-9-

Keyifli okumalar...

***

Hina

Aynadaki yansımama baktım. Islak damlalar tenimden süzülüp çenemde birikip lavabonun içine damlarken ağlamaktan şişmiş gözlerimi kıstım. Son günlerde bir rutin haline gelen bu ağlama seanslarım can sıkıcıydı.

Dolaptan bir havlu alıp şişliklere kompres yaparken yere oturdum. Bir an önce giyinip Uzman Jeinan'ın beni beklediği alfa eksinindeki ofisime gitmezsem sorun yaşayacaktım. Ruh halimin çalkalantılı doğasını hissetmiş gibi üzerime yüklenip, psikolojik bir oyuna çevirdiği sabah raporlarımı tam zamanında sunmazsam yine değerlendirme konusunda bir konuşmaya maruz kalacaktım.

Yumuşak kumaşı daha çok tenime bastırırken çaresizlikle dolu bir yakarışı dudaklarımdan serbest bıraktım.

Bugün sekizinci gündü.

Repias'ın kafamı toparlamamı söylediği anın üzerinden sekiz gün geçmişti. Bir iki gün sonra onu görebileceğimi düşünüp sözünü dinlemişken bu durumda olmak canımı yakıyordu.

Ağlayarak uyuduğum gecelerden dördüncüsünde yapmamam gerektiğini bilsem de dayanamayıp özel bildirim sistemi üzerinden ona bir mesaj göndermiştim. Cevap vermemişti.

Yalnızlığın böylesine ağır bir hisle beni ezeceğini hiç düşünmemiştim. Birlikte geçirdiğimiz yıllar içerisinde varlığına o kadar çok alışmıştım ki onu görememek hüzünle dolmama neden oluyordu.

Filopimin alarm sistemi aktif olup dairemin içini tiz sesiyle doldurunca olduğu yerde kıvrılıp kalmak isteyen bedenime inat ayağa kalktım.

Yirmi dakika sonra en son görmek istediğim kişinin karşısına oturmuş, simbiyotik veri sistemine yüklediğim son analiz sonuçlarını inceleyen Uzman Jeinan'a bakıyordum.

Benim aksime kusursuz görünüyordu. Sarı saçları dalgalar halinde omuzlarına dökülüp uykusunu aldığı belli olan teni parlıyordu. Enerjisinin benim tükenmişliğim ile ters orantılı olması sinir bozucuydu.

Parmakları kayıp son satırda gözleri dolaştıktan sonra yüzüme baktı. ''Yorgun görünmenin sebebi veri girdileri mi?''

''Elimden geleni yapıyorum.'' Kafamı dağıtmak için projeme odaklandığımdan sözlerim çok da yalan sayılmazdı.

Zarif parmakları arasında filopisini katlayıp çantasına koyarken ''Burada bırakalım. Tenin çok solgun görünüyor Sağlık Konutu'na git.'' dedi. Sesinde zerre endişe tonu olsaydı benimle ilgilendiğini düşünebilirdim.

Ayağa kalkıp ofisten çıkmak için harekete geçmediğimi görünce kaşları havalandı. ''Birinin seni kucaklayıp taşımasını mı bekliyorsun?''

Zecrik'in beni taşıdığı zamana iğneleme yapmasına sinirlensem de sakince ''Elbette hayır.'' dedim.

Jeinan aklına o anda bir şey gelmiş gibi güldü. ''Zaten istesen de doktor cezalı olduğundan pek mümkün değil. Ama bir görevli çağırıp şansını deneyebilirsin.''

Alaycı sözlerini sineye çekmeye alışkın olsam da Zecrik'in ceza almış olduğu fikri ile gerildim. ''Ne cezası?''

Keyfi daha çok yerine gelen kadın güldü. ''Ah haberin yok mu? Hem de birlikte o kadar gizli saklı buluştuktan sonra?''

Ellerim yumruk haline gelirken masanın altına saklayıp çenemi sıktım. ''Ona ne oldu?''

Dudak bükse de soruma cevap verdi. ''Yönetim Bölgesi'ndeki toplantılara katılacak kadar kıdemli bir uzmanın böyle saçma hareketler sergilemesine anlam veremesem de...'' Bir adamın bende bir şeyi beğenebileceği düşüncesinin saçmalık olduğunu düşündüğü yüzünden okunuyordu. ''İhlaller cezasız kalmamalıdır.''

Boğazımda bir yumru oluşup nefesimin sıkışmasına neden oldu. Uzmanın istediğim cevabı vermemesi yüzünden sorumu tekrarladım. ''Ona ne oldu?''

Dirseklerini masaya dayayıp ellerini yanaklarına koydu. İfadesi Repias'ı her gördüğünde yüzüne yerleşen keyifli hale bürünürken ''Projesi askıya alınır diye bekliyordum ama onun yerine bütün verileri baştan girmesine karar verildi.'' dedi.

Dehşetle gözlerim kocaman açıldı. Bu aylarca verdiği emeklerin hepsinin boşa gitmesi demekti. Zecrik'in bütün elde ettiği gelişmeler sistemden silinecekti. ''Bu çok fazla.''

Jeinan omurgasını dikleştirip gülümserken '' Ne demişler? Ne kadar yükseğe tırmanırsan o kadar sert zemine çakılırsın.'' dedi.

Aramızdaki masayı itip suratına tokat atma ihtiyacı ile parmaklarım kasılırken yanağımın etli dokusuna dişlerimi geçirdim.

Benim yüzümden bunlar yaşanmıştı. Ben o gün Diakmos Bahçesi'nden geldiğimi söylemek yerine Umbira'nın teta ekseni hakkındaki saçmalıklarını dile getirmeseydim, Zecrik beni içeri sokmaya kalkmazdı.

Bir şekilde o kısacık anda bana gülümserken bakışlarından geçen anlamı çözmüştüm. Unvanların önemsiz olduğu ve ikimizin eşit olduğu bir yerde birlikte olmamızı istemişti. Ben ise ona yeterince karşı çıkmamıştım.

Suçluluk binlerce iğnenin tenime batması gibi canımı yaktı. Bedenimin tepkilerini yakalayan Uzman Jeinan ayağa kalkarken ''Sağ duyun seni rahatsız ediyorsa beslenme saatinde gama eksenindeki ofisinden çıktığında onu ziyaret edebilirsin.'' dedi. Ardından bütün neşesi ile ofisi terk etti.

Öfkeli yumruklarımı masanın sert yüzeyine geçirip ayağa kalktım. Jeinan'ın alaycı sözleri ve aşağılayıcı cümlelerinden ne kadar nefret etsem de bir konuda haklıydı.

Zecrik böylesine ağır bir cezayı benim yüzümden almıştı. Bulunduğumuz odaya Repias dışında biri gelseydi sorun olmazdı. Hem Repias benim dışımda biriyle Zecrik'i teta ekseninde bulsaydı, yalnızca uyarır ve hafif bir ceza verebilirdi.

Ama ben oradaydım.

Repias'ın nefret dolu tavrı benim yüzümden iki katına çıkmıştı. Projesini silmişlerdi.

Benzer yönlerimizi bana anlattığı zamanı anımsadım. 10.düzlemde başaramadıkları yüzünden 11.düzlemde görevlendirilişi, yine de vazgeçmediğini söylerken gözlerindeki hırslı parıltıların aynısına ben de sahiptim.

Ve böyle bir ceza alsam yaşayacağım duyguları düşününce boğazım düğümlendi. Kendimi geriye doğru itip masadan uzaklaştım. Kısacık bir an için de olsa onu görüp üzgün olduğumu söylemeliydim.

***

Başta mükemmel gibi duran planım çok geçmeden parçalandı. Günlerdir kafamı dağıtmak için neredeyse yemek yemeden tüm günü geçiriyordum. Zecrik'in de aynı şekilde ortada olmaması normaldi.

Onun kafasını dağıtmaktan çok daha büyük sorunları vardı.

Saatime bakıp aptallığıma söverken Jeinan sevecen bir ifade ile karşıma dikilince geriledim. Zecrik'e öylesine odaklanmıştım ki başkalarının da burada olacağını unutmuştum. Uzmanın arkasında dikilen Umbira bana yorgunca gülümserken Jeinan konuştu. ''Burada değil.''

Evet, bu büyük tümevarım için ona teşekkür etmeliydim. İçim öfkeyle dolarken dişlerimi sıkıp ''Fark ettim.'' dedim.

Ses tonumun kaba olmasına aldırmadan omzuma dokunup kulağıma fısıldamak için eğildi. ''Direkt ofisine gitmeye ne dersin?''

Beni kuralları ihlal edip ceza almam için teşvik etmesi karşısında tırnaklarımı suratına geçirmek istedim.

Geri çekilip nazikçe kolumu okşadıktan sonra saatine bakıp telaşla ''Ah zaman ne hızlı geçmiş.'' dedi. Sanki her gün böylesine mutlu bir atmosferde sohbet ediyormuşuz gibi gülümsedi. ''Yıllık denetim toplantılarına katılacağım için birkaç gün burada olmayacağım. Analiz sonuçlarını dönünce kontrol ederiz.''

Yanımdan geçip gitmesi için ''Tabii.'' dedim.

''Yarım saat sonra Yönetim Bölgesi'nde ilk toplantım olduğundan acele etmeliyim.'' Bana göz kırpıp gülümsedi. ''Ne de olsa Dokumacı Repias geç kalanlardan hoşlanmıyor.''

Yüzümdeki kasları bir gülümseme oluşturmaları için zorlasam da başaramadım. Bu uzmanı daha çok eğlendirdi. Yanımdan geçip zeminde yankılanan topuk sesleri ile uzaklaşırken arkasından baktım. Zamanı olsa benimle daha çok oynamak istediğine emindim.

Aynı Repias'ın yanına bir an önce varabilmek için acele ettiğinden emin olduğum gibi.

Son zamanlarda hissettiğim olumsuz duygu yığınının üzerine parlak yeşil renkli kıskançlık eklenirken dudağımı ısırdım. Şimdi bunun sırası değildi.

Adımlarım beni Zecrik'in çalışma ofisinin yer aldığı beş katlı, gama ekseninin önüne getirdiğinde ne yapacağımı bilemeyip duraksadım. Kapının önünde Zecrik'in çıkmasını mı beklemeliydim? Ya da içeriye girmek isteyen ilk doktoru kolundan yakalayıp Zecrik'e burada olduğumu haber vermesini mi söylemeliydim?

İki seçeneğin de fazlasıyla saçma olduğu kesindi. Parmaklarımı saçlarımın arasına sokup çekiştirdim. Kırk dakika sonra başka eksenlerden çıkan insanlar tarafından varlığım merak konusu haline gelince oradan uzaklaştım.

Başarısızlıkla sonuçlanan girişimim ile daireme dönerken düşündüm. Jeinan olmadığı için ofise gitmem gerekmiyordu. Son birkaç gündür azimli çalışmam sayesinde veri girişi yapmama da gerek yoktu. Öyleyse erkenden buraya gelip Zecrik'i bekleyebilirdim.

Evet, en iyisi yarın şansımı denemekti.

***

Lanet olası binaya girmek için saatlerdir kimse gelmemişti. Kendilerini içeri kilitleyip gece gündüz çalışıyorlar mıydı? Böyle bir olasılık imkansız olduğundan binanın başka bir girişi olmalıydı.

Fakat benim ulaşım imkanım dahilinde tek bir seçenek vardı. Gama ekseninin arka kısmında Yaşam Alanı birinci bölge vardı. Yönetim Bölgesi'ndeki toplantıya katılacak kadar kıdemli olan herkes birinci bölgede yaşardı. Bu da doktorların hepsi demekti.

Düşününce eksenlerde çalışan diğer insanların doktorlar ile çok fazla karşılaşmama nedeni bu olmalıydı.

Girişimlerimin sürekli baltalanması canımı sıkarken yere sertçe vurduğum ayaklarım ile ilerledim. Ter içinde kalan gömleğim ile ofisime girdiğimde derin bir soluk aldım. Su içip dinlenmek için kendimi sandalyeme atmıştım ki içeriye Umbira girdi.

Gözleri beni bulunca gülümsedi. ''Seni sonunda buldum.''

Normalde ofiste geçirdiğim zamanı Zecrik'i bekleyerek harcadığımdan bahsedemeyeceğim için ''Neye ihtiyacın vardı?'' diye sordum.

Yerinde kımıldanıp yüzü kızarırken ''Şey bir ricam var.'' dedi.

Beklemediğim cevap karşısında gözlerimi kırpıştırdım. ''Ne hakkında?''

Elini ensesine atıp sıkarken başını eğdi. ''Uzman Jeinan birkaç gün olmayacak ve sen de veri girişi işini bitirdin. Ofiste olmak için bir nedenin yok.''

''Nereye varmak istiyorsun?''

Umbira başını kaldırıp kızarmış yüzü ile bana baktı. ''İki gün için ofisini kullanabilir miyim?''

''Ne?''

Telaşla ellerini havada salladı. ''Kendi kişisel alanın olduğunu biliyorum. Hiçbir şeye dokunmayacağım sadece veri girişi için ana bağlantı sistemine ihtiyacım var. Ve asla dağınık çalışmam, normalde böyle bir istekte bulunmam ama omega eksenindeki yardımcı ofislerinin havalandırma sisteminde arıza çıktı ve ofisim aşırı sıcak. Erimeden projeme odaklanmak istiyorum.''

Umbira'nın sözleri ile ofisimin serin olduğunu fark ettim. Teknik bir sorunun varlığı hiç aklıma gelmemişti.

Düşüncelere gömülüp sessiz kalınca daha fazla ikna edilmem gerektiği sonucuna varmış olacak ki hızla ona verilen bilgiyi bana aktardı. ''Bakımdan sorunlu olan kişi eksenlerin eski panellerini değiştirmekle hata ettiklerini söyleyip durdu. Kanalların içi boş olduğundan tek yapmaları gereken istedikleri gibi girip çıkmakmış. Şu an kullanılanların içindeki pervane düzenekleri işlerini engellediğinden bütün olarak sökülmesi gerekiyormuş ama iki gün yeterli olacakmış. Yani yalnızca iki gün için ofisini kullanmama izin verebilirsen sevinirim. İstersen belirlediğin saatlerde çalışırım ya da seninle gelirim ve sessizce-''

Elimi kaldırıp tizleşmeye başlayan sesiyle konuşmaya devam eden Umbira'yı susturdum. ''Umbira anladım.''

''Ah öyle mi?''

Gülümsedim. ''Evet, hem de çok iyi.''

Ona kızmadığımı görünce rahatlayıp ellerini önlüğünün ceplerine soktu. ''O zaman iznin var mı?''

''Elbette.'' Filopime uzanıp hızla giriş izni için yetki verdikten sonra ofisten çıkmak için ayağa kalktım.

''Saatler konusunda fikrin ne?''

Numune çantasını alıp arka kısımdaki kabine girip ihtiyacım olan aletleri içine yerleştirirken ''İki gün boyunca ofis senin. İstediğin zaman kullan, ben gelmeyeceğim.'' dedim.

Mutluluk ve rahatlama dolu bir ifade ile mimikleri yumuşadı. ''Teşekkür ederim. Yardıma ihtiyacın olduğunda benim de sana edeceğimden emin olabilirsin.''

İşim bitince Umbira'nın yanına döndüm. ''Yardımın için teşekkürler.''

''Daha etmedim ki.''

Elimle geçiştirip ''Şimdiden minnettarım demek istedim.'' diye mırıldanırken Umbira'nın yapabileceklerini sayan sesini geride bırakıp alfa ekseninden çıktım.

Kafamda yeni şekillenen planım ile gülümsedim. Bu sefer başarısız olmayacaktım.

***

Görüşlerinizi benimle yorum olarak paylaşır ve oylarınız ile destek olursanız sevinirim.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top