıl inançlar ve vişne reçeli

"Merak etme yüksek bir yerdeyim."

Kulağındaki telefona bezgin sesle açıklama yapan genç oturduğu yerden salıncakları yutan suya bakıyordu. Islak saçlar ve kıyafetler, sıcak bunaltıcı havayla iyi bir ikili değildi. Güneş yoktu, yağmur durmuyordu, nemli ve yakıcı hava kurumalarına yardım etmiyordu. Bahar yağmurları hep can sıkıcıdır.

"Hayır, uzakta değilim..." İç çekti. "Anne- sorun yok diyorum." Yanındaki çocuğa baktı, başını demire yaslamış, bacakları aşağı sarkıyor, ne düşündüğünü anlamak zor. "Hayır, yanımda arkadaşım var." Louis tek kaşını kaldırıp ona döndü. "Tanımıyorsun anne." Sessizlik oldu. Bir akıntı daha görüldü uzaktan. "Kapatıyorum, su yükseliyor dikkatli olun."

Ayağa kalktılar, tek çareleri merdiven çıkmaya devam etmekti. Louis memnuniyetsizlik dolu yüzüyle ayakkabısını geri giyerken diğeri telefonuyla ilgileniyordu.
"Yardım için geleceklermiş. Ama uzun sürebilir."

"Ne kadar uzun?"

"Bilmiyorum. Anneni ya da diğerlerini aranmayacak mısın?"

Louis duraksadı ve gelen su kütlesine baktı, cevap vermek yerine merdiven çıkmaya başladı. "Huh, sen cidden garipsin." Ona, asıl sen garipsin, demek istedi ama çoraplarını ters giydiği ve sağanak yağmurun altında salıncakta sallandığı için bu tür sözler inandırıcı değildi. "Her neyse, bak en üst kattaki çatı dairesi boş"

Başını kaldırıp baktığında boş pencereleri seçip hızlandı. Louis'nin kolunu tuttu. Gereksiz ve rahatsız edici temas diğerini pek etkilemedi, yine de garip hissediyordu. Geriye baktığında hissettiği nahoş burukluk kadar olmasa da...garip.

Yutkunmak ne zaman bu kadar zor oldu? Louis'nin mavileri grileşti. Çamurlu suyun kokusu ciğerlerini çoktan sardı.

"Sence zemin kattaki evler tamamen su altında mı kaldı?" Soru kapüşonlunun diğerine dönüp dehşetle bakmasına sebep oldu. Merdivenleri çıkmayı bıraktılar. Harry aşağıdaki kafeden bazı sesler geldiğini duydu. Yüzündeki su damlaları boynundan kaydı. Mavi gözleri saran kirpikler ıslaktı. "Sen-" dedi. Söz konusu zemin katları tamamen gömen akıntı ayaklarının altına ulaştı. Bulundukları apartmandan çığlıklar geliyordu.

"Sorun değil. Sanırım...şapkamı yatağın üzerinde bıraktım*." Harry tuttuğu kolu sıkıp merdivenleri çıkmaya devam etti. Louis ona uydu. "Öyle bir şey yok, bu sadece batıl inanç." En üst kata geldiklerinde kapıya vurmaya başladı. Ortalıkta koşan bir kadının kapıyı açmasını izledi. "Belki de değil." Cevap veremedi.

(YN: şapkayı yatağın üzerinde bırakmak ölümü simgeleyen bir batıl inanç)

"Ah, sırılsıklam olmuşsunuz, üzerinize bir şeyler vereceğim durum! Aşağıda başka kimse var mı?" Zavallı kadına kimse olmadığını söylemeden önce göz göze geldiler. Aceleyle gelen battaniye etraflarına dolanıp onları yaklaştırırken Louis'nin Harry'nin çenesine ancak geldiği anlaşıldı bu da ikisinin kardeş olduğu sonucuna ulaşılmasına sebep oldu. "Teşekkürler, acaba birileri gelene kadar çatı katında kalabilir miyiz?"

Kadın zemin kattan zor çıkan komşuları için kıyafet almaya gelen kocasına yardım ederken başını iki yana salladı. "Olmaz, soğuk orası, içeriye geçin. Ailenizi arayıp sıcak ve güvenli bir evde olduğunuzu söyleyin."

Louis buna hayır demezdi, hemen yapışık ikizi gibi duran Harry'i peşinden çekerek açık kapıdan içeri girdi ve ilk odaya geçip koltuğa oturdu. "Aileni aramalısın, alt kattan çıkanlar oluyor görüyorsun."

"Telefonum yok." Yeşiller şaşkınlık doldu, kendi telefonunu çıkartıp uzattı hemen."Ciddi olamazsın. Bir insan nasıl telefonunu evde bırakıp çıkar ki?" Louis titreyen ellerle numarayı yazarken gülümsedi. "Unutmadım, telefon kullanmıyorum." Karşılığında aldığı bakış ışık dolu sessizlik olunca ekranı bırakıp diğerine döndü. Yeşil gözler kocamandı. Islak saçları kıvır kıvır alnında toplanmıştı. Tatlı görünüyor. Ona ne diyeceğini bilmiyor bu yüzden telefona dönmeyi seçti.

Am arama karşı tarafa ulaşmadı bile. Ekranı hemen kapatıp sahibinin eline verdi. "Telefonları ıslanıp bozulmuştur belki." Gülümsedi. "Her neyse."

Harry onun neden bu kadar donuk olduğunu sormak istedi, telaşsız, korkusuz...Sustu.

Kadın gelene kadar ıslak ve ısınmak için birbirine sokulan kedi yavruları gibi beklediler. Harry annesini tekrar aradı. Louis battaniyenin içine kafasını sokup Harry'nin omzuna yattı. Çocuğun herhangi bir temas sıkıntısı olduğunu sanmıyordu. Sonra masaya bir tepsi kondu. En az on dilim kızarmış ekmek ve bir kavanoz vişne reçeli.

"Şekeriniz düşmüştür, biraz reçel yemeyi deneyin. Yemek henüz hazır değil." Tatlı ve telaşlı kadın tekrar yok olmadan önce söyledi. İkili tekrar göz göze geldi. "Vişne reçeli, en sevdiğim şey."

"Benim de."dedi Louis. Birbirlerine gülümsemeyi seçtikleri ilk an buydu. Böylece Louis'nin Harry'nin gamzelerini görmesiyle Harry'nin Louis'nin gözlerinin etrafındaki kırışıklıkları görmesi aynı ana denk geldi.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top