❝KARANLIK❞
Birinci kitap, olayın sadece kısa bir özetidir. İşleyiş hakkında bilgi edinebilmek için bu kitap çok önemli bir aşamadır. Bu yüzden neyin nasıl olduğu, kimin hangi şekilde öldüğü ayrıntısı bu kitapta fazlasıyla yer almaz, seri olarak bir giriş kitabıdır ve ikinci kitap buna tamamen açıklık getirecektir.
Öncelikle bu satırlarımı okuyan herkese teşekkür ediyorum.
Gece Serisi'ni oluşturma hikayem on dört yaşında başlamış olsa da ilk yazılarımın eksiklerini görmem ancak bu yolda çalışmamla oldu. Geçen dört yılın büyük emeği var kalemimde. Önceki ismiyle Yıldız Ağlamış olan kitabımı, ikinci haliyle ve yeni ismiyle göndermeden önce çok düşündüm, acaba ismi aynı kalsa mı diye, sonra bir karar aldım ve böylesinin daha iyi olduğunun farkına vardım.
İyi okumalar
▪️✨▪️✨▪️✨▪️✨▪️✨▪️✨▪️
"Karanlık geçmişi silmek, geleceğin kaderidir."
GİRİŞ
℘
Büyük giriş kapısının altında görünen on santimlik açık kısımdan içeriye dolan rüzgâr, ürkütücü siyahın içinde derin bir uğultu yaratıyordu. Işığı arkasına almış bir çift ayak, boşluğun önüne geçtiğinde büyük bir ses rüzgârın uğultusunu bastırmıştı.
Kapının yana açılmasıyla soğuk kollar içeriyi dört bir yandan doldururken yerdeki kız çaresizce gözlerini kırptı. İçindeki sızı bir türlü dinmemişti. Bedenindeki yaralarını, ona ağır gelen ruhunu şimdilik umursamıyordu. Ama buna rağmen korkuyordu. Her şeyi unutmak için zihninin meşgul olmasını sağlaması, adamın ona zarar vereceği düşüncesiyle yerle bir oluyordu.
Küçük bir kızdı sonuçta. Hiç bilmediği birisi tarafından 'Vasilyeviç' yazılı bir odada tutsak edilmişti. Kim olduğunu bilmiyor, onu tanımak için pür dikkat süzüyordu. Fakat beyin süzgeci bu adamı hiçbir bağdan geçiremiyordu. Kız kendini zorladı.
Beyin fonksiyonları, çürümüş yiyecek kokularını şimdilik unutmuştu. Tek düşüncesi her şeyden önce bu adamın kim olduğunu öğrenmekti. Derin bir nefesle ciğerlerini doldurdu. Sonra sakince karanlığa teslim oldu.
İntikam için mi kaçırmıştı onu, ya da tek ebeveyni annesinden belirli bir şey almak için mi tutuyordu bu soğuk ve karanlık yerde, bilmiyordu. Adam içeriye geçtiğinde kapıyı tekrardan iki yana kapattı sertçe. İki yana çarpan kapı kızın irkilmesine neden olmuştu.
Tüm oda az da olsa tekrardan ısınmıştı, rüzgar uğultulu sesini yine göstermiş ve ruhlar karanlıkta dolaşmaya başlamıştı. Kapının sol köşesinde 'Vasilyeviç' yazan yerde küçük daire şeklinde yanan kırmızı ışık yeşile döndüğünde, adam uzun mesafeli bir fener yaktı. Fenerin kaplaması odanın tüm karanlığına meydan okurken, gizemli adam feneri kendinden uzak tutuyordu. Sadece dairesel kısmının aydınlattığı ayakları ve bu büyük ayakları kaplayan Lace Up marka ayakkabısı görünüyordu.
"Kalk!" dedi hiddetle. Adamın bu kadar öfkeli olmasının sebebini anlamaya çalışan küçük kız bağlı ellerini aldırmadan, gizemli adamın karanlık görüntüsü üzerinde gözlerini gezdirdi. Kız anlamsızca karanlığa meydan okurken burnunun deliklerinden içeriye doğru taze mürekkep kokusu doldu. Henüz yeni basılmış bir gazetenin kokusunu hemen anlamıştı. Annesi, her sabah kahvaltı masasına oturduğunda Willien'in getirdiği LLC gazetesini okur, gündemdeki olayları şaşkınlıkla kızına anlatırdı.
"Şuna bak," dedi adam yarı aşağılayıcı tavırla. Kız ne olduğunu bilmeden gözlerini büyüttü. "Her yere ilan vermiş," kız önüne düşen gazeteye yaklaştığında kendi resmini, iri iri punto kullanılmış gazete sayfasında gördü. Annesinin ne durumda olduğunu tahmin etmeye çalışıyor, aynı zamanda bu durumdan ötürü içinde kasvetli bir özlem duygusu beliriyor ve acı çekiyordu. İçi büyük bir öfke aleviyle dolduğunda gözünden birkaç damla ılık gözyaşı dudağını sıyırarak düştü. Perçemli saçları, terden alnına yapışmıştı. Pasa çalmış zincirle kilitlenmişti elleri, günlerdir karanlığa mahkûm edilişini tekrardan hatırladığında hızlıca doğruldu. Adama tekmeler savurmaya başladı.
"Bırak beni," yarı yalvarmaklı sesi karanlığın içinde ona bir ışık olmuştu sanki. Savurduğu tekmeler adamın elinden fenerin düşmesini sağladı. Yankılanan ses kızı ürküttüğünde başına gelecek kötülüğün tadını almıştı. Sonra dizlerinin üzerine çöktü.
"Yalvarırım," dedi, "bırak gideyim."
Bu kadar küçük bir kıza neden bir öfke duyuyordu bu adam? Kızın sessiz yalvarışlarına karşı kulaklarını tıkayan adam, umursamazca yürüdü. Ayağındaki ayakkabının rahatsız edici sert topuk sesi tüm kulakları tırmaladığında, adam elindeki feneri masanın üzerine koydu. Dairesel kısımdan çıkan uzun bir ışık süzmesi tavanı aydınlattığında, adamın az da olsa silueti bir anda belirmişti.
Eldivenli ellerini masanın üzerindeki bir ilaca uzattı. Kız, gözlerini iyice açıp ilacın üzerinde yazan parlak yazıyı okumaya çalıştı. Belirli zamanlarda gelip bu ilacı ona veriyordu bu gizemli adam.
"Diazepam" kız korkakça okudu ilacın ismini. Sol kolunda iğnenin acısını, adam ona yaklaşmadan hissetmişti. Gözlerini umutsuzca karşıya diktiğinde artık kaderine boyun eğmek zorunda olduğunu, ya da buna mecbur kaldığını kabullendi. Ayak sesleri yine ona doğru yön belirlemişti.
Kız, çaresizce iğnenin bedenine girdiğini, küçük bir sızıyla hissetti. Sonra ilacın serinliğini tüm damarlarında yavaş yavaş dolandığını anladı. Yüzü ağırlaştı, gözleri kapanmaya başladı. Ruhunu, bedeninin üzerine yüklenmiş büyük bir yükmüş gibi hissetmeye başladı. Aynı zamanda dalından düşen bir yaprak kadar hafiflediğini hissetti.
Korkusu şimdilik geçmişti, başı yavaşça yere düştüğünde adamın boğuk sesi kulaklarını doldurdu.
"Sıra sana gelesiye kadar, hoşça kal Samantha!"
Bu sesin soğukluğu küçük kız Samantha'yı öylece ürkütmeye yetmişti. Samantha öylece karanlıkta kalmıştı, gölgesini aradı sığınmak için bulamadı, o da karanlıkta terk etmişti onu, şimdi tek dostu karanlık olmuştu, sonsuz, korkutucu, soğuk ve acıtan karanlık... canını en çok yakan o olsa da dost bildiği şimdilik karanlık olmuştu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top