-CRASH WELTS YAZI DENEMELERİ-
BİRİNCİ BÖLÜM
Karanlık, öldürür, karanlık hayat verir...
-2009-
Yarı karanlığa gömülü odayı aşağı kattan yükselen yoğun bir koku sarmıştı. Gecenin tüm sessizliği Street Caddesi üzerinde yer alan Venadek Malikânesinin üzerine çökmüştü. Evin içindeki sessizliğe savaş açmış, sinsi saat tıkırtısı tüm koridorları selamlayarak duvarlara çarpmaya başlamıştı. Sanki kimi ruhlar evin içinde dolanıyor ve bu sayede hafif bir esinti çıkarıyorlardı. May sessizce oturduğu koltuktan doğruldu. Çıplak ayakları yerin serin ve kasvetli soğuğu ile temas ettiğinde ister istemez irkilmişti.
"Anne," dedi sakince. Koridorda yanıp sönen sarı ışığın etkisiyle gölgeler iyice artmıştı. Aynı zamanda dışarıda hırlayan köpeğin hunharca sesi yankılandı ve bunu takip eden büyük bir çığlık duyanların kanını dondurmuştu. May, karanlığı öylece bölen ışığa doğru sakince başını çevirdi. Pencereden kimi ışıklar yükselmişti ve ani bir fırtınayı haber eden şimşekler diğer tüm sesleri bastırmıştı. Pencerenin yanında kalan geniş hole doğru yön çevirip gelen çığlığın kime ait olduğunu öğrenmek istese de içinde, kalbinin en ücra köşelerinde hissettiği bir sızıyla öylece olduğu yerde kalmıştı, çünkü bu sesin mutfakta yemek yapan annesine ait olduğunu açıkça sezmişti. Korkuyordu, fakat ne yapacağını henüz kestiremiyordu. Dikkatini hemen uçta, merdivenlerin altındaki küçük bodrum kapısına yöneltti. Acaba oraya geçip saklansam mı diye düşünüyordu içinden. Ama yine olduğu yerde duruyordu, göğün gürültüsü, içeriyi dolduran şimşek ışıkları ve cama çarpan yağmur damlaları....
May, diğer kapıların ardında ona tanıdık gelen ikinci bir sesle ileriye doğru bir adım atmıştı. O sıra koltuğun üzerinde belli belirsiz bir çıtırtı duyulmuştu. Tüm bu korku dolu saniyelere rağmen ilerlemeye devam etti. Mutfağın ara koridora açılan kapısının kolonlarından birine sırtını yaslayıp başını hafifçe eğdi, içinde yaşadığı korku yüzünden kalbinin yerinden fırlarcasına attığını hissedebiliyordu, aynı zamanda tüm bunlara rağmen bir yanı sakin kalma dürtüsünü harekete geçirmişti. Neler olduğu hakkında bir fikri hiçbir zaman olmamıştı, annesi ve babası hatta diğer aile fertleri ondan sürekli bir şeyler gizlemeyi başarıyorlardı.. Kimi zaman babası günlerce eve gelmiyordu ve malikane boş, kullanılmayan, karanlık bir çöküntüden ibaret kalıyordu. Kardeşi Collin ise her gece geç saatlerde eve geliyor ya da sürekli bir şeylerin peşinde oluyordu. O akşam ise annesi ve May yalnızdı. Bu yalnızlık sonucu iyi bir şeylerin olmayacağını dışarıdaki fırtına bile haber etmişti.
Mutfaktan yükselen kimi hararetli sesler evin içinde dolanan Mly'i de harekete geçirmişti. Sakince uyuyan kedi yükselen seslerden korkarak evi hızlıca terk etmişti. May ise o an sadece içeride, mutfakta olanları izliyor, hareketsizce duruyordu. Odanın yoğun havası içinde tüpün üzerinden yükselen yanıksı koku tinsel bir yolculuğa çıkmış gibi göğe doğru yükseliyordu. Malikanenin tüm derinliklerinde yükselen titreşim, May'i hareket etmeye zorluyordu. Fakat o ne yaptığını bilmez bir şekilde karşıda, annesinin ruhunu içine çeken ve onu öldüren acımasız bir şeyin ateş saçan gözlerine odaklanmıştı. Yaklaşarak eğildi, birkaç saniye yanıp sönen şimşek ışıklarıyla o şeyin annesine ne yaptığını görmek istiyordu. Annesi gözlerini iyice açmış, korku dolu bir ifadeyle tam da May'in durduğu yere bakıyordu. Elleri iki yana serilmiş ve öylece hareketsiz kalmıştı. May iyice yaklaştı, yılanın gözlerinden daha parlak gözlerin etrafa ateş saçtığını hissedebiliyordu. Büyük ve görkemli kıvrımlarıyla yerde yatan annesinin üzerine çullanmış bedenin gücü karşısında nefesini tutmuş ve içinden o gece gerek Collin'in gerekse babasının oraya hemen gelmesini dilemişti tanrıdan. Ama hiç kimse gelmemişti, iri bedenin sonsuz gücü tükenmek bilmiyordu. Annesinin üzerinden yükselen koyu grimsi dumanlar onun, karşıdaki acımasız türün dudakları arasından süzülüp öylece içeriye girdiğini fark etmişti. Annesinin gözleri kapanmıştı, bedeninden korkunç bir ses yükseldiğinde ise May daha önce hiç görmediği bu iri hayvanın derin bir nefes alıp yere öylece uzandığını gördü. Tüm yaşananlara rağmen bu tüy yumaklı yaratık henüz onu fark etmemişti. May annesinin sönmüş yüzüne son kez bakıp yavaşça, parmaklarının üzerinde yürüye yürüye bodruma doğru koşmaya başladı. Bunu yapması onun hiç yararına olmamıştı çünkü karşısındaki korkunç yaratık onu kaçarken görmüş, minik ayaklarından çıkan hışırtıları duymuştu. Henüz beş yaşında olması ve karşısında daha önce hiç görmediği bu hayvanı görmesi tüm uyarıcı faktörlerini hissiz kılmış ve korkuyla çığlık atmaya başlamıştı May, karşısında öylece hareketsiz duruyor ve ateş gibi kızıla çalan gözleriyle bağırmaya devam ediyordu. İri bedenli yaratık hiçbir harekette bulunmamıştı. May ise bunu fırsat bilip uzaklaşmak için son anda koşmaya başlamış ve bodrumun derinliklerinde yer alan kavisli odaya saklanmıştı. Etrafta midesini kasıp kavuran bu gerginlik küçük yaşında ona hiç unutmayacağı bu travmayı yaşatmıştı.
Nefesi, kalbinin atışına göre buz gibiydi ve ağırdı. ağabeyinin artık eve gelmesini istiyor ve ağlıyordu. Üşümüştü, tamamen karanlığın istekleri altında titriyordu. Etrafta gittikçe belirginleşen yoğun nem kokusuna rağmen May, bunu umursamıyordu. Çünkü şimdi düşündüğü tek şey demir parmaklıklarla örülmüş karşı bodrum kapısından yükselen sesler olmuştu. May ise bu seslerden kaçamayacak kadar yorgun hissetmeye başlamıştı. Her yer sessizleşti, May'in kalbinin güm güm atması dışında...
"May!"
May yavaşça arkasını döndü. Bulanık bir şekilde gördüğü Collin, demir parmaklıkların ardında kalan merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Sesinde, yukarıda annesini ölü bedenini görmesinin verdiği panikle ve endişeyle beliren titreşimler canını yakmaya yetecek mahiyetteydi ve May ufak yaşına rağmen bunu anlamıştı. Sakince yerinden doğruldu ve derin bir nefes aldı. Nihayetinde Collin eve geç de olsa dönmüştü. May, Collin'e uzanıp kollarını sıkıca tuttu. Ardından ikisi birlikte bodrumun demir kapısını örterek yukarıya çıktılar. Demir kapı zemini sertçe çizerek ses çıkarmıştı ve May en küçük bir tıkırtı duymaya tahammül edemiyordu. İkisi birlikte malikanenin dışına çıktılar. May annesinin yanına gitmek istese de Collin buna müsaade etmeyip kapıda bekleyen külüstür bir arabaya doğru yürümesini söylemişti. Sanıldığı gibi yağmur şimşeğin kasvetli varlığıyla yağmamıştı, saniyeler içinde çiseleyip durmuştu. Collin arabanın arka kapısını açıp May'i içine bindirdikten hemen sonra onun yüzünü avuçları arasına alıp gözlerinin içine baktı. "Sakın inme buradan!" dedi sakince. Sonra ön koltukta oturan kuzenleri Sasha'nın kibirli bakışları altında ezilmişti. Collin malikanenin girişine doğru hızlıca yürüdü. Ardından kapının önünde yer alan birkaç şişeyi öylece girişin etrafına döküp şişeleri içeriye fırlattı. Ve cebinden May'in doğum gününde ona hediye ettiği yıldız desenli çakmağı çıkarttı. Sonra küçük bir kağıt parçasını tutuşturup kağıdı ıslaklığın olduğu yere bıraktı. Ateş daha da alevlenmişti. May dışarıya çıkmak için hareketlendiğinde Sasha onun kollarından tutmuş ve onun dışarıya çıkmasına izin vermemişti. Ardından sadece evinin büyüyen alevler içinde yanışını seyretmişti. May içini çekerken göğsü aşağı yukarı hareket etti. Evinin yanışından öte en çok annesine üzülmüştü. Çünkü Collin onu uyandırmamış ve dışarıya çıkması için yardım etmemişti. Vücudunun gerildiğini hissettiği anda ise gözünden akan ılık gözyaşıyla irkilmişti.
Karşı yerleşkeler üzerinde hâlâ şimşekler çakmaya devam ediyordu. Collin daha fazla alevlerin yükselmesini beklemeden arabaya doğru koştu ve etrafına baktı. Sonra hızlıca ön koltuğa yerleşti ve kuzenleri Sasha'ya "Gidelim," diye mırıldandı.
O karanlık gecede yaşadığı gerçek kâbuslar ise daha uzun süre May'in yanında kalacak ve onu asla terk etmeyecekti.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top