30. Bölüm


Neden eskisi gibi iki bölüm atmadığımı merak ediyorsunuzdur. Bu sefer biraz uzun yazacağım umarım benden sıkılmazsınız. Sanırım hayatımın toparlanmasının zaman aldığı bir döneme girdim ve özel hayatım da sürekli çalkantıdayım. Kendimi toparlayacak kadar güçlü hissedemiyorum, endişe etmeyin hasta değilim. Ama dört aydır da çok sağlıklı sayılmam, inanılmaz iştah kaybı ve yorgunluk hissediyorum kendimde. Tek istediğim yorganın altında saatlerce uyumak ve müzik dinlemek. Evdeyim tüm gün ve yazmak için onca zamanım varken elim klavyeye gidemiyor, zihnim benimle birlikte ilerlemiyor. Sanki yazdıkça hikayemi batıracakmış gibi hissediyorum ara verirsem de unutulacakmış gibi hissediyorum.

Bu yüzden beni unutmanızı istemiyorum gerçi bunları göze alarak bu arayı veriyorum ama yine de bekleyin. Bu ara ne kadar olur bilmiyorum sadece iyi hissedene kadar buralarda olmayacağımı biliyorum. Yazmanın sorumluluğu kalbimde fazladan yük yaratıyor ve size bir açıklama yapmak zorunda hissettim kendimi. Yazdıkça batırmak ve hikayenin en heyecanlı kısımlarını baştan savma yapmak istemiyorum sadece bir süre dinlenmek istiyorum ♥ Umarım bana bencil demezsiniz ve umarım beni anlarsınız, yeniden görüşene kadar lütfen kendinize çok ama çok iyi bakın ♥ 

İçime pek de sinmeyen bir bölüm paylaşıyorum ve gidiyorum, kendinize çok iyi bakın ♥

Bölüm Şarkısı: Taylor Swift - All Too Well

İnsanın dünyası alt üst olmak için sadece birkaç saniye ve birkaç insan yeterli bir sebepti. Şuan bu sebepler acımasız karşıma duruyordu, yıllardır suçladığım kadının gözleri gözlerimde geziyordu. Burada durup aylardır emek vererek düzelttiğim hayatımı yeniden mahvetmek için bekliyor gibiydi.

Geriye doğru sendelediğimde tek düşünebildiğim kaybetme korkusuydu, boğazlarımda düğüm oluşurken Latif ve Alev'e bakmak benim için iyice güç bir hale geliyordu.

"Kerem..." Latif amcanın ağzından çıkan kelimeyle gözlerinin nasıl dolduğunu görebiliyordum. "Oğlum... Oğlum gerçekten yaşıyor." Kerem'e doğru birkaç adım attığında Kerem kıpırdamadan olduğu yerde duruyordu. Ona doğru gelen babasına büyük bir yabancılıkla bakarken benim gibi hafiften sendelediğini görebiliyordum.

Latif amca vakit kaybetmeden Kerem'e sarıldığında herkeste büyük bir sessizlik hakimdi, yanağımdan süzülen yaşların sıcaklığı yok olurken üşüdüğümü hissediyordum.

"Seni benden sakladılar, bunca zamandır." Dedi Latif amca Kerem'e sıkıca sarılırken Kerem'in gözleri ile gözlerimiz buluştu. "Senin ailen benim oğlum, senin gerçek ailen sadece benim."

Kerem donuk bir şekilde gözlerime bakarken aldığım nefes ciğerlerime ulaşmıyormuş ve beni yavaşça öldürüyormuş gibi hissediyordum.

"Siz!" diye bağırdı Latif amca hepimizin yüzüne öfkeyle bakarken hangimizin üzerine doğru yürüyeceğinden emin olamayarak en sonunda beni seçti. "Siz oğlumu benden sakladınız!" Adımlarını bana yakınlaştırarak yakamdan kavrayarak beni sarstı. "Onu bulduğunda beni aramalıydın! Onun ailesi benim, anlıyor musun sen Duru! Onun ailesi benim ve sen oğlumu aylardır gizlice yanında bir oyuncak gibi saklayamazsın!"

Kerem, Latif amcanın elinden ittirerek beni arkasına çekti. "Ona böyle davranamazsın çünkü o benim sevgilim." Deyip elimi sıkıca tuttu. "Ve onlara kızmadan önce şunu bilmelisin ki seni ve annemi hiçbir zaman benden gizlemediler."

Latif elini başına götürdüğünde Sedat koşarak yanında durdu ve onun ayakta daha güçlü durabilmesi için kollarından tuttu. Bu onun için zor bir andı ve hepimiz bunun yeterince farkındaydık çünkü ilk gördüğümüzde hepimiz aynı şeyleri yaşamıştık.

"Latif amca, konuşacak çok fazla konu var lütfen böyle fevri davranmayın."

"Nasıl davranmasın?" diye bağırdı Alev timsah gözyaşları gözlerinde dolmaya başlarken yavaşça yürüdü. "Biz yıllardır Kerem'imizin yasını tutuyoruz." Adımlarını iyice Kerem'e yakınlaştırdığı anda Kerem'in önüne geçerek Alev'in karşısında kaşlarım çatık bir şekilde durdum.

"Sakın." Dedim dişlerimin arasından sanki onunla büyük bir savaşın içindeymiş gibi bakışırken imalı ses tonumla konuşmaya devam ettim. "Ona dokunabileceğini aklının en ufak yerinden bile geçirme."

"O benim de oğlum." Alev başını yukarıya kaldırıp Kerem'in gözlerine baktığında derin bir nefes aldım ve bu kadının gözlerini oymamak için kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Alev..." Latif amcanın sesiyle Alev koltukta çökmüş bir şekilde oturan kocasına doğru gitmeye başladı. İşte o zaman hayatımızın en güzel gününü mahveden Ezgi ile göz geldim. En uçta durmuş ve bizi bir tiyatro çeviren insanlarmışız gibi izliyordu, Kerem'in elimi tutan elini bırakarak Ezgi'nin saçlarına yapıştım.

"Sen bir aptalsın." Deyip onu kapıya doğru sürüklemeye başladığımda Eylül bizi ayırmaya çalışıyordu. Ezgi çığlıklarla apartmanın koridoruna çıktığında elimde kalan birkaç saçını silkeledim.

"Duru tamam! Yapma, şuan onun sırası değil."

"Ben kötü bir şey yapmışım gibi davranmayın!" diye bağırdı Ezgi dağılan saçlarını düzeltirken. "Ben bir aileyi birleştirdim, sizin en başından yapamadığınız şeyi yaptım."

"Bak hala konuşuyor ya." Diye Ezgi'nin üzerine zıplamak için hamle yaptığımda Eylül buna engel olarak beni sıkıca tutmaya başladı.

"Sen Kerem'i hayatı hakkında ne biliyorsun? Sen onu tanımıyorsun bile, sen sadece birkaç yıldır gördüğün Cesur'u tanıyorsun! Anlıyor musun? Ve Cesur öldü çünkü artık Kerem var! Onu nasıl bir tehlikeye attığını bilseydin kendinden nefret ederdin."

Ezgi sözlerime şaşkınlıkla bakarken Eylül beni tutmakta zorlanıyordu, sesli bir şekilde, "Hadi." deyip beni eve doğru ittirmeye başladı. "Kerem'i daha fazla yalnız bırakamayız ve seninle de daha sonra görüşeceğim Ezgi."

**

Alev varken Kerem hakkında konuşmak hepimiz için oldukça zordu, onun hakkında bir şeyler bilmesi içimin rahatlığını bozuyordu. Sanki öğrendiği her şeyde yeni planlar kuruyor ve Kerem'i nasıl yok edeceğini kafasında hesaplıyordu.

"Kerem... oğlum." Dedi Latif amca gözünden akan yaşı silerek uzağında ve benim yanımda oturan Kerem'e hüzün dolu bir şekilde baktı. Onun bu halleri bana ilk günlerimi hatırlatıyordu ve onun için çok fazla üzülüyordum.

"O kadar kötü hissediyorum ki... Hiçbir acında yanında olamadığım için o kadar pişman hissediyorum ki. Seni aramaya son verdiğimiz için kendimden nefret ediyorum."

Kerem sesli bir şekilde nefes alarak başını belli belirsiz salladı. "Okuduğum günlükte seninle aram zaten pekiyi değilmiş."

Kerem'in koluna hafifçe vurarak, "Şimdi bunun sırası mı Kerem..." diye mırıldandım ama o sadece omuz silkmekle yetinmişti.

Latif amca çattığı kaşlarıyla ellerini dizine vurdu. "Ona kendi uydurmanız olan günlükleri mi okutuyorsunuz? Oğlumu benden almamış gibi bir de onu bana karşı dolduruyor musunuz?"

"Latif amca." Diye bağırdı Utku sert sesiyle onun susmanı sağlarken sinirden yüzü kıp kırmızı bir hal almıştı. "Artık bizi suçlamaya son vermek zorundasın! İki saattir sanki duvara laf anlatmışız gibi davranma. Kerem'i neden sana karşı dolduralım ya bir sorar mısın bunu kendine? Fidye istemek için mi Kerem'i söylemedik sanıyorsun?" derken gözleri Alev'in üzerinde gezdi ve sözlerine daha fazla devam edemeden ağzından ufak bir küfür mırıldanarak mutfağa doğru yürüdü.

"Sizin ne yaptığınızı ben anlayamıyorum! Benim tek bildiğim sizin benim oğlumu benden bu kadar süre saklamanız ve bunu hiçbir şekilde kabul etmeyeceğim, Kerem'i de alıp onu ait olduğu yere götüreceğim. Kendi evime!"

"Ne?" dedi Eylül öfkeyle ayaklanarak başını iki yana salladı. "Sana daha ne kadar açık olmamız lazım Latif amca, Kerem'in başına gelenler bir kaza değildi! Bu bir düzenlenmiş plandı onu tehlikeye atamayız!"

"Size inanmıyorum!" diye bağırdı Latif amca Eylül'ün lafını sertçe keserek Sedat'a doğru döndü. "Polis olacaksın bir de! Bu yaptığın suç bunun farkında mısın? Mesleğine saygın bile yok Sedat."

Sedat omuzlarını dikleştirerek Latif amcanın sert sesine karşı ne kadar zor olsa da yumuşak konuşmaya özen gösterdi. "Mesleğime çok iyi saygım var ama şuan mesleğimin bu durumla ne alakası var hiçbir fikrim yok. Ben yabancı birisini gizlemedim ki zaten Kerem'i gizlemek gibi bir niyetimiz yoktu. Tek beklediğimiz onun iyileşmesiydi ve siz ne kadar kabul etmeseniz de biz bunu yanınızda oturan eşiniz yüzünden yaptık. Kerem bir kaza sonucu bu hale gelmedi Latif amca anla şunu artık!"

"Sizi iftiracı pislikler." Diye gülerdi Latif amca bir hışımla ayağa kalkarak elinde ki bardağı yere fırlattı. "Hepinizden şikayetçi olacağım duydunuz mu? Onu burada aylarca babasından sakladığınızı pişman edeceğim." Diyerek Alev'e baktı. "Kalk Kerem'i de alıp gidelim ve ona ait olduğu ailesine kavuşturalım."

Kerem ile birlikte ayağa kalktığımızda gitmesinden korkuyordum, babasının sözlerine biraz hak verip onu kandırdığımızı düşünmesini istemiyordum. Bu yüzden Latif amcayı sakinleştirmek zorundaydım ve Alev'in olmadığı bir zamanda ona her şeyi daha net anlatmalıydım belki o zaman bize inanırdı, ne kadar bize inanmayacağını bilsem de, deneyecektim.

"Ben seninle gelmeyeceğim." Kerem'in sözleriyle birlikte Latif amca aralanmış ağzıyla dengesini kaybetmemeye özen göstererek Kerem'e doğru yaklaştı.

"Oğlum." Dedi hepimize kullandığı kaba ses tonunun aksine oldukça yumuşak ses tonu kullanarak. Ağır adımlarıyla Kerem'in karşısında durup ona sıkı sıkı sarıldı. "Bunlar sana neler söyledi bilmiyorum ama hepsini konuşacağız, baban artık senin yanında, güvendesin."

"Bu insanlar beni düştüğüm karanlıktan kurtardı ve inan bana hiçbirisi senin hakkında beni doldurmadı. Duru beni o yaylada bulduğu anda senden zaten bahsetmişti, Duru bana sen araba sürerken alkol kullanmazsın bu bir tuzaktı dedi ve ben ona inanıyorum."

"Oğlum..."

"Biliyor musun? Eski videolarımı izlediğimde bunu kendime yapmayacağımı gayet iyi anladım bu yüzden beni onlardan uzaklaştıracağını sanıyorsan lütfen yapma."

Latif amca Kerem'den uzaklaştığında onun kendisinden emin bir şekilde bakan gözlerine şaşkınlıkla bakıyordu. Başını belli belirsiz sallayarak derin bir nefes aldı ve yanaklarından süzülen yaşları elinin tersiyle sildi.

"Latif amca..." dedim bana sinirle bakan gözlerine inat yumuşak bakarak, yıllar önce olduğu gibi şimdi de bana inanmıyordu biliyorum ama gerçekleri görmesini sağlayacaktım. "Konuşabilir miyiz? İkimiz."

Bizimkiler Alev'in ve Kerem'in yanında nöbet tutarken ben Latif amca ile resim odasına girmiştim. Latif amca, Kerem'in fotoğraflarıyla dolu olan odaya aralanmış ağzıyla bakarken etrafında dönüp duruyordu.

"Bana bu evi verdiğiniz ilk zamandan beri bu şekilde, Kerem'i sizin gibi ben de yıllarca unutmadım."

Latif amca bana doğru döndüğünde derin nefes alarak beynimde ki cümleleri toparladım. "Bak Latif amca, şuan gördüğün Kerem onun şuana kadar ki en iyi hali. Onu ilk bulduğumda nasıl bir halde olduğunu görseydin şuan ki kadar sağlam ayakta duramazdın. Bizimle aylarca konuşmadı... Adını kabul etmedi, kendisini, burayı... Bizden ayrı geçirdiği beş yılda ailesizliğini kabullendiği için ona senin ailen var kabullen demek bizim için çok zordu."

Latif amca beni dikkatlice dinlerken ellerimi birbirine kenetleyip ufak bir tebessümle yüzüne baktım. "Latif amca Beş yıl önce Kerem sizinle akşam yemeği yemek için evden çıktığında bana söz verdi. İki saat sonra yanına geleceğim dedi ve Kerem verdiği sözü sonuna kadar tutardı sence de bir gecede böyle bir kaza yapması saçma değil mi? Arabasının aniden freninin tutmaması, arabasında alkol bulunması... Kerem içmek için alkol aldığında bile bagajında tutardı..."

"Duru!" dedi Latif amca sert bir şekilde sözlerimi keserek. "Alev yaptı diyorsunuz! Sırf Kerem'in üvey annesi olduğu için ve o gece ufaktan tartıştıkları için. Karım Kerem'in ölümüyle karnında ki bebeğimizi kaybetti... Onun acısına dayanamadığı için çünkü Kerem'i kendi oğlu kadar çok seviyordu anlıyor musun? Doruk neyse Kerem'de öyleydi onun için ve bu hiç değişmedi. Yıllar önce Kerem seni Alev'e karşı doldurmuş belli ama onunla bu sorunu çözememiştik bile..."

"Çünkü onun lanet olası bir ölüm haberini aldınız! Hala Kerem'e ve onun söylediklerine inanmayıp karınıza mı inanıyorsunuz?"

"Bana sesini yükseltme küçük Hanım."

Başımı inanamıyormuş gibi iki yana salladım. "Ya oğlun beş yıl sonra karşına çıkmış ve sana ben kendi eski videolarımı izledim öyle bir şey yapmayacağına eminim diyor. Ama sen hala, hala bu kazayı oğlum bilerek yaptı diyorsun!"

Derin nefes alarak etrafımda daire çizdim ve sakin olmaya çalıştım ama başaramıyordum bir insan nasıl öz evladına inanmazdı? Ne yıllar önce ne de şimdi!

"En azından ya." Diye bağırdım. "En azından deyin ki evet oğlum alkollü araba kullanmazdı, bu bir kaza hadi Alev'i suçlamıyorsunuz, konduramıyorsunuz ona bunu başka birini suçlayın. En azından Kerem'e bir kez olsun inanın ya!"

"Kerem'in hafızası yerine geldiğinde neden alkol aldığını ve neden intihara benzer bir kaza yaşadığını bize net bir şekilde zaten anlatacak. Oğlumu kendime yeniden bağlayacağım, aramızda oluşturduğunuz o uçurum var ya o uçuruma ellerimle toprak atarak kapatacağım. İşte o zaman hepiniz benden korkun Duru! Hepinizin hayatıyla oynayacağım!"

"Siz gördüğüm en ama en gözü kör insansınız."

Latif amca bana hızlı adımlarıyla yaklaşarak kolumdan sıkıca kavradı. "Tek düşündüğüm şey oğlum ve onu sizden uzak tutmak için elimden gelen her şeyi yapacağım!"

"Bize böyle kötü davranarak mı? Eminim biraz akıllı olsaydınız kolumu bırakırdınız! Kerem bize bu kadar bağlıyken sizin gibi kaba ve gerçekten kalp kırıcı bir insanla yakınlaşmak isteyeceğini düşünmüyorum."

"Beni tehdit mi ediyorsun?"

Latif amcayı sert bir şekilde ittirerek onun elinden kurtuldum ve kapıya doğru yönlendim. "Siz bizi tehdit ediyorsunuz ama gerçekleri tamamen öğrendiğinizde bize bir özür borçlu olduğunuzu sakın unutmayın!"

Kapıyı açtığımda Latif amca bana burnundan soluyarak tehditkar bakışlarını attı ve odadan çıktı. Alev oturduğu yerden kocasının gelmesiyle ayaklandığında Latif amca adımlarını Kerem'e doğru yakınlaştırdı ve yanına oturdu.

"Oğlum..." dedi elini onun omzuna atarak. "Bugün ikimiz içinde oldukça zor bir gündü ama bu doğum gününde yanında olduğum için çok şanslıyım."

Kerem rahatsız olmuş gibi kendisini çektiğinde Latif amcanın eli havada kalmıştı. Ellerini çaresizce indirirken bize olan öfkesinin daha da arttığını biliyordum ama Kerem yeni tanıştığı kim olursa olsun bize kurduğu yakınlığı kolaylıkla sağlayamıyordu. Onun bu hale gelmesi bile bu kadar zaman almışken bunun olması gayet sadece bize göre normaldi tabii çünkü Latif amca bununda sorumlusu bizmişiz gibi bakmaya başlamıştı bile.

"Bugün dinlenmek istiyorum, yarın konuşalım sizinle olur mu?"

Latif amca birkaç saniye düşündükten sonra kabullenmiş gibi yavaşça ayağa kalktı. "Nasıl istersen oğlum, yarın gözünü açtığım gibi burada yanında olacağım. Baban seni hiç kimseye bırakmayacak."

"Ben on yaşında değilim, sadece hafızamı kaybettim."

Hepimiz alttan bir şekilde gülümserken Latif amca bozuntusunu dışarıya yansıtmadı ve Kerem'e sıkıca sarıldı.

Onları yolcu ettikten sonra hepimizin ağzından sadece çığlık ve kulak ağrıtan sesler duyulmaya başlamıştı. Resmen tokat gibi bir gün olmuştu, hem de Kerem'in en güzel gününde! Nereden bulduk şu Ezgi'yi ya nereden!

"Aklım almıyor ya adamı." Dedi Utku ayakta volta atarken o kadar hızlıydı ki ona bakmaktan başımın dönüp, midemin bulandığını hissediyordum. "Hala bize inanmıyor! Hala ya... Adamın gözünde ki Alev aşkının büyüsü nasıl bu kadar keskin olabilir insan nasıl her şeye bu kadar kör olabilir abi?"

"Tamam Utku." Dedi Sinem onun sesini bastırarak. "Şuan bunları söylemenin sırası değil." Derken kaş göz işaretleriyle Kerem'i gösteriyordu. "Adam yıllar sonra öldü sandığı oğlunu canlı gördü ve inanın bana hanginiz olsa onun verdiği tepkiyi verirdi."

"Yapma Sinem..." Eylül gözlerini devirerek oturuşunu düzeltti. "Biz buna mecburduk."

"Ne olursa olsun." Sinem'in keskin ses tonu hepimizin yeniden susmasını sağlamıştı. "Evet ben size kötü bir niyet var ortada demiyorum ama onunla empati kurun ne olursa olsun başından öğrenmek Latif'in de hakkıydı ve o şuan sadece bunu düşünüyor. Bu saklama olayı onun o kadar zoruna gitti ki size hak vereceği varsa da vermeyecek, veremeyecek ve kızacak. Size demem o ki onu iyice tehlikeli bir insana çevirip üzerine gitmeyin."

"O da bizim üzerimize gelmesin! Beni mesleğimle vuruyor adama bak." Sedat'ın sinirli hala gerçekten de ortada büyük bir sorun varsa ortaya çıkıyordu ve bu da beni iyice geriyordu. Sanki karanlık bulutlar yavaşça tepemizde dönmeye başlamıştı oysa onları bizden uzak tutmak için çok emek sarf etmiştim.

**

Gecenin sonuna doğru herkes gittiğinde Kerem ile armut minderlere oturmuş camdan dışarıya bakıyorduk. Sessizliğimiz büyürken gözlerimi kapattım ve düşünmeye başladım. Tüm bunlarla baş etmeye hazır mıydım? Acıların biri geçip yeni nefes almaya başlarken sonraki geliyordu ve ben bazen yetişemiyordum. Bedenim bu kadar savaş yetmez mi diye soruyordu ve ben onu duymak bile istemiyordum.

Gözlerimi açtığımda Kerem'in bana baktığını gördüm, benim gibi yorgundu ve belirsiz gözleri benim üzerimde uzun süre gezmeye başladı.

"Eğer elimi hiç bırakmazsan her şeyin üstesinden geliriz." Dediğimde dizimde duran elimi kavrayarak minderini benim minderime doğru yakınlaştırdı.

"Senin elini bırakmayı hiç düşünmedim eğer babam olan adam için endişeleniyorsan şunları söyleyeyim. Bana verdiğin günlükleri okuduğumda nasıl bir kadının karşımda olduğunu az çok tahmin edebiliyorum ve onlara yem olmayacağım. Babamın da yani o adamın da gerçekleri görmesini sağlayacağız."

Yorgunca iç çekerek başımı Kerem'in omzuna koyup kolunu okşamaya başladım. "İyi ki çok iyi bir günlük tutucususun. Biliyor musun? Sana bu yüzden her zaman imrenmişimdir."

"O zaman sen de tutmalısın."

"Evet, yeniden başlamalıyım."

Kerem başıma öpücük kondurarak derin bir nefes aldı şişip inen göğsüne baktığımda gözlerimi sıkıca kapattım. Başımıza neler gelecek bilmiyordum şuan tek istediğim burada ki huzuru kaybetmemekti.

Sevgiyle Kalın ♥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top