27. Bölüm

Herkese selaam bölüm geç geldi çünkü  bilgisayarıma çocuklar su döktü ama neyse ki hemen kurtarabildik bilgisayarı. Şimdilik sıkıntı yok ve bölümler gelmeye devam edecek. ❤️❤️

Satır arası yorumları unutmayın ve desteğinizi lütfen gösterin ❤️❤️

❤️

Bebek mağazasında dolanmak insanın resmen çocuk yapmasını tetikliyorve bu da benim içimin erimesine sebep oluyordu.

Her gördüğüm kıyafetle aşk yaşarken bunların hepsini almamak için kendimi zor tutuyordum.

"Bu nasıl?" Kerem elinde ki bebek elbisesini bana gösterdiğinde dudaklarımı büzdüm ve yanına doğru yaklaşarak kıyafeti elime aldım.

"O kadar güzel ki..." deyip bebek kıyafetini üzerime tutarak aynadan kendime baktım. "Bana da yakışır mı?"

"Bunun için fazla büyüksün." Kerem gülümseyerek derin bir nefes aldı ve etrafa yeniden göz gezdirdi.

"Sence kıyafet almak güzel bir hediye mi? Sonuçta çok giyinemeden hemen büyüyorlar."

"Evet ama o henüz bebek. Başka ne alabiliriz ki?"

Kerem gözlerine bir şeye kestirmişti, hızlı adımlarıyla yürürken ben de merakla onun peşinden gidiyordum.

Kerem gülümseyerek içinde pembe ağaç ve o ağacın altında duran ufak bir kedi olan kar küresini elini aldı. Onca kar küresi arasından en güzelini seçmişti ve bu o kadar güzeldi ki... Kerem keyifle elinde ki küreyi sallarken yüzü gülüyordu.

"Bunu alalım mı?" diye sordu bana doğru dönerek.
"Böylece büyüdüğünde bile yanında olan bir kar küresi olur. Sesini de sever, ilgisini çeker."

Kerem'in sırtından ona sıkıca sarıldım. "Bu bir bebeğe alınacak en anlamlı hediye."

Ben de kendi hediyemi seçtiğimde alışverişimiz bitmiş ve Sedat'ın evine gelmiştik. Eylül ortada koşturarak mutfaktan yiyecekleri bahçede ki masaya getirip yerleştiriyordu. Utku da ortamın düzenini oluşturuyordu, beyaz bolanlarla süslediği bahçe gerçekten göz kamaştırıcı duruyordu.

"Çok güzel, değil mi?" Kerem de benim gibi etrafı dikkatlice izliyor ve yüzünde ki gülümseme genişliyordu. "Utku bu işte gerçekten çok iyi, tabii ki Eylül de öyle."

"Evet, çok güzel yapmışlar her şeyi."

Kerem'in elini sıkarak bana bakmasını sağladım. "Birazdan diğer misafirlerde gelecek çok kalabalık olmayacak sadece Sinem'in arkadaşları ve kardeşi. Eğer çok gerilirsen gitmek istersen bana söyle, olur mu?"

"Endişelenme." Dedi Kerem omuzlarını dikleştirdi ve kendisinden emin bir şekilde konuştu. "Artık eskisi kadar insanlardan çekinmiyorum."

"Bunu duymak, çok güzel."

Utku balonlardan birisini bize doğru atarak eliyle Kerem'i yanına çağırdı. "Yardım, imdat, yardım."

Kerem gülümseyerek Utku'nun yanına gittiğinde Eylül de kurabiyeleri masaya güzelce yerleştirip eliyle zafer alkış yaptı.

"Harika gözüküyorlar." Dedim elimi onun omzuna atarak hazırladığı sofraya daha dikkatli baktım. "Sen iyice hızlandın şunlara bak nasıl yaptın hepsini."

"Eee, sen beni ne sandın." Diyerek kolunda ki saatine baktı. "Nerede kaldı ya bu misafirler? Birazdan Sedat ve Sinem gelecek." deyip masanın örtünü hızlı bir şekilde düzeltti ve masayı son defa kontrol ederken bana bakıp sırttı. "Umarım Sinem utancından çok ağlamaz da sürprizin tadını çıkartır."

Gülerek elimde ki hediyeleri hediyelerin konulduğu yere yerleştirdim. "Elbette anın tadını çıkartacak, sonuçta baby shower bahane, maksat birlikte olmak ve ona tek olmadığını göstermek."

"Ben geldim!" Hepimiz bahçe kapısına baktığımızda Caner kollarını havaya kaldırmış bir şekilde bize bakıyordu. "Biriniz kapıyı aralık bırakmıştı ama merak etmeyin kapattım."

"Ooo kaçak gelmiş." Dedi Eylül  yarım ağız bir şekilde gülerken iğneleyici şekilde konuştu. "Biz de nerede kaldı ya bu diyorduk."

"Demek özlediniz beni."

"Yaa, çok."

"Hoş geldin, hoş geldin hadi boş durma da yardım et bize. Az vaktimiz kaldı." Utku ifadesini bozmadan önüne geri dönüp işine yoğunlaştı.

Caner, Utku'nun konuşmasını kulak ardı ederek hızlı adımlarıyla yanıma geldi ve elinde ki hediyeyi yere bırakarak bana sıkıca sarıldı.

"İki haftada neler yaşadım bilemezsin." Deyip benden uzaklaşıp elimden tutarak beni etrafımda döndürdü. "Dur bakayım sana, hala çok güzelsin."

Gülerek olduğum yerde durdum ve dönen başımı iki yana salladım. "Enerjine yetişmek çok zor." Dedim onun iyice bronzlaşan tenine bakarak. "Eğlenceli iki hafta geçirmiş olmalısın."

"Evet, bir fotoğraflar çektim görmen lazım."

"Gerçekten mi?" dedim kıskanarak dudaklarımı büzdüm. "Çok kötüsün şu an çok kıskandım."

"Göstermek isterdim ama hepsini sergimde göreceksin. Eh! Sonuçta rakibimsin."

"Öyle mi oldu şimdi?"

Caner gülümseyerek bana yeniden sarıldı ve başıma öpücük kondurdu. "Şaka yapıyorum, benim tek rakibim yine benim."

Onun omzuna vurduğumda karşılıklı gülüyorduk ki Kerem ile göz göze geldim. İşinden başını kaldırmış bir şekilde bakışlarını bana odaklanmıştı.

Onun bu durumdan daha fazla rahatsız olmaması için Caner'den uzaklaşarak elimle evi gösterdim. "Ben Eylül'e yardım edeyim, sen de diğerlerine yardım et."

Onu gerimde bırakarak koşarak mutfağa gittiğimde Eylül arta kalan pasta kremasını yalıyordu. Ona iğrenerek baktığımda burnuna bulaşan kremayı sildi. "Yine niye geldi bu?" Diye sordu huysuz bir şekilde göz devirerek.

"Ne? Ben mi dedim gel diye?"

"Kerem ona bir yumruk atar ve sonra nakavt olur."

"Sakın onu gazlama." Dedim kaşlarımı çatarak. "Bu iyi bir şey değil."

Eylül bana dil çıkartarak fırına doğru yürüdü. "Ben gazlamadım ki, kendi tercihiydi. Gerçekten."

"Ayh! İnandım. Tamam. Sus."

Camdan bahçeye baktığımda Kerem'in balon şişirdiğini görerek gülümsedim ve onu izlemeye başladım. Benim dışımda diğerleriyle de yakınlaşması gerçekten onun iyileşmeye dair büyük bir adım attığını gösteriyordu. Onu ilk bulduğum halini düşündüm, duygusuz, mutsuz ve çekingen ama şimdiki halinden hiçbir eser kalmamıştı.

Beni bu güzel düşüncelerimden uyandıran kapı zili ile irkilerek bakışlarımı Kerem den ayırdım.

"Ah! Geldiler." Dedi Eylül telaşlı bir şekilde ağzına yüzüne bulaşan kremaları lavaboda yıkamaya başladı. "Koş kapıyı aç." Diye bana bağırdı.

Kapıya doğru ilerleyerek misafirleri içeriye aldım ve bahçeye doğru götürdüm. Uzun masaya herkes yavaşça yerleştiğinde geriye sadece Sedat'ın, Sinem'i getirmesi kalmıştı. Heyecanla o anı beklerken ben yine Kerem ve Caner'in ortasında kalmıştım. Bu durumdan rahatsız olsam da şuan için belli etmemek zorundaydım ve öylede yaptım.

Sonunda Sinem bahçeye geldiğinde Utku ve Eylül konfetyleri ona doğru patlattılar, beklediğimiz gibi Sinem'in gözleri direkt dolmaya başlamıştı.
Normalde hemen ağlayan bir yapıya sahip değildi, kendisini kontrol edebiliyordu ama hormonları iyice değişmeye başladığı için en ufak şeyde bile gözyaşlarını akıtmasına sebep oluyordu.

Sedat karısına sarılıp ağlamamasını önlerken biz de gülerek onların bu mutlu anını izliyor ve onlara mutlulukla eşlik ediyorduk.

**

Sohbetler eşliğinde atıştırmalıkları yerken her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, konuşmalar birbirine karışıyordu. Sinem iş yerinde ki arkadaşlarıyla ilgilenirken biz de kendi aramızda takılıyorduk.

"Gerçekten diyecek bir şey bulamıyorum Eylül Hanım. Bu ne marifet bu ne güzel tatlılar, sen iyice geliştirdin kendini." Caner överek bitiremediği tatlıyı ağzına attığında Eylül saçlarını havalı bir şekilde geriye doğru savurdu.

"Eh, yetenekliyiz." Eylül saçlarını geriye doğru savurarak kendine yapılan övgüye keyifle gülümsedi.

Caner onun bu şımarık haline gülerek tatlıya batırdığı çatalını bana doğru uzattı. "Sen bunu yemedin, tadına baksana." Dediğinde başımı çevirerek çataldan uzaklaştım.

"Bir lokma yiyecek yerim bile kalmadı." Dediğimde Caner omuz silkerek tatlıyı kendisi yemeğe devam etti.

Deminden beri yanımda sesi çıkmadan oturan Kerem'e doğru döndüğümde magnoliasını yemekle oldukça meşgul olduğunu gördüm. Onun bu haline gülerek sandalyemi biraz daha ona yakınlaştırdım.

"Beğendin mi?"

Kerem gülümseyerek başını evet anlamında salladı ve tatlıdan kaşık alarak bana doğru uzattı. Gülümseyerek tatlıyı yedim ve gözlerimi sıkıca kapatarak beğendiğime dair sesler çıkarttım. "Harika olmuş." Diye mırıldandığımda Kerem önünde ki magnoliayı bana uzattı.

"Sanırım senin de en sevdiğin tatlı bu. Bu sonuncusu, sen ye."

"Hayır." Dedim hızla onun önüne geri koyarak başımı iki yana salladım. "Ben yiyemeyecek kadar doluyum. Ama eğer en sevdiğim tatlıyı merak ediyorsan söyleyeyim; triliçe."

"Onu hiç denemedim, burada var mı?" Masaya göz atarak kaşlarımı hayır anlamında kaldırdım. "Bugün yapmamış, başka zaman onu da deneriz."

Kerem gülümseyerek ağzında ki lokmasını yuttu. "Olur, çok isterim." Derken gülüşünü bu kadar net göstermesi kalbimde ki kelebekleri canlandırıyordu.

"Aaa." Dedi Caner bize doğru eğilerek. "Kerem artık herkes içinde gülümsüyor mu?" Diye sorduğunda sesinde ki dalga tınısını fark etmemek mümkün değildi. Omzumun arkasından ona baktığımda şaşkın ifadesi gülümsemeye dönüşüyordu.

"Evet." Dedi Kerem dikelerek Caner'in gözlerine kendisinden emin bir şekilde baktı. "Gülmek güzel bir şeymiş. Öğrendim."

"Ne hoş." Caner yarım ağız konuşarak cebinden telefonunu çıkarttı ve benim önüme koydu. "Bak ben kimi gördüm." Diyerek hızlı ve öfkelinin sevilen oyuncusu Vin Diesel ile fotoğrafını gösterdi.

Şaşkınca fotoğrafa daha yakından baktım.
"İnanmıyorum ya!" diye mızmızlandım. "Ne kadar ballısın, ben hiç kimseye denk gelemiyordum."

Caner elini omzuma atarak beni kendisine iyice bastırdı. "Üzülme." Dedi bir yandan teselli verirken diğer yandan da eliyle çekildiği diğer fotoğrafları göstermeye devam etti. "Belki ileride sen de görürsün."

Birlikte fotoğraflara bakarken Kerem dizimde duran elimi tuttu. Şaşkınca ona baktığımda gülümseyerek tutuşan elimizi masanın üzerine koydu gün yüzüne çıkmasını sağladı.

"Şu çifte kumrulara bak." Utku gülerek ellerimizi işaret ederken bu durumdan ne kadar zevk aldığını tahmin edebiliyordum. "Hep bu anı görmek istemiştim."

"Ben de." Dedi Eylül de bize gülümseyerek bakıyor ve uzaktan öpücükler yolluyordu. "Ne güzeller, değil mi? Hayallerimizin hepsi gerçek oluyor. Yine tam bir takımız."

Caner tutuşan elimize hafifçe araladığı ağzıyla bakarken benden yavaşça uzaklaşmaya başladı. Gözleri elimizin üzerinde gezerken yüzü asılıyordu. Onun üzüntüden renk değiştiren halini fark ettiğimde onun için üzgün hissediyor ve diğerlerinin övgü dolu laflarına gülümseyemiyordum.

"Ben." Dedi Caner oturduğu yerden ayaklanarak telefonunu cebine koydu. "Gitmem gerekiyor, işim var ve çok acil." Bizden cevap almadan hızlıca Sedat ve Sinem'e veda ederek koşar adımlarıyla gittiğine hepimiz onun arkasından bakıyorduk.

"En başından beri onu uyarmıştık." Diye mırıldandı Eylül başını belli belirsiz sallayıp. "Neden bunu kendisine yapıyor?"

"Onunla konuşsam iyi olacak." Deyip Kerem'in elini bırakarak ayağa kalktım ve Caner'in peşinden gitmeye başladım. Evin kapısından çıktığında koşarak ben de çıktım ve arabasına binmesine engel olmak için kolunu sıkıca tuttum.

"Caner." Dedim onun ağlamamak için direnen yüzüne üzgünce bakarak. "Konuşalım mı?"

"Neyi?" diye bağırdı elimi ittirerek kendi etrafında daire çizmeye başladı. "Sizi tebrik etmem gerekiyordu, değil mi? Tebrik ederim."

"Yapma böyle." Dedim ben de ona karşı dayanamayarak sesimi yükselttim. "Yapma çünkü bana kendimi suçlu hissettiriyorsun. Bana böyle davranmanı hak etmiyorum, senin için elimden gelen her şeyi yapmaya çalıştım."

"Beni neden sevmedin?" diye bağırdı acı bir şekilde. "Beni neden sevmedin ya neden? Kerem yokken bile beni neden sevmedin! Neden sevmedin Duru? Sen benim bu dünyada başıma gelmiş en güzel şeyken, ben senin için niye hiçbir şey ifade etmedim?"

"Caner." Dediğimde gözünden akan yaşları elinin tersiyle siliyordu. Öfkeli nefes alışverişi hızlanırken arabasına tekme attı.

"Bilmek istiyorum ya! Beni neden sevmedin?" deyip omuzlarımdan tutarak sarstı. "Neden?" diye bağırırken omuzlarımda ki eli istemeden sertleşiyor canımı acıtıyordu.

Ondan kurtulmaya çalışırken sözlerine devam etti. "Ben tatile gittiğimde bile sadece seni düşündüm! Ben seni unutmak istedikçe sen bu lanet olası beynimde kendini hatırlatıyorsun. Rüyama giriyorsun, resimlerimiz karşıma çıkıyor. Şimdi ise seni tamamen kaybettim. Sana hiçbir zaman sahip olamadan seni tamamen kaybettim."

"Ne demem gerekiyor!" Dedim titreyen sesimle. "Kalbime söz geçiremediğim için bana kızamazsın. Kerem benim yıllarım, benim her zaman aşkımdı, yaramdı. Ben buna rağmen nasıl seninle olabilirdim! Kalbimde birisi varken, senin gözlerine nasıl aşkla bakabilirdim." Deyip onun kollarından ittirmeye çalıştım.

"Yapma. Onun canını yakıyorsun." Kerem'in sesi bize yaklaşırken omuzlarımı sıkan Caner'in elini tutarak sertçe ittirdi ve benden uzaklaşmasını sağladığında birbirlerine öfke ile bakıyorlardı. Kerem elimi tuttuğunda yavaşça ona doğru döndüm.

"Ben asla Duru'nun canını yakmak istemem." Caner omuzlarıma daha yumuşak şekilde dokunarak okşadı. "Çok acıdı mı? Özür dilerim." Dediğinde Kerem beni arkasına doğru çekti. Caner sinirle karışık bir gülüş attığında gerginliğin git gide büyümesi beni korkutuyordu.

"Sen biraz içeriye gider misin? Caner ile tek konuşmak istiyorum." Kerem'in sözlerini reddetmek için ağzımı aralayacaktım ama o konuşmama izin vermeden hızla yeniden konuştu. "Lütfen, sadece konuşacağız."

Caner'e baktığımda başını sallayarak Kerem'in sözlerini onaylıyordu. Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım ve ikisini baş başa bırakmak için eve doğru yürüdüm. Kapıyı arkamdan yarım bir şekilde kapatarak kapıya iyice yaslandım ve konuşmalarını duymaya çalıştım.

"Teşekkür ederim." Kerem'in cümlesi ile anlamsızca beklemeye başladığımda sözlerine devam etti. "Duru'nun acısını paylaştığın, yıllarca ona destek olduğun için."

Caner bıkkınlıkla derin bir nefes alarak Kerem'in aksine sinirli bir şekilde konuştu. "Şimdide bana nutuk mu vereceksin?"

"Hayır." Sesinde ki keskinlik ile aralık bıraktığım yerden onlara baktım. Kerem'i göremiyordum ama Caner hiç sakin gözükmüyordu. "Nutuk ne demek bilmiyorum. Bu yüzden sadece seni bir daha Duru'yu üzmemen için uyarmak istiyorum. Tatil gecesi konuşmalarınızı duydum, onu zorla öpmek istediğini de gördüm ve bunlar hoşuma gitmedi."

"Sen bizi mi dinliyordun!" dedi Caner öfkeyle Kerem'e bir adım yakınlaştı. "Sen mi dolduruyorsun Duru'yu! Sana olan zaafını, sevgisini mi kullanıyorsun?"

"Hayır." Dedi omuz silkerek bu sefer o bir adım yakınlaştı Caner'e. "Ben senin gibi değilim. Bana buraya geldiğim ilk gün ne dediğini hatırlıyor musun? 'Duru benim ve ona yakınlaşırsan seni mahvederim.' Ben unutmadım."

Şaşkınlığım Kerem'in her cümlesinde artıyordu, arlanan ağzım ile öylece kalakaldım. Caner... bunu nasıl yapabilirdi? Nasıl onu bu şekilde korkuta bilirdi, hem de Kerem'in ilk zamanlarında. O henüz bizden korkarken, bize alışmamışken, suskunken...

Sinirden akan bir damla gözyaşımı elimle yok ederken Caner'in yüzü dehşete kapılmış gibiydi.
"Dilin açıldı senin!"

"Şimdi." Dedi Kerem, Caner'in sözünü sert bir şekilde keserek ona bir adım daha yakınlaştı. "Ben sana söylüyorum; Duru benim sevgilim, onu sevmeme izin verdi ve sen ona yakınlaşırsan seni mahvederim."

Caner tepkisizliğini korurken Kerem arkasını dönerek eve doğru yürümeye başladı. Kapıdan hızla uzaklaştığımda kapıyı açtı ve beni hemen karşısında görünce irkilerek  kapıyı kapattı.

"Sana gerçekten bunu söyledi mi?"

Kerem karşımda durarak kuruyan dudaklarını ıslatıp derin bir nefes aldı. "Bu yüzden ona kızma, sana olan aşkı onu bu hale getirdi. Umarım, bu aşktan kurtulur ve mutlu birisi olur."

Kerem'e sıkıca sarıldığımda o da aynı şekilde bana sarıldı ve başıma öpücük kondurdu. "Hiçbir şeyin farkında olmadığını sanıyordum."

"Sustuğum için mi?"

Ondan uzaklaşarak onun yüzünü görmek için başımı yukarıya doğru kaldırdım. "Sadece sustuğun için değil, tepkisiz olduğun için. Anlamadığını sanıyordum."

Kerem parlak gülümsemesi ile başını belli belirsiz salladı. "İfadesiz olunca aptal gibi mi görünüyordum?"

"Biraz." Diyerek elinden sıkıca tuttum. "İyi misin?"

"Evet, ya sen?"

"İyiyim."

**

"Kapandı mı Caner defteri?" dedi Utku şaşkınca başını iki yana salladı. "En başından onu hiç sevmemiştim."

"Beni hayal kırıklığına uğrattı." Sedat'ın sesinde ki üzgün tonu hissettiğimde yüzü oldukça asıktı. Aramızda Caner'i en çok seven oydu ve şuanki öğrendiği şey onu olumsuz yönde oldukça etkilemişti. "Kerem'e böyle bir şey söyleyeceğini tahmin bile edemezdim."

"Hem de ilk eve geldiği gün... Bu onun için korkunç olmalı." Dedi Eylül kaşlarını çatarak dişlerinin arasından, "Kerem'imizi üzdü." Dedi.

"Çocuklar!" Sinem sesimizi bastırarak nefesini sesli bir şekilde dışarıya verdi. "Öncelikle lütfen bu konuyu sürekli Kerem'e açmayın. Kendisi Caner ile oldukça açık bir şekilde konuşmuş. Ayrıca lütfen Caner'in üzerine de bu kadar gitmeyin, onun açısından düşünün. Bizimle ilk tanıştığından beri onu dışlıyorsunuz." Deyip Eylül ve Utku'ya baktı.
"Çünkü Duru onu istememesine rağmen hep peşindeydi." Deyip sözlerine herkesin aksine sakince devam etti.

"O zaman hepimiz Kerem'i ölü sanıyorduk. Caner'de ona yardım etmek, kendi sevgisiyle Duru'yu iyileştirmek istiyordu ve bu hiç yanlış bir şey değil." Deyip bana baktı. "O kötü birisi değil biliyorsun, değil mi?"

"Evet." Dedim başımı sallayarak onun sözlerini onayladım. "Sadece beni takıntı haline getirdiği için bu halde. Onunla konuşur musun Sinem? Lütfen. Onun böyle olmasına içim hiç el vermiyor."

"Merak etme onu aradım bile." Dediğinde Kerem bahçe kapısından içeriye girdi. Onu fark edince hepimiz aynı anda sustuk ve aynı hızla ona baktığımıda  afallayarak olduğu yerde durup arkasına baktı. Kimse olmadığını görünce bakışların kendisi üzerinde olduğunu anlayıp boğazını temizledi.

"Bana neden öyle bakıyorsunuz?"

Hepimiz gülerek bir ağızdan bir şeyler uydurmaya başladık.

"Çok güzelsin, bakmalara doyamıyoruz." Dedi Utku ona öpücük atarak eliyle kalp yaptı.

"Evet, bugün çok güzel idare ettin, hiç sıkılmadın." Dedi Sedat eliyle onu alkışlarlarken. "Harikasın."

"Evet, en güzel hediyeyi de sen almışsın kıskandım vallahi." Eylül gülerek eliyle Kerem'i oturması için çağırdı. "Hadi gelsene dikilme orada."

Kerem başını belli belirsiz sallayarak yanıma oturduğunda koluna girdim ve elini sıkıca tuttum. "Yoruldun mu?"

"Biraz."

"Hadi eve gidelim."

***

Yatağa uzandığımda gözüme uyku girmiyor, bedenim uyumamak için saatlerdir direniyordu. Sürekli bugünü düşünüyordum ve aklımda Caner vardı. İçimde ki ihanete uğramışlık duygusunun önüne geçemiyordum.

Onu aramak ve sormak istiyordum neden böyle bir şey yaptığını ama elime hiçbir şeyin geçmeyeceğini biliyordum. Aldığım cevapların hiçbirisi benim tatmin etmeyecekti, bazı şeylerin yapılmasının nasıl bir nedeni olursa olsun kabul edilemezdi. Bu da benim için öyle bir durumdu, açıklaması ne olursa olsun beni asla tatmin etmeyecekti.

Sonunda uzandığım yerden doğrularak adımlarımı Kerem'in odasına doğru götürdüm. Kapısını yavaşça araladığımda mışıl mışıl uyuyan Kerem'i gördüm. Parmak uçlarımda onu uyandırmamaya özen göstererek sessizce yanına yaklaştım. Tam yere oturacağım sırada gözleri açılmıştı, korkuyla irkilerek sırt üstü düştüğümde Kerem uzandığı yerden dikeldi.

"Yine yerde mi uyuyacaksın?" diye sorduğunda gülerek uzandığım yerden kalktım bağdaş kurarak yere oturdum.

"Hayır, sadece sana bakmak istedim, aslında oldukça sessizdim ama sen hemen uyandın."

"Tam uykuya dalmamıştım."  Deyip yatakta biraz boşluk bıraktı. "O kuru yerde oturmaktan nasıl rahatsız olmuyorsun?" deyip kaşlarıyla yatağı işaret etti. "Gel."

Gülümseyerek yatağa uzandım ve başımı Kerem'in koluna koyarak ona doğru döndüm. Kerem eliyle belimi sardığında nefes alışverişimi kontrol altında tutmaya çalıştım. Hala ona bu kadar yakınlaşırken heyecanlanıyordum ve hisse aşıktım.

"Neden uyumadın?" diye sordum sessiz bir şekilde.
"Düşünüyordum."

"Neyi?"

Kerem gözlerini üzerime dikerek bana biraz daha yakınlaştı. "Geçmişimi, onları hatırlamayı çok istiyorum. Bana bunu yapanı bulmayı çok istiyorum."

"Bulacağız."

"Buna hazırım."

"Ben değilim." Dedim korkuyla ona bakarak elimi yavaşça onun yüzünden gezdirdim. "Ben hala çok korkuyorum, bunun bir rüya olmasından. Seni yeniden kaybetmekten."

"Korkma, eski ben nasıldım bilmiyorum ama şimdi bir daha kaybolmayacağım. Sizi ve seni bir daha bırakmayacağım." Yüzü hafifçe asılırken sesi pişmanlıkla çıkmaya başladı. "Muğla da yaptığım gibi de yapmayacağım. Sen orada öylece dururken arkamı dönerek gitmek istemeyeceğim. Ben hayatıma ve size sahip çıkacağım."

"Kerem..."

"Söz versem bana inanır mısın?"

"İnanırım." Yakınımda duran dudaklarına uzun bir öpücük kondurarak geri çekildim. "Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum ve bu... çok güzel bir hismiş."

Başımı onun göğsüne koyarak kokusuna içime çektim ve gözlerimi sıkıca kapattım. Kerem'in elleri saçımda dolaşırken huzurlu bir şekilde uykuya teslim oldum.

Sevgiyle Kalın❤️❤️







Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top