29. Bölüm
Herkese selam ♥ Bayadır bölüm atamıyorum çünkü bilgisayarıma su döküldüğü için maalesef tamire yollatmıştım. Laptop geldi ama sonrasında başka şehirde bir düğüne katılmak zorunda olduğum için öylece kalakaldım. Önceden yazdığım yedek olan üç bölüm silinmiş ve onları yeniden yazmaya başlayacağım :( Bu dünyada en sevmediğim şeyler peş peşe üzerime geldiği için bölümü bir türlü atamadım. Beklediğiniz için çok çok teşekkür ederim ♥
Lütfen satır arası yorumları ihmal etmeyelim desteğiniz benim için çok önemli ♥
Kerem emniyet kemerini bağlayarak bana doğru döndü. "Nereye gideceğimizi söylemeyecek misin?" diye sorduğunda gülümseyerek başımı iki yana salladım.
"Gidince göreceksin." Deyip arabayı çalıştırdım ve kaç gündür aklımda olan yere doğru sürmeye başladım. Kerem'i evden uzak bir yere götürmek zorundaydım çünkü bizimkiler evde bir parti ortamı hazırlayacak ve hep birlikte Kerem'in doğum gününü kutlayacaktık. Tıpkı eskiden olduğu gibi, bu düşünce benim içimi yumuşacık yaparken merakla bekleyiş içinde olan Kerem'e çaktırmadan bakıyordum. Bakalım göreceğimiz yer karşısında bir şeyler hatırlayabilecek miydi?
Arabayı mezarlığın önünde park ettiğimde Kerem şaşkınca etrafa bakınmaya başladı. Aralanmış ağzıyla emniyet kemerini çözerken elinden sıkıca tuttum. "Annenin mezarı." Dedim buruk bir şekilde. "Onunla konuşmak istersin diye düşündüm. Bu arada..." deyip sesli bir şekilde yutkundum. "Annenin mezarının yanında senin de mezarın var, bunu kaldırabilecek misin?"
Kerem bana doğru dönerek derin bir nefes aldı. "Yanımda olacak mısın?" diye sorduğunda gülümseyerek dudağına ufak bir buse kondurdum.
"Elbette." Dedim onun yanağını okşarken.
"O zaman kaldırabilirim."
Birlikte arabadan inerek el ele annesinin mezarına doğru yürüdük. Mezarlığın önünde durduğumuzda Kerem elimi daha sıkı tutmaya başladı. Ona doğru döndüğümde yüzünde ki belirginleşen hüznü görebiliyordum. Yan yana iki mezar vardı ve birisi yanımda, elini sıkıca tuttuğum adama aitti. İçimin ürperdiğini hissettiğimde nefesimi kontrol altına almaya çalıştım ve Kerem'e daha fazla sokuldum şuan güçlü olması gereken kişi bendim.
"Şşş." Dedi Kerem başıma öpücük kondurarak. "Ben buradayım, sorun yok."
Başımı yukarıya doğru kaldırıp onun donuk gözlerine buğulu bir şekilde baktım. "Eğer ağlamak istersen tutma kendini ve ağla."
Kerem elimi yavaşça bırakarak annesinin mezarının kenarına oturdu. Elini toprağa koyduğunda çantamda sakladığım iki adet kırmızı gülü Kerem'e doğru uzattım.
"Al, annen kırmızı gülleri çok severdi. Seni her görmeye geldiğimde onun içinde mutlaka getirirdim."
Kerem elimde ki kırmızı güllere baktığında gözümden akan bir damla yaşı hızla silerek gülümsemeye çalıştım. Gülleri eline alıp mezara bırakarak gözlerini sıkıca kapattı. "Onu hatırlamak istiyorum." Dedi dişlerinin arasından konuşarak aynı cümleyi defalarca kez tekrar etti.
"Kerem." Dedim onun yumruk yaptığı elini sıkıca kavrarken beni duyması için daha yüksek sesle konuşmaya başladım. "Kerem! Hatırlayacaksın, bana bak." Dediğimde gözlerini yavaşça açtı. Gülümseyerek yanaklarını avuçlarken sesimi oldukça yumuşak tutmaya özen gösterdim. "Kazanın üzerinden çok geçtiği için hatırlaman sadece zor olacak. Hiçbir şey imkansız değildir Kerem, ben sana inanıyorum."
Kerem bakışlarını mezara çevirdiğinde gözlerini yeniden sıkıca kapattı ve yüzünü acı bir şekilde ekşitmeye başladı. Elini yavaşça başına götürürken omzuna dokundum, hızla gözlerini açarak bana büyük bir heyecanla baktı. "Duru..." dedi gözlerini kapatarak yeniden açıyor ve bunu devamlı yapıyordu. Mezara daha dikkatli bakarken hafif bir şekilde kekeliyordu. "Burası..." dedi mezar taşını okşarken nefes alışverişi hızlanmaya başladı. "Burayı hatırlıyorum, omzuma dokunan bir el vardı ve ben o eli öpüyordum. Elin işaret parmağında siyah bir yüzük vardı sanki böyle ortasında inci vardı."
"Benim yüzüğüm." Dedim inanamayarak Kerem'in önünde diz çöktüm ve ellerini sıkıca tuttum. "8 yıl önce annenin doğum gününde buraya geldiğimizde ağlamıştın, omzuna dokunmuştum." Gözümden akan yaşlar hızlanırken yüzümde geniş bir gülümseme yer aldı. "Kerem..." dedim onun ellerini öperek. "İşte başarıyorsun."
"Evet, başarıyorum."
**
Evin önüne arabayı park ettiğimde derin bir nefes alarak Kerem'e doğru döndüm. "İyi misin?"
Kerem direksiyonda duran elimi tutarak ellerinin arasına aldı. "Hem de çok iyiyim, annemle tanıştığım için biraz heyecanlıydım."
"Bir parça da olsa bir şey hatırlaman... bu kendine bugün için en büyük hediye."
Kerem bana yakınlaşarak dudaklarıma uzun bir öpücük kondurdu ve bununu burnuma değdirerek gülümsedi. "Benim için bugünün en güzel hediyesi sensin. Bundan sonra omuzlarında ki benimle ilgili yüklendiğin tüm ağırlığı seninle paylaşacağım. Ben kendimi daha önce hiç bu kadar kendim gibi hissetmemiştim. Teşekkür ederim."
Kerem'in dudaklarını yeniden öptüğümde Kerem'in cümleleri beynimde sürekli tekrar ediyordu 'kendimi daha önce hiç bu kadar kendim gibi hissetmemiştim' işte diye düşündüm işte artık gerçekten kendisiydi.
Kerem'den uzaklaştığımda ikimizin de yüzü aşk sayesinde gülümsüyordu, önüme döndüğümde Caner ile göz göze geldim. Aralanmış ağzımla ona bakarken bakışlarını benden kaçırarak yere sabitledi. Hızla Kerem'e doğru döndüğümde kaşları çatarak arabadan aşağıya büyük bir hızla indi. Ben de aynı hızla arabadan indiğimde bir kavga çıkmasını nasıl önleyeceğimi düşünüyordum.
"Caner?" soru dolu sesimle Kerem'in önüne geçerek Caner'in eğik yüzüne büyük bir hüzünle baktım. Gördüğü şeyin onu ne kadar yaraladığını hayal edebiliyordum ama hiçbir suçluluk duygusu hissetmiyordum çünkü onu her zaman uyarmıştım.
Caner gülümseyerek önce Kerem'e daha sonra ise bana baktı. "Ben veda etmek için gelmiştim." Titreyen sesini bastırmak için boğazını sesli bir şekilde temizledi. "Başka bir şehre taşınıyorum gitmeden önce de sizden özür dilemek istedim. Özellikle de senden Kerem."
Kerem'e baktığımda çatılan kaşları gitmişti yüzünde ki sinir yerini meraka bırakırken Caner konuşmaya devam etti. "Sana söylediklerim özellikle de sen kötü bir durumdayken, gözünü bu şekilde korkuttuğum için özür dilerim."
Kerem başını belli belirsiz salladığında Caner bu sefer bana baktığında gizleyemediği sevgini net bir şekilde görebiliyordum. "Duru." Derken onun gözlerinde ki biriken yaşlar içimi acıtmaya başlıyordu. "Dostluğumuza ihanet edip Kerem'e kötü şeyler söylediğim için, bana hiç umut vermediğin halde sana bu şekilde davranıp seni üzdüğüm için özür dilerim."
"Caner." Diye mırıldandığımda susmam için elini kaldırdı.
"Senin kalbin çok güzel Duru, sen tanıdığım hiçbir insana benzemiyorsun. Konuşma çünkü konuşursan beni üzdüğün için özür dileyeceğini biliyorum. Ama yanılıyorsun, asıl özür dilemesi gereken bir kişi varsa o da benim."
Caner arkasını dönerek gözünde ki yaşlardan hızla kurtuldu ve yüzüne sahte gülüşünü koyarak yeniden bize doğru döndü. "O zaman ben gideyim, uçağa yetişmem lazım." deyip Kerem'e kısa bir şekilde sarılıp bana doğru döndü.
Kollarımı ona uzattığımda gülerek bana sıkıca sarıldı. "Her zaman mutlu ol olur mu? Kendine çok ama çok iyi bak."
"Sen de çok mutlu ol Caner, bunu benim kadar sen de hak ediyorsun."
"Olacağım Duru, söz veriyorum."
Kerem'in öksürme sesi ile Caner ufak bir kahkaha atarak benden uzaklaştı, "Tamam Kerem bey mesaj alındı." Derken ben de hafif bir şekilde güldüm.
Caner arabasına binerken Kerem elimden tutarak beni kendisine doğru çekti ve sıkıca bastırdı. Caner veda kornasına basarak gözden kaybolduğunda Kerem onun arkasından el sallıyordu. "Umarım." Dedi elini yavaşça aşağıya indirirken. "Umarım çok mutlu olur."
"Umarım." Deyip yukarıda bizi bekleyen doğum günü partisini hatırlayıp tüm hüznümü bir kenara koydum ve neşeli bir şekilde olduğum yerde zıplamaya başladım.
Kerem olduğum yerde zıplamama gülerek bakarken, "Çok soğuk çok... Hadi evimize gidelim." Deyip bana bu kadar tuhaf bakmasında ki amacı yok etmeye çalıştım.
"Evimiz." Deyip güldü. "Evimize gidelim."
Birlikte gülerek merdivenlerden çıktığımızda Kerem'e evin anahtarını uzattım. "Hadi bu sefer sen aç tıpkı eski günlerde ki gibi."
Kerem anahtarı eline alarak kapıyı açtığında yüzüm heyecandan dört köşe olmuştu bile. Kerem içeriye girdiğinde konfetiler onun üzerine doğru patlamaya başlamıştı. Kerem irkilse de ilkte ki gibi korkup arkama saklanmamıştı onun yerine gülen yüzüyle bana doğru dönmüştü. Ben de onun peşinden içeriye girdiğimde bizimkilerin hepsi alkış yapıp ıslık öttürüyordu.
Eylül elinde pasta ile doğum günü şarkısını söyleyerek Kerem'in önüne gelmeye başladığın da hepimiz ona eşlik edip şarkıyı söylemeye başladık. Sedat çaktırmadan gözünden akan yaşlarını silerken Utku ona sıkıca sarılmıştı. Kerem hepimize tek tek baktıktan pastaya doğru eğildi.
Şaşkın yüz ifadesiyle ağzını araladı pastanın üzerinde beşimizin küçükken çekildiği fotoğrafı basılmıştı ve bu fotoğraf birçok anıyı içinde barındırıyordu. Kerem şaşkınca bana doğru döndüğünde yanına giderek elimle onun sırtını sıvazladım.
"Hadi bir dilek dile ve mumu üfle." Dedi Utku elinde ki telefonla hepimizin bu anını telefonuna kayıt alırken.
"Teşekkür ederim." Dedi Kerem utangaç şekilde hepimize tek tek bakıp gözlerini kapattı ve dileğini dileyerek mumları üfledi. Hepimiz onu alkışlarken Kerem'in yüzü git gide kızarmaya başlıyordu.
"Of hadi pastayı kesin lütfen!" dedi Sinem koşarak pastanın yanına geldi ve sulanan ağzıyla yutkundu. "Sedat'ın kafasını bana verin."
Hepimiz gülerek ona bakarken o yalvaran gözlerle Eylül'e bakıp ısrar etmeye devam etti. "Lütfen kes şunu yoksa şimdi doğuracağım."
"Tamam be kadın tamam ama önce bir fotoğraf çekilelim."
Hep birlikte güzel fotoğraflar çekindiğimizde Eylül, Sinem'in en büyük isteği olan pastayı kesmeye nihayet gitti eh tabii aç Sinem'de onun peşinden ayrılmıyordu.
Utku koltuğa zıplayarak Kerem'in yanına oturdu ve elinde ki hediye kutusunu ona doğru uzattı. "Bak bakalım beğenecek misin?"
Kerem şaşkınca Utku'ya bakarken hediyeyi eline almıyordu, "Nedir bu?" diye sorduğunda Utku gülerek Kerem'in yanağına büyük bir öpücük kondurdu ve hediyeyi onun eline doğru tutuşturdu.
"Hediye işte oğlum, bak bakalım beğenecek misin?"
Kerem gülümseyerek hediye paketini açtığında içinden hepimizin çekildiği bir çerçeveli fotoğraf çıktı yanında ise Kerem'in sürekli Utku'nun kolunda ki baktığı saatin aynısını çıkmıştı. Bu saati Utku'da gördüğü anda etkilenmişti ve şimdi kendisinin olmasına ayrı bir mutlu olmuştu.
"Bu..." dedi Kerem şaşkınca çerçeveyi bırakarak saati eline aldı. "Bu senin saatin, değil mi?"
Utku hızla elini Kerem'in omzuna attı ve kolunda ki aynı saati gösterdi. "Hayır, aynısını sana da aldım. Beraber takalım tıpkı sevgili çiftleri gibi."
Kerem gülerek başını belli belirsiz salladı ve hiç beklenmedik bir hareketle Utku'ya sıkıca sarılıp. "Teşekkür ederim." Dedi.
"Oha sarıldı." Dedi Utku inanamayarak kendisini Kerem'e daha da bastırdı. "Kardeşim benim be gördünüz mü kendi sarıldı."
Sedat bir hışımla Utku'nun omzundan ittirerek ikisini ayırdı ve ortalarına oturdu. Çatık kaşlarla Kerem'e bakarak masada duran hediyeyi alıp Kerem'e uzattı. "Al kardeşim bu da benim hediyem." Derken Utku ile birbirlerine sürekli omuz atıyorlardı.
Kerem yüzünden bir an olsun silmediği gülümsemesini büyütürken Sedat'ın aldığı hediye kutusunu açtı. İçinden Kerem'in şuan kullandığı parfüm, isminin yazılı olduğu bir cüzdan, kemer ve bir tane günlük tarzında çok güzel siyah kapaklı defter vardı.
Kerem defteri eline aldığında içinden Fethiye de çekildiğimiz hepimizin olduğu fotoğraf çıkmıştı. "Bu deftere hatırladığın ve yazmak istediğin her şeyi yeniden yaz."
Kerem, Sedat'a da sıkıca sarıldığında Utku da hemen aralarına kaynadı. Dolan gözlerimi elimin tersiyle silerek ben de hediyemi Kerem'e doğru uzattım. Benim hediyem onun geçen Sinem'e aldığı hediyenin aynısıydı bu kar küresini ne kadar beğendiğini ve buna ne kadar şaşırdığını görmemek için kör olmak gerekirdi.
"Duru..." dedi Kerem kar küresini sallarken ayağa kalktı ve elimden tutup benimde ayağa kalkmamı sağladı. "Teşekkür ederim." Deyip bana sarıldığında Eylül'ün ıslık ve diğerlerinin de alkış sesi duyuluyordu. Herkesin hediyesi tamamen verildiğinde mutfak masasında oturmuş pasta yemeye başlamıştık.
O kadar güzel sohbetler dönüyordu ki gülmekten gözlerimizden yaş akıyordu. Kerem bile kendi anılarını kısacık da olsa anlatıyordu, anlatacak çok komik anısının hiç olmadığını söylediğinde oluşan sessizlik ile hepimiz birbirimizin yüzüne bakıyorduk.
"Vay be." Dedi Utku sessizliği kalın sesiyle yok ederken elini Kerem'in sırtına vurup yankı yarattı. "Bu en güzel geçen yılımız oldu resmen."
"Katılıyorum iki ay sonra yeni yıla gireceğiz, kesinlikle harika plan yapmalıyız."
Sedat homurdanarak pastadan bir dilim aldı. "Geçen sene çalışmak zorundaydım, siz deli gibi içerken ben de kavga ayırıyordum."
"Kocamın hayalleri hep yıkıldı." Dedi Sinem gülerek. "Kendisi arka sokaklardaki gibi polislik hayatı olacağını sanıyordu da."
Hepimiz gülerken Sedat karısına işaret parmağını sallayıp, "Sen var ya." Diye söylenmeye başladı. Sinem gerçekten bir insanı nasıl bozabilir çok iyi bir şekilde biliyordu.
"Ben." Dedi Kerem hepimizin ona bakmasını sağladı, artık bizim bakışlarımız onu korkutmuyor ve çekindirmiyordu bu yüzden rahat yüz ifadesiyle konuşmasını bekledik. "Teşekkür ederim hepinize. Hayatımda hiç yani hafıza kaybından sonra hiç doğum günüm kutlanmamış, hediye de alınmamıştı. Siz bana daha önce yaşamadığım çok güzel duygular yaşattınız, hepinize baktığımda aile olmanın ne kadar harika bir duygu olduğunu hissediyorum. Teşekkür ederim."
Hepimiz akıtmamak için direttiğimiz gözyaşları ile Kerem'e sıkıca sarıldık ama beni bu grup sarılması daha da duygusallaştırıyordu. Bu anımızı bozan zil sesiyle Sedat ellerini alkış yaptı. "Evet sipariş ettiğimiz pizzalar geldi, ağlamayın kurye delirdiğimizi düşünmesin." Derken yanağından akan yaşlar gülmeme sebep olmuştu.
"Çekil şuradan ben alırım." Deyip kapıyı açtığımda gördüğüm manzara karşısında öfkeyle nefesimi dışarıya doğru verdim.
"Sürpriz Kerem." Ezgi beni es geçerek içeriye girdiğinde arkasından bakıyordum, bir insan anca bu kadar yüzsüz olabilirdi ve bu kız kesinlikle oydu.
Kerem ayağa kalktığında Ezgi onun elinden tuttu. "Sana çok büyük bir sürprizim var..." deyip masada ki hediye kutularına küçümser bir şekilde baktı. "Emin ol bu aldıkların benim hediyem yanında hiçbir şey ifade etmez."
"Senin derdin ne ya? Bizim huzurumuzu bozmaya mı geldin kızım sen?" Eylül, Ezgi'ye doğru sertçe yürüyecekken Sedat onun kolundan tutarak buna engel oldu.
"Bırakalım da versin hediyesini." Dedi Utku dişlerinin arasından. "Sonra kapının yolunu biliyor."
Sesimiz apartmana yankı yapmasın diye kapatacağım sırada bir el kapıyı tutup üzerime doğru ittirmeye başladı.
"İşte." Dedi Ezgi eliyle kapıyı işaret ederken. "Sana babanı ve çok sevdiğin üvey anneni getirdim Kerem."
Kısa oldu ama sonraki bölüm uzun olacak ♥
Sevgiyle kalın ♥
Yorumlarını unutmayın
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top