❝SÖNÜK YILDIZLAR❞
"Dökermiş ağaçlar sonbaharda,
Ölen her insan için bir yaprak...
Ağlarmış gökyüzü canhıraş,
Kalbim kırgın, güller kurumuş.
Zaman esmiş, yeller yıkmış...
Viran eylemiş gözyaşımı.
Geçmişimi silip gömmüş derinlere.
Konu olmuş ağıtlar, yakılmış sırlar...
Ey denize açılan sokaklar,
Var mıdır sevdiğimden bir haber?
Nasıldır gönlü? İyi midir derler?
Söyleyin ey denize açılan sokaklar,
İçimdeki gözyaşı selinde, sevdiğim...
Sağ mıdır?"
Sağır olmuş gibi zonklayan kulakları, atan şakakları ve titreyen bedeni, rüya gördüğünü düşündürüyor, kalbi sıkışıyordu. Hissettiği bir acı mıydı bilmiyordu. Karanlığın en derinlerine gömülmüş olduğunun farkında bile değildi oysa. Bir mum yakılmasını diledi karşısında, medet ettiği tek şey o an sadece bir ısı, bir ışık kaynağı görmek olmuştu. Hissetmek istiyordu, sıcağın en güzel anını, küçüklüğünde yakılan odun ateşinin başında durup pişen yemeği ilk kez o tatmak istiyordu.
Bu özlemi aslında bu durumu ona aşılayan annesine aitti. Her zaman bir geçmişe ışık tutmuş, Cetelin'in güçlü bir kız olacağını ve dimdik ayakta duracağını söylemiş durmuştu. Annesi onu en güzel şekilde sevmiş ve ona yaraşır bir çocuk yetiştirmişti. Geçmişin kirli yüzünü bütün temizliği ve saflığı ile kapatmış ve onu toprağın altına bir daha hiç yeşermesin diye sevgisizce gömmüştü. Üstüne taşları, odunları, her türlü kaba şeyi koymuş, geçmişin sırlarının orada birer birer can vermesini sağlamıştı.
Her şekilde, tek başına kızına sahip çıkmış ve Emily'e kadar Cetelin'nin üstüne titremişti. Şimdi Cetelin bu yokluk yüzünden titriyordu, alıştığı her güzel şeyin bir mum gibi eriyip bitmesine tahammülü kalmamıştı artık, dayanamıyordu. Geçmişi, Cetelin'i bitirmişti.
Takılı kaldığı her güzel gün, onu o akşamın gecesinde boğarak ağlamaya sevk etmiş ve her gece sönük yıldızlara bakarak, gözyaşlarını içine içine akıtmıştı. Emily'nin büyümesi için defalarca birçok yoldan geçmiş, yeri geldiğinde aç kalmıştı. Fakat kardeşine hiç belli bile ettirmemişti, o Cetelin için bir çiçekti ve Cetelin onu gözyaşlarıyla sulaya sulaya büyütmüştü, fakat şimdi, annesi gibi gözyaşlarıyla büyüttüğü kardeşi de yoktu, karanlığa, gökyüzüne, soluk yıldızların içine karışmıştı.
Fakat artık yıldızlar Cetelin'in gözünde solgun değildi, parlaktı her biri, son derece süslü, dikkat çekici duruyorlardı. Çünkü aralarına kardeşi de karışmıştı, ölen her insan için dökülen bir yaprak, ruhunu bir yıldıza emanet etmişti, şimdi ise Emily o yıldızlardan biri olmuştu.
Cetelin kendini yeni bir amaç için hayata dönüyormuş gibi hissettiğinde bütün kemiklerinin ona savaş açtığını ve başının ise son derece şiddetle ağrıdığını, gözlerini açtığında hissetmeye başlamıştı.
Bunca zamandır bu karanlık yerde öylece yapayalnız durduğunu anladığında istemsizce ürpermiş ve aklına küçüklüğünde yaşadığı o acımasız olay gelmişti. İçinde, tam kalbinde bir sızı hissettiğinde babasının ona neler yaptığını yıllar sonra tekrar hatırlamıştı. Bu karanlık yerde günlerce onu tutmuştu, bir fare gibi kapana kıstırmış ve günlerce onu annesinden ayırmıştı. Bunu yaptığı için ona duyduğu nefret gün geçtikçe iyice arttı ve akıl almaz bir öfkeye dönüştü. Şimdi yıllar sonra tekrar buradaydı, bir av gibi hatta bir kurbanlık koyun gibi bağlanmıştı. Üstelik içerisi yine soğuktu, hiçbir ışık yoktu.
Cetelin derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. İçine çektiği nefes ona tanıdık bir kokuyu anımsatmış ve paslanmış zincirlerin tiksindirici kokusu bütün vücudunda dolaşmaya başlamıştı. Birkaç dakika sonra kapı yavaşça açıldı ve babasının yüzü gün ışığı gibi ortaya çıktı.
Cetelin ona nefretle bakıyor, bütün öfkesini üzerine kusmak için deliler gibi çırpınıyordu. "Merhaba Samantha!" diye gülümsedi babası ona, yüzündeki dehşet verici ifade elindeki ekmek ile tezatlık oluşturuyor, hiçbir merhamet belirtisi kendini belli etmiyordu. Bu kadar iri ve cüsseli bir adamın ondan korkması Cetelin'in sinirlerini bozuyor ve ellerini açması için ona emirler yağdırıyordu. "Korkak!" diyerek bağırdı hiçbir zaman babası olarak görmek istemediği adama, o kadar nefretle bakıyordu ki ona, artık dayanamıyordu. "Beni neden getirdin buraya?" Kaç saattir burada olduğunu bilmeden öylece uyuşturulduğunu hatırladığında tekrardan ürpermişti Cetelin.
"Bana bak!" dedi adam, aynı zamanda kızının saçını öyle bir sinirle asılmıştı ki Cetelin'in gözünden yaşlar birden dökülmeye başladı. "Bunu bana neden yapıyorsun?" diye fısıldadı Cetelin dişlerini sıkarak, "Neden bize bunu yapıyorsun?" Adam içtenlikle bir kahkaha attığında aniden değişen yüz ifadesini Cetelin'in tam gözlerinin içine odakladı. Gözünün önüne aniden o gün gördüğü genç gelmişti, "Grend!" diye fısıldadı, neden böyle bir serzenişte bulunduğunu bilmiyordu.
Birkaç dakika sonra parlak bir ışık karşıdaki duvara yansıdı, Cetelin gözlerinin bütün yorgunluğu ile duvara odaklandı. Bir kayıt duvara yansıtılmış vaziyette duruyordu. Cetelin bakmak istemedi, fakat babası arkasına geçip başını zorla karşıya bakması için zorladı. Aklı almıyordu, bunu neden ona yapıyordu? Bu gerçekler Cetelin'e öfkeden, nefretten başka ne yaptırabilirdi, ellerindeki kozu neden ona karşı kullanıyorlardı? Hiçbir suçu olmadığı halde babası bildiği bu adam tarafından neden bu kadar baskıya uğratılıyordu? Karşısında Emily'nin gülen yüzünü gördü, duvara yansıtılmış bir şekildeydi, "Bak dedi!" adam ona kabaca, Emily'nin yüzü bir anda kızarmıştı ve karşısında gördüğü kişi onu hiç memnun etmemişti. Zorla kapıyı örtmeye çalışmış, darmadağın bir durumda ona saldıran kişiye karşılık vermek için bütün gücünü kullanmıştı.
Fakat başaralı olamamıştı, kayıt bir anda durdu, yok oldu ve saniyeler sonra tekrardan açıldı. Bu defa kameranın karşısında Emily'nin cansız bedeni ve onun başında duran Bayan Virigina'nın solgun ve dehşet verici yüzü yansıdı.
Cetelin, baş parmağından başlayıp bütün vücudunu kasvetiyle etkisi altına alan şok dalgasına dayanamayarak debelenmeyi bıraktı ve öylece olanları izledi. Bayan Virigina elinde telefonuyla bir şeylerle uğraşıyor ve yaptığından ötürü hiçbir tedirginlik duymuyormuş gibi öylece bekliyordu. Birkaç dakika sonra çalan telefonunu açmak için yeltenmiş ve sonradan derin bir nefes alarak telefonu açmıştı. "Bitti," diyerek fısıldamıştı Bayan Virigina, "İstediğini yaptım!" sesi buz gibi çıkıyordu. Hiçbir korku, hiçbir pişmanlık belirtisi göstermiyordu, Cetelin'in canı en çok buna sıkılmıştı. "Bu olamaz!" diyerek fısıldadı, öfkeyle ayağa kalktı.
İki elini birleştirip arkasında duran babasına şiddetli bir yumruk çaktı. Sırlarla dolu olan bu odanın içinde ölmesi gereken kişinin tek o adam olmasına inanıyor ve bu caninin hiçbir zaman onun babası olduğuna inanmak istemiyordu. Yıkılmıştı, annesinin ölümünü hiçbir zaman kabullenemediğini biliyordu fakat ne olmuştu da Emily'nin ölümüme bu kadar çok inanmıştı. Kanıtları var diye mi bu kadar öfke bürümüştü gözünü? Adam yere yığılmış kanayan burnunu tutarken Cetelin tekmeleriyle girişti ona, hiçbir zaman affetmeyeceği bu yaratığa defalarca vuruyor vurdukça gözü öfkeden dönmeye devam ediyordu.
"Hiçbir zaman benim kızım olamazdın Cetelin!" dedi Adam ona buz gibi bir ses tonuyla, Cetelin adamın ona ilk defa ismiyle hitap etmesinden sonra duraksadı. Fakat umurunda değildi, bildiği tek gerçek bu adamın acımasız biri olduğuydu. "Sen benim kızım değilsin!" dedi adam ona ikinci bir dalgayla, söylediklerinde ciddiydi.
Cetelin bunu duyduğuna o kadar çok sevinmişti ki içindeki öfke bir an olsun bu söylemle uçup gitmişti. Fakat bir özlem hissetti geçmişe, çıkamadığı o umutsuz yoldan yine geçiyordu. Her zaman yürüdükçe geçmişe bir adım yaklaştığını düşünüyor, bütün bunların bir rüya olmasını bütün kalbiyle diliyordu.
Parmak uçları sızlamaya başladı, bu sızı burnunu ucundakiyle ve kalbindekiyle eşti. Neden böyle hissediyordu? Neden bunu yaşamak zorunda kalmıştı? Gerçekten var mıydı? Adam ayağa kalktı, hiçbir şey demeden çekti gitti. Bu sırada her adım attığında sendeliyor ve arkasına bakmadan yürüyordu. Cetelin içini çeke çeke ağlıyor ve titriyordu. Bileklerindeki zinciri zorlayarak asıldı, gözü dönmüş gibiydi canının yanmasını umursamıyordu.
Asıldı, zorladı, defalarca sert zemine vurdu zinciri. Sonunda sol bileğindekini çıkartmayı başarmıştı. Aynı güçle, aynı öfkeyle diğer elini de kurtardı ve ayağa kalktı. Dışarıya doğru koşmaya başladı, kapının önüne çıkan dar yolda yüksek bir firâz olduğunu fark etti ve aldırmadan koşmaya devam etti. Bu yer küçüklüğünde kapatıldığı yere çok benzese de burası orası olamazdı, çünkü şu an hâlâ Florida'da olduğunu biliyordu. Havasından, hatta insanlarından anlamıştı bunu. İlk gün de bu kadar çok yabancılık çekmişti şimdi de öyle yabancılık çekiyordu. Binanın ismini hatırlamaya çalıştı ve koşmaya devam etti.
Hava yarı açık yarı kapalı bir vaziyette, yağmur yağacağını belli ediyordu. Hafif rüzgar saçlarının arasını sıyırıp tenine değiyor ve bu sırada rüzgara karşı direnen bedeni hafif bir serinlikle ürperiyordu. Yılmak yoktu, kardeşini öldüren o kadınla görüşülecek bir konu vardı, bu bir konudan ziyade artık intikam olmuştu.
Öfkeyle geldiği binanın önünde durdu ve babasının onun neden gitmesine izin verdiğini düşündü. Şaşırmıştı, gerçi o kişi artık babası değildi, bundan o kadar emindi ki itiraf bile etmişti. Artık zerre umurunda değildi fakat elindeki kötü emellerini ifşa etmesi gerekiyordu. Hiçbir zaman o çalışmaları bir insan üzerinde denemesine göz yummayacaktı.
Fakat sırlar geçici şeyler değildi, onlar insanın içinde sonsuza kadar kalırdı. Kafası son derece karışık bir şekilde binaya doğru yürüdü. Kapıya öyle bir tekme savurdu ki ilk aşamada cam olduğu gibi yere eşit şekilde dağıldı, paramparça camlar tiz sesler eşliğinde kırılmaya devam etti. Cetelin hafif sıyırdığı bacağını umursamadan asansöre bindi ve yukarıya çıktı. Emily'nin evinin kapısı açıktı, kimse örtemeye cesaret etmemiş ve girememişti. Bayan Virigina'nın dairesine doğru yürüdü, onu öldürmek gibi bir niyeti yoktu ama içindeki öfke bu boyuttaydı. Hayattaki tek varlığını ondan almıştı, para karşılığında veya herhangi bir nedenden bunu yapacak kadar körleşmiş bir kadındı çünkü o. Kapıya ilk hareketle yavaşça vurdu.
Şüphelenip korkacağını düşündüğünden yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip tam karşıyı gören kapı deliğinden içeriye doğru uzandı. Birkaç dakika sonra Bayan Virigina telaşla "Kim o?" diyerek mırıldandı, Cetelin derin bir nefes alıp "Benim," diyebildi. Sesi o kadar normal çıkmıştı ki buna kendisi bile inanmıştı. Bayan Virigina'nın kapı deliğinden ona baktığını çöken karaltı sayesinde anlamış ve başını başka yöne çevirip sahteden gülümsemeye devam etmişti. Çünkü kapıyı açmak zorundaydı, bu rol ise tek yoluydu. Bayan Virigina kapıyı zincirli süngüyü takarak açtı, "Merhaba!" diyerek zorladı kendini, Cetelin gülmeye devam ediyordu. "Çay içeriz diye düşündüm!" dedi kendini zorlayarak, Virigina'da tıpkı onun gibi rol yaparak yalandan öksürmeye başladı, "İnan bu havalar bana hiç iyi gelmiyor kızım, biraz hastayım!" Cetelin yüzünü buruşturdu ve arkasını döndü, birkaç adım attıktan sonra "Geçmiş olsun," dedi ve ona tekrar baktı. "Ben size bitki çayı yapayım!" dedi derin nefes alarak, bu sırada Virigina onun hiçbir şey bilmediğini düşündü ve gülümsedi.
"Uyumadan önce ben de biriyle sohbet edeyim diyordum!" dedi, süngüyü asıldı ve kapıyı araladı. Cetelin bu defa yüzüne gerçek bir gülümseme yerleştirdi, kadının kapıyı açmasıyla ona doğru ani bir tekme savurdu ve onun yere yığılışını izledi. Bu sırada Bayan Virigina başını sertçe duvara çarpmış ve tekmenin etkisiyle bilincini kaybetmişti.
Cetelin ona doğru yürüdü, bunun ona yeteceğini düşünüp olduğu gibi orayı terk etti ve kardeşinin evine geçti. İçerisi boğuk ve kasvetli bir havayla doluydu. Cetelin yorgun bir şekilde kendisini koltuğun üzerine attı, bu sırada dışarıda hiçbir hareketlilik yoktu.
Duvarın dibinde öylece duran telefonu gördü ve derin bir nefes verdi. Bedenini sıkan büyük bir gücün verdiği ağrıyla telefona doğruldu ve polisin numarasını çevirdi. Birkaç saniye sonra cevaplanan telefonun karşısında genç bir bayanın sesi duyuldu. Kendinden emin bir şekilde konuşan kadın "Alo!" diyerek ikinci bir ikazla konuşmaya devam etti. Cetelin dalmıştı, saniyeler sonra konuşmak için dudaklarını araladı ve "Merhaba!" diyebildi. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu, "Ben Cetelin!" dedi ardından, "Öldürülen kız kardeşimin katili hakkında bir ihbarda bulunmak istiyorum!" Telefonun karşısındaki kadın duraksadı ve "Yönlendiriyorum!" diyerek bir tuşa bastı.
Saniyeler içinde tanıdık olan bir sesle irkildi Cetelin. Genç komiser Adam Welts'in sesiydi bu, "Cinayet..." Cetelin ürperdi, bu kelimeyi duymaktan nefret ediyordu. Adam'ın sesini bölüp konuşmaya ve hatta ağlamaya başladı. "Cinayeti o işlemiş!" dedi bağırarak, "Kardeşimin en güvendiği komşusu bunu yapmış!" Adam'da tıpkı Cetelin gibi donup kalmıştı. "Bayan Cetelin bunu nasıl söylersiniz?" diyerek çıkıştı ilk başta ona, fakat Cetelin ısrarla devam etti. "Bunu o yaptı, bana itiraf etti!" dedi öfkeyle, Adam zorla yutkundu ve sigarasından bir nefes çekti içine.
"Hemen bir ekip gönderiyorum oraya!" Cetelin telefonu kapattı ve kapının arkasına geçti, sırtını soğuk duvara dayadı ve bağıra bağıra ağlamaya başladı. Bu sırada her şeyini geçmişe bırakıp yeni bir başlangıç yapması gerektiğini söyleyen Lizaveta Teyze'nin sesi kulaklarında yankılandı.
Ona küçükken hep bunu söyler, zorluklar karşısında böyle davranması gerektiğini vurgular dururdu. Fakat şimdi yaşadığı bir zorluk değildi, bu bir hayat mücadelesiydi. Tutunacak kimsesi kalmamış hatta kendine olan inancı bile bitmişti. Artık bu saatten sonra yaşamak istemediğini düşünmüş verdiği ve aldığı her nefesin ona bir eziyet gibi geldiğini anlamıştı. Ne yapacaktı, bilmiyordu. Aklının derinliklerinde ona savaş açmış ölüm düşüncesiyle bir karar mı verecekti yoksa bunu tamamen unutmaya mı çalışacaktı? Yapacağı hiçbir şey yoktu, gerçekten yaşamak ona zor geliyordu.
Nefes aldığı her fırsatta kalbi sıkışıyor, kalbi sıkıştıkça bütün bedeni ani bir titremeyle sarsılıyordu. Soğukta kalmış gibi üşümeye başladı, ölüm korkusu birden bastırdı ve gözleri dehşetle aralandı. Kalkıp elini yüzünü soğuk suyla yıkamaya yeltendi fakat yapamadı, gücü tükenmiş gözleri kararmıştı.
Dişleri acımasızca birbirine vuruyordu. Öylece kaldı, karşıdaki resme baktı, Emily ona gülüyordu. Son kez de olsa gülmeye çalıştı, dudaklarını büzdü ve yanaklarından birer damla yaş aşağıya doğru, özgürce süzüldü.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top